DIŞ TİCARET TEORİLERİ Klasik dış ticaret teorilerinde, üretim faktörü olarak sadece emek unsuru dikkate alınmış olup, üretim maliyeti homojen olduğu varsayılan.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Hâsılat kavramları Firmaların kârı maksimize ettikleri varsayılır. Kâr toplam hâsılat ile toplam maliyet arasındaki farktır. Kârı analiz etmek için hâsılat.
Advertisements

 6. Hafta: Faiz Oranları ve Sıcak Para  İktisatta iki farklı «Faiz» tanımı vardır. 1.Sermaye faktörünün üretimden aldığı pay ve 2.Paranın fiyatı.  Bu.
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Dr. Mehmet Zeki Ak İktisadi İdari Bilimler Fakültesi| İktisat B.
Öğr. Gör. MEHMET ALİ ZENGİN
Ders 1 ULUSLARARASI TİCARET VE FİNANS
2 Yatırım Karlılık Analizleri Finansal Analizler Basit Yöntemler İndirgenmiş Yöntemler Karlılık Yöntemi Geri Ödeme Süresi Yöntemi Net Bugünkü Değer Yöntemi.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM DIŞ TİCARET TEORİSİ VE EKONOMİK BÜYÜME ANALİZLERİ
Girişimcilik Öğr.Gör.Seda AKIN GÜRDAL. Ders Akışı İşletmenin Amaçları İşletme Çevre İlişkisi.
Ulusların Rekabet Üstünlüğü. Küresel rekabetin öneminin artması ulusların önemini yitirmesine mi sebep oldu? – Ulusal değerler, kültür, ekonomik yapılar,
TÜRKİYE EKONOMİSİNİN SEKTÖREL DAĞILIMI
DÜNYADA SAĞLIK TURİZMİNE GENEL BAKIŞ Öğr.Grv. Dr. Funda AKDURAN.
Beşinci Bölüm EKONOMİK ORGANİZASYON
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Bölümü
Öğr. Gör. Dr. İnanç GÜNEY Adana MYO
TALEP (İstem).
GELECEKTEKİ DÜNYAMIZ.
Makro İktisat.
Klasik Dış Ticaret Teorileri
ECON 321 ULUSLARARASI İKTİSAT
Uluslararası Pazarlama Araştırması
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM FAKTÖR DONATIMI TEORİSİ
Öğr. Gör. Dr. İnanç GÜNEY Adana MYO
MİLLİ GELİR Bir ülkede belirli bir dönemde (genellikle bir yıl) üretilen nihai mal ve hizmetlerin parasal değerine eşittir. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla.
Doç.Dr.Gülbiye Yenimahalleli Yaşar
YONT ’TEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE İKTİSAT YAPISI
ÜNİTE 1: FİNANS YÖNETİMİ.
MİKROEKONOMİ YRD. DOÇ. DR. ÇİĞDEM BÖRKE TUNALI
CASE FAIR OSTER Prepared by: Fernando Quijano & Shelly Tefft.
Aşağıdaki kavramları açıklayınız
ECON 321 ULUSLARARASI İKTİSAT
Prof Dr. Hakan Kahyaoğlu
BİLGİ TOPLUMU.
ULUSLARARASI İKTİSAT TEORİSİ
PAZARLAMA YÖNETİMİ PAZARLAMA YÖNETİMİ • PAZARLAMAYA GİRİŞ
Bölüm 9 İş Yönetim Stratejileri : Rekabet Stratejileri
İŞLETME TÜRLERİ BÖLÜM 3.
SUC FAKTORLERi: EKONOMi
Temel Kavramlar Belgin Akçay.
YONT221 Küreselleşme ve Yerelleşme
PAZARLAMADA FİYATLAMA
ULUSLARARASI İKTİSAT TEORİSİ
FİNANSAL PİYASALAR VE KURUMLAR
Geniş Ölçekli Testler Yrd. Doç. Dr .Ömer Kutlu.
Bölüm 4: Tarımsal ürünlerin pazarlama fonksiyonları
ULUSLARARASI İKTİSAT TEORİSİ
ESKİ ZAMANLARDA TEKNOLOJİ Buse Beren Eğrilmez
Pazarlama tanımları 1970’li yıllardan önce, pazarlama, hemen hemen tüm pazarlama teorisyenleri tarafından, kar amaçlı işletmelerin, ürünleri ve hizmetleri.
ULUSLARARASI İKTİSAT TEORİSİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
ÜNİVERSİTEDE YABANCI DİL ÖĞRETİMİNDE İNTERNET KULLANIMINA İLİŞKİN ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ Mehmet AKSÜT Nihat ÇAKIN 
Planlanan Harcama Düzeyi: basit Keynesyen Model
TEMEL MİKROEKONOMİ 1.GİRİŞ.
İçerik GELİRİN BÖLÜNMESİ DEVAM ( FAİZ, KAR).
KAPİTALİZM VE MODERNLİK
PERFORMANS KAVRAMI PERFORMANSIN BOYUTLARI
BÖLÜM 3: ARZ VE ÜRETİM TEORİSİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
BÖLÜM X FİYATLANDIRMA.
7. ÜRETİM VE MALİYETLER.
SHB-221 TÜRKİYE’NİN TOPLUMSAL VE EKONOMİK YAPISI
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
ULUSLARARASI TİCARET TOERİSİ ANALİZLERİ:
Yrd. Doç. Dr. Akın Usupbeyli
Sınıf Öğretmenlerinin Eğitsel Amaçlı İnternet Kullanım Öz Yeterlikleri
İş ve Meslek Sosyolojisi
Ders İçeriği Yatırım Projelerinin Kavramsal Temelleri
Örgüt Kuramı, Örgüt Tasarımı ve Örgütsel Değişim
Sunum transkripti:

