KONU: AHDE VEFÂ TARIH: YER: DİLLENBURG YENİ CAMİİ SÜRE: 45 dk.
İslamiyet; ahde vefayı, akitlere riayeti imanın gereği kabul eder, anlaşmalara riayet etmeyi, gerekenleri yerine getirmeyi, sözünün erleri olmayı emreder. Öyle ise ahde vefâ nedir? Ahd: Vaad etme, misak ve vasiyet anlamındadır. İki taraf arasında yapılan sözleşmelere, yapılan mukaveleye de ahid denir. Ahd, ayrıca hem yemin hem de kesin söz verme anlamındadır. Yemin, ahdin dinî yönünü, söz verme ise, ahlâkî boyutunu ihtiva eder. Vefa: Sözünde durmak, ödemek anlamındadır. “Sözünde durmak, verdiği sözlere ve yaptığı antlaşmalara bağlı kalmak, özü ve sözü doğru olmak” anlamlarına gelen ahde vefâ ya da kısaca vefâ, Kur’ân ahlâkının en önemli ilkelerinden biridir. Kur’ân’da ahde uygun hareket edilmesi imândan sayılmış, Allah ile yaptıkları antlaşmaya sadık kalanlara büyük ödüller vaad edilmiş, Kuran-ı Kerim’de 25 yerde geçmektedir. Güvenmek ve inanmak anlamında...
Misak (Ahidleşme üç kısımdır: I- İnsan ile Allah arasında gerçekleşen misak (ahid): وَاِذْ اَخـَذَ رَبـُّكَ مـِنْ بـَنـِي اٰدَمَ مـِنْ ظـُهـُورِهـِمْ ذُرِّيـَّتـَهـُمْ وَاَشـْهـَدَهـُمْ عـَلـٰي اَنـْفـُسـِهـِمْ اَلـَسـْتُ بـِرَبـِّكـُمْ قـَالـُوا بـَلـٰي شـَهـِدْنـَا اَنـْتـَقـُولـُوا يـَوْمَ الـْقـِيـٰمـَةِ اِنـَّا كـُنـَّا عـَنْ هـٰذَا غـَافـِلـِينَ. “Kıyamet günüde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye, Rabbin Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Onlar da, Evet buna şahit olduk, dediler.” (Araf/172)
اَلـَّذِينَ يـُوفـُونَ بـِعـَهـْدِ اﷲِ وَلاَيـَنـْقـُضـُونَ الـْمـِثـَاقَ. “Onlar, Allah’ın ahdini yerine getirenler ve verdikleri sözü bozmayanlardır.” (Rad/20) إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْراً عَظِيماً “Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.” (Fetih, 48/10.)
Allah’a karşı ahidlerini hiçe sayanların âhirette hiçbir nasip alamayacakları haber verilmiş, اِنَّ الـَّذِينَ يـَشـْتـَرُونَ بـِعـَهـْدِ اﷲِ وَاَيـْمـَانـِهـِمْ ثـَمـَنـًا قـَلـِيًلا اُولـَئـِكَ َلاخـََلاقَ لـَهـُمْ فـِي اْلاَخـِرَةِ... ׳ “Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur...” (Al-i İmrân, 3/77. ) اَلـَّذِينَ يـَنـْقـُضـُونَ عـَهـْدَ اﷲِ مـِنْ بـَعـْدِ مـِيثـَاقـِهِ وَيـَقـْطـَعـُونَ مـَااَمـَرَاﷲُ بـِهِ اَنْ يـُوصـَلَ وَيـُفـْسـِدُونَ فـِي اْلاَرْضِ اُولـَئـِكَ هـُمُ الـْخـَاسـِرُونَ. “Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşeri ve ahlâki bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (Bakara, 2/27)
2- Allah ile Peygamberler arasında gerçekleşen misak (ahid) وَاِذْ اَخـَذْنـَا مـِنَ النـَّبـِيـِّنَ مـِيثـَاقـَهـُمْ وَمـِنـْكَ وَمـِنْ نـُوحٍ وَاِبـْرٰهـِيمََ وَمـُوسـٰي وَعـِيسـٰي ابـْنِ مـَرْي وَاَخـَذْنـَامـِنـْهـُمْ مـِيثـَا قـًا غـَلـِيظـًا. “Hani biz peygamberlerden söz almıştık; Senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryemoğlu İsa’dan da. Evet biz onlardan pek sağlam bir söz aldık.” (Ahzab/ 7) لـِيـَسـْئـَل الصـَّادِقـِينَ عـَنْ صـِدْقـِهـِمْ... “Allah bu sözü doğruları doğruluklarıyla sorumlu kılmak için aldı...” (Ahzab/8)
وَاذْكـُرْ فـِي الـْكـِتـَابِ اِسـْمـٰعـِيلَ اِنـَّهُ كـَانَ صـَادِقَ الـْوَعـْدِ وَكـَانَ رَسـُوًلا نـَبـِيـّا. “Kitap’ta İsmail’i de an. Şüphesiz o sözünde duran bir kimse idi. Bir resül, bir nebi idi.” (Meryem, 19/54) Rabbinin nezdinde beğenilen İsmail Peygamber… Beğenilme özelliği de sözüne bağlılık… Peygamberimiz (sav): “Ey insanlar, Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? Binlerce müslüman topluluğu hep bir ağızdan: "Yemin ederiz ki,Allah´ın elciliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun, diye sehadet ederiz ey Allah´ın Resûlü.”
