İSLAM ÖNCESİ DÜNYA
A) ASYA KITASININ DURUMU
İslamiyet Öncesi Asya’da Siyasi Durum: Bizans, Sasaniler, Kök Türk Devleti ve Çin Asya’nın güçlü devletleri idi. Hindistan’da siyasi birlik yoktu. İslamiyet Öncesi Asya’da Sosyal Durum: Özellikle Hindistan’da kast sistemi vardı. Türklerde sınıf sistemi yoktu. İslamiyet Öncesi Asya’da Dini Durum: Bizans (Hristiyan-ortodox), Sasaniler (Zerdüşt), Kök Türk Devleti (Gök Tanrı dini), Çin (Konfiçyüsizm, Taoizm, Budizm), Hindistan (Brahmanizm), Japonya (Şintoizm)
1) BİZANS: Yakındoğu’da etkin olan Bizans; Hristiyanlığın Ortodoks mezhebindendir. Bizans; Suriye, Kudüs, Filistin, Mısır ve Anadolu’da politik bir nüfuza sahiptir.
2) SASANİLER: İran’da kuruldular 2) SASANİLER: İran’da kuruldular. Zerdüştlük (Mecusilik) dinine inandılar.
3) II. KÖK TÜRKLER: İslâmiyet’in doğuşu esnasında Orta Asya’da yer alan siyasî kuvvet II. Kök Türk’ devletidi. Kök Tengri dinine inanırlar.
4) ÇİN: İslâmiyet’in doğuşu esnasında Çin’de üç farklı din egemendi: Konfüçyüslük, Tao ve Budistlik.
5) HİNDİSTAN: Etnik ve kültürel yönden farklılık gösteren bir ülke meydana gelen Hindistan pek çok dinin de çıkma yeridir. (Hinduizm, Veda ve Budistlik) Hindistan’da toplumsal sınıflaşmanın olması (kast) toplumsal ve siyasal birliğin kurulmasını da engellemiştir.
Kast sisteminde bireyin bizzat kastını tercih etme hakkı yoktur Kast sisteminde bireyin bizzat kastını tercih etme hakkı yoktur. Kast, benzer işle uğraşan, atadan miras olan hakları, görevleri ve ananeleri ile birbirine sımsıkı bağlanan vatandaşlar grubudur. Bireyin bizzat kastını tercih etme özgürlüğü yoktur. Doğuştan kast bellidir. Kısacası kast atadan gelen haklardır.
6) JAPONYA: Japonyadaki dinsel yapılanmada Çin ve Hindistan’ın tesiri vardır. Japonya’da Konfüçyüsçülük, Tao ve Budistlik’in yakınında yerli din olarak Şintoizm dini de vardır.
B) AVRUPA KITASININ DURUMU Avrupa’nın toplumsal, siyasal, uygun fiyat ve dinsel yapısında mühim değişime sokak açan gelişim kavimler göçü olmuştur. * Galya’da (bugünkü Fransa’da) Franklar – Burguntlar. * İspanya’da, Vizigotlar * İtalya’da, Ostrogotlar * Afrika’da da, Vandallar * Balkanlarda ise Avarlar vardır.
İslamiyet Öncesi Avrupa’da Siyasi Durum: Kavimler göçü sonrası feodal düzen hakimdi. İslamiyet Öncesi Avrupa’da Sosyal Durum: Halk çeşitli sınıflara ayrılmıştı. Din adamları ve senyörler en üst sınıfı oluşturuyordu. İslamiyet Öncesi Avrupa’da Dini Durum: Büyük çoğunluk hristiyandı. Din adamları halk üzerinde çok büyük etkiye sahipti.
İslamiyet Öncesi Afrika İslamiyet Öncesi Afrika’da Siyasi Durum: En önemli bölgeleri Kuzey Afrika ile Habeşistan (bugünkü Etiyopya) idi. Afrika’nın kuzeyi Bizans İmparatorluğu’nun denetimindeydi.
İslamiyet Öncesi Afrika’da Sosyal Durum: Halk sınıflara ayrılmıştı. İslamiyet Öncesi Afrika’da Dini Durum: Habeşistan Krallığı’nın başında bulunan Ezana, Hristiyanlık dinini resmî din olarak kabul etmişti. Yerli halkın büyük bir kısmı eskiden olduğu gibi putperestliğe inanıyordu. İslamiyet Öncesi Afrika’da Sosyal Durum: Halk sınıflara ayrılmıştı.
