İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ ACİL YARDIM VE AFET YÖNETİMİ PROGRAMI AFETLER TARİHİ DOÇ.DR. DAVUT HUT
13.1.Dünya’da ve Türkiye’de Meydana Gelen Büyük Maden kazaları 13.2.Tarihte Biyolojik, Kimyasal ve Nükleer Silahların Kullanılması 13.3.Tarihte Görülen Büyük Nükleer Patlamalar ve Kazalar 1 Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz? 13. TARİHTEKİ MADEN KAZALARI, BİYOLOJİK- KİMYASAL-NÜKLEER SİLAHLARIN KULLANILMASI VE NÜKLEER KAZALAR
Tarih boyunca yaşanan büyük felaketler arasında, maden kazaları ile biyolojik-kimyasal ve nükleer silahların kullanılması ve nükleer kazalar da önemli bir yer tutmaktadır. Afet oluşturan maden kazalarına bir bakıldığında, çoğunlukla gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde büyük can kayıplarına yol açtığı görülür. Dolayıısyla, birçok afet türünde olduğu gibi, bu tip kazalardaki can kayıplarını da büyük oranda ülkelerin gelişmişlik düzeyleri belirlemektedir. 2 Giriş
Başta kömür madenlerinde olmak üzere çağın gerektirdiği teknolojilerin pahalı olmasından dolayı kullanılmaması, kazaları önlemek için gerekli tedbirlerin alınmaması ve yasal düzenlemelerin yapılmaması, madenlerde çalışanların yeterince eğitilmemesi ve herşeyden önce ölümcül kazalardan gerekli derslerin alınmaması, hem Dünya’da hem de Türkiye’de büyük can kayıplarına sebep olmaktadır. Bu kayıplar, madencilerin yakınlarını ve geniş bir çevreyi doğrudan etkilediği gibi, ekonomik bakımdan da ciddi zararlara yol açmaktadır. 3
İnsanoğlu, günlük hayatında madenleri kullanmaya başladığı zamandan beri topraktan maden elde etme işini hayatının bir parçası olarak görmüştür. Günlük hayattaki ihtiyaçlarını bu şekilde karşılamaya çalışan toplumlar, daha çok demir, bakır, altın, gümüş vb. madenleri topraktan elde etmeye çalışmıştır Dünya’da ve Türkiye’de Meydana Gelen Büyük Maden kazaları
Özellikle Sanayi İnkılabı (XVIII. yy.) ile de, büyük çapta ve ucuz üretimi sağlayabilmek için, başta kömür ve petrol olmak üzere fosil yakıtların sağlanmasına büyük önem verilmiştir. Böylece, fabrikaların ve evlerin çok miktardaki yakacak ihtiyaçlarını karşılayabilmek için büyük madenlerde üretim yapılmıştır. 5
Ancak yerin yüzlerce metre altındaki bu madenlerde, başta çökmeler ve metan gazının birikmesi sebebiyle grizu patlamaları ve yangınlar olmuştur. Bu ise, madenlerin bizi ilgilendiren boyutunu, yani büyük çapta can ve mal kayıplarını doğuran afetleri meydana getirmiştir. Bu sebeple, her büyük maden kazası/faciası, aynı zamanda bir felaket demektir. 6
Oaks Maden Kazası (İngiltere, 1866): 12 Aralık 1866’da İngiltere’de Güney Yorkshire’daki Oaks kömür ocağında, kıvılcım nedeniyle iki patlama yaşandı. 361 madencinin öldüğü kaza, aynı zamanda, XIX. Yüzyıl’ın en büyük maden facialarından biriydi. Courrieres Maden Kazası (Fransa, 1906): Dünya’da en ölümlü ikinci maden faciası ise, 10 Mart 1906’da Fransa’da meydana geldi. Kazada, 1099 kişi hayatını kaybetti. Kazanın nedeni, kuyulardan birinde çıkan yangın sonucunda oluşan şiddetli patlamaydı. 7
Monongah Maden Kazası (ABD, 1907): ABD’nin Monongah bölgesindeki iki ayrı madende, 6 Aralık 1907'te kıvılcımın neden olduğu grizu ve kömür tozu patlamalarında, çoğunluğunu İtalyan göçmenlerin oluşturduğu 361 madenci can verdi. Patlamalar sonucunda havalandırma sistemi işlemez hâle geldiğinden, kurtarma çalışmaları da yürütülemedi. 8
Senghenydd Maden Kazası (Galler, 1913): Galler’de, 14 Ekim 1913 tarihinde kömür tozu patlamasıyla ortaya çıkan felakette, 439 kişi hayatını kaybetti. Birleşik Krallık tarihinin en ölümlü maden kazasıdır. Mitsubişi Hojyo Maden Kazası (Japonya, 1914): 15 Aralık 1914’te, Japonya’nın Kyuşu adasında Mitsubishi Hojyo madeninde meydana gelen kazada 687 madenci öldü. Bu facia, ülke tarihinin en ölümlü maden kazasıdır. 9
Tarihte En Çok İnsanın Öldüğü Maden Faciası Benzi (Çin, 1942): Bu facia, genel olarak afetlerden en çok etkilenen ülkelerden biri olan Çin’in Liaoning Eyaletinin Benzi bölgesindeki Honkeiko kömür madeninde yaşandı. 26 Nisan 1942 tarihinde, gaz ve kömür tozu karışımından kaynaklanan patlamada, tam 1549 insan ölmüştü. Ölümlerin asıl sebebi ise, havalandırma sisteminin kapanmasıyla meydana gelen karbonmonoksit zehirlenmesiydi. 10
Bergkamen Maden Kazası (Almanya, 1946): Almanya’da, 405 kişinin ölümüyle sonuçlanan en ölümlü maden kazası, 1946’da Ruhr havzasındaki Bergkamen kömür ocağında yaşandı. Laobaidong Maden Kazası (Çin 1960): 9 Mayıs 1960’da, Çin’in Şansi eyaletinde Datong bölgesindeki Laobaidong kömür madeninde yaşanan kazada 684 madenci hayatını kaybetti. Facia, ölümlü kazalar sıralamasında ülke çapında ikinci; Dünya çapında ise beşinci konumdadır. Bilindiği üzere, kapalı rejimler, büyük felaketleri genellikle Dünya kamuoyundan gizleme yolunu seçmişlerdir. Nitekim, metan gazı patlamasının yol açtığı bu felaket de, Çin yönetimi tarafından 1990’lara kadar örtbas edildi. 11
Zwickau Maden Kazası (Doğu Almanya, 1960): Eski Sovyet Bloğu ülkelerinden Doğu Almanya’nın Zwickau taşkömürü madeninde 1960’ta yaşanan patlama sonucu 123 kişi öldü. Völklingen Maden Kazası (Almanya, 1962): Almanya’nın Saarland eyaletindeki Völklingen madeninde 1962’de meydana gelen kazada, 299 kişinin öldü. Bu tarihten sonra alınan etkili tedbirler sayesinde, kazalar ve kayıpların sayısında çok büyük düşüşler yaşandı. 51 kişinin öldüğü son büyük kaza ise, 1988’de Hessen eyaletindeki linyit madeninde yaşandı. 12
Mitsui Miike Maden Kazası (Japonya, 1963): Japonya, tarihindeki en ölümlü ikinci kömür madeni kazasını, 9 Kasım 1963 tarihinde yaşadı. Kömür tozu patlamasıyla gerçekleşen kazada, karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu 458 madenci öldü. Sağ kalan madencilerde ağır beyin hasarının oluşması da, felaketin boyutunu arttırmıştır. 13
Dhori Maden Kazası (Hindistan, 1965): Bilindiği üzere Hindistan, Dünya üzerindeki afetlerin önemli bir kısmının yaşandığı bir ülkedir. Bu bakımdan, maden kazalarından da ciddi ölçüde etkilenmiştir. Jharkhand eyaletinin Dhanbad yakınlarındaki Dhori kömür madeninde, 28 Mayıs 1965'te, kıvılcımın yol açtığı grizu patlaması ve ardından da yangın çıkmıştır. Sonuçta, 375 madencinin ölmesiyle bir maden faciası yaşanmıştır. 14
