SİVİLTOPLUM NEDİR? Sivil toplum, devletin hüküm ve tasarrufu altında olmayan ve mali gücünü devlet bütçesinden değil kendi üyeleri ve halktan alan, genel olarak devletin de yapması gereken vazifelerin devletin çeşitli nedenlerle görevini tam olarak yerine getiremediği eğitim, sağlık, sosyal alanlar başta olmak üzere çeşitli alanlarda faaliyet gösteren ve hükümetler üzerinde amaçları doğrultusunda baskı grubu oluşturan, genelde kişi toplulukları (Dernek, parti,sendika vs.) ve bazen de mal topluluklarıdır. (Vakıflar)
Sivil toplumun varlığı somut bir şey değildir Sivil toplumun varlığı somut bir şey değildir. Bir toplumun nasıl bir toplum olduğunu anlatır.. Nasıl bir toplum olduğu: Her şeyden önce devlet otoritesinin dışında bir şeyler yapma alışkanlığını edinmiş bir toplum. Her şeyini devletten beklemeyen, onun dışında, ille de onunla düşmanlık halinde değil, ama ondan mümkün olduğunca bağımsız.
Sivil toplum kuruluşları: Toplum yararına çalışan ve bu yönde kamuoyu oluşturan, kâr amacı gütmeyen, sorunların çözümüne katkı sağlayarak çoğulculuk ve katılımcılık kültürünü geliştiren, demokratik işleyişe sahip, bürokratik donanımdan yoksun ve gönüllü bir araya gelen bireylerden oluşan örgütlenmeler” dir. Başka bir tanıma göre ise sivil toplum kuruluşları, “belli toplumsal, kültürel, sanatsal, bilimsel amaç ya da amaçlar çerçevesinde gönüllü olarak bir araya gelen, örgütleşen ve o amaçlar doğrultusunda faaliyette bulunan gerçek ve tüzel kişilerin oluşturdukları, tüzel kişiliği ve sürekliliği olan örgütsel yapılardır.
Dernekler Mevzuatında Tarihsel Süreç
353 sayılı Cemiyetler Kanunu (3 Ağustos 1909) Tarihimizde bilinen ilk Dernekler Kanunudur. Bir çok yönden eksik ve hatta yanlış bile olsa; Balkan Krizi, ekonomik sıkıntılar ve yaşanan savaşlara rağmen Osmanlı Meclis-i Meb’usan’ı tarafından böyle bir kanunun yapılması akademik bir araştırma konusu olacak önem ve özellik arz etmektedir.
Kanun; cemiyetin tanımı, kuruluşu, kurulması yasak cemiyetler, genel kurul, idare heyetinin seçimi, görevleri, üyeler hakkında kayıtlar, uygulanacak cezalar, kamu yararı gibi konuları ihtiva etmesi nedeniyle getirdiği bazı hükümler açısından daha sonra yapılan kanunlara yol göstermiştir.
3512 sayılı Cemiyetler Kanunu (28 Haziran 1936) Kanun metninde; tüzükte yer alması gereken bilgiler, hangi defterlerin tutulacağı, genel kurulun toplanma şekli, toplantı zamanı, görevleri, İdare Heyetinin oluşumu ve seçimi, Cemiyetlerin birlik oluşturabilmeleri, yurtdışında yaşayan vatandaşların cemiyet kurabilmeleri gibi hususlar hakkında ayrıntılı hükümlerin yer alması nedeniyle 353 sayılı kanuna nisbetle oldukça ileri düzeydedir. Kendinden sonra çıkarılan 1630 ve 2908 sayılı kanunlara göre daha esnek ve az sınırlayıcıdır.
1630 sayılı Dernekler Kanunu (22 Kasım 1972) 1961 tarihli Anayasanın kabulünün arkasından ülkemizde daha özgürlükçü bir ortam oluşmuştu. 1968 yılından itibaren çeşitli grupların çatışma noktasına gelmesi, 1971 Muhtırası arkasından kurulan ara dönem hükümetleri tarafından gittikçe artarak kamu düzenini bozduğu iddia edilen gençlik olayları ve siyasal ve sosyal çalkantıların sebepleri arasında gösterilen derneklerin etkinliğine karşı reaksiyoner bir düzenleme olarak çıkarılmıştır.
Dernek kurucularının sayısının arttırılması, sadece gerçek kişilerin dernek kurabilmesi, bazı ad ve işaretlerin derneklerce kullanılamayacağı, ödenecek aidat miktarlarının sınırlandırılması, uluslar arası faaliyet yasağı bu kanunla birlikte hayata geçmiştir.
2908 sayılı Dernekler Kanunu (07 Ekim 1983) 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri harekat sonunda 1630 sayılı kanun da yürürlükten kaldırılarak 2908 sayılı kanun yürürlüğe konuldu. Bu kanun da esas itibariyle reaksiyoner bir kanundu. Kanunun 94 maddeden oluşması, derneklerin bir güvenlik sorunu olarak görülmesinin bir sonucudur. 1630 ve 2908 sayılı Kanunlar derneklerin her hareketini kontrol amacı güttüğü için, bu hükümlerin Evrensel Hukuk açısından bir geriye gidiş olduğunu, Cumhuriyet döneminin ilk Cemiyetler Kanununun daha esnek olduğunu söylemek abartı olmaz.
Yürürlükten kaldırılan 2908 sayılı Dernekler Kanununda; dernek kurma, derneklere üye olma ve derneklerin faaliyetlerine önemli ölçüde yasak ve kısıtlamalar getiren düzenlemelerin bulunması, derneklerin etkin olarak faaliyet göstermelerini ve gelişmelerini engellemiştir. Sendikalar ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının özel kanunlarında hüküm bulunmaması şartıyla, Dernekler Kanununun bazı hükümlerinin bu sivil toplum kuruluşlarına da uygulanması nedeniyle, 2908 sayılı eski Kanunun örgütlenme özgürlüğünü olumsuz olarak etkilediği söylenebilir.
2004 yılına gelindiğinde 5253 sayılı yasa tasarısı mecliste kabul edilerek dernekler açısından önemli bir zihniyet değişimi hayata geçmiştir.
5253 sayılı Dernekler Kanunu (23 Kasım 2004) Bu kanunla Sivil toplum örgütlerinin ve ülke düzeyinde sivil toplum örgütlerine yönelik olarak kamu hizmeti sunan kurumların, sivil toplum örgütleri ile işbirliği içerisinde geliştirilmesi ve güçlendirilmesi kabul görmüş ve STK’ların daha etkin faaliyette bulunabilmeleri için yasal ve kurumsal alanlarda belki de bu alanda Cumhuriyet tarihinin en önemli reformları yapılmıştır.
Devletin sivil toplum örgütlerine bakış açısındaki değişikliğin en açık göstergelerinden birisi yine Derneklere ait iş ve işlemlerin güvenlik birimlerinden alınarak merkezde Dernekler Dairesi Başkanlığına, illerde İl Dernekler Müdürlüğü sorumluluğuna verilmesi, başka bir ifade ile devletin sivil toplumla ilgili konulara artık bir güvenlik problemi olarak bakmadığının göstergesi olmuştur. Bu anlayış değişikliğinin sonucu olarak sivil toplum kuruluşları devletin toplumsal hayatta güvenilir ortakları ve önemli birer toplumsal aktör olarak görülmeye başlanmıştır.
Bu yeni yapılanma ve düzenlemeyle AB uyum sürecinde daha demokratik ve daha etkin bir sivil toplum oluşturmak, sivil toplumun örgütlenmesini teşvik etmek, bu çerçevede derneklerin yurtiçi ve yurtdışı çalışmalarını desteklemek ve geliştirmek, derneklerle ilgili iş ve işlemlerde bürokrasi ve kırtasiyeciliği azaltmak amaçlanmıştır.
Tüm bu çalışma ve çabaların sonunda ulaşılmak istenen hedef; kamunun her kademesiyle stratejik işbirliği içerisinde devletle sivil toplum kuruluşları arasındaki güven bunalımını aşmak, kamu yararına çalışan, AB standartlarına uygun, saygın, güçlü bir sivil toplum anlayışına ve kuruluş yapısına ulaşmak, bürokratik aşamaları basitleştirmek ve azaltmaktır.
Sivil toplum anlayışına uygun olarak derneklerde iç denetim esas altına alınmıştır. Dernek kurma ve üye olma şartları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun hale getirilmiştir. Uygulanan adli ve idari cezalar yeniden düzenlenerek, derneklerin lehine daha çağdaş bir duruma getirilmiştir.
Getirilen Yenilikler 1. Çocuk Dernekleri 2. Temsilcilik 3. İç Denetim 4. Kamu Kurumları ile ortak proje 5. Platform 6. Kolluk Kuvvetlerinin yetkisi 7. Dernek, federasyon ve konfederasyon kuruluşları 8. Genel Kurul ve Hükümet Komiseri 9. Denetleme ve beyanname
10. Dernek kurucularına konulan kısıtlamalar (Memur ve hüküm giymiş kişiler) 11. İdarenin faaliyeti men yetkisi 12. Taşınmaz mallar 13. Uluslar arası faaliyet 14. Yurtdışından alınacak yardımlar 15. Hata ve noksanlıkların giderilmesi (17.Md.) 16. Defterler 17. Cezaların şahsileştirilmesi 18. Bildirim süreleri 19. Gazete İlanları
20. Dernek Alındı Belgeleri 21. Yetki Belgeleri 22. Dernek Lokalleri 23. Ücret 24. Tasfiye