Din Kültürü ve ahlak bilgisi performans ödevi Konu:Yanlış Tevekkül Öğrencinin Adı-Soyadı: Aleyna Albayrak Sınıfı: 8/E Numarası:74
Yanlış tevekkül Tevekkül, bir işte aciz kaldığını kabul edip onu başkasına bırakmaktır. Allah’a tevekkül ise, bir işte yapabileceği her şeyi yapıp gerisini Allah’a bırakmak olur. Fakat tevekkül zamanla, “kendini yormadan işi Allah’a bırakma” şeklinde anlaşılmıştır. Bazı âyetler de buna göre yorumlanınca tembelliğe açık ama gelişmelere kapalı ve sorumluluğu Allah’a yükleyen bir davranış biçimi ortaya çıkmıştır. Halbuki Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İnsanın çalışmasından başkası kendinin değildir.” (Necm 53/39)
“İnsanlardan kimi der ki: “Rabbimiz! Bize ne vereceksen, bu dünyada ver!” Onun Ahirette alacağı bir şey kalmaz. Onlardan kimi de şöyle der: “Rabbimiz! Bize bu dünyada güzellik ver, Ahirette de güzellik ver. Bizi o ateşin azabından koru! Onlardan her birine kazandıklarından bir pay vardır. Allah hesabı çabuk görür.” (Bakara 2/200-202)
Demek ki, dünyayı isteyen çalışmak zorundadır Demek ki, dünyayı isteyen çalışmak zorundadır. Hem dünyayı hem ahireti isteyen de çalışmak zorundadır. Çalışmayana bir şey yoktur. Başarının iki şartı vardır; biri istemek, diğeri gerekli güce sahip olmaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Senin Rabbin rızkı, isteyen ve gücü yeten için yayar. O, kullarının içini bilir ve onları görür.” (İsra 17/30)
Yeryüzünde ekmek, peynir, et vs. hazır vaziyette yoktur Yeryüzünde ekmek, peynir, et vs. hazır vaziyette yoktur. Ama Allah, onları elde etme imkanlarını yaratmıştır. Bu imkanları kullanmayanlar, o nimetlere ulaşamazlar. O, şöyle buyurur: “Allah yeryüzündeki yiyecekleri, dört günde belirlemiştir. Bunlar araştıranlar için eşit uzaklıktadır.” (Fussilet 41/10) Kim gerekli çalışmayı yaparsa o nimetlere ulaşabilir. Bulunduğumuz bölgede Allah, hangi nimet ve imkanları yaratmışsa ancak onları bulabiliriz. Allah kendine şöyle seslenmemizi istemiştir: “… Dilediğine hesapsız rızık verirsin.” (Al-i İmran 3/27)
İmkanlar bol olsa ama gerekli güce sahip olmazsak veya gücümüz olduğu halde çalışmazsak elimize bir şey geçmez. Bu sebeple gerekli gücü elde etmeli ve başarı için elden geleni yapmalıdır. Kuraklık, aşırı yağmur ve deprem gibi afetlere karşı gücümüz olmadığından o gibi konularda da bütün tedbirleri aldıktan sonra Allah’a tevekkül etmeliyiz.
Tefsir ve meallerde bazı ayetlere farklı anlam verilerek, yanlış tevekkül anlayışı körüklenmiştir. Mesela önceki slaytlarda mealini verdiğimiz İsra 17/30. âyetine şöyle meal verilmiştir: “Senin Rabbin dilediğine rızkı genişletir ve daraltır. O, kullarının içini bilir ve onları görür.”
Farklı anlamın sebebi, ayetteki “ister” ve “gücü yeter” fiillerinin faili olan “o” zamirinin neyi gösterdiği ile ilgili tercihtir. Arapça’da zamir en yakınını gösterir, uzak için karine gerekir. Böyle bir karine olmadığından burada zamir, kim’i gösterir. Ama tefsir ve meallerde zamirin, uzakta bulunanلله lafzını gösterdiği kabul edilmiştir. Buna bir örnek de Sebe’ suresinin 39. âyetidir. Elimizdeki mealler şu şekildedir: “De ki: “Doğrusu Rabbim, kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de kısar” Arapça bakımından doğru anlam şöyle olur: De ki: “Rabbim, kullarından istekli olan ve gücü yeten herkes için rızkı yayar.”
hadisler
7230 - Halid'in oğulları Habbe ve Sev(r. a 7230 - Halid'in oğulları Habbe ve Sev(r.a.) anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bir şey tamir etmekte iken yanına girdik. O işte kendisine yardım ettik. "Başlarınız kımıldadığı müddetçe rızık hususunda yeise düşmeyin. Zira insanı annesi kıpkızıl, üzerinde hiçbir şey olmadığı halde doğurur, sonra aziz ve celil olan Allah onu her çeşit rızıkla rızıklandırır" buyurdular." 7231 - Amr İbnu'l-As (r.a.)anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Şüphesiz, her derede, âdemoğlunun kalbinden bir parça bulunur (yani kalp her şeye karşı bir ilgi duyar). Öyleyse kimin kalbi bütün parçalara ilgi duyarsa, Allah onun hangi vadide helak olacağına hiç aldırmaz. Kim de Allah'a tevekkül ederse, kalbinin her şeye (ilgi kurarak dağılmasını önlemek için) Allah ona yeter."
Allâh'ın güzel isimlerinden biri de “işlerini usûlüne göre kendisine havâle edenlerin işini düzeltip, onların yapabileceğinden daha iyi yapan, kendisine güvenilip dayanılan, her şeyi idâre ve hâkimiyeti altında bulunduran” mânâsındaki “el-Vekîl” dir. Kendisine güvenilecek merciin ölümsüz, ebedî ve Kâdir- i Mutlak olması gerekmektedir. Güçlü olduğu zannedilen fânî ve zayıf varlıklara, mala ve mülke dayanmak, netîcesi pişmanlık olan göz boyayıcı heveslerdir. Bu yola girerek aldananları Allâh Teâlâ güvendikleri ile baş başa bırakır.
"Birşey istediğin zaman yalnız Allah'tan iste Yardım dilediğin zaman Allah'tan dile Şunu iyi bil ki bütün yaratılmışlar elbirliği ile sana bir menfaat bahşetmek isteseler, Allah'ın sana yazdığından daha fazlasını bağışlayamazlar Yine yaratılmışların tümü elbirliği ile sana bir zarar vermek isteseler, Allah'ın sana takdir ettiğinden fazlasını yapamazlar"
Resimler
BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM.
KAYNAKÇA www.kutubusitte.com www.mumsema.com www.sorularlaislamiyet.com Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Ders Kitabı 40 Hadis-i Şerif, Halil İbrahim Kutlay, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2006.