AVRUPA’DA YENİLİKLER ÜNİTE 3
ÜNİTE KONULARI YENİ BULUŞLAR COĞRAFİ KEŞİFLER RÖNESANS REFORM AYDINLANMA ÇAĞI SANAYİ İNKILABI AKILCILIK VE BİLİM
YENİ BULUŞLAR BARUT VE TOP KAĞIT VE MATBAA PUSULA
BARUT VE TOP Barut kükürt ve kömür tozundan meydana gelmiş patlayıcı bir maddedir. Ateşli silahlarla mermiyi atmak için kullanılır. Çok kez, "karabarut" adıyla anılır. Barutun çok eski bîr tarihi vardır. M.Ö. 1000 yıllarında, Çinliler, ateşi bir savaş silahı olarak kullanırlardı. Gerek Doğu'da, gerekse Batı'da, alev ve ateşten savaşlarda da yararlanılıyordu. Özellikle Çin ordusunda, dehşet saçan savaş arabaları vardı ki, bunların görevi çömlek ve güllelerin içindeki ateşi düşman ordusuna atmaktı.
Çinliler barut yapmayı biliyorlardı Çinliler barut yapmayı biliyorlardı. Ancak, barutu, "maytap" ve "kestane fişeği" dediğimiz biçimde kullanmışlardır. Büyük İskender Hindistan'a gittiği sıralarda, barut Hindistan'da da biliniyordu. Marco Polo, Çin'e yaptığı uzun gezisinde, Çinli rahiplerin geceleri havada barutlu fişeklerle şenlikler yaptığını görmüştü.
Barut Çinlilerden Talas Savaşı ile Türklere onlardan da Müslümanlara geçmiştir. Avrupalılar Haçlı Seferleri sırasında barutu ateşli silahlarda kullanmayı öğrenmişlerdir.
Avrupa'da barutu ilk bulanın ise, Friburglu Berthold Schwartz (1318-1384) adında bir Alman rahip ve filozofu olduğu sanılıyor. Schwartz, Venediklilerin kullandıkları ilk topları dökmüş, bu toplarla gülleleri uzağa fırlatmak için de, baruttan yararlanmıştı. Ancak, kimi tarihçiler de, Avrupa'da barutun icadı şerefini, Roger Bacon (1224-1294) adındaki İngiliz bilginine verirler. Avrupa'da, ateşli silahlarla barut, ilk kez XIII. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. XIV. yüzyılda da, barutun topçuluk alanında kullanılması geliştirilmiştir. Barutun, bugünkü anlamıyla, ilk olarak. İngilizlerle Fransızlar arasındaki Cressy Savaşı'nda (1346) kullanıldığı sanılıyor.
BARUT’UN ATEŞLİ SİLAHLARDA KULLANILMASI VE TOPUN İCADI İLE; Avrupa’da Feodalite ( Derebeylik ) rejimi yıkılmış; merkezi krallıklar güçlenmiştir.
KAĞIT VE MATBAA Ts'ai Lun günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce Çin'de yaşayan bir memurdu ve MS 105 yılında bugünkü kullanılan hali ile kağıdı icat etti. Dutağacı kabuğu, kenevir ve kumaş paçavralarını suyla karıştırarak ezdi, lapa haline getirdi, presleyerek suyunu çıkardı ve bu ince tabakayı kuruması için güneşin altında ipe astı. Aslında insanlar MÖ 3500 yıllarında bile üzerine yazı yazabilecek çeşitli şeyler kullanıyorlardı. Kağıdın icadı sonraki devirlerde Çinlileri dünyanın en gelişmiş kültürünün sahibi yaptı.
Çinlilerin yanı sıra Türklerde ipek ve pamuktan kağıt yapmayı biliyorlardı. Avrupalılar Haçlı Seferleri sırasında Doğu Dünyası’ndan kağıt yapmayı öğrendiler.Ancak Avrupa’da ipek ve pamuk az bulunduğu için kağıt üretimi pahalıya mal oluyordu.
