Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur… Mustafa Kemal Atatürk

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
ADIM ADIM TÜRKİYE Yurdumuzu Dolaşırken.
Advertisements

İpek Yolunda Türkler Ünitesi 7. ve 8
SANAT VE SANAT DALLARI HAZIRLAYAN:EMRE BOYUN
TÜRKÇENİN GÜCÜ.
HANGİ OYUNLARI OYNUYORUZ
Şişme Oyun Parkları.
Nerede, Nasıl Yaşıyoruz?
TÜRKÇE / Anlatım Teknikleri
TÜRK DİLİNİN TARİHİ GELİŞİMİ
Adı:tamer soyadı:marap Sınıfı:6-b No:58.
MİLLİ MÜCADELE (KURTULUŞ SAVAŞI).
ÖZGE BEŞİKÇİ - ZEYNEP YAŞA
25 Aralık’la başlayan ve yaklaşık bir hafta süreyle kutlanan Noel ve yılbaşı, başta Avrupa ve Amerika kıtası ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok.
Hazırlayan: Şenel Akbaş
GÖREVLİ KELİMELER: EDATLAR
TANZİMAT SONRASI TÜRK TOPLUM YAPISINDAKİ DEĞİŞİMLER
TÜRKÇENİN KONUŞULDUĞU ÜLKELER
Özboyacı İlköğretim Okulu
CÜMLEDE ANLAM 1.SORU: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde küçümseme anlamı vardır? A.Bütün gün uğraştım ,ödevlerimi hala bitiremedim B.İnsanlara zor zamanlarında.
ALACAHÖYÜK.
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
Bocce Beden Egitimi Dersi.
TOPKAPI SARAYI. TOPKAPI SARAYI Osmanlı sultanlarının ikametgahı, devletin yönetim ve eğitim merkezidir. Fatih Sultan Mehmed Han tarafından
SİYASİ ALANDA YAPILAN İNKİLAPLAR
KOMPOZİSYON YAZMA GİRİŞ BÖLÜMÜ.
2012 – 2013 Eğitim – Öğretim Yılı Ömerli Gazi YBO
TÜRK KAVRAMI VE KÖKENİ.
Ülkemizdeki Doğal ve Tarihi Güzellikler
MEHMET KÜÇÜKYILMAZ TARİH ÖĞRETMENİ.
ADIM ADIM TÜRKİYE GÜZEL TÜRKİYE’M-2.
Cepheden Cepheye Mustafa Kemal
19 MAYIS ŞEHRİ SAMSUN.
Osmanlı Devleti X İtilaf Devletleri
Doç.Dr. Sebahattin DEVECİOĞLU Fırat Üniversitesi
HENTBOL.
Sosyal Bilgiler BEYLİKTEN DEVLETE
Türkçe veya Türkiye Türkçesi, batıda Balkanlar’dan doğuda Hazar Denizi sahasına kadar konuşulan Altay dillerinden biridir. Yaşı, en eski hesaplara göre.
EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR
Bu kavramlardan oluşan bir paragraf
GEZİ YAZISI GEZİ YAZISI.
EDEBİYAT PERFORMANS ÖDEVİ DESTAN DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
KURTULUŞ SAVAŞI.
ATATÜRK’ÜN GÖREV ALDIĞI SAVAŞLAR
HEPİMİZİN BİR AİLESİ VAR. AİLEMİZ BİZİM GEÇMİŞE TANIKLIK YAPMAMIZDA EN ÖNEMLİ ETKENDİR… AİLEMİZ BİZİM GEÇMİŞE TANIKLIK YAPMAMIZDA EN ÖNEMLİ ETKENDİR…
13 VE 14.YÜZYILDA ANADOLU’DA GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
METNİN KONUSU,ANA FİKRİ VE YARDIMCI FİKİRLERİ KONU:Bir yazıda,eserde ele alınan düşünce,olay veya duruma konu denir.
Türkiye Atlı Cirit Ligi
3. ÜNİTE: İLK TÜRK DEVLETLERİ
ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR / Sanat, Spor ve Atatürk
BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI (30 AĞUSTOS 1922)
SATRANÇ .
Cumhuriyet’e Nasıl Kavuştuk ?
YGS PRATİK TARİH DERS NOTLARI -1-.
KURULTAYDAN MECLİSE “Egemenlik” kavramı
ANKARA’NIN BAŞKENT OLUŞU
Cumhuriyet Bayramınız
Beden Eğitimi ve Spor Tarihi
GÖREVLİ KELİMELER: EDATLAR
Beden Eğitimi ve Spor Tarihi
MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE KADIN KAHRAMANLAR. Dünyada hiç bir milletin kadını "Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte.
1. Seyirlik yer antik tiyatro Tiyatro sözcüğü Yunanca'da "seyirlik yeri" anlamına gelen "theatron"dan türetilmiş, dilimize İtalyanca'daki "teatro" sözcüğünden.
HALK OYUNLARI.
Cumhuriyetimizin Kurucusu… Mustafa Kemal ATATÜRK.
Saz olarak bilinen bağlama uluslararası çalgı sınıflandırma sistemine (Sachs- Horbostel) göre bağlama, “uzun lutlar” (long-luthes) sınıfına girmektedir.
Beden Eğitimi ve Spor Tarihi
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
SLAYT GEÇİŞLERİ OTOMATİKTİR… LÜTFEN TIKLAMAYINIZ…
Futbolda en çok karşımıza çıkan kurallar
OSMANLI KURULUŞ.  Osmanlı Devleti’nin Doğuşu  Malazgirt Savaşı’ndan sonra birçok Türk boyu ile beraber Anadolu’ya gelen Kayılar, Türkiye  Selçuklu.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Cumhuriyete Nasıl Kavuştuk?  Eskiden devletimizin adı OSMANLI devletiydi.  Osmanlı devleti zamanın en güçlü devletiydi.
Sunum transkripti:

Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur… Mustafa Kemal Atatürk ATA SPORLARIMIZ Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur… Mustafa Kemal Atatürk

Cirit Türklerin yüzyıllardan beri oynadıkları bir Ata sporudur.Türkler bu Atlı oyunu Orta Asya dan günümüze taşımışlardır. 16. yüzyılda bir savaş oyunu olarak kabul edilmişti. 19. yüzyılda Osmanlı ülkesi ve sarayının en büyük gösteri sporu ve oyunu oldu. Cirit aynı zamanda tehlikeli bir oyun olması sebebi ile 1826 yılında II. Mahmut tarafından yasaklanmıştır. Daha sonraları tekrar popüler bir gösteri oyunu olarak yaygınlaştı.Tarihin eski çağlarında insan topluluklarının ulaşım ve savaş vasıtalarından olan at sürüler halinde beslenmiş,günün şartlarına göre eğitilmiş savaş zamanlarında savaş vasıtası,sulh zamanlarında da spor ve eğlence vasıtası olmuştur. Savaşı spor haline getiren,sporu en güzel eğitim aracı bilen Türk kahramanlarının çağlar boyu kazandıkları zaferlerde canları kadar aziz bildikleri atlarının büyük hissesi vardır. Bunun için atlı cirit, Türklerin en eski milli sporlarından olup,canlılardan yapma ve konuşma özelliği olan insanla taşıma ve his gücü olan atın ve cansız 110 cm lik cirit sopasının en güzel uyum sağladığı insanla aklın bütünleştiği eski savaş kurallarının uygulandığı bir oyundur. Atlı ciritte erlik yaşar, mertlik yaşar, sportmenlik yaşar ama her şeyden önce bir tarih yaşar.Atalarımız barış zamanlarında at ve askerlerini zinde ve kuvvetli tutabilmek için atlı cirit sporunu tesis etmiş, insanları ruh ve bedenen eğiterek yarınlara hazırlamışlardır.

Cirit Atlı ciritte hiçbir spor müsabakasında bulunmayan rakibi bağışlama ,affetme şeklinde bir davranış vardır. Hasmının önünü kesip,ona ciritle vurma imkanı varken vurmayıp bağışlayan sporcu puan kazanmaktadır.Vurma imkanı yüzde yüz mevcut iken,o anda zayıf düsene vurmayı zul kabul ederek bağışlama yolunun seçilmesi, Bu yönüyle spor ve erdemin birlikte anıldığı asil bir yapıya sahiptir.Cirit oyunu kendisi de iyi bir oyuncu olan II. Mahmutun Tanzimat tan sonra bu oyunu bütün ülkede yasaklamasına değin İstanbul hayatının renkli bir parçasıydı. Başlıca oyun alanı tabiî ki Atmeydanıydı. Burada her zaman cirit talimi yapan atlılara rastlamak mümkündü, fakat asıl müsabakalar Cuma günleri Cuma namazından sonra yapılır, o zaman meydanı yüzlerce atlı doldururdu. Şehir içindeki ikinci önemli cirit alanı Küçük Ayasofya ile Kadırga arasındaki Cündi (Arapça süvari anlamında. Zamanla bozularak Cindi ve Cinci olmuştur.) Meydanıydı. Evliya Çelebi Kağıthane yolunda da bir cirit meydanı olduğunu yazıyor. Topkapı Sarayında da Gülhane Bahçesine doğru büyük bir cirit meydanı bulunur, Cuma namazından sonra burada cirit oynayan saray halkına çoğu zaman padişah da katılırdı cirit oyununda saray halkı geleneksel olarak bamyacılar ve lahanacılar adlı iki takıma ayrılırlar, padişahlar da bu iki takımdan birine dahil olurdu.

