ŞEHİR VE ÜNİVERSİTE Meslina ÖZER
Şehir ve Üniversite Küreselleşmenin artan etkileri sonucunda, üniversiteler kendilerini bir yenilenme ve rekabet ortamında bulmuştur. Evrensel değerler ile beraber bölgesel değerlerin de ön plana çıktığı günümüzde, üniversiteler için bulundukları bölge ve şehir ile etkileşim önem kazanmıştır. Günümüzde üniversitelerin karşı karşıya olduğu konulardan birisi de, çevreleriyle işbirliği yapabilmek ve ortaklık potansiyellerini değerlendirmektir. Üniversiteler, bulunduğu şehir için; insan kaynakları, bilgi, eğitim, iş ve sosyal hizmetler konusunda önemli kurumlardır.
Üniversitelerin işlevleri ve etkileri ekonomik ve sosyokültürel boyutlarda ele alınabilir. Ancak ekonomik işlev ve etkiler ile sosyokültürel işlev ve etkileri birbirlerinden bağımsız olarak ele almak mümkün değildir. Çünkü sadece ekonomik olarak değerlendirilebilecek bir işlevin, sosyokültürel etkileri olabileceği gibi, sosyokültürel olarak değerlendirilebilecek bir işlevin de uzun dönemde ekonomik etkiler yaratması doğaldır. Üniversitelerin bulundukları bölgeye olan etkilerini araştıran çalışmalar incelendiğinde bu işlevlerin ve etkilerin birbirlerinden kesin olarak ayrılamadıkları görülmektedir.
Teknoloji, inovasyon, öğretim işlevlerinin yanı sıra, artık üniversitelerden kalkınmaya doğrudan katkı sağlamaları da beklenmektedir. Ayrıca, üniversitenin bulunduğu şehrin ihtiyaçlarına cevap verirken, kendini nasıl geliştirebileceği de önemli bir konudur.
Üniversite ve şehir arasındaki etkileşimin artabilmesi için, üniversitelerin bulundukları şehirlerde algılanma düzey ve biçimlerinin geliştirilmesi, şehir ile üniversite arasında hangi alanlarda işbirliklerinin geliştirilebileceğinin belirlenmesi ve ortak çalışmalar yapılabilmesi önemlidir. Bu işbirlikleri ekonomik, teknolojik, sanatsal, sosyokültürel alanlarda kurulabilir. Ancak, bu işbirliklerinin belirli bir strateji ve amaç odaklı yürütülmesi önemlidir. Ayrıca, üniversitenin bulunduğu şehrin ihtiyaçlarına cevap verirken, kendini nasıl geliştirebileceği de önemli bir konudur.
İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yerlerinden biri olan ve tarih akışı içerisinde birçok medeniyetin izlerini bağrında taşıyan Konya, adeta bir müze şehir hüviyetindedir. Sayısız tarih, kültür ve doğal zenginliklerine sahip olan Konya yetiştirdiği İslam büyükleri ile de tanınmaktadır. Konya tarih boyunca belli başlı yollar üzerinde yer almıştır.Tarihi İpek Yolu’nun en önemli ticaret ve konaklama merkezlerinden birisi olmuştur.
Batı kaynakları Konya isminin Yunanca tasvir mânâsına gelen “ikon”dan ileri geldiğini ileri sürmektedirler.Konya ismi Frikçe“Kavania”nın bozulmuş şeklidir diyenler de vardır. Konya Selçuklu Türklerinden önce küçük bir kasaba idi.Romalılar “ikonium” ismi ile anmışlardır. Hazret-i Ömer zamanında Konya kasabasını İslâm ordusu fethetmiş ve bu kente “kuuniye” demişlerdir. Konya isminin gerçek menşei “kuuniye”den gelir.
km2'lik yüzölçümü ile Türkiye'nin en geniş ili olan ve en kalabalık on şehrinden biri olan Konya, ekonomik olarak da ülkenin en gelişmiş şehirleri arasında yer alıyor. Konya büyükşehir nüfusu 2010 sonu itibariyle olup Türkiye genelinde 6. sıradadır. Konya Orta Anadolu yaylası üzerinde Ankara, Aksaray, Niğde, İçel, Karaman, Antalya, Isparta, Afyon ve Eskişehir illeri ile komşudur. Başlıca büyük ilçeleri Ereğli, Beyşehir, Akşehir'dir. Toplam 31 ilçesi vardır.
