OKÇULUK RUMEYSA ÇETİN
Okçuluk nedir? Okçuluk kökeni insanoğlunun avcılık günlerine dayanan, oku bir yay aracılığıyla hedefe göndermeyi amaçlayan spor dalıdır.
Okçuluk Tarihi Arkeolojik çalışmalarda, Mısır’da M.Ö. 5000 yılında okun avlanma ile ortaya çıktığı görülse de tarihçilere göre ise okun ortaya çıkışı 25 bin yıl öncesidir. M.Ö. 1500’lü yıllarda Asurluların yayı daha da geliştirmesi ile atıcıya kolaylık sağlayan bir model ortaya çıkmıştır. 16. ve 17. yy.’larda İlk okçuluk dernekleri İngiltere'de kuruldu. 19. yy.'da ABD, Kanada ve Avustralya’ya yayılan okçuluk, 20.yy'ın başlarında da gerçek anlamda bir spor olarak kabul edilmeye başlanmıştır. İlk kez 1900 Paris Olimpiyatları'nda erkekler kategorilerinde programa dahil edilerek, 1920 yılına kadar olimpiyatlarda yer almıştır. 1931' de Belçika, Fransa, Polonya ve İsveç'in öncülüğünde, Uluslararası Okçuluk Federasyonu FITA (Federation Internationale de Tir L'Arc) kuruldu Bundan sonra önemli gelişmeler sağlanarak, 1933'te ilk kez Dünya Okçuluk Yarışması düzenlendi.
Türklerde Okçuluk Türklerde okçuluğun MÖ 5000 yıllarında başladığı ve okçuluk ile ilgili ilk kuralların Oğuzlar ile gerçekleştiği görülür. İncelenen Türk oklarının ortaları kalın, baş ve sonlara doğru incelen, çok düz, esnek ve kozalaklı ağaçlardan yapıldığı saptanmıştır. Cumhuriyet Döneminde ilk ciddi adım, Beyoğlu Vakıflar Müdür ve Milli Sporlar Federasyonu Başkanı Baki Kunter’ in girişimleri sonucu kurulan “Okspor Kurumu” adındaki kulüp olmuştur. Atatürk’ün direktifleri ile kurulan bu kulüp Atatürk’ün ölümünden sonra dağıldı.
1953 yılında okçuluk sporu , Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü bünyesine alınarak Atıcılık Federasyonu’na bağlandı. 8 Mart 1961 tarihinde ise buradan ayrılarak bağımsız bir federasyon haline geldi.1982 yılında tekrar federasyona bağlanan okçuluk 1983 yılında tekrar Federasyona bağlanmıştır.
Kurallar Hedef 1.22 metre çapındadır ; ancak okçular 70 metre ileriden atış yaptıkları için hedef onlar için o kadar da büyük değildir. Hedefin merkezi yerden 1.3 metre yüksekte bulunur. Ayrıca merkez “boğa gözü” 12.2 cm çapında bir daire içinde yer alır. Her daire değişik bir renkle boyanmıştır : (içten dışa doğru ) sarı , kırmızı , mavi , siyah ve en dışta beyaz .
Erkek sporcuların kullandığı yay 22 kilodan, bayanların kullandıkları ise 15 kilodan daha ağırdır. Yaylar genelde hidrokarbonlardan üretilir; ancak başka maddeler de kullanılabilir. Oklar maksimum 11 milimetre çapında olabilir. Her ok sporcunun adını ya da işaretini taşımalıdır. Ancak okçular özel renkler ya da başka şeyler de kullanabilirler.
Okçular diğer oyuncular arasında kendine avantaj sağlamadığı sürece ellerini korumak için eldiven kullanabilir , sopasını deriyle kaplayabilir ya da güneş gözlükleri takabilir. – Okçular olimpiyat kurallarına uyduğu sürece kendi ekipmanlarını kullanabilirler. Eğer bir ok hedefe ulaşmadan yere düşerse o atış tekrarlanabilir. – Eğer bir okçu ekstra ya da zaman dolduktan sonra bir ok atarsa en yüksek puanı alan atışına puan verilmez. – Takımlara atışları sırasında koçları eşlik edebilir ; ancak bireysel dalda buna izin verilmez. Bireysel dalda okçular ikili olarak yarıştırılır . Okçular 1’den 64’e kadar sıralanır. 1. oyuncu 64. ile , 2. oyuncu 63. ile yarışır ve bu şekilde devam edilerek ikili gruplar oluşturulur. Okçular yarıfinale çıkmak için 6 aşama geçer . Her aşamada üç ok atılır. Her ok için zaman limiti ise 40 saniyedir. Daha sonra dört okçu yarıfinale çıkar. Daha sonraki elemelerde finale çıkan okçular altın madalya için yarışır. Takımlar dalında 16 takım yarışır. Takımlar üç aşama geçer , her aşamada dokuz atış yapar ( her oyuncu için üç atış ) . Her aşama için zaman limiti üç dakikadır bu da bir okun atış zamanını 20 saniyeye düşürür.
Beni dinlediğiniz için teşekkürler