DIŞ TİCARET TEORİLERİ Klasik dış ticaret teorilerinde, üretim faktörü olarak sadece emek unsuru dikkate alınmış olup, üretim maliyeti homojen olduğu varsayılan emeğin miktarına bağlanmıştır. Buna karşın neoklasik iktisatçılar, “fırsat maliyeti” kavramı ile sermayenin de bir üretim faktörü ve maliyet unsuru olarak dikkate alınmasına önayak olmuşlardır. Daha sonra geliştirilen modern teoriler neoklasik katkıları kullanarak uluslararası ticaretin gerekli şartı olan ülkelerarası verim farklılığının nedenini ve refah sonuçlarını faktör donatımı ile açıklamışlardır. 1960’lardan itibaren gelişen yeni dış ticaret teorilerinde, emeğin niteliği ve teknolojinin geliştirilmesi önemli rol oynamıştır. Dolayısıyla 1960’lar bilginin artan bir biçimde üretim sürecini ve uluslararası ticareti etkilemeye başladığı yıllar olmuştur.

Günümüzde bilgi ve internet teknolojilerine dayalı yeni ekonomi olgusunun ortaya çıkması ile elektronik ticaret yaygınlaşmış ve dünya ticareti içinde önemli bir yer tutar hale gelmiştir.

DIŞ TİCARET VE DIŞ TİCARET TEORİSİ’NİN İLGİ ALANI İlkeler dış ticaret üzerinde engellerin olup olamamasına göre dışa açık veya dışa kapalı ekonomiler şeklinde olabilmektedirler. İktisat literatürün de dışa kapalı ekonomi denildiğinde, dış ticaretin yani ithalat ve ihracatın özelliklede ithalatın kısıtlandığı ekonomiler anlaşılır. Dolayısıyla da dışa kapılı ekonomilerde fiyatlar iç arz ve talebe göre belirlenir.

Buna karşın dışa açık ekonomilerde ithalat ve ihracat üzerindeki kısıtlamalar tamamen kaldırılmakta fiyatlar uluslararası arz ve talep dinamikleri tarafından belirlenmektedir.

Uluslararası ticarete yol açan üç faktör mevcuttur. Bunlar; Yerli üretimin yetersizliği, Uluslararası fiyat farklılıkları, Uluslararası mal farklılıklarıdır.