3- İnsanların aralarında yaptıkları misak (ahid): İnsanlar arası ilişkilerde güven unsurunun hâkim olabilmesi için yegane garanti vasıtası ahde vefâdır. Bu yüzden, Allah Teâlâ, Kur’an’da, insanların toplum hayatının gereği olarak birbirleriyle yaptıkları sözleşmelerin esaslarına uygun hareket etmelerinin, verdikleri sözleri mutlaka yerine getirmelerinin önemi üzerinde ısrarla durur. Ahde vefanın Müslümanların karakteristik özelliklerinden olduğunun altını çizen Kur’ân-ı Kerîm, gerek insanlar arası ve gerekse uluslararası ilişkilerinde ahde vefaya ayrı bir önem atfeder. Başka bir ifadeyle, Kur’ân-ı Kerîm, ahde vefayı, insanın bireysel ve toplumsal hayatının önemli ve uyulması zorunlu unsurlarından biri olarak telakki eder. Dolayısıyla ahde vefa göstermek, hem Allah-insan ilişkilerinin hem de uluslararası ilişkilerin temel unsurlarındandır.
Kur’ân-ı Kerim, ahde vefa gösterilmesini bütün hayatın esası ve faziletli bir yaşamın ön şartı kabul eder: يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اَوْفُوا بِالْعُقُودِ..." “Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin...” ( Mâide,5/1.) Akit, sözleşme demektir. Kelime burada, hem Kur’an’ın getirdiği iman esaslarını, Allah’ın emir ve yasaklarını, uygulanması gereken kuralları, hem de genel anlamıyla kişilerin kendi aralarında yaptıkları sözleşmeleri, verdikleri sözleri kapsamaktadır. Kur’ân, ahidlerin yerine getirilmesi hususunda çok titiz davranır. Ahid, hem Allah’ın insanlara teklif etmiş olduğu hükümler ve hem de insanların Allah’a karşı veya Allah adına diğerlerine karşı yerine getirmeyi taahhüt etmiş oldukları hususlardır.
Allah Teâlâ, bu hususta:.. وَاِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُوا وَلَوْ كَانَ ذَاقُرْبى وَبِعَهْدِ اللّهِ اَوْفُوا ذلِكُمْ وَصّيكُمْ بِه لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ “ (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.” (En’am,6/152) وَاَوْفُوا بِعَهْدِ اللّهِ اِذَا عَاهَدْتُمْ “Allah’ın ahdini yerine getiriniz...” ( Nahl,/91.) buyurmaktadır. Allah’a, insanlara ve uluslara verilen her söz ve taahhüt bir sorumluluğu gerektirir. Ahde vefa göstermeyenler Allah’a karşı sorumludurlar:...ِﻢﻴِـﻘَـﺘْـﺴُـﻤْـﻟﺍ ِﺱﺎَـﻄْـﺴِـﻘْـﻟﺎِـﺑ ﺍﻮُـﻧِﺯَﻭ ْﻢُـﺘْـﻠِـﻛ ﺍَﺫِﺍ َﻞْـﻴَـﻜْـﻟﺍ ﺍﻮُـﻓﻭَﺍَﻭ “Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur.” ( İsrâ, 17/34.)