Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

VERGİ TEORİSİ VE UYGULAMASI

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "VERGİ TEORİSİ VE UYGULAMASI"— Sunum transkripti:

1 VERGİ TEORİSİ VE UYGULAMASI
Vergi, devletin ve yetkili diğer kamu kuruluşlarının yüklendikleri fiskal ve ekstra fiskal görevleri gerçekleştirmek üzere gerçek ve tüzel kişilerden cebren, karşılıksız ve egemenlik gücüne dayanarak aldığı para şeklindeki iktisadi değerlerdir.

2 Verginin amaçları, Fiskal-mali amaç; devletin klasik nitelikteki görevlerini yerine getirebilmek için başvurulur. Vergilemenin klasik amacı, bütçe denkliğinin sağlanması yani giderlerin finansmanı için gelir elde etmektir.

3 Vergilemenin ilk ve en eski amacı, mülk ve teşebbüs gelirleri, harç, şerefiye ve kamu borçları ile karşılanamayan kamu ihtiyaçlarını karşılamaktır.

4 Bastiat, vergi ancak devlete ödenmelidir, başka amaçlarla örneğin sanayii korumak için halktan vergi toplamak doğru değildir. Stourm, vergi ne teşvikçi, ne ahlakçı, ne himayeci olmalıdır. Sosyal yaşam, vergiden daha güçlü etkenler altında bulunduğundan; vergi sosyal amaçlara doğru götürülse bile istenilen sonuçlar elde edilemez.

5 Alman tarihçi okulu ise verginin amacının sosyal olduğunu ileri sürmektedir.
Adolph Wagner, verginin ilk ve en önemli finansal amacı yanında sosyo-politik bir amacı daha vardır ki bu da serbest müdahale rejiminin servet bölüşümünde doğurduğu haksızlıkları değiştirmektir.

6 İhtiyaç duyulan vergi denkliğinin sağlanamsı için gelir elde edilmesi ve devletin en azından cari harcamalarını vergilerle sğlaması şeklinde ifade edilen klasik amaç günümüzde değişime uğramıştır.

7 Gelir sağlayıcı mali fonksiyon yanında devlet, ekonomik ve sosyal hedefleri gerçekleştirebilmek için vergilerden yararlanmaktadır.

8 Vergi, -devlet hizmetlerinden doğan maliyetin gelir grupları arasında dağılımını yapılması (dikey eşitlik) -ortalama olarak aynı ekonomik durumda bulunanların aynı yük altında kalmalarının sağlanması (yatay eşitlik) -ekonomik kalkınma ve büyümenin sağlanması -iç kaynaklarla ilgili talep baskısının düzenlenmesi

9 -ödemeler dengesinin sağlanması
-enflasyon ve dış açıklardan kaçınmak için ülke kaynaklarının tamamının kullanılmasını sağlayacak düzeyde vergi uygulanması -bazı malların tüketiminin sınırlanması -ülke içi üretimi korumak için bazı malların ithalini sınırlayacak şekilde kullanılabilir

10 -servet ve servet transferi üzerinde etkili olacak
-kaynak dağılımı ve kullanımı açısından vergi ile ilgili düzenlemelerden yararlanılabilmektedir.

11 Verginin gelişimi Devletin ilk dönemlerinde başkan veya reis durumundaki kişilere hediye olarak, sonrasında savaş ganimetleri ve haraçlarla toplumun ihtiyaçları giderilmeye çalışılmıştır.

12 Toplumun ihtiyaçlarının artması, gelir kaynaklarının sürekli hale getirilmesi ve yeni kaynakların aranmasına neden olmuştur. Din ve ahlak duygularıyla ya da isteğe bağlı olarak verilen hediyeler, zamanla zorunlu ve yasal bir şekil almış sonuçta vergi doğmuştur.

13 Eski çağlarda vergi, mağlupların ödemesi gereken bir borç olarak kabul edilmekte ve haraç olarak alınmaktaydı. M.ö Mısır, Yunan ve Roma medeniyetlerinde asli gelir kaynağı niteliğinde olan vergiler, orta çağda bu niteliklerini önemli ölçüde yitirmiş ve olağanüstü bir gelir kaynağına dönüşmüştür. (hediye-yardım)

14 Ortaçağda krallar ihtiyaçlarının büyük bir bölümünü kendi gelirleriyle karşılamaktaydılar.
Vergi istisnai olarak başvurulan bir kaynaktı.

15 Eski Roma döneminde savaş mağluplarından alınan haraç niteliği ile bir tür bedel olan vergi, ortaçağda kamusal niteliğini kaybederek gönüllülük esasına dayanan bir malikane geliri olmuş, 17. yy. itibaren ise yeniden kamusallaşmıştır.

16 Ancak, devletler büyüdükçe, önceleri daha istisnai ve olağanüstü ihtiyaçlar için alınan vergiye daha fazla başvurulmaya başlanmıştır. 17.yy.da vergi, normal bir gelir niteliği kazanmış ve malikane gelirleri önemini kaybetmiştir. 18 ve 19.yy.da vergi, gittikçe ödenmesi kaçınılmaz bir yapı kazanmıştır.

17 Vergilemeye gidilmesinin en önemli tarihi nedenleri,
ülkenin dış tehlikelere karşı korunması, iç güvenlik ve adalet hizmetlerinin görülmesi için gerekli harcamaların finansmanının sağlanması sömürgelere yönelik dış yönetim alanındaki gelişmeler ve çözümlenmesi gereken ek sorunlar

18 Bu anlayışın geçerli olduğu sanayi devriminden önceki yıllarda görülen vergileme biçimi refahın toprak mülkiyetine bağlı olduğu görüşünün bir sonucu olarak mülk vergilemesi yönünde olmuş ayrıca dolaylı vergi uygulamaları geniş yer tutmuştur.

19 Ekonomik, siyasi ve mali alanlardaki gelişmelerin sonucunda İngiltere’de 18.yy. sonlarında geçici bir dönem için gelir vergisi uygulamaya konulmuş, bazı ara vermeler dışında bu verginin uygulanması sürdürülmüştür.

20 19.yy.da ve özellikle 20. yy. başından itibaren dolaysız vergiler alanında yapılan reformlar, kamu maliyesinin fonksiyonlarının öneminin artması ile verginin önemi de artmıştır. Vergi, olağanüstü bir gelir kaynağı olmaktan çıkmış ve maliyenin temel dayanağı şekline dönüşmüştür.

