Hazırlayan: Öğr. Gör. Funda YORULMAZ GENEL İŞLETME Hazırlayan: Öğr. Gör. Funda YORULMAZ
İŞLETME KAVRAMI, DİĞER BİLİM DALLARIYLA İLİŞKİLERİ, AMAÇ VE İLKELERİ BÖLÜM 1 İŞLETME KAVRAMI, DİĞER BİLİM DALLARIYLA İLİŞKİLERİ, AMAÇ VE İLKELERİ
İŞLETME KAVRAMI İşletme kavramını çok değişik açılardan tanımlamak olasıdır. Bir işi gerçekleştirmek, bir iş yeri işletmek ya da çalıştırmak eylemi işletme olarak bilinir. En kısa anlatımla ekonomik değer taşıyan mal ya da hizmetin üretildiği veya pazarlandığı ya da her iki eylemin birden yapıldığı kuruluşa işletme denir. Burada mal üretimi ekonomik değer taşıyan somut maddeler için, örneğin; ekmek, makine, elbise gibi ; hizmet üretimi ise banka ve sigorta işleri, avukatlık, danışmanlık gibi işler için kullanılır.
İşletme için ortak ve genel bir tanıma gidilebilir: belirli ölçüde kar elde etmek ya da hizmet yaratmak amacıyla, üretim faktörlerini (sermaye, emek, doğal kaynaklar) bilinçli, uyumlu ve sistemli olarak bir araya getiren ve toplumun gereksinme duyduğu mal ve hizmetleri üreten ya da pazarlayan ekonomik ve sosyal kuruluşlara işletme denir. Bilindiği gibi işletme özde mal ya da hizmet üretimi yapmak amacıyla kurulur ve işletilir.
İŞLETME GİRDİLERİ İşletmenin üretim sürecini gerçekleştirerek tüketicilerine mal ve hizmet sunabilmesi için işletme dışından belirli girdiler sağlaması gerekir. Söz konusu girdiler içinde en önemlisi sermayedir. Bu kavram işletmeye giren fiziksel değer ile parasal varlığı ifade eder. İşletmenin ekonomik gücü genellikle sermayesi ile ölçülür. Bir bakıma işletmenin sahip olduğu tüm ekonomik varlıklar sermaye olarak tanımlanabilir. İşletme kuruluşundan işleyişine kadar her zaman sermaye gereksinme duyar ve üretim sürecinin en önemli faktörü olarak kabul edilir.
İşletme girdileri içinde yer alan bir diğer faktör olarak doğal kaynaklardan söz edilebilir. Özellikle işletmenin hammadde gereksinmesini doğal kaynaklarla karşılaması gerekir. Örneğin; arsa, arazi, orman , maden, petrol, su vs. gibi kaynaklardan işleme iş koluna göre değişen ölçülerde yararlanır. İşletme girdileri arasında en ilginç faktörü insan gücü (emek faktörü) oluşturur. İnsan işletmenin hem amacı, hem de aracı olarak rol oynar. İşletmeyi kuran, yöneten, kararlar alan, orada çalışan insandır. Bu nedenle tüm teknolojik gelişmelere ve otomasyona kaşın, işletmenin en değerli girdisi olarak insan kabul edilir.
İŞLETME ÇIKTILARI Bir üretim sürecine geçebilmek için gerekli işletme girdileri sağlandıktan sonra bunlar planlanan ve amaçlanan biçimde uyumlu ve bilinçli olarak bir araya getirilir. Ancak işletme bunu yaparken ekonomik davranmak, etkin ve verimli çalışmak zorundadır. Kuşkusuz burada önemli konu planlı çalışmaktır. Üretim sürecini akışı, girdilerin bilinçli bileşimi, kararların etkin, yerinde ve zamanında alınması ve üretilen mal ve hizmetlerin en kısa ve en iyi yoldan tüketicilere sunulması gibi aşamalarda özenle hazırlanan plana gereksinme duyulur.
Öte yandan işletmenin gerçekleştirildiği üretim süreci sonunda elde edilen bir başka çıktı olarak bilgi ve deneyimden söz edilebilir. Üretim mal ve hizmetlerin kalitesi, kapasitesi, maliyeti, üretim sürecinin planlanması ve gerçekleştirilmesi gibi konularda bir çıktı olarak elde edilen ve hiçbir yoldan kolaylıkla sağlanamayacak bilgi ve deneyim birikimine ulaşılır. Bunları elde eden yöneticiler geçmiş dönemin başarı ya da başarısızlıklarını, nedenlerini daha açık bir biçimde görme ve daha sonraki dönemlerde noksanlıkları giderme şansına sahip olurlar. işletme çıktıları, işletmenin kar, büyüme, tüketiciye ve topluma hizmet gibi amaçlarını gerçekleştirmeyi sağlar.
İŞLETMENİN YAPISAL ÖZELLİKLERİ İşletme bir ekonomik kuruluştur: işletme üretim faktörlerini (sermaye, doğal kaynaklar ve emek) bilinçli, yararlı ve uyumlu olarak bir araya getirerek ortaya mal ve hizmet ürünü koyan ekonomik kuruluşlardır. Sermaye fiziki değerleri, emek insan gücünü ve doğal kaynaklar toprak, orman, maden gibi yer altı ve yer üstü zenginlikleri ifade eder. İşletme dinamik bir kuruluştur: statik anlamda işletme denilince bir fabrika, bir ticarethane gibi işyeri ya da teknik bir ünite akla gelir. Dinlenmek anlamda işletme ise, üretim sürecinin gerçekleştiği, ortaya bir mal ya da hizmetin çıkarıldığı yer olarak tanımlanabilir.
İşletme bağımsız bir kuruluştur: bir diğer yaklaşım içinde işletme bağımsız, finansal ve yönetsel özerkliğe sahip kuruluş olarak tanımlanır. Ancak işletmeler çağın rekabetçi koşulları içinde varlıklarını sürdürmek için bazen diğer işletmelerle ekonomik, finansal ve yönetsel anlaşma ve birleşmelere gidilebilir ve böylelikle bağımsızlıklarını geçici ya da sürekli olarak kaybedebilirler. İşletme sosyal bir kuruluştur. İşletmelerin en tipik özelliklerinden biride topluma dönük, toplum gereksinmelerini karşılayacak üretim eylemlerine girişmeleridir. Bu yapı içinde işletmeyi çoğu kez kar elde etmek amacıyla yola çıkan ekonomik bir ünite olduğu kadar aynı zamanda topluma hizmet sunan sosyal bir ünite olarak da görmek gerekir.
İŞLETMECİLİKTE BİLİMSEL YÖNETİM SÜRECİ Endüstri devriminden sonra ortaya çıkan yönetim sorunlarına ışık tutacak nitelikte bir gelişmenin öncülüğünü yapan Frederik Winslow Taylor (1856-1919) yaşadığı çağın en büyük işletmecisi olarak kabul edilir. Birçok fabrikada işçi ve usta başı olarak çalışan Taylor, 1883’te mühendislik diploması aldıktan sonra Amerika da bilimsel yönden yönetim alanında birçok çalışma ve araştırma yapmıştır: Özellikle ‘İşletmelerde Bilimsel Yönetim’ adlı yapıtında şu noktalara değindiğini izliyoruz: Bir dizi basit deneyler yoluyla iş sırasında yapılan savurganlıkları kanıtlamak, Sorunların çözümünü olağanüstü insanlarda değil, düzenli bir yönetim anlayışında aramak, En iyi yönetim kurallara, yasalara ve doğru belirlenen ilkelere dayandığını göstermek.
İŞLETMECİLİĞİN DİĞER BİLİM DALLARIYLA İLİŞKİLERİ Bir ülkenin ekonomik ve toplumsal yapısının adeta çekirdeğini oluşturan işletmelerin giderek önem kazanması, işletmeciliğin bir bilim dalı olarak gelişmesine ve diğer bilim dallarıyla yakın ilişkiler içine girmesine neden olmuştur. Bu ilişkiler içinde özellikle ekonomi, davranış bilimi, hukuk, matematik ve istatistik gibi bilim dalları ve ayrıca çağdaş bir gelişmenin ürünü olarak bilgisayardan söz edilebilir.
İŞLETME VE İKTİSAT İşletmecilik, ekonomi bilim dalının bir parçasıdır. Ekonomi bilimi, ekonomik hayatı bir bütün olarak ele alır, ekonomik gelişme, kalkınma, fiyat oluşumu, enflasyon, para-kredi politikasının düzenlenmesi, gelir dağılımı, istihdam gibi konuları ve sorunları ülke düzeyinde inceler. İşletme bilimi ise, bir işletmenin kuruluşundan gelişimine kadar her aşamada rasyonellik, verimlilik ve karlılık ilkeleri doğrultusunda üretim-pazarlama eylemlerini en iyi şekilde yerine getirebilme ve işletmeyi en iyi biçimde yönetebilme yollarını araştırır, karşılaşılan sorunlara çözümler arar. Bu nitelikleri ile sağlıklı ve verimli çalışan işletmeler sağlıklı bir ekonomik yapının da temel taşlarını oluştururlar.
İŞLETME VE DAVRANIŞ BİLİMLERİ Ekonominin çekirdeğini işletme, işletmenin çekirdeğini ise insan oluşturur. Bu nedenle insan unsurunun işletme içindeki yerini ve önemini çok iyi bilmek gerekir. Davranış bilimleri insanın çeşitli özelliklerini sosyolojik, psikolojik ve antropolojik açıdan ele alır ve çeşitli deney, gözlem ve analiz yoluyla insanı tanımaya çalışır. İnsan, işletmeyi kuran, onu yöneten, orada çalışan ve onun ürettiği mal ve hizmetleri satın alan kişidir. Görüldüğü gibi insan olmadan bir işletmenin varlığından, üretim gücünden ve ürettiğini satarak varlığını sürdürmesinden söz edilemez. O halde insan işletmenin en değerli varlığıdır.
İŞLETME VE HUKUK Toplumsal ve ekonomik düzeni sağlamak amacıyla yasalar, tüzük, yönetmelik ve diğer yazılı olan ve olmayan kurallar geliştirilmiştir. Bu hukuksal düzen kuşkusuz toplumun bir parçası olan işletmeleri de yakından ilgilendirir ve etkiler. İşletme kuruluş formalitelerini yasal düzenlemeler içinde yerine getirir, belirli sınırlar içinde çalışır, hak ve sorumluluklarını gözetler. İş Yasası, Borçlar Yasası, Medeni Yasa, Ticaret Yasası, Vergi Yasaları gibi çeşitli yasalardan etkilenen işletme ile hukuk arasındaki ilişkiler süreklilik taşır. Böylelikle işletmenin devlete, özel kişi ve kuruluşlara karşı yasaklayıcı, düzenleyici, özendirici, kural ve önlemlerden bilgi sahibi olması ve yasalara uygun hareket etmesi sağlanır.
İŞLETME VE MATEMETİK İşletmede doğru ve zamanında karar alabilmek için matematik ve istatistikten geniş ölçüde yararlanılır. Fiyat, faiz, stok, üretim, iş gören sayıları gibi sürekli değişikliklerin yakından izlenmesi ve karşılaşılan sorunların çözümü için yöneylem araştırması gibi sayısal yöntemlere sıkça başvurulur. İşletme yöneticileri bir geminin kaptanı gibi ileriyi daha berrak görebilmek için bu gibi bilimsel verileri kullanmak zorundadırlar. Örneğin; doğrusal programlama tekniğinden ve olasılık hesaplarından yararlanılır. Ayrıca işletmede etkili bir denetim sisteminin kurulmasında, işletmenin hangi noktada bulunduğunun araştırılmasında ve gelecekle ilgili gözlem ve analizlerin yapılmasında matematik ve istatistiksel yöntemler geniş ölçüde kullanılır.
İŞLETMEDE YÖNETİM BİLGİ SİSTEMLERİ Yönetim bilgi sistemleri: karar alan kişilere gerekli olan bilgiyi hızlı ve doğru olarak toplayan, analiz eden, sonuçları rapor eden ve bilgiyi saklayan sistemlerdir. Yönetim bilgi sisteminde üç temel unsur vardır. Birinci unsur; bilginin toplanması, analizi ve yorumunu yapan insan unsurudur. İkinci unsur; bilginin düzenlenmesi, ihtiyaç duyulmasında ve saklanmasında rol oynayan bilgisayar unsurudur. Üçüncü unsur ise; bu süreç içerisinde neyin nasıl yapılacağı konusunda kılavuzluk görevi üstlenen prosedürlerdir.
Yönetim bilgi sistemleri işlevsel olarak alt sistemler halinde kullanılır. En çok kullanılan bilgi sistemleri dört grupta toplanabilir: PAZARLAMA BİLGİ SİSTEMLERİ: Mevcut ve potansiyel müşteri ihtiyaçlarına ilişkin bilgi toplanması, müşteri istek ve tercihlerinin tanımlanması, ürün planlama ve tanıtımlarıyla ilgili kararların alınması konularında pazarlama yöneticilerine gereksinme duyulan bilgi sunulur.
Bu bilgiler şöyle özetlenebilir: Satışların planlanması Satış başarısının izlenmesi Reklam ve promosyon yöntemlerinin seçimi ve sonuçların değerlendirilmesi Marka ve ürün planlarının yapılması ve sonuçların izlenmesi Kısa ve uzun vadeli satış tahminlerinin yapılması Pazara ilişkin verilerin toplanması ve analizi.
İNSAN KAYNAKLARI BİLGİ SİSTEMLERİ: Firmanın insan kaynaklarıyla ilgili bilgileri toplayan, analiz eden, ihtiyaç sahiplerini aktaran ve bilgileri saklayan sistemlerdir. İnsan kaynaklarına ilişkin bilgiler şöyle özetlenebilir: Mevcut personel yaşı, cinsiyeti, pozisyonu, becerileri, eğitimi gibi kişisel bilgiler Personelin devamlılık oranları Personelin performans değerlemesi Rakip işletmelerde insan kaynaklarına ilişkin bilgiler Başvuru yapan adayların c.v. bilgileri Sendikalarla yapılan toplu sözleşme bilgileri
MUHASEBE VE FİNANS BİLGİ SİSTEMLERİ: Muhasebe ve finansla ilgili bilgilerin sağlanması, analizi, ilgili yöneticilere sunulması ve saklanmasıyla ilgilidir. Bu bilgiler şöyle özetlenebilir: Borç-alacak hesapları Ücret bordroları Bütçeler Finansal tablolar Satış gelirleri Giderler vs.
ÜRETİM BİLGİ SİSTEMLERİ: Bu bilgi sistemleri ise kısaca şöyle sıralanabilir: Fabrika yeri seçimi Üretim planlaması Hammadde kaynakları Stok bilgileri Ürün raporları Makine ve araç gereç listeleri vs.
İŞLETMEDE İZLENEN AMAÇLAR İşletmeler yapılarına, kuruluş nedenlerine, içinde bulundukları ekonomik düzenin koşullarına, yönetim anlayışlarına ve buna benzer diğer etkenlere bağlı olarak farklı amaçlar güdebilir. Kar etmek Topluma hizmet Büyümek ve gelişmek Tüketicilere hizmet
İŞLETMECİLİK TEMEL İLKELERİ İşletme, kuruluşundan başlayarak her türlü yatırım kararlarında, harcamalarında ve yönetsel uygulamalarda son derece titiz davranmak ve belirli ilkeleri izlemek zorundadır. İşletmeleri böylesine titiz ve özenli çalışmaya iten en önemli neden piyasanın inatçı ve ezici rekabet koşullarıdır. Varlıklarını sürdürebilmek ve daha ileriye gidebilmek için her işletme belirli ilkelere ve denenmiş kurallara uymak zorundadır. Bu ilkeler işletmenin değişse bile kolay kolay değişmezler. Bir bakıma işletmecilik ilkeleri evrensel ve çok boyutludur. Örneğin; kar amacını ön planda tutan bir işletme ya da toplumsal hizmeti birinci planda öngören işletme için söz konusu ilkelerin önemi pek değişmez.
VERİMLİLİK Verimlilik, üretim faaliyetlerinden elde edilen çıktının fiziki miktarının bu üretim faaliyetine konan girdilerin (üretim faktörlerinin) fiziki miktarına oranıdır. Verimlilik, bir işletmede kaynakların ne ölçüde etkili kullanıldığını gösteren bir ölçüdür. Verimliliği ölçme nedenleri; üretimi yakından izlemek, sapmalar varsa düzeltmek, zamandan, hammadde ve malzemeden artırımı sağlamak, maliyeti düşürmek ve üretilen miktarı arttırmaktır.
Bir işletmede verimlilik artışı aşağıdaki koşulların varlığı halinde söz konusudur: Aynı miktarda girdi için çıktı miktarının artırılması Aynı miktarda çıktı için girdi miktarının azaltılması Girdi miktarı azaltılırken, çıktı miktarının artırılması Çıktı miktarındaki artışın girdi miktarındaki artıştan hızlı artması Çıktı miktarındaki azalmanın, girdi miktarındaki azalmadan yavaş olması.
İşletmenin rekabet gücünü arttırmak için bütün işletme birimlerinde verimlilik anlayışını yaygınlaştırmak gerekir. Verimliliğin arttırılabilmesi için şunlar yapılmalıdır: Makineleşmeyi artırmak İleri teknolojiyi kullanmak Standardizasyon sağlamak Yeterli hammadde sağlamak Fire ve hurdaları azaltmak Taşımacılığı kolaylaştırmak Ergonomik koşullar sağlamak İş etüdü yapmak Makine duruşlarını azaltmak Düzenli bakım yapmak İşyeri düzeni oluşturmak Eğitim olanaklarını artırmak İletişimi geliştirmek
EKONOMİKLİK Ekonomiklik, toplam satış tutarının üretimin maliyet giderleri tutarına oranıdır. İşletmede maliyet giderlerinin düşük olması veya bu maliyet giderleriyle sağlanan mal veya hizmetin satış tutarının yüksek olması ekonomiklik oranını yükseltir.
KARLILIK Karlılık, belirli bir dönem içinde elde edilen karın o dönemde işletmede kullanılan sermayeye oranıdır. Bu oranın yüksekliği işletme başarısını yansıtır. Bu amaçla üretim miktarı ve satış fiyatının yüksek tutulması, buna karşılık üretimin maliyet giderleri ve sermayenin düşük olması gerekir. Öz sermaye: bir işletmenin sahip olduğu varlıklar toplamıdır. Öz sermayeyi bulmak için varsa işletmenin borçlarını toplam sermayeden düşmek gerekir. Net kar ise bir işletmenin belirli bir dönemde elde ettiği toplam gelirlerden tüm giderler ve vergiler düşüldükten sonra geriye kalan olumlu farkı ifade eder. Finansal karlılığa öz sermaye karlılığı da denir. Brüt kar: toplam gelirden tüm gider ve vergilerin düşülmediği andaki kardır. Toplam sermaye ise öz ve yabancı sermaye toplamıdır. Ekonomik karlılığa toplam sermaye karlılığı da denir.
TOPLAM KALİTE Müşteri beklentilerine uygun olarak bir mal veya hizmeti rakip firmalara göre daha iyi, daha ucuz ve daha güvenli biçimde üretmek ve müşterilere sunmak demektir. Toplam kalite, satış öncesi hammadde girişinden, süreçlerin en iyi şekilde işlemesinden başlayıp yan sanayi ve tedarikçileri (firmaya mal verenleri) de kapsamına alan ve satış sonrası hizmetleri de içeren faaliyetler bütünüdür. Temel amaç yüksek verimlilik, yüksek kalite, fakat düşük maliyetle üretimi gerçekleştirmek ve sağlanan uzun dönemli müşteri memnuniyeti sayesinde rekabet gücünü arttırmaktır.
İŞLETMENİN SORUMLULUKLARI BÖLÜM 2 İŞLETMENİN SORUMLULUKLARI
İşletmeler toplumun çeşitli kesitleriyle sürekli ve düzenli ilişkiler içinde bulunurlar ve bu kesitlerden hem etkilenir, hem de onları etkilerler. Bu etkileşim süreci, işletmenin yapısına, büyüklüğüne, faaliyet gösterdiği alana göre farklı düzeylerde olabilir. Ancak işletmeler varlıklarını borçlu oldukları çeşitli çevre kuruluşlarına ve kişilere karşı ödemeleri gereken borç ve sorumlulukları vardır. Çünkü yaşamlarını bu kuruluşlara borçludurlar ve onların sayesinde gelişme ve büyüme şansına sahiptirler. Bu nedenle, bir bakıma her biri birer çıkar grubu olan bu kişi ve kuruluşlara karşı dengeli bir işletme politikasının izlenmesi gerekir.
İŞVERENE KARŞI SORUMLULUKLAR İşveren ya da işletmeye sermaye getiren kişiler (ortaklar) kendi açılarından koydukları sermayenin getirisi olarak en yüksek oranda kar elde etmeyi amaçlarlar. Bu kazançlarla bir yandan kendi yaşam düzeylerini yükseltirken. Öte yandan yeni yatırımlara girişebilirler. İşveren açısından kendisine en iyi kazancı sağlayan işletme en iyi işletmedir. Ortaklarına yeterli kar sağlamayan işletmeden pay sahipleri paylarını geri çekebilirler. En azından işletme yaşamının sona ermesi demek olan böyle bir baskı altında bile işletmenin karlı ve ekonomik çalışmak zorunluluğunu duyması gerekir.
TEDARİKÇİLERE KARŞI SORUMLULUKLAR İşletmeler, genellikle aynı endüstri içindeki diğer işletmelerden veya ikame mal ve hizmetler sunan diğer endüstrilerdeki işletmelerden gelen rekabetle karşı karşıyadır. İşletmeler arası yarışma, malda, fiyatta, kalitede, satış koşullarında, dağıtım ve satış çabalarında olabilir. Onun için işletme yöneticisinin işletmenin içinde bulunduğu endüstrinin maliyet yapısını, fiyatlama politikasını, genel satış çabalarına ilişkin uygulamalarını ve kendi planlarına etki edebilecek diğer konuları incelemek zorundadır. Öte yandan, işletmeler üretim için gerekli malzeme, yarı işlenmiş madde, hammadde, araç gereç gibi çeşitli ihtiyaçlarını tedarikçi denilen firmalardan karşılaşırlar. Mal veya hizmet satın aldıkları bu kuruluşlarla düzenli ve sürekli ilişkiler kurarlar.
ÇALIŞANLARA KARŞI SORUMLULUKLAR Bir işletmede çalışanlar arasında olumlu ve uyumlu ilişkiler kurulur, bilinçli bir iş bölümü yapılır, iş birliği sağlanır ve özellikle işletmede sosyal bir bütünlük gerçekleştirilirse , öyle bir kuruluşta üretim artışları ve verimlilik sağlanacağı gibi aynı zamanda iş görenlerin düşünce, duygu, işletmeye özgü gelenek ve kurallarda birleşme, anlaşma ve çalışma mutluluğu da sağlanmış olur. İş gören her şeyden önce bir insandır. İşletmeye her gün gelirken emeğinin yanında kendi düşünce , özlem , tutku ve duygularını da kendisiyle birlikte getirmektedir. Yönetici, iş göreni bir araç gibi , bir makinanın parçası gibi göremez. İnsanın fiziksel gücü ve yönü kadar düşünsel , ruhsal ve duygusal gücü ve yönü de vardır. Üstelik davranışları ,olaylar karşısında etki ve tepkileri çoğu kez duygusaldır.
TÜKETİCİYE KARŞI SORUMLULUKLAR İşletmenin üretim ve pazarlama amaçları dengede yürür. Bir işletmenin varlığını koruması için ürettiği mal ve hizmetleri tüketicilere sunması gerekir. Ancak tüketiciler üretim için üretim yapan işletmelere değil, toplum için üretim yapan işletmelere saygı ve ilgi duyar. Tüketicilerin gereksinmelerini karşılayan mal ve hizmetin sunulmasında yeterli değildir. Bu ürünlerin ucuz ve kaliteli olması bir tüketici beklentisidir. Artık işletmeler tüketicilere daha iyi anlamaya çalışmalı ve birazda yaptıkları işe tüketicinin görüş açısından bakmalıdırlar. Tüketicinin korunması bir maliyet yükü olarak değil piyasada işletmeye rekabet üstünlüğü sağlayacak bir kar fırsatı olarak değerlendirilmelidirler.
DEVLETE KARŞI SORUMLULUKLAR İşletmenin kamu çevresiyle de yakın ilişkileri vardır. Bu ilişkilerin başında vergi ilişkileri gelir. Devlet kendi organları aracılığı ile belirli dönemlerin sonunda işletmelerin elde ettiği kazançların bir bölümünü vergi olarak alır. İşletmeler her zaman istekli olmasa da devlete vergi vermek zorundadırlar. Bu bir ulusal ve toplumsal görevdir. Öte yandan işletme kurulurken ya da büyüme kararı aldığında bazı kamusal kuruluşlarda belirli işlemler yaptırmak zorundadır. Örneğin; yatırım indirimlerinden ve gümrük vergilerinden yararlanmak isteyen işletmeler , kurulurken hazırladıkları fizibilite raporlarını Devlet Planlama Teşkilatına sunarak onay almak zorundadırlar. Ayrıca devlet , işletmelerin ürettiği bir çok mal ve hizmetin tüketicisi ya da işletmelere çeşitli hammadde ve malzemenin satıcısı durumunda olabilir. Bütün bu özellikler , işletmeler ile kamu kuruluşları arasında oldukça yoğun ilişkiler bulunduğunu gösterir.
TOPLUMA KARŞI SORUMLULUKLAR İşletmeler topluma katkı sağlayan projelere sponsorluk yaparak sosyal sorumluluklarını yerine getirebilir. Bu katkılar sağlık, kültür, eğitim veya sanat alanlarında olabilmekte, bu tür katkılar sağlandığında ise, reklam ve halkla ilişkiler adına da firma kendi açısından olumlu imaj yaratmış olmaktadır. Toplumla ve çevreyle bütünleşmiş bir işletme uzun vadede büyüme ve gelişme yönünde olumlu adım atmış sayılır. Ayrıca , işletme üretim atıklarının çevre kirlenmesini önlemek amacıyla arıtma tesisleri kurabilir ya da atıkların yeniden değerlendirilmesini sağlayabilir. Bunun dışında gürültü ve görüntü kirliliği konusunda da önlemler almak sosyal bir sorumluluk gereğidir.
BÖLÜM 3 GİRİŞİMCİLİK
GİRİŞİMCİLİĞİN TANIMI, ÖNEMİ VE GELİŞİMİ Girişimci, ihtiyaçları karşılamak üzere iktisadi mal ve hizmet üretiminin gerçekleştirilmesi için üretim faktörlerini bir araya getiren kişi olarak tanımlanabilir. Girişimciyi diğer insanlardan ayıran bazı temel özellikler vardır. Bunlar; kaynaklar hakkında ön göründe bulunmak, yapılacak olan işi planlamak , gerekli olan tüm kaynakları sağlamak ve girdileri işleyip tüketicilere sunma becerisini karlılık sağlayarak gerçekleştirmektir.
Girişimcilik tanımında yenilik vardır ve bu yenilik mevcut kaynakların yeni bir birleşimini ifade eder. Genellikle 5 çeşit girişimci davranışı vardır: Yeni bir malın ya da servisin üretimi Yeni üretim metodunu geliştirilmesi Yeni bir pazarın oluşturulması Yeni bir hammadde kaynağının bulunması Endüstrinin yeniden yapılandırılması
Girişimcilik, hemen her endüstri dalında önemlidir Girişimcilik, hemen her endüstri dalında önemlidir. Girişimciliğin önemini, özellikle 3 alan için vurgulamak mümkündür. Bunlar; Yenilikçilik-icatçılık Yeni işletmelerin doğması büyümesi, Yeni iş alanları yaratmadır.
GİRİŞİMCİLERİN ÖZELLİKLERİ Başarılı girişimcilerin ortak özellikleri şöyle sıralanabilir; Kabul edilebilir riskleri göze alan kişidir, gereksiz risklere atılmaz zira o bir kumarbaz değildir. Kararlıdır, ne istediğini bilir. Çok yönlüdür. İş bitiricidir. Kendine güvenir, eksikliklerini görür. Tavizsizdir, işlerin zamanında ve doğru yapılmasını ister. Değişiklikleri benimseyebilen kimsedir.
Büyük girişimciler; yanlışları, eksiklikleri ve dünyaya uygun olmayanları görerek, düzeltmek, tamir etmek, boşlukları doldurmak ve yenilik meydana getirmek için çalışmaktadırlar. O halde girişimci kimliğine sahip kimselerin bazı sorumluluk ve görevleri de vardır. Bunları aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür: Bir iş düşüncesine hayata geçirerek üretim ve pazarlama yapmak, Başkalarının göremediği fırsatlardan yararlanmak, İleri teknolojiyi kullanarak yüksek kalitede ürünler üretmek, Yeni tedarik kaynakları bulmak, İstihdam artışına katkı sağlamak,
GİRİŞİMCİ VE YÖNETİCİ FARKLILIKLARI Yöneticilik, girişimcilik ile karşılaştırılmamalıdır. Girişimciliğin en önemli özelliklerinden biri risk alabilmek, risk taşımak yani kar veya zararın sahibi olmaktır. Yönetici ise işletmeyi girişimci adına çalıştırma sorumluluğu olan kişidir, yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkan riske katlanmaz. Yönetici, riskleri en aza indirgemeye çalışırken, girişimci bu konuda çok daha atılgandır.
Yönetici ile girişimci arasındaki diğer farklarda şu şekilde sıralanabilir: Girişimci değişikliklerle başarı sağlarken, yönetici tam olarak statükoya bağlıdır. Girişimci olaylardaki fırsatları tam olarak yakalarken yönetici hep problemleri görür. Girişimci daha çok kontrole, yönetici ise düzene önem verir. Yönetici bir ‘ev’ yapıp sonuna kadar orada yaşarken, girişimci ‘evi’ inşa eder ve anında bir sonraki planlamaya başlar. Girişimci yöneticinin sıraya sokacağı, düzenleyeceği şeyleri yaratır. Yönetici olmazsa işler yürümez, girişimci olmazsa da yenilik olmaz. Yöneticilik ile girişimcilik farklı kavramlar olmasına rağmen aynı kişi de birleşmeleri de söz konusu olabilir.
GİRİŞİMCİLİK FİKRİNİN GELİŞMESİ VE GİRİŞİMCİLİK SÜRECİ Girişimci, çok önemsiz durumları çok önemli fırsatlara çevirebilen kişidir. Bu nedenle, bu alandaki başarı, kişilerin girişimci bir ruha sahip olmalarıyla yakından ilişkilidir. Girişimci ruh başkalarıyla olan ilişkilerde, girişimciyi ele almak veya duruma hakim olma ve şartları kendi lehine çevirebilme eğilimidir. Bir girişimciyi başarıya ya da başarısızlığa götüren faktör, bu farklılıktan kaynaklanmaktadır. Buna göre, girişimcilik ruhunu 4 başlık altında incelemek mümkündür.
YENİ FİKİRLER ÜRETME: Başarılı bir girişimcinin karakteristik özelliklerinin başında, yeni fikirler üretme yeteneği gelir. Bu, piyasanın ve toplumun ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak, akılcı hedefler belirleme ve bunları yaratıcı biçimde geliştirme ya da uyarlama özelliğiyle bağlantılıdır. Bugün gelişmiş ülkelerde, yeni fikirler üretmek amacıyla ‘beyin fırtınası’ denen yöntemler uygulanmaktadır.
SENTEZ YAPMA: Bazen birbirini tamamlayan birçok görüş bir araya getirilerek, bunlar üzerinde senteze ulaşılır. Girişimci bu yeteneğe de sahip olabilir.
ÜRÜN/HİZMET GELİŞTİRME: Bu çalışmalar, daha önceden bilinen alanlara yönelik olabileceği gibi, ilk defa piyasaya sunulacak ürün ve hizmetler için de geçerli olabilir. Bu noktada, Ar-Ge çalışmalarına önem verilmelidir.
ÜRÜN/HİZMET PAZARLAMA: Başarılı pazarlama stratejisine sahip olmayan girişimler, ne kadar kaliteli ürün üretirlerse üretsinler ve ne kadar fazla üretimde bulunurlarsa bulunsunlar, üretimlerine/hizmetlerine alıcı bulamadıktan sonra bu hiçbir şey ifade etmeyecektir. Bu nedenle, girişimler için günümüzdeki en önemli faaliyet alanı, pazarlama ve reklamla ilgili çalışmalardır. Girişimcilik bir yaratıcılık sürecidir. Bu süreç aşağıdaki şekilde özetlenebilir: Fırsatları görme ve değerlendirme İş planı geliştirme Rekabet yapısı Kaynak gerekleri Girişimi yönetme
GİRİŞİMCİLİĞİN GELİŞMESİNİ ENGELLEYEN UNSURLAR Girişimcilerde bulunması gereken niteliklerin yanında, Türkiye’de girişimciliğin yeterince gelişmesini engelleyen bir takım unsurlar da bulunmaktadır. Bu unsurlar, aşağıda yer almaktadır. Sosyal Çevre: Bireyin aile ve sosyal çevresinden edindiği kültür ve görgü gibi normlar tüm hayatı boyunca kendisini etkilemektedir. Bireyler özgür olduğu ve fikirlerini özgürce ifade edebildikleri ölçüde girişimciliğin temel unsuru olan yenilik yapma konusunda olabilirler.
İşletme Sahiplerinin Teknik Kökenli Olması: Üretim konusunda çok yetenekli olan girişimci, piyasaya yönelik olarak düşünme, değerlendirme ve finansman konularında yeterince başarılı olamamaktadır. Fizibilite (uygulanabilirlik)Çalışmalarının yetersizliği: fizibilite raporu, devletten teşvik alabilmek için yapılması gereken bir bürokratik işlem olarak değerlendirilmektedir. Oysaki devlet, yalnızca yatırımı karlılık yönünden değil, kendi koyduğu yatırımı ihracata yönelik olup olmadığı ve geri kalmış bölgelerin kalkınmasına katkı sağlayıp sağlamadığı yönünden değerlendirir. Piyasa Araştırması: Faaliyet gösterilecek hedef pazar çok dikkatli seçilmeli ve analiz edilmelidir.
Yenilik: Genelde Ar-Ge çalışmalarına zaman kaybı ve masraf olarak bakan girişimciler, yenilik yapmamakta ve kısa zamanda piyasadan silinmektedirler. Aile işletmeciliği: Geleneksel aile işletmeciliği anlayışı büyümenin önündeki en büyük engel olarak görülmektedir. İşletmelerin büyüme aşamasında girişimciler, mutlaka uzman bir yönetici istihdam etmelidirler.
Finansman Sorunu: Girişimciler sahip oldukları küçük ve orta ölçekli işletmeler için, düşük faizli ve uzun vadeli kredi bulma konusunda sıkıntı çekmektedirler. Bilgi Eksikliği: Bilgi edinme, bilgi işleme ve bu bilgileri değerleme konusunda, işletmelerin çoğu yeterli birikime sahip değildir. Devlet Yönetiminin Girişimciye Bakış Açısının Değiştirilmesi: Toplumumuzun girişimciye bakış açısındaki olumsuzluklar zaman zaman kamu görevlilerinin girişimcilere kötü muamele etmelerine ve işlemlerini savsaklamalarına kadar gidebilmektedir.
Toplumun Girişimciye Bakış Açısının Değerlendirilmesi: Bireylerin zihinlerindeki ‘kötü zengin adam’ izleniminin giderilmesi gerekmektedir. Ülkemizin girişimcilik potansiyeli en iyi şekilde değerlendirilmelidir. Bu nedenle girişimcilik konusunda araştırılmalar yapılmalı, konu her platformda ilgililerle tartışılmalı, girişimciliğin geliştirilmesine ilişkin planlar, stratejiler oluşturulmalı ve en önemlisi de genç, dinamik, zeki ve iyi eğitilmiş gençler girişimci olarak sahaya çıkarılabilmelidir.
ÖĞRETİM GÖREVLİSİ: Funda YORULMAZ
KAYNAK: Prof. Dr. Zeyyat SABUNCUOĞLU Prof. Dr. Tuncer TOKOL