Wankie Maden Kazası (Zimbabve, 1972): 6 Haziran 1972’de, o zamanki adı Rodezya olan Zimbabve’nin Wankie kömür madeninde yaşandı. Peşi sıra devam eden patlamalar sonucunda, 431 madenci öldü ve sızan gaz sebebiyle 428’nin cesedine ise hiç ulaşılamadı. Yalnızca 8 madenci kurtarılabilmişti. Facianın kurbanlarının çoğunun farklı ülkelerden olması ise, söz konusu felaketi Afrika kıtası için daha da önemli hâle getirmişti. 15
Chasnala Maden Kazası (Hindistan, 1975): 1965’teki kazanın meydana geldiği Dhanbad yakınlarında bulunan Chasnala adlı maden ocağında, 27 Aralık 1975’te metan gazı patlaması yaşandı. Patlama o kadar şiddetliydi ki, madenin çatısı bile çökmüş ve madeni bir de su basmıştı. Bu, şu demekti: İlk patlamadan canını kurtaranlar, bu kez su ve yıkıntılar altında boğularak feci bir şekilde can vermişlerdi. Bu sebeple, hayatını kaybeden 372 madencinin büyük bir kısmının cesedine dahi ulaşılamadı. 16
Türkiye’de Meydana Gelen İş ve Maden Kazaları: Ülkemizde, iş kazalarından kaynaklanan ölüm oranları, hayli yüksek rakamlara ulaşmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün verilerine göre, El Salvador ve Cezayir’den sonra Türkiye işçi ölümlerinde üçüncü sırada yer alıyor. Türkiye’deki iş kazalarında ölen işçi sayısı, hemen her yıl bin kişinin üzerinde seyretmektedir yılında ise, bu sayı 1500’ü de aşmış durumdadır. Ülkemizde, işçi ölümlerinin en çok yaşandığı kollar madencilik, inşaat ve yol sektörleridir. 17
İşçiler en çok düşme, ezilme/göçük ve trafik/servis kazaları sebebiyle can vermektedirler. Son 10 yılda iş kazaları sonucu Türkiye’de 11 bin işçinin hayatını kaybetmiş olması, bu konunun afet boyutunda yaşandığını göstermektedir. Maden ve taş ocakçılığı ise, çok sayıda ölüm ve yaralanmalara sebep olan iş kazalarının da en fazla yaşandığı sektör durumundadır. 18
Bu sebeple Türkiye, maden kazaları sonucu meydana gelen can kayıplarında, son yıllarda Çin’i de geçerek dünyada ilk sıraya yerleşmiştir (2011). Dünyanın en büyük kömür üreticilerinden biri olan Çin’de, 2008 yılında 100 milyon ton üretim başına düşen ölüm sayısı 127 iken, Türkiye'de bu sayı 722 olarak hesaplanmıştır. 19
Yine, bir diğer büyük kömür üreticisi olan ABD’nde ise, 100 milyon ton üretim başına sadece 1-6 madenci hayatını kaybetmiştir. Avrupa ülkelerinde de benzer istatistikler görülmektedir. Bu durum, gelişmiş ülkelerdeki kazaların felaket boyutunun daha sınırlı olduğunu gösteriyor. Türkiye’deki kömür madenlerinde en çok, grizu patlaması, göçük ve yangınlar sebebiyle ölümlü kazalar yaşanmaktadır yılından itibaren meydana gelen kazalarda 3 binden fazla madenci hayatını kaybetmiş; 100 binden fazlası da yaralanmıştır. 20
Kazaların en çok görüldüğü yer ise, madenlerin çokluğu ve kömür üretimiyle dikkat çeken Zonguldak’tır. Bununla birlikte, Cumhuriyet döneminde yaşanan en ölümlü maden kazası ise, 13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa’nın Soma ilçesinde meydana geldi. Bu faciada, tam 301 madenci can verdi. Kaza sonrasında, Türkiye’deki madencilik ve iş kazaları daha çok sorgulanmaya başlandı. Türkiye’de yaşanmış bazı büyük maden kazaları şunlardır: 21
Armutçuk Grizu Faciası (1983): Zonguldak’ın Armutçuk beldesindeki taş kömürü ocağında 7 Mart 1983 tarihinde yaşanan grizu patlamasında 103 işçi ölmüştür. Amasya Grizu Faciası (1990): Amasya’da, Yeni Çeltek Kömür İşletmesi'ne ait maden ocağında 7 Şubat 1990’da gerçekleşen grizu patlamasında 68 işçi ise göçük altında kalarak ve yanarak can vermiştir. 22
