Küreselleşme: Hayatın ekonomik, siyasal ve sosyo-kültürel alanlarında etkili olmaktadır. Ekonomik alan; ürün ve hizmetlerin üretim, dağıtım ve tüketimini kapsamaktadır. Siyaset alanında gücün yoğunlaşması, savunma ile ilişkili örgütlenmeler bunların kurumsallaşmış olarak diplomasiye yansıması yer almaktadır. Sosyo-kültürel alan ise olaylar, etkiler, anlamlar,inançlar ve değerleri temsil eden sembollerin üretimini kapsamaktadır.
Medya: Her türlü bilgiyi kişilere ve topluma aktaran, eğlence, bilgi, ve eğitim gibi üç temel sorumluluğa sahip görsel, işitsel ve hem görsel, hem işitsel araçların tümüne medya denmektedir.eğlencebilgieğitimmedya
Nitekim 1980’lerde bütün dünyaya hızla yayılan küreselleşme dalgası içersinde çok uluslu şirketler bu büyük gücün farkına varırlar. Medya, bu şirketlerin ürettikleri politikaların mal ve hizmetin yaygınlaştırılmasında kullanılabileceği gibi, yeni değer kalıplarının toplumlarca benimsenmesi, alışkanlıkların değiştirilmesi, yeni alışkanlıklar edinmesinde de önemli bir rol oynayabilecek bir silahtır. Yine bu silahı elde tutmak yoluyla küreselleşme muhaliflerinin seslerin, duyurma imkanları kesilerek önlerine set de çekebilecektir.
Bütün bu gelişmelere paralel olarak 1980’li yıllardan itibaren bir çok şirket medya sektöründe büyük bir tekelleşmeye yol açmıştır. Medyadaki tekelleşme kapitalist üretim sisteminin tekelleşme eğilimine bağıntılı olarak oluşmuştur. Ürettikleri politikalarını dünya üzerinde yaymak isteyen ve tekelleşen çok uluslu şirketlerin temel dayanağı olan kapitalist ülkeler kendi ürünleri olan fikirleri yayan medyaları gözeterek global bir medyanın ortaya çıkmasına yardımcı olmuşlardır.
1980’lere kadar hem devletin hem de özel sektörün sahip olduğu radyo ve televizyon yayıncılığına egemen olan ilke “kamu yararı” ilkesi olmuştur. Yayıncılıktan “ulusun kamusal ve siyasi hayatına katkıda bulunması ve demokrasinin bütünleyicisi olması “ beklenilmekteydi
Bu anlayışla hizmet veren yayın kuruluşları ve birbirinden kopuk olan vatandaşlara ulusal birlik duygusunun kazandırılmasında ulusal belleğin yaratılmasında ve aktarılmasında; günlük hayatlarında soyutlanmış bir biçimde yaşayan insanlarda ortak bir yaşam tarzının ve kültürün yaratılmasında önemli roller üstlenmişlerdir.
1980’lerden itibaren yayıncılık alanında “kamu yararı” ilkesi yerini “karlılık” ilkesine bırakmıştır. Serbest piyasa anlayışının gelişmesi ve buna paralel olarak kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi; uydu teknolojisindeki gelişmelerin sınır ötesi yayıncılığı doğurması; teknolojinin yerel yayıncılığı mümkün kılacak ölçüde ucuzlaması, yerel ve kültürel farklılık haklarının gündeme gelmesi ve somut kazanımların sağlanması, yayıncılık ilkesinin değişiminde ekonomik, hukuki ve teknolojik alanlarda ilk akla gelebilecek etkenlerdir.
Artık yayıncılık alanında ulusal kültür ve kimlik endişesine medya piyasasının karlılığını ve gelişimini engelleyecek faktör olarak bakılmaktadır. Medya şirketlerinin kar oranı ulaşmış olduğu izler kitle ile doğrudan orantılı olduğu için, yayınların hem coğrafi olarak genişlemesi hem de yoğunlaşması hedeflenmektedir
Sonuç olarak David Morley ve Kevin Robins küresel medya anlayışını şu şekilde analiz etmişlerdir; Kar ve rekabet mantığıyla hareket eden yeni medya şirketlerinin şimdi en önemli amacı, bundan böyle ürünlerinin mümkün olan en geniş tüketici kitlesine ulaştırmaktır.
Bu durumda da sürekli bir gelişmeci eğilim vardır ve bu eğilim durmaksızın genişletilmiş görsel/işitsel mekanlar ve piyasalar inşa edilmesi yönünde çalışmaktır. Ulusal toplulukların eski sınırları ve engellerin yıkılması artık zorunludur ve bu sınırlar ticaretin yeniden örgütlenmesinin önündeki keyfi ve irrasyonel engeller olarak görülmektedir.
Görsel işitsel coğrafyalar böylece ulusal kültürün sembolik mekanlarından uzaklaşmakta ve uluslar arası tüketici kültürün daha evrensel ilkeleri temelinde yeniden düzenlenmektedir.
İthal programların serbest ve engelsiz dolaşımı yeni medya düzenin en büyük idealidir. Bu öyle bir idealdir ki bunun mantığı nihai olarak küresel programlar ve küresel piyasalar oluşturulmasına varır ve daha şimdiden bu ideali gerçek kılmaya çalışan şirketlerin iktidarını görmekteyiz. Yeni medya düzeni artık küresel bir düzen haline gelmeye başladı.
Küreselleşmenin medya kuruluşuna en büyük etkisi kamu hizmeti modelinin yok olmaya yüz tutarak tecimsel iletişim modelinin egemenliğini pekiştirmiş olmasıdır. Tekelci medya büyük boyutlarda işleyen kurumsallaşmasıyla bireyin yabancılaşmasını küreselleştirmiştir
Küreselleşme süreciyle birlikte bilgi ve görüntü mekanları yeniden yapılanmakta, yeni bir iletişim coğrafyası ortaya çıkmaktadır. Teknolojik gelişmeler yeni küresel medya sanayisini doğurmuş, görsel/işitsel üretim belirli bir mekana hapsolmaktan çıkmış adeta yurtsuzlaşmıştır.
Yeni küresel medya araçlarının Pazar alanı artık bütün dünyadır. Yerel kültürler için üretim yapma devri kapanmış, New York’tan Kahire’ye Londra’dan Ankara’ ya kadar bütün kültürler hedef kitle kapsamına alınmıştır.
Demokratik toplumlarda medya çok önemli görevler üstlenmektedir. UNESCO’nun hazırladığı MacBride Raporu’nda, medyanın işlevleri sıralanırken öncelikli olarak “haber ve bilgi sağlama” görevine vurgu yapılmaktadır.
Medyanın bu şekilde ulusal sınırları aşarak küreselleşmesi kısa bir süre içinde şu sonuçları doğurmuştur: Tüketim ve kitle kültürünün yayılması, Kültür emperyalizmi endişesi, Yaşam tarzlarının küreselleşmesi, Ulusal kültür ve kimliğin zayıflaması, Avrupa kimliği gibi ulus üstü bölgesel kimlikler, Küresel kültür çatışmaları
Küresel kitle kültürü, kültürel üretimin modern araçlarının ve dil sınırlarını kolayca geçebilen görüntünün egemenliğindedir. Popüler hayatın, eğlencenin yeniden inşasına doğrudan katılan görsel ve grafik sanatların her türlü müdahalesinin egemenliğindedir. Küresel kitle kültürünün başlıca örneği uydu televizyonu oluşturmaktadır.
Uydu yayıncılığının başlamasıyla birlikte yayıncılıkta kamu hizmeti anlayışı nosyonu bir anda tarihe aykırı hale gelerek yerini karlılık anlayışına bırakmıştır.Uydu televizyonculuğu dil engelini aşmak için görsel temsili ön plana çıkarır. Küresel kitle kültürünün en belirgin özellikleri Batı merkezli oluşu ve dilinin İngilizce oluşu ile kendine özgü türdeşleştirme biçimine sahip olmasıdır.
Kültür emperyalizmi söylemlerini haklılaştıran en önemli gelişme ise küresel iletişimin gelişmesi ile yerel kültür sanayinin üretiminde önemli düzeyde görülen gerilemelerdir. Egemen ülkelerde üretilen filmlerin, programların kalitesi ile örneğin bir 3.dünya ülkesinde üretilenlerin arasındaki büyük oransızlık birçok ülkede sektörü üretim yapamayacak duruma getirmiştir.
Global medya yenidünya düzeninin serbest piyasadaki finans gücünün yanı sıra en önemli aracıdır. Küreselleşmenin en ateşli avukatı olan global medyanın asıl amacı her türlü yerel, bölgesel, ulusal değer yargılarına karşı çıkarak serbest piyasa ve sermayenin egemenliğini öngören yeni dünya düzeni ideolojisinin bir propoganda aracı olmaktır
“Küreselleşme şüphesiz dünya çapında ekonomik alanda gelişmemiş ülkelerin aleyhine büyümeyi hızlandırmakta medya sektörü de toplumun diğer kurumları ile küresel kültürün yaratılmasında gelişmiş Batı dünyasına hizmet etmektedir. Batı merkezli küresel kitle kültürünün yönlendirici güç kaynakları da batının ilerlemiş teknolojisi, tekelci sermaye, batılı toplumların yaşam tarzı ve görselliği olmaktadır“
KÜBRA TANTAN ŞEYDA İZGİ MEHMET ZİHNİ AŞAR