NÜKLEER KAZA VE SALDIRILARDA BÜTÜNLEŞİK KRİZ YÖNETİMİ Öğr.Gör.Dr. Ali EKŞİ
Tez Çalışmasının Amacı Nükleer tesislerin oluşturduğu riskler, her ülke ve bölge için farklı olabilmektedir. Bununla birlikte nükleer krizlerin yönetimi de her ülke için farklı özellikler taşımaktadır. Kriz yönetimi, kamu yönetiminde idarenin farklı kademelerine ve farklı uzmanlık alanlarına sorumluluklar getirmektedir. Nükleer kriz yönetiminin programlanmasında uluslararası yaklaşım, bütünleşik çalışmalara odaklanmaktadır. Bu çalışmada, nükleer kaza ve saldırılarda bütünleşik kriz yönetimi ile ilgili dünyadaki gelişmelere paralel olarak; Türkiye’de mevcut durumun değerlendirilmesi, Sorun alanlarının tespit edilmesi ve Bu sorun alanlarına yönelik stratejilerin geliştirilmesi amaçlanmıştır.
Tez Çalışmasının Önemi Nükleer enerji yatırımları özellikle gelişmekte olan ülkelerin enerji politikalarında; risk değerlendirmeleri yeterince sorgulanmadan idare tarafından önemsenmekte ve yatırımlara başlanılmaktadır. Nükleer enerji yatırımına başlayan ülkelerin, kendi risk faktörlerine göre kriz yönetimlerini oluşturmaları gerekmektedir. Türkiye, nükleer enerji ile ilgili önümüzdeki on yıl içerisinde üretime geçmeyi planlamaktadır. Türkiye; Nükleer enerji tesislerinin planlandığı bölgelerde dâhil olmak üzere, doğal afetler yönünden önemli riskler taşımaktadır. Türkiye hem ayrılıkçı hem de uluslararası terörizmle mücadele eden bir ülkedir. Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede siyasi-ekonomik istikrarsızlıklar her geçen gün derinleşmekte, bölgedeki ülkelerin nükleer güç edinme arzuları daha ciddi tartışılmaktadır. Önümüzdeki yıllar Türkiye’de nükleer riskin daha çok tartışıldığı yıllar olacaktır. Çalışma nükleer kriz yönetimi gelecek senaryosunda, kamu yönetiminde stratejik planlama çalışmalarına fikir vermesi hedefini taşımaktadır.
Çalışmanın Yöntemi Çalışmada; “Nükleer enerji konusunda genel değerlendirme”, “Bütünleşik kriz yönetimi” “Nükleer kaza ve saldırılarda bütünleşik kriz yönetimi” başlıkları ile kavramsal çerçeve oluşturulmuştur. Türkiye’de nükleer kriz yönetimi mevcut durum değerlendirmesi için; Toplumda ve kriz yönetiminde görev alacak olan personelde nükleer risk algısı ve nükleer kriz yönetimi bilgisini değerlendirmek için bir alan çalışması yapılmıştır. Nükleer kriz yönetimi mevzuat yapısı ve kurumsal yapının değerlendirmesi yapılmıştır. Mevcut durum değerlendirmesinde elde edilen verilerle, çalışmanın GZFT analizi oluşturulmuştur. Oluşturulan GZFT analizi, Türkiye’de kriz yönetimi ile ilgili çalışma yapan akademisyenlerin ve yöneticilerin değerlendirmesine sunulmuştur. Ayrıca akademisyen ve yöneticilerden GZFT önerileri de alınmıştır. Mevcut durum değerlendirmesinin sonunda nükleer kriz yönetimi ile ilgili Türkiye’nin sorun alanları saptanmıştır. Son olarak, Türkiye’nin nükleer kriz yönetimi ile ilgili güçlü yanları ve fırsatları değerlendirilerek, belirlenen sorun alanlarına yönelik stratejiler ve eylemler geliştirilmiştir.
Nükleer Kaza ve Saldırılarda Bütünleşik Kriz Yönetimi Bütünleşik kavramı; Hem bir süreç yönetimi olan kriz yönetiminin tüm aşamalarının, bir bütün halinde uygulanmasını, Hem de kriz yönetimi aşamalarına tüm paydaşların katılımını ifade eder. Yerel yönetim, hükümet ve diğer kamu otoriteleri, üniversiteler, STK’lar, vatandaş ve diğer ilgi gurupları.
