HİCRET
Hicret nedir, Hicret ne demek Hicret kelimesi sözlükte terketmek, ayrılmak, bir yeri terkederek başka bir yere göç etmek anlamınadır. Istılahta ise, özel olarak Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizin ve Mekkeli Müslümanların Medine ye göçünü, genelde ise, gayr–i müslim bir ülkeden İslâm ülkesine göç etmeyi ifade eder. Hicret; tevhid inancının kalplerde kökleşmesinin, gerektiğinde mallardan ve canlardan feragat etmenin sembolüdür. Hicret; Ensar ve Muhacirinin sergiledikleri dostluk ve kardeşliğin, milli birlik ve bütünlüğün en güzel timsalidir. Hicret; ilk müslümanların inançları uğruna gösterdikleri fedakârlığın doruk noktasıdır. Hicret, kötü şartlardan kaçış değil; İslamın hükümlerini yaşatacak ve yaşayacak yeni şartların ve mekânların aranışıdır. HİCRET NEDİR??
6 3 2 HİCRET OLAYi Islâm Tarihinde Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye Göç Etmesine “hicret” Denir. şirkin, Zulmün Ve Her Türlü Ahlaksızlığın Hükümran Olduğu Bir Devirde Allah Teala Insanlara Doğru Yolu Göstermek Için Sevgili Kulu Ve Habibi Hz. Muhammed(s.a.v.)’i Gönderdi. Peygamberimizin Tebliğ Ettiği Islâm Güneşinin, Gün Be Gün Her Tarafı Aydınlattığını Gören Müşrikler, Müslümanlara Akla Hayale Gelmez Işkenceler Tertip Etmişler, Tüyler ürperten Zulümlerin Tatbiki Için Planlar Hazırlamışlardır. Aldıkları Kararla Haşimoğulları Ile Her Türlü Münasebetlerini Kesmişler, Tüm Alış-verişleri Yasaklamışlardı. Kendilerine Ekonomik Baskı Uygulanan Ashab, Yiyecek Bir şey Bulamadıkları Için Ağaç Yapraklarını Yemek Zorunda Kalmışlardı. Hatta Sa’d Bin Ebi Vakkas, Bir Akşam Açlığını Gidermek Için Bir Deri Parçası Bulmuş, Onu Pişirerek Yemiştir
Mü’minler, Müşriklerin Tüm Eziyetlerine Katlandılar Mü’minler, Müşriklerin Tüm Eziyetlerine Katlandılar. Islâm’ın Getirdiği Inanç Ve âkideler Uğruna Mallarını Ve Canlarını Feda Ettiler, Fakat Islâm’dan Taviz Vermediler, Küfre Rıza Göstermediler. Bilal-i Habeşi(r.a.) Kızgın Kumlar üzerinde Süründürülürken Ağzından çıkan Tek Söz “Allah Bir!” Oluyordu. Ammar Ibni Yasir’in Annesi Sümeyye(r.a.) Lime Lime Edilip öldürülürken, Son Sözü “müslümanım Elhamdülillah” Olmuştu. Alemlere Rahmet Olarak Gönderilen Yüce Nebî Islâm’ı Tebliğ Için Gittiği Taifte Kendisini Taşlayanlar Için Ellerini Açıp “ilahi! Gazabına Uğramayayım Da, çektiğim Sıkıntı Ve Belalara Aldırmam. Ya Rabbi! Kavmimi Helak Etme, Onlara Hidayet Nasib Et. Zira Onlar Gerçekleri Bilmiyorlar.” Diye Dua Ediyordu. Bir Hac Mevsiminin Girmesi üzerine Medineli Evs Ve Hazreç Kabilelerine Mensup Altı Kişi Islâm’ı Kabul Ettiler. Daha Sonra Birinci Ve Ikinci Akabe Biatları Vuku Buldu.