Cirit ERZURUM ilimiz 23 kulübü ile bu oyunun ayakta kalabilmesi için elinden gelen uğraşı vermektedir.her yıl mayıs ayında yapılan Erzurum grup eleme maçları bir aydan fazla sürmektedir.Bu durum son yıllarda Türkiye şampiyonası heyecanını bile geride bırakır hale gelmiştir.Buna rağmen halen Anadolunun hemen her köşesinde düğünlerde ve bayramlarda köy delikanlıları ve kasaba halkı Cirit Oyununu oynamaktadır. Büyük şehirlere karşı köy ve kasabalarda yaşamaktadır. Sinop köylerinden Gaziantepe, Bursadan Antalyaya kadar Doğu, Batı, Güney ve Kuzey Anadoluda köylerimizin güreşle beraber başlıca yiğitlik ve savaş oyununu teşkil etmektedir. Halkın ilgisini çekmek için cirit meydanında davullar ve zurnalar çalınır. Ayrıca yurtdışında İran, Afganistan ve Türkistan Türkleri ile Türklerle meskûn diğer Asya yörelerinde de hâlâ canlılığını ve geleneğini sürdürmektedir.Her yıl Ertuğrul Gazi Törenleri dolayısıyla eylül aylarının ikinci Pazar günleri Söğütte, çeşitli şenlikler vesilesiyle de Erzurum, Kars ve Bayburt dolaylarında oynanmaktadır.

Cirit Saraydaki cirit meydanında bu iki takımı simgeleyen, birinin tepesinde bir bamya, diğerinin tepesinde bir lahana heykeli bulunan iki mermer sütun bugün de durmaktadır.Ciritçi karşı taraf oyuncusundan kendisini sakınmak için çeşitli hareketler yapar, atın sağına soluna, karnının altına, boynuna yatar.Bazı ciritçiler rakibi kaçış dizisine ulaşana kadar üç-dört cirit savurarak isabet ettirmek suretiyle sayı toplar. Bu arada başına, gözüne, kulağına cirit isabet eden bazı oyuncuların yaralandığı olur. Bu türlü isabetler neticesinde ölenlerin olduğu bile vakidir. Bu durumda ölen, er meydanında ölmüş sayılır, yakınları şikâyetçi ve dâvacı olmaz. Babaları ölen çocuklarıyla öğünürler. Öte yandan cirit oyununda ölüm olmaması için, daha evvelleri hurma ve meşe ağacından 70-100 santim uzunluğunda, 2-3 cm. kutrunda yapılan ciritler, daha sonraları kavak ağacından yapılmaya başlanmıştır. Sopaların uçları silindir şeklinde kesilerek yuvarlatılır. Kabukları yontulur. Bu isabet halinde bir yara açılmasını ve ölüm tehlikesini yok etmek için alınan bir tedbirdir.ilk ihtisas kulübü Erzurumda 1957 de Erzurum Atlı spor Kulübü kurulmuş daha sonraları Erzurumda 11,Erzincanda 1,Bayburtta 1,Ankara da 1,Uşak da 4,Manisa da 1,Malatyada 1 kulüp kurulmuştur.Cirit Oyunu, daha 40-50 yıl öncesine değin Anadoluda yaygın bir oyun olduğu halde son yıllarda sadece ERZURUM ERZİNCAN UŞAK BAYBURT ANKARA MANİSA KARS yörelerinde yaşamaya devam etti. 20-25 yıldan beri Konya ve Balıkesirde tarihe karıştı.

Güreş Türklerde en eski spor türlerinden biride Güreştir.Güreş,zorlu bir doğa içinde insanların güçlerini ve güvenlerini kolları ile denedikleri ve aradıkları bir mücadele türü olmuştur.Dindirilmez bir yaşam isteği insanları birbirine saldırmaya ve devirmeye zorlamıştır.Türkler doğaya ve kuvvete düşkün kişilerdir. Doğudan batıya yelpaze gibi yayılan Türkler,yakın mücadeleyi her zaman ön planda tutmuşlardır.Güreşte insanların üstün olduklarını kanıtlamak güçlerini topluma kabul ettirmek için uyguladıkları bir mücadele biçimidir.Böylelikle bir kişinin kuvvetini öteki kişilerle oranlama imkanı bulunur. İlk çağlarda güreş, elbette bir tür boğuşmadır.

Güreş Orta Asya devirlerinde Türkler arasında yapılan güreş müsabakalarında güreşin sporculardan birinin ölümü halinde sona erdiği bilinmektedir. Manas Destanında kaydedilen güreşler bu gerçeği aydınlığa kavuşturmaktadır. Kaşgarlı XI. Asır DLTde Çalış ve Çelme kelimesinin karşılığı olarak Güreş (küreş) diye tanımlanmıştır. Aynı sayfada çalışçı kelimesi Güreşçi olarak açıklanmıştır (Kaşgarlı, 1985). Bu büyük yazar eserinin bir başka yerinde Kız ila küreşme kısrak ile yarışma (Kaşgarlı, 1985) diye bir deyişle örnekleme yapmaktadır. Aynı dönemlere (XI. Asır) tekabül eden ve temel eserlerden biri olan KBde Yusuf Has Hacip; Güreş sözcüğünün karşılığı olarak Küreşmek = Boğuşmak olarak vurgulamaktadır (Yusuf Has Hacip, 1979). Bu iki temel eserlerden yarım asır sonra (1127 1144) yazılmış olan ME.de de El-Havarizmi güreşe küreş derken bu sporun bu isim altında Oğuz, Kıpçak ve diğer Karahanlı Türklerinin severek yaptıklarını vurgulamaktadır (El-Havarizmi, 1993). Günümüz Orta ve diğer Asya Türk toplumlarından Azeriler gülaş, Başkurtlar köraş; Kazaklar küres; Kırgızlar küröş; Özbekler kuraş; Tatarlar köraş /küreş; Türkmenler göreş; Uygurların küraş/küreş (KTLS., 1992) dedikleri görülmektedir. Diğer Türklerden Gagouzlar küreş; Yakutlar, Sakalar, Tuvalar ve Hakaslar ise küraş demektedirler (BRSMSTS., 1988) Yukarıda da görüleceği gibi güreş sözcüğü bütün Türk toplumlarında birbirine benzer ya da aynı şekilde telaffuz ediliyor. Bilindiği gibi Anadoluda da güreş sözcüğü halk arasında güleş ya da küleş (Afşin, 1988) diye telaffuz edilmektedir.

Okçuluk Ok ve yayı elinize aldığınız an, zaman içinde neredeyse 20 bin yıl öncesine uzanan bir yolculuğa çıkıyorsunuz demektir. Ok ve yay, ilkel insan topluluklarının hayatta kalma mücadelesinde önemli bir rol üstlenmekteydi. Bazı araştırmacılar yayın ilk kez 15.000 yıl önce Afrika2da kullanıldığını düşünmektedirler. Bu süreyi 50.000 yıla kadar çıkaran yazarlar varsa da, genel kabul gören düşünce bunun çok abartılı olduğudur.İslam geleneğine göre ok ve yay Cebrail tarafından Hz. Adem’e, ekinlerini kargalara karşı koruyabilmesi için getirilmiştir. Ancak bilimsel veriler, “İlk İnsan”ın daha ilkel silahlar kullanmış olduğunu ispatlamaktadır. Yayın ilk kez nerede ve ne zaman kullanıldığını belirlemek güçtür, çünkü yayın ana malzemesi ağaçtır ve zamanın aşındırıcı etkisine karşı koyamamaktadır. Mağara duvarlarındaki resimler ipucu vermekten öteye geçmemektedir. Çünkü bu resimlerde arkası tüylerle donatılmış görülen okların, atlatl adı verilen bir tür mızrak fırlatıcısına ait dartlar olması olasılığı yüksektir. Avrupa2da arkeolojik buluntu olarak kayda geçmiş en eski yaylar 1930da Almanya’nın kuzeyinde bulunmuş olan Stellmoor kalıntıları ve Danimarka’daki Holmegaards kalıntılarıdır.

KAYNAKÇA: www.delinetciler.org DERS: BİLİŞİM KONU: ATA SPORLARIMIZ SINIF: 6/C NO:342 BEYZA NU Öğretmen ismi

BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM