DEĞİŞEN ETİK ANLAYIŞI
Temel etik kodların günlük hayattaki izdüşümleri ve uygulanan ahlak kuralları toplumdan topluma ve zaman içinde farklılık gösterebilir.
Kamu yönetimi ve özel sektör bağlamında, 19. yüzyıldan 20.yüzyıla ve 20.yüzyıldan 21.yüzyıla geçerken nasıl bir değişim süreci yaşandı?
Kamu Yönetimi Etiği Modern Devlet Anlayışı ile ilintilidir. 19.yüzyıl sonu ve 20.yüzyılın başında, tarım toplumundan, özel sektör öncülüğünde seri üretime dayanan sanayi ekonomisine, sanayi toplumuna geçildi. Toprağa bağlı köylüden, kentli işçi sınıfına; küçük esnaftan girişimci sınıfa geçiş görüldü. (KOBİ)
Siyasi yapı ve idari yapı(bürokrasi) de değişti; Monarşiden meclisli, partili, seçime dayalı bir devlet sistemine geçildi. “Vatandaş” kavramı ortaya çıktı. Monarşiye sadakatle hizmet eden görevliden kamuya hizmet eden görevliye geçildi.
Devlet, toplum ve özel sektör arasındaki sözü edilen ilişkiler bağlamında oluşan Kamu Yönetimi Temel İlkeleri/Standartları: Etkinlik Verimlilik Ussallık Profesyonellik Liyakat Kamu yararı (Burada da doğruluk-dürüstlük gibi etik değerler-ilkeler var; ANCAK bunların VURGUSU AZ!)
Günümüzdeki toplumsal, siyasal ve ekonomik sistemlere bakarsak, özellikle 1980’lerden sonra, devlet, toplum ve özel sektör arasında yeni ilişkiler, roller ve dengeler söz konusudur. 20. yüzyıl sonu ve 21. yüzyıl başında yaşanan dönüşüm ile sanayi ötesi bilgi-iletişim-hizmet toplumuna ve küreselleşmeye entegre olmuş, serbest piyasa ağırlıklı bir sisteme sisteme geçildi.
Siyasi açıdan, sürekli katılıma dayalı, insan hakları ağırlıklı liberal demokrasiye yönelik bir model. Hizmet sektöründe çok çeşitli profesyonel iş görenler var olmaya başladı, insan hakları ön plana çıktı; sivil toplum kuruluşları da dahil çok aktörlü örgütlenmeler ve etkinlikler başat hale geldi.
İdari yapı da değişti ve kamu yönetimi açısından yeni işlevler-yöntemler-sorumluluklar söz konusu olmaya başladı: Üretmekten çok düzenleyici ve denetleyici olma; Bizzat yürütmekten çok yetkilendirici olma; Kuralcılıktan çok misyon bağlamında sonuçlara odaklanma; Elitlikten çok katılımcı olma ve ilgili tarafları dikkate alma özelliklerine dayalı bir model oluştu.
Geleneksel yönetim terminolojisine (emir-komuta zinciri, denetim alanı, kademeleşme, hiyerarşik yapı gibi) aşağıdakiler dahil olmuştur: Misyon-Vizyon Stratejik Yönetim Toplam Kalite Yönetimi e-Devlet Proje Yönetimi Değişim Yönetimi Bilgi ve Teknoloji Yönetimi Yaşam kalitesini yükseltmek
Devlet, toplum ve özel sektör arasındaki yukarıdaki ilişkiler bağlamında oluşan Kamu Yönetimi Temel İlkeleri/Standartları: (Etkinlik, Verimlilik, Ussallık, Profesyonellik, Liyakat ve Kamu Yararına ilaveten) (İyi) Yönetişim Paydaşlar (ilgili taraflar) Duyarlılık Saydamlık Hesap verebilirlik Dış denetim Kalite İnsan hakları Eşitlik ve ayrım yapmama Vatandaşa güven ve saygı Vatandaş memnuniyeti Kişisel bütünlük Etiklik Çıkar çatışmasından kaçınmak
SONUÇ: Kamu yönetimi, sadece devleti gözetmek yerine paydaşları da gözetmelidir. İşlemler hakkında bilgi ve hesap vererek saydam olmak durumundadır.