Medineli Bir Grup Müslüman Zorlukta Ve Kolaylıkta Resûlallah’a Itaat Edeceklerine Dair Söz Verdiler. Böylece Medine’de Kurulacak Islâm Cemiyetinin Temeli Teşekkül Etmişti. Kafirlerin Zulümleri Tüm şiddetiyle Devam Ederken 622 Senesinde Vahiy Yoluyla Hicret’e Izin Verildi. Müslümanların çoğu Medine’ye Gizlice Hicret Ettiler. Hz. ömer Ise Dünya Tarihinde Eşine Rastlanmayacak Bir Cesaret örneği Gösterip “ben Dinimi Korumak Için Allah Yolunda Medine’ye Hicret Ediyorum. Karısını Dul, çocuklarını öksüz Bırakmak Istiyorsa şu Vadide önüme çıksın!” Diyerek Yola çıktı. Mekke’de Peygamberimizle Beraber Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali Ve Birkaç Müslüman’dan Başka Kimse Kalmamıştı. Peygamberimiz Bütün Güçlüklere Rağmen Görevini Yapmış, Peygamberliğinin 13 Yılını Mekke’de Tamamlamış Bulunuyordu Müşrikler, Medinelilerin Müslüman Olması Ve Mekke’deki Müslümanların Da Medine’ye Göç Etmesiyle Kuvvetli Bir Islâm Topluluğunun Oluşmasından Korktular.
Bu Korkunç Kararı Uygulamak üzere Her Kabileden Birer Genç Seçtiler Bu Korkunç Kararı Uygulamak üzere Her Kabileden Birer Genç Seçtiler. Seçilen Bu Silahlı Gençler, Peygamberimizin Evini Kuşattılar Ve Dişarı çıkmasını Beklemeye Başladılar.
HİCRETİN SONUÇLARI a) Müslümanlar, Mekkeliler Karşısında siyasi bir güç haline geldiler. b) Hicretten sonra Medine'de 53 maddelik bir anayasa hazırlayan Hz. Muhammed, bu anayasa ile Medine'deki Müslüman, putperest ve Yahudiler arasındaki ilişkileri düzenledi. c) Bu anayasa ile İslam devletinin temelleri atıldı. d) İslâm dininin yayılması sağlandı. & Hicret olayı , Hicri takvimin başlangıcı kabul edildi. - Hz. Muhammed, islâmiyetin yayılması İçin Mekke ve çevredeki diğer şehirlerle (Taif, Hayber, Tebük, Yemen) mücadeleye başladı.
- önce Şam-Mekke ticaret yolunun denetimini sağlamak ve Mekke'den Medine'ye göç eden muhacirlerin mallarının zararlarını karşılamak için Mekkeli-ierie Bedir, daha sonra Uhud ve Hendek savaşlarını yaptı. - Yıllık hac için Mekke'ye 628 yılında giderken, Mekkelilerle Hudeybiye Antlaşması'nı yaptı
6 2 8 HUDEYBİYE ANTLAŞMASI Hudeybiye Antlaşması başka bir deyişle Hudeybiye Barışı, 628 Mart'ında MedineliMüslümanlarla Mekkeli Müşrikler arasında yapılan barış antlaşmasıdır. Hicretin altıncı yılıydı. İslam hızla yayılırken Mekke'liler korku ve çaresizlik içindeydiler. Hendek savaşındaki başarısızlıklarıda bu korku ve çaresizliği derinleştirmişti. Tam da bu sırada Peygamber Muhammed ve ashabı Beytullah ziyareti için Mekke'ye doğru yola çıktılar. Mekke'liler müslümanların savaş için geldiklerini zannedip korkuya kapıldılar, anlaşma teklif ettiler.Ve böylece 628 yılında hudeybiye barış antlaşması imzalanmıştır. Hudeybiye ismini imzayı attıkları yakın köyün isminden almıştır. Bu antlaşma ile Mekkeliler İslam Devletini hukuken tanımışlardır.
madeleri: Müslümanlarla karşı taraf arasında 10 yıl savaş olmayacak, iki tarafın hiçbiri diğerinin malına ve canına el atmayacak. * Müslümanlar bu yıl Beytullah'ı ziyaret etmeksizin geri dönecekler. Gelecek yıl üç günden fazla olmamak üzere Mekke'ye gelip Beytullah'ı ziyaret edecekler. Bu üç gün süresince Mekkeliler şehir dışına çıkacaklar. * Müslümanlardan Kureyş'e sığınacak olursa, geri döndürülmeyecek, fakat onlardan müslümanlara sığınanlar geri döndürülecek . * Müslümanlardan Hac, Umre ve ticaret için Mekke'ye gideceklerin canları ve malları güven altında olacak. Kureyş tarafında Mısır'a ve Şam'a gidenlerle ticarette bulunmak üzere Medine'ye gelenlerin de canları ve malları güven altında bulunacak.
6 2 4 BEDİR SAVAŞI İslâm devletinin Medine’de kurulmasından sonra müslümanlarla müşrikler arasında meydana gelen ilk savaş. Bu savaşa, yapıldığı kasabanın adıyla anılarak, Bedir Gazvesi denilmiştir. Bedir kasabası Medine’nin 120 km. kadar güneybatısında ve Kızıl Deniz sahiline 20 km. uzaklıktadır. Bedir, Mekke’den gelip Medine’den geçerek Suriye’ye kadar uzanan yol üzerinde olup, Mekke-Medine arasındaki konak yerlerinden biri idi. Bedir halkı kasabalarına uğrayan ticaret kervanlarına verdikleri hizmetler karşılığında elde ettikleri kazançlarla geçinirlerdi. Ayrıca her yıl Zilkade ayında burada kurulan bir panayır kasaba halkına önemli gelir sağlardı. Bedir kasabasının İslâm savaş tarihinde önemli bir mevkii vardır.
6 2 5 UHUT SAVAŞI Uhud savasindan önce Kureys'in öfkesi kabarmis, kin ve intikam duygulari artmıştı. Bedir'de yakınlarını kaybeden Utbe kızı Hind ".. Muhammed'le arkadaşlarından öç almadikça içim rahatlamayacak, Muhammed'le savaş yapmadıkça koku sürünmek bana haram olsun. Sevdiklerimin intikamının alındığını gözümle görmedikçe bana sevinmek yok!" diyordu. Ebu Sübyan ve başkaları da buna benzer şekilde and vermişlerdi. Ebu Süfyan'in yürüttüğü kervanin mallari Daru'n-nedve'de topluca durmaktaydi. Müsriklerin ileri gelenleri, herkese katilma payini verdikten sonra geri kalan kâr ile güçlü bir ordu hazirlanmasina karar verdiler
Putperest Kureysliler Mekke dışındaki Arap kabilelerinin de katılmasıyla 3000 kişilik bir askerî kuvvet hazırladılar. Bu kuvvette 700 zırhlı, 200 atlı süvari, 3000 deve vardı. Aralarında, basta Ebu Süfyan'in karisi Hind olduğu halde 14 tane de kadın vardı. Bedir'de babasını ve öteki yakınlarından bazılarını kaybetmiş olan Hind'in kalbini iğrenç bir intikam duygusu bürümüştü. Amcası Abbas (r.a) Hz. Muhammed (s.a.s)'i çok severdi. Bu sebeple bir mektup yazarak Kureys'in savaş hazırlıklarını yeğenine bildirdi. Peygamberimiz (s.a.s) amcasından gelen mektubu okuttu ve mektupta bildirilen haberi gizli tutarak kesifçiler gönderdi. Kesifçilerin getirdiği haberler mektupta amcasının bildirdiklerine aynen uyuyordu. Düşman büyük bir ordu hazırlamıştı ve Medine'ye doğru ilerliyordu. Bunun üzerine Resûlallah (s.a.s) bir savaş meclisi kurarak meseleyi ayrıntılı olarak ashabıyla görüştü. Resûlallah (s.a.s) düşmanı şehrin dışında karşılamayıp şehri içerden savunmak görüsündeydi.