Anadolu Bilgeliği Ve Evrensel Ahlak Yasası
B ilge olmakla bilgili olmak aynı şeyler midir ? Bilge olmak ile bilgili olmak farklı şeylerdir. Çok şey bilen çok yaşamış çok görmüş kişilere bilge denir. Bilgili ise bir konuya hakim olmaktır. O konu hakkında bir fikre bir bilgiye sahip olmaktır. Evet bilge olmakla ahlaklılık arasında bir ilişki vardır. Çünkü bilge insanlar medeniyetli ve ahlaklı olurlar. Bilgili, kimle nasıl iletişim kuracağını bilen, ahlaklı olan, edep ve haya sahibi olan insanlardır. Cahil değillerdir. Kim olduklarını ve nereden geldiklerini unutmazlar. Bu yüzden de ahlak sahibidirler B ilge olmakla ahlaklılık arasında bir ilişki var mıdır?
Maddi dünyanın geçiciliğine işaret ahlak ve düşünce sistemidir. Anadolu bilgeleri her şeyin varlık sahibi ve var eden olarak Tanrı'yı görürler. Tanrı-evren ilişkisini anlamaya çalışırken ''aşk ve ''sevgi''yi temele alırlar ve insanın Tanrı'ya sezgi ve aşk yoluyla ulaşabileceğine inanırlar. Bu inanışa ise Tasavvuf denir. Tasavvuf düşüncesi Allah’ın “ben gizli bir hazineyim, istedim ki bilineyim” sözünün yorumlanmasıyla ortaya çıkmıştır. Buna göre Allah’ın varlık âlemini kendi özüne duyduğu aşktan dolayı oluşturduğu savunuldu. Böylece Tanrı’ya korkuyla ya da bir çıkar umarak değil, sevgiyle, aşkla, coşkuyla yaklaşmak gereği benimsendi. Anadolu Bilgeliği Sonuçta tasavvuf felsefesi bir sistem olmakla kalmadı, bir yaşam felsefesine dönüştü.
Tasavvuf görüşünün başlıca temsilcileri arasında; Hoca Ahmet Yesevi, Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli sayılabilir. Hoca Ahmet Yesevi (12. yy) İlk Türk-İslam mutasavvıflarındandır. Tasavvufun Türk dünyasında, özellikle de Anadolu topraklarında bilinip yayılmasında büyük rol oynayan Hoca Ahmet Yesevi, ilk defa Türkçe olarak dini-tasavvufi şiirler yazan, söyleyen insandır. Divanı Hikmet adlı eserinde yazdığı şiirleri ile insanların nasıl davranması gerektiğini anlatır.
her şeyin ilahi aşkın tecellisi olduğunu, bu nedenle de her şeyi gönülden sevmek gerektiğini söyler. Ancak bu şekilde Tanrı'ya ulaşabileceğini belirtir. O'na göre aşksız Tanrı'yı anlamak mümkün değildir. O'na göre aşksız, Tanrı'yı anlamak mümkün değildir. Çünkü aşksız kişi gerçek insan değildir. Irk, dil, din, renk, mezhep ayrımı yapmaksızın tüm insanlığa sineyi açmak, onlara hoşgörülü olmak gerekir. Çünkü insan kâinatın özüdür.
Mevlana Celalettin Rumi( ) Mevlana öncelikle şu iki soruya cevap aramıştır: 1)"Neden ve nasıl oluyor da bu evren vardır?" 2)"İnsanın bu evrendeki yeri ve değeri nedir? Mevlana birinci soruya vahdet-i vücud (varlığın birliği; Tanrı evrenin özü öteki canlı ve cansız varlıklar da onun belirtileridir.)inancı içinde açıklar. Ona göre; Tanrının “gizli bir hazine” olmaktan çıkıp bilinmesi, iyilik ve güzelliğini göstermeyi arzulaması evrenini varlık nedenidir.
İkinci soruya gelince(insanın evrendeki yeri ve değeri) Mevlana’ya göre insan evrendeki diğer yaratıklardan üstündür. Diğer varlıklar içinde kendisine ilahi bir ruh üstlenmiş, Tanrı’nın özünü, güzellik ve iyiliğini sezebilecek tek varlık odur.
Türk şairi ve düşünürüdür. Yunus’a göre tek gerçek Tanrı(Hakk)dır. Doğru bilgi Tanrı’yı tanımaktır, en yüce değer ona yönelmektir. Bunun tek yolu da sevgidir. Yunus Emre’de de yaratılan her varlığın Allah adına sevilmesi ahlak yasasıdır. Çünkü yaratılan her varlık Allah tarafından yaratılmıştır. Bu nedenle her varlıkta Allah’ın farklı bir güzelliği bulunmaktadır. (Vahdet-i vücud) Yunus’a göre insandaki benlik insanı bencil, çıkarcı, hırslı yapar. Onu sevgiden dolayısıyla Allah’tan uzaklaştırır. O halde beni etkisiz kılmak gerekir bunun da tek yolu sevgi(aşk)dİr.
Hacı Bektaş-ı Veli ve İnsan-ı Kâmil (13.yy): Hacı Bektaş-ı Veli, sevgi, hoşgörü, barış, dostluk, bilgelik, adalet, kardeşlik, ilim, irfan, edep, düşünce ve inanç özgürlüğü, dünyadan el etek çekmeden yaşamanın doğallığı gibi evrensel değerleri savunmuştur. Ahlak görüşünün temelinde insana verilen değer vardır. İyiliğin, kötülüğün ve her şeyin başı insandır. İnsanın amacı, kendi içindeki tanrısal ışığa ulaşmak, ruh aydınlanması yaşamaktır. İnsanları karanlıktan kurtaracak olan sevgi "ilahi aşk"tır. Âşık, tasavvuf yoluyla tanrının sırrına ermeyi, onun varlığına ulaşmayı amaçlar. Çünkü tüm iyiliklerin özü Tanrı’dır. Tanrının özü ise sevgidir. Bu sevgiye mutlak olarak ruhu tam olarak aydınlanan kişi, yani insan-ı kâmil elde edebilir.
Kaynakça /7165e4720b9053dc04994bdbb1d4bb58ca053d8cfc002.pdf?name=4.%20%C3 %9Cnite:%20Ahlak%20Felsefesi%20%5BEtik%5D.pdf 002/7165e4720b9053dc04994bdbb1d4bb58ca053d8cfc002.pdf?name=4.%20%C3 %9Cnite:%20Ahlak%20Felsefesi%20%5BEtik%5D.pdf 11.sınıf Felsefe Ders kitabı ( )