Uluslararası İlişkiler Birinci Hafta Küresel Siyasetle Tanışma Yıldırım TURAN yildirimturan@gmail.com
Küresel Siyasetle Tanışma Temel Konu Başlıkları!! Küresel Siyaset Nedir? Küresel Politikaya Yaklaşımlar Küresel Politikada Süreklilik ve Değişim Uluslararası Politika nasıl küresel siyasete dönüşmüştür? Küreselleşmenin dünya siyaseti açısından sonuçları nelerdir?
Küresel Siyaset Nedir? Bazı temel kavramlar bu dersin daha iyi anlaşılması açısından önemlidir. Bu kavramların başında Siyaset, Küreselleşme ve Devlet gelmektedir (Kavramların tanımları için ayrıca bkz. S. 28). Küresel sözcüğü, küresel siyasetle ilgili olarak oldukça farklı sonuçlar doğuran iki anlamaa gelir. a) küresel, gezengensel (sadece bölgesel ya da ulusal değil) öneme sahip ve dünya çapında demektir. Aslında kürese, dünyadır.Bu anlamda küresel siyaset, ulusal ya da bölgesel değil küresel düzeyde yürütülen siyaseti ifade eder. b) Küreselleşme sınırsız bir dünyada yaşadığımız anlamına gelmez. Devletlerin de sonu gelmemiştir. Küresel, kapsamlı demektir ve sadece bir bütün olarak sistemi değil, sistem içindeki bütün unsurları ifade eder.
Küreselleşme Tanımları Küreselleşme literatürde çeşitli şekillerde tanımlanmaktadır: 1. ‘Toplumsal ilişkilerin dünya genelinde uzak mesafelerdeki yerel olayları çok uzaklardan iki yönlü etkileyecek derecede yoğunlaşması.’ (Giddens 1990: 21) 2. ‘Dünya ekonomisinin entegrasyonu.’ (Gilpin 2001: 364) 3. ‘Topraksızlaşma- ya da …insanlar arasında bölgeler üstü ilişkilerin artışı.’ (Scholte 2000: 46) 4. ‘Zaman-mekan sıkışması.’ (Harvey, 1989
Küreselleşmeyi Kavramsallaştırmak Başlangıç olarak küreselleşmeyi aşağıdaki özellikleri taşıyan bir süreç olarak görmek faydalı olacaktır: Toplumsal, siyasi ve ekonomik faaliyetlerin siyasi sınırların ötesine geçmesi yoluyla bir bölgedeki olay, karar ve eylemlerin uzak bölgelerdeki insan ve toplumlar için önem taşıması. Örneğin, dünyanın en fakir bölgelerindeki iç savaş ve çatışmalar refah bakımından yüksek seviyedeki ülkelere doğru iltica arayışlarını ve illegal göçleri arttırmaktadır. Toplumsal var oluşun hemen her aşamasında karşılıklı bağların yoğunlaşması ve öneminin büyümesi. Bu bağlar ekonomik alandan ekolojik alana kadar uzanmaktadır. Microsoft’un faaliyetlerinden SARS gibi zararlı virüslerin yayılmasına, dünya ticaretinin artmasından kitle imha silahlarının yayılmasına kadar birçok konu bu kapsamda görülebilir. Dünya genelindeki ulaşım ve iletişim sistemlerinin artması küresel etkileşimlerin ve süreçlerin hızını arttırmaktadır. Böylece fikirler, haberler, ürünler, bilgi, sermaye ve teknoloji dünya genelinde hızla dolaşır. Örneğin, Hindistan’dan arayan birisi İngiltere’deki telefon bankacılığı hizmetlerinden faydalanabilmektedir. Özetlemek gerekirse, küreselleşme devletler arasındaki karşılıklı bağımlılık ve bağlantılardan çok daha fazlasını kapsayan bir süreçtir. Şu şekilde tanımlanabilir: Uzak toplulukları bağlayan, bölge ve kıtaları aşan güç ilişkilerinin erişimini genişleten, toplumsal düzenin mekan ölçeğinde temelden bir kayması yahut dönüşümünü içeren tarihi bir süreçtir.
Uluslarası Politikadan Küresel Siyasete Uluslararası politika hangi şekillerde küresel siyasete dönüşmüş ve bu süreç ne denli şekillenmiştir. Son dönemde dünya siyasetinin ana hatları nasıl değişmiştir? En önemli değişimler arasında aşağıdakiler sayılabilir Dünya sahnesinde yeni aktörler Artan karşılıklı bağımlılık ve karşılıklı bağlanmışlık Küresel yönetişim eğilimi
Dünya siyasi haritasını düşünelim: En göze çarpan özelliği tüm yeryüzünün sayısı 190’ı aşan muntazaman tanımlanmış sınırlı topraklara, yani devletlere bölünmüş olmasıdır. Orta Çağlardaki bir siyaset öğrencisine sınırlara öncelik veren böyle bir dünya temsili pek anlamlı gelmezdi. Tarihi olarak sınırlar, egemen, kendi kendini yöneten, mekansal olarak sınırlı siyasi topluluklar ya da siyaset gibi görece yeni bir gelişmedir. Bugün için uygun bir kurgu olsa da, bu varsayım egemen devletler arasındaki güç ve çıkar arama gibi geleneksel devlet-merkezli dünya siyaseti anlayışlarında merkezi bir konumdadır. Ancak küreselleşme bu devlet-merkezli dünya siyaseti anlayışını sorgular. Küreselleşmeden ciddi biçimde bahsetmek dünya siyasetini düşünme tarzımızda bir kayış gerektirmektedir.
Devlet ve yeni küresel aktörler Uluslararası siyaset geleneksel olarak devlet-merkezli bir yaklaşımla ele alınmıştır. Devlet-merkezcilik: dünya siyaseti ya da iç siyaseti incelerken devleti temel alan bir siyasi analiz yaklaşımıdır. Ulusararası siyasette devleti şu şekilde tanımlam mümkündür. Devlet dört temel belirleyici niteiğie sahiptir: belirli bir ülke, kalıcı bir nüfus, işleyen bir hükümet ve diğer devletlerle ilişkiye girme kapasitesi. Bu bağlamda uluslararası siyaset devletler arasında düzenin ve tahmin edilebilirliğin ölçütünü oluşturan ilişkiler örüntüsi olarak devletler sistemi şeklinde tanımlanmaktadır. Bu bakış açısının kökeni devletin ayırt edici özelliği olarak egemenlik ilkesinikabul eden Westphalia Barışına (1648) kadar dayanır.
Dünya siyasetinin Vesfelya Düzeni Mekansallık: İnsanlık öncelikle sabit sınırlarla çevrili ve dışlayıcı bölgesel (siyasi) topluluklar temelinde düzenlenmiştir. Egemenlik: Devletler ya da hükümetler sınırları içerisinde yüce, koşulsuz ve dışlayıcı siyasi ve hukuki otorite hakkına sahiptiler. Otonomi: Kendi kaderini tayin ya da kendi kendini yönetme ilkesi, ülkeleri dahili alanı harici alandan ayıran sabit sınırlar içerisinde siyasi, toplumsal ve ekonomik faaliyetin otonom kapsayıcısı kıldı.
Vesfelya sonrası düzen Mekansallık Sınırlar ve toprak parçaları hala önemini ancak kısmen idari amaçlar için korumaktadır. Küreselleşme koşulları altında, sınırlar ve toprak parçalarını aşan yeni bir siyasi örgüt ve siyasi güç coğrafyası ortaya çıkmaktadır. Devlet egemenliği Ulusal hükümetlerin egemen güç ve otoritesi –devletlerin kendi toprakları üzerinde yönetme hakkıyla yetkilendirilmesi- dönüşmektedir, fakat bu dönüşüm ille de tükeniş anlamına gelmez. Bugün egemenlik, giderek kamu gücü ve otoritesinin ulusal, bölgesel ve küresel otoriteler arasında paylaşılarak uygulanması olarak anlaşılmaktadır. Devlet otonomisi Daha büyük ölçüde karşılıklı bağımlı olan dünyamızda, dahili amaçları başarmak, yaygın çok katmanlı işbirliği ve dayanışmayı gerektirmektedir. Ancak daha fazla küresel ve bölgesel yönetişim sistemleri içine gömülen devletler gerçek anlamda bir ikilemle yüz yüze kalırlar: ister uyuşturucu ticareti ister istihdam konusunda olsun, devletler daha etkili kamu politikaları üretmek ve vatandaşlarının taleplerini karşılamak için kapasitelerinden ödün vermektedirler.
Artan Karşılıklı Bağımlılık ve Karşılıklı Bağlanmışlık Uluslararası politikada devlet-merkezlilik sorunu Realizmin ana akım bir yaklaşım olarak uluslararası ilişkileri domine etmiş olması. Bilarto topu modeli hakim ilke olarak ortaya çıkmıştır. A) iç siyaset ile devleterarasındaki ilişkileri düzenleyen dış siyaset arasında kesin bir ayrım olduğu iddiası. Egemenlik bilardo topunun dışarısı ile içerisini birbirinden ayıran ser kabuğudur. Sınırların önemi! B) uluslararası ilişkilerde çatışma ve işbirliği örüntüleri büyük ölçüde devletlerarası güç dağılımı tarafından belirlenir. Güç hiyerarşisi
Karşılıklı Bağımlılık Genellikle dünya siyasetindeki işbirliği ve bütünleşmeye yönelik eğilimlerdir. Kabaca bir eşitlik anlamına da gelebilir. Bu kavram aşağıdaki durumların derecesine vurgu yapar 1. devletler otonom uluslararası aktör olmaktan çıkmıştır 2. ekonomik ve diğer sorunlar dünya siyasetinde daha belirgin hale gelmiştir 3. askeri gücün daha az güvenlir ve daha az önemli bir siyaset seçeneği hale gelmesi. DOLAYISIYLA BİLARDO TOP MODELİ SON DÖNEM EĞİLİM VE GELİŞMELER NEDENİYLE BASKI ALTINDADIR!!!!
Anarşi ve küresel yönetişim Geleneksel uluslararası politikanın hakim ilkesi ANARŞİ yaklaşımıdır. Doğa hali olarak analşılabilir. Ancak temel olarak anarşi uluslararası ilişkiler amir bir üst otoraitenin olmadığı bir sistemi ifade eder. Bu sistem içinde devlet sürekli bir şekilde çıkarlarını koruyan ve kendi başının çaresine bakmak durumunda olan aktörlerdir. Üç temel ilke oldukça önemlidir. Üç s olarak da bilinir. (TS) 1) Güvenlik (Security) 2) hayatta kalma (Self-help) 3) Devletçilik (Statism)
Küreselleşme ve Sonuçları Küreselleşme uluslararası politikanın devlet-merkezli anlayışı ve yapıları karşısında bir meydan okumadı. Farklı tanımlamaları olsa bile üç tür küreselleşme olduğu konusunda bir uzlaşı söz konusudur.
Küreselleşmenin lokomotifleri Teknik, küreselleşmenin her türlü ele alınmasında merkezi bir konumdadır, çünkü modern iletişimin alt yapıları olmadan özellikle dünya çapına yayılmış bir ekonomi ve küresel sistemin mümkün olmayacağı bilinen bir gerçektir. Ekonomi de teknoloji kadar önemlidir. Kapitalizmin yeni piyasa ve karlar için doyumsuz gereksinimi kaçınılmaz olarak ekonomik faaliyetin küreselleşmesine yol açar. Siyaset kısaca fikirler, çıkarlar ve güç olarak ele alınmaktadır ve küreselleşmenin bir diğer motorudur. Nasıl teknoloji küreselleşmenin fiziki alt yapısını sağlıyorsa siyaset de normatif alt yapısını sağlar. ABD ve İngiltere’de olduğu gibi devletler küreselleşme sürecinin beslenmesinde önemli oyunculardır. Kültürel küreselleşme, dünyanın belli bir bölgesinde üretilen bilgi, mallar ve imajların, uluslar, bölgeler ve bireyler arasındaki kültürel farklılıkları ezme eğilimindeki küresel akışa dahil olduğu bir süreçtir.
Küreselleşmeyi anlamlandırmak: Mit mi, Gerçek mi? Hiper küreselleşmeciler – küresel güçler devletlerin kendi ekonomileri ve toplumlarını kontrol etme kabiliyetinin altını oyduğu için küreselleşmenin ulus-devletin sonunu hazırladığını iddia etmektedirler. (SINIRSIZ DÜNA). Ulusal ekonomik stratejiler işe yaramaz!! Şüpheciler – küreselleşmeyi küresel bir balon olarak görmekte ve devletler ve jeopolitiğin dünya düzenini şekillendiren ana güçlerin baki kalacaklarını iddia etmektedirler. Jeopolitik konusuna daha sonra tekrar döneceğiz. İDEOLOJİ sorunu!! Dönüşümcü yaklaşım: küreselleşmeyi ciddi biçimde ele alırken onun egemen devletlerin sonunu getirmediğini fakat küresel bir siyaset meydana getirdiğini savunurlar: ulusal ve uluslararası ilişkiler arasındaki geleneksel ayrım dikkat çekici biçimde küresel siyasette netliğini kaybetmektedir. Bu şartlar altında, ‘bir yerdeki siyaset diğer bir başka yerdeki siyasete bağlıdır’ (kelebek etkisi tartışmasını hatırlayınız). Uluslararası ilişkilere geleneksel yaklaşımlar (bunları ilerleyen konular kapsamında ele alacağız) en iyi ihtimalle günümüz dünyasını şekillendiren güçlerin sadece kısmi bir açıklamasını sunabilirler. Bu nokta oldukça önemlidir.
Önemli noktalar!! Önemli noktalar Küreselleşme, dünya genelindeki karşılıklı bağlantıların yaygınlığı, yoğunluğu ve süratinin artışı ve etkisinin derinleşmesiyle belirgin bir hale gelmiştir. Küreselleşme, toplumsal düzenin ölçeğindeki kaymaya, dünyanın paylaşılan toplumsal bir mekan haline gelmesine, toplumsal, ekonomik ve siyasi faaliyetlerin bölgesizleşmesine ve gücün görece ulussuzlaşmasına işaret eder. Küreselleşme, toplumsal düzenin mekansal ölçeğinin temelden dönüşümü ve kayması olarak kavramsallaştırılabilir. Bu dönüşüm, uzak toplulukları birbirine bağlar ve güç ilişkilerinin erişimini bölgeler ve kıtalar ötesine yayar. Küreselleşme, uluslararasılaşma ve bölgeselleşmeden farklıdır.