Zarar Azaltma Çalışmaları (1) Risklerin saptanmasında geçmiş dönem yaşanmış risklerin değerlendirilmesi ne kadar önemlidir? Nükleer tesislerin doğal olaylara karşı savunmasız olabileceğini Fukuşima ile mi öğrendik?
Zarar Azaltma Çalışmaları (2) 1993 ABD Cooper Nükleer Santrali Missouri Nehri’nde meydana gelen taşkında, hızla yükselen sular Cooper Nükleer Santrali’nin koruyucu hendek ve setlerinin çökmesine neden olmuştur. Taşkın sonucu santrale gelen enerji kesilmiş, acil soğutma sistemi pompaları zarar görmüştür. Taşkın sonrası, reaktörlerdeki reaksiyon başarı ile durdurulabilmiştir. Reaktör basınç valfı açılarak atmosfere bir miktar radyoaktif madde bırakıldığı açıklanmıştır. Taşkın sonrası, bölgesel tahliye planında yer alan birçok acil durum kaçış yolu da kapanmıştır.
Zarar Azaltma Çalışmaları (3) 2011 Fukişima Nükleer Reaktör kazası – Japonya Tsunami dalgaları santral koruyucu duvarlarını aşmış, Santraldeki trafo, dizel jeneratörler, yakıt tankları ve hizmet alanları su altında kalmış, enerji kaynağı olarak sadece yedek bataryalar kalmıştır. Yeterli enerji sağlanamayınca, birinci reaktör için gerekli olan acil soğutma suyunu sağlayacak olan pompalar devre dışı kalmıştır. ….
İnsan Faktörü Nükleer teknolojide son yıllarda, tasarım ve mühendislik çalışmalarında insan faktörünü azaltmak için yoğun çabalar mevcut; Ancak; Nükleer malzemenin taşınmasında, nükleer santrallerin bakım, işletme ya da testleri sırasında insan faktörü kazalara neden olabilmektedir. Nükleer teknoloji ile ilgili uygulamalarda, prosedürlere ve güvenlik önlemlerine çok önem verilmesine rağmen, uygulamada insan davranışları bazen şaşırtıcı olabilmektedir. 1975 yılında, Brown Ferry reaktöründe rutin kontrolün ‘mumla’ yapılması ve çıkan yangında santralin neredeyse tamamen yanması, 1979 yılında, Three Mile’de acil su vanalarının kapalı unutulması bunlara örnek verilebilir. Kazalarda insan hatalarının azaltılması için eğitim ile birlikte, her aşamada iyi oluşturulmuş bir güvenlik kültürü, personelin ruhsal durumu ve alışkanlıkları da önemlidir. ABD’de yapılan bir çalışmada 1975 ve 1990 yıllarında nükleer sektörde çalışan personelin, % 41’inin alkol ve madde bağımlılığı ve % 21’inin psikiyatrik sorunlarının olduğu ortaya çıkmıştır.
Risk Yönetimi Risk / Güvenlik Kültürü Riskleri görmezden gelme ya da küçümseme; Kriz yönetiminde hazırlık çalışmalarını etkiler. Toplumda risklere karşı farkındalığı azaltır. Toplumda zarar görebilirliği arttırır. 1986 Hamm Uentrop Nükleer Reaktör Kazası-Almanya
Nükleer Bilgi/Bilinç Durumu (1) Kurtarma Personeli Sağlık çalışanları Diğer Kamu Çalışanları
Nükleer Bilgi/Bilinç Durumu (2) Halkta; Nükleer kriz durumunda doğru davranış; Spekülasyon; Fukuşima sonrası Japon halkının davranışı;
Nükleer Bilgi/Bilinç Durumu (3) Toplumda;
Türkiye’de Nükleer Enerji Konusunda Bilgi Durumu
Sosyal Kabul Risk Toleransı
Nükleer Kriz Yönetimi Toplumda; Haberleşme Korunma İlkyardım
Riskli alanda bulunan halkın yapması gereken koruyucu eylemler (1) Sakin kalmaya çalışılmalı ve kalabalık alanlarda oluşabilecek kargaşaların yönetilmesine yardımcı olunmalıdır. Sıcak bölgeden (patlama ya da kaza alanından) hemen uzaklaşılmalı ve kapalı beton bir bina içerisine girilmelidir, açık arazi koşullarında ise bir binanın içerisine girilmesi mümkün değilse bir aracın içerisine girilebilir. Kriz yönetim merkezinden gelecek tavsiyeleri takip etmek için radyo başta olmak üzere iletişim araçları kullanılmalıdır. Havadaki radyasyon dozunun solunarak da radyasyona maruz kalınabilir. Bu nedenle açık havada maske ya da bir koruyucu kullanmaya özen gösterilmelidir. Dışarıda iken solunum maskesi yoksa ıslak bir bezle ağız ve burun kapatılmalıdır. Olay bölgesinde, herhangi bir duman ya da toz içerisinden geçmemeye dikkat edilmelidir.
