I.Dünya Savaşı’nın ikinci yılında, müttefikler Çarlık Rusyası’na yardım etmek isteyen İngiltere ve Fransa, Çanakkale Boğazı’nı geçerek, Marmara’ya ve oradan Karadeniz’e geçerek, Osmanlı baskısına son vermek istiyordu.
Yunanistan da bu güçlere destek vererek, ordularını İngiliz ve Fransızların emrine verdi. 5 Kasım 1914’te müttefikler Osmanlı Devleti’ne savaş açtılar. Osmanlılar hem onlara hem de Rusya’ya savaş açtılar. Osmanlı Devleti’ni yanında görmek isteyen Almanya, bu arzusuna ulaşınca, savaş bütün hızıyla başladı.
İngiliz ve Fransız donanmasının Çanakkale’den geçeceği öğrenilmişti İngiliz ve Fransız donanmasının Çanakkale’den geçeceği öğrenilmişti. Ancak Çanakkale Boğazı’nı savunan toplar eski tip toplardı. Tedbir olarak boğaz mayınlandı.
Askerin moral durumunun çok iyi olması, sevinilecek en önemli özelliktir. Müttefik donanmada 18 zırhlı, 16 kruvazör ve destroyel, 6 uçaklı bir uçak gemisi ve 7 denizaltı ve bunlara ilave olarak da yüzlerce küçük çapta gemi vardı.
Böyle bir donanmayı durdurabilecek bir gücün var olabileceğini hiç kimse düşünmüyordu. İngilizler 13 Aralık 1914’te “Mesudiye” adlı gemimizi demirli bulunduğu bir koyda batırdılar. 19 Şubat 1915’te kıyı setinde bulunan topçu bataryalarımız yoğun top ateşi altında kalarak etkisiz duruma getirildi.
Ancak, boğaz mayınlı olduğundan daha ileri gidemediler Ancak, boğaz mayınlı olduğundan daha ileri gidemediler. 1 Mart 1915’te soğanlı, Baykuş, Dardanos ve İntepe sırtları gerisinde olan bataryalarımızı topa tuttular.
17 Mart 1915’e geldiğinde, Çanakkale Boğazı’nı kesinlice geçip, Marmara’ya ulaşmak istiyorlardı. Boğazda mayın kontrolü yapıldı, aldıkları tedbirlere göre artık rahatça boğazı geçebilirlerdi.
17 Mart’ı 18 Mart’a bağlayan gece, İsmail Hakkı Kaptan komutasındaki Nusret mayın gemisi, boğaz geçişini mayınla döşedi. 18 Mart 1915 sabahı, İngiliz ve Fransız gemileri kendilerinden emin bir şekilde iki sıra halinde, boğaza doğru ilerlemeye başladılar.
En önde mayın tarama gemileri, arkalarında da, ağır zırhlı ve kruvazörler vardı. İngiliz ve Fransızlar, 6 büyük zırhlısını ve 1000 kadar askeri kaybederken, Türk askerlerinin kaybı 25 şehit ve 71 yaralıydı. Çanakkale’yi deniz yoluyla geçememişlerdi. İkinci bir denemenin faydasızlığını anlayıp geri döndüler.
Şanslarını karadan deneme kararı alan İngiliz ve Fransızlar, 25 Nisan 1915’te, Saros Körfezi’ne sahte bir çıkartma yapıp, nabız yokladılar. Çarpışmalar başladı. 17.Alay, düşmanın sayıca çokluğu, silah üstünlüğü yüzünden dağıldı.
Yedek olarak bekleyen 57.Tümen komutanı Yarbay Mustafa Kemal, yardım konusunda emir bekledi. Emir gelmeyince tereddütsüz, 17.Alayın yardımına koştu, hem alayı toparladı, hem de Conkbayırı’nda düşmanı durdurdu.
26 Nisan 1915’te yapılan yeni çalışmalarda Müttefik askerleri, kıyı ile deniz arasındaki ince çizgiye kadar püskürtüldü.
Seddülbahir’de çok daha kanlı çalışmalar yaşandı Seddülbahir’de çok daha kanlı çalışmalar yaşandı. Her iki tarafta göğüs göğse birbirleriyle vuruştu. Sadece o gün bizden 16 bin düşman tarafından 14 bin asker hayatını kaybetti.
Müttefikler, denizde olduğu gibi, karada da ilerleyemiyor ve büyük kayıplar veriyordu. Aralarında tekrar bir durum değerlendirmesi yaptı. Savaşa devam kararı alarak 4 Haziran 1915’te harekete geçtiler.
20 bin kişilik Fransız, 31 bin İngiliz kuvvetleri, zırhlı araçların desteği altında, büyük bir saldırı başlattılar. Her iki taraf büyük kayıplar verdi. Bazen onlar, bazen de Türkler üstünlük sağlıyordu. 12-13 Temmuz’a kadar devam eden çarpışmalar sonucunda, İngiliz ve Fransız kuvvetleri, çıkartma yaptıkları bölgelere tekrar püskürtüldü.
Türk askeri, çıkartmadan bu son ana kadar geçen yaklaşık yetmiş gün içerisinde 100 bin şehit vermişti. İngilizler her ne pahasına olursa olsun, bu engeli aşmak ve Marmara’ya kara yoluyla ulaşmak istiyorlardı. Bu mücadeleyi onur mücadelesi olarak ilan ettiler.
Anafartalar grup komutanlığına getirilen Mustafa Kemal, düşmanın küçük ve büyük Anafartalar üzerine yaptığı saldırıları 15 Ağustos’tan itibaren durdurmaya çalıştı.
Dağlardan, tepelerden, derelerden su yerine kan aktı Dağlardan, tepelerden, derelerden su yerine kan aktı. 1915 sonbaharına kadar çarpışmalar devam etti. Saldırılar durdurulmuş, İngilizlerin savaşma gücü tükenmişti. 1916 yılının ocak ayında, onurları ve gururları kırılmış olarak, sessizce çekip gittiler.
Çanakkale savaşları, her iki taraf için de korkunç boyutta kayıpların verildiği savaşlar olmuştur. Resmi nitelikteki açıklamalara göre, Türk ordusu 253 bin şehit verirken, müttefikler 252 bin kayıp vermiştir.
Çanakkale, gelecekteki Türk Cumhuriyeti’nin bir habercisi, bir müjdecisi olmuştur. Çanakkale’yi geçilmez yapan o ruh, o vatan sevgisi, ülke işgal altındayken şahlanmış ve düşmanı işgal ettiği topraklarda yok etmiştir.
Çanakkale, Mustafa Kemal’in ortaya çıktığı, dehasını gösterdiği, gelecekteki zaferler için milletinin gönlünde taht kurduğu zaferlerin kazanıldığı bir vatan köşesidir.
Elif Eylül Kabataş ve Gülceren Menengeç HAZIRLAYANLAR : Elif Eylül Kabataş ve Gülceren Menengeç 6/D