Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Fotoğrafın Teknik Tarihçesi

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Fotoğrafın Teknik Tarihçesi"— Sunum transkripti:

1 Fotoğrafın Teknik Tarihçesi
“Fotoğraf” terimi, Yunanca fotos (ışık) ve grafien (yazmak) kelimelerinin birleşiminden meydana gelir. Buradan da anlaşılacağı gibi fotoğrafın temel malzemesi ışıktır. Camera obscura (camera = oda, obscura = karartılmış ya da karanlık) fotoğrafı olur kılan buluşlardan ilkiydi. Yaklaşık iki bin yıldır her tarafı kapatılmış bir iç mekanın bir noktasına bir delik delindiğinde, deliğin karşısındaki duvara ters dönmüş bir görüntünün yansıyacağı biliniyordu. Aristoteles, Öklid, İbn’ül Heysem (Alhazen), Roger Bacon, Leonardo ve Kepler gibi düşünürler bunun insanın görüşü ile ne tür paralellikler taşıyıp taşıyamayacağı üzerine kafa yordular.

2 On altıncı yüzyılın ortalarında camera obscuraya bir de mercek eklenerek daha net ve parlak bir görüntü oluşturuldu. Görüntü bir cam ile desteklenmiş ince bir kağıda yansıtılıyordu, bu da sanatçıların eskiz çalışmaları için ideal bir yapı teşkil ediyordu yılında Johann Heinrich Schulze tarafından yapılan bir keşif ile belirli gümüş tuzlarının ışığa maruz kaldıklarında karardıklarını tespit edilmesiyle görüntünün el değmeden oluşturulma hayali gerçeğe dönüştü.3 Ancak bu buluşun, bir yüzey üzerinde belli bir görüntü oluşturacak şekilde geliştirilmesi Thomas Wedgwood ve Humphry Davy tarafından gerçekleştirilecekti. Bu iki bilim adamı belli bir yüzey üzerine cisimlerin şekillerini çıkarabiliyorlardı. Bir deri parçasının üzerini gümüş tuzları ile kaplayıp daha sonra üzerine yerleştirdikleri bir obje ile birlikte ışığa maruz bıraktıklarında objenin etrafı kararmış, objenin bulunduğu bölüm ise aydınlık kalıyordu.

3 1826 yılında orta Fransa’da yaşayan Joseph Nicéphore Niépce, bir adım daha ileri gitmeyi başardı. Niépce de öncüleri gibi öncelikle gümüş tuzları ile çalıştı daha sonra ışığa maruz kalınca sertleşen bir tür zift kullanma yoluna gitti.4 Niépce’in verdiği isimle bu heliograph aslında çek fazla detay içermiyordu ancak onun çalışması bu yolda devam edilmesi için gerekli cesareti verdi. Niépce’in sağladığı bilgiler ışığında Louis Jacques Mandé Daguerre çalışmaları sürdürürken Niépce öldü (1833). Daguerre, 1835’te cıva buharından geliştirdiği yöntemiyle, doğrudan doğruya pozitif görüntüyü elde etti. 1837’de kendi tekniğiyle stüdyoda sabit nesnelerin, detaylı görüntülerini yüzey üzerine kayıt etti ve daha da önemlisi kayıt ettiği görüntüleri sabitleştirmeyi başardı. Daguerre’in elde ettiği sonuç şaşılacak derecede iyi idi. Görüntünün aydınlık ve karanlık alanlarında her türlü detay vardı ve konu kusursuz bir şekilde görülüyordu, pozlama süresi de sekiz saatten birkaç dakikaya düşmüştü, ayrıca uygulanan yöntem çok kolaydı. Daguerre, bu buluşuna Daguerretip (Daguerretype) adını verdi.

