Onüçüncü Bölüm Türkiye İşgücü Piyasasının Özellikleri Doç.Dr. Emel Çetinkaya Türkiye İşgücü Piyasasının Özellikleri Adapazarı Meslek Yüksekokulu | Mekatronik
Öğrenme Hedefleri Bu konuyu çalıştıktan sonra: Türkiye işgücü piyasasının genel özellikleri hakkında bilgi sahibi olabilecek, Türkiye’de işgücüne katılım oranlarını analiz edebilecek, Türkiye’de istihdamın durumunu inceleyecek, Türkiye’de işsizliğin durumunu değerlendirebileceksiniz.
İçindekiler Türkiye İşgücü Piyasasının Özellikleri Türkiye İşgücü Piyasasının Genel Özellikleri Nüfus, İşgücü ve İşgücüne Katılım Türkiye’de İstihdamın Durumu ve Özellikleri Türkiye’de İşsizliğin Durumu ve Özellikleri
TÜRKİYE İŞGÜCÜ PİYASASININ ÖZELLİKLERİ Türkiye işgücü piyasasının genel özellikleri hakkında bilgi sahibi olmak TÜRKİYE İŞGÜCÜ PİYASASININ ÖZELLİKLERİ Türkiye’de işgücü piyasasının genel özelliklerine baktığımızda; yüksek nüfus artışı, vasıf düzeyi düşük bir işgücü, sürekli genişleyen bir enformel sektör, ekonomideki ağırlığı giderek azalan ve verimliliği düşük tarım sektörü, başta gençlerde olmak üzere yüksek işsizlik oranları ve işgücüne katılım oranı düşük kadın nüfus göze çarpmaktadır (Bulutay, 1995: 61). Ayrıca, Türkiye’de sık sık yaşanan ekonomik krizler, sektörel değişim ve özelleştirme gibi gelişmeler işgücü piyasasında yaşanan sorunlara yenilerini eklemektedir. Aşağıda Türkiye işgücü piyasasının genel özellikleri, nüfus, işgücü, işgücüne katılım, istihdam ve işsizlik bağlamında ayrıntılı olarak incelenecektir
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM Türkiye’de işgücüne katılım oranlarını analiz etmek NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM Türkiye işgücü piyasasının en önemli özelliklerinden biri yüksek nüfus artışıdır. Gerçekten Türkiye, günümüzde “demografik geçiş dönemi” olarak ifade edilen ve hızı giderek düşmekle beraber nüfus artışının devam ettiği süreci yaşamaktadır (İŞKUR, 2007: 19). Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre; 31 Aralık 2014 yılı itibarıyla Türkiye nüfusu 77 milyon 695 bin 904 kişi, ortanca yaş 30,7’dir. .
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM Yıllara Göre Nüfus Artışı . Yıl-Nüfus- Yıl/Artış 1970---35.6 2,52% 1980---44.7 2,07% 1990---56.5 2,17% 2000---67.8 1,83% 2007---70,6 1,20%
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM Türkiye’nin çalışabilir yaştaki nüfus ve işgücü yıllar itibariyle hızlı bir artış göstermektedir. Tablo 1’e göre, Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki çalışma çağındaki nüfus 2013 yılında ise 15 ve daha yukarı çalışma çağındaki nüfus 55 milyon 608 bin kişidir. 2014 yılında ise 15 ve daha yukarı çalışma çağındaki nüfus 56 milyon 986 bin kişiye, işgücü ise 28 milyon 786 bine yükselmiştir. Türkiye’de her yıl çalışma çağındaki nüfus yaklaşık 1 milyon artmaktadır. Türkiye’nin hem genç bir nüfusa sahip olması hem de çalışabilir yaştaki nüfusun her yıl artış göstermesi, artan işgücüne daha fazla istihdam yaratma gereğini günden güne arttırmaktadır.
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM Tablo 1. Türkiye’de Nüfus, İşgücü ve İşgücüne Katılım Oranları 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus (bin) İşgücü (bin) İşgücüne katılma oranı (%) İşgücüne dahil olmayanlar (bin) 1990 35 601 20 150 56,6 15 451 1995 41 175 22 286 54,1 18 890 2000 46 211 23 078 49,9 23 133 2005 48 359 22 455 46,4 25 905 2006 49 174 22 571 46,3 26 423 2007 49 994 23 114 46,2 26 879 2008 50 772 23 805 46,9 26 967 2009 51 686 24 748 47,9 26 938 2010 52 541 25 641 48,8 26 901 2011 53 593 26 725 26 867 2012 54 274 27 339 50,0 27 385 2013 55 608 28 271 50,8 27 337 2014 56 986 28 786 50,5 28 200
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM Türkiye’de çalışma çağındaki nüfus yıllar itibariyle sürekli artarken, işgücüne katılım oranları sürekli bir azalış eğilimi göstermektedir. Bu durum bize çalışma çağındaki nüfusu emecek istihdam artışının sağlanamadığını göstermektedir (Gül ve diğ., 2009: 133). Türkiye’de 1990 yılında %56,6 olan işgücüne katılma oranı, 1995 yılında %54,1’e, 2000 yılında %49,9’a, 2005 yılında %46,3’e düşmüştür. 2014 yılı itibariyle ise işgücüne katılma oranı %50,5’tir. Grafik 1. Yıllara Göre İşgücüne Katılım Oranları
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM 1950’lerden başlayarak düşen işgücüne katılma oranın temelinde, tarım istihdamının azalması ve köyden kente göç olgusu yatmaktadır. Özellikle köyden kente göç ile birlikte tarımda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadın, tarımdaki istihdam azalmasına bağlı olarak işgücünün dışına çıkmakta ve evlerine çekilmektedir. (Toksöz, 2007: 18). Bu durum, işgücü piyasasına girmelerinin kültürel değerlere aykırı olmasından, eğitimsiz ve de deneyimsiz olmalarından kaynaklanmanın yanında işgücü piyasasının elverişsiz koşullarından da ileri gelmektedir (Tansel, 2002). Ayrıca okullaşma oranlarındaki artış ve emeklilik yaşı konusunda yapılan düzenlemelerin etkisi olduğu açıktır. Türkiye’de çeşitli dönemlerde emeklilik yaşı yasalarla indirilmiş, bu durum aktif yaş grubunda olup da emekli olan kişilerin sayısını arttırarak İKO’nun düşmesine neden olmuştur. Ancak geçtiğimiz yıllarda emeklilik yaşının yükseltilmesinin ilerleyen dönemlerde İKO’larını arttırıcı bir etkisi olacağı açıktır.
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM Türkiye’de kadınların işgücüne katılma oranları çok düşüktür. Türkiye’de 2014 yılı itibariyle ise erkeklerde %71,3 ve kadınlarda ise %30,3 düzeyinde olduğu görülmektedir. Rakamlar, Türk işgücü piyasalarında kadınların işgücüne katılma oranlarının, erkeklerin ancak yaklaşık üçte biri kadar olduğunu ortaya koymaktadır. Bu düşüklük, kadınların erkeklere oranla eğitim düzeylerinin düşüklüğü ve köyden kente göç sonucunda kentlerde kadınların yeterli iş imkanları bulamayışı gibi unsurlar ile açıklanabilir. Grafik 2. Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranları
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Türkiye’de istihdamın durumunu incelemek İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Türkiye işgücü piyasasına damgasını vuran en temel özelliklerinden biri düşük istihdam oranıdır. Türkiye 2001 krizinden bu yana önemli bir büyüme sergilemiş ve bu büyüme enflasyonun düşürülmesini, kamu harcamalarının iyileştirilmesini ve ihracat ile doğrudan yabancı yatırımların arttırılmasını sağlayan bir dizi reformla desteklenmiştir. Ancak istihdam yaratma süreci yavaş kalmış, yani istihdamsız büyüme gerçekleşmiştir. Dünya Bankası İşgücü Raporu’na göre 1980–2004 yılları arasında çalışma yaşındaki nüfusun 23 milyon artmış ancak bu dönem süresince sadece 6 milyon iş yaratılabilmiştir (World Bank, 2006). 2009 yılında istihdam oranı, yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle son beş yılın en düşük değeri olmuştur. 2010 yılında ekonominin toparlanmasıyla birlikte istihdam oranında yükselme eğilimi görülmüş ve bu durum 2011 yılında da devam etmiştir. Ancak Türkiye’de istihdam oranı AB ülkelerindeki istihdam oranları ile kıyaslandığında çok düşük kalmaktadır. AB ülkelerinde 2010 yılı istihdam oranları, AB-27 ülkesinde %64,1, AB-25 ülkesinde %64,5 ve AB-15 ülkesinde %65,4 olarak gerçekleşmiştir (EUROSTAT, 2012). 2012 yılı itibariyle Türkiye’deki istihdam oranı %45,4’tür. 2013 yılı itibariyle Türkiye’deki istihdam oranı %45,9’dur. 2014 yılı istihdam oranımız ise %45,5 olarak gerçekleşmiştir. Bu istihdam oranları ile AB ülkeleri Türkiye’deki istihdam oranının çok üzerindedir (EUROSTAT, 2012). .
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Türkiye’de istihdam oranları kent ve kırsal alanlar da farklılık göstermektedir. Tablo 2 incelendiğinde ülkemizde kentteki istihdam oranlarının kırdaki istihdam oranlarından daha düşük olduğu görülmektedir. Bu durum Türkiye’de tarım istihdamının yıllar itibariyle azalma göstermesine rağmen hala daha ağırlığını koruduğunu ortaya koymaktadır. . Tablo 2. Türkiye’de Kırsal ve Kentsel Alanlara Göre İstihdam Oranları İstihdam edilenler (bin kişi) İstihdam oranı (%) Türkiye Kent Kır 2004 19.632 12.501 7.131 41,3 37.1 51.4 2005 20.067 13.126 6.940 41,5 38.4 48.8 2006 20.423 13.518 6.905 38.9 48.0 2007 20.738 13.764 6.973 39.0 47.4 2008 21.194 14.010 7.184 41,7 39.2 47.7 2009 21.277 13.839 7.438 41,2 38.2 2010 22.594 14.679 7.915 43,0 40.1 49,6 2011 24.110 15.508 8.603 45,0 41,9 51,8 2012 24.821 16.167 8.653 45,4 42,9 50,7 2013 25.524 16.736 8.788 45,9 43,9 50,3 2014 25.933 45,5
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Kadınların düşük istihdam oranları Türkiye’nin istihdam alanındaki en önemli sorunlarından birisidir. AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye’deki kadın istihdam oranları son derece düşüktür. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedefleyen Lizbon Stratejisi’nde belirlendiği üzere AB üye ülkeleri 2010 yılına kadar kadınların istihdam oranını % 60’lara çıkarmayı hedeflerken, Türkiye’de bu oran 2012 yılı itibariyle % 26,3, 2013 yılı için % 27,1 ve 2014 yılı için ise 26,7 seviyesindedir ki bu aynı zamanda her dört kadından sadece birinin istihdam edildiği anlamına gelmektedir (http://www.ilo.org). Tarım istihdamının azalmasıyla birlikte tarımda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadının tarım dışı sektörlerde istihdamı çok zor olmaktadır. Kadının eğitim düzeyinin düşük olması ve kültürel faktörler de kadınların istihdam edilebilirliğini engellemektedir. Ancak küresel ekonomik krizin görüldüğü 2008, 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında kadın istihdamında artış görülmektedir. Bu durum kriz dönemlerinde ek çalışan etkisi ile işgücü piyasasına giren kadınların bir kısmının istihdam edilmesi ile açıklanabilir. .
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ .
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ -Türkiye’de Eksik İstihdam İstihdam konusunda görülen önemli sorunlardan birisi eksik istihdamdır. Eksik istihdam, işgücünün gereği gibi değerlendirilememesinden kaynaklanan önemli bir sorundur (Gündoğan ve Biçerli, 2003: s.8). TÜİK 2008 Kasım ayı sonrasında eksik istihdam ile ilgili hesaplama yöntemini değiştirmiş ve 2009 yılı Şubat ayından itibaren eksik istihdam verileri “zamana bağlı eksik istihdam” ve “yetersiz istihdam” başlıkları altında iki ayrı grupta ölçülmeye başlanmıştır. Bu yüzden 2008 sonrası yıllardaki eksik istihdam, zamana bağlı eksik istihdam ve yetersiz istihdam rakamları toplanarak bulunmuştur. Zamana bağlı eksik istihdam; referans döneminde ekonomik nedenlerle 40 saatten daha az süre çalışıp mevcut işinde ya da ikinci bir işte daha fazla süre çalışmaya müsait olan kişilerdir. Yetersiz istihdam ise; zamana bağlı eksik istihdam dışında kalanlardan, mevcut işinden elde ettiği gelirin azlığı ya da kendi mesleğinde istihdam edilmediği gibi nedenlerle mevcut işini değiştirmek istediği ya da ikinci bir iş aradığını bildiren kişilerdir. (TOBB, 2011: s.162).
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Ülkemizde kapsamlı insan gücü ve eğitim planlamalarının yapılmaması ve yüksek işsizlik oranları, eksik istihdama neden olmaktadır. 2000–2008 yılları arasında eksik istihdamda genel olarak bir azalma görülmektedir. 2000 yılında %6,9 olan eksik istihdam oranı, 2005 yılında % 3,1’e düşmüştür. 2008 yılının ikinci yarısından itibaren yaşanan küresel krizinde etkisiyle işsizliğin hızla bir artış göstermesi, eksik istihdamda da artışa neden olmuştur. Eksik istihdam 2009 yılında % 4,4’e ve 2010 yılında ise 4,5’e yükselmiştir (Güney, 2010: s.241). Ancak 2011 ve 2012 yıllarında ekonomik krizin etkisinin azalması ve ekonominin iyileşmesiyle birlikte işsizlik oranı düşmüş ve bu durum eksik istihdamda da azalmaya neden olmuştur. . Tablo 3. Türkiye’de Eksik İstihdam (2000-2014) (Bin Kişi, 15+Yaş) 2000 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 İşgücü 23.078 22.455 22.751 23.114 23.805 24.748 25.641 26.725 27.339 28.271 28.786 İstihdam Edilenler 21.581 20.067 20.423 20.738 21.194 21.277 22.594 24.110 24.821 25.524 25.933 Zamana bağlı eksik istihdam - 673 754 617 494 567 608 Yetersiz Eksik İstihdam 407 412 391 349 460 538 Toplam Eksik İstihdam 1.591 702 776 689 779 1.080 1.166 1.008 843 1.027 1.146 Eksik İstihdam/İşgücü (%) 6,9 3,1 3,4 3,0 3,3 4,4 4,5 3,8 3,6 4,0 Eksik İstihdam/İstihdam (%) 7,4 3,5 3,7 5,1 5,2 4,2
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ -İstihdam Edilenlerin İktisadi Faaliyet Kollarına Göre Dağılımı İstihdam edilenlerin iktisadi faaliyet kollarına göre dağılımına bakıldığında; Tablodan görüleceği gibi Türkiye’de tarım sektöründeki istihdam 2004-2008 yılları arasında önemli ölçüde küçülürken, 2008 yılından sonraki yıllarda tarım sektöründeki istihdamda artış yaşanmıştır. Küçülmenin en önemli sebebi tarımsal nüfusun çözülmesi sonucu kırda yaşayan kişilerin kente göç etmesidir (Biçerli ve Gündoğan, 2009: s.5). Tarım sektöründeki istihdamda 2008-2011 yıllarındaki artışın nedeni ise kriz altında tarım dışı sektörlerde istihdam olanaklarının azalmasıyla birlikte tarımdan göçün durması ve tarımda yapay bir istihdam artışı ortaya çıkmasından kaynaklanmaktadır (Gürsel ve Aktaş, 2010). 2011 yılından sonraki yıllarda ise tarım sektöründeki istihdamda küçülme görülmüş ve 2014 yılı itibariyle %21,1 olarak gerçekleşmiştir. Sanayi sektöründeki istihdam oranı ise 2004-2014 yılları arasında büyüme göstermemiştir. Sanayi sektöründe 2009 yılındaki nispi küçülmenin temel sebebi dünyada yaşanan küresel krizdir. İnşaat sektörünün istihdamdaki payı 2004-2014 yılları arasında az da olsa artırmıştır. Tabloda da görüleceği üzere hizmetler sektörü tüm istihdamın 2004-2014 yılları arasında ortalama yarısını içermektedir. Toplam istihdamın yüzdelik dağılımına baktığımızda; tarım %21,1, inşaat %7,4 sanayi %20,4 ve hizmet sektörü ise %50,9’unu kapsamaktadır.
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Normal ekonomik kalkınma ve büyüme modellerine göre, sanayi sektöründeki istihdam oranı hizmetler sektöründeki istihdamdan daha fazla olması gerekirken, Türkiye’de tam tersine hizmetler sektöründeki istihdam oranı sanayi sektörünün iki katıdır. Hizmetler sektörü sadece ülkemizde değil dünya genelinde gelişen bir sektördür. ABD ve AB gibi gelişmiş ülkelerdeki istihdamın % 70’i hizmetler sektöründe yer almaktadır. Bu durum göstermektedir ki gelişmiş ülkelerde hizmetler sektörünün ağırlığı çok fazladır. Türkiye’de hizmetler sektörü istihdamının yapısı da gelişmiş ülkelerdekinden farklıdır. Gelişmiş ülkelerde hizmetler sektörü genelde çalışanların düzenli gelir elde edebildikleri ve sosyal hakların var olduğu işleri barındırmaktadır. Nitekim bu ülkelerde 1960’lardan bu yana işletmecilik, sigortacılık, emlak ve finansal hizmetleri kapsayan “üretici hizmetler sektörü” istihdamda payı en fazla artan sektör olmuştur (Gündoğan, 2002: s.8). Bu sektördeki işlerin belirgin özelliği genelde eğitimli işgücü istihdam eden “beyaz yakalı” işler olması ve çalışanlarına nispeten yüksek ücret sağlamasıdır. Türkiye’de ise durum bundan oldukça farklıdır. Türkiye’de köyden kente doğru yaşanan yoğun göç -hemen tamamı vasıfsız olan ve bu özelliği sebebiyle sanayi sektöründe çalışma imkanı bulamayan- işgücünün kentsel alanlarda pazarcılık, seyyar satıcılık, boyacılık, inşaat işçiliği vb. marjinal hizmet sektörü işlerinde yığılmaları sonucunu doğurmuştur.
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ . Tablo 5. İstihdam edilenlerin iktisadi faaliyet kollarına göre dağılımı (2006-2014) (%) 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 TARIM 24,0 23,5 23,7 24.7 25,1 25,5 24,6 23,6 21,1 Tarım, Ormancılık ve Balıkçılık 24,7 SANAYİ 20,9 20,8 19,5 19,9 19,1 19,3 20,4 Madencilik ve Taş Ocakçılığı 0,6 0,5 0,4 İmalat 19,7 20,0 18,6 18,7 18,1 17,8 19,0 Elektrik, Gaz, Buhar, Su Temini, Kanalizasyon 0,7 0,9 0,8 İNŞAAT 5,8 5,9 6,3 6,9 7,0 7,4 İnşaat ve Bayındırlık işleri HİZMETLER 49,1 49.9 49.5 49,9 48,6 48,0 50,0 50,9 Toptan ve Perakende Ticaret 16,8 16,6 16,3 15,9 14,7 14,4 14,1 13,8 Ulaştırma ve Depolama 4,8 4,9 4,7 4,6 4,5 4,3 4,4 Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri 5,1 5,2 Bilgi ve İletişim 1,0 Finans ve Sigorta Faaliyetleri 1,2 1,3 1,1 Gayrimenkul Faaliyetleri 0,2 0,3 Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler 1,9 1,7 1,8 2,0 2,2 2,6 İdari ve Destek Hizmet Faaliyetleri 1,6 2,8 3,4 3,2 3,7 4,0 Kamu Yönetimi ve Savunma 5,5 6,1 6,0 5,7 5,3 Eğitim 4,2 İnsan Sağlığı ve Sosyal Hizmet Faaliyetleri 2,7 2,9 Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor Diğer Hizmet Faaliyetleri 4,1 3,5 3,0 3,1
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ -İstihdam Edilenlerin İşteki Durumlarına Göre Dağılımı İşteki durumuna göre istihdama bakıldığında; kendi hesabına çalışanlar ve ücretsiz aile işçisi statüsünde çalışanların toplam istihdam içinde önemli bir paya sahip olduğu görülmektedir. 2014 yılında çalışanların %66’sı ücret ve yevmiyeli, %17,3’ü kendi hesabına, %12,2’si ücretsiz aile işçisi ve %4,5’i ise işveren konumundadır. Görüldüğü üzere İstihdam edilenlere işteki durumları açısından bakıldığında, gelişmiş ülkelerde neredeyse %90’lara varan ücretlilerin toplam istihdamdaki payının, ülkemizde nispi olarak düşük bir düzeyde olduğu görülür. Buna karşılık, kendi hesabına ve işveren statüsünde çalışanların ve ücretsiz aile işçilerinin oranının gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında bir hayli yüksek olduğu söylenebilir. . Tablo 7. İstihdam Edilenlerin İşteki Durumlarına Göre Dağılımı 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 Ücretli veya yevmiyeli 58,9 60,4 61,0 60,0 60,9 61,7 62,9 64,1 66,0 İşveren 5,7 5,9 5,3 5,2 5,0 4,6 4,5 Kendi hesabına 22,3 21,1 20,4 20,8 20,1 19,4 18,9 18,7 17,3 Ücretsiz aile işçisi 13,1 12,7 13,5 13,6 13,7 13,2 12,6 12,2
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ -İstihdam Edilenlerin Bir Sosyal Güvenlik Kurumuna Kayıtlılık Durumuna Göre Dağılımı Kayıt dışı istihdamın büyüklüğü, işgücü piyasasına damgasını vuran diğer temel özelliklerden biridir. Yıllar itibariyle bir azalma görülmekle birlikte ülkemizde kayıt dışı istihdam oranları çok yüksektir. 2014 yıllık verilerine göre toplam istihdam edilenlerin %35’i herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değildir. Bu durum ülkemizde istihdamın üçte birinin kayıt dışı çalıştığını göstermektedir. Ülkemizde niteliksiz işgücünün hakim olduğu tarım sektöründeki çözülme ile birlikte kırsal alandan kentsel alana göç eden bu işgücü sanayi sektörünce istihdam edilememekte ve ekonomideki kayıt dışılığı arttırmaktadır. .
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Tablo 9. İstihdam Edilenlerin Bir Sosyal Güvenlilik Kurumuna Kayıtlılık Durumuna Göre Dağılımı . Kayıtlı Değil Kayıtlı 2004 50,1 49,9 2005 48,2 51,8 2006 46,9 53,1 2007 45,4 54,6 2008 43,5 56,5 2009 43,8 56,2 2010 43,2 56,8 2011 42,0 58,0 2012 39,0 61,0 2013 36,7 63,3 2014 35,0 65,0
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Türkiye’de işsizliğin durumunu değerlendirmek İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Türkiye’de işgücü piyasasının en önemli sorunu yüksek işsizlik oranlarıdır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de işsizlik sorunu ciddiyetini korumaktadır. 2004-2014 yılları arasındaki işsizlik oranlarına bakıldığında; işsizlik oranının 2008 yılından sonra ciddi bir artış gösterdiği görülmektedir. 2009 yılında Türkiye’de işsizlik oranı 3 puanlık artış ile % 14 seviyesinde, tarım dışı işsizlik oranı ise % 17,4 seviyesinde gerçekleşmiştir. İşsizlik oranındaki bu artışta yaşanan küresel ekonomik krizin etkisinin olduğu açıktır. 2008 yılındaki ekonomik kriz, zaten düşük düzeyde olan istihdam oranlarını daha da aşağılara çekmiştir. Ancak 2009 yılından sonra krizin etkilerinin azalması ve ekonomide gerçekleşen yüksek büyüme ile birlikte işsizlik oranı düşmüştür. 2010 yılı işsizlik oranı bir önceki yıla göre 2,1 puanlık bir azalışla %11,9 seviyesinde, 2011 yılı işsizlik oranı ise bir önceki yıla göre 2,1 puanlık bir azalışla %9,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. 2012 yılında ise işsizlik oranımız daha da düşerek %9,2 olmuştur. Ancak 2013 ve 2014 yıllarında küçük bir artış olmuş ve işsizlik oranımız 2013 yılında %9,7, 2014 yılında ise %9,9 olarak gerçekleşmiştir. *15-24 yaş grubundaki nüfus . Tablo 10. Türkiye’de İşsizlik Oranları 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 İşsiz (bin) 2.385 2.388 2.328 2.376 2.611 3.471 3.046 2.615 2.518 2.747 2.853 İşsizlik Oranı (%) 10,8 10,6 10,2 10,3 11.0 14.0 11,9 9,8 9,2 9,7 9,9 Tarım dışı işsizlik oranı (%) 14,2 13,5 12,7 12,6 13.6 17.4 14,8 12,4 11,5 12,0 Genç nüfusta işsizlik oranı(*)(%) 20.6 19.9 19.1 20.0 20.5 25.3 21,7 18,4 17,5 18,7 17,9
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Grafik 4. Yıllara Göre İşsizlik Oranları
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Türkiye’de işsizlik en çok gençleri etkilemekte ve genç işsizlerin yetişkin işsizlere oranının en az iki kat şeklinde olduğu ortaya çıkmaktadır. Bugün her 4 dört gençten 1’inin atıl durumda olduğu tespit edilmiştir (Pirler, 2007: 149). Bu durum, büyük ölçüde, meslek eğitimi ile bu alandaki nitelik sorunlarından kaynaklanmaktadır. İstihdam ve eğitim arasındaki ilişkiye yönelik sorunların orta vadede devam etmesi halinde, sektörlerin ihtiyaç duyduğu nitelikli ara eleman sayısının yetersiz kalması riski bulunmaktadır (Türkonfed, 2007). Köyden kente göç eden nüfusun genç, dinamik yaş grubu içinde yer alması, eğitim seviyesi düşük, kentsel sektörün talep ettiği bilgi ve beceriden yoksunluk genç işsizlik oranlarını arttırmaktadır. Özellikle küreselleşme ile birlikte günümüz ekonomisindeki işletmeler bilgi ve teknoloji kullanımına yönelirken, fiziksel ve geleneksel işlerin de azalmasına sebep olmaktadır. Bu eğilim sürecinde eğitim ve mesleki bilgi ve beceriden yoksun genç nüfusun istihdamı da zorlaşmaktadır (Tatlıdil ve Xanthacou, 2005).
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Ülkemizin demografik, ekonomik ve istihdam yapısı işsizliğin farklı türlerinin aynı anda var olmasına neden olmaktadır. -Türkiye’nin bir tarım ülkesi olma niteliğini hâlâ sürdürmesi, tarımsal istihdamın toplam istihdam içindeki payının büyüklüğü, tarımda çalışanların önemli bir kısmının küçük bir toprak parçası üzerinde, son derece düşük bir gelirle çalışması ve ülkemizde tarımsal üretimin hâlâ mevsim koşullarına bağlı olarak yapılması nedeniyle, özellikle kış aylarında mevsimlik işsizlik etkili olmaktadır. -Emek piyasasının işleyişindeki aksaklıklar ve organizasyon bozuklukları ve eksik kurumsallaşma, geçici işsizliğin artmasına yol açarken; konjonktürel dalgalanmalar da ekonomik istikrarın sık sık bozulduğu ülkemizde, konjonktürel işsizliğe neden olmaktadır. -Genç ve dinamik bir nüfus yapısına sahip olan ülkemizde işsizliğin en belirgin özelliği ise, yapısal bir nitelik taşımasıdır. Türkiye’de işsizlik bir yönüyle faktör dengesizliğinden kaynaklanmaktadır. Bunda sermaye ve donanım yetersizliği, ekonomik yapının özellikleri, Türkiye’nin bir tarım ülkesi olma niteliğini koruması ve istihdam politikalarının yetersizliği gibi faktörler etkili olmaktadır. -Gizli işsizlik ise ülkemizin tüm sektör ve kesimlerinde görülen ve yoğun bir biçimde yaşanan bir işsizlik türüdür. Kırsal kesimdeki nüfus artışının yarattığı baskı, sınırlı tarım alanlarında gereğinden fazla işgücünün istihdam edilmesine neden olurken, kırsal kesimden işsizlik ve yoksulluk nedeniyle kente göç edenler de marjinal sektörde aynı tür işsizliğin yaşanmasına neden olmaktadırlar.
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Türk işgücü piyasalarında kadın ve erkek işsizlik oranları karşılaştırıldığında işsizliğin daha çok kadınları vurduğu görüldüğü görülmektedir. 2014 yılında kadın işsizlik oranının %11,9, erkek işsizlik oranı ise %9’dur. İşsizlik rakamları ve 2008 yılından 2009 yılına kadın işsizlik oranlarındaki artış, işsizliğin kadınlar arasında daha yüksek düzeylerde yaşandığını ve özellikle kriz dönemlerinde bu durumun daha belirgin bir nitelik kazandığını göstermektedir (Karagöl ve Akgeyik, 2010: 14). Kentlerde kadınların işsizlik oranları erkeklere göre çok yüksektir. Bu durum kentlerdeki işsizliğin daha çok kadın işgücünü etkilediği görülmektedir. Erkek işsizlik oranlarının kadın işsizlik oranlarının üzerinde olduğu yer sadece kırsal alanlardır. Bu durum, kırda kadınların çok büyük bir bölümünün ücretsiz aile işçisi olarak faaliyet göstermelerinin ve Hane Halkı İşgücü Anketlerinde “işsiz” değil “istihdam edilen nüfus” kapsamında değerlendirilmelerinin bir sonucudur (TÜSİAD ve KAGİDER, 2008: 149
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Grafik 5. Cinsiyete Göre İşsizlik Oranları
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ -Eğitim Durumuna Göre İşsizlik Oranları İşsizlik oranları farklı eğitim düzeylerinde değişiklik göstermektedir. Türkiye’de 2013 yılı itibariyle işsizlik oranının en yüksek olduğu eğitim düzeyi genel lise mezunlarıdır. Bunu meslek veya teknik lise ve yükseköğretim mezunları takip etmektedir. İşsizlik oranının en düşük olduğu eğitim düzeyi ise okur-yazar olmayanlardır. Eğitim Durumuna Göre İşsizlik Oranları (%) 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 Okur-Yazar Olmayanlar 4,9 4,8 5,2 6,3 8,0 6,0 4,6 3,9 Lise Altı Eğitimliler 10,1 9,8 10,7 13,9 11,6 9,3 8,7 Lise 14,0 14,1 18,0 15,9 12,6 11,8 12,0 Mesleki veya Teknik Lise 13,6 11,7 15,6 13,2 11,0 10,5 Yükseköğretim 10,0 9,6 9,7 10,3 12,1 10,4
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ Ülkemizde genel lise mezunları üniversiteyi kazanabilme umutları ile yıllarca kapıda beklemekte, umutları tükenince de emek piyasasına neredeyse vasıfsız bir şekilde girmektedir. Ayrıca ülkemizde genel lise eğitimi alanların işsizlik oranlarının yüksek olması genel lise eğitiminin kişilere piyasadaki işlerin gerektirdiği vasıfları veremediğini de göstermektedir. Diğer taraftan ülkemizde mesleki veya teknik liselere yeterince önem verilmemekte, işgücü piyasasına ara eleman yetiştirme amacı olan bu okullar işlevlerini yerine getirememekte ve toplum tarafından çok fazla tercih edilmemektedir. Bu anlatılanlar ülkemizde lise ve mesleki veya teknik lisesi eğitimi alanların işsizlik oranlarının yüksek olmasını bir parça açıklamaktadır (Mahiroğulları ve Korkmaz, 2007: s.60). Yani lise ve meslek lisesi eğitimi gençlere piyasada iş bulmalarını sağlayacak bir eğitim vermemektedir. Görüldüğü üzere ülkemizde lise altı eğitimliler konusunda da ciddi sorunlar mevcuttur. Türkiye’de ilköğretimin sekiz yıla çıkması genel olarak önemli bir adım olarak kabul edilse de, ortaöğretimin gerekli yapılandırmayı gerçekleştirememiş olması büyük sorunlar yaratmıştır (Mahiroğulları ve Korkmaz, 2007: s.60). Diğer taraftan işsizliğinin sadece lise mezunları ve lise altı eğitim görmüş olanlar için değil yükseköğretim mezunları için de önemli bir sorun olduğu görülmektedir. Bu soruna hem arz hem de talep yönünden bakılabilir. Bir taraftan verilen eğitim işgücü piyasasında talep edilen nitelikleri karşılamazken, diğer bir taraftan ekonomi eğitimli işsizlere uygun işler yaratamamaktadır (World Bank, 2006). Eğitimli işsizler, ülkenin toplam vasıf düzeyinin verimli kullanılamaması ve toplumsal kaynakların israfı bakımından önem taşımaktadır.