3.ÜNİTE FIKHÎ HÜKÜMLER VE KAYNAKLARI-2
Hükmün Çeşitleri: Ef’al-i Mükellefin Hüküm, sözlükte; karar, idare, ilim, hikmet ve anlayış anlamlarına gelmektedir. Fıkıhta hüküm, Şari’nin mükelleften bir fiili yapmasını veya yapmamasını istemesi ya da onu yapıp yapmamakta serbest bırakmasıdır. Bu nedenle insanların davranışları ile ilgili olan hükümlere “fıkhi hüküm” ya da “ef’al-i mükellefin” denir.
Fıkhi hükümleri ortaya koyan Şaridir Şari ise dinin koyucusu olan Allah ve dinin açıklayıcısı olan peygamberdir.
Şari’nin talebi şu şekillerde olur. “yap” şeklinde olumlu olur ve bir fiilin işlenmesini emreder “Namaz kıl!...” cümlesi olumlu talep (emir) için bir örnektir. “yapma”, “kaçın” şeklinde olumsuz olur ve bir fiilin işlenmesini yasaklar. ki “…İçki ve kumardan kaçının!...” cümlesi de olumsuz talep (yasak) için bir örnektir. >>>>
Şari’nin talebi şu şekillerde olur. 3. Serbest bırakmada (tahyîr) ise bir talep bulunmaz. İşin yapılıp yapılmaması kişinin seçimine bırakılmış olur. “Deniz ürünlerini avlamak size helal kılındı…” cümlesi bir işin bizim seçimimize bırakıldığına dair bir örnektir.
FIKHÎ HÜKÜMLER 8’E AYRILIR ŞİMDİ BUNLARI SIRASIYLA İŞLEYELİM
FARZ Farz: Şari’nin kesin ve bağlayıcı bir tarzda yapılmasını istediği fiillere denir. Herhangi bir fiilin, farz olabilmesi için Kur’an, mütevatir veya meşhur sünnette kesin ve net bir şekilde ifade edilmiş olması gerekir. Namaz, oruç, hac ve zekât gibi ibadetler, hükümleri Kur’an’da farz olarak ifade edilen fiillerdir. Namazların rekât sayıları ise sünnetle belirlenmiştir.
Belli bir vakti olan farzlar (Edâ/Kaza) Belli bir vakti olmayan farzlar Farzların bir kısmının belli bir vakitte yapılması zorunludur. Beş vakit namaz ve ramazan orucu bunun örneklerindendir. Farz, vaktinde ve eksiksiz biçimde yerine getirilirse eda edilmiş olur. Vaktinde eda edilmeyen farzın, kaza edilmesi gerekir. Bazı farzların ise belli bir vakitte yapılması şart değildir. Örneğin, zekât senenin herhangi bir tarihinde verilebilir, ramazan ayında tutulamayan oruçlar sene içerisinde herhangi bir zamanda kaza edilebilir.
A.FARZ-I AYN B.FARZ-I KİFÂYE Bazı farzlar vardır ki her mükellefin ayrı ayrı yapması gerekir. Bunlara farz-ı ayn denir. Namaz, oruç gibi ibadetlerin yerine getirilmesi böyledir. Bazı farzlardan ise Müslümanlar toplum olarak sorumlu tutulmuşlardır. İşte bu şekilde toplumsal içeriği olan yükümlülüklere farz-ı kifâye denir. Örneğin, Yüce Allah, ölen insanın namazının kılınıp defnedilmesini emretmiştir. Kim bu görevi yerine getirirse sevap alır. Diğer insanlardan sorumluluk düşer. Ama hiç kimse bu vazifeyi yapmazsa bundan o bölgede yaşayanların hepsi sorumlu olur.
Boşluk doldurma Bir kısım Müslümanların yapmasıyla diğer Müslümanlardan sorumluluğu kalkan toplumsal farzlara …………... denir. farz-ı kifâye
Farzı İnkarın Sonucu Nedir? Farz olan bir fiilin Allah’tan olduğuna inanmak ve onu yerine getirmek gerekir. Bu fiillerin terk edilmesi günah olduğu gibi inkârı da kişiyi dinden çıkarır.
