ŞEHİR VE GÖÇ SOSYOLOJİSİ 7.-8.DERS. Uluslar arası ilişkiler açısından özellikle, sınır ötesi göçlerin taşıdığı özellikler açısından yansımaları önemlidir.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
B. HUKUK ALANINDAKİ İNKILAPLAR Türkiye’de Anayasalar 1921 Anayasası 1.İnönü Savaşı’ndan sonra yeni Türk devletine işlerlik kazandırmak amacıyla 20 Ocak.
Advertisements

AVRUPA BİRLİĞİ SİSTEMİNDE ENGELLİLER ve ÖZEL EĞİTİM
DEZAVANTAJLı ÇOCUKLARDA EĞITIM HAKKı YENI ORHANLı ORTAOKULU – ÖZGÜR KAYA.
Öğr. Gör. MEHMET ALİ ZENGİN
Türkiye’de Çevre Yönetimi ve Belediyeler Pınar Akpınar Proje Yöneticisi UCLG-MEWA Yönetim Kurulu ve Konsey Ortak Toplantısı Çevre Komitesi Toplantısı Sürdürülebilir.
Yönetim biçimi Cumhuriyet olan Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal önderliğinde 1923'te kurulmuştur. Resmî dili Türkçe‘dir. Demokratik, laik, sosyal bir.
BİYOÇEŞİTLİLİK NEDİR Biyoçeşitlilik, bir bölgedeki genlerin, türlerin, ekosistemlerin ve ekolojik olayların oluşturduğu bir bütündür. Başka bir deyişle.
COĞRAFYA PROJE ÖDEVİ ÖZGÜR SÖNMEZ 10/A Ulaşım Nedir ?
TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ. TOBB nedir ? Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (kısa TOBB) Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret ve Sanayi Odaları,
Antalya/Muratpaşa SABİHA GÖKÇEN ANAOKULU EFQM KAZANANLAR KONFERANSI ASLI KANBİR OKUL MÜDÜRÜ 24 Şubat 2016 İstanbul Deniz Müzesi.
Eğitim Kültür Alanında İnkılaplar 11.Milli Eğitim Tevhid-i Tedrisat(Öğretim Birliği Kanunu) ve Medreselerin Kaldırılması: (3 Mart 1924) Osmanlı Devleti’nin.
Yeni İletişim Teknolojileri ve (E- )Demokrasi Öğr. Gör Mehmet Akif BARIŞ.
Siyaset Sosyolojisi.
TÜRK KÜLTÜRÜNÜ OLUŞTURAN UNSURLAR VE TÜRK KÜLTÜRÜ
ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz-7 Ağustos 1919) TOPLANIŞ AMACI
CANLILARIN DAĞILIŞINI ETKİLEYEN PALEOCOĞRAFYA ÖZELLİKLERİ
Zihinsel engellilerin sınıflandırılması
ÖRGÜTSEL ADALET Adaletsizlik Nedir? Örgütlerdeki Adaletsizlikler?
 LÖSEV, 24 Eylül 2000 tarihinde, lösemili çocuklara özel, modern tıbbın tüm olanaklarını bünyesinde barındıran 2000'li yılların.
Tarihin En Büyük 10 Devleti
Birincil ikincil Genel Yardımcı (devletler tarafından tanınan hukukun genel ilkeleri)
SLAYTI SESLİ İZLEYİNİZ…
SAĞLIK TURİZMİNDE ÖNEMLİ TIBBİ DESTİNASYONLAR 1. Sağlık Turizminde Öne Çıkan Destinasyonlar Global ölçekte değerlendirildiğinde son yılda bazı ülkelerin.
TÜRKİYE EKONOMİSİNİN SEKTÖREL DAĞILIMI
DÜNYADA SAĞLIK TURİZMİNE GENEL BAKIŞ Öğr.Grv. Dr. Funda AKDURAN.
SAĞLIK TURİZMİ VE HEMŞİRELİK
1 Suriye Krizi çerçevesinde Uluslararası Göç Örgütü (IOM)’nün Kentsel Göç’e Yaklaşımı: IOM Türkiye Deneyimleri UCLG Kapasite Geliştirilmesi Oturumu 20.
