Rivayet Dönemi 2. Ders
Revâ (روى) fiilinin mastarı olan rivayet (الرواية) bir sözü veya olayı bir başkasına nakletmek anlamına gelmektedir. Hadis terimi olarak rivayet, usulüne uygun bir şekilde ve ravilerini zikrederek hadisi nakletmek demektir. Hz. Peygamber’e ait haberlerin nakledilmesi, dini gereklilikten dolayı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle sahabe, Hz. Peygamber’den gördüklerini ve duyduklarını birbirlerine ve daha sonraki gelen nesle nakletmiş; sonraki gelenler de hadis nakletme geleneğini sürdürmüşlerdir. Hadislerin şeyhlerden alınarak rivayet edilmesi geleneği hicri beşinci asrın ortalarına kadar devam etmiştir. Bu nedenle Hz. Peygamber’den hicri beşinci asra kadar olan dönem rivayet dönemi olarak adlandırılmıştır.
Hicri Birinci ve İkinci Asırlar Bu dönem yaklaşık 150 yıllık bir zaman dilimini kapsamakta ve Hz. Peygamber, sahabe, tabiin ve tebeü’t-tabiin dönemini içine almaktadır.
Hz. Peygamber Dönemi Hz. Peygamber’in Kur’an’ı tebliği görevinin yanı sıra tebyin görevi de bulunmaktadır. Bu nedenle Hz. Peygamber, dinin öğretilerini ve hükümlerini ashabına yeri geldikçe sözlü ve uygulamalı biçimde açıklamış ve bu açıklamaların sonraki nesillere de ulaştırılmasını istemiştir. Ondan nakledilen bir rivayette şöyle denilmektedir: Burada bulunanlar, sözlerimi burada bulunmayanlara nakletsin. عن أبي بكرة قال قال رسول الله صلى الله عليه ة سلم: ألا فليبلغِ الشاهدُ منكم العائبَ فرب مبلَّغٍ أوعى من سامعٍ (خ العلم: 9)
Hz. Peygamber, elçi veya yönetici olarak gönderdiği kimselere, gittikleri yerlerde İslam’ı tebliğ etmelerini ve kendisinden öğrendikleri şeyleri onlara öğretmelerini isterdi. Örneğin Muaz b. Cebel’i Yemen’e gönderirken, onlara nasıl muamele etmesi ve neler öğretmesi gerektiğini anlatmıştır. Müslüman olmak için gelenleri Hz. Peygamber bir müddet Medine’de misafir etmiş, böylece onların İslam’ı öğrenmelerini sağlamış, sonra onları memleketlerine uğurlarken, öğrendiklerini onlara da öğretmelerini istemiştir. Medine’ye gelip yirmi gün kalan Malik b. Hüveyris ve arkadaşlarına «Şimdi ailelerinize dönüp öğrendiklerinizi onlara da öğretin» (Buhâri, İlim, 25) buyurarak onları uğurlamıştır.
Sahabe, Hz. Peygamber’den dini öğrenmek ve onları başkalarına öğretmek konusunda oldukça gayretliydi. Özellikle mescidin yanındaki suffede barınan ashab, Hz. Peygamber ile daha çok birlikte olma imkanına sahip olduklarından bu konuda diğerlerinin önüne geçmişti. Örneğin Ebû Hüreyre’nin şöyle dediği nakledilmiştir: «Muhacir kardeşlerimiz pazarda ticaretle, ensar ise bahçelerinde çalışmakla meşgul olurken, Ebû Hüreyre karın tokluğuna Hz. Peygamber’e hizmet ediyor, onların bilmediklerine şahit oluyordu.» (Buharî, İlim, 42) Ashab, şahit oldukları olayları veya dinledikleri sözleri, onlardan habersiz olan diğer arkadaşlarına naklederlerdi. Hatta bazı sahabe, duyduklarını unutmamak için onları yazardı.
Hadislerinin rivayet edilmesini teşvik eden Hz Hadislerinin rivayet edilmesini teşvik eden Hz. Peygamber, ashabın hadisleri yazmasına genel itibarıyla izin vermemiş, bununla birlikte bazı kimseler özel izin izinle hadisleri yazmasına müsaade etmiştir. Bu yasağın en önemli nedeni, Kur’an ayetlerinin nazil olduğu o dönemde, hadislerin ayetler arasına karışma tehlikesinin olmasıdır. Bu konuyu ileride ayrıntılı biçimde açıklayacağız. Hadis naklinde titiz davranılması ve söylemediği bir şeyi söylemiş gibi rivayet edilmemesi konusunda Hz. Peygamber ashabını uyarmış ve «Kim benim adıma yalan bir haberi naklederse cehennemdeki yerine hazırlansın» buyurmuştur.
Sahabe Dönemi Sahabe (الصحابة) kelimesi, sahib (الصاحب) isminin çoğuludur. Tekil olarak sahabi (الصحابي) çoğul olarak ashab (الأصحاب) da denir. Terim olarak en geniş anlamıyla Hz. Peygamber’i Müslüman olarak görmüş ve Müslüman olarak vefat etmiş olan kimselere sahabi denir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra ashab, çeşitli ihtiyaçlar nedeniyle hadis rivayetini çokça yapmaya başladı. Bir zaman sonra uygulamalar ve rivayetler arasında bazı çelişkiler ortaya çıkmaya başladı. Bu nedenle hadis rivayetinde bazı tedbirlerin alınması gereği ortaya çıktı.
Hadis rivayetinde ihtiyatlı davranmak Sahabiler, kendilerine bir hadis nakledildiğinde, onun doğruluğunu bazen teyit etme ihtiyacı hissederlerdi. Örneğin kapıda üç kere selam verdiği halde içeri girmesine izin verilmeyen Ebu Musa el-Eş’arî’nin dönüp gitmesi üzerine Hz. Ömer sebebini sorunca o, «Biriniz üç defa selam verdiğinde izin verilmezse, dönüp gidiniz» hadisini nakletmiştir. Hz. Ömer bana delil getirmezsen ben sana ne yapacağımı biliyorum, diyerek onu tehdit etmiş, Ebu Said korkuyla ashabın yanına giderek bu hadisi başka duyan birini araştırmış, onlar da aynı hadisi duyduklarına dair Hz. Ömer’in huzurunda şahitlik etmişlerdir. Bazı rivayetlerde belirtildiğine göre Hz. Ali, hadis rivayet eden sahabiye yemin ettirirdi.
Az hadis rivayet etmek Bazı sahabiler, her duyduğu hadisi nakletmekten sakınır; iyice emin olmadığı şeyi rivayet etmezdi. Örneğin Hz. Peygamber ile uzun süre birlikteliği olan Zeyd b. Erkam’a, neden bize hadis nakletmiyorsun, diye soran tabiine «Biz yaşlandık ve unuttuk; Hz. Peygamber’den hadis rivayet etmek zor iştir» demiştir. Said b. Yezid, «Sahabeden Talha b. Ubeydullah, Sa’d b. Ebi Vakkas, Mikdad b. Esved ve Abdurrahman b. Avf ile birlikte bulundum. Talha’nın Uhud günüyle ilgili rivayetinin dışında Resulullah’tan bir şey rivayet ettiğini duymadım» demiştir.
Sayıları yüz bin civarında tahmin edilen ashabın içinden yalnızca bin kadarından hadis nakledilmesi ve bunların içinden yalnızca yedisinin binden fazla hadisinin olması ve 450 kadar sahabiden yalnızca bir hadis nakledilebilmesi, ashabın çoğunluğunun hadis rivayetinden sakındığını gösterir. Hz. Ömer’in hadis rivayetini yasakladığı bildirilmektedir. Bunun muhtemel nedeni çelişkili haberlerin çoğalması ve ehil olmayan kimselerin yalan yanlış rivayet ettiklerini görmüş olmasıdır.
Hatalı rivayetleri düzeltmek Sahabe eksik duyma, yanlış anlama, iyi ezberleyememe gibi nedenlerle bazen hadisleri hatalı rivayet edebilmekteydi. Diğerleri bunu fark ettiklerinde, bu hatayı düzeltirlerdi. Çeşitli hataları düzeltme konusunda Hz. Aişe diğerlerinden daha çok öne çıkmıştır. Abdullah b. Ömer, Hz. Peygamber’den, ölmüş birinin, geride kalanların kendisine ağlamaları nedeniyle azap göreceğini nakletmekteydi. Bu durum Hz. Aişe’ye ulaştığında rivayeti düzeltmiş ve Resulullah’ın bir Yahudi cenazesine uğradığını, orada ağlayıp dövünen insanlara, «Siz ağlıyorsunuz, o ise orada azap çekiyor» dediğini bildirmiştir.
Hadisleri müzakere etmek Ashabın çoğunluğunun okuma yazma bilmemesi ve Peygamber’in hadisleri yazmaya izin vermemesi nedeniyle, hadisler ezberden naklediliyordu. Onlar hafızalarındaki bilgiyi korumak için müzakere etmek ihtiyacı hissediyorlardı. Duydukları hadisleri birbirlerine nakleder, eksik kalan yönlerini tamamlarlardı. Sahabenin, tabiinden bazılarıyla da hadisleri müzakere ettikleri olmuştur.