Uluslararası Ticaret Teorisi’nin yanıtlamak zorunda olduğu üç temel soru şunlardan oluşmaktadır; Ülkeler neden dış ticaret yapmaktadırlar; Yani dış ticaretin kapalı ekonomiye göre ülkelere sağladığı yararlar nelerdir? Bir ülkenin hangi malları ihraç, hangi malları ithal edeceği neye göre belirlenir; Yani bir ülkenin dış ticaret bileşimi nasıl açıklanabilir? Dış ticarette göreceli fiyatlar yada dış ticaret hadleri diğer bir deyişle bir ülkenin ihraç fiyatları ile ithal fiyatları oranı nasıl oluşmaktadır? Yukarıda belirtilen soruların cevaplarını bulmaya çalışan uluslararası ticaret teorileri başlıca iki ana grupta toplanmaktadır. Bunlar Klasik Dış Ticaret Teorileri ve Yeni Dış Ticaret Teorileridir.

KLASİK DIŞ TİCARET TEORİLERİ Çağdaş Uluslararası Ticaret Teorisinin tarihçesi 18. asırda Adam Smith’in 1776 yılında yayımladığı “Ulusların Zenginliği” adlı esere kadar inmektedir. Adam Smith’den önce ise uluslararası ticarete ilişkin görüşlerin temelini merkantilizm oluşturmuştur. Merkantilizm 1500-1800 yılları arasında geçerli olan bir düşünce olup, devletin ekonomik faaliyetleri sınırlandırmasına ve düzenlemesine dayanmaktadır. Bu görüşe göre milli servetin kaynağı altın ve gümüştür. Bu dönemde dünya servetinin (altın stokunun) sabit olduğu varsayılmıştır. Değerli madenler ülkenin hem ekonomik hem de siyasi gücünün kaynağı olduğu için devletlerin amacı dış ticaret bilançosu fazlası sağlamak yani ihracatı artırarak ithalatı ise azaltmak olmuştur.

Adam Smith “Ulusların Zenginliği” adlı eserinde serbest ticaretin yararlarını göstererek merkantilistlerin dış ticareti sınırlandırma konusundaki görüşlerini ret etmiştir. Smith uluslararası ticaretin nedenlerini ilk olarak sistematik biçimde analiz etmeyi başarmıştır. İktisadi insan, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler (laissez faire, laissez passer) ve görünmez el ile klasik liberalizme yön veren Smith, merkantilistlerin aksine, dünya toplam servetinin sabit olmadığını, işbölümü ve uzmanlaşmaya dayalı bir dış ticaretin, sadece bir ülkenin değil her iki ülkenin ve dolayısıyla da tüm dünyanın refahını artıracağını düşünmekteydi.

Klasik Dış Ticaret Teorileri aşağıda yazılı bazı basitleştirici varsayımlara dayanmaktadır; Dünyada sadece iki ülke olduğu kabul edilmektedir. Bu iki ülke aynı iki malı üretmekte olup, her maldan üretilen birimler homojen bir niteliktedir. Ülkelerarasındaki alışverişlerde para kullanılmayıp malın malla takası söz konusu olmaktadır. Tüm piyasalarda tam rekabet koşulları geçerlidir. Modellerde hükümet kesimine yer verilmemektedir. Dolayısıyla gümrük tarifesi, kotalar gibi dış ticaret üzerindeki kısıtlamalar yoktur. Taşıma giderlerinin sıfır olduğu varsayılmaktadır. Ekonomi tam çalışma durumundadır.

Emek-değer teorisi geçerlidir Emek-değer teorisi geçerlidir. Bir malın maliyeti onun üretimi için harcanan emek miktarı ile ölçülmektedir. Diğer taraftan emeğin homojen olduğu kabul edilmekte olup, bir malın üretiminde göreceli olarak ne kadar çok emek kullanılmışsa malın fiyatı (maliyeti) o kadar yüksek olmaktadır. Klasiklere göre doğal kaynaklar tanrının insanlara bir bağışı olarak kabul edilmekte olup, sermaye ise biriktirilmiş ve üretim aracı biçiminde somutlaştırılmış emekten oluşmaktadır. Yani sermaye mallarının değeri, onların üretiminde kullanılan emekle ölçülmektedir.