Şaşırtıcıdır ki, Ts'ai Lun'un kağıt yapma metodu, Avrupa'ya 1000 yılda gelemedi. Avrupa'da ilk kağıt ancak 1151 yılında İspanya'da yapılabildi. Özellikle matbaanın icadı ile birlikte kağıda olan ihtiyaç gittikçe büyüdü. Yeterli hammadde bulmakta zorlanıldı. Ayrıca bu şekilde kağıt imalatı çok zaman alıyordu ve dünyanın bir çözüme ihtiyacı vardı. 18. yüzyılın başlarında Fransız bilimci Reaumur ormanda ağaçların arasında yürürken bir yaban arısı kovanı gördü. Yaban arıları evlerinde olmadığından durup kovanı incelemeye başladı. Birden kovanın kağıttan yapılmış olduğunu gördü. Peki onlar paçavra kullanmadan kovanı nasıl yapıyorlardı? Sadece paçavra değil, kimyasallar, ateş ve karıştırma tanklarını da kullanmıyorlardı. Arılar insanların bilmediği neyi biliyorlardı ? Aslında her şey çok basitti. Kısa bir gözlem sonucunda gördü ki, yaban arıları ince dalları veya çürümüş kütükleri kemirir gibi ağızlarına alıyorlar, burada mide sıvıları ve salyaları ile karıştırıyorlar ve kovanlarını yapmada kullanıyorlardı.
İlk kağıt makinesi 1798 yılında yapıldı İlk kağıt makinesi 1798 yılında yapıldı. Ancak bu geniş bir kayışın dönerek fıçıdaki lapayı aldığı ve ince kağıt haline getirdiği, her dönüşte tek bir kağıt yapabilen basit bir makine idi. Silindirli makine çok geçmeden 1809 yılında John Dickinson tarafından icat edildi. Günümüzde kağıt üretimi yüksek teknoloji ile ve tam otomatik olarak yapılabilmektedir ama işlemin aslı esas olarak değişmemiştir.
MATBAA’YA GELİNCE; Bilindiği gibi matbaa Johann Gutenberg tarafından icat edilmemiştir. Gutenberg tek tek metal harflerle yüksek baskı tekniğini geliştirmiş. Gutenberg’in bu buluşundan sonra matbaacılık yaygın ve hızlı gelişen bir sektör olmuştur. Matbaanın ilk kez kullanılması Uzakdoğu’da başlamıştır. Bilinen ilk baskı VIII. yy’da Japonya’da yapılmıştır. İlk kez tek tek harfler dökerek baskı yapmayı Pi Sheng adında bir Çinli denemiştir. Pi Sheng porselenden harfler kullanarak matbaanın gelişimine hız kazandırmıştır. Matbaa Çinlilerden Uygurlara geçmişlerdir. Uygurların IX. yy’dan itibaren baskı yaptığı bilinmektedir. (Tun-Huang mağarasındaki buluntular.)
Avrupa’da matbaacılık özellikle XV. yy’da gelişme göstermiştir Avrupa’da matbaacılık özellikle XV. yy’da gelişme göstermiştir. Avrupa’da matbaacılığın üssü Hollanda olmuştur. Burada ki basım tekniği tahta kalıplarla yapılmaktadır. Harlem kentinde ilk kez tek tek harflerle baskı denemelerini 1430 yılında Lourens Janszoon Coster’in yaptığı sanılmaktadır. Johann Gutenberg ise çırağı Fust ile birlikte Mainz şehrinde metal harflerle basım tekniğini uygulamıştır. Gutenberg bu çaılşmalara bilgi ve birikimlerini, Fust ise sermayesini katmıştır. İlk çalışmaları olan 42 satırlık İncil’i 1455 yılında basmışlardır.
