AKŞEHİR ve TARİHİ
AKŞEHİR ve TARİHİ Akşehir ve çevresi tabii güzellikleri, bereketli toprakları ve yeşil bitki örtüsü ile İç Anadolu Bölgesi’nin gözde ilçesidir. Kuzeydoğusunda Ankara, kuzeyde Eskişehir, kuzeybatıda Afyon, doğu ve güneybatıda Konya, batıda Isparta illeri ve Akşehir ilçe merkezinin kuzeyinde Akşehir gölü ile çevrilidir. İlçe yüzölçümü 1442 km2’dir. Denizden yüksekliği 1050 m’dir. Güneybatı kesiminde yer alan Konya iline bağlı Akşehir ilçesi, Konya Afyon karayolu üzerinde olup Konya iline 135 km. Afyon iline 90 km. mesafededir.
Tarih boyunca hep önemli bir yerleşim, ticaret, kültür merkezi olan Akşehir’e ait ilk arkeolojik bulgular Neolitik Dönem’e(Cilalı taş devri ) kadar uzanıyor. Akşehir çevresindeki höyüklerden çıkan buluntular arasında küp ve gaga ağızlı testiler M.Ö. 16 yy dek uzanan Hitit yerleşimin kanıtlamaktadır.Hititler zamanında Akşehir’in adı THYMBRİON’ dur. Zamanla Frigya egemenliğine girmiştir. Frigya kralı Kral MİDAS‘ın adını taşıyan pınar bugünkü Ulupınar Köyündedir.
Daha sonra Anadolu ‘ da egemenlik kuran Lidyalılar’ ın yönetiminde kalan Akşehir’in önemi daha da artmıştır. “Kral Yolu” Akşehir’ den geçmektedir. Lidya’nın şehir psikoposluklarından biri olan Akşehir’in yakınlarındaki MELLES Köyü Lidya’lı prensesin kocası MELAS’ın adını taşımaktadır.
Akabinde M. Ö 330 ‘a kadar Perslerin eline geçmiştir Akabinde M.Ö 330 ‘a kadar Perslerin eline geçmiştir.Bunu Helenistik dönem mahalle satraplığı takip etmiştir.PHİLOMELİON adının Helen ağzına uydurulmuş Anadolulu bir ad olduğu ve PİLUMAWANA (su geçidi halkının yurdu ) kökünden türetildiği de bir başka görüştür.Bu isim bir başka araştırmacı tarafından da PHiLOMELİUM ‘‘ Bal Sevenler Kenti ’’ anlamına geldiğini savunmaktadır.
Pers ve Hellenistik dönemlerden sonra kent, Roma daha sonra da Bizans egemenliğine geçer.Roma dönemine ait BİSSE (günümüzdeki adı Çamlı ) köyünde LUCİUS Septimus’a ait bir kitabe bulunmuştur. Yine Akşehir’deki Ferruhşah Mescidi’nin doğu cephesinde kullanılan bir muharip kabartmasını ihtiva eden taş Bölgemizde Roma kültür izlerinin göstergesidir.
Abbasiler tarafından kuşatılan Akşehir bu dönemde kente Belde-i Beyza (Beyaz Şehir) adını verdiler Anadolu' nun Türkleşmesi sonucunda Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından alınan kentin bundan sonra adı ve kaderi değişir. Nehçet-ül menazil'de buraya gelen hükümdarlardan birinin çiçek açmış ağaçlardan esinlenerek"Akşehir" dediği rivayet edilmektedir.
Y. Beyazıt’ in Timur’ a yenilmesi ile Moğollar’ın, Fetret döneminden sonra Karamanoğulları’ nın eline geçer. Nihayet Fatih Sultan Mehmet 1467 yılında Akşehir’ i fethederek Osmanlı topraklarına katar. Akşehir'in günümüzde sahip olduğu eserlerin pek çoğu Selçuklular zamanında yapılmıştır. Bu dönemde kent zenginleşir ve gelişir. Horasan illerinden Seyyid Mahmud Hayranî, Nimetullah Nahçivani gibi din bilginleri Akşehir'e göç ederek bu toprakların manevi dokusunun değişmesine katkıda bulunurlar.
Sevr Antlaşması ile Akşehir İtalyanlar tarafından işgal edilir Sevr Antlaşması ile Akşehir İtalyanlar tarafından işgal edilir. İtalyanlar Hristiyan mahallelerindeki evlere yerleşirler. Ancak işgal günleri uzun sürmez. Çınaraltı Mescidi avlusundaki çınarın üstünde yuvalanan leyleğe ateş eden İtalyanların silah seslerini duyan halk sokağa fırlar. Bunu bir ayaklanma sanan işgal kuvvetleri toparlandıkları gibi şehri terk ederler. Ancak Anadolu'nun topyekûn kurtuluşu bu kadar kolay olmayacaktır.
Mustafa Kemal kumandasındaki ordu, Kurtuluş Savaşı'nı, halkla birlikte büyük sıkıntılar içinde sürdürecektir. Sakarya Meydan Muharebesi'nden sonra 18 Kasım 1921'de Garp Cephesi Karargâhı Akşehir'e nakledilir. 24 ağustos 1922'ye kadar sürecek olan dokuz ay on günlük sürede taarruz hazırlıkları Akşehir'den yönetilir, planlar burada yapılır. Akşehir ve köylerine birlikler yerleştirilir. Kumandan İsmet ( İnönü ) Paşa TBMM' den ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa' dan aldığı emirlerle "Büyük Taarruz" un hazırlıklarını 9 ay boyunca Akşehir' de yapar.
Akşehir, bir anlamda sinesinde Büyük Taarruz'u doğuma hazırlar Akşehir, bir anlamda sinesinde Büyük Taarruz'u doğuma hazırlar. Garp cephesi komutanı Mirlavi İsmet Bey bu sürede sürekli Akşehir'de kalır. Mustafa Kemal Paşa’da hazırlıkları kontrol etmek için defalarca Karargâha gelir. 1922 yılının 28 Temmuz günü bir futbol turnuvası bahane edilerek bütün ordu komutanları Akşehir'de buluşur ve son hazırlıklar gözden geçirilir. Nihayet ağustos sonunda taarruza karar verilir.
24 Ağustos 1922 günü sabahı ordu harekete hazırdır 24 Ağustos 1922 günü sabahı ordu harekete hazırdır. Namaz kılınır, Nasreddin Hoca'nın Türbesi ziyaret edilir. Mustafa Kemal' in askerleri Akşehirlilerin alkış ve dualarıyla cepheye uğurlanır. Ünlü yazarımız, Merhum Tarık Buğra, Küçük Ağa romanında işte o günlerin Akşehir'ini anlatmıştır. 24 Ağustos her yıl Akşehir Onur Günü olarak coşkuyla kutlanır. O umut yüklü mücadele günlerinin anısına Garp Cephesi Karargâh Binası bugün Batı Cephesi Karargâh Müzesi olarak hizmet vermektedir.
Böylece Akşehir Neolitik Dönemden başlayarak, Anadolu’nun düşman işgalinden kurtulmasına kadar, tarihteki yerini almıştır. En büyük fonksiyonu ise Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında almış olduğu roldür.
Akşehir’in toprakları üzerinde yaşamış kültürler düşünüldüğünde, çok zengin bir kültür mozaiğine sahip olduğu görülebilir. Ancak günümüze kadar gelebilen ve ayakta kalan Selçuklu eserleri ile Osmanlı Dönemine ait sadece İmaret Camii’dir. Ancak bu mozaik içerisinde son Osmanlı ile ilk Cumhuriyet dönemlerinden günümüze kadar gelen ve gerçek Türk kültürünü yansıtan sivil mimarlık eserleri ile el sanatları yadsınamaz. Bugün artık Türkiye’ye mal olmuş ve büyük bölümü tescilli Akşehir Evleri, aynı adlı anılmaktadır. Kent içerisinde de halk bu yukarıda bulunan mahalleyi “Eski Akşehir Evleri” olarak adlandırmaktadır.