İslamiyet`ten Önce ARABİSTAN`ın Durumu
İslamiyet Öncesi Arap Yarımadası’nda Siyasi Durum: Siyasi birlik yoktu İslamiyet Öncesi Arap Yarımadası’nda Siyasi Durum: Siyasi birlik yoktu. Kuzey Arabistan’da Nebat, Tedmür ve Gassaniler Devleti; Güney Arabistan’da Main, Seba ve Himyeri Devlet vardı. İslamiyet Öncesi Arap Yarımadası’da Sosyal Durum: Kabileler halinde yaşanıyor ve kabileler birbirlerine soy üstünlüğü ve kan davası güdüyordu. İslamiyet Öncesi Arap Yarımadası’da Dini Durum: Putperestlik, Hristiyanlık ve Yahudilik yaygındı. Hanif inancı mensuplarıda vardı.
Arap Yarımadası. En önemli bölgeleri Hicaz, Necid ve Yemen'di Arap Yarımadası *En önemli bölgeleri Hicaz, Necid ve Yemen'di. Hicaz : Ticaret de önemli bir bölge. Yemen : Tarım da önemli bir bölge. Necid : Hayvancılığa elverişli bir bölge.
İslamiyet'ten Önce Araplar *Kabileler halinde yaşarlardı. Kabilelerin reislerinde şeyh denirdi. *Erkekler söz sahibiydi. Kız çocuklarına değer verilmez ve kadınlar mirastan yaralanamazlardı. *Köleler ve hürler olmak üzere iki sınıfa ayrılmışlardı. Köleleri sahipleri tarafından ticaret de kullanılırlardı.
*Şehirde yaşayanlara medeni, çölde yaşayanlara ise bedevi denirdi. *İslam'dan önce Arapça kullanılırdı. Arapça Nebatlıların kullandığı yazılardan yararlanılarak oluşturulmuştur. *Panayırlar ticari ve toplumsal olarak önemli bir yere sahipti. En önemli panayır Ukaz Panayırıydı
İslâmiyetten önce Arap Yarımadasının kuzeyinde (Sûriye'de) "Nebtî", güneyinde (Yemen'de) "Himyerî", Irak'ta ise "Süryânî" yazıları kullanılıyordu. Hicaz Arapları Sûriye ve Irak'a ticâret için yaptıkları seyâhatlarda Arapça'yı Nebtî ve Süryânî yazıları ile yazmayı öğrendiler. Daha sonraki asırlarda, Nebtî yazısından "Nesih"; Süryânî yazısından da "Kûfî" denilen yazı sitilleri doğmuştur.
MEKKE VE KÂBE Yeryüzünde Allah'a ibâdet için yapılan ilk binâ, bütün namazlarda kıblegâh olarak yönelmekte olduğumuz Kâbe'dir. Allah'ın emriyle Hz. İbrâhim ve oğlu Hz. İsmâil tarafından Milattan 2000 yıl kadar önce Mekke'de yapılmıştır.
Tavâfa başlama yerinin işâreti olmak üzere, Kâbe'nin güney-doğu köşesi (Rükn-i Hacer-i Esved) nde bulunan "Hacer-i Esved" denilen siyah taşı Hz. İbrâhim, Ebu Kubeys dağından getirerek hâlen bulunduğu köşeye koymuştur. İnşaatın tamamlanmasından sonra Hz. İbrâhim ilk tavâfı oğlu Hz. İsmâil'le beraber yapmış, bütün insanları hacca, Kâbe'yi ziyârete dâvet etmiştir.
Mekke şehri, Hz. Peygamber (s. a. s Mekke şehri, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in büyük dedelerinden Kusayy tarafından, Kâbe'nin inşâsından çok sonra kurulmuştur. Allah'a ibadet için yapılmış olan Kâbe, zamanla "Tevhid İnancı"nın unutulmasıyla, putlarla doldurulmuş; Mekke puperestliğin merkezi hâline gelmiştir.
Mekke ve Kâbe ile İlgili Özel Vazifeler Mekke şehrini kuran Kusayy, şehrin idâresi, Kâbe'nin bakımı ve Kâbe'yi ziyârete gelenlere hizmetle ilgili bazı görevler ihdâs etti. Bu hizmetler Hz. İsmâil'in neslinden olan kimseler tarafından yerine getiriliyordu. Bu hizmet ve görevlerden bir kısmı şunlardır:
1- Hicâbe: Kâbe'nin perdedarlığı ve anahtarlarını taşıma görevidir. 2- Sikâye: Kâbeyi ziyârete gelenlerin suyunu temin etme ve Zemzem kuyusuna bakma görevidir
3- Rifâde: Kâbeyi ziyâret için Mekke'ye gelenleri ağırlama, barındırma ve muhtaçlara yardımcı olma hizmetidir. 4- Nedve: Kusayy tarafından yapılan "Dâru'n-Nedve" adlı istişâre meclisi binâsında yapılan toplantılara başkanlık etme görevidir. Savaş, sulh ve memleketin diğer bütün önemli işlerinin kararı, burada yapılan toplantılarda verilirdi. Kırk yaşından küçük olanlar, bu meclise alınmazlardı.
5- Livâ: Savaş zamanında ve askerin toplanmasında sancağı taşıma görevidir. 6- Kıyâde: Savaşta askere komuta etme görevidir. 7- Sefâre: Aynı toplum içindeki fertler veya kabîleler arasında meydana gelen çekişmelerde hakem olarak arabulma hizmetidir.
8- Hazine-i emvâl: Savaş için hazırlanan silâh, mal ve âletleri muhâfaza etme görevidir. 9- Ezlâm: Oklar ile fal bakma işidir. Kâbe'nin üzerine konulmuş olan Hubel adlı putun yanında üç fal oku vardı. Birinde: "emeranî rabbî" (Rabbım bana emretti); diğerinde "nehânî rabbî" (Rabbım bana yasak kıldı), yazılıydı. Üçünçüsü ise boştu. Yapacağı iş konusunda karar veremeyen kişi, ezlâm işiyle görevli kimse aracılığı ile bu oklardan birini çekerdi. Birinci ok çıkarsa, tasarladığı işi yapar, ikincisi çıkarsa o işten vazgeçerdi. Üçüncüsü çıkarsa, o işi bir yıl erteler, ertesi sene falı yenilerdi.
10- Nezâre: Bir yerden başka bir yere nakledilecek eşyayı kontrol ve muâyene ettikten sonra "taşıma ruhsatı" verme görevidir. Araplar arasında her biri büyük bir şeref sayılan bu hizmet ve görevlerin hepsi Kusayy'ın elinde toplanmışken daha sonra Kureyş arasında dağılmıştır.
b) Zemzem Suyu Hz. İbrâhim, Milâttan yaklaşık 2000 yıl kadar önce, Irak'ta Sümer şehirlerinden "Ur" sitesinde dünyaya geldi. Peygamber olduktan sonra, halkı tek Allah'a imâna dâvet ettiği için, Bâbil Hükümdârı Nemrut tarafından ateşe atıldı. Fakat Allah'ın emri ile ateş onu yakmadı.(9) Kendisine imân eden İbrâni'lerle Filistin'e göçtü. Birara Mısır'a gitti, orada da kendisine imân eden kimse bulamadığı için, tekrar Filistin'e döndü.
Hz. İbrâhim, karısı Hâcer ile henüz annesini emmekte olan oğlu Hz Hz. İbrâhim, karısı Hâcer ile henüz annesini emmekte olan oğlu Hz. İsmâil'i Allah'ın emri ile Filistin'den alıp, Mekke'ye, Kâbe'nin bulunduğu yere götürdü. Onlara bir dağarcık hurma ve bir kırba su bırakarak yanlarından ayrılıp Filistin'e döndü. O esnâda, henüz Kâbe yapılmamış, Mekke şehri kurulmamıştı. Etrâfta ne insan, ne su, ne de hayat işâreti vardı.
Yanlarındaki hurma ve su bittikten sonra, Hâcer çocuğunu olduğu yerde bırakıp, bir can yoldaşı görebilmek ve birkaç yudum su bulabilmek ümidiyle Safâ ile Merve tepeleri arasında gidip geldiği esnada bir melek, ökçesiyle Zemzem suyunu ortaya çıkarmıştı. Hâcer bu sudan kana kana içti, çocuğunu emzirdi ve Allah'a hamdetti.