İlk Türk matbaacısı İbrahim Mütefferika’dır İlk Türk matbaacısı İbrahim Mütefferika’dır. Lale devri olarak bilinen dönemde 1726 yılında ilk Türk Matbaası kurulmuştur. Ülkemize matbaanın bu kadar gecikmesinin nedenleri dinsel tutuculukla birlikte toplumun bu yönde bir isteğinin olmayışı, okur yazar oranının yüksek olmayışı, okuma alışkanlığının kazanılmamış olması, hattatlığın yaygın bir meslek oluşu ve matbaa için gerekli alt yapının hazır olmayışıdır. Osmanlı matbaasında basılan ilk kitap Kitab-ı Lügat-ı Vankulu (Vankulu sözlüğü)’dur. Mütefferika yaşamı boyunca 17 farklı eser basmıştır. Ancak kitapların maliyetlerinin ve buna bağlı olarak fiyatlarının çok yüksek olması matbaacılığın yaygınlaşmasını engellemiştir.
MATBAANIN GELİŞTİRİLMESİ VE KAĞIDIN UCUZA YAPILMASI İLE; AVRUPA’DA KİTAP BASIMI VE SATIŞI ÇOĞALMIŞTIR. HALKIN OKUMA-YAZMA ÖĞRENME ORANI ARTMIŞTIR. YAZILI ESERLERİN SAYISI ÇOĞALMIŞTIR. BİLİMSEL VE KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR HIZLA YAYILMIŞTIR. BU DEĞİŞİMLER RÖNESANS VE REFORM HAREKETLERİNİN BAŞLAMASINDA ETKİLİ OLMUŞTUR.
PUSULA Mıknatıs sözcüğünün , mıknatıs taşlarına oldukça sık rastlanan Batı Anadolu'daki Magnesia (bugünkü Manisa) bölgesinden türediği sanılmaktadır. Çinlilerin M.Ö. 1100 yıllarında mıknatıs taşları ile mıknatısladıkları madenî iğnelerden bir tür pusula yaptıklarını ve denize açıldıklarında bunlardan yararlandıklarını bilinir.
Bilimsel çalışmaların ve düşünsel gelişmelerin Batı da çok yavaşladığı Ortaçağ döneminde en göze çarpan yenilik, mıknatıs taşı üzerine yaptığı gözlemlerle Rönesans bilimcilerine ilham veren ünlü İngiliz bilimcisi Roger Bacon'ın öğrencisi Peter Peregrinus'un 1269 yılında, pusulanın ilkel biçimini tanımlaması olmuştur. Ancak pusulanın Peregrinus tarafında icat edilmediği ve Avrupalıların bu aygıtın varlığını ve özelliklerini, Müslümanlar aracılığıyla Çinlilerden öğrendiği tarihçilerin genel olarak kabul ettikleri bir görüştür.
De Magnete adlı kitabı 1600 yılında yayımlanan İngiliz Gilbert dünyanın küresel bir mıknatıs olduğunu ve Pusula ibresinin, kuzey - güney doğrultusunun yanı sıra düşey yönde sapma gösterdiğini ilk kez söyleyen kişi olmuştur.
PUSULA’NIN GELİŞTİRİLMESİ İLE; COĞRAFİ KEŞİFLER BAŞLAMIŞTIR. AÇIK DENİZLERE VE OKYANUSLARA AÇILMAYA KORKAN DENİZCİLER PUSULANIN KULLANILMASI İLE O ZAMANA KADAR BİLMEDİKLERİ KITA VE OKYANUSLARI TANIMA İMKANI BULMUŞLARDIR. UZAK YERLERE ULAŞILMASI KOLAYLAŞMIŞTIR. TİCARİ FAALİYETLER GELİŞMİŞTİR.
COĞRAFİ KEŞİFLER Avrupalıların Dünya’yı tanımak ve yeni ticaret yolları bulmak amacıyla 15. Y.Y. ın sonunda çıktıkları gezilere Coğrafi Keşifler denir. NEDENLERİ: Müslümanların elinde olan ipek ve baharat yollarına Avrupalıların sahip olmak istemeleri, Pusulanın bulunması ile gemicilerin cesaretle okyanuslara açılması, Coğrafya bilgisinin ilerlemesi : Haçlı Seferleri sırasında Türk ve Müslüman denizcilerden öğrenilenlerle Avrupa’da coğrafya bilgisi ilerledi.
