Peygamberlerin Ortak Özellikleri (Sıfatları-Nitelikleri) İsmet Peygamberlerin günah işlememeleri Sıdk Peygamberlerin doğru olmaları Tebliğ Peygamberlerin Allah’tan aldığı emirleri olduğu gibi insanlara iletmeleri Emanet Peygamberlerin güvenilir olmaları Fetanet Peygamberlerin üstün zekalı olmaları
Peygamberlerin Nitelikleri (Sıfatları-Özellikleri) İsmet: Peygamberlerin günahsız olmaları dır. Her peygamber, doğumundan ölümüne kadar, Allah tarafından özel bir şekilde korunarak, günaha ve günaha giden yollardan alıkonularak himaye edilirler. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) de süt annesinin yanında kalırken melekler tarafından kalbinin yıkandığı bu şekilde günahtan arındırıldığı rivayet edilmiştir. Peygamberler günah işlemezler ancak onlar da insan olduklarından dolayı ufak tefek hatalar yapa-bilirler. Peygamberlerin bu hatalarına zelle denir. Sıdk: doğruluk, sadakat demektir. Doğru olmak; Yalan söylememeyi, Sözünde durmayı, Emanete ihanet etmemeyi gerektirir. Sıdk inancın doğru olmasını, inandığı değerlere uymayı, inandığı gibi yaşa- mayı ifade eder. Ancak bu şekilde insanlara örnek olma görevi hakkıyla yerine getirilmiş olur. “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar……” (Hûd sûresi 112) Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Hılful Fudul’a üye olması, Hz. Ebubekir-i Sıddık (r.a.)’ın Mirac sonrası Peygamberimizi doğrulaması Peygamberimizin Sıdk özelliğine örnek olarak verilebilir.
Tebliğ: Allah’tan aldıkları ilahi mesajları olduğu gibi insanlara iletmek demektir. "Eğer (peygamber) bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, elbette O'nu kuvvetle yakalar; sonra da O'nun can damarını koparırdık (onu yaşatmazdık.) Sizden hiç kimse buna engel olamazdı.” (Hakka sûresi 44-45) Peygamberler tebliğ faaliyetini yürütürken zora baş vurma- mışlardır. “Artık sen öğüt ver! Sen ancak bir öğüt vericisin. Sen, onlar üzerinde bir zorba değilsin.” (Ğaşiye sûresi 21-22) Tebliğ faaliyetini yerine getirirken yüce Allah Peygamber- lerini korumuştur. (Kızıldenizin yarılması, suikastlerden kurtarılmaları vb.) “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer Emanet: Peygamber- lerin güvenilir olmaları demektir. Güvenilir ol- mak için insanların güve- nini ortadan kaldıran yalandan, sözünü tutmamaktan, emanete ihanet etmekten kaçınılması şarttır. “Rabbimin vahyettiklerini size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir nasihatçıyım.” (A’raf sûresi 68) Peygamberler sağlam kişilikli, güvenilir insanlardır. Onlar sadece Peygamberlik döneminde değil, kendilerine bu görev verilmeden önce de bu özellikleri ile tanınırlar. Bunun en güzel örneği kuşkusuz Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’dir. Peygamberimizin lakabı “Muhammedül Emin” (Güvenilir Muhammed)di. (Kâbe Hakemliği, Safa tepesindeki ilk davetindeki konuşmalar Peygamberimizin emin bir kimse olmasına ayrıca örnek olarak verilebilir.) bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. …...” (Maide sûresi, 67) Dünyanın imtihan yeri olması sebebiyle Peygamberler, risalet görevini yerine getirirken sıkın- tılara katlanmışlar ve en güzel sabır örneğini göstermişlerdir.
Fetanet: Peygamberlerin üstün zekalı, akıllı olmaları demektir. Peygamberler kendilerine gelen vahyi üstün zekalarıyla çok iyi kavrayarak, tüm insanların da en iyi şekilde anlamasını sağlarlar. Bu özellikleriyle onları karanlıkta yol gösteren bir deniz fenerine benzetebiliriz. Allah’ın emirlerinin düzgün anlaşılması, ezberlen-mesi, İnsanların seviyesine göre vahyin anlatılması, Zulme karşı mücadelenin doğru metotlarla sürdürülmesi ve başarıya ulaşılabilmesi için bu görevi yapan kimselerin üstün zekalı olmaları önemlidir. İnanmayan topluluklar da kendi peygamber- lerini delilik veya sihirbazlıkla suçlamışlardır. Bunun sebebi kendilerinin akıllarını kullanmayarak ata-larının dinine inanmalarıydı. Kendilerinin çokluğunu, atalarının yaşam tarzlarını doğruluğun ölçüsü olarak gösteriyorlardı. Halbuki Peygamber-ler insanların akıllarını kullanmaları gerektiğini onlara bildirmiş, Peygamberlerine moral vermiştir. “İbrahim, şöyle dedi: “Öyle ise siz, (hâlâ) Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?” Yazıklar olsun, size de; Allah’ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” (Enbiya sûresi, 66-67) “Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin.” (Kalem sûresi, 1-2)
Aşağıda anlatılan tarihi olayı fetanet yönünden değerlendirirdiniz Aşağıda anlatılan tarihi olayı fetanet yönünden değerlendirirdiniz? Peygamberimizin yerinde siz olsaydınız ne yapardınız? Hz. Muhammed (sav) otuz beş yaşlarında iken gerçekleştirilen Kâbe tamiri sırasında Kureyşliler arasında yaptığı hakemlik önemli bir mahiyet taşımaktadır. Miladi 605 yılında Kureyşliler, yangın ve sel baskınlarından zarar gördüğü için Kâbe’yi yeniden inşa etmek istediler. Hz. Peygamber’in de amcası Abbas’la birlikte taş taşıyıp yardımcı olduğu tamir sırasında Kâbe yeniden inşa edildi, ancak Hacer-ül Esved’in yerine yerleştirilmesi hususunda anlaşmazlık çıktı. Bu şerefli görevi hiçbir kabile başkasına bırakmak istemedi, hatta bu yüzden savaşmayı bile göze alanlar oldu. Nihayet Kureyş’in ileri gelenlerinden Ebû Ümeyye b. Mugîre, “Benî Şeybe kapısından Kâbe’ye ilk giren kimsenin vereceği karara uyulmasını” teklif etti; Kureyşliler bu teklifi benimseyip beklemeye başladılar. Kapıdan Hz. Muhammed (sav)’in girdiği görülünce orada bulunanlar “İşte el-emîn, işte Muhammed geldi!” diyerek memnuniyetlerini ifade ettiler. Hz. Muhammed (sav) bir örtü getirterek Hacer-ül Esved’i onun üzerine koydu, bütün kabile reislerinin iştirakiyle örtüyü kaldırdı, konulacağı hizaya gelince de taşı kendi elleriyle alıp yerine yerleştirdi. Böylece Kureyşliler arasında çıkmak üzere olan bir çatışmanın da önüne geçilmiş oldu.
Sunuyu İzlediğiniz İçin Teşekkür Ederim. Hazırlayan ve Sunan: Sezai Dönmez Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Öğretmeni