Geçmişinin tarih öncesi dönemlere dayandığı düşünülen şehirde çok sayıda arkeolojik kazı alanı ve tarih öncesi dönemlerden bugüne kadar uzanan birçok kültürel eser bulunuyor.Konya, tarih öncesi çağlardan bugüne kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmasının yanı sıra Anadolu Şelçukluları’nın ve Karamanoğulları Beyliği’nin başkenti olmuştur. Pek çok değerli eserin ve alanın bulunduğu Konya’da UNESCO tarafından Dünya Miraslar Listesi’nde yer alan Çatalhöyük’ün yanı sıra Mevlana Müzesi, pek çok Anadolu Selçuklu Hükümdarı’nın mezarlarının bulunduğu Alaeddin Camii ve İnce Minare bulunuyor.
Konyanın Bazı Kültürel Mekanları Akşehir Nasreddin Hoca Arkeoloji Ve Etnografya Müzesi (Rüştü Bey Konağı): Konya’nın Akşehir İlçesi’nde sorgu hakimi olan Rüştü Bey ve babasına ait iki evden oluşan İkiz Konak 1989’da kamulaştırılmış binaların yapım tarihi 13.yy’a aittir. Dönemin önce Ermeni, daha sonra Türk ustaları tarafından yapılmış konaklar, tipik Konya evlerinden farklılık gösterir. İki katlı olan evlerin birinde Rüştü Bey, diğerinde oğulları yıllarca oturduktan sonra 1992’de Turizm Bakanlığı’nca onarıldıktan sonra “Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi”olarak hizmete sunulmuştur.
Beyşehir Gölü Milli Parkı: Yüzölçümü 651 km2, uzunluğu 45 km, en geniş yeri 25 km olan, Beyşehir Gölü toplam: hektar alanı kaplar tarihi itibariyle Milli Park Statüsü'ne alınmış olan gölün çevresi, yüksekliği metreyi aşan dağlarla çevrilidir. Denize ise metre yüksekliktedir. Her yıl etrafında festival düzenlenen gölün içerisinde bir çok adacıktan bazıları şöyledir; Hacı Akif, İğdeli, Kızkulesi, Akburun, Mada, Yılanlı, Külbent Beyşehir Gölü Milli Parkı Eko Sistem Rehabilitasyon Projesi çalışmaları kapsamında göle yaklaşık 60 bin adet yavru sazan balığı bırakılarak, balık populasyonunu artırmak hedeflenmiştir. Çin ve İsrail türü sazan balıklarının, diğer balık türlerini azaltması sebebi ile çeşitli islah çalışmaları halen devam etmektedir
Çatalhöyük Neolitik Kenti: Çatalhöyük, Konya’nın Çumra İlçesine 10 km mesafededir. Adını Höyük üzerindeki benzer yüksekliğe sahip iki tepenin görüntüsünden alan Çatalhöyük, 1958’de keşfedilmiştir. Dünyanın en eski antik kentlerinden biri olup, tarihi on bin yıl önceye kadar inen Çatalhöyük, dünyadaki en önemli arkeolojik alanlardan biridir. Yaklaşık 14 bin hektarlık alan üzerinde kurulmuş antik kentte yapılar üst-üste inşa edilmiştir. Yapılan kazılarda, yaşanan her döneme ait eserler çıkarılan eserler Konya Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Halen duvarlarında kabartma resimler, heykeller mevcuttur. Dini anlam taşıyan boğa figürü binaların duvarlarında sıkça kullanılmıştır. Ayrıca birçok evde gerçek boğa başlarının kille sıvanması ile yapılmış kabartmalar bulunmuştur. Çatalhöyük’teki yapılanma, kapıları olmayan, içlerine çatılardan girilen birbirine bitişik evler ile sokağı olmayan yerleşim ünik bir özellik sergilemesinden dolayı, 2012 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi'ne alınmıştır.
Kapu Cami: Sarraflar Caddesi üzerinde olan Kapu Cami, Konya Kalesinin kapılarından birinin çevresinde yer aldığında bu ad ile anılır. Osmanlı Dönemi Konya Camilerinin en büyüğü olan Cami, 1658 yılında Pir Hüseyin Çelebi tarafından yapılmıştır.1811 yılında cami yıkıldığında onarılmış, 1867 yılında geçirdiği yangın ile etrafındaki dükkanlar ile birlikte tamamen yanmıştır yılında yeniden yapılan caminin cemaat yeri 10 mermer sütunlu olup, tamamen kesme taştan yapılmış caminin iki kapısı vardır. Üzeri sekiz kubbe ile örtülüdür. Mihrabı taş işlemeli, minberi ise sadedir.
Konya Atatürk Müzesi: Atatürk Caddesinde, Atatürk Anıtı yakınındaki Zafer Meydanında olan iki katlı ev, 1912 yılında yapılmıştır. 1928’de Konyalılarca Atatürk’e hediye edilmiştir yılları arasında valilik binası olarak kullanıldıktan sonra, ’’Atatürk Evi-Kültür Müzesi’’’ne dönüştürülmüştür. Atatürk’ün 100.yıl doğum günü için restore edilerek 1981 yılında ziyarete açıldı yılında yapılan son onarım ile müzede Atatürk’ün şahsi eşyaları ve Kurtuluş Savaşında Konya’daki bazı belge ve fotoğraflar eklenerek, tipik bir Konya evine dönüştürüldü.
