Sosyal Güvenlik Sistemi Toplam sayfa : 27 İpek Özkal Sayan, Kamu Personel Yönetimi, AÜ SBF 2008.
Sosyal Güvenlik Nedir? Sosyal güvenlik, bireylerin ve ailelerin ekonomik ve sosyal risklerle karşılaşmaları durumunda gereksinim duydukları destek ve dayanışmanın, kamu programları aracılığıyla kurumsallaştırılmasıdır. Bu kurumsallaştırılmış sistem ile yüksek gelir gruplarından düşük gelir gruplarına gelir transferi sağlanabildiği gibi nesiller arasında da gelir transferi gerçekleştirilebilir.
Sosyal güvenlik sistemlerinin kurulması ve yaşatılması sosyal devletin temel görevidir. Çünkü; bireylerin ve ailelerin hastalık, analık, iş kazası, meslek hastalığı, malullük, yaşlılık, ölüm, işsizlik ve aile sahibi olma durumunda karşılaşacakları gelir kaybı ve gider artışlarının karşılanması gerekmektedir. Sosyal güvenlik anayasal bir haktır.
Anayasa kişilerin sosyal güvenlik hakkını 60’ıncı maddesinde tanımıştır: “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar”. Keza Anayasa 61’inci maddesinde de özel olarak korunması gereken kimseler hakkında şu hükmü getirmiştir: “Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır. Yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir. Devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur”
EMEKLİLİK HAKLARI (657) Madde 187 - Devlet memurlarının emeklilik ve malullük hallerinde kendilerinin, ölümleri halinde dul ve yetimlerinin sahip bulundukları haklar emeklilik kanunlarıyla düzenlenir. SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı kanunlarına göre emeklilik yaşı kadın için 58, erkek için 60 olarak uygulanmaktadır.
Türkiye’de Sosyal Güvenlik Hizmetleri 1-Kişiyi ve geçindirmekle yükümlü olduğu kişileri, yasayla tanımlanan risklere karşı, zorunlu olarak ödenen primlere dayanan bir sistemle koruyan sosyal sigortalar 2- Muhtaçlık ölçütlerine bağlı olarak prim karşılığı olmaksızın bireye ve aileye yapılan nakit yardımlardan oluşan sosyal yardımlar 3- Muhtaçlık ölçütlerine bağlı olarak bireye-aileye-gruplara sunulan sosyal hizmetler
Sosyal Güvenlikte Reform AKP Hükümetinin 2006 yılında gerçekleştirdiği sosyal güvenlik reformu, 2005 yılında IMF ile yapılan 19.Stand by Anlaşması çerçevesinde gündeme gelmiş ve sosyal güvenlik reformu kredi anlaşmasının koşulları arasına dahil edilmiştir.
Sosyal Güvenlik Sistemindeki dönüşümün bir diğer mimarı Dünya Bankası’dır. Dünya Bankası yapılan değişiklikleri kredi ve hibelerle desteklemektedir. 29 Haziran 2006 tarihinde onaylanan 403 Milyon Euro'luk Program Amaçlı Kamu Sektörü Kalkınma Politikası Kredisi ve DB aracılığıyla Japonya’dan alınan 900.000 Dolar’lık hibenin sosyal güvenlik reformu için kullanılması planlanmıştır.
Sosyal güvenlik Sisteminde Reform Raporu (Beyaz Kitap) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal Güvenlik Kurumu’nun çalışmaları doğrultusunda reforma ilişkin bir kitap yayınlamıştır: Sosyal Güvenlik Reformu: Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform raporu, emeklilik sisteminde yapılması gereken değişiklik önerilerinin gerekçelerini, Dünya Bankası raporlarını referans göstererek üç ana başlık altında sıralamaktadır; 1. Nüfusun yaşlanması 2. Mevcut sistemin yoksulluğa karşı koruyamaması ve bütün nüfusu koruma altına alamaması 3. Sosyal güvenlik kurumlarının finansman açıklarının ekonomik üzerinde olumsuz etkileri
Oysa………. 1. Gelişmiş ülkelerde işgücü piyasasına yansıyan nüfusun yaşlanması olgusu Türkiye açısından geçerli olmayıp tersine, Türkiye’de genç bir nüfus bulunmaktadır ve bu nüfusun işgücüne katılım oranı düşüktür. Türkiye’de işsizlik ve eksik istihdam çok yüksek oranlardadır. Öncelikle ele alınması gereken sorun ise nüfusun sağlık ve eğitim sorunları, çalışma çağındaki nüfusun üretken istihdamının nasıl sağlanacağıdır.
2. Yapılan düzenlemelerle sosyal güvenliğe en çok ihtiyacı olan, gelir düzeyi görece düşük kesimler zorunlu sosyal güvenlik kapsamı dışında bırakılmaktadır. Bunlar: a.Ev hizmetlerinde çalışan yoksul kadınlar b.Tarım ve orman işlerinde süreksiz olarak çalışan topraksız ve az topraklı yoksul köylüler c. Gündelikçi yoksul kentliler d. Yoksul küçük esnaf e.Tarımda geçimlik faaliyette bulunan yoksul köylülerdir. Bu beş grup isteğe bağlı olarak, prim ödemek suretiyle uzun vadeli sigorta kollarına tabi kılınmışlardır.
3.Sosyal güvenlik sisteminin finansman açıklarının arkasında 4 temel neden yatmaktadır: a.Sosyal güvenlik sisteminde devlet katkısının olmaması ve böyle bir sistemin sürdürülebilirliğinin sağlanamaması b. İşgücüne katılım düşüklüğü, işgücü piyasasındaki yüksek kayıtdışılık ve işsizlik c. Emeklilik yaşı, borçlanma yasaları, karşılığında prim alınmayan ödemeler, primlerin toplanamaması, sık sık çıkartılan af yasaları, sistemde biriken kaynakların kamu açıklarının finansmanı için kullanılması gibi konularda sisteme siyasi yaklaşımlar d. Son dönemlerde, sağlıkta hizmet sunumunun ticarileştirilmesi, özelleştirilmesidir.
Sosyal güvenlik sistemine ilişkin hazırlanan dönüşüm: 1-Kurumsal yapıya ilişkin dönüşüm (5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu) 2- Primli sisteme ilişkin dönüşüm (5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu) 3- Tasarı halinde bulunan Sosyal Yardımlar ve Primsiz Ödemeler Kanunu
Tarım işlerinde ücretle çalışanlar Kendi hesabına çalışanlar Sosyal sigortalar sisteminde yapılan düzenlemelerle, Memurlar Ücretliler Tarım işlerinde ücretle çalışanlar Kendi hesabına çalışanlar Tarımda kendi hesabına çalışanlar tek bir kurumsal ve yasal çerçeve altında toplanma yoluna gidilmiştir.
Bu şekilde Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur gibi ayrımlar ortadan kalkacak, tüm emeklilik sistemlerindeki haklar ve yükümlülükler eşitlenecektir. Bu değişiklik, özellikle Emekli Sandığı kapsamında olan kamu emekçileri için ciddi hak kayıplarını beraberinde getirmektedir.
Reformun üç temel özelliği: Birinci ayak olarak fonsuz, tanımlanmış faydaya dayalı, asgari bir aylığı garanti eden kamusal sistemin çok daraltılmış, çok düşük bir aylık verilerek varlığını sürdürmesi; İkinci ayak olarak özel yönetilen, fonlu, tanımlanmış katkıya dayalı, ücrete bağlı bir aylık sağlayan emeklilik sisteminin geliştirilmesi; Üçüncü ayak olarak isteğe bağlı, yine tanımlanmış katkıya dayalı, özel emekliliğin yerleştirilmesi varsayımlarına dayanmaktadır.
