SİNEMA’DA İLK DÖNEM
Sinema birbiri ardına birçok resmin hızlı bir şekilde beyaz bir perde yada ekranda yansıtılması ile elde edilen görüntü topluluğudur. Sinema’da özellikle sessiz türünde saniyede 16 resim peş peşe gösterilirken sesli sinemada saniyede 24 resim aktarılır. İnsan beyni bu resimleri bir bütün olarak algılarken hızlı akış sayesinde resimler birliktelik oluştururlar.
Göz ve beynin bu algısından yararlanarak sinema fotoğrafçılıktan çok daha önce bilinmekteydi. Dönemin defterlerine çizilen resimler sayfaların hızla çevrilmesiyle bir sinema gösterisi bile oluşturuyordu. 1832 ve 1834 yıllarında bu temel esas alınarak çeşitli sinema denemeleri yapılmıştır. İlerleyen dönemde fotoğrafçılık gelişip selüloit film şeritlerinin makaralara sarılı şekilde üretilmesi sinemanın önün açtı.
Thomas Alva Edison ve yardımcısı ürettikleri bir makine ile saniyede 40 nokta göstermeyi başarmışlardır. Defter yapraklarının çevrilerek yapılan görüntüyü bu makine ile yapmaya başladılar. İşlerini ilerleyen bu ikili hatta ilk film stüdyosunu inşa ettiler. Bu makine ilerleyen dönemde bir sergide gösterildi. Auguste ve Louis Lumiere kardeşler bu makineyi geliştirerek sinematografi adı verilen ve günümüz sinema sektörünü doğuran aleti icat ettiler. 11 kg ağırlığındaki bu alet sayesinde film çekimi yapabilen ve oynatabilen ikili sinemanın icadını bu şekilde 28 Aralık 1845’te gerçekleştirdiler. Bu tarihte Paris’teki bir cafede gösterim yapan ikili sinemanın başlangıcını ilan ettiler.
Auguste ve Louis Lumière KARDEŞLER
Lumière kardeşler, Auguste Marie Louis Nicolas (19 Ekim 1862, Besançon, Fransa – 10 Nisan 1954, Lyon) ile Louis Jean (5 Ekim 1864, Besançon, Fransa – 6 Haziran 1948, Bandol), ilk film yapımcıları arasındadırlar. (Lumière, Fransızca "ışık" anlamındadır.)
Lumière kardeşler ilk özel sinema sunumlarını ise 22 Mart 1895 tarihinde, halka açık olan ve izleyiciden ücret alınan ilk gösterimlerini Paris'te Salon Indian Du Grand Café'de 28 Aralık 1895 tarihinde gerçekleştirmişlerdir.(Bu gösteriye Louis Lumière tarafından öykülü film ve bilim kurgu filmin atası sayılan Georges Melies de davet edilmiştir.) Tarihe geçen bu genel sunum, Lumière kardeşlerin ilk filmi olan Sortie des Usines Lumière à Lyon (Lumière Fabrikasından Çıkan Işçiler) ve bir trenin istasyona yaklaşmasını kesit alan (bu tren filmi izleyenleri o kadar etkiledi ki izleyiciler yerlerinden kalkıp salondan dışarı cıkmak istediler) filmin de aralarında bulunduğu on kısa metrajlı filmden oluşuyordu. Her film 17 metre uzunluğundaydı ve yansıtıcı ile çevrildiklerinde 46 saniye sürüyorlardı.
Lumière kardeşlerin, ilk filmlerini, gösterim yılıyla aynı olan 1895'te, Léon Bouly'nin bir yıl önce patenti alınan sinematograf cihazı ile kaydettikleri düşünülmektedir. Daha sonra Lumière kardeşler tarafından da geliştirilen sinematograf, filmlerin kaydedilebildiği, düzenlenebildiği ve yansıtılabildiği bir cihazdı. Bioskop'un mucitleri Max ve Emile Skladanowsky, bir ay önce (1 Kasım 1895) para ödeyen bir topluluğa hareketli görüntü sunumu yaptıkları halde, sinema tarihçileri Lumière kardeşlerin Grand Café'deki sunumlarını sinemanın gerçek doğuşu olarak kabul ederler. Çünkü Skladanowsky kardeşlerin çift sistemli film yansıtıcıları oldukça kullanışsızdır ve yerini kısa sürede sinematografa bırakmıştır.