4 Daguerretip fotoğraf tek bir kopya olarak çıkıyor ve yüzey metal olduğundan dolayı bakıldığı esnada parlamalara neden oluyordu. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı daguerretip pek kullanışlı değildi. Bu ve benzeri pek çok sorunu ortadan kaldıran İngiliz bilim adamı William Henry Fox Talbot’dur. Talbot’un iki büyük başarısı vardır: Birincisi kâğıt üzerinde negatif görüntü elde etmektir. İkincisi ise negatif görüntüyü kullanarak sayısız pozitif elde etmektir. Tekniği ile çekilen fotoğraflar, bir tane idi ve çoğaltılamıyordu, bu nedenle de resim gibi biricikti oysa Talbot’un tekniğiyle birlikte tek negatiften onlarca pozitif çoğaltılmaya başlandı. Gelişmeler devam etti. Niépce de Jaint-Victor albümin kullanarak yeni bir yöntem geliştirdi. Bu yönteme albüminli duyarkat yöntemi adı veriliyordu. 1900’lerin başına kadar albümin yöntemi çeşitli yüzeylere özellikle de kağıt yüzeylerin duyarkatla kaplanması için kullanılmıştı. 6 Daha sonra ise Frederick Scott Archer’ın bulduğu kollodyum veya diğer adıyla yaş kollodyum tekniği kullanıldı.

5 Tüm bu gelişmeler şüphesiz daha kullanışlı ve kaliteli görüntüler adına yapılıyordu yılında İngiliz Richard Leach Maddox, kollodyum tekniğini bir adım daha öteye taşıdı ve bu sayede pozlama süresi son derece azaldı. Bu da makinelerin artık elde taşınabilir olması anlamına geliyordu. Bundan sonra atılması gereken adım; ağır cam levhaları, hafif ve esnek başka bir malzeme ile değiştirmekti. George Eastman 1888 yılında Kodak adını verdiği ve makara film kullanan ilk makineyi piyasaya sundu ve 1960’larda ise günümüzde kullanılan polyester tabanlı filmler üretildi ve sonuç olarak cam levhalar tamamen kullanılmaz oldu. Leach Maddox

6 Aslına bakılırsa fotoğraf makinelerinin hemen hemen hepsi camera obscura mantığı ile çalışır. Bu noktada gözümüzün de bir camera obscura olduğunu belirtmemiz gerekir. (Bunun prensibini “Göz ve Beyin” başlıklı bölümümüzde incelemiştik.) Fotoğraf makinesi da tıpkı gözümüz gibi çalışır. Kabaca bu süreç söyledir : Işık, mercekten (objektiften) içeri girer, filmin ışık almamamsını sağlayan bir örtücü (shutter) isteğimize göre belli bir süre içinde açılır ve kapanır, böylece örtücünün ardında bulunan film pozlanmış olur. Fotoğraf çekiminde ışığı kontrol için iki değişken kullanılır; diyafram ve örtücü. Diyafram, objektiften giren ışığın miktarını ayarlamak üzere geliştirilmiş bir tür halkadır. Fotoğrafçı bu halkanın çapını büyülterek ya da küçülterek filme düşecek olana ışığın miktarını ayarlar. Örtücü ise yukarıda da bahsettiğimiz gibi filmin önünde bulunur ve yine filmin ne kadar süre ışığa maruz kalacağını belirler. Bu iki değişken fotoğrafta doğru pozlama ve çeşitli anlatım teknikleri (ki bunlardan belki de ilk akla geleni alan derinliğidir) için elzemdir.

7 FOTOĞRAF MAKİNELERİ Fotoğraf makineleri temel olarak ortak özelliklere sahiptir. Tabii ki her birinin format, yapı, marka, fiyat gibi farklılıklara bulunmaktadır. Makineleri kullandıkları film formatlarına, vizörlerine ve kullanım yerlerine göre çeşitli sınıflandırmalara tabi tutmak mümkündür. 1.) SLR (Single Lens Reflex) Makineler: 35 mm veya orta format rol film kullanan fotograf makineleri bu sınıfa girmektedir. Objektiften gelen görüntüyü ayna ve penta-prizma yardımı ile bakaca yansıtan bu tür makineler, ebatlarının ve özelliklerinin farklılığına rağmen aynı sistemle çalışırlar. Makinenin deklanşörüne basıldığı anda, o ana kadar perdenin tam önünde bulunan ve 45 derece açı ile yerleştirilen ayna yukarı kalkar, görüntü, filmi koruyan perdenin üzerine düşer. Ardından perde açılır ve görüntü film düzlemi üzerine düşer. Perdenin tekrarkapanması ve aynanın eski konumuna gelmesi ile çekim aşaması tamamlanır.

8 Görüntü, makinenin üst kısmındaki bakaca, penta-prizma aracılığı ile iletilir. Objektiflerin değiştirilebilir olması ve çok geniş bir yelpaze sunması hemen hemen her konunun çalışılmasına olanak verir. SLR makinelerde filme ulaşan görüntü ayna yardımı ile göze ulaştığından kompozisyon ve netleme kolayca yapılır.Günümüzde birçok SLR fotograf makinesinde film ile ayna arasında kumaş veya metal perde kullanılmaktadır (Focal Plane Shutter). Bu perdelerin makine gövdesine yerleştirilmiş olması nedeniyle objektifler değiştirildiğinde film ışık almaz. Perdenin açılıp kapanmasını sağlayan düzenek, “Enstantane”, mekanik veya elektroniktir. 80’li yıllara kadar yatay hareket eden tek parça perdelerle, enstantane hızının 1/2000 sn. ile sınırlanmasına karşın, bu tarihten sonra yavaş yavaş dikey hareket eden çok parçalı metal perde sisteminin yaygınlaşması ile bu hız 1/12000 sn.’ye kadar çıkmıştır. Bunun dışında bazı SLR makinelerde, özellikle roll film kullanan makinelerde objektif içinde yaprak enstantane de kullanılmaktadır (Leaf Shutter).Her objektif içinde enstantane olması bir fiyatlama dezavantajı sunmasına rağmen, yüksek flaş hızları ve düşük sarsıntısı ile bu tür makinelere rağbeti ortadan kaldırmamıştır.SLR makineleri kullandıkları film ebatlarına göre (ki fiziki ebatları ile de doğru orantılı) ; Küçük Format ve Orta Format olarak 2’ye ayırabiliriz.

9 Canon 450 D Dijital SLR Fotoğraf Makinesi

10 2.) TLR (Twin Lens Reflex) Makineler:
Bu makineler ön panele yerleştirilen iki objektif ile hareket ederler. Alttaki objektif görüntüyü filme ulaştırırken, üstteki objektif kompozisyon ve netleme içindir, 45 derece eğimli bir ayna yardımıyla objektiften gelen görüntü üstteki buzlu cama aktarılır. Günışığında rahat netleme yapılabilmesi için buzlu camın etrafı kare, metal katlanabilir bir muhafaza ile çevrilidir. Kolay netlik sağlanması için bu muhafaza içinde bir de sabit büyüteç bulunur. 120 (roll) film kullanan (seyrek olarak 10 x 12,5 cm, Gowland) bu makineler 1960’lı yıllara kadar haber fotoğrafçılığında kullanılsa da, artık daha çok stüdyo tipi çalışmalar için kullanılmaktadırlar. Büyük ebatlı film kullanan makinelere kıyasla daha hafif olmalarına karşın, küçük ebatlı film kullanan makinelere kıyasla daha ağırdırlar. Objektifleri değişen ve sabit objektifli modelleri mevcuttur. Optik katmanlar arasında yaprak enstantane bulunduğu için titreşimsiz bir çekim sağlanır. Kullanılan makinanın özelliğine göre 4.5 x 6 cm, 6 x 6 cm gibi ebatlarda filmlere fotoğraf çekilebilir. Genellikle kare formatta (6 x 6 cm) kayıt yaptıkları için yatay/dikey kadraj yöntemi yerine tek kadraj yapılır. Sabit objektif veya az sayıda optik kullanma seçeneği, buzlu camda görüntüyü yatay-ters görme, makro çekim (yakın plan çekim) yapamamak bu türe ait negatif özelliklerdir.