Çağdaş Türk sanatını konu alan birçok kaynakta, ulusal ve yöresel Türk resminin kurucusu ve öncüsü olarak nitelendirilen Turgut Zaim, 1906 yılında İstanbul`da.
 Düzenli ordunun kurulması sırasında Çerkez Ethem’in TBMM’ye karşı isyan etmesini fırsat bile Yunanlılar, İngilizlerin de desteğini alarak Bursa’dan.
YETERSİZLİĞİ OLAN BİREYLERE İLİŞKİN ULUSLARARASI YASAL DÜZENLEMELER
GELECEKTEKİ DÜNYAMIZ.
Kız çocukları için ilköğretimde en yüksek okullulaşma
1. Dünya Savaşı Osmanlı Devleti’nin Savaştığı Cepheler
ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR / Atatürk ve Türk Kadını
ÜLKEMİZ VE DÜNYA.
Bu nedenle kızlar çareyi, dikkatleri üzerlerine çekecek davranışlardan, soru sormaktan, tartışmalardan, karar verme süreçlerine katılımdan kaçınmakta bulurlar.
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük TÜRK DIŞ POLİTİKASI
COĞRAFİ KONUM.
Türkiye'deki Yasal Düzenlemeler
SOSYAL BİLGİLER 6.SINIF YERYÜZÜNDE YAŞAM ETKİNLİĞİ
ÖĞR.GÖR.İDİL YILDIRIM ARI
Sosyal Hizmet Meslek Etiği
Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili engellerin kaldırılması uluslararası öncelikler arasında yer almaktadır yılına kadar okula kayıt,
YONT ’TEN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE İKTİSAT YAPISI
TOPLUMSAL YAPI Gülen SARI.
Su Ayak İzi ve Sanal Su ( ) Bu dersin notları, Water Footprint Network web sayfasında bulunan ve Twente University öğretim üyesi Prof. Dr. Arjen.
SKY 423 Avrupa Birliği ve Sağlık Politikası
Yrd.Doç.Dr. Çağdaş Erkan AKYÜREK
Yrd.Doç.Dr. Çağdaş Erkan AKYÜREK
Prof Dr. Hakan Kahyaoğlu
YONT221 Küreselleşme ve Yerelleşme
DÜNYADA ORGANİK TARIM Günümüzden yaklaşık 1,5-2 milyon yıl önce ilk insanların dünya yaşamı içinde yer aldığı sanılmaktadır. Bu zamanda dünyada insan yaşamı.
Medya okuryazarlığı eğitimi dersi
Geniş Ölçekli Testler Yrd. Doç. Dr .Ömer Kutlu.
Sağlık Bilimleri Fakültesi
Küreselleşme tartışmaları
REFAH SİSTEMLERİ DERS 2 DOÇ. DR. MEHMET M. ÖZAYDIN.
Tezin Olası Bölümleri.
TOPLUMSAL CİNSİYET PROBLEMLERİ VE HUKUK
Uluslararası İşletme Yönetimi
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
SHB-221 TÜRKİYE’NİN TOPLUMSAL VE EKONOMİK YAPISI
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİME GİRİŞ Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
2018’de Türkiye’nin Güvenlik Alanındaki Risk ve Tehdit Öncelikleri
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
Sınıf Öğretmenlerinin Eğitsel Amaçlı İnternet Kullanım Öz Yeterlikleri
Sunum transkripti:

ŞEHİR VE GÖÇ SOSYOLOJİSİ 7.-8.DERS

Uluslar arası ilişkiler açısından özellikle, sınır ötesi göçlerin taşıdığı özellikler açısından yansımaları önemlidir. Ülkeler ve kıtalar arası göç olgusu, insanlık tarihinin en baskın yönünü oluşturur. * Uluslararası göçün ise, milli devletlerin ortaya çıkışıyla gündeme geldiği ifade edilebilir.

