EDEBİ SANATLAR
MECAZ ANLAMA DAYALI SANATLAR MECAZ (DEĞİŞMECE) MECAZ-I MÜRSEL (AD AKTARMASI) TEŞBİH (BENZETME) İSTİARE (EĞRETİLEME) KİNAYE (DEĞİNMECE) TEŞHİS (KİŞİLEŞTİRME) İNTAK (KONUŞTURMA) TARİZ (İĞNELEME)
GERÇEK ANLAMA DAYALI SANATLAR TEZAT (KARŞITLIK) TEVRİYE (İKİ ANLAMLILIK) MÜBALAĞA (ABARTMA) HÜSN-İ TALİL (GÜZEL ADLANDIRMA) TENASÜP (UYGUNLUK) TECAHÜL-İ ARİF (BİLMEZLİKTEN GELME) İSTİFHAM (SORU SORMA) TERDİT (ŞAŞIRTMA) TELMİH (ANIMSATMA) LEFF U NEŞR (SIRALI AÇIKLAMA) TEDRİC (DERECELEME) TEKRİR (YİNELEME) İRSAL-İ MESEL (ATASÖZÜ)
SÖZE DAYALI SANATLAR CİNAS SECİ İŞTİKAK (TÜRETME) AKİS (ÇAPRAZLAMA) AKROSTİŞ LEBDEĞMEZ ALİTERASYON
MECAZ (DEĞİŞMECE) Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında, başka anlama gelecek şekilde, kullanılmasıdır. İşe geç kalan çırağı görünce, usta iyice köpürmüştü. & Aşk söyletir en yanık türküleri. Adam, kendisine rüşvet vermek isteyene:”Kirli parayla ailemi geçindiremem.” dedi. Sıkıntıdan patladım. Ö R N E K :
MECAZ-I MÜRSEL (AD AKTARMASI) Bir sözün, benzetme amacı güdülmeden, kendisiyle ilgili başka bir söz yerine kullanılmasıdır. Bu sanatta da sözcükler gerçek anlamı dışında kullanılır. ÖRNEK: Evet, oğlum Hoca sevmezdi, bilirim sarayı Ama sövmezdi de hoşlanmadığından dolayı. & Bu içecekler karşı masadan gönderildi. Gelip geçen her yüzde gizli bir akis saklı
Bu sanatı günlük hayatta çok kullanırız; ama farkında değiliz. Nasıl mı? Otobüse bindiniz. Parayı çıkardınız ve şoföre uzatıp “Bir kişi alır mısınız?” dediniz. Şoför koltuktan kalkıp bir kişi (yolculardan biri) alıp kasaya sokmak için uğraşıyor mu? Hayır. Parayı alıp kasaya koyuyor. Siz “kişi”yi “para” yerine kullandınız ve aralarında benzerlik yok. Bilmediğiniz bir şehre gittiniz. Elinizde adres var; ama nafile bulamadınız gideceğiniz yeri. Arkadaşınız size şöyle bir öneride bulunuyor:”Adresi şu dük- kana soralım.” Siz de bunun üzerine şöyle mi dersiniz:” Abi saçmalama dükkan nasıl ko- nuşsun?” Tabiki aklınızdan bu geçmez. Arkadaşınızın aslınsa dükkandaki birini kastettiğini anlarsınız.
TEŞBİH (BENZETME) Aralarında ilgi bulunan iki kavramdan, ilgili oldukları konuda, zayıf olanı güçlü olana benzetmektir. Bir Teşbihte dört unsur vardır: BENZEYEN: Nitelikçe güçsüz olan. TEMEL ÖĞELER KENDİSİNE BENZETİLEN: Nitelikçe güçlü olan. BENZETME YÖNÜ: Benzetilen öğeler arasındaki ortak ilgi. YARD.ÖĞELER BENZETME EDATI: Benzetme sırasında kullanılan edat. ÖRNEK: Gülle kurşun yağmur gibi yağarken K. BENZETİLEN BENZEYEN EDAT BENZ.YÖNÜ
Dört Çeşit Benzetme Vardır AYRINTILI BENZETME: Dört öğesi de kullanılan benzetme. ÖRNEK: Sular öyle temiz ki annemin yüzü gibi KISALTILMIŞ BENZETME: Benzetme yönü olmayan benzetme. Şenyuva apartmanı bodrum katı Kutu gibi bir dairede otururlar. PEKİŞTİRİLMŞ BENZETME: Benzetme edatı olmayan benzetme. Yollar, köyleri saran eskimiş çerçeveler. YALIN BENZETME: Sadece temel öğelerle yapılan benzetme. Selviler içinde bir alev Emirsultan.
İSTİARE İSTİARE (EĞRETİLEME) Benzetmenin temel öğelerinden sadece biri kullanılarak yapılan benzetmedir (Bir sözün, benzetme amacıyla, başka bir söz yerine kullanılmasıdır.) İSTİARE AÇIK İSTİARE (Kendine Benzetilenle yapılır) İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece (Dünya Han’a benzetilmiş) KAPALI İSTİARE (Benzeyenle yapılır) Ay zeytin ağaçlarından yere damlıyordu (Ay Su’ya benzetilmiş)
Açık İstiare Örnekleri Karadutum, çatalkaram, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem & Seni seven aşık neylesin malı Yumdukça gözünden döker mercanı Havada bir dost eli okşuyor tenimizi. İçimde savrulur kül dertli dertli Kapalı İstiare Örnekleri Can kafeste durmaz uçar Dünya bir han, konan göçer. & Bir arslan miyav dedi Minik fare kükredi Fareden korktu kedi Kedi pır uçuverdi. Çamlar hüzünlü, yollara düşmüş söğüt,çınar Yaprak döküp huzura kapanmıştı sonbahar.
KİNAYE (DEĞİNMECE) Bir sözün hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek şekilde kullanılması ÖRNEKLER: Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. & Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak Ahir ağardı tanyeri re’s-i cibalden Serhadde yol göründü Acem tahtgahına Yumdu dünyaya ela gözlerini Bulamadım dünyada gönüle mekan Nerde bir gül bitse etrafı diken
Anlaşılmadı galiba. Bir de bunu okuyun bakalım. Yahya Kemal bir gün Bab-ı Ali yokuşunu çıkıyor. İri, hantal, ağır gövdesini zorlukla taşıyor. Derken ilerde köşede bir bakkal dükkanı ve dükkanın önünde Bir tabure görüyor. O kadar yorulmuş ki kendini zor atıyor tabureye Oooooohh! Bakkal amca içerde ellerini ovuşturup: - Aha yağlı bir müşteri geldi. Yahya Kemal’in yanına gidip - Efendim hoş geldiniz. Ne alırdınız? Yahya Kemal - İzin verirsen nefes alacağım. Yağlı müşteri: Şişman, göbekli.>>> gerçek anlamı Parası çok olan.>>> mecaz anlamı Nefes alacağım: Soluk alıp vermek.>>> gerçek anlamı Dinlenmek.>>>> mecaz anlamı.
TEŞHİS (KİŞİLEŞTİRME) İnsan dışındaki varlıkları insan gibi düşünerek onlara insani özellikler yüklemek. ÖRNEKLER: Bütün kusurumu toprak gizliyor Merhem çalıp yaralarım düzlüyor. & İçmiş bir geceyi bir yudumda Göğün mağrur bakışlı bulutları. İNTAK (KONUŞTURMA) İnsan dışındaki varlıkların konuşturulması. ÖRNEK: Dallar bir gün dedi ki tomurcuğa: -Tenimde bir yara işler gibisin
TARİZ (SİTEM,İĞNELEME) Bir kimseyi iğnelemek amacıyla, bir sözü karşıtını düşündürecek şekilde kullanma. ÖRNEKLER: Vermedi ablukada şan-ı donanmaya halel İngiliz devletine olsa sezadır amiral & Bir yetim görünce döktür dişini Bozmaya çalış halkın işini Bir kuruşu bine çıkar hileyle Hilekarlık hoş bir sanattır usanma
TEZAT (KARŞITLIK) Birbirine karşıt kavram ya da düşüncelerin bir arada kullanılmasıdır ÖRNEKLER: Ömrümde zararsız günümü bilmem Her senede yüz milyonluk karım var. & Gülen çehremi görüp Sanmayın beni bahtiyardır. Her kahkahanın içinde Bir damla gözyaşı var. Neden böyle düşman görünürsünüz Yıllar yılı dost bildiğim aynalar
TEVRİYE (İKİANLAMLILIK) Birden çok gerçek anlamı olan sözcüğü gerçek anlamlarını düşündürecek şekilde kullanma. ÖRNEKLER: Bu kadar letafet çünkü sende var Beyaz gerdanına bir de ben gerek & Bir buse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm Bir nim tebessümle o afet gülü verdi. Bize Tahir Efendi kelp demiş İltifatı bu sözde zahirdir Maliki mezhebim benim zira İtikadımca kelp tahirdir.
MÜBALAĞA (ABARTMA) Bir olayı ya da durumu olduğunda büyük veya küçük göstermek. ÖRNEKLER: Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? “Gömelim gel seni tarihe!” desem sığmazsın. & Merkez-i hake atsalar da bizi Kürre-i arzı patlatır çıkarız Vurdukça efelerin yere çıplak dizleri Korkudan dağların uçuyor benizleri
HÜSN-İ TALİL (GÜZEL NEDEN BULMA) Bir olayın ya da durumun meydana gelişini başka bir nedenle anlatma. ÖRNEKLER: Bakmaz mısın Karac’oğlan haline Garip bülbül konmuş gülün dalına Kadrini bilmeyenler alır eline Onun için eğri biter menevşe & Konya Ovası’nın ufukları mavi değil, sapsarıdır. Siz bunun rüzgarın kaldırdığı tozlardan böyle oldu- ğunu söyleyeceksiniz; ben Konya hapishanesinde ya- tan Zağar Mehmet’in benzinin sarılığından diyeceğim.
TENASÜP (UYGUNLUK) Anlamca birbiriyle ilgili sözcükleri bir arada kullanmak. NOT: Tenasüp olması için anlamca ilgili sözcükler arasında karşıtlık olmaması gerekir. ÖRNEKLER: Mest olupdur çeşm ü ebrunun hayalinde imam Okumaz mihrabda bir harf-i Kur’an-ı dürüst & Suya versün bağban gülzarı zahmet çekmesün Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzare su
TECAHÜL-İ ARİF (BİLMEZLİKTEN GELME) Sebebi gayet iyi bilinen bir olay ya da düşünceyi nükte yapmak için bilmiyor görünmek ÖRNEKLER: Su insanı boğar,ateş yakarmış Geç fark ettim taşın sert olduğunu & Sular mı yandı, neden tunca benziyor mermer? Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var? Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
İSTİFHAM (SORU SORMA) Cevap bekleme amacı gütmeden,duyguyu ve anlamı güçlendirmek için sözü soru biçiminde yöneltmek. ÖRNEKLER: Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda & Hani o bırakıp giderken seni Bu öksüz tavrını takmayacaktın? Alnına koyarken veda busemi Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?
Sözü okuyucunun hiç beklemediği biçimde bitirmek. TEDRİT (ŞAŞIRTMA) Sözü okuyucunun hiç beklemediği biçimde bitirmek. ÖRNEK: Dişin mi ağrıyor? Çek kurtul. Başın mı ağrıyor? Bir çeyreğe iki aspirin. Verem misin? Üzülme, onun da çaresi var, Ölür gidersin…
TELMİH (ANIMSATMA) Söz arasında, herkesçe bilinen geçmişteki bir olaya, ünlü bir kişiye, bir inanca… işaret etme, onu hatırlatma. ÖRNEKLER İnsanız, en şerefli mahlukuz! Deyip de pek fazla Övünmemiz haksız Atamız elma çaldı cennetten Biz o hırsızların çocuklarıyız! & Gökyüzünde İsa ile Nur Dağı’ında Musa ile Elindeki asa ile Çağırayım Mevlam seni
TEDRİC (DERECELEME) Bir düşünceyi derece derece yükselten veya indiren bir düzen içinde sıralama ÖRNEKLER: Geçsin günler,haftalar,aylar,mevsimler, yıllar Zaman sanki bir rüzgar ve bir su gibi aksın. & Makber, makber değil bir türbe, türbe değil bir mabet, mabet değil bir küre, küre değil bir sonsuz uzay olmalıydı. İki asker mızrak mızrağa, kılıç kılıca, hançer hançere vuruşmaya başladılar.
TEKRİR (YİNELEME) Bir sözcüğü ya da söz gurubunu, anlatımı etkili hale getirmek için, tekrar etmektir. ÖRNEK: Bu yağmur… bu yağmur… bu kıldan ince Öpüşten yumuşak yağan bu yağmur Bu yağmur… bu yağmur… bir gün dinince Aynalar yüzümüzü tanımaz olur.
RÜCU (GERİYE DÖNÜŞ) Bir düşünceyi daha güçlü anlatmak için söylenen sözden döner gibi davranma. Ö R N E K : Erbab-ı teşaür çoğalıp şair azaldı Yok, öyle değil, şairin ancak adı kaldı.
Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana, Kese ile sabunu, rahat etsin cism-u can. Lal-u şarap içurem ve ıslatıp geçirem, Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan. Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır? Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan. Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam, Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan. Salınarak giderken arkandan ben sokayım, Ard eteğin beline, olmasın çamur aman. Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam, Sahtiyenden çizmeyi, olasın yola revan. Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarıda hiç, Düşmanın bağrına, hançerimi nagehan. Eğer arzu edersen, ben ağzına vereyim, Yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman. Herkese vermektesin, bir de bana versene, Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman. Sen her zaman gelesin, ben Vehbi'ye veresin, Esselamun aleyküm ve aleykümesselam.
İRSAL-İ MESEL (ATASÖZÜ SÖYLEME) Söylenenleri daha güçlü hale getirmek için sözü atasözü ya da deyişle bitirme. ÖRNEK: Kirpikleri uzundur yarin hayale sığmaz Meşhur bir meseldir mızrak çuvala sığmaz
CİNAS (SESTEŞLİK) Söylenişleri ve yazımı aynı, anlamı farklı sözcükleri dize sonlarında kullanma. Ö R N E K L E R : Bir güzel şuheda dedim iki gözün sürmelidir. Dedi vallahi seni Hind’e kadar sürmelidir. & Yanalı Haylıca vakit oldu Ben bu derde yanalı Binme namert atına Ya mıhı düşer ya nalı
SECİ (İÇUYAK) Düzyazıda kullanılan kafiye. İlahi! Kabul senden, red senden. İlahi! Şifa senden derd senden. İlahi! Gönlüm oduna her ne yaktınsa ol tü- ter. İlahi! Vücudum bağına her ne diktinse ol biter.
AKİS (ÇAPRAZLAMA) Sözleri ters çevirerek söyleme. Didem ruhunu gözler, gözler ruhunu didem Kıblem olalı kaşın, kaşın olalı kıblem & Öpsem seni toyunca,toyunca seni öpsem Öpsem disem nola, nola disem öpsem
İŞTİKAK Aynı Arapça kökten türeyen sözcükleri kullanma Karşısında nice erbâb-ı denaât titrer Hâkim-i mahkeme-i hükm-i cezâdır kalemim.
Var olan bir sen bir ben bir de bu bahar AKROSTİŞ Dizelerin ilk harflerini anlamlı şekilde sıralama. Var olan bir sen bir ben bir de bu bahar Elden ne gelir ki? Güzelsin gençliğin var, Dünyada aşkımız ölüm gibi mukaddes İnan ki bir daha geri gelmez bu günler Alemde bu andır bize dost esen rüzgar
LEBDEĞMEZ Dudakların birbirine değmesini sağlayan ünsüzleri kullanmayarak yapılır Aşıklar söylenen sözden alırsa İnsanlar içinde hastan sayılır Hakikat dersini özden alırsa Yaratan Tanrı’ya dosttan sayılır
Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir Aşağıdaki Örneklerde Kullanılan Edebi Sanatları Bulunuz Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir İspanya neşesiyle bu akşam bu zildedir. Mecaz-ı Mürsel Bir bahar sabahının karanlığında ıssız Gökte diz çökmüş iki titrek ışıklı yıldız Teşhis Kalbim yırtılıyor her seferinde Kulağım ruhumun ayak sesinde Açık İstiare Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi Demirlemişti eli kolu bağlı ağlıyordu Teşhis Ey benim sarı tamburam Sen ne için inilersin İçim oyuk, derdim büyük Ben onunçün inilerim Kinaye, İntak, İstiare
Yaralı görüp göğsümü kılma ilacım tabib Sekizimiz odun çeker Dokuzumuz ateş yakar Kaz kaldırmış başın bakar Kırk gün oldu, kaynatırım kaynamaz Mübalağa Yaralı görüp göğsümü kılma ilacım tabib Zayi olur merhemin, bende biter yara yok Tenasüp Yeni bir ülkede yem vermek için atlara Nice bin atlı kapılmıştı fetih rüzgarına Hüsn-i Talil Senin aşkın beni benden alıptır. Ne şirin dert bu dermandan içeri Tezat Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi. Yemek verdi, ekmek verdi,et verdi Tenasüp
Rengin uçmuş, nen var sunam, ah sunam Gel ey Yunus eyle zikir Ne haldesin eyle fikir Kabr içinde Münker Nekir Sual sormak ne müşkildir Telmih Rengin uçmuş, nen var sunam, ah sunam Söyle bana, emret, sana can sunam! Cinas Bahçemde açılmaz seni görmese çiçekler Sahil seni, rüzgar seni, akşam seni bekler Gelmezsen eğer mevsimi nerden bilecekler Tekrir, Hüsn-i Talil Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan İstiare