TÜRKİYE’DE MARKALARIN KORUNMASI ve 556 SAYILI MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE GETİRİLEN SİSTEM 17 Nisan 2008, Ankara Sayın ….., Sayın Enstitü Başkan vekili – yardımcısı, Sayın WIPO temsilcisi, Sayın dinleyiciler ve sayın çalışma arkadaşlarım; Markaların uluslararası koruması hakkındaki Madrid Protokolü konulu çalıştayda sizlerle birlikte ve huzurunuzda konuşuyor olmak benim için kıvançtır. Bu vesileyle kendi adıma hepinize hoşgeldiniz demek istiyorum. Kısaca kendimi tanıtacak olursam; ismim Önder Erol Ünsal. 1996 yılında Ankara Üniversitesi siyasal Bilgiler Fakültesi kamu Yönetimi bölümünden mezun oldum. 1997 aralık ayında Türk Patent Enstitüsü’nde marka uzman yardımcısı olarak göreve başladım, 2000 yılında marka uzmanı unvanını aldım. TPE’nde geçirdiğim 10 yılı aşkın süreli çalışma yaşamım boyunca Markalar Dairesinin uluslararası tescil birimi dahil olmak üzere çeşitli birimlerinde görev yaptım, 2005 yılından bu yana ise TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nda görev yapmaktayım. Kurum içinde yerine getirdiğim başvuru-itiraz incelemesi gibi görevlerin yanısıra, Türkiye içinde ve dışında TPE’yi temsilen çok sayıda eğitime ve toplantıya katıldım. Bugünkü toplantının spesifik konusu uluslararası marka tescili ile ilgili Madrid Sistemi olmakla birlikte konuya geçişin Türkiye’deki marka koruma sisteminin kısaca açıklanmasıyla sağlanması planlanmıştır. Bu bağlamda çalıştayın ilk konuşmacısı olarak benim sizlere yapacağım sunum “TÜRKİYE’DE MARKALARIN KORUNMASI ve 556 sayılı MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE GETİRİLEN SİSTEM” başlıklı olacaktır. Hazırlıklarıma başlamadan önce çalıştayın genel katılımcı profilinin bu konuyu halihazırda bilen ve dolayısıyla uluslar arası tescil sistemi hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyen teknik donanıma sahip katılımcılar olacağını düşündüm. Bu nedenle de hazırladığım sunum ve vermeye çalışacağım bilgiler genel hatırlatma niteliğine sahip, ayrıntılardan ve ayrıntılı açıklamalardan uzak, kimi durumlarda yurtdışı marka inceleme sistemleri ile 556 sayılı KHK’yı karşılaştırma amacını güden ve uygulamada karşılaşılan sorunlara kısaca değinmeye çalışan içerikte olacaktır. Bu çerçevede kısa, genel tespitler üzerine kurulu ve spesifik konularda saptamalar yapmaya çalışan sunumun faydalı olacağını umarak sunumuma başlamak istiyorum. 17/04/2008 1/31
TARİHÇE 1871 tarihli “ALAMETİ FARİKA NİZAMNAMESİ” 1965 tarihli “MARKALAR KANUNU” 1995 tarihli “MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA 556 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME” Türkiye’de marka koruma sistemini düzenleyen ana mevzuat olan 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen yapılanmayı açıklamaya geçmeden önce; KHK öncesi dönemde markaların korunmasının ne şekilde sağlandığından başlıklar halinde bahsetmek yerinde olacaktır. 1871 tarihli “Alameti Farika Nizamnamesi” Osmanlı Devleti tarafından çıkartılan ve markaların korunmasına ilişkin düzenlemeler içeren dünya genelindeki ilk yasal düzenlemelerden birisidir. 1965 tarihinde kabul edilip yürürlüğe giren “Markalar Kanunu” ise yaklaşık 30 yıl süreyle Türkiye’de marka korumasını düzenleyen başlıca mevzuat olmuştur. “Markalar Kanunu” ile getirilen düzenlemelerin, marka koruması hakkında sanayici ve tacirlerce istenen düzeyde korumayı sağlamamasının, Avrupa Birliği ile yürütülen Gümrük Birliği başta olmak üzere çeşitli görüşmelerin, uyumlaştırma paketlerinin sonucu ve sınai mülkiyetin diğer alanlarında yürütülen yeni mevzuat çalışmaları ile paralel olarak, markaların korunmasıyla ilgili yeni bir mevzuat hazırlanması çalışmaları başlatılmıştır. Bu ve paralelinde yürütülen çalışmaların sonucu olarak, Türk Patent Enstitüsü kurulmuş, sınai mülkiyetin diğer alanlarındaki yeni düzenlemelerle eşzamanlı biçimde 1995 yılında “Markaların Korunması Hakkında 556 sayılı Kanun hükmünde Kararname” kabul edilmiştir. 17/04/2008 2/31
556 SAYILI MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME (KHK) 556 sayılı KHK kapsamında marka tescil başvurularının incelenmesi, tescil edilmesi, başvuru / tescillere ilişkin değişiklik işlemlerinin gerçekleştirilmesi ve marka sicilinin tutulması görevi Türk Patent Enstitüsü’ne verilmiştir. Türk Patent Enstitüsü Kuruluş Kanunu ve 556 sayılı KHK kapsamında başvuru sahiplerini Enstitü nezdinde temsil etme yetkisine sahip “marka vekilliği” müessesi oluşturulmuştur. “Fikri – Sınai Haklar İhtisas Mahkemeleri” de sonradan kurulmuş ve marka korumasını da içeren biçimde işlemeye başlamıştır. Bu biçimde marka koruması “Temsil, İnceleme – Kayıt ve Yargı” üçgeni marka vekilleri, TPE ve İhtisas Mahkemeleri kanalıyla daha profesyonel ve yetkin biçimde sağlanmaya başlamıştır. 17/04/2008 3/31
556 SAYILI MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA KHK’nin KAYNAKLARI 89/104 sayılı Avrupa Topluluğu Direktifi ile getirilen hükümler. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) TRIPs Antlaşması (Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması)’nda yer alan hükümler. KHK’nın kendisinde yer almayıp KHK’nın Uygulama Şeklini gösterir Yönetmelik’de yer alan hükümlerin çoğunluğu 2005 yılında Marka Kanunu Antlaşması’ (Trademark Law Treaty - TLT)’na Türkiye’nin taraf olmasıyla değiştirilmiştir. Dolayısıyla, 556 sayılı KHK ile getirilen sistemin işleyişini düzenleyen ana metinlerden birisi de Marka Kanunu Antlaşması’dır. 556 Sayılı KHK oluşturulurken AB’nin marka koruması alanında çıkardığı 89/104 sayılı Direktif’te yer alan hükümlerle uyumlu bir koruma sistemi getirilmesi amaçlanmıştır. Bunun yanısıra, Topluluk Marka Ofisi’nin (OHIM) işleyişini düzenleyen 40/94 sayılı Topluluk Tüzüğü’yle getirilen düzenlemeler de göz önüne alınmıştır. Bu noktada altı çizilmesi gereken önemli bir husus bulunmaktadır. Şöyle ki, Ab üyesi ülkeler bakımından markalara sağlanacak koruma bakımından uyulması zorunlu hükümler 89/104 sayılı Direktif’te yer alan hükümlerdir. 89/104 sayılı Direktif üye ülkelerin sağlayacağı korumanın kapsamının anahatlarını çizmektedir. 40/94 sayılı Tüzük ise OHIM’in yani Topluluk Marka Ofisi’nin inceleme sistemini, yapısını, işleyişini düzenlemektedir. 