RAHMET PEYGAMBERİ HZ. MUHAMMED
وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ “Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik” Enbiya 21/107 Şefkat ve merhamet insanı yücelten ulvî duygulardandır. Dünya sevgi ve merhamet üzerine kuruludur.
Allah’ın 99 güzel isminden biri Rahman biri Rahimdir; her ikisi de O’nun ne kadar çok merhametli olduğunu anlatır. Bir Kutsi Hadiste buyrulur ki: "Rahmetim gazabımı geçmiştir”
Yüce Rabbimiz, bize elçi olarak gönderdiği peygamberinin kalbini de merhametle doldurmuş ve ona demiştir. وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ “(Resûlüm!) Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik” Enbiya 21/107
Kendisi erhamürrahimin ( Enbiya 21/83 ) olan Allah Peygamberini de rahmetle donatmış ve O da ümmetini bu doğrultuda eğitmiştir.Böylece Rahmet toplumu meydana getirmiştir وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine, “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti. ( Enbiya 21/83 )
Müslüman her işine “ بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ ” diye başlar. Buna göre Müslüman kişi, Allah’ın “Rahman ve Rahim” ism-i şeriflerini her şeyin başına koyarak hayat kuran insan demektir. Yani Müslüman, merhametle muamele edendir.
O(sav) şöyle buyurur: “Yerdekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsin.” وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ… “..ve mü’minlere (şefkat) kanadını indir ” Hicr15/88 İşte O’nu bizzat Allah bu şekilde eğitmiştir.Nitekim “Beni rabbim terbiye etti” demiştir.
Onun ahlakı Kur’an ahlakı değil miydi.? “وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ ” “ Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin” (Kalem68/4) Hz. Aişe’ye O’nun ahlakı sorulduğunda “siz hiç Kur’an Okumuyor musunuz?” Şeklinde cevap vermesi dikkat çekicidir.
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللّهِ لِنتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا …غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنفَضُّواْ مِنْ حَوْلِكَ “O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi…. Al-i İmran 159
Efendimiz’in davette kısa sürede başarılı olmasını şu iki hususta özetleyebiliriz: 1-el-Emin (Güvenilir) olması 2- İnsanlara merhametle muamele ( فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللّهِ لِنتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنفَضُّواْ مِنْ حَوْلِكَ ) Gerçekten de O (s.a.v.) insanlara merhametle yaklaşımı, kırıcı ve sert davranmaması, onları kopması mümkün olmayan bağlarla kendine bağlamıştı.
Adalet ve Hakkaniyetle Muamele Adâlet ve hakkâniyet ölçülerine uyma, O'nun en önemli prensibi idi.Öyle ki adalet önünde herkes birdi.Bu hususta soy, mevki, makam, mal-mülk gibi farklılıklar önemsizdi. Kendisine, hırsızlık yapmış eşraftan Fâtıma adlı bir kadın getirilmiş ve bazıları aracılık yaparak cezayı hafifletmek istemişlerdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz öfkelendi ve "Hırsızlık yaparak getirilen, kızım Fâtıma dahi olsa elini keserdim" buyurdu Buhârî, Hudüd 12; Müslim, Hudûd 8,9
Engellileri Taltif Ederdi: O engellilere değer verip iltifat ederdi. Savaşlara her çıkışında yerine vekil olarak bir engelliyi tayin ederdi.Bir ama olan Ümmü Mektum’u on ya da on bir kez yerine vekil olarak bırakmıştır.Bunun dünyada eşi benzeri yoktur.
Enes b. Malik : Enes b. Malik (ra), on sene kendisine hizmet ettiğini, bu süre içinde bir kez olsun azar işitmediğini Hatta bir keresinde, gönderdiği yere giderken yolda rastladığı çocuklarla oyuna dalıp kaldığını, daha sonra oraya gelen Hz. Peygamber'in sıcak bir tebessümle, sadece, gönderdiği yere gidip gitmediğini sorduğunu anlatmıştır.
Bir başka gün yaşlı bir hanım, işini gördürmek için Medine dışındaki mahalleye kadar Hz. Peygamber'i götürmüştür. Namazda bile omuzuna çocukları alırdı. Sefer dönüşünde terkisine ve kucağına çocukları alırdı. Her gördüğü yerde çocuklara selam verip başlarını okşardı. Yakasına yapışıp bir şeyler isteyen kaba ve katı insanlar bile ondan merhamet görmüştür.
“Olsun, insan değil mi? Yine, Allah Rasulü’nün Yahudi bir komşusunun ölümünün ardından ağladığını. Nedenini soranlara, “Keşke hidayete erseydi de, akıbetini kurtarsaydı” dediğini anlattı.
Mekke’nin Fethi ve genel Af Mekke fethine giderken son resmî geçit esnasında Ensar'ın komutanı Sa'd b. Ubade, Ebû Süfyan'a duyuracak şekilde "Bugün büyük savaş günüdür" diye bağırmıştı. Ebû Süfyan'ın şikayeti üzerine Hz. Peygamber “ Bugün Allah'ın, Kâbe'nin şanını yücelteceği bir gündür. Bugün merhamet günüdür...“ diyerek Sa'd b. Ubade'nin sözlerini düzeltmiş ve fetih gününü merhamet günü olarak ilan etmiştir
Mekke’nin fethi günü; kendisine ve Ashabına Mekke’de iken olmadık eziyetler yapan Mekkelileri affetmiştir. Ey Kureyşliler! Size şimdi nasıl bir muâmele yapacağımı sanıyorsunuz? diye sordu. Mekkeliler hep bir ağızdan: - Hayır umuyoruz. Sen kerîm bir kardeş, âlicenâb bir kardeş oğlusun, diye cevap verdiler.