Kozlu Grizu Faciası (1992): 3 Mart 1992’de, maden şehri Zonguldak’ın Kozlu ilçesindeki taş kömürü ocağında peş peşe gerçekleşen grizu patlamalarında tam 263 madenci hayatını kaybetti. Soma faciasına (2014) kadar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ölümlü maden kazası olmuştur. Aynı ocakta, 8 Ocak 2013’te meydana gelen metan gazı patlamasının yol açtığı göçük sebebiyle de 8 madenci ölmüştür. 23
Yozgat-Sorgun (26 Mart 1995): Grizu patlamasında 38 kişi göçük altına kalarak ölmüştür. Karaman-Ermenek (22 Kasım 2003): Grizu patlamasında 10 işçi yaşamını yitirmiştir. Kastamonu-Küre (8 Eylül 2004): Yeraltı bakır ocağında çıkan yangın sonucunda, toplam 19 madenci zehirlenerek ölmüştür. Bursa-Mustafakemalpaşa (10 Aralık 2009): Maden ocağında meydana gelen grizu patlaması sonucu oluşan göçükte 19 işçi can vermiştir. Balıkesir-Dursunbey (23 Şubat 2010): Odaköy beldesindeki maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında, 17 madenci ölürken 30’u da yaralanmıştır. 24
Zonguldak-Karadon (17 Mayıs 2010): Karadon Taşkömürü İşletme Müessesesi’nin işlettiği kömür madeninde grizu patlaması ve oluşan göçükler sonucunda 30 kişi ölmüştür. Manisa-Soma Kömür Madeni Faciası (2014): Türkiye’de en büyük kaybın yaşandığı maden kazasıdır. 13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa'nın Soma ilçesinde, Soma Holding tarafından işletilen kömür ocağında meydana gelmiştir. Patlamanın etkisiyle madende yangın çıkmış ve çok sayıda madenci içeride mahsur kalmıştır. Faciada toplam 301 kişi hayatını kaybetmiştir. 25
Türkiye’de şu ana (Ağustos 2015) kadar bir maden faciasında en fazla ölümün yaşandığı kaza olmuştur. Son olarak, 28 Ekim 2014 tarihinde, Karaman'ın Ermenek ilçesinde bulunan kömür madenini su basması sonucu 18 işçi su altında mahsur kalarak ölmüştür. 26
Soma faciasından sonra kurtarma çalışmaları 27
Kimyasal-Biyolojik Silahlar ve Geçmişteki Kullanımı: Nükleer, biyolojik, kimyasal ve silahlara (NBC), büyük miktarda insan ölümlerine sebep olabildikleri için, genel olarak “kitle imha silahları” (KİT) adı verilmiştir. Kimyasal silahlar, çoğunlukla ölüm olmak üzere insan sağlığı üzerinde ağır zararlar oluşturmaktadır. Genellikle askeri amaçlı olarak ve savaşlarda kullanılan bu silahlar, başta sinir sisteminin felç olmasına (sinir gazları); felç ya da kusmaya; sağırlık, körlük; solunum güçlüğüne ya da gözlerde ve deride derin yanıklara sebep olmaktadır. Bu silahların, kitlesel hâlde insan ölümlerine ve sakatlanmalarına sebep olması, felaket boyutunu belirlemektedir Tarihte Biyolojik, Kimyasal ve Nükleer Silahların Kullanılması
Kimyasal silahlar, 1. Dünya Savaşında, zehirleyici ve yıkıcı etkiler oluşturmak amacıyla gaz halinde, siper savaşını benimseyen ordular üzerinde ilk kez kullanılmış; böylece, düşmana önemli kayıplar verdirilmiştir. Pek çok başka felaketin de kaynağı olan bu savaşın taraflarından biri olan Almanlar, ilk kez Ekim 1914’te Batı Cephesi’nde (Neuve Chapelle); ikinci olarak da Ocak 1915’te Doğu Cephesi’nde (Bolimov) kullandılar. Ancak, bunlar etkili olmadı. Fakat, Nisan 1915’teki İkinci Ypres muharebesinde kullandıkları klor gazı (klorin) ise, solunum organlarını iflas ettirerek öldürücü sonuçlar doğurdu Ağustosu’nda yine ilk kez olarak, sivil halk üzerinde de zehirli gazları kullandılar. 29