Gemicilik sanatının ilerlemesi : Orta çağdaki gemiler kıyıları takip eden kürek çekilen küçük gemiler iken Venedikliler Karavel denilen fırtınalara dayanıklı, yüksek güverteli gemiler yaptılar. Cesur gemiciler yetişti.
Doğu ülkelerinin zenginliği : Avrupalılar, Türk ve Müslüman tüccarların getirip pahalı sattığı inci, ipek, baharat, elmas gibi mallara doğrudan ulaşmak istiyorlardı. Marko Polo’nun anlattığı zenginlikler görmek istiyorlardı.
KEŞİFLER: Ümit Burnunun bulunması ( 1487 ) : Portekizli Bartelmi Diaz Portekiz’den yola çıkıp batı Afrika’yı takip ederek Afrika’nın güney ucuna ulaştı. Fırtınalar Burnu adı verilen bu yeni yol denizcilerin ümidini kırmamak için daha sonra Ümit Burnu olarak değiştirildi.
Hint Deniz Yolunun bulunması ( 1498 ) : Portekizli Vasko dö Gama Ümit Burnunu geçerek Hindistan’ın Kaliküt limanına vardı ve Hint Deniz Yolu Portekizlilerin eline geçti. Amerika’nın keşfi ( 1492) : Cenevizli Kristof Kolomb İspanya Kralının verdiği üç gemi ile sürekli batıya giderse Hindistan’a varacağı düşüncesi ile yola çıktı. Yoluna bilinmeyen bir kara çıkacağını hesaplamamıştı. 2 ay sonra Amerika’nın batısındaki Bahama Adalarına ulaştığında buranın Hindistan’ın batısı olduğunu sandı. Ölümüne kadar yeni bir kıta keşfettiğini anlayamadı. 1507 yılında Ameriko Vespuçi buranın yeni bir kıta olduğunu fark etti. Yeni kıtaya onun adı verildi.
Dünyanın dolaşılması ( 1519-1522 ) : Portekizli Macellan Atlas Okyanusuna açılarak Amerika’nın güneyine ulaştı. Kendi adını verdiği boğazı aşarak Büyük Okyanusa geçti. Filipin Adalarında yerli halkla yaptığı savaşta öldü. İkinci Kaptan Del Kano Ümit Burnunu dolaşarak İspanya’ya döndü. Böylece Dünya’nın yuvarlak olduğu kanıtlanmış oldu.
COĞRAFİ KEŞİFLERİN SONUÇLARI: Siyasi Sonuçlar Yeni ülkelerin keşfedilmesi ile Sömürgecilik gelişti. ( Portekiz ve İspanyollarla başlayan sömürgeciliğe daha sonra İngiltere, Fransa ve Hollanda’da katıldı.) Baharat ve İpek yolları önemini kaybetti. Akdeniz’deki limanlar eski canlılığını yitirdi. Doğuda yeni keşfedilen yerlerden Avrupa’ya bol miktarda altın, gümüş gibi değerli eşya geldi. Avrupa zenginleşti. Soylular nüfuzlarını kaybetti. Türk ve İslam alemi ekonomik olarak olumsuz etkilendiler.
Hıristiyanlık yeni keşfedilen yerlere yayıldı. DİNİ SONUÇLAR Hıristiyanlık yeni keşfedilen yerlere yayıldı. Dünyanın düz olduğunu söyleyen din adamlarına güven sarsıldı.
Yeni kıtalar, ırklar, hayvanlar, bitkiler tanındı. BİLİMSEL SONUÇLAR Yeni kıtalar, ırklar, hayvanlar, bitkiler tanındı. İnsanlarda araştırma ve yeni şeyler öğrenme merakı uyandı.