40/94 sayılı Tüzük, AB üyesi ülkelerin sağlayacağı veya sağlaması gereken marka koruması yapısı ile ilgili değildir. Dolayısıyla, 40/94 sayılı tüzüğün AB üyesi ülkelerin veya aday ülkelerin ulusal mevzuatları kapsamında sağlamaları gereken marka koruması kapsamı, inceleme sistemi veya işleyiş bakımından hiçbir bağlayıcı etkisi yoktur. AB’ye uyum anlamında takip edilmesi gereken hükümler 89/104 sayılı Direktif’te yer alan hükümlerdir. Bu hatırlatmanın yapılmasının nedeni, kimi araştırmacıların 40/94 sayılı Tüzük’te yer alan hükümleri veya OHIM’in inceleme, işleyiş yapısını; AB üyesi ülkelerin de uygulaması zorunluluğu bulunan hükümler olarak algılaması ve çeşitli raporlarda bu hususları AB’ye uyum için yerine getirilmesi gereken zorunluluklar olarak belirtmelidir. Tekrar etmek gerekirse, 40/94 sayılı Tüzük OHIM’in işleyişini, inceleme yapısını düzenler ve AB üyesi ülkeler (veya mevzuatlarını uyumlulaştırması gereken üye ülkeler) bakımından uyulması zorunlu hükümler içermez; uyulması gereken sınırların çerçevesi 89/104 sayılı Topluluk Direktifi’nde çizilmiştir ve 556 sayılı KHK ile getirilen düzenlemeler 89/104 sayılı Direktif’in genel yapısı ile uyumludur. 556 sayılı KHK, Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Antlaşması’nın eki olan TRIPs Antlaşması’nda yer verilen ve minimum koruma şartlarını düzenleyen hükümlerle de uyumlu bir koruma sağlamaktadır. KHK’nin Uygulama şeklini gösterir Yönetmeliğin 556 sayılı KHK ile getirilen sistemin ayrılmaz bir parçası olduğu ortadadır. Markalara ilişkin prosedürel kuralların yer aldığı uluslararası antlaşma WIPO tarafından koordine edilen Marka Kanunu Antlaşması (TLT)’dır. Türkiye’nin TLT’yi taraf olmasını takiben çıkartılan 2005 yılına ait Yönetmelik’le prosedürel işleyiş, işlemler için talep edilen belgeler büyük oranda değiştirilmiş, marka tescil – değişiklik işlemlerinde bürokrasi, talep edilen belgeler minimuma indirilmiş ve işlemlerin başvuru sahipleri lehine daha hızlı, evrak kalabalığından uzak işletilmesinin yolu açılmıştır. 17/04/2008 4/31
MARKALARIN KORUNMASIYLA İLGİLİ ULUSLARARASI ANTLAŞMALAR Sınai Mülkiyetin Korunması için Paris Sözleşmesi (Katılım 1925) Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Antlaşması Eki Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması (TRIPs) (Katılım 1995) Markaların Tescilinde Malların ve Hizmetlerin Uluslararası Sınıflandırılmasıyla ilgili Nicé Antlaşması (Katılım 1996) Markaların Figüratif Unsurlarının Sınıflandırılmasıyla ilgili Viyana Antlaşması (Katılım 1996) Markaların Uluslararası Tesciliyle ilgili Madrid Protokolü (Katılım 1999) Marka Kanunu Antlaşması (Katılım 2005) Singapur Antlaşması (Türkiye tarafından imzalanmış, ancak henüz yürürlüğe girmemiştir) Markaların korunmasıyla ilgili uluslararası antlaşmalar gerek taraf ülkeler bakımından korumanın genel hatlarını, minimum koruma kapsamını belirleyerek gerekse de uluslararası sınıflandırmalar veya prosedürel şartları düzenleyerek birçok ülkenin markalara sağladığı koruma sisteminin anahatlarını oluşturmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye’nin taraf olduğu ve marka koruması hakkında hüküm içeren uluslararası antlaşmalar sıralanacak olursa: Sınai Mülkiyetin Korunması için Paris Sözleşmesi (Katılım 1925) Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Antlaşması Eki Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Antlaşması (TRIPs) (Katılım 1995) Markaların Tescilinde Malların ve Hizmetlerin Uluslararası Sınıflandırılmasıyla ilgili Nicé Antlaşması (Katılım 1996) Markaların Figüratif Unsurlarının Sınıflandırılmasıyla ilgili Viyana Antlaşması (Katılım 1996) Markaların Uluslararası Tesciliyle ilgili Madrid Protokolü (Katılım 1999) Marka Kanunu Antlaşması (Katılım 2005) Singapur Antlaşması (Türkiye tarafından imzalanmış, ancak henüz yürürlüğe girmemiştir) 17/04/2008 5/31
TÜRK MARKA KORUMA SİSTEMİNE GENEL BAKIŞ Tescile dayalı olarak kazanılan marka hakkı Mutlak ret nedenlerine göre inceleme ve resen yapılan benzerlik incelemesi İlan edilen başvuruların tesciline karşı 3. kişilerce itiraz hakkı Marka vekilleri İhtisas mahkemeleri Uluslararası antlaşmalarla uyumlu yapılanma ve işleyiş AB’nin marka konusundaki mevzuatına uygun kurulu sistem Tüm kararların itiraz edilebilir nitelikte olması 556 sayılı KHK’nin içeriğine geçmeden önce başlıklar ve kısa açıklamalarla sistemin temel özelliklerinin belirtilmesi yerinde olacaktır. A- Sistemin önemli özelliklerinden birisi marka hakkının tescil yoluyla elde edilmesidir. Kimi Anglo-sakson hukuk geleneğine bağlı ülkelerde görülen kullanımla kazanılan marka hakkı statüsü Türk marka sisteminde yer bulmamaktadır. Kullanımın, mutlak ret nedenlerinin kimisinin ortadan kaldırılmasını sağladığı, istisnai, kullanım sonucu kazanılmış ayırt edicilik statüsü ve ilana itiraz durumunda öne sürülebilecek itiraz gerekçelerinden olan eskiye dayalı kullanım hükümleri mevcut olmakla birlikte; marka hakkı bakımından asıl olarak kurucu etki tescille elde edilmektedir. B- Marka tescil başvurularının incelenmesinde esasa ilişkin resen yapılan değerlendirme mutlak ret nedenlerini ve önceden tescilli / başvurusu yapılmış markaları kapsamaktadır. İlerleyen slaytlarda incelemenin bu aşamasından genel hatlarıyla bahsedilecektir. C- Resen yapılan incelemeden geçen başvuruların ilan edilmesini takiben 3. kişilerin ilana karşı itiraz etme hakları mevcuttur. Türkiye’deki itiraz sistemi başvuruya karşı itiraz müessesedir, Almanya gibi kimi ülkelerde görülen tescile karşı itiraz durumu Türkiye açısından söz konusu değildir. D- Başvuru sahiplerini Enstitü nezdinde temsil etme yetkisi marka vekillerine aittir. Marka vekilliği Enstitü tarafından 2 yılda düzenlenen bir sınavla elde edilen bir unvandır. Marka vekilleri ile temsi zorunluluğu yalnızca yabancı başvuru sahipleri bakımından geçerlidir; yerli başvuru sahiplerinin vekille temsil zorunluluğu yoktur. E- Marka alanı da dahil olmak üzere fikri ve sınai haklar konusunda uzmanlaşmış İhtisas Mahkemeleri 2001 yılından itibaren oluşturulmuştur. İhtisas mahkemelerin kurulması ve etkin biçimde işlemesi, birçok alanda olduğu gibi marka konusunda da daha etkin, tutarlı ve profesyonelleşmiş koruma sağlanmasını mümkün kılmıştır. F- Türkiye markalar alanında WIPO tarafından koordine edilen antlaşmalara taraftır ve çalıştayda ayrıntılı olarak değerlendirilecek uluslararası tescil sistemi de dahil olmak üzere tüm antlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerini etkin ve eksiksiz biçimde yerine getirmektedir. G- Avrupa Birliği’nin marka konusundaki mevzuatı Türk marka sistemi ile çatışan noktalar içermemektedir. 