CANAN YEŞİLDAĞ
Erdemin İslam’daki Manası Nedir? Erdem, insanın tam bir ahlaki olgunluğa ulaşması demektir. Ahlaklı insan dediğimiz zaman genellikle ahlak kurallarına uygun bir hayat yaşayan insan aklımıza gelir, ama erdem sahibi insan ondan da ileridedir.
Çocuklarda Karakter Oluşumu… Elbette çocuklar kendilerine has kişilik özellikleriyle dünyaya gelirler. Ancak çocukları, sağlıklı, dindar, güzel ahlaklı, kültürlü, çalışkan, dürüst, örf ve adetlerimize bağlı birer model insan olarak yetiştirmek öncelikle ailede başlar.
YETİŞEN GENÇLİK…. “Ben çektim çocuklarım çekmesin” cümlesini birçok ebeveyn telaffuz ediyor ve buna sık sık şahit oluyoruz. Fakat refah içinde yaşayan yeni nesil, özenilecek bir nesil midir? Hayatı umursamayan, internet ve televizyon ile haşır neşir olan, dünyadan bihaber gençler zorluklar içinde yetişmiş ebeveynlerin eseri değil midir? Bu nesil, en ufak zorluklar karşısında depresyona girme potansiyeline sahip. Öyle ya, elinden bir şey gelmeyen ve başı sıkıştığında her daim ebeveynlerine güvenen bir gençlik söz konusu.
HAYA DUYGUSU İffet; çirkin söz ve fiillerden uzak kalma, hayâ ve edep dairesinde bulunma, doğruluk, dürüstlük ve ahlâkî değerlere bağlılık üzere yaşama demektir. Hayânın sözlük anlamı “utanma, çekinme”dir. Ahlâkî bir terim olarak ise hayâ “nefsin çirkin davranışlarından rahatsız olma, onları terk etme” mânâsına gelmektedir. Görüldüğü gibi hayâ, insana has fıtrî bir duygudur. Bu duygu, insanı, her istediğini yapmaktan alıkoyan en önemli özelliklerden biridir. Şu hâlde insan yaratılışında var olan hayâ, İslâm dinin özü olan iman ile beslenip gelişince insanda iffet olarak, ar ve ayıplara karşı en büyük kalkan şekline dönüşmektedir.
ÖRNEKLER…. Nur Sûresi’nde ise evlenme vakti gelmiş bekârları evlendirmeyi öğütleyen âyetin devamında ( âyetler) bu durum “Evlenme imkânı bulamayanlar ise Allah’ın lütfu ile yeterli imkâna kavuşuncaya kadar iffetlerini korusunlar.” şeklinde haber verilmektedir. Lut kavmi, hayâ ve iffet duygusundan mahrum olduğundan helâk olmuştur. Hz. Musa’nın, Hz. Şuayb’ın (a.s) yanında ücretli olarak çalıştığı 8-10 yıl boyunca iffetini koruduğundan övgüyle bahsedilmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak, kurtuluşa eren bahtiyar kişilerin, iman eden, iffetli, hayâlı olan ve edep yerlerini koruyanlar olduklarını haber vermektedir. (Bkz. Mü’minîn 23/5-7) Yine Kur’ân, iffetli yaşayan erkek ve kadınlara ayrı ayrı Allah’ın mağfiretini ve âhiretteki sürprizlerini hatırlatmaktadır. (Bkz. Ahzâb 33/35) Ayrıca Kur’ân, Hz. Yusuf ve Hz. Meryem gibi iffet âbidesi şahsiyetlerin hayâ ve edeple ilgili davranışlarını örnek olarak anlatmaktadır. Nitekim Hz. Yusuf, vezirinin hanımından gelen bir günah çağrısı karşısında “Yâ Rabbi! Zindan, bu kadınların beni davet ettikleri o işten daha iyidir.”
ÖRNEKLER…. İffet ve namusunu gerektiği gibi koruyan Meryem’i an. Biz ona ruhumuzdan üfledik, hem onu, hem oğlunu cümle âlem için bir ibret yaptık.” (Enbiya 21/91) diyerek anlattığı Hz. Meryem de bütün insanlık için tam bir iffet örneğidir. Hz. Meryem “Keşke bu iş başıma gelmeden öleydim, adı sanı unutulup gitmiş biri olaydım.” (Meryem 19/23) diyerek, Hz. İsa’nın babasız doğumunu diline dolayanlara karşı üzüntülerini dile getiren iffetli bir Cennet kadını olmuştur.