Vacip Farz kadar kesin olmamakla birlikte yapılması emredilen fiillere vacip denir. Bazı fiiller ayet ve hadislerde yer almasına rağmen farz kadar kesinlik ifade etmediğinden vacip olarak isimlendirilir. Kurban kesmek, namazda Fatiha okumak ve bayram namazlarını kılmak vacibe örnek olarak verilebilir. Bu fiillerin vacip olarak isimlendirilmesi o hükme delil olan ayet ve hadislerin yoruma açık olmasındandır. Ayrıca kesinlik ifade etmekle birlikte âhad sünnet yani zannî delil ile sabit olan fiillere de vacip denir.
Farz ile vacip arasındaki fark Kuran tevatüren nakledildiği için sübutu (varlığı) katîdir. Ayetlerin varlığından şüphe edilmez. Kur’an’ın hükümlere delaleti ise bazen katîdir, bazen zannîdir. Farz hükümler Delaleti ve sübutu katî olan emirlerdir. Vacip ise Delaleti katî, sübutu zannî ya da Sübutu katî, manaya delaleti zannî olabilir.
Vacip Beş vakit namazın farz olmasını ifade eden ayetler, bu ibadetin, her mükellefe farz olduğunu net bir şekilde belirttiği hâlde kurban kesmeyi emreden, “Rabb’in için... kurban kes.” ayeti yoruma açıktır. Kurban kesme emri sadece Peygamberimize mi yapılmıştır, yoksa onunla birlikte bütün Müslümanlar da bu emirle yükümlü müdür? İşte bu husus açık ve net olmadığından, kurban kesmek farz değil vacip kabul edilmiştir.
فَاقْرَؤُا مَاتَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْاَنِ Vacip Namazda Kur’an okunması farz olup bunun tamamen terk edilmesi namazı geçersiz kılar. Çünkü namazda Kur’an’dan bir bölüm okunması gerektiği kesin bir delille belirlenmiştir. Bu konu ile ilgili ayette şöyle buyrulur: “…O hâlde Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun…”(73/20) فَاقْرَؤُا مَاتَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْاَنِ
Vacip Fatiha suresinin okunmamış olması namazı bozan bir sebep değildir. Bu sure okunmamış olursa namaz, mekruh olmakla birlikte yine geçerlidir. Sonunda yanılma (sehiv) secdesi yapılarak bu eksiklik giderilir. Çünkü, namazda Fatiha’nın okunması hükmü âhad sünnet ile sabittir. Bu da Hz. Peygamberin, “Fatiha suresini okumayanın namazı olmaz.” hadisidir. Bu hadis, “Fatiha suresi okunmaksızın kılınan namaz geçerli değildir.” anlamına gelebileceği gibi “Böyle bir namaz tam ve mükemmel olmaz.” şeklinde de yorumlanabilir. Bu bakımdan hüküm ifade etmesi (delaleti) yönünden de kesinlik yoktur.
Vacip Şafiîlere göre namazda Fatiha’nın okunması farz anlamında vaciptir. Onlar, “…O hâlde Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun...” ayeti ile “Fatiha suresini okumayanın namazı olmaz.” hadisini birlikte değerlendirmişlerdir. Sonuçta Fatiha suresi okunmadan kılınan namazın geçersiz olduğunu söylemişlerdir. Mükellefin vacip olan fiilleri yerine getirmesi gerekir. Ancak vacibin inkârı kişiyi dinden çıkarmaz.
Boşluk doldurma Farz kadar kesin olmamakla birlikte yapılması emredilen fiillere .....….. denir. vâcip
ÜNİTEMİZİ DEĞERLENDİRELİM Farz ve vacip kavramları ne demektir? Aralarındaki farkları belirtiniz.
Sünnet Farz ve vacip olmadığı hâlde Peygamberimizin yaptığı ve yapılmasını Müslümanlara tavsiye ettiği fiillerdir. Sünnet, derece bakımından farz ve vacipten sonra gelir. Kişi sünneti uyguladığında sevap kazanır, terk ettiğinde ise günah işlemiş olmaz.