556 sayılı KHK ile kurulan sistemle, 89/104 sayılı Topluluk Direktifi ile genel çerçevesi çizilen marka alanındaki AB müktesabatı uyumludur. H- Enstitü tarafından marka başvuruları hakkında verilen kararlar itiraz edilebilir niteliktedir. Enstitü kararlarına karşı yapılan itirazların inceleme merci olan TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun kararları Enstitü’nün nihai kararı niteliğindedir. Bu kararlar 2 ay içerisinde İhtisas Mahkemeleri’nde dava edilebilir. İhtisas mahkemeleri kararlarının temyiz merci ise Yargıtay’dır. 17/04/2008 6/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (I) Marka tescil başvurularının yapılacağı merci Türk Patent Enstitüsü’dür, Enstitü’nün Markalar Dairesi Başkanlığı marka tescil başvurularının incelenmesinden sorumludur, Markalar Dairesi Başkanlığı, başvuruları incelemenin yanısıra Marka Sicili’ni tutmak, başvuru ve tescillere ilişkin değişiklik işlemlerini yerine getirmekten sorumludur. 1995 yılında yürürlüğe giren, TPE’nin kuruluşunu ve sınai mülkiyet ile ilgili özel düzenlemeleri içeren mevzuat çerçevesinde; patent, endüstriyel tasarım ve coğrafi işaretlerin yanısıra markaların incelenmesi ve buna ilişkin sicilin tutulması görevi Türk Patent Enstitüsü’ne verilmiştir. Önceki dönemde markaların incelenmesi ve sicilin tutulması yetkisi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren, Sınai Mülkiyet Dairesi’nin yetkisi alanındaydı. TPE’nin marka başvurularının incelenmesi veya markalarla ilgili diğer işlemlerin yürütülmesinden sorumlu birimi Markalar Dairesi Başkanlığı’dır. Markalar Dairesi Başkanlığı sunumun ilerleyen bölümlerinde daha ayrıntılı olarak bahsedilecek işlemlerden özetle marka tescil başvurularının incelenmesinden, bunlarla ilgili değişiklik işlemlerinin yapılmasından, Marka Sicili’nin tutulmasından sorumludur. 17/04/2008 7/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (II) 556 sayılı KHK’nin 5inci maddesinde yer alan marka tanımı: “Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.” Topluluk Marka Ofisiyle ilgili 40/94 sayılı AB tüzüğünün 4üncü maddesinde yer alan tanım da benzer niteliktedir: “Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi grafik gösterimi mümkün olan her türlü işaretten oluşabilir.” Katılımcı profili göz önüne alınarak sunumun bundan sonraki kısmında yani Türkiye’deki marka korumasının ayrıntılı olarak değerlendirileceği bölümde 556 sayılı KHK ile getirilen sistemi tek başına anlatmak yerine Topluluk Marka Ofisi başta olmak üzere farklı marka inceleme sistemleri ile karşılaştırma yöntemi tercih edilecektir. Bu yolla, konu hakkında halihazırda bilgi sahibi olduğu düşünülen dinleyicilerin bildiklerini tekrarlamanın ötesinde fayda sağlanması ve TPE marka inceleme sistemi ile gelişmiş ülke marka inceleme sistemlerinin karşılaştırılmalı olarak ortaya konulması amaçlanmaktadır. 556 sayılı KHK’nin 5inci maddesine bakıldığından markanın tarifi yapılırken iki temel koşula yer verildiği görülmektedir: 1- Ayırt etmeyi sağlama, 2- Çizimle görüntülenebilme, baskı yoluyla yayınlanabilme, çoğaltılabilme. Dolayısıyla ortaya çıkan tanıma göre başka bir teşebbüsün mallarından / hizmetlerinden ayırt edilebilmeyi sağlayabilecek nitelikte olmak koşuluyla grafik gösterimi mümkün olan, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her tür işaret marka olabilme niteliğine sahiptir. Bu tanım grafik gösterimi mümkün olan yeni marka türlerinin de Enstitü’de marka olarak kabulünü zorunlu kılmaktadır. 40/94 sayılı Topluluk Tüzüğünde yer alan tanıma bakıldığında da oldukça benzer ifadelerle karşılaşılmaktadır. Aradaki farkı oluşturan “baskı yoluyla yayınlanabilme ve çoğaltılabilme” unsurlarının çizimle görüntülenebilme faktörünün sonuçları olduğu göz önüne alındığında marka tanımları arasında fark bulunmadığı ortaya çıkmaktadır. 17/04/2008 8/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (III) TPE tarafından resen incelenen ret nedenleri (7nci madde): Aşağıda yazılı işaretler marka olarak tescil edilemez: a) 5 inci madde kapsamına girmeyen işaretler, b) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar, c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar. d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar, e) Malın özgün doğal yapısından ortaya çıkan şeklini veya bir teknik sonucu elde etmek için zorunlu olan, kendine malın şeklini veya mala asli değerini veren şekli içeren işaretler, f) Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak markalar, 556 sayılı KHK’nin 7nci maddesinde mutlak ret nedenleri başlığı altında TPE tarafından resen incelenecek ret nedenleri sayılmıştır. 7nci maddenin (b) bendi aslen nispi bir ret nedeni olmasına rağmen, mutlak ret nedenleri arasında sayılmış olduğundan 7nci madde için seçilen başlığın (mutlak ret nedenleri başlığının) yanlış olduğu belirtilmelidir. Bu hata yeni hazırlanan Marka Kanunu taslağından ortadan kaldırılmış durumdadır. 556 sayılı KHK’nın 7nci maddesinde 11 tane ret nedeni yer almaktadır. Bu ret nedenlerinin tamamı Enstitü tarafından resen incelenmektedir. Bu ret nedenlerinin tek tek değerlendirilmesi veya açıklanması yapılan sunumun amacı olmadığından ve süre kısıtından dolayı bir açıklama yapılmayacaktır. Ancak, önceki slaytlarda yer alan marka tanımında hareketle bir noktanın özellikle açıklanması gerekmektedir. TPE’nin 7/1-(a) bendi kapsamında ayırt edici nitelikten yoksunluk gerekçesiyle reddettiği marka tescil başvurularına karşı yapılan itirazlarda genellikle altı çizilen konu başvuruyu oluşturan kelime veya şeklin 5inci madde kapsamındaki marka olabilecek işaretler arasında bulunduğu, dolayısıyla 7/1-(a) bendi kapsamında reddedilmeyeceğidir. Ancak, daha önce de belirtildiği üzere, 5inci maddedeki marka tanımı iki farklı unsur içermektedir: 1- Grafik gösterimi mümkün olan işaretler marka olabilir, 2- Bunların marka olabilmesinin önkoşulu, söz konusu işaretin başvuru kapsamındaki malların / hizmetlerin diğer teşebbüslerin mallarından / hizmetlerinden ayırt edilebilmesini sağlamasıdır. Yani, grafik gösterimi mümkün olsa da bazı işaretler başvuru kapsamındaki mallara / hizmetlere ilişkin olarak ayırt edici nitelik taşımadığından reddedilebilir. 17/04/2008 9/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (IV) g) Yetkili mercilerden kullanmak için izin alınmamış ve dolayısıyla Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek markalar, h) Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi, külterel değerler bakımından halka mal olmuş ve ilgili mercilerin tescil izni vermediği diğer armalar, amblemler veya nişanları içeren markalar, ı) Sahibi tarafından izin verilmeyen Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesine göre tanınmış markalar, j) Dini değerleri ve sembolleri içeren markalar, k) Kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı markalar. 