Aynı durum iş dünyası, firmalar ve yöneticiler için de söz konusudur. Yani, karlılık, verimlilik, pazar payını artırmak kadar tüketicilere, çalışanlara, topluma karşı sorumluluk da önemli hale gelmiş, şeffaflık kurumsal yönetimin temel taşlarından olmuştur.
Tüm bu gelişmeler etiği ön plana çıkarmış ve “Etik Yönetim” ve “Etiğin Yönetimi” önemli olgular haline gelmiştir. Bu yeni ilkelerin ve standartların uygulanması yasal düzenlemelerden ziyade etik vurgusu ile mümkün olacaktır. Bu bağlamda, Etik Kodlar Etik Kurullar Etik Eğitim Ombudsman Etikalite(Etik Olgunluk Ölçüm Modeli) Etik Görevliler Etik Zeka Dış Denetim
ETİK YÖNETİM Etik yönetim yasal düzenlemelere gösterdiği saygının yanı sıra etik konulara da duyarlıdır. Etik yönetim anlayışı içinde hissedarlara işletmenin performansı hakkında düzenli bilgi verilir, kendileri ile ilgili düzenlemelerde onlara danışmadan karar alınmaz. Çalışanlara saygı ile yaklaşılır, katılımlarına olanak sağlanır, onlara çeşitli konularda (kişisel gelişim gibi) yardımcı olunur. Müşterilere ürün veya hizmet hakkında her türlü bilginin (garanti şartları dahil) tam olarak verilmesine ve müşterinin koşulsuz tatminine çalışılır. Bu anlayış içinde toplumun önemi kavranmıştır. Yöneticiler “iyi bir vatandaş” olmak için çaba harcar; toplumsal sorunların çözümüne katkıda bulunmak, eğitim, sağlık, sanat ve kültür alanlarında projeler ile toplumsal yaşamı zenginleştirmek üzere aktif bir yaklaşım sergiler.
ETİK YÖNETİM Etik davranan ve sosyal sorumluluk gösteren işletmenin müşteri bağlılığının güçlenmesi, çalışanlarının kuruluşuna sadakatinin kuvvetlenmesi, nitelikli insan kaynağının daha kolay cezbedilmesi, devletin denetim organlarının işletmeye daha olumlu yaklaşması, toplumun ve medyanın işletmeye itibar göstermesi, firmanın rekabet üstünlüğü sağlaması, tüm bunların hissedarların da çıkarlarına uygun düşmesi, işletmeleri ve yöneticileri bu konularda “proaktif” davranmaya yönelterek yeni bir paradigma oluşturmuştur.
ETİK YÖNETİM Bu yeni paradigma çerçevesinde, işletmeler ve yöneticiler için aşağıda örnekleri verilen sosyal sorumluluk alanları ortaya çıkmıştır: • Çevreyi kirletmemekten öte çevreye saygılı olma, doğal kaynakları sağduyulu kullanma (örneğin, geri dönüşüm programları geliştirmek ve uygulamak) • Tüketicinin koşulsuz tatmini (örneğin, garanti süresi, şartları, satış sonrası hizmet bakımından yanıltıcı olmamak) • Ürün/hizmet sorumluluğunu üstlenmek
ETİK YÖNETİM • Çalışanlarına adil davranmak ve kariyerlerini geliştirmelerine yardımcı olmak • Çalışanların aile hayatına saygılı ve yardımcı olmak (örneğin, evlilik sorunları için rehberlik hizmeti sağlamak, anaokulu açmak) • Toplumsal sorunlara duyarlı olmak ve çözümü için katkıda bulunmak (örneğin, aile içi şiddet ile mücadele, engellilere destek olma, gençlere beceriler kazandırılması, toplumun sağlık planlamasına yardımcı olunması) • Kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyerek toplumsal yaşamı zenginleştirmek (örneğin, kütüphanelere, müzelere destek sağlanması)
ETİK ZEKA 20. yüzyılın bizleri ard arda farklı zekâ türleri ile tanıştırmasının ve aslında uzunca bir dönem sadece IQ’ya (soyut zeka) itibar edilmesinin ardından nihayet bu yüzyıl yeni bir zekâ türüne rastladık. Etik Zekâ! 21. yüzyıl liderinin en önemli vasıflarından biri. Geçmişte “okuyan hayvan”, “düşünen hayvan”, “sosyal hayvan” diye adlandırılan insanoğlu, İngiliz stratejist Michael Quinlan sayesinde yeni bir tanım daha buldu: “İnsan, etik hayvandır”!