11

12 3.) Körüklü Makineler : 6 x 9 cm rol veya , 10 x 12,5 cm, 13 x 18 cm ve daha büyük ebatlarda yaprak (film şasisine yerleştirilen ve tek kare çekilen filmler) film kullanan fotograf makineleridir. Körüklü makineler sizleri fotograf tarihi içinde bir yolculuğa çıkarlar ve görünüşleri ile ilk fotograf makinelerini hatırlatırlar. Nitekim, rastlantı da değildir bu. Kullanım şekli , tasarım ve görüntü olarak, birbuçuk asırdan bu yana pek fazla değişiklik göstermemişlerdir. Kullandıkları filmlere plan veya yaprak (sheet) film denir. Bu makineler profesyonel fotografçılar tarafından mimari fotograflar, endüstri fotografları ve reklam fotografları çekiminde kullanılır. Ticari kullanımları dışında, özellikle çok yüksek detay verme özelliği nedeniyle, sanat fotografçılığı adı verilen dalda da sıkça genellikle sabit konulu fotograflar çekilir. Körüklü makineler, tamamen manuel bir gövdeden oluşur ve mutlaka tripod (üç ayak, sehpa) üzerinde kullanılırlar. Bir ray üzerinde hareket eden ışık geçirmeyen körük ile arkada film taşıyan film şasisi, önde enstantane/diyafram ihtiva eden objektif bulunur.

13 Netlik, körüğün ray üzerinde ileri-geri hareket etmesi ile sağlanır
Netlik, körüğün ray üzerinde ileri-geri hareket etmesi ile sağlanır. Netlik için film şasisinin çıkarılması ile yerine yerleştirilen buzlu cam düzeneği kullanılır. Çekim aşamasının ağır ve zahmetli, birim film maliyetinin yüksek olmasına rağmen, yüksek çözünürlükte ve kalitede film elde edilir. Körük yardımı ile konuya diğer makina türlerinden çok daha fazla yaklaşılabilir. Çok fazla marka/modelde objektif kullanımı, yüksek flaş hızlı enstantane kullanımı ve belki de en önemlisi film düzleminin ve optik panelin her yöne hareket ettirilebilmesi ile optik bozulmanın önüne geçilebilmesi bu türün diğer avantajlarıdır.

14 4) Ayrı Bakaçlı Makineler (Range Finder) :
Günümüzde pek çok fotograf makinesi bu türde üretilmektedir. Hemen hemen her ebatta film kullanan amatör/profesyonel modeller mevcuttur. •Değiştirilemeyen objektif kullanan (compact) 35mm amatör modeller, •Değiştirilebilir objektif kullanan 35mm profesyonel modeller, •Sabit/Değiştirilebilir objektif kullanan orta format profesyonel modeller şeklinde dahili bir sınıflandırma yapmak mümkün. Ayrı bakaçlı fotoğraf makinelerinin en önemli sorunu “paralaks hatası” dır. Vizörün gördüğü görüntü ve filmin kaydettiği görüntü arasında görüş açısı farkı nedeniyle görüntü kayıpları oluşmaktadır. Manuel netlik yapan modellerde, bakaç kısmında bu sorunu minimize etmek için düzeltme çizgileri bulunur. Makinenin otomatik netlik yaptığı (AF) modellerde, düzeltme de otomatik yapılır. Yine de özellikle yakın çekimlerde ortaya çıkan bu eksiklik fotoğrafik bir anlatım için bu makinelerin kullanılmasını engellemektedir. Bunun için, bu türde üretilen objektiflerde minimum netlik mesafesi genellikle SLR makinelerden daha uzundur. Ayrı bakaçlı fotograf makinelerinin önemli bir özelliği de gövdede ayna mekanizmasının bulunmayışıdır, bu sayede objektif gövdeye daha yakın olup net alan derinliği daha fazladır. Aynasız bir gövdede, SLR makinelere kıyasla daha az sarsıntılı bir fotograf çekileceğini hatırlatmakta fayda var.