17/04/2008 10/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (V) 40/94 sayılı Topluluk Tüzüğü’nde ise belirtilen iki ayrı durum (grafik gösterimin mümkün olmaması – ayırt edici nitelikten yoksunluk) iki ayrı ret gerekçesi olarak düzenlenmiştir: 40/94 sayılı Topluluk Tüzüğü 7nci madde: Aşağıdakiler tescil edilmeyecektir: a- 4üncü madde kapsamında belirtilen şartlara uymayan işaretler, b- Hiçbir ayırt edici özelliğe sahip bulunmayan markalar. 556 sayılı KHK’nin 7/1-(a) bendi ise, 5inci madde kapsamına girmeyen işaretlerden bahsederek her iki ret durumunu da (grafik gösterimin mümkün olmaması – mallara / hizmetlere ilişkin ayırt edici nitelikten yoksunluk) kapsamına almıştır. 40/94 sayılı Topluluk Tüzüğü’nde ise belirtilen iki ayrı durum (grafik gösterimin mümkün olmaması – ayırt edici nitelikten yoksunluk) iki ayrı ret gerekçesi olarak düzenlenmiştir: 40/94 sayılı Topluluk Tüzüğü 7nci madde: Aşağıdakiler tescil edilmeyecektir: a- 4üncü madde kapsamında belirtilen şartlara uymayan işaretler, b- Hiçbir ayırt edici özelliğe sahip bulunmayan markalar. 556 sayılı KHK’nin 7/1-(a) bendi ise, 5inci madde kapsamına girmeyen işaretlerden bahsederek her iki ret durumunu da (grafik gösterimin mümkün olmaması – mallara / hizmetlere ilişkin ayırt edici nitelikten yoksunluk) kapsamına almıştır. Bu çerçevede, Enstitü tarafından 7/1-(a) bendi kapsamında verilen ret kararlarının çoğunluğunun gerekçesi olan başvuru kapsamındaki mallara / hizmetlere ilişkin olarak ayırt edici nitelikten yoksunluk durumunun grafik gösterimin mümkün olmaması durumundan ayrı olarak değerlendirilmesi ve anlaşılması gerekmektedir. 17/04/2008 11/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (VI) TPE Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından resen yapılan benzerlik incelemesi (556 sayılı KHK’nin 7/1-(b) bendi). Resen yapılan benzerlik incelemesi AB üyesi ülkelerin markalara sağlayacağı korumanın esaslarını belirleyen 89/104 sayılı Direktifi aykırı değildir. 89/104 sayılı Direktif AB üyesi ülkeleri nispi ret nedenlerini resen veya ilana itiraz üzerine incelemek konusunda serbest bırakmıştır. AB üyesi ülkelerin bir kısmı önceden tescilli veya başvurusu yapılmış markalarla karıştırılma olasılığı bakımından incelemeyi resen yaparken (İskandinav ülkeleri, Doğu Avrupa ülkeleri…); bir kısmı (Almanya, İspanya…) bu incelemeyi yalnızca ilana itiraz üzerine yapmaktadır. Topluluk Marka Ofisi (OHIM) de benzerlik incelemesini yalnızca ilana itiraz üzerine yapan ofisler arasındadır. Önceden tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markalarla aynı ve ayırt edilemeyecek derecede benzer markaların aynı / aynı tür mallar / hizmetler için reddedilmesi hükmünü içeren 556 sayılı KHK’nin 7/1-(b) bendi, benzerliğe dayalı incelemenin TPE Markalar Dairesi tarafından resen yapılmasını öngörmektedir. Nicé sınıfları esas alınan başvurular, Enstitü veritabanında benzer markalar bakımından arama işlemine tabii tutulmaktadır. Arama işlemi sonucunda benzer markalar arama raporuna dökülmekte ve 7nci madde incelemesinde görevli marka uzmanları başvuru ile aynı / aynı tür mallar / hizmetler için önceden tescilli veya başvurusu yapılmış aynı / ayırt edilemeyecek derecede benzer markaların varlığını tespit etmeleri durumunda başvuruyu kısmen veya tamamen reddetmektedir. Resen benzerlik incelemesi 89/104 sayılı Topluluk Direktifi’nde öngörülen sisteme aykırı değildir. 89/104 sayılı Direktif AB üyesi ülkeleri nispi ret nedenlerini resen veya ilana itiraz üzerine incelemek konusunda serbest bırakmıştır. AB üyesi ülkelerin bir kısmı önceden tescilli veya başvurusu yapılmış markalarla karıştırılma olasılığı bakımından incelemeyi resen yaparken (İskandinav ülkeleri, Doğu Avrupa ülkeleri…); bir kısmı (Almanya, İspanya…) bu incelemeyi yalnızca ilana itiraz üzerine yapmaktadır. Topluluk Marka Ofisi (OHIM) de benzerlik incelemesini yalnızca ilana itiraz üzerine yapan ofisler arasındadır. OHIM’in benzerlik nedeniyle ret incelemesini yalnızca ilana itiraz üzerine yapması Türk Marka Koruması Sistemi ile AB’nin markalar hakkındaki düzenlemelerini karşılaştırmalı olarak incelemek isteyen bazı araştırmacıların yanlış sonuçlara varmasına yol açmaktadır. Şöyle ki, 89/104 sayılı Direktif’te üye ülkelerin bu konuda serbest bırakılmasını göz ardı edip, yalnızca Topluluk Marka Ofisi’nin uygulamasını göz önüne alanlar, Türkiye’deki marka koruması sisteminin benzerliği resen incelemesinin AB müktebasatına aykırı olduğu sonucuna varmaktadır. Ancak, bu önerme doğru değildir, çünkü marka koruması hakkındaki uyulması zorunlu AB mevzuatı 40/94 sayılı OHIM tüzüğü değil, 89/104 sayılı Topluluk Direktifi’dir. Söz konusu araştırmaların sonuçları baz alınırsa, benzerliği resen inceleyen AB üyelerinin çoğunluğu oluşturan ülkeler AB müktesabatını yanlış uygulamaktadır. Bununla birlikte yanlış algılamanın ve araştırmaların yanlış sonuçlara varmasının temel gerekçesinin de önceki slaytlarda bahsedilmiş olan, nispi ret nedenlerini de içeren 556 sayılı KHK’nin 7nci maddesine verilen yanlış “mutlak ret nedenleri” başlığı olduğu belirtilmelidir. 17/04/2008 12/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (VII) WIPO Markalar, Endüstriyel Tasarımlar ve Coğrafi İşaretler Kanunları Daimi Komitesi’nin yaptığı anket sonuçlarına göre (http://www.wipo.int/edocs/mdocs/sct/en/sct_14/sct_14_5.doc) Önceki markalarla benzerliği resen inceleyen bazı ülkeler: Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin Halk Cum., Danimarka, Finlandiya, İrlanda, Japonya, Meksika, Yeni Zelanda, Norveç, Rusya Federasyonu, İsveç, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri… Önceki markalarla benzerliği yalnızca ilana itiraz üzerine inceleyen bazı ülkeler: Almanya, İspanya, Slovenya, Slovakya, Topluluk Marka Ofisi (OHIM)… Bu konuda dinleyicilerin daha net fikir sahibi olabilmesi bakımından önceki markalarla benzerliği resen inceleyen bazı ülkelerle, bu incelemeyi yalnızca ilana itiraz üzerine yapan bazı ülkelerin sayılması yerinde olacaktır. WIPO Markalar, Endüstriyel Tasarımlar ve Coğrafi İşaretler Kanunları Daimi Komitesi’nin yaptığı anket WIPO üyesi ülkelerin büyük çoğunluğunca cevaplandırılmıştır, bu ankete internet aracılığıyla erişmek mümkündür, farklı ülkelerin inceleme sistemleri hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlerin ilk olarak başvurması gereken kaynaklardan birisinin bu anket olması gerektiği düşünülmektedir. 17/04/2008 13/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (VIII) İlana itiraz İlana itiraz 556 sayılı KHK’nin 35inci maddesine göre 7nci veya 8inci madde hükümlerine dayanılarak yapılabilir. İlana itiraz süresi, TPE’nce 7nci madde bakımından kısmen veya tamamen ilanına karar verilen marka başvurularının Resmi Marka Bülteni’nde yayım tarihinden itibaren başlayan 3 aydır. İlana itiraz sahipleri; önceki benzer markalar, başvurular, tanınmışlık, eskiye dayalı kullanım, farklı sınai mülkiyet haklarından kaynaklanan koruma ile çatışma, vb. çeşitli gerekçelere dayanarak başvuruların ilanına karşı itiraz edebilirler. İlana itirazlar, Markalar Dairesi bünyesindeki Yayıma İtiraz Birimi tarafından incelenmektedir. Yayıma itiraz biriminin vereceği her türlü karara karşı Enstitü nezdinde yeniden itiraz edilmesi mümkündür. İlana itiraz prosedürü 556 sayılı KHK ile Türk marka koruması sistemine getirilmiştir. İlana itiraz 556 sayılı KHK’nin 35inci maddesine göre 7nci veya 8inci madde hükümlerine dayanılarak yapılabilir. İlana itiraz süresi, TPE’nce 7nci madde bakımından kısmen veya tamamen ilanına karar verilen marka başvurularının Resmi Marka Bülteni’nde yayım tarihinden itibaren başlayan 3 aydır. İlana itiraz sahipleri; önceki benzer markalar, başvurular, tanınmışlık, eskiye dayalı kullanım, farklı sınai mülkiyet haklarından kaynaklanan koruma ile çatışma, vb. çeşitli gerekçelere dayanarak başvuruların ilanına karşı itiraz edebilirler. İlana itirazlar, Markalar Dairesi bünyesindeki Yayıma İtiraz Birimi tarafından incelenmektedir. Yayıma itiraz biriminin vereceği her türlü karara karşı Enstitü nezdinde yeniden itiraz edilmesi mümkündür. 17/04/2008 14/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (IX) Karara İtiraz Enstitü tarafından verilen kararların tümüne karşı, kararın ilgilice tebellüğ tarihinden itibaren 2 aylık süre içerisinde itiraz edilebilir. Enstitü kararlarına karşı yapılan itirazlar Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından incelenir. Enstitü tarafından verilen kısmi ret veya ret kararlarına karşı itiraz edilmesi mümkündür. İtiraz edilebilecek nitelikteki kararlar şunlardır: i- 7nci madde kapsamında başvurunun Enstitü tarafından res’en tamamen veya kısmen reddedilmesi kararına karşı başvuru sahibi tarafından yapılacak itirazlar, ii- 8inci madde kapsamında başvurunun itiraz üzerine kısmen veya tamamen reddedilmesi kararına karşı başvuru sahibi tarafından yapılan itirazlar, iii- 8inci madde kapsamında ilana itirazın kısmen veya tamamen reddedilmesi kararına karşı ilana itiraz sahibi tarafından yapılan ilana ikinci itirazlar. Karara itiraz süresi, kararın ilgilice tebellüğ tarihinden itibaren başlayan iki aylık süredir. Enstitü kararlarına karşı yapılan itirazlar Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından incelenir. 17/04/2008 15/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (X) Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) YİDK Enstitü’nün nihai karar organıdır. YİDK, Enstitü Başkanı veya Başkan Yardımcısının başkanlığında en az iki üyenin daha katılımıyla, asgari 3 kişiden oluşan kurullarla karar verir. YİDK kararlarına karşı kararın ilgilice tebellüğ tarihinden itibaren başlayan 2 ay içerisinde dava açılabilir. Davanın açılacağı yetkili mahkeme “Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’dir. YİDK Enstitü’nün nihai karar organıdır. YİDK, Enstitü Başkanı veya Başkan Yardımcısının başkanlığında en az iki üyenin daha katılımıyla, asgari 3 kişiden oluşan kurullarla karar verir. YİDK kararlarına karşı kararın ilgilice tebellüğ tarihinden itibaren başlayan 2 ay içerisinde dava açılabilir. Davanın açılacağı yetkili mahkeme “Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’dir. YİDK kararlarını itiraz gerekçelerini göz önüne alarak vermektedir. İtiraz sahibinin öne sürmediği itiraz gerekçeleri Kurul tarafından res’en dikkate alınmaz. Bununla birlikte, 7nci madde kapsamında yapılan değerlendirmede uzman tarafından gözden kaçırılmış veya sehven değerlendirilmemiş ret nedenlerinin varlığının Kurul tarafından tespit edilmesi durumunda, Kurul başvuruları 7nci madde kapsamında res’en reddetme yetkisini kullanmaktadır. 17/04/2008 16/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (XI) Karara itiraz incelemesinin ilk olarak kıdemli uzmanlar veya YİDK benzeri kurullar tarafından ofis içerisinde yapıldığı bazı ülkeler: Almanya, İspanya, OHIM, Japonya, Brezilya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Türkiye... Bunun yanısıra Fransa gibi kimi ülkeler de Ofis kararına karşı herhangi bir itiraz mekanizması bulunmayıp kararlara karşı doğrudan Mahkemeye dava açma yöntemi kullanılmaktadır. Geçmiş yılarda Türkiye’de marka karara itirazları konusunda tartışma konusu olan noktalardan birisi de karara itirazların TPE dışındaki idari bir organa yapılması, bu organın vereceği kararlara karşı mahkemede dava açılmasıydı. YİDK’nın TPE’nin bir organı olması gerekçesine dayandırılan bu görüş kabul görmemiştir. Bu slaytta itirazların ilk olarak ofis içerisinde incelenmesini öngören bazı ülkeler gösterilmektedir. Karara itiraz incelemesinin ilk olarak kıdemli uzmanlar veya YİDK benzeri kurullar tarafından ofis içerisinde yapıldığı bazı ülkeler: Almanya, İspanya, OHIM, Japonya, Brezilya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Türkiye... Bunun yanısıra Fransa gibi kimi ülkeler de Ofis kararına karşı herhangi bir itiraz mekanizması bulunmayıp kararlara karşı doğrudan Mahkemeye dava açma yöntemi kullanılmaktadır. 17/04/2008 17/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (XII) Tescil Edilmiş Markaların Kullanılması Zorunluluğu 14üncü madde; “Markanın, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde, haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde, marka iptal edilir.” Markanın kullanılmama nedeniyle hükümsüz kılınması yetkisi 42nci maddeye göre yetkili Mahkemeler’e aittir. Birçok modern sınai mülkiyet sisteminde öngörülenin aksine 556 sayılı KHK ile getirilen sistemde, TPE’nin kullanılmama nedeniyle markaları hükümsüz kılma yetkisi bulunmamaktadır. 556 sayılı KHK ile getirilen sistemde tescil edilmiş markaların, tescil tarihinden itibaren 5 yıl süre ile kullanılmaması veya kullanıma 5 yıl süre ile kesintisiz biçimde ara verilmesi durumunda iptal edilmeleri öngörülmüştür. Hükümsüzlüğe karar verme yetkisi 42nci madde kapsamında yetkili mahkemelere verilmiştir. Birçok modern sınai mülkiyet sisteminde öngörülenin aksine 556 sayılı KHK ile getirilen sistemde, TPE’nin kullanılmama nedeniyle markaları hükümsüz kılma yetkisi bulunmamaktadır. Örnek vermek gerekirse, Topluluk Marka Ofisi yapılanmasında bu işlemlere bakan ayrı bir “İptal birimi (cancellation division) mevcuttur. OHIM bünyesinde faaliyet gösteren bu birim talebe bağlı olarak kullanılmama durumlarını incelemekte ve kullanılmayan markaların iptaline karar verebilmektedir. 