KİNETOSKOP Kinetoskop, sinema filmi göstericilerinin ilk örneklerinden biri olan aygıt. 1891'de ABD'li Thomas A. Edison ve William Dickson tarafından geliştirilmiştir. Aygıtta, izleyici bir izleme deliğinden bakarken film şeridi hızla bir mercek ile elektrik lambasının arasından geçiriliyordu. Film şeridi, çok kısa aralıklarla çekilmiş bir dizi fotoğraf karesinden oluşuyordu ve şeridin takılı olduğu çıkrığın yardımıyla izleme deliğinin önünden saniyede 46 kare geçiriliyordu. Böylece, insanlar ve cisimler hareket halindeymiş gibi görünüyordu.
KİNETOSKOP
SİNEMATOGRAF Sinematograf ; Auguste ve Louis Lumière'in tasarladığı, 13 Şubat 1895'te Fransa için patentini aldıkları, görüntüleri kaydetmeye ve bir ekran üzerinde yansıtmaya yarayan aygıt.
BİOSKOP Bioskop’un mucitleri Max ve Emile Skladanowsky, gösterimden bir ay önce (1 Kasım 1895) para ödeyen bir topluluğa hareketli görüntü sunumu yaptıkları halde, sinema tarihçileri Lumiére kardeşlerin Grand Café’deki sunumlarını sinemanın gerçek doğuşu olarak kabul ederler. Çünkü Skladanowsky kardeşlerin çift sistemli film yansıtıcıları oldukça kullanışsızdır ve yerini kısa sürede sinematografa bırakmıştır.
İLK SİNEMA FİLMİ İlk sinema filmi tren istasyonlarıyla ilgili bir belgesel filmiydi. Belgeselin ilk gösterimi Garden Cafe isimli bir yerde, 33 kişiden oluşan bir izleyici topluluğuna 28 Aralık 1895 yılında yapıldı. Bu gösterim sırasında 17 kısa film daha gösterilmiştir. “Fabrikadan Çıkan İşçiler” yine bu kısa filmlerden biriydi. Bu yeni icadı izleyenlerin çoğu, Lumiere Kardeşlerin yaptığının bir sihir olduğunu düşünüyordu. Efsaneye göre filmi izleyenler, trenin ekrana doğru geldiği sahnede çığlıklar atıp salondan kaçmaya çalışmışlar.
Arrival of a Train at La Ciotat Trenin Gara Girişi
İlk senaryolu gerçek film ise 1902 yılında Georges Méliès tarafından çekildi. Le Voyage Dans La Lune ( Aya Yolculuk) adlı film, Ay’a seyahat etmek isteyen bir grubun hikayesini anlatır ve tarihin ilk sinema örneği olarak kabul edilir. 19. yüzyıla kadar hareketli resimler tamamen görsel bir sanat olmasına karşın ilk sessiz filmler kamu tarafından beğenildi. 20. yüzyılın başında filmler öyküsel bir yapı geliştirmeye ve kamera hareketleri filmin hikayesini daha etkili kılacak şekilde uygulanmaya başladı. Filmler sessiz olduğundan, salon sahipleri filmdeki hikâyenin geçiş şekline göre müzik üretecek bir piyanist veya orkestra kiralamaya başladılar. 1920’lerin başlarında çoğu film için bu amaçla hazır müzik listeleri oluşturuldu. İlk renkli film olarak; 1939 yılına ait Rüzgar Gibi Geçti (Gone with the Wind) ve Oz Büyücüsü (The Wizard Of Oz) isimli filmler bilinir. Fakat, ilk renkli film 1918 tarihinde yapılmış Cupid Angling isimli sessiz film olarak kabul edilir.