Günümüzde birçok ülkede birbirinden bağımsız olarak yapılan araştırmaların ortak bulgusu, insani erimenin başlıca nedeni olarak ahlakı işaret ediyor. İnsanın yaratılışından bu yana bilinen, gerek bütün dini inançlarda gerekse evrensel insani değerler arasında baş sırayı alan ahlakın, birey ve toplum üzerindeki çimento görevi azaldıkça, temel bir zihinsel kapasite olarak bu potansiyelin geliştirilmesi etik zeka (MQ-Morality Quotient) adı altında önemli bir inceleme konusu haline gelmiştir.
Etik Zeka – Evrensel insani ilkelerin (Dürüstlük, Sorumluluk, Merhamet, Bağışlama, Tarafsızlık vb.) kendi kişisel değerlerimize, hedeflerimize ve eylemlerimize nasıl uygulanması gerektiğini belirleyen zihinsel kapasitemizdir.
Günümüz insanının mantık kökenli soyut zeka kapasitesinin ve ilişki ve etkileşim kökenli duygusal kapasitesi kadar bunları tamamlayan ve hatta yönlerini belirleyen ahlak kökenli etik zekaya da ihtiyacı vardır. Zira etik duyarlılık/ etik zeka, tüm başarılı organizasyonlardaki yönetici ve çalışanların ortak özellikleri haline gelmeye başlamıştır.
ABD’nin stratejik düşünce kuruluşlarının öncülerinden olan ve 4 yılda bir yayınladığı raporda dünyanın geleceğini tahmin etmeye çalışan NIC (National Inteligence Council), 2008 yılında yayınladığı Global Eğilimler 2025: Dönüşen Bir Dünya (Global Trends 2025: A Transformed World) adlı raporunda, bu dönüşümün ayak seslerinin giderek daha fazla hissedileceğini, gerek insan gerekse insanlığın daha fazla etkileneceğini haber veriyor.
Etik zekanın en önemli göstergesi, bireyin hayatını kendisine değil başkalarına adamasıdır. Yani başkalarının beklenti ve ihtiyaçlarını kendisininkinden daha yukarıda algılaması, hissetmesi ve buna uygun davranmasıdır. Etik kökenli bireysel ihtiyaçların giderilmesi, gerekliliğin de ötesinde zorunlu olmaya başlamıştır.
Yine dönüşüm bağlamında, Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları – örneğin Uluslararası Saydamlık Teşkilatı/Örgütü Yolsuzluk Endeksi Saydamlık Endeksi (Opacity) olgularını görüyoruz.
Tüm bu gelişmeler, yasaların ötesinde ya da henüz yasalarca ele alınmamış ya da alınması pek de pratik olamayabilecek düzenlemeler için Etik Standartlar ve Kurallara ve “Etik Kültüre” ihtiyaç duyulmaktadır. Yasanın bittiği yerde etik devreye girmektedir ve girmelidir. Değişen toplumsal düzen içerisinde yolsuzlukla mücadelede “etiklik” olgusu kullanılmalıdır!
Yolsuzlukla mücadele için: Tekel gücünün azaltılması (örneğin özelleştirme) Takdir yetkisini kullanacakların etik oktanlarının yükseltilmesi (örneğin etik eğitim, etik kodlar) Karar vericilerin hesap verirliğinin artırılması (örneğin saydamlık, etik kurullar, etik kodların uygulanması) gerekir.
Kamu görevlisi ya da iş görenlerin, işlerinde ehil olmalarının yanı sıra, etik duyarlılıklarının da yüksek olması gerekmektedir. Performans değerlendirmeleri de buna göre yapılmalıdır. Etik duyarlılığı oluşturmak/yükseltmek, etik eğitimi ile sağlanabilir.
Yolsuzluğun temeli ya da özü kişisel çıkar gözetmektir Yolsuzluğun temeli ya da özü kişisel çıkar gözetmektir. Her türlü yolsuzluk etik dışıdır, etik ihlali demektir. Çıkar çatışmasından kaçınma, inanç – yaptırım ekseninde olacaktır.Yasal müeyyideler de gereklidir ama, şeffaflık ve süreklilik için “etik” kültür esastır.