Dor düzeninin uygulandığı tapınak yapımına yapının temeli olan stereobat ile başlanır. Stereobat toprağın altında kalan kısmı olup üst yapı çiziminde görülmez. Stereobat’ın üzerinde üst yüzeyi toprak seviyesinde düzleme tabakası olan euthynteria bulunur. Euthynteria üzerinde krepis adı verilen basamamaklardan oluşan ve tapınağın oturduğu platformu çevreleyen krepidoma bulunur.
Stereobat’ın üzerinde üst yüzeyi toprak seviyesinde düzleme tabakası olan euthynteria bulunur. Euthynteria üzerinde krepis adı verilen basamamaklardan oluşan ve tapınağın oturduğu platformu çevreleyen krepidoma bulunur. Stylobat, sütunların ve cella duvarının döşeme yüzeyidir. Dor düzeninde sütunlar kaidesizdir ve doğrudan stylobat üzerine yerleşir. Dor düzeninde sütun gövdesi, kasnakların üst üste konmasıyla oluşur. Sütun gövdeleri aşağıdan yukarıya doğru incelerek yükselir. Sütun yüksekliği sütun alt çapının katlarına bağlıdır. Sütun gövdesinin orta kısmında optik yanılsamanın düzeltilmesi için enthasis adı verilen bir şişkinlik bulunur. Enthasis esas olarak Arkaik Dönem’de görülür. Klasik Dönem’de daha az görülür, Hellenistik Dönem’de ise hemen hiç görülmez. Sütun gövdelerindeki yivlere kannelur denir. Hellenistik Dönem’de sütunun alt bölümü düz bırakılmış geri kalana kasnaklar yivlendirilmiştir. Sütun başlığı ekhinus ve abakus olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Ekhinus’un sütunla birleştiği yerde bulunan ve genellikle dört adet olan yatay çizgiye ekhinus anuli veya bilezik denir. Ekhinus yastık biçiminde dış bükey kesitli silme görünümdedir. Arkaik Dönem’de ekhinus yayvandır. Zamanla yayvanlığı azalarak dikleşmiş başlık daha sert bir görünüm almıştır. Ekhinus’un üzerinde bulunan abakus, dörtgen bir levha biçiminde olup üst yapıyı taşıyan bir öğedir.
Architrav (baştaban, epistylon) dor düzeninde düzdür. Architrav’ın üzerinde taenia denilen silme, taeniaya alttan bitişik olan ve damlaya benzeyen üzerinde damlacık olarak da bilinen guttaelerin bulunduğu aralıklı dar levhalar biçimindeki regula yer alır. Taenia üzerinde metop ve triglyphten oluşan triglyphon kısmı bulunur. Triglyphler ortada iki tam olukla bunların iki yanında bulunan iki yarın oluktan oluşur. İki triglyph arasındaki kısma metop denir. Metop kabartmalı, kabartmasız, boyalı ya da boyasız olabilir. M.Ö. II. yy.da her iki sütun ekseni arasına üç metop sistemi uygulanmıştır. Triglyphon üzerinde geisonun alt yüzeyinde yer alan ve üzerinde mutulu guttae bulunan mutulus denilen levhalar yer alır. Çatı geisonla başlar. Geison çıkıntı yapan saçak kornişi olup yatay ve dikey olmak üzere iki silmeden oluşmaktadır. Bunun üzerinde yağmur oluğu görevini gören sima gelir. Sima üzerinde yağmur suyunu bina duvarından daha uzağa akıtmak için çörten denilen kısa bir oluk yer alır. Çörten genellikle aslan başı biçiminde yapılmıştır.
Eski Yunan mimarisinde kullanılan üç temel mimari düzen Aiol, İon, Dor ve bu düzenlerin karışık kullanımı sonucu ortaya çıkan formlarda görülmektedir (Korinth Düzeni, Karyatit Düzeni vb.). Roma mimarisinde Eski Yunan düzenleri kullanılmaya devam etmekle birlikte bunlardan esinlenilerek yeni formlar ortaya konmuştur. Bunların en başında “Karma” ve “Roma” olarak da adlandırılan “Kompozit Düzen” gelmektedir.
Bu düzende İonik düzenin ekinus ve volüt elemanları, üstte abaküs, altta ikili ya da tekli akanthus yaprak çelengiyle kaplanarak, Korinth düzeni kalathos üzerine yerleştirilmiştir. Sütun, ante ve plaster başlıkları üzerinde kullanılan Kompozit başlık, temelde İon ve Korinth başlıklarının bir karışımıdır. İonik başlığın iki yönlü görüntüsü, Kompozit başlıkta abaküs tablasının dört köşesine yerleştirilmiş volütlerle dört yöne doğru zenginleştirilmiştir. Kompozit başlıklarda kalathos dudağı, urgan, boncuk ve incik-boncuk dizisi ile bezenebildiği gibi bezemesiz olarak da bırakılmıştır. Kompozit başlıkta İonik karakter taşıyan volütler üzerindeki yumurta ve ok uçları yanlardan yarım palmetlerle kapatılmış ekinus tarafından birleştirilmiştir.
İon düzeninde dor düzenindeki kadar katı kurallar olduğu söylenemez, bölgelere özgü farklılıklar görülebilir. İon düzeninde yapılan ilk örnekler M.Ö. VI. yy. civarında, İonia’da görülmeye başlar. Temelden krepidomaya kadar olan bölüm dor düzenindeki gibidir. Yalnızca krepidomada basamakların alt kenarı hafifçe yontularak ışık gölge etkisi sağlanmış ve dor düzeninden daha plastik bir görünüm kazandırılmıştır. İon düzeninde sütunlar yatay silmeli bir kaide üzerinde oturur. Sütun kaidesi iki tiptir: 1. Anadolu-İon sütun kaidesi: plinthos üzerinde çift trochilos (spira) ve bir torus 2. Attik-İon sütun kaidesi: iki torus bir trochilos biçimindedir. Sütun kaideleri yörelere göre farklı özellikler gösterebilir, örneğin torusların bezemeli, yivli yapılması gibi.
Sütun gövdesindeki yivlerince şerit biçimindedir Sütun gövdesindeki yivlerince şerit biçimindedir. Sütun gövdesi monolit (yekpare) ya da tamburlardan oluşur. Başlığın ayırt edici özelliği iki yanındaki volütlerdir. Volütler erken dönemlerde büyük ve taşkın görünümdeydi. Volütler arasında ion kymationu yer alır. İon kymationu yumurta dizilerinden ve aralarına konmuş mızrak ucundan oluşan bezeme şerididir. Ovolo ya da bezeme silmesi de denebilir. Başlığın üzerindeki architrav üç fascialıdır. Fascia, kademeli yüzeye sahip olan architravın kademeler arasındaki yatay şerit biçimindeki bölümlerine verilen isimdir. Architravın üzerinde kymation, onun üzerinde bir friz yer alır. Arkaik İon tapınaklarında friz görülmez. İon tapınaklarında friz uygulamasının Hellenistik Dönem’de Hermogenes ile başladığı düşünülmektedir. Friz genellikle figürlü kompozisyonlarla bezenmiştir. Frizin üzerinde kymation, onun üzerinde ise geisopodes (diş kesimi) bulunmaktadır. Geisopodes ahşap mimariden hatıl başların taş mimariye yansıtılması sonucu ortaya çıkmıştır. Bu kısımların devamında saçaklık gelir. Çeşitli kısımları silmelerle birbirinden belirgin şekilde ayrılmış olan İon düzeni hafif ve narin görünümüyle her şeyde zarafetten hoşlanan İon anlayışını yansıtmaktadır.