21 Bilindiği gibi vergi, sadece kamu giderlerini karşılamak yönündeki temel klasik görevi dışında ekonomik ve sosyal hayata müdahale bakımından da önemli bir araç olarak kabul edilmeye başlanmıştır.

22 Vergi, Osmanlı İmparatorluğu’nda da batıdakine benzer bir gelişme göstermiştir.
Kuruluş ve yayılma dönemlerinde devlet gelirleri, para olarak ödenen düzenli vergilere dayanmamaktaydı; mağlup devletlerden alınan haraçlardan, bazı gümrük resimlerinden, cizyeden ve ganimetten oluşmaktaydı.

23 Mali nitelikli uygulamalardan zekat, siyasi hayatın başlangıcından sonra kısmen Beytülmal yanında, devlet elinde Beytüssadakaya alınmış, böylece vergiye benzer karakter kazanmıştır. Zekat: müslüman Beytülmal:islami devlet hazinesi, maliye teşkilatı Beytüssadaka: yardım ve sosyal güvenlik kurumu

24 Nakdi vergiler,  harbe yardım için alınan “İmdadiye-i Seferiye” sonradan buna barış döneminde alınan “İmdadiye-i Hazariye” eklenmiş ve harp ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla “İane-i Cihadiye” adlı bir vergi alınmaktaydı. Olağanüstü gelir kaynağı olarak konulmuş, ihtiyaçlar arttıkça hem miktarı artmış hem de iane imdadiye gibi kelimeler yerine vergi kavramı benimsenmiştir.

25 şer’i vergiler İslam hukukuna göre zekat bir ihsan, sadak değil, devlet ve toplumun fert üzerindeki hakkıdır, zorunludur Ağnam, hayvanlar (koyun-keçi) dolayısıyla, Aşar, mahsulden zekat sayılarak alınan bir vergi görünümündeydi. Domuz besleyenlerden hınzır/canavar resmi Haraç, ellerinde bırakılan topraklardan devlet hissesi olarak alınan iktisadi değerleri ifade eder. Cizye, müslüman olmayan ahaliden askerlik yapmamaları karşılığında alınan bir vergidir.

26 Örfi vergiler (tekalif-i örfiye)
Avarız, gelire ihtiyaç duyulduğunda olağanüstü koşullar nedeniyle alınır Ancemaatin vergisi, sahip olunan varlık ve kazanç gibi unsurlar üzerinden alınmaktadır (mali ortalama bulunur-ödeme güçlerine göre paylaştırılır) Musakkafat vergisi, bina vergisi niteliğindedir Temettü vergisi, ticari, sınai, mesleki gelirler ile ücretler üzerinden alınır Bedel-i askeri, askerlik hizmetinden muaf olmak için alınır Baş vergisi, 18 yaşın üzerindeki erkek nüfustan alınır.

27 emlak vergisi başlangıçta Osmanlı Devleti’nde yoktur.
Has; padişahlara, şehzadelere ve vezirlere ayrılan emlaktır. Buralarda çalışan ve reaya denilen köylüler; sadece toprağın kullanma haklarına sahiptir. Buna karşılık; has sahiplerine vergi öderlerdi. Zeamet; geliri yirmi bin akçe ile yüz bin akçe arasındaki dirliklere (tahsis edilmiş arazilere) verilen addır. Toprağı kullanma karşılığı zeamet sahipleri Anadolu’da otuz, Rumeli’de yirmi atlı asker yetiştirmek ve padişahların emrine hazır tutmak zorundaydı. Tımar; geliri üçbin akçe ile yirmibin akçe arasında olan dirliklerdir. Anadolu’da altı, Rumeli’de dört atlı beslerlerdi.

28 Verginin fayda teorisine göre açıklanış şekli
1-verginin değişim görüşüne göre açıklanması Vergiyi hizmet bedeli sayan yaklaşımdır Vergileri kamu harcamalarından sağlanan faydaya göre dağıtılmasını öngörmektedir. Özel mal ve hizmetler için ödeme yapıldığı gibi kamusal mal ve hizmetler için de ödeme yapılmalıdır.

29 Devletin rolü, herkese eşit bir fedakarlık yüklemek olmayıp bireylere sağladığı hizmetlerin adil fiyatını ödetmektir.

30 Bu görüşün geçerliliği kalmamıştır çünkü,
-vergi, belirli bir hizmetin karşılığı değildir -devletin yaptığı tüm hizmetlerin ayrı ayrı hesaplanması mümkün değildir -devletin sunduğu hizmetler arasında bölünemez nitelikte olanlar vardır.

31 -vergi ödeme gücü olmayan ya da az olan kişilerin kamu hizmetlerinden daha fazla yararlanmaları nedeniyle gelirlerine kıyasla daha fazla vergi alınması gerekecektir. -piyasa konusu işlemlerde olduğu gibi sözlü ya da yazılı bir sözleşme yoktur -mükelleflerin ödediği vergi ile elde ettiği yarar eşit değildir

32 -devlet vergi topladığı bölge ya da sektörlere hasılatla aynı paralelde hizmet götürmez
-kamu hizmetleri, hizmetten yararlananların tek tek isteklerine göre sunulmadığı gibi bu hizmetlerde kamu yararı ön plandadır, bu nedenle sosyal fayda ve maliyet dikkate alınarak hizmet sunulmaktadır.

33 2-verginin sigorta primi görüşü ile açıklanması
Vergi, mal ve mülkleri güven altında bulunduran devlete ödenen sigorta primine benzetilmektedir.

34 Montesquieu, vergi gelecekten emin olmak ve kaygısız yaşamak için her ferdin malından ayırıp devlete vereceği bir hissedir. Mirebeau, sosyal düzenden faydalanmak için devletin korumasına karşılık ödenen bir avanstır. Emile de Girardin, haklarını güvenlik altına almak için toplum üyelerinin ödediği sigorta primidir.

35 Devleti bir sigorta şirketine, vergi ödemek durumunda olanları da şirket müşterilerine benzeten bu görüş de günümüzde geçerliliğini kaybetmiştir. Çünkü, -sigorta şirketlerinin amacı karlılıktır ve faaliyetleri kar sağlamak amacına yöneliktir. Devlet toplum çıkarlarını ön planda tutar ve zararlı durumların ortaya çıkmasını engellemek için önceden önlem alır.