AYA YOLCULUK Georges Méliès Ailesinin ayakkabıcılık yaptığı Paris'te doğdu. Sinemanın ilk döneminde dünyanın önde gelen öykülü film yapımcısı oldu. Paris'te Theâtre Robert-Houdin'deki rolünün bir parçası olarak büyülü feneri kullanan Melies kariyerine sihirbaz olarak başladı. Auguste ve Louis Lumière'in bazı filmlerini gördükten sonra, daha bilimsel eğilimli vatandaşlarından çok daha farklı bir yöne çekmesine karşın yeni aracın potansiyelini hemen fark etti. Georges Méliès'nin "Star Film Company" adlı şirketi 1896'da film üretimine başladı. 1897 yılı bahar ayları geldiğinde Paris dışında, Montreuil'de kendi stüdyosunu kurdu. 1892 ile 1912 yılları arasında yüzlerce film üretti. 1902'de Londra, Barcelona ve Berlin'de; 1903'te ise New York'ta dağıtım büroları kurarak Lumiere'leri neredeyse saf dışı bıraktı. Ancak; 1908'de geçiş döneminde sinema filmleri farklı tür bir eğlence sunmaya yönelince Méliès'nin popülaritesi de azalmaya başladı.
AYA YOLCULUK (1902) İlk Bilim Kurgu Filmi 1902 Fransız yapımı siyah-beyaz sessiz bilim kurgu filmidir. Film orijinallerine sıkı sıkıya bağlı kalınmadan, zamanının iki popüler romanından uyarlanmıştır: Jules Verne'nin yazdığı Ay'a Seyahat ve H. G. Wells'in yazdığı Aydaki İlk İnsanlar [1]. Filmin senaryosu, kardeşi Gaston'un yardımlarıyla Georges Melies tarafından yazılmış ve film yine Georges Melies tarafından yönetilmiştir. Film saniyede 16 kare hızında oynatıldığında 14 dakika sürmektedir. Aya Seyahat ilk gösterildiği yıllarda çok popüler olmuştur ve Melies'in çektiği yüzlerce fantezi filmi arasında en iyi bilinen filmdir. Film, aynı zamanda birçok kişi tarafından sinema tarihinde yenilikçi animasyon ve özel efekt kullanan ilk film ve sinema tarihinin ilk bilim kurgu filmi olarak kabul edilmektedir
İLK RENKLİ FİLM İlk renkli film olarak; 1939 yılına ait Rüzgar Gibi Geçti (Gone with the Wind) ve Oz Büyücüsü (The Wizard Of Oz) isimli filmler bilinir. Fakat, ilk renkli film 1918 tarihinde yapılmış Cupid Angling isimli sessiz film olarak kabul edilir.
Charlie Chaplin Londra'nın fakir bölgelerinden birinde doğup büyüyen Chaplin, 1913'te gittiği ABD'de sinemaya başlamıştı. 1914'teki ilk filmi Making A Living'in ardından çekilen Kid Auto Races in Venice filminde bol pantolonlu, melon şapkalı, büyük ayakkabılı, sürekli bastonunu çeviren ve sakar hareketleri ile gülünç mizansenler oluşturan "Şarlo" tiplemesini yarattı. Takip eden yıllar içinde aralarında 1917 yapımlı The Immigrant ve The Adventurer gibi filmlerinin de bulunduğu altmıştan fazla kısa filmde oynayarak yeni gelişmekte olan sinemanın da etkisiyle dünya çapında görülmemiş bir üne kavuştu. 1918 yılında çektiği A Dog's Life filmi ile uzun metrajlı filmlere de başlayan Chaplin, Mary Pickford, Douglas Fairbanks ve D. W. Griffith ile birlikte kurdukları United Artists film şirketinin ortağı olduktan sonra Altına Hücum, Şehir Işıkları, Büyük Diktatör, Asri Zamanlar, Sirk ve Sahne Işıkları gibi başyapıtlara imza attı. Filmlerinde dönem koşulları için imkânsız görülebilen mizansenlere, koreografilere ve akrobatik hareketlere yer veren Chaplin, komedi sinemasının bütün örneklerini sonuna kadar korumakla birlikte, heyecanın ve hareketin asgari düzeye çekildiği sahnelerinde ise dramatik yapısını sergileyebilmiştir. Popülist yaklaşımlara, hiçbir zaman benimsemediği bazı yönetim biçimlerine ve teknolojiye yönelik ağır eleştirilerini ise yine bu komedi tarzının içinde eritmiş ve sessizce seyirciye ulaştırmayı bilmiştir.
THE IMMİGRANT (1917) CHARLİE CHAPLİN Charles Chaplin' in yönetmenliğini yaptığı ve başrolünde yer aldığı 1917, ABD yapımı sessiz bir komedi filmidir.Chaplin' in Mutual Film Corporation' la çektiği sessiz filmlerin on birincisidir. Konusu ; Şarlo, Avrupa'dan New York'a giden bir gemide yalnız başına yolculuk eden fakir bir göçmendir. Edna ise dul ve hasta annesi ile birlikte yolculuk yapan genç bir kızdır. Şarlo yolculuk esnasında kumar oynayarak bir miktar para kazanır. Fakat daha sonra bu parayı, tüm parası bir kumarbaz tarafından çalınan Edna'ya verecektir. Onun cebine parayı gizlice koyarken bir polis tarafından yankesici sanılarak yakalanır; fakat durum kısa sürede açıklığa kavuşur ve Edna bu sayede Şarlo'nun kendisine yardım etmeye çalıştığını anlamış olur. Özgürluk Anıtı göründüğünde ABD'ye geldiklerini anlayan göçmenlerin yolculuğu sona erer. Edna ve Şarlo vedalaşarak ayrılırlar.Filmin sonunda Şarlo'nun ısrarları sonucunda Şarlo ve Edna evlendirme dairesine girerler.
The Immigrant (1917)
The Adventurer (1917) CHARLİE CHAPLİN The Adventurer, Charles Chaplin'in Mutual Film Corporation'la çalıştığı dönem boyunca (1916 - 1917) çektiği sessiz filmlerin on ikincisi ve sonuncusudur. İlk olarak 17 Ekim 1917'de gösterime girmiştir. Konusu ve artistik özellikleri bakımından Chaplin'in Keystone Südyoları'ndaki daha basit yapılı filmlerine bir geri dönüş olmasına rağmen, onun Mutual'da çektiği filmlerin en ünlüsü ve en çok sevileni olmuştur. Film, onun bir önceki filmi olan The Immigrant ile birlikte Chaplin'e o dönemin sanatçıları ile kıyaslanamayacak derecede büyük bir ün getirmiş ve onun ekonomik bağımsızlığını kazanmasını sağlamıştır. Chaplin ve -alkollü araç kullanırken geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybedecek olan- Eric Campbell'ın birlikte çektiği son filmdir.
The Adventurer (1917) KONUSU Chaplin bu filmde gardiyanların elinden kaçmayı başaran bir suçluyu canlandırmaktadır. Onlardan kurtulduktan sonra tesadüfen zengin bir ailenin kızını (Edna) boğulmaktan kurtarır ve ona minnettar olan aile tarafından evlerine davet edilir. Fakat Edna'dan hoşlanan ve Charlie'yi alt etmek isteyen rakibi (Eric Cambell) ondan şüphelenir. Edna'nın evinde verilen bir yemek daveti bu ikilinin çatışmasına sahne olur ve rakibi Charlie'nin peşine polisleri takar. Charlie ise ustalıklı manevralarla diğer insanlara belli etmeden hem polislerle hem de rakibiyle mücadele etmeyi sürdürür.
ASUDE NİHAN BÜYÜK SOSYOLOJİ 2. SINIF 140304017