BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK Emre ÜTENLER Eskişehir Atatürk Lisesi Coğrafya Öğretmeni
Canlı türleri, yaşamış oldukları toprak, hava, su ve diğer canlı grupları ile birlikte dünya ekosistemini oluşturmaktadır. Biyolojik çeşitlilik, yeryüzünde yaşayan bitki ve hayvan türleri gibi sahip olduğumuz tüm canlı varlıkları kapsar. Dünyada toplam 1.742.000 canlı türünün tanımlandığı ve 4.926.000 canlı türünün bulunabileceği belirtilmektedir.
Yeryüzündeki biyolojik çeşitlilik milyonlarca yıldır var olmakla birlikte zaman içerisinde tür kayıplarının olduğu da bilinmektedir. Bugün geçmişte yaşamış dinozorlar ile diğer bazı bitki ve hayvan türlerini fosillerinden tanıyoruz.
Geçmişte dünya ekosisteminde tür kayıpları olmakla birlikte özellikle yaşadığımız son yüzyılda dünya nüfusunun artması, sanayi ve teknolojideki gelişmeler sonucu ekosistemdeki tür kayıpları oldukça artmıştır. Yapılan araştırmalarda, günümüzdeki tür kayıplarının geçmişe göre 1000 ile 10 000 kez daha yüksek olduğu belirtilmektedir.
Dünya ekosistemindeki tür kayıpları doğrudan bütün canlıların yaşamını etkilemektedir. Ekosistemde her bir tür birbirleri ile karşılıklı ve karmaşık ilişkiler içinde olduğu için bir türün yok olması birbirine bağlı olan türleri de olumsuz yönde etkilemekte ve bu türlerin de yok olmasına neden olmaktadır. Böylece ekosistemin dengesi bozulmaktadır.
Biyolojik çeşitliliği tehdit eden birçok faktör vardır Biyolojik çeşitliliği tehdit eden birçok faktör vardır. Bu faktörler şunlardır: 1- Çayır -mera ve yaylaların aşırı otlatılması 2- Erozyon 3- Anız yakma 4- Makineli tarıma geçme 5- Tarımda düzensiz ve aşırı şekilde zirai ilaç kullanımı 6- Sulak alanların kurutulması 7- Barajlar ve şehirleşme 8- Endüstrileşme, ev ve sanayi artıkları 9- Küresel ısınma 10- Aşırı avlanma ve toplama yapmak
1- Çayır -mera ve yaylaların aşırı otlatılması: Ülkemizin özellikle Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Akdeniz bölgeleri yüksek rakımlı yaylalara sahiptir. Bu yaylalar zengin bir bitki ve hayvan çeşitliliğine sahiptir. Yaylaların aşırı otlatılması bitki örtüsünün yok edilmesine bağlı olarak biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır.
2- Erozyon: Tüm dünyada olduğu gibi biyolojik çeşitliliği azaltan önemli faktörlerin başında toprak erozyonu gelmektedir. Özellikle ülkemizde başta aşırı otlatma ve ormanların yok edilmesi sonucu toprak erozyonu artmakta, bitki çeşitliliği azalmakta ve buna bağlı olarak da hayvan çeşitliliği yok olmaktadır.
3- Anız yakma: Ülkemizde görülen anız yakma sonucu tüm biyolojik çeşitlilik zarar görmekte ve biyolojik denge bozulmaktadır.
4- Makineli tarıma geçme: Geçtiğimiz yüzyılın başlarından itibaren makineli tarıma geçme sonucu işlenebilir arazilerin aşağı yukarı tamamı işlenmiş ve tarıma açılmıştır. Daha önceleri bu şekildeki yaşama alanlarına uyum göstermiş bulunan bitki ve hayvan türleri yaşama alanlarının değişimi sonucu yok olmuşlardır.
5- Tarımda düzensiz ve aşırı şekilde zirai ilaç kullanımı: Tarımda aşırı ve bilinçsiz zirai ilaç kullanımı sonucu zararlı böcekler ilaçlara dayanıklı ırklar geliştirerek nesillerini devam ettirmişler, çok daha hassas yapıya sahip zararsız ve faydalı böcekler ilaçlardan olumsuz etkilenmişler ve nesillerinin yok olması ile karşı karşıya kalmışlardır. Zirai ilaçlar sadece çevreyi kirletmemekte, zehirle bulaşık böcek ve materyalleri yiyen kuşlar gibi diğer canlıların da olumsuz yönde etkilenmelerine sebep olmaktadır. Böylece bilinçsiz ve aşırı zirai ilaç kullanımı ekosistemde zincirleme tür kaybına yol açmaktadır.
6- Sulak alanların kurutulması: Sulak alanlar başta kuşlar olmak üzere bitki, balık, böcek ve diğer birçok canlı türünün yaşama alanlarını oluşturmaktadır. Ayrıca bu tip alanlar yöredeki su akışını da düzenlemektedir. Sulak alanların kurutulması ve yaşama alanlarının değiştirilmesi bu alanlara uyum sağlamış türlerin yok olmasına neden olmaktadır. Bu tip alanlara örnek olarak Samsun’da Kızılırmak Deltası ve Ladik Gölü çevresi verilebilir.