Sünnet-i Müekket Peygamberimizin çoğunlukla yerine getirdiği, nadir olarak terk ettiği sünnetlere müekket (kuvvetli) sünnet denir. Bunların bizim tarafımızdan da mümkün olduğunca terk edilmemesi uygun olur. Örneğin: Namazlardan önce ezan okunması, namazın farzından önce erkeklerin kamet getirmeleri, vakit namazlarının cemaatle kılınması birer müekket sünnettir.
Gayr-i Müekket Sünnet Peygamberimizin bazen yerine getirdiği bazen de terk ettiği sünnetlere ise gayri müekket sünnet denir. Yapanlar ise sevap kazanırlar. İkindi namazının sünneti buna örnektir
Sünnetin işlevi… Bazı sünnetler, din açısından yerine getirilmesi zorunlu olan vazifelerimiz için hazırlayıcı ya da tamamlayıcı özelliktedir. Örneğin, namaz dinen yerine getirilmesi gerekli olan bir ibadettir. Namaz için ağız ve diş temizliğinin yapılması, güzel ve temiz elbiselerin giyilmesi sünnettir. Bunlar, namaz için bir hazırlıktır.
Not: (Mendub) Sünnet Hanefi mezhebinin dışında kalan mezhepler sünnet ve müstehap kavramları yerine mendub kavramını kullanırlar.
Müstehap Yapılması iyi ve güzel olup sevap kazandıran, terk edilmesi ise günah olmayan fiillerdir. Örneğin, yaşlı bir insanı karşıdan karşıya geçirmek, engelli birine yardımcı olmak gibi davranışlar müstehaptır.
Mübah Mükellefin yapıp yapmamakta serbest olduğu fiillerdir. Örneğin, uyumak, yürümek, yemek ve içmek gibi davranışlar mübahtır. Mübah için, “caiz” ve “helal” kavramları da kullanılır.
Eşyada asıl olan ibâhadır. Mübahın (helalın) alanı oldukça geniştir. Çünkü eşyada asıl olan ibâha (helal olması) dır. Yani evrende var olan her şey insan için yaratılmış ve bir nimet olarak onun kullanımına sunulmuştur. Öyleyse insanın onlardan yararlanmaya yönelik bütün fiilleri mübahtır. Haram olan fiiller bu genel kuraldan istisna edilmiştir. Bu nedenle mübahlar teker teker sayılmamış ama haramlar ayrı ayrı belirtilmiştir.
Mübah Mübah fiillerin yapılmasında sevap olmadığı gibi yapılmamasında da günah yoktur. Bununla beraber mübah olan fiiller şartlara bağlı olarak sevap ya da günah kazandırabilir. Örneğin, genel olarak yiyecekler helal iken haksız yolla elde edilmiş ise yenilmesi haramdır.
TARTIŞALIM Kural olarak yemek ve içmek mübahtır. Bu kurala uygun olup olmaması açısından aşağıdaki örnekleri arkadaşlarınızla tartışınız. • Sahur yemeği yemek. • Oruçlu iken yemek ve içmek. • Ölçüyü kaçıracak derecede çok fazla yemek ve içmek.
Haram: Yapılması, açık ve kesin olarak yasaklanan fiillerdir. Yasaklandığına dair Kur’an, mütevatir ya da meşhur hadiste açık ve kesin hüküm bulunan bütün söz ve fiiller haramdır.
Örneğin, Hırsızlık yapmak, kumar oynamak, zina yapmak ve adam öldürmek gibi fiiller haramdır. Çünkü bunların haram oldukları Kur’an’da açık olarak belirtilmiştir. Yırtıcı hayvan eti yemek sünnetle haram kılınmıştır. Dinin yasakladığı bu tür fiilleri yapmak haram olduğu gibi farz olan namaz ve oruç gibi fiilleri terk etmek de haramdır. Haram olan fiilleri işlemek günahtır ve cezayı gerektirir. Haramı terk eden kimse ise sevap kazanır. Haram olan bir şeyi helal saymak dinimizce yasaklanmıştır.
Mekrûh: Yapılması hoş karşılanmayan fiillerdir.
Mekruh: Mekrûh Tahrimen Mekruh Tenzihen mekruh
Tahrimen Mekruh Dinimizde kesinlik ifade etmeyen bir şekilde yasaklanmış olan ve terk edilmesi istenen fiillere tahrimen mekruh denir. Örneğin, bir malın satışı üzerinde pazarlık yapmakta olan iki kişi arasına girip henüz pazarlık bitmeden o mala alıcı olmak; güneş tam doğarken, batarken veya tam tepede iken namaz kılmak; yapılması vacip olan bir ibadeti terk etmek tahrimen mekruhtur. Tahrimen mekruh olan fiillerden kaçınılması gerekir. Bunların yapılması günahtır.
C e v a p l a y ı n ı z… • Suyu kirletmek. • Hayvanları dövüştürmek. Aşağıda verilen örnekler tahrimen mekruhtur. Sizce bu davranışlar niçin mekruhtur? Söyleyiniz. • Suyu kirletmek. • Karaborsacılık yapmak. • Hayvanları dövüştürmek.
Tenzihen mekruh Dinimizce yapılması hoş görülmeyen, ancak yapıldığı takdirde bir günahı ya da cezası olmayan fiillere tenzihen mekruh denir. Örneğin, abdest alırken gereğinden fazla su kullanmak tenzihen mekruhtur.
Müfsit Bir ibadeti bozan, bir anlaşmayı tümüyle veya kısmen geçersiz kılan fiillerdir. Fiilin, temel unsurlarında bir eksiklik varsa tümüyle geçersiz (batıl) dir. Örneğin, namazda rükû gibi farzları yapmayan kimsenin namazı batıldır sanki hiç kılmamış gibi kabul edilir. Bir kişinin, evlenme yasağı bulunan kimselerle evlenmesi de tümüyle geçersizdir.
kısmen geçersiz müfsit Fiilin temel unsurları tam olmakla birlikte bazı niteliklerinde eksiklik varsa kısmen geçersiz (fasit) dir Buradaki eksiklik giderildiğinde fiil, geçerli hâle dönüşür. Örneğin, bir alışverişte satılan malın kusurlu olması satışı kısmen geçersiz kılar. Bu eksiklik ortadan kaldırıldığında satış geçerli olur. İbadetler ise geriye dönük olarak düzeltilemez, yeniden yapılması gerekir.
Azimet ve Ruhsat Fıkhi hükümler diğer bir yönden azimet ve ruhsat olmak üzere iki kısma ayrılır. Eğer bir hüküm normal şartlar altında herkes için geçerli ise “azimet” denir. Bir mazeretten dolayı geçici ve özel olmak üzere konulmuş hükümlere de “ruhsat” denir.
Azimet ve Ruhsat Azimet hükümler, dinin öz ve esasını oluşturur. Ruhsat ise kolaylık ilkesi gereğince konulmuş olup izin ve müsaadeyi belirtir. Örneğin, Ramazan ayında gerekli şartları taşıyan herkesin oruç tutması farzdır. Azimet hükmü budur. Ancak yolcu ve hasta olanlar, çocuk emziren kadınlar gibi özel mazeretleri olan insanlar için oruç tutmama ruhsatı vardır.
Azimet ve Ruhsata örnek.. Normal şartlarda murdar olarak ölen bir hayvanın etinin yenilmesi haramdır.(حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْزِيرِ وَمَا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ Mâide suresi, 3. ayet ) Bu haramlık hükmü asıldır ve herkes için geçerlidir.
Azimet ve Ruhsata örnek.. Ancak açlık yüzünden ölüm tehlikesi geçiren bir kimsenin ölü hayvanın etinden ölmeyecek kadar yemesi helaldır. اِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزِيرِ وَمَا اُهِلَّ بِهِ لِغَيْرِ اللَّهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلا عَادٍ فَلا اِثْمَ عَلَيْهِ اِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ (Bakara suresi, 173. ayet)
BİR SORU.. Bir mazeretten dolayı geçici ve özel olmak üzere konulmuş hükümlere ne denir? A) Ruhsat B) Farz C) Kaza D) Azimet E) Mübah