Almanlar’dan geri kalmayan Fransızlar da, bundan kısa bir süre sonra fosgen’i top mermileri içerisinde Almanlara karşı kullanmışlardır. Savaşın sonlarına doğru (Haziran 1917) askeri açıdan iyice sıkışmaya başlayan Almanlar, bu kez çok zehirli ve ölümcül olan hardal gazını İngilizlere karşı kullandılar: Sonuçta, binlerce İngiliz’in bu sebeple sakat kalıp öldüğünü görüyoruz. Kimyasal silahların kullanılmasıyla birlikte gaz maskeleri de üretilmeye başlandı. Bununla birlikte Almanlar, silahların etkisini sınırlandıran gaz maskelerini de etkisiz hale getirmeye çalışmıştır. 30
Savaşta en fazla zehirli gazı 68 bin ton ile Almanya; daha sonra da 37 bin ton ile Fransa ve 25 bin ton ile İngiltere kullandı. En çok kullanılan türler klor ve hardal gazları; silahı atmak için en çok tercih edilen metot ise rüzgâra bırakmak ve top mermisi ile karşı tarafa atmak şeklinde olmuştur. Ancak, bu silahların kullanımında karşılaşılan ciddi problemler sebebiyle, kimyasal silahların savaştaki etkisi sınırlı kalmıştır. Bununla birlikte, 1925’te imzalanan Cenevre Antlaşması ile kimyasal silah üretimi yasaklanmış, ancak etkin bir sonuç elde edilememiştir. Nitekim, bu antlaşmayı imzalayan ülkelerden İtalya, Etiyopya’da; Japonya ise Mançurya ve Çin’de kimyasal savaş maddesi kullanmıştır. 31
Bir diğer büyük felaket olan II. Dünya Savaşı öncesi ve sırasında ise, daha çok sinir sisteminin felç olmasına yol açan sinir gazları geliştirilmeye çalışılmıştır. Nitekim, Almanlar 1936 yılında tabun’u; 1938’de de daha zehirleyici ve öldürücü gaz olan sarin’i bulmuş; daha sonra diğer devletler de bu gazları üretme çabasına girmişlerdir. II. Dünya Savaşı süresince savaşan ülkelerin elinde çok miktarda bulunmasına rağmen, kimyasal silahlar kullanılmadı. 32
Kimyasal silahlar, yılları arasında olmak üzere, İran-Irak Savaşı sırasında, Irak’ın güneyinde İran askerlerine karşı da kullanılmıştır. Bunun dışında, Saddam Hüseyin yönetimindeki Irak, kimyasal silahlarını, Mart 1988’de, İran sınırına yakın Halepçe’de yaşayan sivil Kürtlere karşı da kullanmıştır. Yakın tarihe “Halepçe Katliamı” olarak geçen bu faciada, 5 bin kişiden fazla sivil insan ölmüştür. 33
Bunların dışında, Japonya'da Aum Şinrikyo adlı mezhebin 1995’te Tokyo metrosuna karşı giriştiği ve 20 sivilin ölmesine neden olan sarin gazlı saldırı ise, bu silahların terörist amaçla kullanımına bir örnek oluşturmaktadır. Öte yandan, kimyasal silahların ülkedeki varlığı iddiası, 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgalinde de sebep olarak gösterilmiştir. 34
Nükleer Silahların Kullanılması: II. Dünya Savaşı’nda Japon Kentleri Hiroşima ve Nagasaki’ye Atom Bombası Atılması (1945): Kitle imha silahlarının en ölümcül olanları, kuşkusuz nükleer silahlardır. Bu bakımdan, II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Hiroşima ve Nagasaki gibi kentlerine ilk ve son kez olmak üzere atom bombalarının atılması, savaşta zaten tükenmiş olan Japonya’ya tarihindeki en büyük felaketlerden birini yaşatmıştır. 35