7- Barajlar ve şehirleşme: Geniş alanlara barajların yapılması ve artan dünya nüfusu sonucu büyük şehirlerin oluşturulması sadece bu alanlarda bulunabilen türlerin yok olmasına neden olmaktadır.
8- Endüstrileşme, ev ve sanayi artıkları: Geçtiğimiz yüzyılda artan dünya nüfusu ve sanayileşme sonucu çevre kirliliği ve biyolojik kaynaklar üzerine baskı artmıştır. Asit yağmurları dünya biyolojik çeşitliliğinin büyük bir kısmını barındıran Amazon ve tropikal ormanların yok olmasına ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır. Yine artan dünya nüfusu sonucu daha çok biyolojik kaynak tüketilmekte ve biyolojik çeşitlilik azalmaktadır.
9- Küresel ısınma: Önümüzdeki yıllarda dünya ikliminde sıcaklığın 1.5-4.5°C daha artacağı tahmin edilmektedir. Küresel ısınma daha önceki iklim tipine uyum sağlamış bitki topluluklarında değişime yol açmaktadır. Bitki ve hayvan türleri küresel ısınma sonucu daha yüksek kesimlere doğru bir yayılış göstermektedir. Küresel ısınmadan hayvanlar daha çok etkilenmekte gerek tür popülasyonu gerekse de tür çeşitliliği önemli derecede etkilenmektedir. Küresel ısınmanın canlı türleri üzerine etkisi ayrıntılı şekilde incelenmiştir. Araştırmalar küresel ısınmanın bitki ve hayvan yaşama alanlarında değişime yol açtığını ,türlerin doğal yayılma alanlarının küresel ısınma ile birlikte değiştiğini, bazı türlerin de neslinin yok olduğunu ifade etmektedirler.
10- Aşırı avlanma ve toplama yapmak: Avlanma ilk çağlardan beri insanların gıda temininde önemli bir yöntem olmuştur. Artan dünya nüfusu sonucu avlanan canlı türlerinin sayısı azalmış, bilinçsiz avlanma sonucu bugün birçok hayvanın nesli tükenmiştir. Aynı durum denizdeki canlı türleri için de geçerlidir. Balina, timsah ve balık gibi türlerin aşırı ve bilinçsiz avlanmaları sonucu popülasyonları azalmış, nesillerini devam ettirmeleri tehlike altına girmiştir. Yine tabi floradan bazı tıbbi bitkiler, lale, salep gibi soğanlı bitkilerin aşırı şekilde toplanması ve satılması nesillerinin yok olmasına neden olmuştur. Bu şekildeki bilinçsiz toplamalar ülkemizde büyük tehdit oluşturmaktadır. Yine ülkemizde bulunan kelebek ve diğer bazı böcek türlerinin faunamızdan toplanıp ticaretinin yapılması da bu türlerin neslinin tükenmesine yol açmaktadır.
Siyanürle zehirlenerek öldürülen tilkiler. Kanada’da gelenekselleşen fok avı pardon katliamı
Ülkemizde Konu İle İlgili Alınması Gereken Tedbirler: Ülkemizde biyolojik çeşitliliği tehdit eden en önemli faktörler arasında yer alan erozyonu önlemek için tedbirler alınmalıdır. Çayır, mera ve yaylaların aşırı ve düzensiz otlatılmasının önüne geçilmelidir. Yaylaları kullanan çiftçilerin eğitimine bu yönde ağırlık verilmelidir. Bu şekilde ağır otlatmanın engellenmesi erozyonla mücadeleyi de kolaylaştıracaktır. Ülkemizin bitki ve hayvan türlerinin tamamını belirleyecek şekilde yapılacak bilimsel çalışmalara hız verilmeli, her bölgemizde Doğa Tarihi Müzeleri oluşturulmalı, bu müzelerde çalışacak bilim adamları ve ülkemizde yapılan bu konudaki çalışmaların yardımıyla nesli tehlikedeki türlerle ilgili Kırmızı Listeler hazırlanmalı ve bu türlerle ilgili yapılacak bilimsel çalışmalar desteklenmelidir.
Ülkemizde de batılı ülkelerde olduğu gibi nesli tehlikedeki türlerle ilgili yasa kabul edilmeli ve bu konuda çalışacak ayrı bir teşkilat kurulmalıdır. Türlerin korunmasında sivil toplum kuruluşlarına da büyük görevler düşmektedir. Batılı ülkelerde bu konuda faaliyet gösteren çok sayıda organizasyonlar vardır. Ülkemizde de bu tip organizasyonlar kurulmalı ve teşvik edilmelidir. Ülkemizde farklı bölgelerdeki tabii parkların sayısı artırılmalı, her bölgede gen bankaları, botanik bahçeleri vb. kurumlar oluşturulmalıdır. Ülke genelinde ve yerel olarak faaliyet gösteren yazılı ve görsel medyada konu daha fazla yer almalı, nesli tehlikedeki türlerle ilgili posterler, kartpostallar, pullar, tişörtler ve takvimler hazırlanıp ve dağıtılmadır. Kaynak: Dr. Ümit AVCI ( Ekoloji ve Magazin Dergisi -Sayı:7)