Yeni sisteme, sosyal güvenlik yerine “Sosyal Koruma Sistemi” adı verilmiş ve kavram, sosyal güvenlik ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Ancak sosyal güvenlik literatüründe sosyal koruma daha çok primsiz sistemi tanımlamakta ve içerik itibariyle sosyal güvenlikten daha dar bir alanı ifade etmektedir. Sosyal güvenlik sisteminin, “sosyal koruma” olarak adlandırılması, bugün bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak çalışanların mevcut haklarının önemli bir bölümünden gelecekte yararlanamayacakları anlamına gelmektedir.
Yeni oluşturulan “sosyal koruma kurumuna” standart belirleme, veri toplama, mevzuat düzenleme gibi görevler verilmekte, sosyal güvenlik hizmetinin sunumu ise açıkça tanımlanmamaktadır. Düzenleyici devlet özellikleri ile yeniden yapılandırılan kamu kurumlarının akıbeti nedeni ile ilerde sigortacılık hizmetlerinin özel sigorta şirketlerince sunuluyor olması yönündeki kaygıları güçlendirmektedir.
Getirilmek istenen sistem ile sosyal güvenlik, toplumda mümkün olduğunca daha çok kişiye minimum bir gelirin sağlanması ile yükümlü tutulmakta, bunun üzerine de bir imkân sağlanması özel programlara/sigortalara yani bireylere bırakılmaktadır. Kamu ve özel sektörün bir arada toplumun sosyal yönden korunmasını sağlamaları gerektiği düşünülmektedir.
Sosyal güvenlik sisteminde yapılmak istenen değişikliklerin bir diğer önemli hedefi, Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine ödenen emekli maaşı bağlama oranlarının kademeli olarak düşürülmesidir.
Türkiye’de bugün uygulanan sisteme baktığımızda, SSK ve Bağ-Kur emeklileri çalışırken aldıkları maaşın % 65’ini almaktadır. Bu oran Emekli Sandığı’na bağlı emeklilerde % 75’dir. Sadece bu rakamlardan “sosyal güvenlik reformu”nun tüm emeklileri ama özellikle Emekli Sandığı’na bağlı olarak çalışan kamu emekçilerini olumsuz etkileyeceği söylenebilir..
Reform olarak iddia edilen düzenlemenin hedefi, tüm emeklilere çalışırken aldıkları maaşın sadece % 50’sini ödeyen bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmaktır. Bu şekilde yapılacak bir değişikliğin en önemli sonucu, kamu emekçilerini bireysel emeklilik sistemlerine katılmaya zorlamak, böylece kamu emeklilik sistemini işlevsiz kılarak, bireysel emeklilik sistemlerini güçlendirmek olacaktır
Yeni emeklilik sistemlerinin kurulması ve kamusal emeklilik fonlarının bireysel emeklilik şirketleri aracılığıyla mali piyasalara devri, Dünya Bankası ve büyük sermaye gruplarınca talep edilmekle ve hükümet yetkililerince hazırlıkları yapıldığı ifade edilmekle birlikte, bu konuda henüz bir yasa tasarısı mevcut değildir.
Yürürlüğe giren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden önce ''1 gün dahi sigortalı olanlar'' için emeklilik yaşı veya prim ödeme gün sayısında değişiklik olmayacak. 1 Ocak 2007'den itibaren ilk defa sigortalı sayılacaklar için ise emeklilik yaşı 2036'ya kadar değişmeyecek. 2036'dan itibaren emekli olacaklar için ise emeklilik yaşı kademeli olarak artırılacak ve 2048'de kadın ve erkek için 65 yaş olacaktır.
Neden “Mezarda” Emeklilik? 1.1.2036 - 31.12.2037 Kadın: 59, Erkek: 61 1.1.2038 – 31.12.2039 Kadın: 60, Erkek: 62 1.1.2040 – 31.12.2041 Kadın: 61, Erkek: 63 1.1.2042 – 31.12.2043 Kadın: 62, Erkek: 64 1.1.2044 - 31.12.2045 Kadın: 63, Erkek: 65 1.1.2046 – 31.12.2047 Kadın: 64, Erkek: 65 1.1.2048 Kadın: 65, Erkek: 65 *SSK’lıların ise 7200 günü (20 tam yıl) tamamlamaları lazım.