36 -sigorta şirketleri, faaliyetlerini risk derecesine ve sigorta türüne göre belirlenen prim karşılığında ve zarar ortaya çıktığında zararı karşılama esasına göre yapar. Devletin vergi karşısında arara uğrama durumunda tazminat ödemesi söz konusu değildir.

37 -şirketle müşteri arasında varolan sözleşme vergi açısından söz konusu değildir.
-prim,şirketin sınırlı faaliyetlerini sürdürmeye yöneliktir; vergi ise mali ve mali olmayan amaçları gerçekleştirmek için kullanılır.

38 3-verginin sosyal üretim giderlerine katılma payı olarak açıklanması
Toplum, üreticiler birliğine benzetilmekte; Vergi de, üretimden faydalanmak için her üreticiye düşen gider payıdır.

39 Devletin görevi, milli ve otak sermayeyi işletmektir, bunun için harcama yapılması gerekir. Fertler vergi yoluyla bu genel nitelikli harcamalara iştirak etmiş olurlar.

40 Ancak, -kamu hizmetlerinin sosyal üretime yansıyan değerini hesaplamak mümkün değildir ve harcamalar, sosyal üretimi kolaylaştıran iktisadi nitelikli hizmetler dışında kültürel ve sosyal amaçlara da tahsis edilmektedir.

41 -İşletmenin karını maksimize etmek için yaptığı faaliyetler ile devletin kamu yararına faaliyetleri aynı şekilde değerlendirilemez. -vergi nedeniyle gerçekleşen yararın ve katılma payının toplum içindeki dağılımı eşit değildir; devletin çalışma şekliyle bir ortaklığın işleyişi kıyaslanamaz.

42 Verginin günümüzdeki açıklanış şekli ve nitelikleri
Fayda teorisiyle yapılan açıklamalar günümüzde geçerliliğini yitirmiştir. Vergi, ödeme gücüne göre alınan ve özel bir karşılığı olmayan cebri nitelikli bir ödemedir. Verginin kaynağı ödeme gücüdür. Devlet kişilerin ödeme gücünü vergilendirir. Vergi ehliyeti ödeme gücüne dayanır. Verginin ödeme gücüne göre alınmasını ilk defa Adam Smith savunmuştur. 1982 Anayasası'nın Vergi Ödevini düzenleyen 73. maddesi "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür" diyerek vergilemeyi mali güce dayandırmıştır.

43 1-vergilendirme yetkisine sahip kuruluşlarca alınması
K.o.vergilendirme yetkisi, egemenlik gücüne sahip tek kuruluş olan devlete aittir. Devlet, bu yetkisini, yasama organı aracılığıyla kanun çıkarmak suretiyle kullanır (verginin kanuniliği)

44 Kamu hizmetlerinin başarılı şekilde gerçekleştirilmesi için devlet vergilendirme yetkisini diğer kamu kuruluşlarına devredebilir. (hükümranlık devri anlamına gelmez-mali ve idari vesayet kendisinde kalır)

45 2-mali, sosyal ve ekonomik amaçlarla alınması
Tarafsız devletin yerini müdahaleci devlete bırakmasıyla vergi de belirli amaçları gerçekleştirmek üzere kullanılmaktadır.

46 3-karşılıksız olması Özel bir karşılık beklenemez Şu kadar vergi ödedim, devlet de benim şu ihtiyaçlarımı karşılasın denemez. Karşılık aramada ısrar edilmesi halinde verginin karşılığı egemenlik gücü ile açıklanabilir. Devlet, bireysel ihtiyaçlara değil tüm topluma yönelik hizmet sunar.

47 Vergi, kişinin o ülke içinde yaşamaktan elde ettiği yarara göre değil, vergi ödeme gücüne göre alınır. Az vergi veren kişi kamu hizmetlerinden daha fazla yararlanıyor olabilir.

48 4-cebri olması Vergi, bazı yaptırımlarla desteklenmiş ve uygulama başarısı için olumsuz özendiricileri içeren bir niteliğe sahip kılınmıştır.

49 5-gerçek ve tüzel kişilerden alınması
Sunulan hizmetler tüm gerçek ve tüzel kişilere yöneliktir. Vergide genellik ilkesi gereği hizmetlerin finansmanına herkesin katılması gerekir.

50 6-nakdi bir ödeme olması
-Maliyet ve karlılık durumları göz önünde tutulmadan ayni vergi uygulanması, farklı ürünlere aynı verginin uygulanması sonucunu doğurabilir. Vergi yükünün mükellefler arasında eşitsiz dağılımını sağlayabilir. -Ayni vergilerin taşınması, depolanması ve saklanması zordur.

51 -ayni vergilerin nakde çevrilmesi piyasadaki fiyat dengesini bozabilir.
-mükellefleri ve hazineye intikal süreçleri konusunda denetimleri zordur.

52 Vergiyle ilgili temel kavramlar
1-verginin konusu Verginin üzerine konulduğu, doğrudan ya da dolaylı olarak kaynağını oluşturan iktisadi unsurdur. Verginin ne üzerinden alınacağını belirtir.

53 Verginin konusu, maddi veya maddi olmayan unsurlar veya işlemler olabilir.
Bir servet unsurunun, gelirin, hizmetin, üretimin hukuki bir işlemin ya da harcamanın vergi konusu olarak belirlenmesi mümkündür.

54 Gelir v.konusu, gelir Kurumlar v. Konusu, kurum kazancı Veraset ve intikal v. Konusu, malların veraset ya da ivazsız olarak naklidir.

55 Verginin neyin üzerinden alınacağı, yasa koyucu tarafından belirlenmektedir; yasalarda gösterilmeyen herhangi bir unsur ya da işlem vergilendirilemez. Ayrıca verginin konusu göz önünde bulundurularak kıyas yoluyla da diğer bazı işlem veya unsurların vergilendirilmesi mümkün değildir.

56 2-verginin matrahı Verginin üzerinden hesaplandığı değer veya miktardır. Verginin matrahı üzerine vergi tarifesi uygulanır. Emek ya da sermaye gelirinin tutarı, emlakın değeri, tereke veya miras payının değeri,gümrükten geçen malın değeri veya bir harcama tutarı olabilir.

57 Verginin konusu üzerinden vergi alınan bir iktisadi unsur olduğu halde, verginin matrahı, vergi konusunun değeri ya da miktarıdır. Verginin konusu ve matrahı baş vergilerinde aynıdır. Konu ve matrah kişinin varlığıdır.

58 Miktarın esas alınmasıyla uygulanan vergilere miktar esası/spesifik vergiler denir.
Aracın yaşı, havagazının metreküpü gibi Değerin esas alınması ile uygulanmasına değer esası/ad valorem vergiler denir.

59 Değer esası vergi adaletine daha uygundur.
Verginin üzerinden hesaplanacağı değer veya miktarın belirlenmesi açısından yararlanılan usuller; i-beyan usulü: vergiye tabi unsurların en iyi mükellef tarafından bilinebileceği varsayımı altında bunların mükellef tarafından vergi dairesine bildirilmesidir.

60 Beyan usulünün en önemli yanı, teorik olarak gerçek vergi ödeme gücüne ulaşmaya, yani vergi adaletini sağlamaya yönelik olmasıdır. Ancak sır olarak saklanması istenen hususlara hiç saygı göstermez.

61 İi-karine veya dış göstergeler usulü:
Bilinen bir şeyden bilinmeyeni belirlemeye çalışmaya karine denir (masumiyet, ölüm, iyi niyet karinesi) Mükellefin gelir veya servetinin ölçüsü olduğu kabul edilen çeşitli göstergelere bakılarak vergi hesaplanmaktadır.

62 Ödenen kira, kapı-pencere baca, çalıştırılan kişi sayısı, bulunulan bölge gibi belirtiler, vergileme açısından esas alınabilmektedir.

63 Matrahın belirlenmesi kolay,
vergi kaybı az, gerekirse beyan sistemi içinde de uygulanabilir, vergiyi hesaplamak kolaydır, objektif ölçüleri esas aldığından vergi mahremiyetine daha uygundur.

64 Esas alınan kriterler vergi ödeme gücünü yansıtmaktan çok uzak olabilir,
Herkese uygulanabilir ve vergi ödeme gücünü gösteren karine bulmak zordur, Verimsizdir, Vergiye tabi unsurların gerçek değerini ölçmede yeterli olmadığından vergi adaletine terstir.

65 Kapı sayısını azaltarak vergi dışı kalmak mümkündür.
Küçük bir işyerinde iş yapan mükellefein daha geniş bir işyerine göre daha fazla kazanç sağlıyor olması mümkündür. Varlıklı ama daha az gösterişli bir evde oturuyor olabilir Aynı kazancı elde etmekle birlikte farklı karineler nedeniyle farklı tutarda vergi ödeniyor olabilir.

66 İii-götürü usül: Matrahın tek tek belirlenmesi yerine, aynı durumdaki tüm konu ve vergi mükellefleri için genel olarak belirlenmesidir. Uygulama, vergilemeye esas kazancın götürü şekilde belirlenmesi olmakla birlikte, matrahın bulunması için gayrisafi kazanç veya irattan düşülecek giderin götürü olarak belirlenmesi şeklinde de gerçekleşebilir.

67 İv-İdarece takdir usulü:
Mükellefle ilgili bazı karinelere dayanarak kişisel vergileme unsurlarını idarenin takdir hakkını kullanarak belirlemesidir. Yönetim geniş bir yetkiyle mükellefin vergi ödeme gücünü belirlemektedir. Gerçek matraha ulaşmak bak.yararlı, çok güçlü mali örgüte sahip olmalı, keyfi belirlemeler vergi adaletini bozabilir.

68 Bir başka uygulama, beyan usulünü tamamlayıcı olarak belirli yükümlülüklerini yerine getirmeyen mükelleflerin resen ya da ikmalen verginin tarh edilmesidir.

69 3-vergiyi doğuran olay:vergi kanunlarının verginin doğumunu bağladıkları olayın gerçekleşmesi veya hukuki bir durumun oluşmasıdır. Kişi ile vergi konusu arasındaki ilişkinin gerçekleşmesi, İlişki, vergi konusunun mülkiyeti, iktisabı, kullanımı, satışı, alışı, değişimi/ veraset, hibe gibi hukuki olay sonucu gerçekleşebilir.

70 Vergi tarh edildiğinde mi, doğduğunda mı vergi borcunun oluşacağı kabul ediliyorsa o tarihteki yasalar ve zamanaşımı uygulanır.

71 4-vergi idaresi, vergi mükellefi ve vergi sorumlusu
a-vergi idaresi: Normalde beyan usulü yaygındır ancak, Devlet, merkez, taşra ve yurt dışı örgütleriyle mükellefleri izlemek, gerekli bilgileri toplamak ve denetlemek, yaptırım uygulamak (para veya hürriyeti bağlayıcı ceza)

72 Vergi yönetimi Maliye Bakanlığı ve bağlı birimlerince gerçekleştirilir.
5345 sayılı yasayla Mal.Bak.na bağlı Gelir idaresi Başkanlığı kurulmuştur. Gelir idaresi başkanlığının merkez teşkilatı, ana hizmet birimleri; -Gelir yönetimi daire başkanlığı -Mükellef hizmetleri daire başkanlığı -Uygulama ve veri yönetimi daire başkanlığı -Tahsilat ve ihtilaflı işler daire başkanlığı -Denetim ve uyum yönetimi daire başkanlığı -Avrupa birliği ve dış ilişkiler daire başkanlığı’ndan oluşur.

73 Danışma birimleri, -Strateji geliştirme daire başkanlığı -Hukuk müşavirliği -Basın ve halkla ilişkiler müşavirliği. Yardımcı hizmet birimleri, -İnsan kaynakları daire başkanlığı -Destek hizmetleri daire başkanlığı.

74 Taşra teşkilatı, Doğrudan merkeze bağlı vergi dairesi başkanlıkları ile Vergi dairesi başkanlığı kurulmayan yerlerde vergi dairesi müdürlüklerinden oluşur.

75 b-vergi mükellefi: Vergi kanunları gereğince üzerine vergi borcu düşen kişidir. VUK: Vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüb eden gerçek veya tüzel kişidir. Gerçek kişilerde, kişiliğin başlangıcı, ispatı, hak ehliyeti, fiil ehliyeti, kişilik hakkının korunması, hısımlık, ikametgah, kişiliğin sona ermesi gibi kavramlar öne çıkmaktadır.

76 Tüzel kişiler insanlardan ve mal varlıklarından oluşur.
Kanunda verginin konusu matrahı, mükellefin kim olduğu açıkça belirtilmelidir.

77 Kanuni mükellef, vergi kanunlarında yasa koyucunun mükellef olarak belirlediği, üzerine vergi borcu düşen kişidir. Kişiye bağlıdır ve sözleşmeyle başkasına devredilemez. Böyle bir sözleşme olsa bile vergi dairesini bağlamaz. Vergi mükellefiyeti bireysel olmakla birlikte müşterek veya zincirleme olarak da gerçekleşebilir. Aracı mükellef, vergi ödeyen ile mal varlığında azalma olan kişi farklı olabilir. Eğer kanuni mük. Vergiyi ödedikten sonra yansıma ile vergiyi başkasına aktarmış ise aracı mükellef durumuna düşer, mal varlığı azalan kişi yüklenici olur.

78 c-vergi sorumlusu- aracı (mutavassıt) ödeyici
başkasına ait vergi dolayısıyla alacaklı vergi dairesine muhatap olan ve verginin ödenmesinden sorumlu olan kişidir. Yasalardan kaynaklanan yetki ve sorumluluğun sonucu olarak mükellefe yapılan ödemelerden vergiyi kesmekte ve yasal süreler içinde ilgili vergi dairesine yatırır.

79 Yanında eleman çalıştıran işveren gibi.
İşveren kendi kazancın dolayı zaten mükellef, işçi de elde ettiği gelir nedeniyle mükellef. Ama işçinin vergisini kesip vergi dairesine ödemek zorunda olan işveren, mal varlığında azalma olan da işçi. Vergi kaynaktan kesilip ödenmiş oluyor, süreyi kısaltıyor, hasılatı arttırıyor, vergi maliyetini vergi idaresi lehine düşürüyor.

80 İşverenler, saymanlar, tapu memurları, noterler, trafik polis ve memurları, şirketler, yabancı ulaştırma kurumlarının ülkemizdeki temsilcileri, faaliyetleri alanına giren işleri gerçekleştirmeden önce/ ödeme söz konusu ise ödemeleri yapmadan önce vergi kesilip kesilmediğini kontrol etmek ve ödeme bakımından yasanın zorunlu kıldığı görevleri yerine getirmek zorundadır.

81 5-vergi teşviki Verginin mali, ekonomik ve sosyal fonk.na bağlı olarak gerçekleştirilmek istenen amaçlar doğrultusunda mükelleflerin belli tutum ve davranışlar göstermeleri için getirilen vergi kolaylıklarıdır. Muaflık, indirim, istisna, Daha fazla engelli/ sporcu çalıştırılması, arge teşvikleri, kültürel faal./eğitim kurumlarının desteklenmesi gibi.

82 6-Vergi muaflığı ve istisnası
Vergi kanunlarına göre vergilendirilmesi gereken kişi/lerin aynı veya başka kanunlarla vergi dışı bırakılmasına vergi muafiyeti denir. Vergi kanunlarına göre vergilendirilmesi gereken vergi konularının aynı veya başka kanunlarla kısmen veya tamamen vergi dışı bırakılmasına vergi istisnası denir.

83 Esnafa, el sanatları yapanlara, diplomatlara tanınan muaflıklar;
Bilimsel/sanatsal faal.kazançlarına, kiralara, ihracat gelirlerine tanınan istisnalar.

84 7-verginin tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsil ilkeleri ile vergi alacağının sona erme şekilleri
a-verginin tarhı:vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve oranlar üzerinden vergi dairesi trf hesaplanarak bu alacağı miktarı itibariyle belirlemeye yönelik idari işlemdir. (VUK 20.md)

85 Verginin bizzat mükellef tarafından hesaplandığı vergi tarh yöntemine beyana göre tarhiyat denir.
Verginin, mükellefler gruplandırılarak devlet tarafından, önceden ve topluca belirlenmesine götürü usulde tarhiyat denir. Mükelleflerin beyan esasına göre belirtilen ödevlerini yerine getirmemeleri durumunda, verginin idare tarafından hesaplanmasına ise idarece tarhiyat denir.

86 Verginin idare tarafından tarhiyatı üç şekilde olabilir. Bunlar;
i-) Re’sen Tarhiyat Vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt, belge ve kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkân bulunmayan hallerde, takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar tarafından vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden verginin hesaplanmasıdır. (VUK 30.md)

87 Re’sen vergi tarhiyatında mükellefin ödeyeceği vergi, çeşitli deliller eşliğinde vergi idaresi tarafından hesaplanır. Vergi idaresinin re’sen tarhiyata gidebilmesi aşağıdaki durumlarda söz konusu olur. -Mükellefin beyannamesini kanuni süreler geçtiği halde vermemiş olması, -Kanuni süre içinde beyanname verilmekle beraber, beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgilerin mevcut olmaması, -Tutulması zorunlu olan defterlerden birisinin tutulmaması, tasdiki zorunlu defterlerin tasdik ettirilmemesi veya bu defterler yetkililer tarafından istendiğinde ibraz edilmemesi, -Defter kayıtlarının veya belgelerin vergi hesaplanmasına imkân tanımayacak kadar noksan, usulsüz veya karışık olması, -Mükellefin beyan ettiği bilgilerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delillerin bulunması

88 ii-) İkmalen Tarhiyat İkmal etmek, tamamlamak demektir. İkmalen vergi tarhı ise daha önce tarh edilmiş bir verginin, sonradan ortaya çıkan bir takım delillere dayalı olarak tamamlanmasıdır. Örneğin, bir mükellef beyannamesini zamanında vermiş ve vergisi tarh edilmiş, ancak mükellefle ilgili yapılan vergi incelemesinde vergi matrahını eksik bildirdiği ortaya çıkmışsa, inceleme sonucu bulunan matrah farkı üzerinden yapılan tamamlama tarhiyatına ikmalen vergi tarhı denir.

89 iii-) İdarece Tarhiyat
İdarece tarh, beyan usulünün uygulanmadığı durumlarda, verginin idare tarafından kanunen belirlenmiş matrahlar üzerinden hesaplanmasıdır. Örneğin, emlak vergisi ilgili gayrimenkullerin önceden kayıtlı bedelleri üzerinden tarh edilmektedir. Mükellef yasal süreler içinde emlak vergisini tarha yetkili belediyeye başvurmadığı takdirde, mükellefin vergisi bilinen söz konusu bedel üzerinden idare tarafından tarh edilir.

90 b-verginin tebliği: vergilemeyle ilgili olarak idarenin yaptığı işlemlerin vergi mükellefine veya vergi sorumlusuna bildirilmesi işlemidir. Vergi idaresinin yaptığı bu bildirme işlemine tebliğ denirken, mükellefin yapılan işlemle ilgili bilgi sahibi olmasına ise tebellüğ denir.

91 Tebliğ işlemi özellikle vergi mükellefinin gıyabında idarenin yaptığı işlemlerde görülür. Vergi idaresinin mükellefle ilgili olarak, mükellefin gıyabında yaptığı herhangi bir işlemden mükellefin sorumlu tutulabilmesi için, bu işlemden mükellefin haberdar edilmesi gerekir. Aksi takdirde vergilendirme sürecinin müteakip işlemleri olan tahakkuk ve tahsil aşamalarına geçilemez.

92 Beyana dayalı tarhiyatlarda ise verginin tarh, tebliğ ve tahakkuk işlemleri aynı anda gerçekleşir. Mükellef vergi beyannamesini vergi dairesine verdiği zaman idare tarafından tahakkuk fişinin düzenlenmesiyle birlikte, geriye sadece verginin tahsil işlemi kalır.

93 Tebliğ işlemi genellikle posta ile yapılmakla birlikte, mükellef vergi idaresine gelmiş ise elden de yapılabilir. Küçük yerleşim yerlerinde tebliğ işleminin vergi dairelerinde görevli memurlar aracılığı ile de yapılması mümkündür.

94 Mükellefin adresi bilinmiyorsa, mükellef bilinen adresinde bulunamıyorsa veya mükellef yurt dışında olup kendisine ulaşılamıyorsa ilan yoluyla tebliğ yapılır. İlanen tebliğ, bildirilen vergi matrahının büyüklüğüne göre vergi dairesinin ilan panosunda, yerel bir gazetede veya ülke genelinde çıkan bir gazetede yapılabilir.

95 Kamu görevlilerine yapılacak tebliğler, kurum amirleri aracılığıyla, askeri personele yapılacak tebliğler ise kıta komutanı aracılığı ile yapılır. Bu tarz bildirimlere vasıtalı tebliğ denir.

96 c-verginin tahakkuku: Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenecek aşamaya gelmesi demektir.

97 Beyana dayalı tarhiyatlarda vergi beyannamesinin idareye verilmesiyle beraber verginin tarh, tebliğ ve tahakkuku aynı anda gerçekleşmiş olur ve böylece vergi ödenecek aşamaya gelmiş olur.

98 İdare tarafından yapılan tarhiyatlarda ise, yapılan tarhiyat öncelikle mükellefe tebliğ edilir.
Mükellef bilgi sahibi olduğu işleme karşı itiraz etmez/itiraz ettiği halde itirazı kabul edilmez/uyuşmazlık sonucu kesinleşirse, vergisi tahakkuk etmiş olur. Böylece verginin son aşaması olan tahsil aşamasına geçilmiş olur.

99 Gelir ve Kurumlar V.; düzenlenen tahakkuk fişinin mükellefe verilmesiyle,
Veraset ve intikal v.; mükellefin beyan ettiği değerlerin idarece incelemesi yapıldıktan sonra, Beyana dayalı v.;kendi beyanına itiraz edemeyeceğine göre tarh, tebliğ, tahakkuk bir arada gerçekleşmiş olmaktadır. Her vergiyle ilgili tahakkuk işleminin gerçekleşeme şekli yasalarda belirtilmiştir.

100 Tarha bağlı olmayan maktu vergilerde alınacak vergi tutarı kanunla daha önce belirtilmiş olduğundan ayrıca bir tarh işlemine gerek bulunmamaktadır. Damga v.; tahakkuk ve tahsil ayrı ayrı aşamalar halinde ortaya çıkmayıp tahsil aşamasında hepsi birlikte gerçekleşmektedir.

101 d-Verginin tahsili ve vergi alacağının sona erme şekilleri
Mükellef tarafından vergi dairesine yatırılması/ Mükellefin adresine görevli gönderilmesi= doğrudan tahsil Verginin, vergi sorumluları tarafından kesilip vergi dairesine yatırılması= dolaylı tahsil (devlet açısından daha az masraflı)

102 da- vergi tahsil usulleri
i-verginin mükellefçe yatırılması: (sonradan tahakkuk ve tahsil usulü) Kazancın belli bir süre geçtikten sonra ödenmesi usulünde vergi, gecikmeli olarak salınıp gecikmeli olarak taksitler halinde toplanmaktadır.

103 Ödemelerin mükelleflerin gelir durumlarına göre en uygun zamanlara denk gelmesi ve taksitlendirilmesi vergi ödeme kolaylığı yaratır. Mükellef kendini planlayabilir, Psikolojik açıdan alıştırır, Tanınan sürede o tutarı işletebilir, Enflasyon durumunda vergi borcu yıpranır, Vergi yükünü azaltıcı girişim ve ayarlamalarda bulunabilir.

104 Gecikmeli ödemenin yarattığı sakıncaları giderebilmek amacıyla ilerde oluşması beklenen verginin peşin olarak tahsil edilmesi ve kesinleşen duruma göre düzeltme yapması yoluna gidilebilir. Gelir vergisinde yıl içinde verilen geçici beyanlara göre yapılan vergi ödemeleri, yıl sonu kesin hesaplarıyla karşılaştırılarak ödemeler dengelenmektedir.

105 ii-yetkili kişiler tarafından verginin toplanması:
-İltizam usulü; ayni vergi tahsilatının bir bedel karşılığında mültezimlere bırakılmasıdır. Aracı (mültezim) götürü olarak üzerine aldığı bölgenin vergi tahsilatını kâr ve zarar kendisine ait olmak üzere gerçekleştirmektedir. vergi matrahı ve oranı devlet tarafından belirlenmekte, tahsilat işi mültezime bırakılmaktadır.

106 Devlete ödemeyi taahhüt ettiği miktarın üzerindeki vergi tahsilatı mültezimin kârını oluşturur.
Bu nedenle mültezimlerin mükellefleri zorlayan uygulamaları, mükelleflerin vergiye tepki duymasına, vergi bilincinin ve devlet saygınlığının zarar görmesine, vergi adaletinin bozulmasına neden olmuştur.

107 Osmanlı ve Fransa’da uygulanmış,
1925’te aşar ile birlikte kaldırılmıştır.

108 * Aşar kelimesi öşrün çoğuludur. Öşrün sözlük anlamı onda bir demektir. Aşar isminin manasından da anlaşılabileceği gibi mahsullerin onda biri olarak alınan vergidir. Ancak uygulamada onda bir rakamı, asırdan asra ve zamandan zamana değiştirilebilmiş, lafzın manaya uyumu gözetilmemiştir. Öşür, aşağı yukarı dinler kadar eskidir ve dinlerin hepsinde vardır. İbrahimin, Yakubun ve Musanın, aşarın tahsili ve harcanacağı yerler hakkındaki usul ve metodları tarihen sabittir. Örneğin Selahaddin Eyyübi üzerine yürüyen üçüncü haçlı ordularının masraflarını karşılayabilmek için İngiltere ve Fransa kralları da “Dime Saladin” diye olağanüstü vergi toplatmışlardı.

109 * İslam dininde fethedilen topraklara Müslüman halk yerleştirilirse veya yerli halk Müslüman olursa bu yerler “arazi-i öşriyye” kabul edilmiştir. Bu Müslüman halktan, arazinin doğal veya sun’i sulanmasına göre farklı oranlarda vergi alınmıştır. Osmanlı Devleti’nde öşür vergisi uygulaması bir hayli farklı olmuştur. Osmanlılarda fethedilen yerlerin idaresi devlete geçtiği için, bu topraklar miri malı haline getirilmiştir. Dolayısıyla çiftçiler daimi ve irsi kiracı durumuna girmişler ve bu topraklardan çıkan mahsullerden devlete öşür namı ile bir pay vermişlerdir. Osmanlılar hem Müslüman, hem de gayrimüslim teb’ayı öşür mükellefi yapmıştır. Öşür oranı 1/10 ile 5/10 arasında değişme göstermiştir. Bölgeler arası farklılık olduğu gibi, aynı bölgede mahsuller arasında da farklılık olmuştur. Çok yaygın olmasa bile Hristiyanlar ve Müslümanların ödedikleri öşür oranlarının farklı olduğu yerler de olmuştur. Bazı bölgelerde değişik isim altında alınan vergiler öşürle birlikte toplanmış ve bundan dolayı oranlar buralarda yüksek görünmüştür

110 * Malikhane sisteminde öşür farklı şekillerde alınmıştır. Bu farklılık keyfilikten ileri gelmemiştir. Bu farklılıkta hem Osmanlılardan önceki kanunların hem de yörenin iktisadi şartlarının farklılığı etkili olmuştur. Ancak, Tanzimat’ın ilanından sonra, Tanzimat’ın uygulandığı bölgelerde eşitlik ilkesi gereği tek bir oran yani 1/10 oranı uygulanmıştır. Öşrün toplanma şekillerine gelince; tımar sisteminin iyi işlediği dönemlerde öşrün toplanması sipahiye bırakılmıştır. İktisadi hayatta gerileme olunca yeni gelir kaynaklarına ihtiyaç duyulmuş, bundan dolayı tımar has şekline sokulmuş, öşür vergisinin toplanması mültezimlere verilmiştir. Mültezimler de daha fazla vergi toplayıp daha fazla kâr elde edebilmek için halkı zor durumda bırakmışlardır. Çiftçileri mültezimlerden kurtarmak için öşrün toplanması işi devlet memuru olan muhassıllara verildiği de olmuştur. Bu kez de, memurlar mahsullerin pazarlara sevk edilmesinde ağır davrandıkları için hazine zarara uğramıştır. Birbirini müteakip iltizam ve emaneti yöntemleri tekrar denenmiş ise de istenilen verim alınamamıştır. Cumhuriyet’in ilanından sonra 1925 yılında aşar kaldırılmıştır.

111 * Alınan mahsulün türüne göre öşür farklı isimler taşır Resm-i Bağ: Üzüm bağlarından, bağ bozumunda alınan öşür Resm-i Şıra: Pekmezden alınan öşür Oranlar bölgeden bölgeye değişebilmekle beraber bağ resmi 1/10 ise şıra resmi 1/15’tir. Çünkü şırada odun kullanılmaktadır. Aynı üründe bu iki öşürden sadece birisi alınır. Resm-i bağçe (Resm-i Fevakıh): Meyve bahçelerinden mahsul olgunlaştığı zaman minimum 1/10 oranından alınan öşür. Resm-i bostan: Bunlar ticaret maksadı ile yetiştirilir ise öşür vergisi alınırdı. Şayet hane halkının ihtiyacı için yetiştirilmiş ise vergiden istisna tutulurdu. Resm-i penbe: Pamuktan alınan öşür. Resm-i harir: İpekten alınan öşür. Resm-i giyah (Resm-i çayır): Biçilen çayırdan alınan öşür. Resm-i ağ: Balıktan alınan öşür. Resm-i kovan (Resim-i küvvare): Burada öşür kovanların bulunduğu toprağın sipahisine, arıların kışlık ihtiyaçları çıkarıldıktan sonra genellikle onda bir nispetinde ödenirdi.

112 -ihale usulü; en yüksek vergi tahsilatını taahhüt edene değil getireceği toplam vergi hasılatı üzerinden en düşük oranda pay isteyene vergi toplama yetkisinin verilmesidir. İltizam usulünün sakıncaları biraz daha az olarak geçerlidir.

113 -temsilciler aracılığıyla tahsil usulü; Fransa ve Osmanlı’da uygulanmıştır.
Osmanlı’da dağıtma usulüne tabi vergilerin tahsili, halk tarafından seçilmiş ihtiyar heyetleri tarafından gerçekleştirilmiştir.

114 Vergide dağıtma (tevzii) usulünde; ülkenin tamamından tahsil edilecek vergi tutarı tahmin edildikten sonra, il ve ilçelerdeki vergi matrahları üzerine eşit olarak paylaştırılmaktadır. Fransa’daki arazi, menkul, servet, kapı, pencere vergileri, Osmanlı’da Tanzimat öncesi örfi vergiler ve Tanzimat sonrası ancemaatin vergileri dağıtma usulüne örnektir.

115 * Tanzimat bürokrasisi, Gülhâne Hatt-ı Hümâyûnunun ilanından hemen sonra, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına alarak devletin gelirlerini arttırmak, vergi adaletsizliklerini ortadan kaldırmak ve daha önce çeşitli isimler altında halktan alınan vergileri tek bir isim altında toplamayı hedeflemiştir. Bu noktadan hareketle, yıllardan beri devam edegelen örfi vergilerin yerine, “ancemaatin vergi” veya diğer adıyla “komşuca alınan vergi” diye adlandırılan bir vergi sistemi oluşturulmuştur. Ancemaatin vergisinin tahriri, muhassıllar tarafından yapılmıştır. Muhassıllar, köylerden başlamak suretiyle, herkesin adını, unvanını, ne miktar emlak, arazi ve hayvanının olduğunu; mükellef tüccar veya esnaf ise ne kadar kazancının olduğunu tespit etmek ve kayıt altına almakla yükümlüydüler

116 İşte Osmanlı’da 19.yy.da dağıtma usulüne tabi vergilerin tahsili, halk tarafından seçilmiş ihtiyar heyetleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu usulde vergi, muhtar, ihtiyar heyeti, imam gibi kişilerce toplanmaktadır. Mükellefle ilişkilere göre keyfi uygulamalara neden olabileceğinden sakıncalıdır.

117 -Emanet Usulü: (devlet memurları eliyle tahsil usulü) toplanan vergiden belirli bir oran dahilinde pay verilmesi uygulaması terk edilmiş sadece aylık karşılığı tahsilat yapmışlardır. Mükellef sayısındaki büyümeye bağlı olarak çok fazla eleman çalıştırılması en önemli sakıncadır.

118 -verginin kaynakta kesilmesi usulü: vergi, vergi sorumlusu tarafından doğduğu anda ve kaynakta kesilerek daha sonra vergi dairesine yatırılmaktadır. Vergi kaybını, iş yükünü ve maliyetleri azaltır.

119 Ülkemizde gelir vergisinde ücretler, serbest meslek kazancı ve menkul sermaye iratlarında;
Damga vergisi kesintilerinde; Yabancı ulaştırma kurumlarının gelir ve kurumlar vergilerinde uygulanmaktadır.

120 Bu usul, ilk kez Fransız Vauban tarafından 1707’de Krali Öşür (Dime Royale) eserinde ortaya atılmış; 1803’te İngiltere’de uygulanmıştır.

121 Avantajları, Vergi sorumlusu, idarenin tahsilatla ilgili görevlisiymiş gibi fonksiyon gördüğünden tahsil giderlerinin azalması, Vergi kaybının azalması, Mükellefin vergi ile ilgili formalitelerle uğraşmaması Süre olarak daha kısa dönemde vergileme yapılması.

122 iii-verginin tahsiliyle ilgili diğer uygulamalar:
Pul ya da bandrol yapıştırılması, Kıymetli kağıt şeklinde satış veya işaret konulması, kayıt düşülmesi Hizmetten yararlanma veya çalıştırma şeklinde vergi gibi mali yükümlülükler tahsil edilebilmektedir.

123 db) vergi alacağını sona erdiren diğer uygulamalar:
-mahsup: hesaplanmış olan vergi tutarından daha önceki aşamalarda ödenmiş olan verginin indirilmesi işlemidir. Tarh aşamasında gerçekleşir. Yurt dışında vergilendirilmiş bir verginin ülkemizde beyanı gereken durumlarda ülkemizde hesaplanmış vergi tutarından yurt dışında ödenmiş tutarın indirilmesi gerekebilir. =aynı tür vergiler arasında yapılır.

124 -takas: herhangi bir vergi dolayısıyla devletin alacaklı olduğu vergi tutarından mükellefe olan devlet borcunun indirilmesidir. Kesinleşmiş iki borcun karşılıklı olarak birbiri yerine sayılması söz konusudur ve vergilendirmenin tahsil aşamasıyla ilgili bir uygulamadır.

125 -terkin: Yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, su basması, kuraklık, don, muzir hayvan ve haşarat istilası ve bunlara benzer afetler yüzünden: 1. Varlıklarının en az üçte birini kaybeden mükelleflerin bu afetlerin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili bulunan vergi borçları ve vergi cezaları; 2. Mahsullerinin en az üçte birini kaybeden mükelleflerin, afete maruz arazi için zararın tahakkuk ettiği hasat ve devşirme zamanına tesadüf eden yıla ait olarak tahakkuk ettirilen Arazi Vergisi borçları ve vergi cezaları; Maliye Bakanlığınca zararla mütenasip olmak üzere, kısmen veya tamamen terkin olunur.

126 +(tahakkuktan vazgeçme)
İkmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergi ve bunlara ilişkin cezaların toplam miktarı (23 TL) aşmaması ve tahakkukları için yapılacak giderlerin bu miktardan fazla olacağının tespiti halinde, Maliye Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslar dahilinde tahakkuklarından vazgeçilebilir.

127 + vergi hatalarının düzeltilmesi, yargı kuruluşlarının kararı gibi nedenlerle vergi alacağının tek taraflı bir tasarrufla idare tarafından silinmesidir.

128 -zamanaşımı: süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkmasıdır.
Zamanaşımı, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder

129 (VUK) Tarh zamanaşımı: Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. Ancak vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur.

130 (AATUHK)Tahsil zamanaşımı: kamu alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılın başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmez ise zamanaşımına uğramaktadır. Mükellefin zamanaşımından sonraki rızai ödemeleri kabul edilmektedir.

131 Uzun süre sonra alacağın istenmesi durumunda takip ve tahsil açısından çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir, mükellefler ise uzun süre defter, ve belgeleri saklamak zorunda kalabilir. Ancak bazı mükelleflerin yükümlülüklerinden kurtulmalarına izin veren ve vergi adaletini olumsuz etkileyen bir uygulamadır.

132 -Af: idari, siyasi ve ekonomik nedenlerle devletin vergi alacağından vazgeçmesidir.
Vergide eşitlik ilkesine aykırıdır. Dürüst mükellefler aleyhine vergi adaletini bozar. Af beklentisi, vergi kaybına yol açar.

133 Düzeltme affı: mükelleflerin hesaplarını gözden geçirmeleri ve eksik bildirdikleri ya da gizledikleri matrahlarını beyan etmelerini sağlama amacıyla yapılır. İnceleme affı: aftan yararlanan mükelleflerin af dönemiyle ilgili hesap ve işlemlerinin incelenmesinden vazgeçilmesidir. Kovuşturma affı: ödeme kolaylıkları sunulması, alacağın belli bir bölümünden vazgeçilmesi, başlamış kovuşturma ve sürecin sonlandırılması yoluna gidilir.

134 -mirasın reddi: ölüm halinde mükellefin ödevleri, payları oranında mirasçılara geçmektedir. Ancak mirasın reddedilmesi durumunda vergi alacağı sona erer.


"VERGİ TEORİSİ VE UYGULAMASI" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları