ULUSLARARASI TEKNOLOJİ AKIMLARI
ULUSLARARASI TEKNOLOJİ AKIMLARI İçerik TEKNOLOJİK GELİŞME VE DIŞ TİCARET TEKNOLOJİNİN "İÇSEL" YA DA "DIŞSAL" KULLANIMI TEKNOLOJİ TRANSFERİ KANALLARI Sermaye malları ithaliyle sağlanan teknoloji Doğrudan yabancı sermaye yatırımları Yalın biçimde teknoloji ithali Bilimsel konferanslar, teknik bültenler ve yabancı bilim adamı değişimi programları Teknik yardım programları TEKNOLOJİ TRANSFERİ POLİTİKALARI
ULUSLARARASI TEKNOLOJİ AKIMLARI Teknoloji, yeni bir mal ortaya çıkaran ya da mevcut malların daha ucuz ve kaliteli biçimde üretimine olanak veren her türlü bilgi, beceri ve süreçlerdir; mal ve hizmet üretiminin yanında yönetim, pazarlama ve benzeri hizmet ve bilgi konularıyla da ilgili olabilir.
ULUSLARARASI TEKNOLOJİ AKIMLARI Teknolojik gelişme ve yenilikler, araştırmaya ve bilimsel bilgi birikimine bağlıdır. Bu nedenle de, "araştırma ve geliştirme" (AR-GE) faaliyetleri, dolayısıyla da üniversiteler ve araştırma kurumları, teknolojik gelişme bakımından büyük önem taşır.
ULUSLARARASI TEKNOLOJİ AKIMLARI Günümüzde yeni teknolojiler elde etmek amacıyla, gerek özel işletmeler, gerekse kamu kuruluşları araştırma ve geliştirme faaliyetlerine oldukça büyük fonlar ayırırlar. Gelişmiş ülkeleride bu amaçla en fazla kaynak ayrılan alanların başında elektrik-elektronik ve bilgisayar gibi iletişim kesimi ile makine ve uzay teknolojisi gelmektedir.
ULUSLARARASI TEKNOLOJİ AKIMLARI Halen araştırma ve geliştirme faaliyetlerine ayrılan kaynakların GSYİH içindeki payları; Japonya'da % 3, ABD'de % 2.8, AB Ülkelerinde ise % 2 dolayındadır. Türkiye'de bu pay yalnızca % 0.5'tir.
ULUSLARARASI TEKNOLOJİ AKIMLARI Bu konuda bir başka ölçüt de, ekonomik açıdan faal her 10.000 kişi başına düşen tam zamanlı AR-GE personeli sayısıdır. Bu sayı Japonya'da 90, ABD'de 80 ve AB ülkelerinde 40 iken Türkiye'de 7,5'tur. Söz konusu rakamlar sanayileşmiş ülkelerde bilim ve teknoloji üretimine verilen ağırlığı gösterirken Türkiye'nin bu alandaki nispi geriliğini de göstermektedir.
ULUSLARARASI TEKNOLOJİ AKIMLARI Bilgi ve teknoloji üretmeye yönelik harcamalar bir tür sermaye girdisi olarak kabul edilebilir ve buna maddi olmayan ya da soyut (intangible) sermaye adı verilebilir. Maddi olmayan sermayenin kapsamına eğitim, Öğretimle birlikte AR-GE harcamaları ve benzerleri girer. Yapılan araştırmalar, ABD'de maddi olmayan sermayenin 1970'lerin ortalarında fiziki sermaye stokuna eşitlendiğini ve 1990'da ise fiziki sermaye stokunu % 15 oranında geçtiğini göstermektedir
ULUSLARARASI TEKNOLOJİ AKIMLARI Sanayi teknolojisi üretiminde çok uluslu şirketler adeta tekelci bir durumdadır. Bu şirketler araştırma ve geliştirme faaliyetlerini, genellikle ana merkezlerinin bulunduğu yerlerde toplarlar ve bu konuda büyük harcamalar yaparlar. Yenilikler üzerindeki mülkiyet hakları "patent yasaları" ile korunur.
ULUSLARARASI TEKNOLOJİ AKIMLARI O bakımdan her yeni buluş, onu icat eden kişi veya kuruluşun onayı olmadan başkaları tarafından kullanılamaz ya da taklit edilemez. Az gelişmiş ülkelerin de çok uluslu şirketlerce üretilen teknolojilere ulaşabilmeleri ancak "teknoloji transferi" yoluyla olabilmektedir.
TEKNOLOJİK GELİŞME VE DIŞ TİCARET Teknoloji, 2 yönden uluslararası ticarete konu olabilir: Birincisi mal ticaretini geliştirici etkisidir. Teknoloji yeni malların bulunmasına ya da mevcut olanların daha ucuz ve kaliteli biçimde üretilmesine olanak vererek dış ticaret akımlarını geliştirici sonuçlar doğurur. İkincisi de doğrudan doğruya teknolojinin kendisi uluslararası ticarete konu olabilir.
TEKNOLOJİK GELİŞME VE DIŞ TİCARET Teknoloji, dar anlamda maddi varlığı olan bir faktör değildir. Bir işin nasıl yapılacağıyla ilgili bilgi, beceri ya da “know how”lardan oluşur. Bu anlamda teknoloji, bir yabancı firmadan örneğin patent satın almak ya da lisans anlaşması yapmak yoluyla ithal edilebilir.
TEKNOLOJİK GELİŞME VE DIŞ TİCARET Bazı durumlarda ise teknoloji, üretiminde kullanıldığı mallara dönüşmüş durumdadır. Yenilikler içeren bu gibi mallara örnek olarak makine, donatım ya da genel olarak sermaye malları gösterilebilir.
TEKNOLOJİK GELİŞME VE DIŞ TİCARET Bu durumda bir firmanın yeni teknolojilere ulaşabileceği yollardan birincisi; yeniliklerin doğrudan doğruya o firmanın kendisi tarafından icat edilmesidir. İkinci yol ise başkalan tarafından geliştirilen teknolojilerin elde edilip kullanılması ya da taklidinin yapılmasıdır.
Yeni teknoloji icadı, ülkeler (ve firmalar) arası teknoloji açığını büyütür, birinden diğerlerine yayılması (difusion) ise bu açığı kapayıcı yönde etki yapar. Teknoloji transferi, ülkeler arasındaki asırlık "teknoloji açığı“nın (technological gap) kısa bir süre içinde kapanmasına olanak sağlar.
TEKNOLOJİK GELİŞME VE DIŞ TİCARET Daha çok gelişmekte olan ülkeleri ilgilendirmekle birlikte, teknoloji transferi yalnızca bu ülkelere özgü bir özellik değildir. Aynı ülke içindeki firmalar ya da gelişmiş ülkeler arasında da teknoloji alışverişi yapılır. Bu konuda en önemli noktalardan birisi, ülkelerin (firmaların) en uygun teknolojileri seçebilmeleri ve bunları kendi özel koşullarına uygulayabilmeleridir (teknoloji adaptasyonu).
Bu amaçla, satıcı firmaların sunduğu teknolojiyi bir bütün olarak satın almak yerine, "teknoloji paketini” açıp yalnızca kendilerinin yapamadıklarını almaları, diğerlerini ise yerel kaynaklardan sağlamaları daha akılcı bir davranıştır. Günümüzde teknolojik gelişme "otonom" olmaktan çok "uyarılmış" bir süreç durumundadır.
TEKNOLOJİK GELİŞME VE DIŞ TİCARET Yani, yeniliklerin ortaya çıkışı piyasa gelişmelerine bir tepki niteliği taşır. Teknolojik gelişmeyi uyaran piyasa etkenleri arasında ise göreceli girdi ve ürün fiyatları ile talep yapısının özel bir yeri vardır. Sanayileşmiş ülkeler genelde aşırı sermaye bolluğuna karşılık, işgücü kıtlığı çeken ülkelerdir.
TEKNOLOJİK GELİŞME VE DIŞ TİCARET Bu ülkelerde işgücünün reel fiyatı sermayeye oranla daha yüksektir. Bu özellik, teknolojik gelişmenin yönünü belirleyen temel bir etken rolü oynar. Şöyle ki, bilimsel ve teknolojik çalışmaların amacı, ucuz olan sermaye faktörünü, göreceli bakımdan pahalı olan işgücünün yerine kullanmaktır
TEKNOLOJİNİN "İÇSEL" YA DA "DIŞSAL" KULLANIMI Belirli malların üretiminde teknolojik bir yenilik elde eden firmalar, bu yenilikleri kullanarak piyasada rakipleri karşısında üstünlük elde ederler. Eğer yurtdışında üretim maliyetleri yönünden bazı üstünlükler sağlıyorsa (örneğin ucuz işgücü, taşıma giderlerinden tasarruf, ithalâtçı ülkenin dış ticaret kısıtlamalarından kurtulması, vs. gibi nedenler dolayısıyla), bu teknolojik bilgiler üretim tesisleri ile birlikte yurtdışına taşınır (yatay bütünleşme) ve böylece firma çok uluslulaşma sürecine girmiş olur.
TEKNOLOJİNİN "İÇSEL" ya da "DIŞSAL" KULLANIMI Burada yanıt verilmesi gereken önemli bir soru vardır. Bir teknolojik yenilik icat eden firma, bu yeniliği hangi koşullar altında, lisans anlaşması gibi yollarla yabancı üreticilere kiralamalı, hangi koşullar altında da bu teknolojiyi kendi üretiminde kullanarak elde edeceği ürünü dış piyasalara ihraç etmelidir? Yenilikçi firma açısından bunlardan birincisi teknolojinin dışsal, ikincisi de içsel kullanımı olarak bilinir.
TEKNOLOJİNİN "İÇSEL" ya da "DIŞSAL" KULLANIMI Firmanın bu konuda alacağı kararlan etkileyen bir dizi koşul vardır. Örneğin aşağıdaki durumlarda firmanın yabancılarla lisans anlaşması daha uygun olabilir: (1) Yabancı piyasa konusunda yeterli bilgiye sahip olunmaması, dolayısıyla bu piyasalara doğrudan yatırım yapma riskinin yüksekliği, (2) Yabancı ülke piyasasının göreceli olarak önemsiz bir yer tutması, (3) Firmanın aynı anda birçok ülkede birden üretimi yürütecek bir kapasiteye sahip olmaması ve (4) Halen başkalarının da bu teknolojiyi elde etmiş ya da teknolojinin başkaları tarafından kolaylıkla taklit edilebilir olması.
TEKNOLOJİ TRANSFERİ KANALLARI Teknoloji; ya sermaye mallarına dönüşmüş ya da yalın olarak ithal edilebilir. Buna göre başlıca teknoloji transferi kanalları aşağıdaki gibi belirtilebilir: Sermaye malları ithaliyle sağlanan teknoloji: Makine ve donatım ithali yaygın bir teknoloji transferi yoludur. Bu gibi malları üreten bir ülke bunlara aynı zamanda kendi tekniklerini de katmış olur.
Az gelişmiş ülkeler bu mallan ithal etmekle söz konusu ileri teknikler adı geçen ülkelere girmiş olur. Ancak, farklı ülkelerin teknik özellikleri de farklı olduğu için, bir malın çeşitli kaynaklardan ithali, teknoloji uyuşmazlığı gibi bazı sorunlar doğurabilir.
TEKNOLOJİ TRANSFERİ KANALLARI Doğrudan yabancı sermaye yatırımları: Çokuluslu şirketler sınır ötesi bir ülkeye yatırım yaparken genellikle üretim teknolojisini de birlikte getirirler. Dolayısıyla bu tür yatırımların, ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlara yapılması ve tercihen yerli özel veya kamu işletmeleriyle ortak girişim şeklinde (joint venture) olması, ülkenin teknolojik düzeyinin yükselmesine katkı sağlayabilir.
Ancak, yabancı sermayedarın getirdiği teknolojiler, bazan ülkenin ekonomik koşullarıyla bağdaşmayabilir ve bu durumda ülkeyi teknolojik bakımdan dışa bağımlı kılmak gibi önemli sakıncalar ortaya çıkabilir.
TEKNOLOJİ TRANSFERİ KANALLARI Yalın biçimde teknoloji ithali: Henüz bir sermaye malına dönüşmüş olmayan (disembodied) teknolojinin ithal edilmesi bu gruba girer. Örneğin yabancı teknolojinin patentini satın almak, lisans anlaşmaları ile teknoloji kiralamak ya da ücretli danışmanlık hizmetlerinden yararlanmak gibi yollar bu gruba girer
TEKNOLOJİ TRANSFERİ KANALLARI Patent satın alınması ile, mülkiyetin icatçıdan kullanıcıya geçmesi söz konusudur. Lisans anlaşmaları durumunda ise mülkiyet devredilmez, onun yerine bir kiralama işlemi yapılır. Dolayısıyla bunlar, belirli sürelerle sınırlıdır.
Bu süreler içerisinde teknolojiyi kullanacak olan tarafın (licencee), teknolojinin mülkiyetine sahip olan tarafa (licencor), satış hacmi veya işletme kârı üzerinden düzenli biçimde ödeme yapması gerekir. Böylece yapılan ödemelere "royalty" adı verilir.
TEKNOLOJİ TRANSFERİ KANALLARI Daha Önce de incelendiği gibi, bağlı ticaret yoluyla teknoloji transferinin en açık şekli "geri satın alım" (buy-back) anlaşmalarıdır. Bu yönteme göre; ülke kendi teknolojisini kullanarak yabancı ülkede bir sanayi tesisi (örneğin anahtar teslimi bir fabrika) kurar ve bunun bedelini ev sahibi ülkeden, o tesisin ürünlerini satın alarak tahsil eder. Finansal kiralama ise ileri teknoloji yabancı içeren sermaye mallarının taksit öder gibi bir yöntemle ülkeye girişine olanak sağlamaktadır.
TEKNOLOJİ TRANSFERİ KANALLARI Bilimsel konferanslar, teknik bültenler ve yabancı bilim adamı değişimi programları: Üniversite ve çeşitli araştırma kurumlarının yayınlan ile uluslararası sempozyumlar ve ülkelerarası bilim adamı alışverişi, ülkelerin akademik bilgi düzeylerini yükseltme ve dünyadaki yeni gelişmeleri izleme bakımından çok önemlidir. Teknik bilgi düzeyinin yükselmesi ise yeniliklerin hızlanmasına ve ülkenin kurulu teknolojik kapasitesinin daha iyi kullanılmasına yardımcı olur.
TEKNOLOJİ TRANSFERİ KANALLARI Teknik yardım programları: Önceki bölümlerde de incelendiği gibi, az gelişmiş ülkelere verilen yardımların bir bölümünü teknik yardımlar (technical assistance) oluşturur. Bu tür yardımlar hibe şeklinde olabileceği gibi, düşük bir ücret karşılığında da sağlanabilirler.
Teknik yardım, az gelişmiş ülke teknik personelinin eğitimi, belirli projelerin hazırlanmasında, uygulanmasında ve koordinasyonunda danışmanlık hizmetleri sağlama ve benzeri işlemleri kapsar.
TEKNOLOJİ TRANSFERİ KANALLARI Zamanla teknoloji transfer kanallarında önemli bir çeşitlilik ortaya çıkmıştır. Bu konudaki uygulamalardan bazıları: Yönetim sözleşmeleri, Üretim imtiyazı (franchising), Uluslararası taşeronluk (international subcontracting), Finansal kiralama (leasing) Faktöring ve Bağlı ticaret (counter-trade) düzenlemeleri’dir
TEKNOLOJİ TRANSFERİ POLİTİKALARI Özellikle 1960’lı yıllardan itibaren Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki az gelişmiş ülkeler, sanayileşmiş ülkelerin doğrudan uluslararası yatırım politikaları ile teknoloji transferi politikalarını eleştirmeye başladılar. Teknoloji transferi konusunda örneğin, royalty ve yabancı teknikleri kullanma karşılığı yapılan diğer ödemelerin çok yüksek olduğunu, firmalar arasında patent devirlerinin yabancı şirketleri monopolleştirdiğini, teknoloji transferi üzerine konulan kısıtlamalarla az gelişmiş ülkelerin en uygun teknolojilere ulaşmalarının engellendiğini vb, öne sürdüler.
Ayrıca, az gelişmiş ülkelerin teknolojik gelişmeden haberdar olmalarını ve en uygun teknikleri seçmelerini kolaylaştırmak için bir uluslararası teknoloji bankasının kurulmasını önerdiler. 1964 yılında UNCTAD‘ın (BM Ticaret ve Kalkınma Örgütü) kurulmasından sonra, az gelişmiş ülkeler diğer konularda olduğu gibi, teknoloji transferi konusunda da görüşlerini bu örgüt aracılığıyla savunma olanağını elde ettiler.
TEKNOLOJİ TRANSFERİ POLİTİKALARI Nitekim UNCTAD‘ın çabaları sonucunda az gelişmiş ülkelere teknoloji transferiyle ilgili bir "davranış kodu" (Code of Conduct) belirlemek için çalışmalara girişilmiştir. Bu girişimin amaçları; teknoloji transferi konusunda ilgili tarafların ve hükümetlerin uymaları gereken genel ve eşit standartlar koymak ve az gelişmiş ülkelerin kalkınma ihtiyaçlarına özel yer vermek şeklinde özetlenebilir.
TEKNOLOJİ TRANSFERİ POLİTİKALARI Geçen zaman içinde, özellikle 1980 başlarından sonra az gelişmiş ülkelerin hem doğrudan yabancı sermaye, hem de teknoloji transferi alanında, önceki dönemlere göre daha liberal politikalar izlemeye başlamışlardır. Böylece yasalardaki kısıtlayıcı hükümler kaldırılmış ve yeni özendirici önlemler getirilmiştir. Böyle bir gelişme, ithalâtçı durumdaki az gelişmiş ülkelerin yeterli bir deneyim kazanarak pazarlık güçlerini artırmalanrının ve dış ödeme güçlükleri nedeniyle daha fazla yabancı sermaye yatırımını ülkeye çekme isteklerinin sonucu olarak değerlendirilebilir.
TEKNOLOJİ TRANSFERİ POLİTİKALARI Bazı Kuzey Avrupa ülkeleri ile Japonya dışındaki sanayileşmiş ülkeler, teknoloji transferini, genellikle sözleşme serbestisi ya da serbest piyasa mekanizması çerçevesinde bir işlem olarak yürütmüşlerdir. Ulusal güvenlik ve savaş endüstrileriyle ilgili olmadığı sürece, bu ülkelerde hükümetler, ilke olarak teknoloji ithal ve ihracına karışmaktan kaçınmışlardır. Batılı ülke hükümetlerini daha çok ilgilendiren konu, sınai ve fikri mülkiyet haklarının korunması olmuştur.
Nitekim GATT'ın Uruguay toplantılarında bu konuda bazı önemli kararlar alındığına daha önce işaret etmiştik. Türkiye de, bir yandan yerli teknolojinin geliştirilmesine ağırlık verirken, diğer yandan kalkınmanın gerektirdiği teknolojilerin yurt dışından ithaline dayanan politikalar izlemiştir. Bu arada, ülkeye giren yabancı sermayenin ileri teknolojiler getirici nitelikte olmasına özellikle dikkat edilmektedir
TEKNOLOJİ TRANSFERİ POLİTİKALARI . 1995 yılı içinde çıkartılan Patent Yasası ile teknik yeniliklerin özendirilmesi amaçlanmıştır. Ancak, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) harcamaları ve araştırmacı insan gücü sayısının düşüklüğü nedeniyle, ülkenin bilim-teknoloji alt yapısı henüz istenen düzeye gelmemiştir.
SONUÇ Teknoloji genellikle çok uluslu şirketler tarafından üretilir ve iki yönüyle uluslararası ticarete konu olur. Birisi yeni malların ya da mevcut olanların daha etkin yöntemlerle üretimine olanak vererek dış ticaret hacmini etkilemesi, diğeri de yalın halde ticarete konu olmasıdır.
Teknolojiyi içeren sermaye malları ithali, dolaysız yabancı sermaye yatırımları, lisans ve patent anlaşmalarıyla yalın halde teknoloji ithali ve teknik yardım programları, vs. teknoloji ithalinin geleneksel yollarıdır. Son yıllarda bunlara yönetim sözleşmeleri, üretim imtiyazı anlaşmaları, uluslararası taşeronluk ve bağlı ticaret uygulamaları gibi yenileri eklenmiştir.
SONUÇ Günümüzde uluslararası rekabet üstünlüğünü belirleyen temel faktör teknolojidir. Sanayileşmiş ülkeler yeni teknolojiler geliştirmek üzere AR-GE faaliyetlerine büyük fonlar ayırırlar. Az gelişmiş ülkeler gelişmiş ülkelerden teknoloji ithal ederek asırlık teknoloji açığını kapamaya çalışırlar. Ancak, ithal edilen teknolojileri az gelişmiş ekonomilerin koşullarına uydurmak için bu ülkelerin ithal teknolojilere kendi çabalarını da katmaları gerekir.