Riskli alanda bulunan halkın yapması gereken koruyucu eylemler (2) Eve ulaşıldığında kirlenmiş kıyafetler çıkarılmalı ve kapalı plastik torba içinde saklanmalıdır, arındırma için duş alınmalıdır. Riskli bölgeleri, kirliliğin yüksek olduğu alanları öğrenmek için radyo, televizyon ve internetteki yayınlar takip edilmelidir. Evde iken çok acil gereksinimler için dışarıya çıkmak gerekirse, dışarıda bir saatten fazla kalmamaya çalışılmalı ve geri dönüşlerde mutlaka duş alınmalıdır. Eğer evlerin boşaltılmasının gerektiği duyurulursa, aile bireyleri için acil olabilecek en önemli gereksinimler alınarak çıkılmalıdır (ilaçlar, bebek mamaları, radyo, telefon vs.). Kitlesel barınma alanlarına giderken ya da tahliye sırasında, kriz yönetim merkezinden gelen talimatlar beklenmelidir. Eğer kişisel araçların kullanılmasına izin verildiyse, haritalarda belirtilmiş güvenli yollar kullanılmalı, aracın camları ve havalandırma kapalı olmalıdır. Bu özellikle sıcak alana 10 km’lik bir yarıçap alanında oldukça önemlidir ve kirlenmeden korur.
Riskli alanda bulunan halkın yapması gereken koruyucu eylemler (3) Kirlenmiş besinlerin tüketilmemesi için gıda ve içecek kısıtlamaları takip edilmeli, kirlilik bilgileri ulaşana kadar, kontrolsüz bir şey yememeye ve içmemeye çalışılmalıdır. Radyasyona maruz kaldığını düşünen kişiler, radyasyon ölçüm alanlarına ve sağlık kuruluşlarına başvurmalıdır. Koruyucu iyot kullanımı için kriz yönetim merkezinden gelecek talimatlar beklenmelidir ve bir kişinin iyot kullanması gerekirse, ilacı resmi kurumlardan almaya çalışmalıdır, insanlar iyot bulmak için kapalı barınmayı geciktirmemeli, güvenli ilacı, kullanım talimatlarına uygun olarak almalıdır. Evlerinden ve yaşam alanlarından tahliye olmuş kişiler, tekrar geriye dönüş için yetkililerden onay beklemelidir.
Radyasyon Doz Oranlarına Göre Korunma Eylemleri
“Toplumda Nükleer Risk Algısı ve Kriz Yönetimi Bilgi Durumunun Değerlendirilmesi” Toplumda, nükleer enerji konusunda bilgi düzeyi ve sosyal kabul düşüktür. Nükleer enerji yatırımı yapılacak bölgelerde ikamet edenlerde sosyal kabul daha düşüktür. Türkiye’de nükleer enerji konusunda topluma yönelik yeterli bilgilendirme yapılmamaktadır. Toplumda nükleer risk algısı ve haberleşme, korunma ve ilkyardım konularında nükleer kriz bilgi durumu düşüktür. Toplumda nükleer enerji bilgi durumunun ve sosyal kabulün düşük olması, nükleer risk algısını ve nükleer kriz bilgi durumunu olumsuz etkilemektedir. Medya nükleer konusunda önemli bir bilgi edinme aracı olarak görülmekle birlikte, güvenirliği düşüktür. Toplumun neredeyse tamamı nükleer kriz yönetimi ile ilgili topluma yönelik yapılacak eğitim ve bilgilendirme çalışmalarına destek vermektedir. 21
Nükleer Kriz Yönetimi Müdahale Personelinde; Haberleşme Korunma İlk ve acil yardım
Müdahale Organizasyonu
Müdahale personeli için koruyucu önlemler Müdahale personelinde kişisel dozimetre olmalı, koruyucu giysiler ve maskeler kullanılmalıdır. Özel müdahale ekipleri ve itfaiyeciler inhalasyon tehlikelerine karşı solunum koruyucu teçhizat ve eğitimleri ile etkin koruma ile donatılmıştır. Ancak diğer ilk müdahale ekiplerinde bu koruma ekipmanları ve eğitimi yeterince olmayabilir. Bu nedenle sıcak alana özel eğitilmiş müdahale ekipleri ve itfaiyeciler dışındakiler girmemelidir. Müdahaleye katılan personel için izin verilen maruz kalma dozu üst sınırı 50 mSv/saat’dir. Bununla birlikte, acil tedbirlerin uygulanmasında ve krizin gelişimini önlemek için görevli ilk müdahale ekibinde ve sıcak alanda çalışacak itfaiyecilerin insan hayatlarını kurtarmak için vazgeçilmez eylemlerinde, radyasyona maruz kalma dozu 100 mSv/saat’e kadar çıkabilir. Müdahale alanında radyoaktif maddelerle ve kirlilik şüphesi olan malzemelerle herhangi bir temastan kaçınılmalıdır. Yaralılar üzerinden çıkan kıyafetler ve eşyalar kirli atık olarak kabul edilmelidir. Yine müdahale ekibi tarafından kullanılan kıyafetler, müdahale ekipmanları ve malzemeler kirli atık olarak kabul edilmelidir. Olay yerinde, herhangi bir ekipman ya da malzeme temizlenmeye ya da taşınmaya çalışılmamalıdır.