Özellikle 19. Yüzyıldan itibaren uluslararası siyasi-ekonomik gelişmelerle etkileşim içinde günümüze değin gelmiştir. Günümüzdeki göç olgusunun niteliklerini daha iyi yorumlayabilmek için uluslararası politik ve ekonomik yapının göçü nasıl yönlendirdiğini de anlamak gerekmektedir.

Batı dünyasında, sanayi ve kapitalizmin doğuşu ve gelişimine bağlı olarak dünya çapında beş büyük göç akımının yaşandığı kabul edilmektedir. Birinci göç akımı, Avrupa merkezli sömürgeleştirme hareketlerine bağlı Birinci Dünya Savaşı’na kadar süren dönemdir. Bu dönem takriben üç yüz yıl sürmüştür.

İngiltere, İspanya, Portekiz, Hollanda ve Fransa gelişen nüfuslarına yeni yerleşme yerleri sağlamak üzere sömürgeler oluşturmuş, 1820– 1930 yılları arasında 55–60 milyon civarında Avrupalı denizaşırı ülkelere göç etmiştir. Bu uluslararası göç akımı dünyanın nüfus yapısını önemli ölçüde değiştirmiştir.

Avrupa kökenli göçmenler Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya ve Yeni Zelanda'da yeni ulus-devletlerin oluşumuna yol açmışlardır. Bu yeni devletlerde yerli topluluklar azınlık haline düşmüşlerdir. İkinci göç akımı ise, yine aynı dönemde, 17. ve 18. yüzyılda Avrupalı tüccarların Kuzey Afrika'dan topladıkları köleleri Güney Amerika ve Kuzey Amerika’ya ve Karayip adalarına götürmeleriyle ortaya çıkmıştır.

Üçüncü göç akımının gelişiminde, Birinci Dünya Savaşıyla birlikte çözülen çok dinli çok etnikli büyük devletlerin yerine ortaya çıkan milli devletler, nüfuslarını türdeşleştirme siyaseti gütmüşlerdir. Özellikle, nüfus mübadeleleri (Yunanistan’ın Türkiye’den nüfus mübadelesi talebi) ve etnik temizlik hareketleri nedeniyle başka devletlere sığınanlar (Beyaz Ruslar ve Yahudiler) buna örnek teşkil ederler.

Dördüncü göç akımı İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Asya, Ortadoğu ve Afrika'da yeni bağımsız devletler kurulmasıyla birlikte bu ülkelerdeki etnik çatışma ve diktatörlük rejimlerinin uyguladığı şiddet ve baskı sonucunda milyonlarca insanın sığınmacı haline gelmesiyle gündeme gelmiştir.

Beşinci göç akımında ise, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, ekonomik gelişmeye bağlı olarak nitelikli ve niteliksiz işgücüne ihtiyaç duyulmaya başlanması nedeniyle, iktisaden gelişmemiş ülkelerden Kuzey ve Batı Avrupa ile Kuzey Amerika’ya işgücü göçüne ve beyin göçü ortaya çıkmıştır.

Günümüzde uluslararası göçün yeni kazandığı özellikler olarak Sanayileşmiş ülkelerden gelen uluslararası göçmen oranı fiilen düşmesi, Sanayileşmekte olan ülkelerden gelen göçmen sayısında ise, büyük bir artış olması sayılabilir. Bu göçmenlerin çok önemli bir bölümü (yüzde 70-90) Kuzey Amerika'ya yönelmektedir.

Göç akımları, en yoksulları içerdiği kadar görece sosyal ve beşeri sermayesi daha güçlü olan kimseleri de kapsamaya başlamıştır. Ayrıca bu akımlar günümüzde gönderen ve alan ülke boyutunu aşarak daha uzun vadeli olmakta ve sirkülasyonlar şeklinde kendini göstermektedir. Bu da yeni uluslararası göç akımlarının ulus ötesi boyutunu ön plana çıkarmaktadır, göç süreci artık birden fazla coğrafyayı ilgilendirir hale gelmiştir.

Uluslar arası göçün değerlendirilmesinde, elimizdeki imkanlar nüfus akışlarını izlenmesi birtakım zorluklar nedeniyle kısıtlıdır. Birincisi, birçok ülke göçmenlerin giriş ve çıkışlarına dair doğru dürüst veri toplanmamaktadır. İkincisi, bu tür veri toplayan ülkeler de bunları uluslararası kuruluşlara rapor etmemektedir.

Üçüncüsü, nüfus hareketlilikleri farklı ülkelerde farklı tanımlanır; ayrıca yer değiştirmenin sürekliliğini ve göçmen statüsü kazanmak için ikamet süresini tanımlarken de farklılıklar söz konusudur. Dördüncüsü, pek az ülke göçmenlerinin kaydını tutmaktadır. Son olarak da, yasadışı göçmenler için kayıt tutmanın son derece büyük güçlükleri vardır. Göçü ele alırken bu tür veri kısıtlamaları da dikkate alınmak durumundadır. Uluslar arası nüfus hareketliliğine günümüzde ciddi kısıtlamalar getirilmiştir.

19. Yüzyıl ve öncesinde ABD'ye giriş büyük ölçüde serbest ve düzensizdi. Başta Avrupa’dan olmak üzere dışarıdan gelen göçmenlere büyük ölçüde yerleşme serbestisi tanınmaktaydı yılında toplanan Uluslararası Göç Konferansı’nda alınan ortak karara göre, "Her uygar ülkenin ferde tanıdığı temel özgürlüğe uygun şekilde herkesin gidip gelmesi ve kendi kişiliğini arzu ettiği şekilde ifade etmesi hakkını onaylıyoruz" ifadesi benimsenmişti.

Bu tutum, I. Dünya Savaşı'yla birlikte çarpıcı şekilde değişime uğradı. Milli devletler insanların küresel hareketliliği karşısında köklü kısıtlamaları uygulamaya başladı. Sınırlardan geçişler birçok şarta ve belgeye bağlandı. Günümüzde ulus-devletler arasında farklılıklar olsa da, "bütün göçmenlere serbestlik tanıyan bir devlet bulunmamaktadır. Göç hareketliliğinde ülke sınırlarını devletlerin koyduğu ortak ve özel şartlara uyarak geçenler olduğu gibi bu şartları yerine getirmeksizin devletlerin denetimi dışında yerleşenler de bulunmaktadır. Bu tip yerleşimcilere mülteciler, sığınmacılar, kaçak yollardan ülkelere girişi yapan kaçak göçmenler örnek gösterilebilir.

Günümüzde uluslar arası ilişkiler açısından uluslararası göçün öne çıkan boyutu mültecilik ve sığınmacılıktır. Onmilyonlarca göçmen kendi ülkesinin dışında başka ülkelerde mülteci ya da sığınmacı konumundadır. Mülteci veya sığınmacı; dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği ülke tarafından endişeleri haklı bulunan kimse olarak tanımlanabilir.

Mülteciler anayurtlarını terk etmeye zorlananlar ya da can güvenliklerinin tehdit altında olması nedeniyle istemeden terk eden kimselerdir. Sığınmacılar ise, kaçtıkları ülkede kalmak isteyen mültecilerdir. Sığınma talebi geri çevrilen kimseler sığınmacı olarak nitelenemeyeceğinden, sığınmacı sıfatını kullanabilmek için kimsenin endişe ve korkusunda sığındığı devlet tarafından haklı bulunması gerekmektedir.

