PEYGAMBERİMİZ’İN (S.A.S.) VEDA HUTBESİNİ ÎRÂDI

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Hüsn-ü Zan Su-i Zan.
Advertisements

Bütün İnsanlara Değişmez ve Eskimez Ölçüler veren Peygamberimizin
AHLAK, MANEVİYAT ve MANEVİ HAYAT
Peygamberimizin Örnek Kişiliği ve Sünneti-1 Sunum: Ahmet YORDAM.
KUR'AN-I KERİM NASIL BİR KİTAPTIR?
İNSANI HAM MADDE OLARAK ELE ALMAK
KASIM AYI DEĞERİMİZ DOĞRULUK
Sabır Örneği: Hz. Eyüp Hz. Eyüp denince akla hemen sabır gelir. Eyüp a.s. çok zengin idi. Sayısız malı-mülkü, birçok oğlu kızı bulunuyordu. Bu zenginliği.
Sabır Örneği: Hz. Eyüp Hz. Eyüp denince akla hemen sabır gelir. Eyüp a.s. çok zengin idi. Sayısız malı-mülkü, bir çok oğlu kızı bulunuyordu. Bu zenginliği.
"Bacımın İffeti Batmakta Rezilin Gözüne.
İLMİHAL Bir müslümanın dinini en güzel şekilde yaşaması için öğrenmesi.
Hz.muhammed’in ahlakı.
ERKEĞİN HANIMI ÜSTÜNDEKİ HAKLARI
Hz. Peygamber ve İnsanlık Onuru
HZ. MUHAMMED GÜVENİLİR BİR İNSANDI
HZ. MUHAMMED ZAMANI İYİ DEĞERLENDİRİRDİ
ÇAYIROVA İNSANA HİZMET DERNEĞİ
SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ…
HAKLARIMIZ Kazanım: Sahip olduğu haklarını belirtir.
4. Sınıf 1. Ünite 1.2. Allah’a Şükür
ÇAYIROVA İNSANA HİZMET DERNEĞİ
1 - Hac İbadeti Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar  Mikat Sınırları  Kâbe (Beytullah)  Makam-ı İbrahim  Safa ve Merve Tepeleri  Zemzem Kuyusu  Arafat.

Hazırlayan: Bekir Salih KORKMAZ
Semavi Kitaplara İman Hilal DEMİRTAŞ.
Bilgidagi.com.
ADALET.
MEDİNE’DE İLK İCRAATLAR
KURAN VE YORUMU 10. SINIF 4. ÜNİTE pedagojiformasyon.com.
(4. Bölüm: Hz. Muhammed’in Hicreti)
GÜLÜCÜK-6 DERGİSİ YARIŞMASINA HOŞ GELDİNİZ.
DERS HZ. MUHAMMED`İN HAYATI
L Veda hutbesinin önemi.
BURSA-Mustafakemalpaşa Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi Öğretmeni
5. SINIF 1. ÜNİTE ALLAH İNANCI.
KAVRAMLAR SERİYYE: Peygamber Efendimizin (sav) katılmadığı, sahabelerden birisinin başkanlığında gönderilen keşif veya savaşlara denir. GAZVE: Peygamber.
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
İLAHİ GÖREVLER.
Hz. Muhammed (s.a.v.) Bilgiye Önem Verirdi Bismillahirrahmanirrahim
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi.

