KÜRESELLEŞME NEDİR.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
İŞLETMELERİN ÇEVRESİ VE ÇEVRE FAKTÖRLERİ
Advertisements

Ders: Uluslararası İktisat ve Dış Ticaret Politikası
Anahtar kelimeler: Ekonomik bütünleşme, Serbest ticaret bölgesi, gümrük birliği, ortak pazar, ekonomik birlik, gümrük birliğinin ekonomik etkileri, ikinci.
Doğrudan Dış Yatırım Bir firma yabancı bir ülkede bir ürünü üretmek ve/veya pazarlamak için tesislere yatırım yapıyorsa, buna doğrudan yatırım denir.
AVRUPA BİRLİĞİ, AB DEĞERLERİ VE AB’DE DEMOKRASİ
Uluslararası İş Etiği.
UluslararasI Rekabet Gücü PolİtİkalarI
Türkiye’de Yolsuzlukla Mücadele Güven SAK Ankara, 7 Temmuz 2005.
Büyümenin Bileşenleri Yada Belirleyicileri
1 YASED BAROMETRE 18 MART 2008 İSTANBUL.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE YEREL KALKINMA
DIŞ TİCARET POLİTİKALARI
DIŞ TİCARET POLİTİKALARI
Üniversite Eğitimi ve Sürdürülebilir İktisadi Kalkınma Olgusu
SÜRDÜRÜLEBİLİR REKABET GÜCÜ PİYASA KALİTESİ- ŞİRKET STRATEJİLERİ KASIM, 2007 Prof.Dr.Çelik Kurtoğlu “iyişirket” Danışmanlık A.Ş.
Mercado Comun del Sur (Güney Amerika Ortak Pazarı)
PROGRAM YETERLİLİKLERİ ÇALIŞMASI
KÜRESEL KRİZ VE YOKSULLUK İLİŞKİSİ
Küresel Piyasalardaki Gelişmeler Işığında Türkiye Ekonomisine ve Bankacılık Sistemine İlişkin Değerlendirmeler Hüseyin Aydın Yönetim Kurulu Başkanı 1 Şubat.
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE
Küreselleşme, Sonuçları ve Az Gelişmiş Ülkeler.
Bilgi ve Yenilik İktisadı
Makro İktisat İktisadi Analiz
7. büyük tekstil ve hammaddeleri 6. büyük hazır giyim ve konfeksiyon
Uluslararası İnsan Kaynakları Yönetimi YONT414
İŞLETME İLKELERİ Küresel Ortamda İşletmecilik ve Rekabet
Küreselleşme ile Ulus Devlet Ölüyor mu?
1 YASED BAROMETRE II 16 EYLÜL 2008 İSTANBUL ULUSLARARASI YATIRIMCILAR DERNEĞİ.
Ders 8 Temel Analiz Hüseyin İlker Erçen
Copyright ©2004, South-Western College Publishing Uluslar arası İktisat By Robert J. Carbaugh 9th Edition 1. Bölüm: Uluslar arası İktisat.
Ekonomi Bölümü Behiye Çavuşoğlu YDÜ Ekonomi. Behiye Çavuşoğlu Behiye Çavuşoğlu YDÜ Ekonomi.
Soru Gümrük Birliğinin Türkiye’nin ekonomisi üzerinde etkilerini Türkiye’nin beklentileri ve gerçekleşenler üzerinden tartışınız?
Soru 7 Gümrük Birliğinin Türkiye’nin ekonomisi üzerinde etkilerini Türkiye’nin beklentileri ve gerçekleşenler üzerinden tartışınız?
KÜRESELLEŞME NEDİR?.
DÜNYA BANKASI Dünya Bankası (Alm. Weltbank, İnternationale Bank für Wieder ausfbau und wirstchaftliche Entwicklung (IBRD), Fr. Banque Internationale, Banque.
TÜRKİYE’DE DUAL İSTİHDAM YAPISI
WTO GATT GATS TRIPS Doç. Dr. A. Can BAKKALCI. WTO KURALLARI ve AVRUPA BİRLİĞİ’NDE ORTAK TARIM POLİTİKASI ORTAK TİCARET POLİTİKASI.
İSTİHDAM VE İSTİHDAMLA İLGİLİ KAVRAMLAR
KÜRESELLEŞMENİN BEYİN GÖÇÜNE ETKİSİ VE TÜRKİYE
Uluslararası İşletmecilik
KIRSAL KALKINMA ve ÖRNEK PROJELER
ÜCRETLİ KADIN EMEĞİ İLE İLGİLİ KURAMLAR
TİCARİ İŞBİRLİĞİ(GATT). Genevre’de Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) imzalandı. GATT’ın amaçlarının başında liberal ve rekabetçi bir.
1929 BUHRANI VE türkİye ekonomisi üzerİne etkİleri
Ülkelerin Dış Ticaret Yapma Nedenleri
Uluslararası Örgütler
Yrd Doç Dr Turhan ŞALVA İş Sağlığı ve Güvenliği
Sağlık ve Kültür Doç. Dr. Melike KAPLAN.
EKON 321 ULUSLARARASI İKTİSAT
KONU BAŞLIKLARI BİLGİ EKONOMİSİ GELİŞİMİ BİLGİ EKONOMİSİ ÖZELLİKLERİ
Başarılı Uluslararası İnsan Kaynakları Yöneticisi Kimdir?
GÜMRÜK BİRLİĞİNİN ETKİLERİ
ULUSLARARASILAŞMA.
MAKRO EKONOMİYE GİRİŞ VE TEMEL KAVRAMLAR
MAKROEKONOMİYE GİRİŞ Oya Cesur Demir.
ULUSLARARASI İKTİSAT TEORİSİ
KAPİTALİZM VE PİYASA BAŞARISIZLIĞI
Başarılı Uluslararası İnsan Kaynakları Yöneticisi Kimdir?
1.Uluslar Arası Kooperatifler birliği 2- Uluslar Arası Çalışma Örgütü
ANKARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ SOSYAL HİZMET BÖLÜMÜ
13. Hafta: Pax Americana Pax Americana küresel kapitalizmin savaş sonrası ihtiyaçlarına uygun olarak doğdu. Öncelikle Sovyet Sosyalizmi coğrafi ve siyasal.
14. Hafta: Yeni liberal Dünya
Azgelişmiş Ülkelerin Profili
KALKINMA EKONOMİSİNİN DOĞUŞU- BUGÜNÜ- GELECEĞİ
ULUSLARARASI TİCARET.
Uluslararası İşletme Yönetimi
Küresel Kamusal Mallar
2. PİYASA EKONOMİSİNE GENEL BİR BAKIŞ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
Sunum transkripti:

KÜRESELLEŞME NEDİR

Kompleks bir süreç olan ve paradoksal öğeler de içeren küreselleşme, herkesin farklı anlam yüklediği bir kavram haline gelmiş, böylece küreselleşmeyi ekonomik ve toplumsal sorunların sebebi, sonucu ya da çözüm yolu olarak gören birçok yaklaşım geliştirilmiştir (Demir, 2001:74). Her kesim farklı yönlerden ele alarak kavramı tanımlamaya, sebep ve sonuçlarını açıklamaya çalışmıştır.

Küreselleşme, kökeni çok eski çağlara gitmesine rağmen, ileri teknolojik uygulamalar sayesinde bugünkü kadar yoğun ve hızlı işlememişti. Yüzyıl önce de küreselleşme söz konusuydu; ancak küreselleşmenin yeni olan yönü nitel ve nicel boyutlarındaki değişimdir.

Nicelik olarak küreselleşme ticaret, sermaye akımları, yatırımlar ve insanların ülkeler arasındaki dolaşımından meydana gelen artışı ifade etmektedir. Küreselleşmenin bu boyutu bazen transnasyonalizm veya karşılıklı bağımlılık olarak da adlandırılmaktadır. Niteliksel olarak küreselleşme, politik, ekonomik ve sosyal süreçleri kapsar. Bugün küreselleşen dünya, en azından entelektüel düzeyde tek bir dünya görünümündedir. Yine, teknolojik değişmeler ve hükümet kuralsızlaştırmaları üretim, ticaret ve finansta transnasyonal ağların kurulmasına imkân vermekte, böylece “sınırlara tabi olmayan dünya ekonomisi” ortaya çıkmaktadır .

Bugün küreselleşme olgusunun içinde yaşanılan tüm dünyayı tek bir bakımdan değil ama bütünsel bir bakımdan etkilediği görülmektedir. Ancak bu olgu tüm ülkeleri ve tüm insanları aynı bakımdan, aynı zamanda ve aynı biçimde etkilememektedir. Yani küreselleşmeden bir nesnel olgu gibi söz etmek aslında onun sahip olduğu tarihsel, sınıfsal, kültürel ve düşünsel boyutun ya farkında olmamak ya da farkında olarak onu yukarıda sözü edilen temellerinden bilerek koparma anlamına gelebilir.

Küreselleşme olgusu tek bir boyuta sahip olmadığı gibi, bütün küreyi de aynı bakımdan ve aynı biçimde etkilememektedir. Küreselleşmenin birbiriyle ilişkili üç unsurdan oluştuğu söylenebilir; 1.piyasaların genişlemesi, 2.devletlere ve kurumlara meydan okuması 3.yeni sosyal ve politik akımların doğuşu. Bunlar birbirlerini ikame eden teorik yaklaşımlar olmayıp, küreselleşmenin farklı yönlerini ifade ederler.

Küreselleşme özünde devletler ve toplumlar arası bir çerçeveye sahiptir. Küreselleşme, uluslararası politik ekonomiye olan etkisi bakımından daha çok şu yönleriyle ele alınmaktadır: 1. Çok uluslu şirketler ve yatırımlar, 2. uluslararası ticaret ve bölgecilik, küresel finans ve para, ulusal karar verme, aktörlerin düşünme modları, 3. küresel sivil toplum ve uluslararası kurumlar. Küreselleşmeyi uygarlaşmanın yeni formu olarak değerlendiren görüşler de vardır. Buna göre, batılılaşma, modernleşme ve küreselleşme kavramları, uygarlaşma kavramının değişen yüzleridir

1. Küreselleşmenin bir aldatmaca olduğu, amacının uluslar arası karporasyonların ve finans kuruluşlarıyla güçlü devletlerin güçsüz devletlerde pazar bulma veya onlar üzerinde hegemonik baskılar kurmak için ortaya atılan bir kavram olduğunu söyleyenler olduğu gibi 2. ülkeler arası ekonomik, toplumsal ve politik kariyerlerin kalktığı “Küresel Köy” (Global Village) şeklinde ifade edilebilecek bir düzeni anlattığı yönünde görüşler de söz konusudur. Birinci tür görüş, genellikle sol eğilimli yazarlar tarafından ve geri kalmış ile gelişmekte olan ülke aydınları tarafından seslendirilirken, ikinci görüş daha çok sağ eğilimli ve gelişmiş ülkelerden bilim adamları, politikacılar ve bürokratların dile getirdiği bir yorumdur

Kısaca Küreselleşme ya da global bütünleşme, global entegrasyon, ülkeler arasındaki iktisadi, siyasi, sosyal ilişkilerin yaygınlaşması ve gelişmesi, ideolojik ayırımlara dayalı kutuplaşmaların çözülmesi, farklı toplumsal kültürlerin, inanç ve beklentilerin daha iyi tanınması, ülkeler arasındaki ilişkilerin yoğunlaşması gibi farklı görünen ancak birbirleriyle bağlantılı olguları içerir. Küreselleşme bir anlamda maddi ve manevi değerlerin ve bu değerler çerçevesinde oluşmuş birikimlerin ulusal sınırları aşarak dünya çapında yayılması anlamına gelir. Bu değerler iktisadi nitelikli olabildiği gibi siyasi, sosyal, kültürel Özellikte de olabilir.

Tablo 1. DYSY Yasal İklimindeki Değişiklikler (1992-2008) Yıllar Değişiklik Yapan Ülke Sayısı Yasal Değişiklik Lehine DYSY’ın Daha Az Lehine 1992 43 77 1993 56 100 99 1 1994 49 110 108 2 1995 63 112 106 6 1996 66 114 98 16 1997 76 150 134 1998 60 145 136 9 2000 70 147 3 2002 72 246 234 12 2004 103 270 36 2007 58 74 24 2008 55 85 25

Küreselleşmenin gelişimi İkinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, A.B.D. ekonomik sosyal ve siyasi bir uluslararası yapılanmayı hedef almıştır. A.B.D. öncülüğünde Birleşmiş Milletler sistemi kurulmuştur. IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası iktisadi kuruluşlar ve GATT, dünya ekonomisinde piyasa kurallarının işlemesini sağlayacak amaç ve hedeflerle donatılmışlardır. Bu kuruluşlar, anlaşmalar, ve bunların faaliyetleri çerçevesinde dünyada hem bir küreselleşme, hem de bir dayanışma ortamı sağlanmak istenmiştir. Aynı dönemde İkinci Dünya Savaşından yıkık çıkan Batı Avrupa, Marshall Planı çerçevesindeki yardımlarla tekrar kalkınmaya başlamıştır. Uzak Doğu, Latin Amerika, Okyanusya ülkeleri bağımsızlıklarını yeni kazanan sömürgelerle beraber dünya pazarlarındaki yerlerini almışlardır. Bu arada bir taraftan tarım sektöründeki teknolojik devrim, diğer adıyla yeşil devrim, diğer taraftan çok uluslu, uluslar üstü şirketlerin sayılarının ve faaliyetlerinin

GATT Nedir? İngilizce adı “General Agreement on Tariffs and Trade” kelimelerinin baş harflerinin bir araya gelmesinden oluşan GATT, “Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması” anlamına gelmektedir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünyada barışı sürekli kılmak amacıyla, uluslararası ekonomik işbirliğinin tesis edilmesinin gerekliliği düşüncesi genel kabul görmüştür. Bu çerçevede, ülkelerin kalkınma çabalarına yardımcı olmak, uluslararası likidite ve mali güven gibi ihtiyaçlara cevap vermek ve uluslararası ticareti serbestleştirip artırmak amacıyla yeni kurumların oluşturulması yoluna gidilmiştir. IMF, Dünya Bankası gibi “Bretton Woods” kurumları bu çabaların sonucunda ortaya çıkmıştır.

Uluslararası mali alanda sağlanan işbirliğinin yanı sıra, uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi yönünde de benzer bir işbirliğine ihtiyaç duyulması sonucunda, 50 kadar ülkenin temsilcisi tarafından “Uluslararası Ticaret Örgütü” (International Trade Organisation - ITO) adı verilen bir uluslararası örgütün kurulması amaçlanmıştır. Öte yandan, ITO’nun kuruluş müzakereleri devam ederken, belirli mallar üzerinde tarife indirimlerinde bulunmak ve ITO’nun ülkelerce onaylanmasına kadar geçecek sürede bu indirimleri uygulamaya koymak amacıyla, 23 ülke Ekim 1947'de Cenevre'de “geçici” olarak nitelendirilen Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşmasını (GATT) imzalamışlardır. DTÖ’nun kurulamaması üzerine, “geçici” olma özelliğine rağmen, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması 1948-1994 yılları arasında uygulana gelmiş ve dünya ticaretinde genel kabul gören bir çerçeve oluşturmuştur.