17/04/2008 18/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (XIII) 14üncü maddeye göre; Tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarla kullanılması, Markanın yalnız ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarında kullanılması, Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması, Markayı taşıyan malın ithalatı, markanın kullanılması olarak kabul edilir. 17/04/2008 19/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (XIV) Marka Tescilinin Sağladığı Haklar Tescilli bir markanın aynısının veya karıştırılma olasılığının oluşmasına yol verecek derecede benzerinin benzer mallar / hizmetler için kullanılması; Tanınmış tescilli bir markanın aynısının veya benzerinin, tanınmış tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek veya itibarından haksız kazanç sağlanmasını mümkün kılacak biçimde kullanılması; durumlarında 9uncu madde kapsamında tescilli marka sahibinin kullanımın yasaklanmasını talep etme hakkı bulunmaktadır. 17/04/2008 20/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (XV) 9uncu madde kapsamında tescilli marka sahibi aşağıda sayılan nitelikteki kullanımların yasaklanmasını talep edebilir: İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması, İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması, İşareti taşıyan malın ithali veya ihracı, İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarda kullanılması. 17/04/2008 21/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (XVI) Koruma Süresi ve Yenileme 40ıncı maddeye göre tescilli markaların koruma süresi 10 yıldır. 41inci maddeye göre tescilli markaların koruma sürelerinin dolmasını takiben (KHK’de belirtilen süre şartlarına uygun olarak) 10’ar yıllık periyotlarla yenilenmeleri mümkündür. 17/04/2008 22/31
556 Sayılı KHK ile Getirilen Sistemin Temel Özellikleri (XVII) Markalarla ilgili Çeşitli Talepler Tescilli veya başvuru halinde bulunan markalar; devir, lisans, adres / unvan / nevi değişikliği, mal / hizmet listesinde sınırlandırma, feragat, bölünme, birleşme vb. işlemlere tabii olabilirler. Belirtilen işlemlerin tamamı talep üzerine TPE tarafından sicile kaydedilir. Tescilli veya başvuru halindeki markalar mülkiyet değişikliği, adres / unvan / nevi değişikliği, düzeltme, bölünme, mal / hizmet listesinin sınırlandırılması, feragat, haciz gibi işlemlere konu olabilir. Bu tarz işlemlerin tamamı talep üzerine Enstitü Siciline gerekli değerlendirmenin ve incelemenin yapılmasının ardından kaydedilir. İşlemlerin ne şekilde yapılacağı ve ne tür belgelerin talep edileceği KHK ve KHK’nın Uygulama şeklini gösterir Yönetmelik’te belirtilmiştir. 17/04/2008 23/31
BAŞVURU İSTATİSTİKLERİ 17/04/2008 24/31
KULLANICILAR İÇİN SON YILLARDA SAĞLANAN KOLAYLIKLAR ve KALİTE ARTIRIMINA YÖNELİK ÇALIŞMALAR (I) TPE Online Hizmetleri i- Online başvuru takibi ii- Online marka araştırması iii- Online başvuru Markalar Dairesi işlemlerinde artırılan hız Seminerler, kurumiçi - kurumdışı toplantılar, basılı yayınlar, yazılı, görsel veya işitsel medya yoluyla bilinç ve bilgi düzeyinin artırılmasına yönelik faaliyetler Enstitü kütüphanesi TPE son yıllarda sistem kullanıcıları, başvuru sahipleri ve vekiller için işlemlerde kolaylık sağlamak için verdiği hizmetlerde kalite artışına, teknolojinin daha etkin kullanımına ve tüketici dostu ofis yaklaşımına yönelmiştir. Bu yönelimin sonucu olarak; A- İnternet aracılığıyla online olarak sayılan hizmetler verilmeye başlanmıştır: i- Online başvuru takibi. Başvuru sahipleri başvurularının incelemesinin hangi aşamada olduğunu TPE web sayfasından takip edebişmektedir. ii- Online marka araştırması. Vekiller, kullanıcılar TPE veritabanında tescilli veya başvuru halinde bulunan tüm markalar bakımından online olarak marka araştırması yapma imkanına sahiptir. Başvuru sahibi veya marka esas alınarak, Nicé sınıfları özelinde de yapılabilen online araştırma, başvuru sahipleri ve vekillerce yoğun olarak kullanılmaktadır. iii- Online başvuru. Elektronik imza sertifikasına sahip başvuru sahipleri veya vekiller, marka başvurularını internet aracılığıyla elektronik olarak yapma imkanına sahiplerdir. B- Önceki dönemlerde TPE’ye yöneltilen eleştirilerden başlıcası işlemlerin olması gerekenden uzun sürmesi, her türlü işlem için bekleme sürelerinin uzun olmasıydı. Son yıllarda, işlem süreçlerinin sadeleştirilmesi, Marka Kanunu Antlaşması’nın kabulünden sonra bürokrasinin azaltılması, donanım ve yazılımda uzmanların işlerini kolaylaştırıcı yenilikler yapılması, etkin yönetim anlayışı ve hepsinden önemlisi personelin özverili çalışması sonucunda inceleme süreleri oldukça kısaltılmıştır. Dünyadaki sınai mülkiyet ofislerinin inceleme sürati, işyükü dikkate alındığında TPE’nin marka alanında ulaşmış olduğu hızın önemli bir başarı olduğu düşünülmektedir. Varılanın ötesinde daha hızlı bir inceleme beklemek ise özellikle benzer yurtdışındaki ofislerce karşılaştırma yapılırsa, kanaatimce mümkün veya olası değildir. C- Başvuru sahipleri veya vekillere yönelik olarak Enstitü içi veya dışında, Türkiye’nin farklı kentlerinde düzenlenen toplantı, seminer tarzı enformasyon faaliyetleri ile genel anlamda kullanıcıların marka tescili, tescilin sağladığı haklar ve 556 sayılı KHK ile getirilen marka tescil sistemi hakkında bilgilendirilmesine çalışılmaktadır. Toplantı veya eğitimlerin dışında Enstitü yayınları, yazılı, işitsel veya görsel medyada etkin olarak kullanılarak enstitü’nün, faaliyetlerinin ve sınai mülkiyet haklarının önemi tüm kamuya duyurulmaya çalışılmaktadır. D- Enstitü bünyesinde bulunan sınai mülkiyet kütüphanesi sınai mülkiyet hakları, uygulamaları ile ilgili olarak çok sayıda yerli-yabancı kitap ve süreli yayın bulundurmaktadır. Koleksiyonun zenginleştirilmesi önemli bir amaçtır. Kütüphane kullanıcıların hizmetindedir. 17/04/2008 25/31
KULLANICILAR İÇİN SON YILLARDA SAĞLANAN KOLAYLIKLAR ve KALİTE ARTIRIMINA YÖNELİK ÇALIŞMALAR (II) Enstitü web sayfası aracılığıyla sağlanan duyuru hizmetleri Enformasyon dairesi ve TPE Bilgi Merkezleri tarafından sağlanan hizmetler İşlemlerin, incelemenin kalitesinin arttırılmasına yönelik çalışmalar E- Enstitü web sayfasında yalnızca Enstitü tarafından düzenlenen etkinlik veya toplantılar değil, sınai mülkiyet hakları ile ilgili yurtiçi veya yurtdışı etkinlikler de anons edilmektedir. Bu yolla, kendi enformasyon kanalları yoluyla etkinliklerden haberdar olması mümkün olmayan kullanıcılar bilgilendirilmektedir. F- Enformasyon, dokümantasyon ve bilgi işlem dairesi yüzyüze, telefon veya diğer iletişim cihazları yoluyla genel veya başvuruları hakkında özel bilgi almak isteyen kullanıcılara gerekli bilgiyi vermekte veya kullanıcıları sağlıklı bilgiyi alabilecekleri kanallara yönlendirmektedir. Bunun yanısıra şu anda sayısı 28 olan ve Türkiye’nin farklı illerinde faaliyette bulunan enformasyon merkezleri yoluyla Ankara dışında bulunan kullanıcı kitlesinin de doğrudan bilgilendirilmesi amaçlanmaktadır. G- Dünyadaki birçok marka inceleme ofisine yöneltilen eleştiriler TPE’ye de yöneltilmektedir. Bu eleştirilerin en önemlilerinden birisi yapılan işlemlerde standardın sağlanamaması, Enstitü uygulamalarında ikircikli kararlara rastlanılmasıdır. Enstitü bu yönde çalışmalarını sürdürmektedir, kurumiçi toplantılar, kurumdışı eğitimler, mahkeme kararlarının daha etkin takibi, çeşitli durumlara özel uygulama kriterlerinin belirlenmesi yoluyla işlemlerde standardın artırılması, işlem kalitesinin yükseltilmesi çalışmaları devam etmektedir. Bu noktada altı çizilmesi gereken husus, dünya genelinde marka ofislerine yöneltilen eleştirilerin çok benzerlerinin TPE’ye yöneltiliyor olmasıdır. Marka başvuruları hakkında verilen kararların vaka değerlendirilmesi (case law) olarak değerlendirilebilecek ve genellikle dinamikleri birbirlerinden farklı vakalara ait olması, başvuruların tek tip, standartlaşmış olarak değerlendirilmesi olasılığını ortadan kaldırmaktadır. Bu çerçevede dünyadaki benzerleri gibi TPE de karar standardını yakalayamamak hususunda eleştirilmektedir. Bu eleştiriler de TPE’nin karşısına koyulan örneklerden birisi veya örnek ofis olarak tanımlanan ofislerden birisi OHIM’dir. Takip eden slaytta OHIM’e yöneltilen ofis kullanıcıları olan marka vekilleri tarafından yöneltilen eleştiriler sıralanacaktır. 17/04/2008 26/31
MARKA İNCELEME OFİSLERİNE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER – OHIM ÖRNEKLEMESİ Kaynak : Trademark World Review dergisi Eylül - Ekim 2006 sayısı “OHIM ve Topluluk Markası – Kullanıcıların Bakış Açısı” başlıklı makale – Yazan: John Batho OHIM uzmanlarına erişimin kolay olmaması, Bilgi isteklerine zamanında karşılık verilmemesi veya verilen bilginin yeterli bulunmaması, OHIM’in eleştirilere kapalı olması, yapıcı olmaması, güvenirlik sorunu OHIM’in uygulamaları konusunda katı olması, savunma pozisyonuna geçmesi, kullanıcılarla bütünleşmiş bir yapıda olmaması Farklı birimlerin (inceleme, ilana itiraz, temyiz kurulu) kararları arasındaki uyumsuzluk, birimlerin kendi içlerinde verdiği kararlar arasındaki uyumsuzluk Geç inceleme, OHIM’in inceleme anlamındaki yavaş performansı Özellikle ilana itiraz, Temyiz Kurulu kararlarında karar kalitesinin düşmesi Temyiz Kurulu (Board of Appeal – OHIM’in nihai karar organı)’nun kimi durumlarda yetki alanını aşıp, kendisini mahkeme yerine koyarak karar vermesi, yargı kararlarına uyumsuzluk OHIM’in daha yüksek kalitede eleman çalıştırması gerekliliği Bu slaytta, TPE dahil birçok sınai mülkiyet ofisine yapılanma, çalışan profili, sistem, tutarlılık anlamında örnek olarak gösterilen Topluluk Marka Ofisi (OHIM)’ne, OHIM kullanıcıları olan marka vekilleri tarafından yöneltilen eleştirilere kısaca değineceğim. Sonuçta fark edilecektir ki, OHIM’E yöneltilen eleştiriler bir başka marka inceleme ofisi olan TPE’ye yöneltilen eleştirilerden pek farklı değildir ve muhtemelen dünyanın farklı bir marka ofisine yöneltilen eleştirilerden de pek farklı nitelikte değildir. Alıntı yapılan kaynak slaytta belirtilmektedir. Makale yazarından kişisel görüşlerinden ibaret değildir, farklı firmalarda çalışan marka vekilleri ile yaptığı görüşmelerden ortaya çıkan bir derleme niteliğindedir. OHIM uzmanlarına erişimin kolay olmaması, Bilgi isteklerine zamanında karşılık verilmemesi veya verilen bilginin yeterli bulunmaması, OHIM’in eleştirilere kapalı olması, yapıcı olmaması, güvenirlik sorunu OHIM’in uygulamaları konusunda katı olması, savunma pozisyonuna geçmesi, kullanıcılarla bütünleşmiş bir yapıda olmaması Farklı birimlerin (inceleme, ilana itiraz, temyiz kurulu) kararları arasındaki uyumsuzluk, birimlerin kendi içlerinde verdiği kararlar arasındaki uyumsuzluk Geç inceleme, OHIM’in inceleme anlamındaki yavaş performansı Temyiz Kurulu (Board of Appeal – OHIM’in nihai karar organı)’nun kimi durumlarda yetki alanını aşıp, kendisini mahkeme yerine koyarak karar vermesi OHIM’in daha yüksek kalitede eleman çalıştırması gerekliliği Bu eleştiriler, genel hatlarıyla TPE’ne yapılan eleştirilerle paralel niteliktedir ve farklı marka inceleme ofislerinden uzmanlarla temaz içerisinde olan birisi olarak o ofislere yöneltilen eleştirilerin de benzer nitelikte olduğunu biliyorum. Marka tescil ofislerine yöneltilen eleştirilerin benzer olması ve örnek ofis olan gösterilen OHIM’in TPE’yle aynı nedenlerle eleştirilmesi, elbette yapılan eleştirilerin haksız ve temelsiz olduğu anlamına gelmemektedir. Fakat, bununla birlikte eleştirilerin yıkıcı değil yapıcı olması, dünyadaki durumu göz önünde bulunduracak şekilde karşılaştırmalı, örnek göstermek üzerine değil birçok dinamiği içinde barındırır halde tutarlılık üzerine kurulu ve amacına uygun olması tercih edilir bir durumdur. 17/04/2008 27/31
UYGULAMADA KARŞILAŞILAN BAŞLICA SORUNLAR (I) Artan başvuru sayısı ile paralel olarak Markalar Dairesi Başkanlığı’nın tüm işlem birimlerinde artan işyükü. Uzlaşma kültürünün yerleşmemiş olmasına dayalı olarak itiraz işlemlerinin uzaması, uzlaşma yönteminin genellikle tercih edilmemesi. Başvuru sahiplerinin mal / hizmet listeleri kapsamını belirlemelerinde yönlendirilmemeleri, genellikle başvurusu yapılan sınıflarda yer alan malların / hizmetlerin tamamı için başvuru yapılması. İlana itiraz hakkının uygulamada amacının dışında kullanılmaya başlanması. Başvuru sayılarında karşılaşılan artış Markalar Dairesi Başkanlığı’nın tüm işlem birimlerine artan işyükü olarak yansımaktadır. Geçtiğimiz yıllar içerisinde azaltılan iş birikimi ve inceleme sürelerinin kısaltılmasında sağlanan başarıdan da ödün verilmemek istenmektedir. Bu nedenle, Enstitü’ye sürekli yeni personel istihdam edilmektedir. Ancak, mevcut durumda Markalar Dairesi personel sayısının mevcut başvuru sayısı göz önüne alındığında yeterli olmadığı belirtilmelidir. Bir örnek vermek gerekirse, TPE’nde 7nci madde incelemesinde görevli bir uzmanın aylık olarak incelemesi ve karar vermesi gereken başvuru sayısı 300 iken, İngiliz Patent ofisi’nde benzer işi yapan bir uzmanın aylık olarak incelediği başvuru sayısı 50’dir. Özellikle ilana itiraz veya 7/1-(b) bendi çerçevesinde verilen ret kararlarına itiraz durumlarında gözlemlenen önemli bir husus, tarafların birbirleri lehine mal / hizmet listesinde kısıtlama yaparak veya gerekli durumlarda başvurularını / tescillerini geri çekerek / iptal ederek uzlaşmak yerine çatışmacı yaklaşımı tercih etmeleridir. AB üyesi ülkeler ve OHIM uygulamasında yayıma itirazların çoğunluğunun settlement adı verilen uzlaşma yöntemleriyle çözüldüğü bilinmektedir. Mevcut durumda Türkiye’de taraflar uzlaşma yöntemini kullanmayı genellikle devredışı bırakıp, itiraz dilekçesinde sundukları argümanlar çerçevesinde kendi haklılıklarını ortaya koymaya gayret etmektedirler. Başvuru sahipleri, kullandıkları veya kullanacakları mallar / hizmetler için başvuru yapmak yerine başvurunun kapsadığı sınıflardaki tüm mallar / hizmetler için başvuruda bulunmayı tercih etmektedir. Bu husus özellikle marka vekili aracılığıyla yapılan başvurularda yoğun olarak gözlenmektedir. Kullanılmayan / kullanılmayacak malların / hizmetlerin tescil ettirilmesi, ileride iyi niyetle benzer markayı kullanacak başvuru sahiplerinin önünü tıkamakta ve başvuruların reddedilmesine neden olmaktadır. Birbirleriyle aynı pazara girmeleri veya birbirleriyle benzer malları / hizmetleri kullanmaları mümkün olmayan başvuru sahiplerinin tescil haklarının bu nedenle engellenmesi sorunlara yol açmaktadır. Dolayısıyla, ideal yöntem olan yalnızca kullanılan / kullanılması muhtemel malların / hizmetlerin başvuru kapsamına alınması ve başvuru sahiplerinin marka vekillerince bu biçimde yönlendirilmesi beklenmektedir. Özellikle son yıllarda dikkat çekici derecede artış gösteren bir başka durum ise ilana itiraz müessesinin amacının dışında kullanılmaya başlanmasıdır. Karıştırılmadan, ilişkilendirilmeden, benzerlikten veya bağlantı kurulması ihtimalinden tamamen soyutlanmış itirazlar, gerek başvuruların tescil edilme süresini uzatarak gerekse de Enstitü’nün işyükünü arttırarak amacının dışında kullanılmaktadır. İlana itiraz dilekçeleri incelendiğinde görülen odur ki, itiraz dilekçelerini hazırlayanlara göre Türkiye’de her marka tanınmıştır ve iyi niyetli kimse kalmamıştır. Şöyle ki, ilana itiraz dilekçelerinin neredeyse tamamında başvuru sahipleri kötü niyetli olmakla itham edilmekte ve itiraz gerekçesi markaların tanınmış markalar olduğu iddia edilmektedir. İtiraz dilekçeleri, istisnalar saklı kalmak kaydıyla, standart yazılarda başvuru numaralarının ve markaların değiştirilmesinden ibaret hale gelmiştir. İlana itiraz dilekçelerinin yanısıra karara itiraz dilekçelerinde de benzer husus gözlemlenmektedir. 17/04/2008 28/31
UYGULAMADA KARŞILAŞILAN BAŞLICA SORUNLAR (II) Başvuru kalitesinde gözlemlenen düşüş 556 sayılı KHK ile tanımlanan modern kavram setinin uygulamada tam olarak yerleşememesi Başka birisi adına aynısı ya da çok benzeri önceden tescilli olan markaların, online araştırma dahil, çok sayıda ön araştırma yöntemi ile tespit edilmesi mümkün olmasına rağmen, söz konusu araştırmalar yapılmadan yahut yapılmasına rağmen reddedileceği bilinerek başvuruyu yapma fikrinden vazgeçilmeden yapılan başvuruların incelemeyi yavaşlatması, işgücü kaybına neden olması, uygulamada karşılaşılan başlıca olumsuz tecrübelerden birisidir. Bunun yanında, bu ret kararlarına karşı itiraz edilmesi de itirazları inceleyen YİDK’nın işyükünde, dosya sayısı anlamında, önemli artışa neden olmaktadır. 556 sayılı KHK, marka incelemesinde dünya genelinde kullanılan ve literatüre yerleşmiş karıştırılma olasılığı, ilişkilendirilme, kullanım sonucu kazanılmış ayırt edicilik, vb. kavramları Türk marka mevzuatına tanıtmıştır. Ancak, gerek yeni KHK’nın eski kanunun getirdiği geleneklerle yorumlanması, eski kavram setinin bir kısım kullanıcılarca kullanılmaya devam edilmesi, gerekse de Enstitü’nün kendi uygulama ve değerlendirmelerinin olgunlaşmasının zaman alması nedenleriyle geçiş sürecinde ve takip eden yıllarda önemli kavramsal kargaşalar yaşanmıştır. Günümüzde büyük ölçüde netleştirilen ancak tanınmış markalar gibi spesifik konularda halen yaşanan kavramsal kargaşa uygulamada problemlere yol açmaya devam etmektedir. Bu nedenle, kavram setinin netleştirilmesi konusunda çalışmaların devam etmesi gerektiği ortadadır. 17/04/2008 29/31
MARKALAR KANUNU TASARISI Kanun Hükmünde Kararname ile sağlanan marka korumasının kanunla sağlanması Singapur Antlaşması hükümlerine uyumun sağlanması 556 sayılı KHK’nin uygulamasında tecrübe edilen mevzuat anlamındaki aksaklıkların yeni tasarıda yer alan hükümlerle giderilmesi 556 sayılı KHK ile düzenlenen modern marka koruması sisteminin koruma kapsamı daha geniş, anlaşılabilir, uygulanabilir yeni Kanun’la revize edilmesi TPE Kuruluş Kanunu dahil olmak üzere TPE’nin görev alanına giren sınai mülkiyet alanındaki tüm mevzuatın güncelleştirilmesine, daha etkin, AB normlarına uygun hale getirilmesine yönelik mevzuat yenilemesi çalışmaları birkaç yıldan bu yana devam etmektedir. Varılan aşamada taslak kanunlar tamamlanmış ve görüşler çerçevesinde değerlendirilmek üzere ilgili kurumlara gönderilmiştir. 556 sayılı KHK’nin yeni bir marka kanunu ile güncellenmesi de bu çalışmanın amaçları arasındadır. Yeni taslak ile getirilen hükümlerin içeriğine girmeden, sadece taslak kanunla amaçlanan hedeflerden bahsedilmesi gerekirse: A- KHK ile sağlanan marka korumasının kanunla sağlanır hale getirilmesi B- Singapur antlaşması başta olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmalarla uyumlu hükümlerin yeni Kanunda yer bulması C- 556 sayılı KHK’nin uygulamasında tecrübe edilen, sistemin genel yapısına aykırı, marka inceleme dinamikleri ile çatışan, koruma kapsamında ve mevzuatta belirsizliklere yol açan hükümlerin ortadan kaldırılması ve yer verilecek yeni hükümlerle daha etkin koruma, inceleme, değerlendirme imkanının sağlanması D- 556 sayılı KHK ile Türkiye’nin ilk kez tecrübe ettiği ve 13 yıldan bu yana uyguladığı modern marka mevzuatının anahatları ve genel koruma mekanizması korunarak, ancak daha anlaşılır, mevzuattaki boşlukları ortadan kaldırır, kullanıcı kesimlerinin isteklerine cevap verir, uyugulanabilir yeni bir kanunla revize edilmesi. 17/04/2008 30/31
TEŞEKKÜR EDERİM Önder Erol ÜNSAL Marka Uzmanı onder.unsal@tpe.gov.tr 17/04/2008 31/31