2. Ünite: İslam’da İman Esasları
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ
BİLGİ YARIŞMASI.
HZ. MUHAMMED (s.a.v.) HAKKI GÖZETİRDİ
Bir seher vakti, Gezerken sanal alemde, “Arayı arayı bulsam izini, İzinin tozuna sürsem yüzümü, Hak nasib eylese görsem yüzünü, Ya Muhammed Canım arzular.
CEYHUN YILDIZ 7/C&955 KONU:VARLIKLAR ALEMİ.
Sorumluluk Bilinci.
1. ALLAH’A İNANIYORUM.
4. İbadetlere Devamlılığı
4. İyiliğe Karşılık Beklememek
Mekke'nin fethi (630):   Hudeybiye antlaşmasından iki yıl sonra Mekkeli müşrikler antlaşmayı bozdular.
Hz. Muhammed (s.a.v.) Bilgiye Önem Verirdi
İlahi Kitaplara İman -Allah Niçin Vahiy Göndermiştir?
4. Kendimize Karşı Sorumluluklarımız :
İnsanın Çabası: EMEK ve RIZIK
Haydar Akın Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLERİ
İSTİŞARE VE ÖNEMİ.
ÜNİTE KONULARI 1. Hz. Muhammed’in Doğduğu Ortam
Peygamber Efendimizin En Büyük Mucizesi
ALLAH’IN KULLARINI KONTROL ve DENETİMİ
İNSAN HAKLARININ TARİHİ GELİŞİMİ SUNU
 Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi'nin ortasında 124 bin.
KÜLTÜRÜMÜZDE H.Z MUHHAMMED SEVGİSİ. Kültürümüzde Hz. Muhammed Sevgisi: Bir çocuğa bir ad, çocuğun o adin manasını yasaması veya o ada sahip bir şahsin.
-Güven Kavramı ve İlişkili Görülen Kavramlar Açısından Metin Analizi-
7. SINIF 1. ÜNİTE Melek ve Ahiret İnancı.
Sunum transkripti:

PEYGAMBERİMİZ’İN (S.A.S.) VEDA HUTBESİNİ ÎRÂDI VE KADIN HAKLARI İLE İLGİLİ MESAJLARI HAZIRLAYAN İSMAİL ÖZEN KAYNARCA VAİZİ

Efendimiz (a.s) karanlık cahiliye devrine bir ışık huzmesi ve taşlar kadar katı gönüllere bir rahmet esintisi olarak gelmiştir. Çöle inen bir nûrdu ve gönüllere inşirah salan bir huzur kaynağıydı O. ‘O ki O’nun sayesinde varız’[1] diye şairleri aşkıyla söylettiren büyük sevgili.. Evet, O bir insandı; ama taşlar içerisinde yakut misali değerli ve farklı… Adem (a.s.) ile başlayan insanlık sürecinin tekamül ufku.. Ve kâinat ağacının en mükemmel meyvesiydi O.. [1] N.Fazıl Kısakürek

Allah’ın insanlığa sunduğu son bir kurtuluş eli olan Allah Rasülü (s.a.s) hayatını hep insanların içinde sürdürmüştü. O, göklerin ötesine seyahat edip o lâhutî âlemde cennetin baş döndüren nimetlerini bütün güzelliğiyle gördüğü halde yeniden ümmetinin içine dönecek kadar fedakar ve onların da bu nimetleri kazanabilmesi için ‘neredeyse kendisini öldürecek’ kadar “harîs” bir Peygamberdi.. Evliyaullah’tan Abdülkuddus bu konuda Nebi ve veli arasındaki farkı ortaya koyarcasına: “Vallahi eğer ben olsaydım bu nimetleri gördükten sonra asla geri dönmezdim!” diyecektir.

Evet, O (a. s. ) ümmetine bu derece düşkündü Evet, O (a.s.) ümmetine bu derece düşkündü. Ve bi’setinden ömrünün sonuna kadar insanları terk etmedi. Hep içinde yaşadığı toplumla beraber oldu. Bütün bozukluklarına rağmen onların önünde bir rehber ve yol gösterici bir mürşit olarak daima onlarla beraber yaşadı. Ama o topluma uyum sağlayıp onlardan biri haline de gelmedi. Zira toplumu dönüştürme iddiasında olan hiçbir mürşit veya düşünce sistemi o toplumun değerlerine kuru bir buğzla ve sadece sözde kalan bir muhalefet duruşuyla karşı koyamaz. Bir toplumu batıl düşünce ve değerlerinden kurtarıp onlardan insanlığa örnek bir toplum meydana getirmek ancak Allah Rasülü (a.s.) nün kendisini ihtiyarlattığını söylediği surede beyan edildiği gibi “emrolunduğun gibi dosdoğru olmak” düsturundan geçer.

İşte O (a.s.) o insanı dehşete düşüren zalimliklerin kol gezdiği zor bir dönemde, hadiselerin bütün çıldırtıcılığına rağmen imanını sabır ve tevekkülüyle harmanlamış, insani bütün duygularını merhametinin enginliğinde eritmiş ve insanların içinde insanlara rağmen emrolunan istikameti temsil etmiş bir irade kahramanıydı... O’nun (s.a.s.) yaşadığı toplumla bu derece alakadar oluşudur ki 23 sene gibi çok kısa bir zamanda zalimlikte vahşilere rahmet okutacak bir toplumdan, gelmiş gelecek bütün insanlığa örnek bir topluluğu çıkartmıştır. O (s.a.s) kendisinden önce ve kendisinden sonra dünyada insanca bir düzenin tesisi için kanunlar yapıp bildirgeler yayınlayanlardan çok farklı bir Mübelliğ’dir. O’nun (s.a.s) farkı; yaşadığı toplumda gördüğü gayr-i insani bütün anlayışları bizzat kendi yakınlarından başlayarak ortadan kaldırması ve vefatına yakın, sayıları 120 bini bulan ashabına hitaben yaptığı konuşmasında, her bir maddesi fiilen uygulanmış bir medeniyet manifestosunu ortaya koymuştur. Hem öyle bir manifestodur ki bugün bu gelişmişlik çağında bile hala bu seviyede uygulanabilmiş bir hukuki metin ortaya konamamıştır.

Efendimiz (s. a. s), vefatından 82 gün önce (h Efendimiz (s.a.s), vefatından 82 gün önce (h.10)Medineli 100 bin Müslümanla beraber son kez haccetmek üzere Mekke’ye gelmiş ve bu esnada; Arefe günü ve bayramın birinci günü Arafat ve Mina’da, bir gün sonra tekrar Mina’da olmak üzere üç kez ashabına hitap etmiştir. Bir sene önce Mekke’li müşriklere yapılan uyarılardan dolayı o gün Mekke boşalmış ve sadece, sayıları 15-20 bini bulan Mekke’li Müslümanlar kalmıştı. Medine’den gelenler ve Mekke’de olanlarla beraber 120 bine yakın müslümana hitaben, farklı zamanlarda ve yerlerde yapılan bu konuşmaların bir araya getirilerek derlenmesi neticesinde bir metin ortaya çıkmıştır. Genelde insanlarla ilgili bütün hakları kapsayan ve özelde ise kadınlarla ilgili hakların özellikle vurgulandığı bu metne, Peygamber efendimiz (s.a.s) in artık vazifesinin bittiğinin ve dar-ı bekaya irtihalinin de bir işareti sayılmasından dolayı Veda Hutbesi adı verilmiştir.

VEDA HUTBESİNDE KADINLARLA İLGİLİ MESAJLAR

Burada dikkat edilirse kadınların hakları konusunda erkekler, Allah korkusu ile muamelede bulunmaları noktasında uyarılmaktadır. Bu da kadınların haklarının bizzat Allah tarafından korunması anlamına gelmektedir. Yani hanımına karşı haksızca bir muamelede bulunan bir erkeği evinin içerisinde hiç kimse görmeyebilir. Kas gücüne güvenerek kadını sindirip başkalarına şikâyette bulunmasını da önleyebilir bir erkek. Ancak Allah’ın hesabından ve cezalandırmasından hiçbir şekilde kaçamayacaktır. Burada öncelikle bu vurgu çok anlamlıdır. Zira bütün kanun ve kuralların uygulanmasında caydırıcılık çok önemli bir esastır. Her şeyi hakkıyla gören ve kendisinden hiçbir şeyin gizli kalamayacağı Allah’ın murakabesine inanma olmadıkça her insanın başına bir polis dikmek icap eder ki bu mümkün değildir.