Mutlak Üstünlükler Teorisi İktisadın kurucusu Adam Smith tarafından geliştirilen bu teoriye göre ülkeler hangi malları ucuza üretebiliyorlarsa o malların üretiminde uzmanlaşmalı ve bunları ihraç ederek nispeten pahalıya ürettiği malları ise dış ülkeden satın almalıdır. Teori iki ülke ile iki malın üretildiği bir örnek üzerinde kolayca açıklanabilir; Kumaş (mt) Şarap (lt) Türkiye 100 100 Portekiz 20 150

Yukarıda Türkiye ve Portekiz’in birer haftalık çalışma sonucunda üretmiş oldukları kumaş ve şarap miktarları görülmektedir. Bir haftalık süre sonunda Türkiye 100 metre kumaş üretirken, Portekiz 20 metre kumaş üretmektedir. Buna karşın bu bir haftalık dilimde Türkiye’nin 100 litrelik şarap üretimine karşılık Portekiz’in 150 litre şarap ürettiği görülmektedir. Türkiye kumaşı Portekiz’e oranla 100/20=5 kat daha ucuza üretmektedir. Diğer taraftan Portekiz’de şarabı Türkiye’ye oranla 150/100=1,5 kat daha ucuza üretmektedir. Dolayısıyla Türkiye kumaş üretiminde, Portekiz’de şarap üretiminde karşı ülkeye göre mutlak bir üstünlüğe sahiptir. Eğer Türkiye kumaş üretiminde uzmanlaşır ve ürettiği fazla kumaşı Portekiz’e ihraç ederek, şarap üretiminde uzmanlaşmış Portekiz’den şarap ithal ederse her iki ülkede bundan kazançlı çıkacaktır.

EGER HER ÜLKE KAYNAKLARINI EN VERİMLİ OLDUĞU ALANDA DEĞERLENDİRİRSE DÜNYANIN ÜRETİMİ VE DOLAYISIYLA REFAH DÜZEYİ ARTACAKTIR.

Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi Eğer bir ülke her iki malda da mutlak üstünlüğe sahipse nasıl dış ticaret olacaktır? Aşağıdaki örnekte olduğu gibi Türkiye’nin sadece kumaşta değil, şarapta da mutlak üstünlüğe sahip olması durumunda Smith’in mutlak üstünlükler teorisine göre ülkelerin ticaret yapmamaları gerekmektedir. Kumaş (mt) Şarap (lt) Türkiye 80 40 Portekiz 10 20 Örneğe göre Türkiye kumaşı 80/10=8 kat daha ucuza üretirken, şarabı 40/20=2 kat daha ucuza üretmektedir. Yani Türkiye her iki malda da mutlak üstünlüğe sahiptir. İşte bu durumu Smith’in mutlak üstünlükler teorisi açıklayamamaktadır. Smith’in mutlak üstünlükler teorisindeki bu eksikliği gidermek için David Ricardo karşılaştırmalı üstünlükler teorisini geliştirmiştir.

Karşılaştırmalı üstünlükler teorisinin günümüzde de uluslar arası ticaretin temelini oluşturduğu ve geçerliliğini sürdürdüğü kabul edilmektedir.

Smith’in yaklaşımında tablo dikey olanak okunurken, Ricardo’nun yaklaşımında tablo yatay olarak okunmaktadır. Türkiye’deki iç fiyatlar: 1 Kumaş= 1/2 Şarap Portekiz’deki iç fiyatlar: 1 Kumaş= 2 Şarap İç fiyatlara bakıldığında Türkiye’de 1 metre kumaş ile 1/2 litre şarap alınabilmektedir. Portekiz de ise 1 metre kumaş ile 2 litre şarap alınabilmektedir. Bunun anlamı Türkiye’de kumaşın, Portekiz’de ise şarabın ucuz olmasıdır. Yani Türkiye kumaş üretiminde karşılaştırmalı üstünlüğe sahipken, Portekiz şarap üretiminde karşılaştırmalı üstünlüğe sahiptir. Böyle bir durumda Portekiz şarap üretiminde uzmanlaşarak kumaşı Türkiye’den almalı, Türkiye ise kumaş üretiminde uzmanlaşarak, şarabı Portekiz’den almalıdır.

Tüm bu açıklamalara karşın Ricardo modelinin daha sonra bazı eksiklikler taşıdığı tespit edilmiş olup, bu eksiklikler aşağıda sıralanmıştır; 1.Emek-Değer teorisine dayanır. Böylece sermaye, doğal kaynaklar ve girişimci faktörlerinin etkin kullanımıyla ilgilenmez. Emeğin ise homojen olduğu kabul edilmiştir. Ancak gerçekte emek, mühendislik, doktorluk, muhasebecilik gibi farklı bilgi birikimi ve yeteneklere sahiptir., verimlilikleri de farklıdır. 2.İşgücü ne ülke içinde tam hareketli ne de ülkeler arasında tam hareketsizdir. 3.Ülkeler arasında işgücü verimliliğindeki farklılıkların nedenleri açıklanmamıştır. 4. Dış ticaret sadece üretim yönüyle ve sabit maliyetler varsayımı altında açıklanmıştır. Oysa tüketicilerin talepleri de analize katılmalıydı. Tüketicilerin gelir düzeyleri, zevk ve tercihleri, kredi imkanları gibi faktörler dikkate alınmamıştır. 5.Bir ülkenin sadece bir malın üretiminde uzmanlaşacağı ve diğer malı hiç üretmeyeceği varsayılmıştır. Oysa gerçekte böyle bir tam uzmanlaşma söz konusu değildir. 6.Zamanla dış ticaret yapısında ve ülke ekonomilerinde meydana gelebilecek değişiklikler analize katılmamıştır. Model statiktir.

MODERN DIŞ TİCARET TEORİLERİ Faktör Donatımı (Heckscher-Ohlin) Teorisi Klasik karşılaştırmalı üstünlükler teorisine göre ülkeler arasındaki üretim maliyetleri farklı olduğu için uluslararası mal değişimi kârlı olmaktadır. Fakat bu teoride ülkeler arasındaki üretim maliyetlerinin neden farklı olduğu açıklanmamıştır. Her ne kadar Ricardo bu durumu emek verimliliğindeki farklılıklara bağlamış olsa da emek verimliliğindeki farklılığın nedenini açıklamamıştır. Ricardo’nun bu eksikliğini gidermek için Ricardo’dan yaklaşık bir asır sonra Eli Heckscher (1879-1952) tarafından Faktör Donatımı Teorisi ortaya atılmıştır. Daha sonra bu teori Heckscher’in öğrencisi Ohlin tarafından 1930’larda geliştirilmiş ve teorinin adı Heckscher-Ohlin Teorisi olarak anılmaya başlanmıştır.

Faktör donatımı teorisi şu düşünceye dayanmaktadır; Bir ülke hangi üretim faktörüne zengin olarak sahipse o faktörü yoğun olarak kullanan malları daha ucuza üreteceği için bu alanda uzmanlaşmalı ve bu malları ihraç etmelidir. Örneğin Türkiye ve Almanya gibi iki ülkeyi ele alırsak Türkiye emek bol Almanya sermaye bol ülkelerdir. Dolayısıyla motor ve tekstil gibi iki malın olduğu bir modelde Türkiye emek yoğun bir ürün olan tekstilde karşılaştırmalı üstünlüğe sahipken, Almanya sermaye yoğun bir mal olan motorda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacaktır.

Faktör donatımı teorisinin dayandığı iki temel varsayım vardır; Ülkeler faktör donatımları bakımından birbirinden farklıdır. İki ülkeli bir modelde bir ülke emek, diğeri ise sermeye bakımından zengin ülkelerdir. 2.Malların faktör yoğunluğu birbiriden farklıdır. Yani bazı mallar sermaye yoğun iken bazı mallar emek yoğundur.

YENİ DIŞ TİCARET TEORİLERİ 1960’lardan sonra uluslararası ticareti açıklamak için ortaya atılan yeni teoremlerden bazıları aşağıda özetlenmiştir. Nitelikli (Yetişkin )İş Gücü Teorisi; bu teoriye göre ülkeler arasındaki ticaretin nedeni nitelikli işgücü farklılıklarıdır. Bu yaklaşıma göre; niteliği yüksek işgücüyle donatılan ülkeler nitelikli işgücünün yoğun olarak kullanıldığı mallarda uzmanlaşıp bu malları ihraç etmeli, niteliksiz işgücünün bol olarak bulunduğu ülkeler ise, niteliksiz işgücünün yoğun olarak kullanıldığı mallarda uzmanlaşıp söz konusu malları ihraç etmelidir.Emeğe yapılan yatırımlar emeğin niteliğini ve verimini arttırır. Emeğin yoğun bir sermaye ile donatılması da kalite farkını yaratan bir faktördür. ABD nitelikli bir emek yapısına sahip olduğundan, ihracatı nitelikli emek-yoğun mallardan oluşmaktadır.

Varlık Teorisi: Irving Kravis tarafından 1956 yılında ortaya atılmıştır. Kravis’e göre, dış ticaretin nedeni bir malın veya hizmetin bir ekonomide bulunmamasıdır. Ülkeler kendileri üretemedikleri veya pahalıya ürettikleri malları veya hizmetleri diğer ülkelerden ithal ederler. Malların ve hizmetlerin bazı ülkelerde varolup bazılarında olmamasının nedenleri şunlardır: Doğal kaynak zenginliklerinin farklı olması Teknolojik yeniliklerin olup olmaması Geçici monopol yaratan ürün farklılaştırması

Ölçek Ekonomileri Teorisi: Bu hipoteze göre sanayi mallarının belli türleri üzerinde uzmanlaşan ülkeler üretim artışına paralel olarak ölçek ekonomilerinden yararlanmakta ve maliyetlerini düşürerek bu malların ihracatçısı olmaktadır. Özellikle geniş bir iç piyasaya sahip ülkeler, ölçek ekonomilerinden faydalanarak üretimde azalan maliyetler elde etmektedirler. Söz konusu ülkeler, ölçek ekonomilerinin etkili olduğu malları ihraç ederken, diğer malları ithal etmektedir.

Teknoloji Açığı Teorisi: Bu hipotez 1961 yılında Posner tarafından ortaya atılmıştır. Bir malı ilk icat eden ülke onun üretim teknolojisine sahip olduğu için o malı yalnız kendisi ihraç etmektedir. Fakat zamanla daha az gelişmiş ülkeler o teknolojiye sahip oldukça o malı ilk icat eden ülkeden daha ucuza üreterek ihracatçısı olmaktadırlar.

Endüstrileşmiş ülkelerdeki yenilik yapan firmalar, söz konusu ürün ve üretim süreçleri nedeniyle dünya piyasalarında geçici monopol gücü elde ederler. Bu geçici monopol olma durumu, telif hakları ve patent sürelerinin dolmasına kadar sürmektedir. Dolayısıyla, Teknoloji Açığı Teorisi bağlamında endüstrileşmiş ülkeler başlangıçta söz konusu ürünlerin ihracatçısı konumundadır

Daha sonra monopol güçlerinin ortadan kalkması ve teknolojinin taklit edilmesine bağlı olarak bu ürünler, emek ve doğal kaynak yönünden üstünlüklere sahip gelişmekte olan ülkeler tarafından üretilmeye başlanır. Böylece rekabet üstünlüğü, gelişmekte olan ülkelere geçmekte olup, söz konusu ülkeler yeni ürün ve üretim süreçlerini ihraç ederken, endüstrileşmiş ülkeler de ithal etmeye başlamaktadırlar. Buluş sahibi ülke aynı malı taklitçi ülkeden ithal etmeye de başlayabilir. Çünkü; taklitçe ülke 1.Araştırma Geliştirme maliyetlerine katlanmaz 2.Doğal kaynaklar, işgücü gibi üretim faktörleri bu ülkelerde ucuz olabilir. Günümüzde gelişmiş ülkeler ile az gelişmiş ülkeler arasında dış ticaret bu şekilde cereyan etmektedir. Gelişmiş ülkelerin ihracatını arttırması için yeni teknolojileri bulması gerekmektedir.Teknolojiler veya malların formülleri sır gibi saklanır. (Coca Cola)

Ürün Dönemleri (Yeni Mal Geliştirme) Teorisi : 1966’da Raymond Vernon tarafından ortaya atılan bu teori, teknoloji açığı hipotezinin genelleştirilmiş ve geliştirilmiş bir şeklidir. Bu hipotez malın icadı ile onu izleyen aşamalar üzerinde durmaktadır. İcat edilen mal standart değildir. Bu nedenle bu aşamada icadı yapan gelişmiş ülke tarafından üretilip ihraç edilir. Malın nitelikleri ve üretim teknolojisi zamanla standartlaştıkça daha az gelişmiş ülkeler bu malları, düşük maliyetle üreterek ihraç etmektedirler.Vernon’a göre bir malın hayat seyrinde, ilk icat aşaması ile malın standartlaşması arasında çeşitli aşamalar vardır. Teoriye göre gelişmiş sanayi ülkeleri standart olmayan malları, daha az gelişmiş ülkeler ise standart malları ihraç etmektedirler.

ÜRÜN YAŞAM EĞRİSİ

Vernon, Ürün Dönemleri Teorisi uyarınca yeni ürünlerin gelişimi sırasında birçok aşamadan geçtiğini ve karşılaştırmalı üstünlüğün ürün dönemleri boyunca değiştiğini ortaya koymaktadır. Ürün dönemleri boyunca dinamik karşılaştırmalı üstünlüklerin değişim sürecini geçiren ürünler arasında tekstil, radyo, televizyon, petrokimya ürünleri, deri ürünleri, hesap makineleri, otomobil, ofis makineleri, yarı geçişken mikroçipler ve özellikle elektronik ürünler yer almaktadır. Örneğin, önceleri ABD, televizyon alıcıları gibi elektronik ürünler üzerinde büyük ihracat payına sahipken daha sonra Avrupa ve özellikle Japonya, ABD’nin piyasa payının önemli ölçüde azalmasına yol açmıştır. Ardından Kore ve diğer Asya ülkeleri, Japonya’yı tehdit etmeye başlamıştır.

Tercihlerde Benzerlik Teorisi: Brunstam Linder tarafından 1961 yılında geliştirilmiştir. Ortaya atılan teoriye göre, homojen olmayan sanayi ürünlerinin ticareti, üretim maliyetlerinden çok, ülkeler arasındaki zevk ve tercihlerin benzerliğine yani talep koşullarına bağlıdır. Uluslararası ticaret kişi başına düşen gelir düzeyi yüksek ülkeler arasında yoğunlaşmaktadır. Çünkü bu ülkelerin tercihleri birbirine benzemektedir. Linder, ülkelerin tercihleri ne kadar çok birbirine benzer ise ülkeler arasındaki sanayi malları ticaretinin büyük olacağını vurgulamakta ve gelir düzeyleri ile tercihler arasında güçlü bir ilişki olduğunu ifade etmektedir. Linder’in bu görüşü, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde sanayi malları ticaretindeki hızlı artışın gelişmiş ülkeler arasında olduğu gözlemiyle uyuşmaktadır.

Monopolcü Rekabet Teorisi: Günümüzde ticaret homojen değil farklılaştırılmış malların alım satımını kapsamaktadır. Bu yaklaşım dış ticaretin nedenini mal farklılaştırması ile açıklamaya çalışmaktadır. Dünya ekonomisinde temelde aynı ihtiyaçları karşılayan, fakat birbirinden marka, renk, fonksiyon gibi farklılıklar gösteren çok değişik mallar üretilmektedir. Örneğin Coca Cola ve Pepsi birbirinin aynısı ürünler değildir. Bu mallar aynı sanayi dalında üretilmektedir. Toplumların zevkleri ve tercihleri birbirinden farklı olduğundan, her topluma yönelik değişik mallar üretilmektedir. Dolayısıyla ülkeler arasında ihtisaslaşmaya gidilir. Böylece farklı ülkelerde sanayiler arası ticaret doğmaktadır.

Firmalar tüketici tercihlerindeki farklılıklar dolayısıyla farklılaştırılmış mallar üretmektedirler. Böylece her firma kendi farklılaştırılmış ürünü üzerinde ölçek ekonomisinden yararlanarak, maliyetlerini düşürme olanağı elde etmektedir. Uluslararası ticarette mal farklılaştırmasına klasik bir örnek olarak binek otomobilleri verilebilir. Çünkü Japonların Toyota’sı, Almanların Mercedes’i ile Ülkemizin Tofaş otomobilleri birbirinin aynı değildir. Oysa Faktör Donatımı Teorisine göre ticarete giren mallar homojen kabul edilmiştir.