KONYADA ÜNİVERSİTE OKUMAK İç Anadolu Bölgesi’nin sahip olduğu karasal iklim, Konya’nın da iklim özelliklerini gösteriyor. Yazların kurak ve sıcak geçtiği şehirde kış ayları soğuk ve yağışlı oluyor. Şehre yeni gelen öğrenciler kış için kalın ve kendilerini koruyacak aksesuar ve kıyafetlere ihtiyaç duyarken; yazın da yüksek sıcaklığa karşı hazırlıklı olmalılar. Şehre yeni gelen öğrencilerin dikkat etmesi gereken bir diğer özellik ise genelde yaz aylarında görülen gece-gündüz arasındaki sıcaklık farkları.
Tavus Baba Türbesi: Tavus Baba Türbesi, Alaeddin Keykubat döneminde Meram'da yapılmış, Şeyh Tavus Mehmet-el Hindi'ye ait türbe, tonas kubbeli olup, taş ve tuğladan yapılmış sade bir türbedir.
Son yıllarda sahip olduğu tarihi yapılar ve Meram Bağları ile bir turizm kenti olma yolunda ilerleyen şehir sakin ve huzurlu bir ortama sahip. Türkiye’de İstanbul, Ankara ve İzmir’in ardından en fazla üniversiteye sahip şehirlerinden biri olan Konya giderek bir üniversite şehri haline geliyor ’e yakın öğrencinin okuduğu ve her yıl ’den fazla öğrencinin yerleştiği Konya’da öğrencilerin konaklama ihtiyaçlarına cevap veren çok sayıda devlet yurdu ve özel yurt bulunuyor. Ayrıca öğrencilerin yoğun olarak yaşadığı semtlerde ev de tutabiliyorlar.
Konya büyük şehirlerle karşılaştırıldığında sessiz ve sakin bir ortama sahip. Öğrenciler, üniversitelerin de etkisiyle gelişen ve hareketlenen şehirde tarihi yapıları ve müzeleri ziyaret edebilir; ayrıca şehrin en ünlü alanı olan Zafer Meydanı’nda bulunan mekanlarda ve Kule Alışveriş Merkezi’nde sosyal hayata katılabilirler. Ayrıca her yıl büyük bir çoşkuyla ve yoğun katılımla gerçekleşen Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri Aralık ayında düzenleniyor.
KTO Karatay Üniversitesi: 1251 yılında kurulan Karatay Medresesi’nin geleneğini sürdürmeyi hedefleyerek ve medresenin devamı olarak 2009 yılında, Konya’nın ilk vakıf üniversitesi olarak açıldı. KONYADA Kİ ÜNİVERSİTELER
Necmettin Erbakan Üniversitesi: 2010 yılında Konya Üniversitesi olarak kurulan ve ismini 2012 yılında değiştiren Necmettin Erbakan Üniversitesi, öğretim yılında kapılarını öğrencilere açtı.
Selçuk Üniversitesi: Temelleri 1962 yılında atılan üniversite, 1975 yılında bugünkü halini aldı. Zengin bir akademik yapıya sahip olan üniversite, Konya’nın ilk üniversitesi olma özelliğini taşıyor.
Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi : Bilimsel Araştırma Teknoloji Eğitim Kültür Vakfı (BARTEK) tarafından 2013 yılında Konya 'da kurulmuş bi vakıf üniversitesi dir. Üniversitenin kurulmasına ilişkin karar 18 Haziran 2013 tarihli ve sayılı resmi gazetede yayımlanmıştır. Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi, Türkiye’nin gıda ve tarım alanındaki ilk ihtisas üniversitesidir ve eğitim dili İngilizcedir.
Sorular 1)Üniversite ile şehir arasındaki etkileşimin artması için ne tür iş birlikleri yapılabilir? - Üniversitelerin bulundukları şehirlerde algılanma düzey ve biçimlerinin geliştirilmesi, şehir ile üniversite arasında hangi alanlarda işbirliklerinin geliştirilebileceğinin belirlenmesi ve ortak çalışmalar yapılabilmesi önemlidir. 2) Üniversitelerin işlevleri? - Bilimin çekirdeğini oluşturmaktır, öğrencilerini ezberci değil araştırmacı bir yapıda yetiştirmektir,ülkeyi yönetenlere ışık tutacak çalışma ve araştırmaları yapmaktır. 3) Üniversiteler bulunduğu şehir için ne gibi önem taşır? -İnsan kaynakları, bilgi, eğitim, iş ve sosyal hizmetler konusunda önemli kurumlardır.