Rasûl-i Ekrem (s.a.s.): -Ben de size Yûsuf'un kardeşlerine söylediği gibi, -قَالَ لاَ تَثْرِيبَ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ يَغْفِرُ اللّهُ لَكُمْ وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ -Bu gün size geçmişten dolayı azarlama yok.’ (Yûsuf Sûresi, 92) diyorum. Haydi gidiniz, hepiniz serbestsiniz “ buyurdu. Böylece Rasûlüllah (s.a.s.) hepsini affetmişti.
Bir gün Rafi isminde bir çocuk Medine’de birinin hurma ağaçlarını taşladı. Bahçe sahibi onu yakalayıp Peygamberimize şikayet etti.Efendimiz, “yavrucuğum! Bu adamcağızın hurmalarını niçin taşladın?” diye sorunca çocuk çok utanarak…
Acıkmıştım; karnımı doyurmak için taşladım” dedi. Peygamberimiz çocuğa hiç kızmadı. Tebessüm ederek çocuğu kucakladı ve ona şöyle dedi: - Yavrucuğum! Bir daha ağaçları taşlama. Altına düşen meyveleri al ye. Allah seni doyurur. Efendimizin bu davranışı küçük Rafi ’yi çok etkiledi ve o günden sonra hiç yaramazlık yapmadı.
Akra B. Habis Olayı: Akra' b. Habis Efendimiz (sav)'i Hz. Hasan'ı öperken görünce “Doğrusu benim 10 çocuğum var, hiçbirini öpmemişimdir!” dediğinde Hz. Peygamber (sav) ona şu karşılığı vermiştir: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez!” (Müslim, Fedâil, 65)
Hz. Peygamber'in çocukları sevip öpmesine hayret eden ve on çocuğundan hiçbirini öpmediğini övünerek söyleyen Bedevîye de ; "Şayet Allah senin kalbinden merhameti söküp almışsa ben sana ne yapabilirim? Merhamet etmeyene merhamet edilmez.“ şeklinde karşılık vermiştir. (Buhâri Edeb 18)
Mescide Bevleden Adam: Bir gün bir adam gelip mescide küçük abdestini bozuyor. Ashab adamın üzerine yürümek isterken Efendimiz (sav) ona bir şey yapılmamasını, işini bitirdikten sonra bir kova su dökerek temizlemelerini söylüyor. İslam daha yeni gelmiş, adam cahil ve mescid nedir, orada nasıl davranılır falan bilmiyor. Efendimiz de bunun farkında ve ona göre davranıyor.İşte O ashabını böyle eğitmiştir.
O sadece İnsanlara değil hayvanlara da merhamet ederdi: Çünkü “Alemlere Rahmet” olarak gönderilmişti. Kıssa:Hicretin sekizinci yılı idi. Efendimiz ve ashabı Mekke’nin fethi için yola çıkmışlardı. Efendimiz (sav) Arç vadisinde, yolun kenarında yeni doğmuş yavrularını emziren bir köpek gördü. Hemen sahabeden birisini çağırıp köpeğin ve yavrularının rahatsız edilmemesini sağlamak üzere ordu geçinceye kadar orada nöbet tutmasını emretti.
“Kıyamet gününde insan şu hususlarda sorgulanmadan, hesap meydanından ayrılamaz: BAZI HADİS-İ ŞERİFLER PEYGAMBERİMİZ (SAV) BUYURUYOR Ki 1-Ömrünü nerede tükettiğinden, 2-Gençliğini nerede ve ne şekilde yıprattığından, 3-Malını nereden kazandığından, 4-Malını nerelere harcadığından 5-Bildikleriyle amel edip etmediğinden.” Tirmizi kıyamet 1(3531)
اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ الْمُوبِقَاتِ قَالُوا يَا رَسُولَ للهِ وَمَا هُنَّ قَالَ: اَلشِّرْكُ بِاللَّهِ وَالسِّحْرُ وَ قَتْلُ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إلاَّ بِالْحَقِّ وَأكْلُ الرِّبَا وَأكْلُ مَالِ اْليَتِيمِ وَالتَّوَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلاَتِ الْمُؤْمِنَاتِ (İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144.
Dünyanın ve ahiretin güzelliklerine ulaşmanın yolu, çalışmaktan geçiyor. İnsan çalışarak hem şahsiyetini hem de geleceğini inşa eder. : “ ”Akıllı ve olgun kişi, nefsine hâkim olan ve ebedi hayatı için çalışıp gayret gösteren insandır. Aciz insan ise, nefsine mahküm olan, onun isteklerine tabi olan ve boş kuruntular peşinde olup hak etmediği şeyi Allah’tan bekleyendir” Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır
لاَ يُؤْمِنُ أحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü’min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz. Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71.