ABD, İngiltere ve Rusya’dan oluşan Müttefikler, 26 Temmuz 1945’teki “Potsdam Demeci” ile Japonya’yı teslim olmaya çağırmıştı. Ancak, bazı maddelerden dolayı, Japonya Potsdam Demecini reddetmek zorunda kalmıştı. Bunun üzerine ABD, teslim olmaya zorlamak için Japonya’ya atom bombası atmaya karar vermiştir. 36
Bu sebeple Türkiye, maden kazaları sonucu meydana gelen can kayıplarında, son yıllarda Çin’i de geçerek dünyada ilk sıraya yerleşmiştir (2011). Dünyanın en büyük kömür üreticilerinden biri olan Çin’de, 2008 yılında 100 milyon ton üretim başına düşen ölüm sayısı 127 iken, Türkiye'de bu sayı 722 olarak hesaplanmıştır. 37
6 Ağustos 1945 tarihinde saatler 08.15’i gösteriyorken, ABD’nin “Little Boy” adı takılan atom bombası (Uranyum-235), uçaktan Hiroşima’ya atıldı. 300 metre yükseklikte patlayan bomba, Dünya askerî tarihinde yapılan ilk nükleer saldırıydı ve şehri birkaç saniye içinde yakıp yıkarak harabeye çevirmişti. 80 bin kişi (100 bin yaralı) ilk anda olmak üzere, aynı yılın sonuna kadar Hiroşima’da çoğu sivil 140 bin kişi öldü. 38
Patlayan atom bombasından sonra yayılan radyasyondan (radyoaktif serpinti) dolayı binlerce çocuk hasta olup ölmüştür. Ayrıca radyasyon, üreme hücrelerini de doğrudan etkilediği için, bebekler genetik bozukluklarla ve sakat bir şekilde doğmaya başlamıştır. 39
Atılan at om bombası sonrasında yok olan Hiroşima kenti 40
İlk saldırıdan 3 gün sonra, diğer bir Japon kentine nükleer saldırı yapıldı. 9 Ağustos 1945 günü saat 11.02’de bu kez Nagasaki şehrine, “Fat Man” lakaplı atom bombası (Plütonyum-239) atıldı. Bombanın isabet ettiği nokta, aynı zamanda Nagasaki’nin en çok sivilin yaşadığı yeriydi. Nitekim, bombanın doğrudan yok ettiği bölgede çok sayıda hastane ve okul vardı. Bombadan sonra ABD Başkanı Truman günlüğünde “Atom bombası askerlere, askeri tesislere ya da donanmalara yönelik olarak kullanılmalı; sivillere, kadınlara ve çocuklara karşı değil!” şeklinde yazmıştı. 41
Bu saldırıdaki can kayıplarının toplamı ise, aynı yılın sonuna doğru 80 bine ulaşmıştır. Nükleer saldırı sonucunda Japonya teslim olsa da, her iki şehirde beş ay içerisinde ölenlerin toplamı 220 bini bulmuştur. Bunlardan yaklaşık 20 bini ise Koreli zorunlu işçilerden oluşuyordu. Patlamalardan sağ kurtulanlara “patlamadan etkilenmiş insanlar” anlamında Japonca’da hibakusha adı verilir. Bombalamanın ülkede yarattığı felaket ve acı, Japonya’yı nükleer silahların olmadığı bir dünya için harekete geçirmiştir. 42
Japon hükûmeti bugüne kadar yaklaşık 250 bin hibakusha’yı resmen tanımıştır. Hiroşima ve Nagasaki’deki anıtlarda daha sonra ölen hibakusha’ların isimleri yazılıdır. Her yıl dönümünde bu isimler güncellenir ve sayıları yaklaşık 400 bine yükselmiştir. Bugün Dünya’da toplam 17 bin nükleer başlığın bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu durum, nükleer silahların gelecekte de büyük felaketler yaşanması açısından hâlâ çok ciddi bir tehlike olduğunu göstermektedir. 43
Nükleer santrallerde meydana gelen büyük patlamalar, radyoaktif sızıntı ve serpintiye sebep olmak suretiyle önemli felaketlere yol açabilmektedirler. Bu patlamalar, kısa vadede ölümle sonuçlanan afetlere sebep olduğu gibi, uzun vadede ölümcül hastalıklar ve sakatlıklara yol açarak da afet etkilerini uzun yıllar boyunca sürdürebilmektedirler. Dünya’da çok sayıda nükleer kaza yaşanmış olmasına rağmen, en yüksek seviye olan 7. Seviyeye ulaşmış iki nükleer kaza meydana gelmiştir Tarihte Görülen Büyük Nükleer Patlamalar ve Kazalar
Çernobil Nükleer Reaktör Kazası (Sovyetler Birliği-Ukrayna, 26 Nisan 1986): Bugüne kadar yaşanmış nükleer kazaların en büyüğüdür. 26 Nisan 1986 tarihinde eski Sovyetler Birliği’ne bağlı Ukrayna’nın başkenti Kiev’in 140 km. Kuzeyinde bulunan Çernobil Nükleer Enerji Santrali’nin 4. rektöründe bir deney esnasında meydana gelen patlamayla birlikte çıkan yangın 10 gün sürmüştür. İlk patlama çok büyüktü, 1000 tonluk çatıyı uçurarak Avrupa’yı radyoaktif bulutlara maruz bıraktı. Ukrayna ve Belarus’ta çok geniş araziler radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. 45
Reaktördeki erime nedeniyle, Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombalarının yaydığı radyasyonun 200 katı havaya, suya ve toprağa karışmıştır. Kaza, başta Beyaz Rusya, Ukrayna, Rusya ve Bulgaristan olmak üzere çok geniş bir coğrafyadaki çevreyi ve insan sağlığını etkilemiştir. İngiltere’nin Galler bölgesinde bile kazadan iki hafta sonra yüksek radyoaktivite saptanmıştır. 46
Olayda ilk haftalar içinde 47 işçi ve itfaiyeci hayatını kaybetmiştir. Reaktörün yakınında yaşayan 350 bin insan ise evlerini dönmemek üzere terk etti. Fakat, çeşitli uluslar arası kuruluşlara göre bu kazanın günümüze kadar geçen 30 yıllık süreçte 10 binden fazla kişinin ölümüne neden olduğu tahmin edilmektedir. Kaza sonrası sızan ve yayılan radyasyon, bu gün için hâlâ 5 milyondan fazla insanın yaşam alanını etkilemektedir. 47
Burası ve komşu bölgelerde yerleşimin Yüzlerce yıl boyunca güvenli olmadığı söylenmektedir. Ayrıca bölgeye giriş çıkışlar hâlâ polis kontrolünde olup bazı bölgelere giriş de yapılamamaktadır. Radyoaktivitenin uzun vadeli etkileri özellikle çocuklarda yeni görülmeye başladı. Yapılan araştırmalara göre, geçen 20 yıldan sonra tiroid ve lösemi kanseri özellikle çocuklarda artış göstermiştir. 48
Kürtajlar, erken doğumlar, ölü doğan bebek oranları, sakat doğumlar ve büyüme bozuklukları Ukrayna ve Belarus’ta birkaç kat artmıştır. Yine Belarus’ta ortalama yaşam süresi ciddi ölçüde azalmıştır. Aynı ülkede, döneminde kanser oranı %40 arttı. Dünya Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre, sadece Belarus'un Çernobil yakınındaki Gomel bölgesinde yaşayan 50 binden fazla çocuk tiroid kanserine yakalandı. 49
Çernobil nükleer kazasından sonra, Sovyetler Birliği hükümetinin emriyle 800 bin tahliye görevlisi felaketin yaşandığı alanda çalışmalar yaptı. Bugün, bu insanların %90’ından fazlası engelli durumdadır. Patlamadan 20 yıl sonra, 17 bin Ukraynalı aile, babaları tahliye görevlisi olarak çalıştığı ve hayatını kaybettiği için devlet yardımı almaktadır. Çernobil felaketi, Türkiye’yi de etkilemiştir. Çernobil’den yayılan radyasyon nedeniyle, özellikel Karadeniz bölgesindeki kanser vakalarında artış yaşanmıştır. 50