“Kriz Yönetimi Personelinde Nükleer Risk Algısı ve Kriz Yönetimi Bilgi Durumunun Değerlendirilmesi” AFAD, 112 ve UMKE personelinde nükleer enerji konusunda bilgi düzeyi düşüktür. Nükleer kriz yönetimi ile ilgili haberleşme, korunma ve acil yardım konularında personelin eğitim ve bilgi durumu yetersizdir. Risk algısı ve kriz yönetimi bilgi durumu konusunda 112 personeli daha dezavantajlı görülmektedir. Kriz yönetimi personeline sistemli ve kurumsal eğitimler yapılmamaktadır. Personelin nükleer kriz bilgi durumunda, soğuk savaş dönemi nükleer risk algısı devam etmektedir.
Üçüncü Kişilere Karşı Sorumlulukları Nükleer tesislerin neden olacağı çevre kirliliğinde, üçüncü kişilere karşı sorumlulukların yerine getirilmesinde; Viyana Sözleşmesine atıfta bulunulmaktadır. Viyana Sözleşmesi bir nükleer kaza sonrasında, nükleer işletmecinin yükümlülüğünü yaklaşık 460 milyon dolar ile sınırlamaktadır. Çernobil sonrası Belarus ve Ukrayna’da ki toplam hasar 300 Milyar Doların üzerindedir. Fukuşima sonrası üçüncü kişilere karşı sorumluluğun 100 Milyar Doların üzerine çıkabileceği belirtilmektedir.
Türkiye Kriz Yönetimi Genel Sorun Alanları Bütünleşik kriz yönetimi anlayışının olmaması Müdahale kurumları arası koordinasyonun yetersizliği Kriz yönetimi çalışmalarının yerelde yetersiz olması Toplumun krizden etkilenme düzeyinin yüksek olması Toplumda bireylere ve kurumlara güven algısının düşük olması
Türkiye Kriz Yönetimi Nükleer Krizlere Özel Sorun Alanları Afet yönetimi ile ilgili kurumsal yapının ve çalışanların nükleer kriz yönetimi ile ilgili deneyim eksikliği Nükleer kriz durumunda işletmecinin rol ve sorumluluklarının tanımlanmamış olması Nükleer kriz yönetimine yönelik çalışmaların stratejik analizinin yapılmamış olması Nükleer kriz yönetiminde iyileştirme çalışmalarının tam olarak tanımlanmamış olması Nükleer kriz durumlarından etkilenmesi olası halkın korunmasına yönelik planların ve teknik altyapının oluşturulmaması
SONUÇ (1) Türkiye’de son yıllarda afet ve acil durum yönetimi başlığında yürütülen kriz yönetimi yeniden yapılanma çalışmalarında, kurumsal yapılanmada ve düzenleyici faaliyetlerde çok önemli adımlar atılmıştır. Özellikle müdahale kurumlarında yeni dönemde istihdam edilmeye başlayan nitelikli personel, kurumsal yapılanma içerisinde de önemli bir güç olarak ortaya çıkmaktadır. Kriz yönetimi ile ilgili var olan yapısal sorunlar üzerine, yeniden yapılanma sürecinde çalışmalar devam etmektedir. Mevcut çalışmalarla da, bütünleşik yaklaşımlara daha fazla önem vererek bu sorunların kolaylıkla çözümlenebileceği görülmektedir.
SONUÇ (2) Bütünleşik kriz yönetimi anlayışında Türkiye’nin temel sorunu; Hazırlık eylemlerinin mevzuatta tam olarak tanımlanmaması ve AFAD bünyesinde, kriz yönetiminin diğer süreçlerinin aksine, hazırlık eylemlerinin stratejilerini belirleyecek ve kurumlar arası koordinasyonu sağlayacak kurumsal bir yapının oluşturulmamış olmasıdır. Bütünleşik kriz yönetiminde, etkin bir müdahalenin en önemli ön koşulunun tanısı iyi konulmuş bir hazırlık süreci olduğu düşünüldüğünde, hazırlık çalışmaları ile ilgili sorun alanlarının zaman kaybetmeksizin çözülmesi gerekmektedir.
SONUÇ (3) Toplumun zarar görebilirliğinin yüksek olması ve güvenlik algısının düşük olması gibi yapısal olmayan sorun alanları ile ilgili mevcut yeniden yapılanma sürecinde, etkin çalışmalar bulunmamaktadır. Toplumda ve özellikle yerel halkta nükleer enerji ile ilgili İhtiyacı olan bilgileri edinme ve erişme durumundaki sorunlar ve Nükleer enerji yatırımlarına karşı var olan yatırım karşıtlığı, toplumun nükleer riskle karşılaşma algısını ve kriz yönetimi bilgi durumunu olumsuz etkilemektedir. Toplumda, nükleer enerji konusunda bilgilenme isteğinin önemsendiği görülmekle birlikte; Bilgilendirme çalışmalarının yeterince etkin ve tarafsız yapılmadığı algısı, kamu yönetiminin nükleer enerji yatırımları ile ilgili aldığı kararlara karşı güvensizlik oluşturduğu görülmektedir.
SONUÇ (4) Yapısal olmayan sorun alanlarının aşılabilmesi için çok daha fazla sayıda kurumsal yapının ortak çalışması; Eğitim kurumlarının, Yerel yönetimlerin, Özel sektörün, Sivil toplumun ve vatandaşın aktif katılımı gerekmektedir. Bununla birlikte, yapısal olmayan sorunların çözümü, yapısal sorunlara göre çok daha uzun zaman almaktadır. Türkiye kriz yönetiminde, toplumun direncini arttırmak ve güven algısını oluşturmak için çok daha sistemli, uzun yıllar sürecek çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
SONUÇ (5) Nükleer kriz yönetimine yönelik sorun alanlarının çözümü için ilk nükleer enerji tesisinin 2020 yılında işletmeye başlayacağı düşünülerek, çalışmalar için daha uzun yılların olduğu yanılgısı oluşabilir. Öncelikle Türkiye için tek nükleer risk, yapacak olduğu nükleer enerji tesisleri değildir. Komşu ülkelerde bulunan ve son derece büyük riskler barındıran nükleer tesisler ve Nükleer terörizm, bu gün için geçerli çok büyük risklerdir. Nükleer krizlerde işletmeci sorumluluklarının tam olarak belirlenmemiş olması ve nükleer krizlere müdahale edecek kurumsal yapının ve personelin bu alanda deneyimsiz olması gibi sorun alanlarına yönelik çalışmaların bir an önce yeterli düzeye getirilmesi gerekir.
SONUÇ (6) Türkiye kriz yönetiminin en önemli sorun alanlarından birisi de, kriz durumlarına yönelik önceden öngörülebilir çözümlerin geliştirilememesidir. Türkiye’de yaşanmış olan birçok kriz durumuna yönelik yapılan çalışmalarda, günü kurtarmaya yönelik uygulamalar dikkat çekicidir. Yaşanılan Çernobil ve Fukuşima deneyimleri, nükleer krizlerin etkilerinin, konvansiyonel kriz durumları ile karşılaştırılamayacak büyüklere ulaşabildiği ve telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabildiğini göstermiştir. Türkiye girmiş olduğu nükleer enerji yatırım sürecinde, toplumu tüketen acı sonuçlarla karşılaşmamak için bütünleşik nükleer kriz yönetimi ile ilgili eksikliklerinin farkında olmalı ve sorun alanlarına yönelik tanı koyma ve sorun alanlarını iyileştirme çalışmalarına zaman kaybetmeksizin başlamalıdır.
TEŞEKKÜRLER