BM'nin tanımı ile, "ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek istemeyen kimsedir" Dolayısıyla mültecilik, hukuki bir statüdür. Sığınma hakkı aynı zamanda bir insan hakkıdır.

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (madde 14/1), sığınma hakkını şöyle tanımlar: "Herkesin zulüm karşısında başka ülkelere sığınmacı ve bu ülkelerce sığınmacı işlemi görme hakkı vardır" Göçmenlere bazen ekonomik sığınmacı denilmektedir. Toplu sığınma, iç savaşlar ve çatışmalarda, yoğun baskılarda, büyük afetlerde ortaya çıkmaktadır. Ferdi sığınma daha çok siyasi sebeplerledir. Bazen yabancı elçilikler, savaş gemileri ve uçaklar kendilerine sığınanları korur.

Bulgaristan Türklerinden 'i, 1989'da, zulüm ve baskıdan dolayı Türkiye'ye sığınmıştır. 1991'de Körfez Savaşı'nda Irak'tan kaçan çok sayıda mülteci Türkiye'ye sığınmıştır. Günümüzde de Suriyede’ki iç savaş nedeniyle yüzbinlerce insan başta Türkiye olmak üzere çevre ülkelere sığınmıştır.

Çağdaş Göçler: Genel Eğilimler 1-Göçün Küreselleşmesi: Gittikçe daha fazla ülke eş zamanlı olarak ciddi şekilde göçten etkilenmektedir. 2-Göçün Hızlanması: Günümüzde Uluslarası göç hareketler, dünyanın önemli bütün bölgelerinde hacim olarak büyümektedir. 3-Göçün farklılaşması: Göç pek çok ülke için emek göçü, mülteci ya da kalıcı yerleşimci gibi bir tip değil, aynı anda bunların hepsi demektir. Göçün kadınsallaşması: Kadılar, tüm bölgelerde ve tüm göç biçimlerinde değilse bile çoğunda önemli bir rol oynamaktadır. Örneğin mültecilikte. Göçün giderek siyasallaşması: İç politika ve geçici bölgesel ilişkiler ve dünya çevresindeki devletlerin ulusal güvenlik politikaları artan bir biçimde uluslararası göç tarafından etkilenmektedir.

ÇAĞıMıZDAKI ÖRNEK GÖÇ OLGULARı

1-Doğu Avrupa ve Berlin Duvarının Çöküşü * Doğu Avrupa’daki siyasal dönüşümde göç önemli bir rol oynadı Macaristan hükümeti Batıya göç etmeye hazırlanan bir göç dalgasının baskısıyla 1989ların sonlarında Avusturya ile birlikte sınır engellerini kaldırdı. Soğuk savaşın başlıca sembollerinden birini kaldırdı ve Berlin duvarının 1961 yılından yapılmasından bu yana ilk kez Doğu Almanlar için göç etme imkanı oluştu. Onbinlerce insan ayrılmak için seferber oldu. Demokratik Alman Cumhuryetinin siyasal liderinin değişmesine neden oldu.

Yeni hükümet krizi kontrol etmek için duvarı açtı ve Doğu Almanya ve Batı Almanya arasındaki geçi serbest bıraktı. Komünist rejim çöktü ve 1990 yılında Almanya yeniden birleşti. Duvarın açılmasından 1991 yılı sonuna kadar 1 milyon doğu Alman batıya göç etti. Akabinden komünist ülkeleri domino etkisiyle siyasal dönüşümle birlite yüzbinlerde insan göç etti. Sadece 1999 yılında 1.2 milyon insan Varşova paktı ülkelerini terk etti. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin dağılmasıyla 25 milyon etnik Rus naiden vatandaşlığını kaybetme riskiyle karşı karşıya geldi. Ekonomik kriz, etnik gruplar arasında çatışma potansiyeli, Eski Varşova paktı ülkelerini politik olarak yeniden toparlanma sürecin göç bir seçenek haline geldi.

