MELEKLERE İMAN
Her güzellik ve hüner sahibi kendi güzelliğini, hünerini görmek ve göstermek ister.
Rabb’imiz kâinatı, sayısız inceden inceye san’atlı zinetlerle, anlamlı güzelliklerle ve hikmetli nakışlarla süslü olarak yaratmıştır.
Melekler sürekli ibadet ve tefekkür ederler. Sonsuz güzellikler, san’atlar ve nakışlar, sonsuz ibâdet ve tefekkür isterler. İnsanlar bunların çok azını yapabiliyorlar. Demek ki, bu ibâdet ve tefekkürü yapabilecek, hadsiz melek türleri lâzımdır.
Bir binanın, bodrum katı dolu olduğu halde üst katları boş kalmaz. MELEKLERİN VARLIĞI VE İSPATI Bir binanın, bodrum katı dolu olduğu halde üst katları boş kalmaz.
Yedi kat göklerde yaşayan ve oralara uygun yaratılmış melekler vardır.
Karada hayvanlar ve insanlar, denizde balıklar yaşadığı gibi yıldızlar da meleklerin meskenidir. Çünkü nar nuru yakmaz, belki medet verir.
Kim de Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, o takdirde doğrusu (haktan) uzak bir dalâlet ile sapmış olur. (Nisâ suresi 136. ayet)
MELEKLER BİZLERİ KORUR O kimseyi önünden ve arkasından ta‘kib eden (melek)ler vardır; Allah’ın emriyle onu korurlar. (Ra’d suresi 11. ayet)
İYİ KÖTÜ TÜM AMELLERİMİZİ MELEKER KAYDEDER. Hem O, kullarının üstünde mutlak galipdir ve üzerinize (amellerinizi) muhâfaza edici (Kirâmen Kâtibîn denilen yazıcı) melekler gönderir. Nihâyet birinize ölüm geldiği zaman, elçilerimiz (olan melekler) onun canını alırlar; ve onlar (vazîfelerini aslâ) ihmâl etmezler. (En’am suresi 61.ayet)
Cebrail (as) Peygamberlere Allah’ın vahyini getiren melektir. Şübhesiz o (Kur’ân), elbette çok şerefli bir elçinin (Cebrâîl’in, vahiyden ibâret) sözüdür. (Tekvir suresi 19. ayet)
Mikail (as) yağmur, kar, rüzgar gibi tabiat olaylarını düzenler.
EN KIYMETLİ MALIMIZ RUHUMUZ AZRAİL (AS) İLE EMİN ELLERDE Nihâyet birinize ölüm geldiği zaman, elçilerimiz (olan melekler) onun canını alırlar ve onlar (vazîfelerini aslâ) ihmâl etmezler. (En’am 61. ayet)
İSRAFİL (AS) SURU ÜFLEYEN MELEKTİR. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Allah göklerle yeri yaratmayı bitirdikten sonra Sûr’u yarattı ve onu İsrafil’e verdi.” (Taberî, Camiu’l-Beyan 16/25)
Azrâîl aleyhisselâm, Cenâb-ı Hakk’a münâcât edip demiş: “Kabz-ı ervâh vazîfesinde senin ibâdın benden küsecekler, şekvâ edecekler.” Ona cevâben denilmiş: “Senin vazîfene, hastalıkları ve musibetleri perde yapacağım. Tâ ibâdımın şekvâları onlara gitsin, sana gelmesin.”Aynen bu perdeler gibi, Azrâîl aleyhisselâmın vazîfesi de bir perdedir. Tâ haksız şekvâlar, Cenâb-ı Hakk’a gitmesin. Çünki ölümdeki hikmet ve rahmet ve güzellik ve maslahat cihetini herkes göremez. Zâhire bakıp i‘tirâz eder. Şekvâya başlar. İşte bu haksız şekvâlar, Rahîm-i Mutlak’a gitmemesi hikmetiyle Azrâîl aleyhisselâm perde olmuştur. (Asâ-yı Mûsâ)