15 Aynı ebatta film kullanan diğer makine çeşitlerine göre daha küçük ve hafif olmaları bir avantaj iken az sayıda optik kullanılması ve objektif değişikliklerinde bakaçtan (vizörden) optik odak uzunluğunun küçük görülmesi, optik net alan derinliğinin bakaçtan görülememesi gibi hızlı çalışan profesyonellerin ihtiyaçlarını karşılayamaması nedeniyle genellikle amatörlerin tercihidir. Günümüzde özellikle amatörler için üretilen bu türde 35mm makinelerde, çok geniş zoom aralıkları ve farklı özelliklerde fonksiyonlar kullanılarak, tüketicilerin beğenileri kazanılmıştır.

16 5.) Özel Amaçlı Fotoğraf Makineleri
a.) Polaroid Makineler: Anında görüntü veren bu makinalar film yerine, özel bir kağıt üzerinde görüntünün çok çabuk oluşması esasına bağlı olarak çalışırlar. Aslında makina içinde bir karanlık odada baskı yapıldığı düşünebilir. Pozlamayı yapan makinadan sonra , ışık geçirmeyen bir kağıtla kaplı polaroid kart makinadan çıkarken, bu kağıt ve kart arasında yer alan kimyasal bütün kart üzerine yayılır. Ardından ortam ısısına göre kart geliştirme süreci devam eder ve bu süre sonunda ışık geçirmeyen kağıt ve kart birbirinden ayrılır. Çekilen fotoğraf tek bir örnektir, filmi bulunmadığı için fotoğrafı çoğaltmak ya da büyütmek ancak aynı fotoğraftan reprodüksiyon alınması ile mümkündür. Polaroid makinalar dışında SLR Orta Format makinalarda, film magazini çıkarılıp yerine Polaroid Kartuş takılarak 10 poza kadar polaroid çekilmektedir. .

17 b.) Sualtı makineleri : Sualtında ışığın birçok özelliği kaybolmakta ya da değişmektedir. Bu nedenle su üzerinde kullanılan makinelerin su altında bir muhafaza olmadan kullanılması imkansızdır. Housing olarak adlandırılan metal muhafazalar ile çok derinlere fotograf makineli dalışlar yapılabilmektedir. Bunun yanında 5-7 metreye kadar su basıncına dayanabilen 35mm ayrı bakaçlı amatör makineler ve suüstü makineler için yine aynı derinliğe kadar dayanabilen önünde cam filtre bulunan, esnek poşetler de üretilmektedir. c.) Panaromik Makineler : 120, 180, 360 derece gibi optik açıdan bozulmanın çok olduğu odak uzunluklarında, makine gövdesindeki film düzlemi ile birlikte ön optik alan da eşzamanlı hareket ettirilerek filmin yatay olarak tarandığı sabit objektifli makinelerdir. Ayrıca, 24x65 mm , 6x12 cm, 6x17 cm film ebatlarında objektifleri değiştirilebilir ayrı bakaçlı makineler de işleyiş bakımından yukarıda bahsedilen türden farklı olsalar da kullanılan film boyunun uzunluğu nedeniyle panaromik makineler olarak adlandırılırlar.