Amerika -Meksika G. Bush ve Vincente Fox’un 2000 yılında başkanlık koltuğuna oturmaları Meksika –Abd ilişkilerinnde belirgin değişiklikler olacağının habercisiydi. Her iki başkan da ilişkileri geliştirmek istiyordu ve göçle ilgili politikalarda reformlardan bahsediyorlardı. Başkan Clinton döneminde yasadışı göçün önlenmesine büyük önem veriliyordu te Amerika –Meksika sınırı oyunca güvenliği sıkılaştırmak için ‘kapıcı operasyonu2 uygulamaya konuldu. Gözetleme programlarının finansmanları 3e katlandı. Sınırda çakal ismi verilen insan kaçakçılarının kiralama maliyetleri 143 dolardan 1500 dolara çıktı. 11 Eylül teröris saldırıları inisiyatifi geri plana itti.

Orta Afrika’da ki Etnik Temizlik 1990larda eski Yugoslavya ve Orta Afrika’da yaşanan olaylar, etnik temizlik ve sivil toplulukları yerinden etmek için şiddet ortaya çıkardı. Ruanda’da Hutularla azınlık Tutsiler arasında Çıkan isyan ve çatışmalarda Ruandalı Hutunun milyonlarcasının Zaire ve Tanzanya’ya kaçmasına sebep. Kitlesel kıyımların failleri de onlarla kaçtı.

SURIYE’DEN TÜRKIYE’YE YÖNELIK AKıNLAR

Mülteci ve sığınmacı olmanın dinamikleri farklıdır. Bunlar kendi ülkelerinde eziyet, insan hakları ihlalleri, genelleşmiş şiddetin yaşamlarını sürdürülemez kıldığı için ayrılırlar (43). Zorunlu göçmenlerin çoğu ilk sığınma yeri- ve kendileri de genellikle yoksul ve sıkıkla ekonmik olarak istikrarsız-olan komşu ülkelerde kalırlar. İlerde daha iyi ekonomik ve sosyal fırsatlar sunan ülkelere göç ise sadece küçük ir azınlık için mümkündür

ETNIK AZıNLıKLARıN OLUŞUMU

ETNİK AZINLIKLARIN OLUŞUMU Göç sürecinin ileriki aşamalarında göçmenler kalıcı olarak yerleşip farklı gruplar oluşturduklarında göçün toplum üzerindeki uzun dönem etkileri ortaya çıkar. Sonuçlar, göç alan ülke ve toplumun tutumlarına bağlı olarak, çok farklı olabilir. Bir uçta; yerleşime açmak, vatandaşlığa ve kültürel farklılığa aşamalı olarak kabul etmek, çok kültürlü toplumun bir parçası olarak görülen, etnik cemaatlerin oluşumuna imkan tanıyabilir. Diğer uçta ise; yerleşme realitesini yadsımak, yerleşmiş onların hak ve vatandaşlık taleplerini geri çevirmek ve kültürel farklılığı (44) reddetmek, varlıkları çoğunlukla bölücü ve sakıncalı olarak değerlendirilen, etnik azınlıkların oluşmasına yol açabilir. Göçmen ülkeleri çoğu bu iki uçta durma eğilimindedir.

Egemen grubun üyeleri tarafından sergilenen ırkçı tutumlar ve ayrımcı davranışlarsa enformel ırkçılık olarak adlandırılır.

Göçü eleştirenler; etnik azınlıkları ekonomik refaha, kamu düzenine ve ulusal kimliğe bir tehdit olarak tanımlarlar. Ancak, gerçekte, bu etnik azınlıklar kendilerinden korkan insanların bir ürünü olabilir. Etnik azınlıklar, Egemen gruplar tarafından, toplumsal olarak inşa edilmiş olan görsel işaretler (yani, fiziksel görünüş ya da ırk), köken veya kültür temelinde toplumsa kendilerine aşağı bir statü tanınan; Ortak bir dil, gelenek, din tarih ve deneyim temelinde belli bir ölçüde kolektif bilinç (veya bir cemaat olma duygusu) taşıyan gruplar olarak tanımlanabilir.