İkinci olarak temel insani değerlerden emanete sahip çıkma esası dikkate verilmektedir ki bu da muhatabın şeref ve haysiyetine işin havale edildiği görülmektedir. ‘Kadınlar sizin kendilerini emanet olarak aldığınız ve bir nevi artık sizin şeref ve haysiyetiniz haline gelmiş insanlardır.’ Denilmektedir adeta. Burada dikkatlerden kaçmaması gereken bir diğer husus da bu emanetin Allah’a izafe edilmesidir. Bir şeyin değeri o şeyin ait olduğu varlığın değeri ile doğrudan alakalı olduğuna göre, kadınlar öyle bir varlığın tasarrufu altında size emanet edilmiştir ki O (c.c.) ihanete veya hıyanete asla izin vermeyen ve bunu cezalandırma konusunda başka hiçbir varlığın kendisine denk olamayacağı bir Aziz-ü Cebbar’dır. Üçüncü olarak, kadınları nikâhlarken onların nikâhla alakalı olan intifa hakkının tecvizinin, kadının şahsı da aradan çıkarılarak bizzat Allah tarafından yapıldığının ortaya konulması, bu konuda kadınların Allah’ın tam bir velayeti (vesayeti) altında olduğunu ifade etmektedir. Yani biraz daha halk diliyle söyleyecek olursak; sanki Allah, kadınlara karşı yapılan her türlü haksız ve kötü muameleyi bana karşı yapılmış sayarım demektedir.

ERKEKLERİN EŞLERİ ÜZERİNDEKİ HAKLARI İşte, işin daha başında Allah Rasülü (s.a.s.) bağlayıcılık açısından ciddi bir çizgi ortaya koymuş ve ondan sonra kadın ve erkekler arasındaki hakları zikretmiştir. Bunlar ise eğer başlıklar halinde söyleyecek olursak: ERKEKLERİN EŞLERİ ÜZERİNDEKİ HAKLARI Ailenin şeref ve haysiyetini korumaları, erkekleri küçük düşürecek şekilde aile sırlarını başkalarıyla paylaşmamaları, Erkeğin hoşlanmadığı kimseleri evlerine alarak fitne ve fesada zemin hazırlamamaları.. KADINLARIN EŞLERİ ÜZERİNDEKİ HAKLARI Örfe uygun bir ölçüde giyecek, yeme içme ve barınma ihtiyaçlarının karşılanması..

Veda Hutbesinde kadınların dövülebileceği ile ilgili bölüm ise; gerek konuyla ilgili ayetler ve gerekse diğer rivayetler birlikte değerlendirilerek ancak doğru bir şekilde anlaşılabilir. Sadece bu rivayetle, onu da sadece zahiri manasıyla ele alarak böylesine önemli bir konuda kanaat ortaya koymak yanlış bir tavır olacaktır.

Bir kere burada öfkeyle ve hiddetle dövmeden değil, korkutmak ve serkeşlikten vazgeçirmek için hafifçe ve şefkatle cezalandırmadan bahsedilmektedir. İkincisi, bu ruhsatın verildiği zamanla ilgili sosyal ortamı dikkate almak gerekir. Ki bu ortam kadına hiçbir hakkın tanınmadığı bir ortamdır. Yani muhatap kitle İslam’ı yeni tanımış ve henüz kadına hiçbir hak tanınmayan cahiliye anlayışından bazı kalıntılar taşımaktadır. Öyleyse bu ruhsatın, herkes için geçerli bir ruhsat olduğunu iddia etmek insanın tekâmüle kapalı ilkel bir varlık olduğunu iddia etmek demektir. Ayrıca zaten ruhsatlar, asli hükümlere hazırlık için konulmuş tali hükümlerdir. Bu hükümlerden kendisine hüküm çıkararak hanımlarını dövmenin caizliğini düşünenler peşinen kendilerinin tekâmül çizgisini de ortaya koymuş olurlar. Hakiki Müslüman Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kadınlarla muaşeret konusunda onlarca başka hadis-i şerifinin ortaya koyduğu insan-ı kâmil çizgisine ulaşmaya çalışır ve zamanlar üstü bir medeniyet telakkisinin temsilcisi olur.