RÖNESANS Kelime anlamı olarak Rönesans “Yeniden doğuş“ demektir. Yeniçağın başlamasıyla Avrupa’da edebiyat, güzel sanatlar, (Resim, heykel, mimarlık ) ve bilim alanlarında görülen yeniliklere denir.
Rönesans’ın nedenleri Kağıt ve matbaanın etkisi ile okuma yazmanın gelişmesi bilgi ve kültürün artması, Coğrafi keşifler sonunda; güzel sanatlara merak saran zengin sınıfın oluşması, İstanbul’dan ayrılarak İtalya’ya giden bilginlerin eski Yunanca’yı ve eserleri öğretmeleri, Doğaya, güzel sanatlara, edebiyata, bilimsel gelişmelere ilginin artması.
Rönesans hareketleri İtalya’da başladı Rönesans hareketleri İtalya’da başladı. Hümanistler ( İnsan sevgisine öncelik verenler ) yeni eserler oluşturdular. Dante, Petrark, Bokoçiyus, Makyevel, ve Gişarden başlıcalarıdır. Bramant ve Mikelanj dönemin en ünlü Mimarlarıdır. Ressamlar eserlerinde insan vücudunun güzelliğini ön plana çıkardılar. Leonardo da Vinci ve Mikelanj ölmez eserler bıraktılar. Donatello ve Gibert daha çok İsa, Meryem ve din büyüklerinin heykellerinin yaptılar.
Diğer Avrupa ülkelerinde Rönesans Fransa’da Rönesans’a krallar öncülük etti. Piyer Lesko en önemli Rönesans sanatçısıdır. Almanya’da Rönesans Hümanizim ile başladı. Martin Luter (Luther) ve Erasmus dinsel konuları incelediler. Albert Dürer dini tablolar yaptı. İngiltere’de Şekspir (Shakespeare), İspanya’da Servantes ünlü eserler yazdılar.
RÖNESANS’IN SONUÇLARI Skolastik görüş ( Kilisenin dar görüşü ) yıkılmıştır. Yerine pozitif ( Bilimsel ) düşünce hakim olmuştur. Reform hareketlerini hazırlamıştır. Bilim ve teknikteki gelişmeler hızlanmıştır. Avrupa’da sanattan zevk alan aydın ( Burjuva ) sınıf ve halk sınıfı oluşmuştur. Din adamlarının ve kilisenin halk üzerindeki otoritesi sarsılmıştır. Avrupa’nın her yönden gelişmesine ve güçlenmesine öncülük etmiştir.
REFORM 16.yüzyılda Hıristiyanlık dininin Katolik Mezhebi’nin bozulması üzerine önce Almanya’da başlayan daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılan dini alandaki değişiklik ve düzenlemelere Reform denir.
REFORM’UN NEDENLERİ Rönesans’la birlikte insanların daha özgürce düşünmesi ve Kilise’nin yaptığı yanlış uygulamaları eleştirebilmesi Kilise’nin dini işlerden çok siyasi ve ekonomik işlerle uğraşarak amacından uzaklaşması Din adamlarının halktan kopuk bir yaşam sürmesi
Kutsal kitap İncil’in matbaa ile çoğaltılması; isteyen herkesin kendi diline çevrilen İncil’i okuyabilmesi İncil’i okuyan halkın din adamlarının anlattıklarının yanlış olduğunu farketmesi Kilise’nin para karşılığı insanların günahlarını affetmesi ve bu yolla zenginleşmesi
REFORM HAREKETLERİNİN BAŞLAMASI REFORM Hareketinin öncüsü Alman Martin Luther Katolik Kilisesi’nin yanlış uygulamalarına karşı 95 maddelik bir eleştiri yayınlamış ve bu yüzden Papa tarafından aforoz edilmiş yani dinden çıkarılmıştır. Martin Luther taraftarlarına Protestan denmiştir.Ve yine bu adla anılan yeni bir mezhep kurulmuştur. 1555 yılında imzalanan antlaşma ile Papa ve Alman Kralı bu mezhebin varlığını tanımıştır.
REFORM’UN SONUÇLARI Katolik Kilise’si kendini yenilemek zorunda kalmış ve Din adamlarına duyulan güven azalmıştır. Eğitim Kilise’nin baskısından çıkarak laikleşmiştir. Avrupa’da mezhep birliği bozulmuş; Protestanlık, Anglikanizm, Kalvenizm gibi yeni mezhepler kurulmuştur. Katolik Kilisesi’nden ayrılan ülkelerde kilise topraklarına el konmuş; kilisenin gücü azalmıştır.
AYDINLANMA ÇAĞI Her konuda akla öncelik tanıyan düşünce sisteminin etkisi ile 18.y.y.'da Avrupa’da bilimde ve felsefede büyük gelişmelerin olduğu döneme AYDINLANMA ÇAĞI denir. Bu dönemde; Akılcılık, bilim ve teknoloji gelişti. Sanayii inkılabının temelleri atıldı.
Aklın kullanılması ile doğru ve yararlı olan bilgiye ulaşılabileceği savunuldu. Gözlem ve deney önem kazandı. Bunun sonucu oluşan bilim dalları gelişti. Doğa bilimlerinde Newton fizik ve matematik alanlarında çalıştı. Kopernik dünyanın güneş çevresinde döndüğünü ve güneş sisteminin varlığını kanıtladı. Galile fizik alanında çalıştı. Dekart analitik geometriyi geliştirdi
Sosyal Bilimlerde akılcı görüş benimsendi Sosyal Bilimlerde akılcı görüş benimsendi. Jan Jak Russo gibi düşünürler toplumsal konuları işlediler. Güzel sanatlar ve müzikte ünlü sanatçılar yetişti. (Mozart ve Bach gibi.) Avrupa’da siyasal ve sosyal gelişmeler oldu.
SANAYİ İNKILABI İngiltere’de 18.yüzyılda buhar gücü ile çalışan dokuma fabrikalarının kurulması Sanayii İnkılabının başlangıcıdır. SANAYİ İNKILABI’NIN SONUÇLARI: Bu dönemde insan gücünün yerini makine aldı. Küçük imalathaneler yerlerini büyük fabrikalara bıraktılar.
Üretim arttı. Ticaret gelişti. Üretilen malların fiyatları ucuzladı. Pazar yeri ve hammadde arayışı önem kazandı. Avrupa sömürgecilik faaliyetlerine hız verdi. 19 Y.Y. 2.yarısının sonuna doğru elektrik enerjisi önem kazandı. Köyden kente göçler oldu. İşçi sınıfı ortaya çıktı.
Ulaşım sistemlerinin gelişmesine bağlı olarak devletler arasındaki ticari ilişkiler arttı. Buhar gücüyle çalışan lokomotif ve çelik gemilerin icadı ile ulaşım gelişti; Panama ve Süveyş Kanallarının açılması ticaret yollarını kısalttı. Üretim artışı ile Avrupa Devletleri arasındaki rekabet arttı. Fabrikalaşma sonucunda zenginleşen Burjuvalara karşı işçi haklarını savunan yeni düşünce sistemleri ortaya çıktı. Sanayi İnkılabı’na ayak uyduramayan Osmanlı Devleti zamanla bir ortak pazar haline geldi ve ekonomisi olumsuz etkilendi.
AKILCILIK VE BİLİM Bilime önem veren milletler teknolojik alanda da ileri giderler. Atatürk’ün “ Hayatta en hakiki mürşit( yol gösterici, rehber) ilimdir, fendir.” Sözü onun insan aklına , çağdaş bilime ve teknolojiye ne kadar önem verdiğini gösterir. Bizler çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak istiyorsak, bilime, bilimsel düşünceye , teknolojiye önem vermeli yılmadan, yorulmadan çalışmalıyız.