SURIYE’DEN TÜRKIYE’YE YÖNELIK AKıNLAR

Cumhuriyet Öncesi İlk Arap kökenli göçlerde savaşların önemli payı olmuştur. Gerek İslam’ın yayılma dönemlerinde ve gerekse daha sonra Osmanlı ile yapılan savaşlarda Anadolu’ya yapılan seferler sonrasında pek çok Arap, ülkelerine dönmeyerek Anadolu’da kalmışlardır. Tarsus, Adana bölgelerindeki Arap Alevilerinin Anadolu’ya geliş sebebi ise ülkelerinde baskıya maruz kalmalarıdır. Bu sebeplerin dışındaki Arap ailelerinin Anadolu’ya yerleşmelerinin temel nedeni ise genelde ticarettir. Arap göçünün en son dalgası ise Osmanlının son döneminde yaşanmıştır. I. Dünya Savaşı öncesinde Suriye bölgesinde batı destekli Arap milliyetçiliği hareketinin giderek radikal bir boyut kazanması üzerine, 1916 yılında Şerif Hüseyin önderliğindeki Arap isyanı bastırılmıştır. Suriye, Hicaz ve Mezopotamya bölgelerindeki 5 bin civarındaki aileye yaklaşan Arap nüfusu, İç ve Batı Anadolu bölgelerine nakledilmişlerdir.

Cumhuriyet Dönemi Tarihte Suriye'den, ferdi kaçışların dışında, 1945, 1951, 1953 ve 1967 yıllarında Türkiye'ye toplu göç gerçekleşmiştir. Sayıları kesin bilinmeyen bu göçmenler, Kırıkhan, İskenderun ve Adana'ya yerleştirilmiştir.

2011 Kitlesel Akınlar 2011 yılında Suriye'de ortaya çıkan iç savaş sadece Suriye'yi değil son yılların en büyük siyasal nitelikli kitlesel göç akınına sebep olması nedeniyle bölgeyi de derinden etkilemiştir yılının Nisan ayında 252 Suriyelinin Türkiye’ye gelmesiyle başlayan geçişler, iç savaşın şiddetlenmesiyle kitlesel göçe dönüşmüş ve bugün resmi rakamlara göre 1,6 milyon civarında Suriyeli Türkiye’de yaşamaktadır.

Türkiye bu sayı ile dünyada en fazla sığınmacı barındıran ülke konumuna gelmiştir.

Çatışma 2010 yılının sonunda mevcut yönetimlere karşı Tunus’ta başlayarak Ortadoğu’nun diğer ülkelerine sıçrayan halk ayaklanmaları; Mısır, Tunus ve Libya’da yönetimlerin devrilmesiyle sonuçlanırken, Suriye’de ise tüm bölgeyi derinden etkileyen bir iç savaşa dönüşmüştür. Mart 2011’de başlayan gösterilere askeri müdahalede bulunulmasının ardından Suriye, farklı grupların birbiriyle ve iktidar güçleriyle çatıştığı bir iç savaşa sürüklenmiştir. Halen devam eden bu iç savaşta hayatını kaybeden 200 bine yakın insanın yanı sıra 7,6 milyon kişi ülke içinde yer değiştirmiş; 3,8 milyon Suriyeli ise farklı ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır (UNOCHA, 2015; UNHCR, 2015). Suriyelilerin en çok göç ettiği ülkeler ise Lübnan (1,2 milyon), Ürdün (623 bin) ve Türkiye (1,6 milyon) olmuştur (UNHCR 2015).

Savaş bütün Suriye’ye yayılıp şiddetini artırdıkça göç edenlerin sayısı da katlanarak artmaya başlamıştır. Rakamlardan da anlaşılacağı üzere bu göçlerden en fazla etkilenen ülkelerden biri Türkiye olmuştur. Suriye’de yaşanan çatışmaların yavaş yavaş iç savaşa dönüştüğü Nisan ayı sonunda 252 Suriyeli sığınmacı Türkiye’ye geçmiştir (Hürriyet, 2011). Türkiye’ye giriş yapan sığınmacıların bir kısmı sınıra yakın illerde kurulan kamplara yerleştirilirken bir kısmı ise kendi imkânlarıyla farklı illere yerleşmiştir. Hali hazırda Şanlıurfa, Adana, Adıyaman, Kahramanmaraş, Kilis, Mardin, Gaziantep, Hatay, Malatya ve Osmaniye’de kurulan ve Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Yardım Yönetim Başkanlığı tarafından yönetilen 22 kampta toplam 220 bin Suriyeli sığınmacı yaşamaktadır (AFAD, 2014). Geriye kalan 1,4 milyona yakın sığınmacı ise başta İstanbul (330 bin), Gaziantep (220 bin), Hatay (190 bin) olmak üzere farklı kentlerinde yaşamlarını sürdürmektedirler (İçişleri Bakanlığı, 2014).

SURIYELILERIN DURUMU

Hukuki boyut; Suriyeli sığınmacılarla ilgili en başta gelen sorunlardan biri sığınmacıların hukuki statüsünün belirsizliği ve dolayısıyla bu durumun onların Türkiye’deki yaşamlarına etkisidir. Savaşın başlamasının ardından insani durumu göz önüne alarak açık kapı politikası uygulayan Türkiye, sığınmacıların sayısının artması ve savaşın da uzamasıyla sığınmacıların hukuki statüsü konusunda çeşitli adımlar atmıştır. Türkiye, 1951 tarihli Mültecilerin Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi’ni ‘coğrafi sınırlama’ çekincesiyle imzaladığından Avrupa dışından gelenlere mülteci statüsü vermemektedir. Dolayısıyla ülkelerindeki savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen Suriyeliler Türkiye’de mülteci statüsü elde edememektedir. Türkiye, 2011 yılında başlayan göçlerin ardından Suriyelileri ilk olarak ‘misafir’ olarak adlandırmış; ancak bunun hukuki bir karşılığı olmadığı için Ekim 2011’de Suriyelilere ‘geçici koruma statüsü’ vermiştir. Bu geçici koruma statüsü Mart 2012’de çıkarılan 62 saylı yönerge ile de kabul edilmiş (ORSAM, 2014) ve “geçici koruma”ya ilişkin yönetmelik 22 Ekim 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir (Resmi Gazete, 2014).

Göç Yönetimi-Tartışmalar Gerek sığınmacılar gerekse hedef ülke olarak nitelikli kişilerin nitelik altı çalıştırılmalarının ve böylelikle bu nitelikli kişilerin (brain waste) kaybı önlenmelidir. Denklik üzerine yoğunlaşılmalıdır. Gerek – Çocuk ve aileler için politikalar üretilmeli Çocuk – Vatandaşlık ve sosyal katılım üzerine projeler Vatandaşlık – Sağlık ve sosyal yardım uygulamaları Sağlık – Dil kursları Dil – Toplumsal bütünleşmelerine yönelik projeler Toplumsal Eğitim – Yetişkin dil eğitimi için kurslar açılmalıdır. Yetişkin – Okul öncesi eğitimleri uygulanmalı Okul – Meslek edindirme kursları açılabilir. – Uluslararası öğrenci statülerinde ki öğrencilerin eğitimleri sürecinde ve sonrasında ki entegrasyonlarına yönelik çalışmalar yapılmalı. Uluslararası – Bu açılarda göç, göç politikalarının toplumsal ihtiyaçlar temelinde kültürel, ekonomik ve politik bütünleşme derecelerinin planlanması.