Çernobil’de patlayan reaktör 51
Fukuşima Nükleer Santral Kazası (Japonya, 11 Mart 2011): Çernobil ile birlikte 7 düzeyindeki iki nükleer felaketten biri ve yine Çernobil’den sonra en büyük ikinci kaza Fukuşima’da yaşandı. 11 Mart 2011 tarihinde yaşanan 9 şiddetindeki Tohoku depremi ve sonrasında ortaya çıkan tsunaminin Fukuşima 1 santralindeki yedek güç sistemlerini devre dışı bırakması sonucunda bazı reaktörlerde aşırı ısınma ve sızıntılar ortaya çıkmıştır. 52
Santralin toplam 6 reaktörünün 4’ü hasar görmüş, bunların 3’ünde ise çekirdek erimesi gerçekleşmiştir. Çekirdek erimesi sonucunda ise atmosfere ve okyanusa radyoaktif maddeler salındı. 53
Kilometrelerce alan radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. Nitekim, Tokyo şehir suyunda radyasyona rastlandığı gibi, yayılan radyasyon İzlanda’ya kadar ulaşmıştır. Santral etrafındaki 20 km yarıçapındaki bir alanda, 100 binden fazla insan evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. 54
Bu bölümde, insanlık tarihinde ve ülkemizde de ciddi sayıda ölüm ve yaralanmalara yol açan afet türlerinden maden kazaları ile nükleer kazalar üzerinde durulmuştur. Ayrıca, kitle imha silahlarından olan kimyasal ve nükleer silahların, I. ve II. Dünya Savaşları’nda kullanılmasıyla ortaya çıkan felaketler ele alınmıştır. 55 Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Gerek nükleer kazalar ve gerekse kimyasal ve nükleer silahların kullanılması, kısa vadede çok sayıda ölüm ve yaralanmalara yol açtığı gibi, uzun vadede ise radyasyon etkisiyle kalıcı ve ölümcül hastalıklara sebep olma özelliğiyle de, yaşanan felaketlerin boyutlarını büyütmektedir 56
Türkiye için de önemli felaketlerden biri olan maden kazaları, Dünya’da onbinlerce insanın ölümüne yol açmıştır. Genellikle Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerde meydana gelen maden kazası felaketlerindeki en çok ölüm (1542 madenci) 1942’de Çin’de yaşanmıştır. Ülkemizde ise, yakın tarihte yaşanan Soma maden faciası, en fazla madencinin (301 madenci) yaşamını yitirdiği kaza olmuştur. 57
Tarihte, öldürücü özelliğe sahip kimyasal silahlar ilk kez, I. Dünya Savaşı’nda Almanlar tarafından kullanılmış; daha sonra Fransa ve İngiltere de aynı yola başvurmuştur. Daha sonra ise, İran-Irak Savaşı’nda, Halepçe’de sivillere karşı ve Tokyo metrosunda terör amaçlı olarak kullanılmıştır. II. Dünya Savaşı’nda (1945) kimyasal silahlar değil ama çok daha büyük can kaybına sebep olan nükleer silahlar (atom bombası) Japon kentlerine karşı ilk kez olarak kullanılmıştır. Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları kısa bir sürede yüzbinlerce sivil inasının ölümüne neden olarak büyük felaketler yaşatmıştır. 58
1986’da Sovyetler Birliği (Ukrayna)’nde meydana gelen Çernobil nükleer santral kazası, bugüne kadar yaşanan en büyük ve felaketli kaza olmuştur. 2011’de Japonya’da meydana gelen Fukuşima nükleer santral kazası ise ikinci büyük kaza olarak belirmiştir. Nükleer kazalar, radyasyon sızmalarına neden olduğu için, zaman içerisinde insanların sağlığı üzerinde ciddi zararlar bırakmaktadır. 59
auzef.istanbul.edu.tr 60