1948 yılından bu yana, uluslararası kural ve disiplinlerin daha da iyileştirilmesi ve güçlendirilmesi amacıyla sekiz çok taraflı müzakere turu gerçekleştirilmiştir. Türkiye GATT’a ne zaman üye olmuştur? 1951 yılında İngiltere - Troquay’da yapılan müzakerelerde, bir çok ülke ile beraber Türkiye’nin de GATT’a katılması görüşülmüştür. Türkiye anlaşmayı 1953 yılında imzalamıştır

Günümüz dünyasında yaygınlık kazanan ekonomik bütünleşme hareketi, önce, 1950 ve 1960‘lı yıllarda, uluslararası ticaret alanında etkisini göstermeye başlamıştır. GATT sistemi içerisinde kodifiye edilen kurallar, uluslararası mal ticaretini bir disiplin altına almaya çalışmışlardır. 1970 ve 1980'li yıllarda başlayan mali ve diğer hizmet piyasalarının, yatırımların entegrasyonu süreci ise, yine GATT içerisinde belirli kurallara bağlanmak aşamasındadır. Bu gelişmeler de küreselleşmeye yeni bir ivme kazandırmaktadır. 1990'lı ve sonrası yıllarda, bu sürecin temel belirleyicileri uluslararası sermaye akımları ve dolaysız yatırımlar olacaktır.

1980'lere gelindiğinde küreselleşmenin önündeki tek engel olarak Doğu ve Batı Blokları arasındaki ideolojik ayrılık görülüyordu. Ne var ki Gelişmiş batı dünyası 1970'lerin başından itibaren istikrarlı büyüme sürecinden uzaklaşmış, düşük büyüme hızı, işsizlik, istikrarsız fiyatlar gibi olguların etkisinde olmuştur. Koruma politikalarına rağbet artmıştır. Neticede Bazı alanlarda küreselleşme devam etmekle beraber diğer bazı temel alanlarda yeni bir cereyan, bölgeselleşme, bölgesel entegrasyon hareketleri hız kazanmaya başlamıştır.

Gelişmiş ülkelerin şirketleri eskiden beri menşe ülke dışında ve özellikle birincil meta sektörlerinde, yatırım yapa gelmişlerdir. 70'li yıllarda başlayan iktisadi krizle üretimin küreselleşmesi hızlanmıştır. İktisadi kriz, birçok işkolunda Fordizmin; üretim hattı üzerinde bir örnek kitle üretiminin; sağladığı ve ölçek tasarruflarına dayanan etkinlik kazanımlarının sınırlarına ulaşılması ile izah edilmektedir. Ölçek tasarruflarının sınırlarına varılınca Batılı gelişmiş ülkelerde verim artışı yavaşlamıştır. Verim artışının yavaşlaması ve Doğu Asya'dan gelen rekabetin karşısında Batılı gelişmiş ülkelerin sanayicileri, üretimin örgütlenme tarzını değiştirmekte, sanayiyi yeniden yapılandırmaktadırlar. -Bir kere, tüketim metalarında mal farklılaştırma rekabetini şiddetlendirmektedirler. Mal farklılaştırması, tüketici artığına el koyma ve tekelci karı elde etme imkanları yaratmaktadır.

-İkinci olarak, mikro elektronikteki gelişmenin açtığı otomasyon imkanlarından yararlanarak, ölçmeye dayanan işlerde insanın algı organları yerine alet kullanmak suretiyle kalite standartlaştırmasında (üretimde defolu malların oranını düşürmede) rekabet etmektedirler. -Üçüncü olarak, yeni iletişim imkanlarından yararlanarak, işletmelerde dikey entegrasyonu azaltmak, fason imalat yaptırmak ve az stokla çalışmak suretiyle maliyetleri düşürmeğe çalışmaktadırlar. -Dördüncü olarak, iletişim ve taşımacılık kolaylığı sayesinde, maliyetleri azaltmak için üretimin bazı aşamalarını başka ülkelere aktarmaktadırlar. Örneğin, niteliksiz işgücünün kullanılabildiği sektörlerde sanayiciler, üretimin bazı aşamalarını düşük ücretle çalışmaya razı işçilerin bol olduğu gelişmekte olan ülkelere aktararak, maliyetleri düşürmeğe çalışmaktadırlar.

Doğrudan Yabancı Yatırımların Coğrafi ve Sektör el Dağılımı

1985-89 döneminde doğrudan yabancı yatırımların % 80'ini aşan kısmı gelişmiş ülkelere yapıldı. Gelişmekte olan ülkelerde yapılan doğrudan yabancı yatırımların büyük kısmı da (son yıllarda) Latin Amerika - Karayipler bölgesinde ve Güney ile Güneydoğu Asya bölgesinde yapılmaktadır. "En az gelişmiş ülkeler" denilen çok fakir ülkeler grubunda yapılan doğrudan yabancı yatırımların payı yok denecek kadar azdır (BKZ tablo I). Latin Amerika - Karayipler bölgesinin doğrudan yabancı yatırımlardaki payı ve bu yatırımların mutlak değeri tedricen azalma eğilimindedir. Bunun bir sebebi, bu bölgenin dış borç ödeme bunalımıdır. 1986'dan itibaren Doğu, Güney ve Güneydoğu Asya bölgesi doğrudan yabancı yatırım kabul eden gelişmekte olan bölgeler içinde Latin Amerika - Karayipler bölgesini geçti

Milyar dolar % ÜLKE 1987 1988 1989 1980-8 1985-89 Almanya 9.2 11.2 13.5 7.4 7.8 A. B. D. * 28.0 13.3 26.5 Fransa 14.5 19.4 6.0 8.0 İngiltere 31.1 37.0 32.0 20.2 Japonya 19.5 34.2 44.2 8.9 18.8 TOPLAM 97.0 110.2 135.6 69.8 81.3 Gelişmiş Ülkeler 132.6 155.4 187.1 98.4 9 Azgelişmiş Ülkeler 2.4 5.9 1.6 3.2 Tüm Ülkeler 135.0 161.3 196.0 100.0 Doğrudan yabancı yatırım yapan şirketler ve ülkeleri

İKTİSADİ ALANDA KÜRESELLEŞME VE BÖLGESELLEŞME OLGUSU 1. ÜRETİMDE KÜRESELLEŞME 1.1. Mahiyeti Üretimde küreselleşme, şirketlerin sınır ötesi sabit sermaye yatırımı, sınır ötesi iştirak, fason imalat anlaşmaları ve başka yöntemlerle mal ve hizmet üretim faaliyetlerini kendi ülkeleri dışında yaymalarıdır.

Gelişmiş ülkelerin şirketleri eskiden beri menşe ülke dışında ve özellikle birincil meta sektörlerinde, yatırım yapa gelmişlerdir. 70'li yıllarda başlayan iktisadi krizle üretimin küreselleşmesi hızlanmıştır. İktisadi kriz, birçok iş kolunda Fordizmin; üretim hattı üzerinde bir örnek kitle üretiminin; sağladığı ve ölçek tasarruflarına dayanan etkinlik kazanımlarının sınırlarına ulaşılması ile izah edilmektedir. Ölçek tasarruflarının sınırlarına varılınca Batılı gelişmiş ülkelerde verim artışı yavaşlamıştır. Verim artışının yavaşlaması ve Doğu Asya'dan gelen rekabetin karşısında Batılı gelişmiş ülkelerin sanayicileri, üretimin örgütlenme tarzını değiştirmekte, sanayiyi yeniden yapılandırmaktadırlar.