ÖRNEKLER…. Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Hayâ sadece iyilik getirir.”7 buyurmuştur. Sahabe-i kiram, Hz. Peygamber’e hayâ dinden midir, diye sorunca, Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Evet. Hattâ o dinin tamamıdır.” buyurmuşlardır. Ardından da Peygamberimiz “Hayâ, haramlardan sakınmak, diline sahip olmak ve iffetli yaşamaktır.”8 şeklinde haber vermişlerdir. Yine Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir defasında Ensar’dan bir şahsa uğramıştı. Bu şahıs kardeşine “Niçin bu kadar utanıyorsun? Fazla utangaçlık sana zarar verir.” şeklinde öğüt veriyordu. Bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) o şahsa hitaben “Onu kendi hâline bırak. Zîrâ hayâ imandandır.”9 buyurmuşlardır.
ÖRNEKLER….. Hz. Osman, bir defasında Peygamberimiz’in yanına gitmişti. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), kendisini ziyarete gelen Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’i rahat bir vaziyette karşıladığı hâlde, Hz. Osman geldiğinde hemen derlenip toplanmıştır. Bunun sebebi sorulduğunda “Meleklerin bile hayâ ettiği insandan benim hayâ etmemem doğru olmaz.” Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hayânın Allah katındaki önemini şöyle anlatmaktadır: Allah, bir insanı helâk etmek istedi mi, ondan önce hayâyı çeker alır. Hayâsı bir kere gitti mi sen ona artık herkesin nefretini kazanmış bir kimse olarak rastlarsın. Herkesin nefretini kazanmış olarak rastladığın kimseden emanet çekilip alınır. Artık o, güvenilmeyen kimse olarak bilinir.”19 Demek ki hayâ, Allah'ın razı olduğu tüm güzel vasıfların kaynağıdır.
ÖRNEKLER… İbadetle meşgul olan bir delikanlıya kadının biri musallat olmuş. Delikanlı kadınla birlikte bir eve girecek iken şu âyet diline dolanıyor: إنَّ الَّذِينَ اتَّقَواْ إذاَ مَسَّهُمْ طاَئِفٌ مِنَ الشَّيْطاَنِ تَذَكَّروُا “Kalpleri Allah’a karşı saygıyla dolu olanlar, şeytandan bir vesvese (günah) gelecek olsa hemen kendilerini toplarlar ve Allah’ı hatırlarlar.”21 Genç, bu âyet-i kerîmenin tesiriyle Allah korkusundan orada düşmüş, vefat etmiştir. Hz. Ömer (r.a.), bu olayı duyunca delikanlının babasını taziyeye ve tebrik etmeye gitmiştir.
ÖRNEKLER… Bir defasında Hz. Peygamber’e (sallallahu aleyhi ve sellem) nefsanî hislerine hâkim olamayan, bunun için zina etmek isteyen bir genç gelmiş. Peygamberimiz onu karşısına almış, “Ey delikanlı! Annenin veya kız kardeşinin zina etmesine razı olur musun?” demiş. Genç: “Hayır, Yâ Resulallah!” diye cevap vermiş. Bunun üzerine Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), “O hâlde hiç kimse annesi veya kız kardeşiyle zina edilmesine razı olmaz. Zira senin zina etmek istediğin kadın, ya birisinin annesi veya kız kardeşi olacaktır.” buyurmuş. Genç, gösterilen bu şefkatten ve yapılan mantıklı izahtan sonra pişman ve mahcup bir vaziyette ayrılırken, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) “Ey Allah’ım! Bu gencin günahını bağışla, kalbini temizle ve iffetini koru.” diyerek dua etmiştir. Bu genç, bundan sonraki hayatında harama hiç yaklaşmamış ve iffetli yaşamıştır.
ÖRNEKLER…. Peygamberimiz “Sizden biriniz yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın.” buyurarak, günümüzdeki içtimai yaraya da işaret etmişlerdir.
ÖRNEKLER… Sonuç olarak, her şeyin aslı, gerçeği gitti; hormonlusu, sahtesi, sanalı geldi. İnsanın da öyle. Komşuluklar, sohbetler gitti; yerine TV.ler, bilgisayarlar geldi. Televizyon çıktı, “sizi”, “bizi” düşünenler gitti; yerine “dizi” geldi. İnternet çıktı, cihat gitti; yerine chat geldi. Evlere giren teknolojik araçlar aracılığıyla özgürlük gitti; kölelik geldi. İnternetle evdeki yakınlıklar gitti; uzaktakilerle ve uzaklaşılması gerekenlerle yakınlık geldi. Rabbe kulluk gitti; kula kulluk, paraya, nefse kulluk geldi. Yardımlaşma gitti; bireycilik geldi. Huzur gitti; stres geldi. Saygı gitti; kaygı geldi. Okumak gitti, bakmak geldi. Haya gitti, doyumsuz nefisler geldi.