18 d) APS (Advanced Photo System) Makineler :
90’lı yıllarla birlikte, 35mm makinelere alternatif olarak çıkarılan , yine 35mm film kullanmasına rağmen , aynı makarada , farklı ebatlarda film çekebilen ve filmlerinin ileri saklama,tasnifleme yöntemleri kullanıldığı makinelerdir. e.) İğne Deliği (Pinhole) Makineler : Belki de en basit fotograf makineleridir. İçine film veya fotograf kartı yerleştirilen, diğer tarafta çok küçük bir delik açılan karanlık bir kutudan başka bir şey değildir. İğne deliği denmesinin nedeni, makinenin ön tarafinda iğne deliği kadar küçük bir delik açılmasıdır. Makinede objektif kullanılmadığı için diyafram işlevini gören iğne deliği, 1/200 , 1/500 gibi çok kısık f değerlerinde olmalıdır. Bu değerlerle yüksek alan derinliği yaratılır. Doğaldır ki, bu yüksek f değerleri nedeniyle filmin/kartın pozlama süresi çok uzun olacaktır. Yine üçayak (tripod) veya bir sehpa bu türde bir makine için vazgeçilmez yardımcı araçtır.

19 6.) Dijital Fotograf Makineleri :
Görüntüyü kaydetmek için, film ya da kart (polaroidler vb)yerine manyetik bir ortam kullanan fotograf makineleridir.Bu makinelerde film yerine CCD ya da CMOS denilen görüntü algılayıcılar ve görüntüyü kaydetmek için manyetik saklama ortamı bulunur. CCD (charge-coupled device) ya da CMOS denilen görüntü algılayıcılar, görüntüden yansıyarak gelen ışık ışınlarını elektrik akımına çevirirler. Bu algılayıcıarın yüzeyindeki küçük duyarlı bölümlerin dizilim sıklığı “çözünürlük” olarak adlandırılır. Yüksek çözünürlük yani sık dizilim sayesinde büyük baskılar yapılabilmektedir. Bu makinelerle çekilen fotografların bilgisayara aktarılıp, gelişmiş görüntü programlarıyla üzerlerinde değişiklik yapılabilmesi, direkt olarak makineden printer çıkış alınabilmesi, görüntünün çekimden hemen sonra görülebilmesi ve görüntünün başka bilgisayarlara internet aracılığı ile hızlı bir şekilde aktarılabilmesi önemli avantajlarıdır. Yukarda bahsedilen nedenlerden ve bilgisayarın günlük hayatta kullanım oranının artmasından dolayı, son yıllarda fotograf makineleri üretiminde trend hızla dijital makinelere kaymaktadır.

20 Özellikle ayrı bakaçlı ve SLR makine modellerinde teknoloji hızla gelişmekte, orta ve büyük formatlı (körüklü) makineler için görüntü alıcı back’ler (dijital şasiler) daha fazla çözünürlüklü algılayıcılarla donatılmaktadır.Yakın zamana kadar üretilen 35mm SLR makinelerde 24x36mm (8,6cm²) ebatından küçük görüntü algılayıcılar (CCD) kullanılırken, her geçen gün bilgisayar işlemcilerinin hızlanması ile ve bu alanda kullanılması ile artık 24x36mm ebadında CCD’ler kullanılmaktadır. Görüntü algılayıcı (CCD) alanın büyümesi ile cm² ye düşen çözünürlük artmıştır. Birçok 35mm dijital SLR makinede, optik katsayı olarak 1.5x, 1.6x gibi çarpanlar, görüntü algılayıcı (CCD) alanıın, 24x36mm ‘ye göre 1/1.5 veya 1/1.6 kat küçük olduğunu ifade eder. Örneğin, optik katsayısı 1.5x olan bir gövde üzerine yerleştirilen 20mm odak uzaklığına sahip objektif, bakaçtan bakıldığında, 24x36mm’ye göre 30mm odak uzunluğu verir. Bu amaçla son yıllarda özellikle haber fotografçılığının gözdesi olan dijital makineler için ultra-geniş (14mm gibi) objektifler üretilmiştir.


"Fotoğrafın Teknik Tarihçesi" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları