LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI ZAFER MİDİR, YENİLGİ MİDİR? TÜRK VE DÜNYA SİYASAL TARİHİ Denİz Ülgenalp İpek İlhan
İçindekiler: Lozan Barış Antlaşması Lozan Barış Antlaşması’nın Önemli Maddeleri Lozan Barış Antlaşması zafer midir, hezimet midir? Kaynakça
Lozan Barış Antlaşması: Tarih: 24 Temmuz 1923 Yer: İsviçre’nin Lozan şehrinde Lozan Üniversitesi salonu. Katılanlar: Türkiye Büyük Millet Meclisi, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri. Görüşmelerde Türkiye’yi baş delege olarak Dışişleri Bakanı İsmet İnönü, delege olarak Sağlık Bakanı Dr. Rıza Nur ve Maliye Bakanı Hasan Saka temsil etmiştir. Lozan’da imzalanan belgeler, esas Barış Antlaşması, 16 adet sözleşme, protokol, beyanname ile bir de nihai senetten ibarettir. Esas Barış Antlaşması bir önsöz ve beş bölümden oluşan 143 maddedir.
Lozan Barış Antlaşması’nın Önemli Maddeleri
Sınırlar: Güney Sınırı: 20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması gereğince, Fransa ile anlaşılarak güney sınırı kararlaştırılmış, Lozan’da bu sınır sadece teyit edilmiştir. Bu antlaşmaya göre Suriye ile Türkiye arasında çizilen sınır gereğince Hatay sınırlarımızın dışında kalmıştır. Hatay anavatana 1939 yılında katılmıştır. Irak Sınırı-Musul Meselesi: Neticede İngiltere ve Türkiye Musul’un kaderini daha ileri bir tarihe erteleyip sonunda Milletler Cemiyeti’nin kararına bırakmayı karşılıklı olarak kabul edince, sınırlar sorunu temel tartışma olmaktan çıktı. Batı Sınırlarımız:Yunanlılarla Batı sınırı, Misak-ı Milli’ye uygun, Mudanya Mütarekesi’nde ön görüldüğü gibi, Meriç nehri sınır olmak üzere düzenlenmiştir. Karaağaç ve çevresi Yunanlılardan alınarak savaş tamiratı karşılığı Türkiye’ye bırakılmıştır. Ege Deniz’inde Bozcaada ve İmroz Türkiye’ye verilmiştir. Ayrıca, Yunanlıların elinde bırakılan Anadolu kıyısına yakın adalar da, askersiz hale getirilmiştir.
Kapitülasyonlar: Kapitülasyonlar, adli, mali ve idari sahada yabancılara tanınan imtiyaz ve muafiyetlerdir. Konferansta Türk tezi kapitülasyonların topyekûn ve kesin olarak kaldırılmasıydı. Antlaşmanın 28.maddesi ile kapitülasyonlar bütün sonuçları ile kaldırılmıştır.
Boğazlar: Boğazlar sorunu, madde 23’te genel olarak yer almış, Barış Antlaşması’na ek olarak Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile ayrıca ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Boğazlardan serbest geçişi, Boğazlar Komisyonu’nun kurulmasını, boğazların ve civarının askersiz hale getirilmesini hedef tutan ve Milletler Cemiyeti’nin de garantisini sağlayan hükümleri içeren bu sözleşme, 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir. Milli hâkimiyeti sınırlayıcı hükümler kaldırılmış, milli çıkarlarımıza uygun hale getirilmiştir.
Azınlıklar: Lozan Barış Antlaşması’nın bu hususla ilgili hükümleri incelendiğinde, azınlıklar bir ayrıcalığa sahip olmamışlardır. Türk tebaasından sayılan gayrimüslimlerin kanun ve hukuk düzeni önünde eşitliği söz konusu olmuştur. Antlaşmanın 42.maddesi ile gayrimüslim azınlıklar yararına olarak kabul edilen şahsi haklar ile aile hakları, Medeni Kanunumuzun yürürlüğe girmesi ile önem ve anlamını yitirmiştir. Böylece Patrikhanelerin dünya işlerinde ve azınlıkların şahsi muamelelerinde hiçbir yetkileri kalmamıştır.
Savaş Tazminatları: Birinci Dünya Savaşı’na giren mağlup devletlerle ciddi bir mali yük olan bu beladan, geleceğe bir borç bırakılmadan, sadece fiilen elimizde bulunmayan meblağ karşılık gösterilerek, büyük bir başarıyla sıyrılmıştır. Türkiye, Yunanistan’ın harbin devamından ve bunun neticelerinden doğan mali vaziyetini dikkate alarak, tamirat hususunda her türlü taleplerinden Karaağaç ve çevresinin Türkiye’ye bırakılması şartı ile vazgeçmiştir.
Nüfus Değişimi(Mübadele): Lozan’da çözümlenen bir diğer önemli sorun da, İstanbul’da yaşayan Rumlarla Batı Trakya’da yaşayan Türkler hariç, Türkiye’deki bütün Rumlarla Yunanistan’daki Türklerin değiştirileceğini öngören sözleşmenin Barış Antlaşması’na ek olarak konmasıdır.
Borç Sorunu: 1854’ten itibaren Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar devam eden Osmanlı kamu borçları, Birinci Dünya Savaşı’nda yapılan borçlar da dâhil, büyük bir yekûn teşkil ediyordu. Sene tertipleri üzerinde borcun taksimi yerine, sermaye üzerinden borcun taksimi ile esas borç toplamı bir hayli azaltılmıştır. Diğer taraftan bu borçlar, Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılan devletlere de gelirle orantılı olarak bölünmüştür. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu’nun Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan’a olan borçları bu devletlerle de yapılan antlaşmalarla Birinci Dünya Savaşı’nın galiplerine devredilmiştir. Osmanlı kamu borçlarının diğer çetin bir safhası da ödeyeceğimiz borçların hangi para ile ödenmesi hususunda kendini göstermiştir. Karşı taraf bunu altın ya da sterlin olarak talep etmiştir. Biz, Türk parası ve Fransız frangı olarak ödemeyi teklif ettik. Aradaki fark muazzam meblağlara varmasına rağmen, burada da görüşümüz kabul edilmiştir.
Lozan Barış Antlaşması zafer midir, hezimet midir? Cumhuriyet Tarihinin üzerinde en çok tartışılan konularından biri : Lozan Barış Antlaşması zafer midir, hezimet midir?
Zafer Midir ? Lozan’ın bir zafer olduğunu düşünenler İsmet Paşa’nın büyük bir diplomatik zafer kazandığını ileri sürdüler. Böyle düşünenlere göre; yıllarca süren savaşlardan çıkmış toplum hasret kaldığı barışa bu antlaşma sayesinde kavuşmuştur. Birinci Dünya savaşından mağlup olarak çıkan diğer devletlerin barış antlaşmaları son derece kısa sürelerde neredeyse dikte yöntemiyle yapılırken, Lozan’ın uzun görüşmeler sonucu iki tarafın uzlaşması yöntemiyle yapılması kalıcı barışı sağlamıştır. Birinci Dünya savaşı sonrası imzalanan diğer antlaşmalar barışı sağlayamadığı gibi İkinci Dünya savaşının nedenini oluşturmuşlardır. İçlerinde, halen daha geçerliliğini koruyan tek antlaşma Lozan Barış Antlaşmasıdır.
Şevket Süreyya Aydemir İkinci Adam adlı kitabında Lozan Barış Antlaşmasından şöyle söz eder; “Bu gün bile ve icap ettiği zaman İsmet Paşaya saldıranlar, onun Lozan’da Batı Trakya’yı, 12 Adayı, Kıbrıs’ı, Musul’u feda ettiğini, Lozan savaşının başarıya ulaşamadığını, daima ortaya atarlar. Fakat bu görüşün gerçekler karşısında hiçbir değeri yoktur. Çünkü bu topraklar içinde yalnız Musul milli misak sınırları içerisinde mütalaa edilebilirdi. Onu da İsmet Paşa ve İngilizlerin ciddi harp tehditlerine rağmen Lozan’da terk etmemiştir. Musul Lozan’da varılan bir mutabakatla kesin antlaşma dışı bırakılmış ve daha sonra uzun süren ve birleşik milletler hakemlik şekillerini de içine alan çetrefil yollarla, Türkiye Hükümeti tarafından ayrı bir antlaşma ile terk edilmiştir. ”
İlber Ortaylı İmparatorluğun Son Nefesi adlı kitabında Lozan antlaşmasını şöyle yorumlamıştır; “ … Lozan’ın ahkâmına baktığımız zaman gerçekten bir imparatorluğun tasfiyesi de, yani yeni gelen rejimin iç meselesi de beynelmilel bir antlaşmayla yerine getirilmiştir. Bu özelliğinden dolayı Lozan’a muhalif çevreler “Bu anlaşma tamamen dışarının yönettiği bir hezimet’ yorumunu yaparlar. Aslında Lozan bir uzlaşmadır, yani hem muhalif devletlerle bir anlaşmadır, hem de Türk halkıyla kurulacak yeni rejim için bir anlaşma sayılır. ”
Prof. Dr. Sina Akşin ise kitabında Lozan ile ilgili düşüncelerini şöyle belirtmiştir: “ Bazı kesimler Lozan’ın hezimet olduğunu ileri sürmüşlerdir. Kanıt olarak Ege Adalarından daha fazlasının, Batı Trakya’nın, Musul’un elde edilemediği, Boğazların askersizleştirilmesi gibi örnekler verilmiştir. Bu gibi iddiaların ciddiye alınır bir yanı olduğu söylenemez. Lozan, belirli güce sahip belirli ülkelerin giriştikleri büyük ve tarihsel bir pazarlıktır. Pazarlık tıkanınca ya taraflardan biri ödün verecektir, ya savaşsız bir savaş durumunun belirsizliklerine, ya da savaşa gidilecektir…”
Hezimet Midir ? Hiç şüphesizdir ki; her türlü konuda olduğu gibi Lozan Barış Antlaşması hakkında da tartışmalar yaşandı, fikir ayrılıkları ortaya çıktı. Lozan’ın bir mağlubiyet olduğunu düşünenlerde vardı. Henüz daha İsmet Paşa Lozan’da görüşmeler yaparken muhalif milletvekilleri eleştirilere başlamışlardı. Bu eleştirilerin en büyük nedeni Misak-i Milli sınırlarının tam olarak gerçekleştirilememesiydi.
Kadir Mısıroğlu’na göre; Lozan’ın Türk milletinin istiklali ile hiçbir alakası yoktur. Bu mantıkla Milli Mücadele’ye “Türk İstiklal Harbi” denilmesi de yanlıştır. Zira Türk milleti Lozan’dan evvel istiklalini ortadan kaldıran herhangi bir muahedeyi kabul etmiş değildir. İstiklalini kaybetmemiş bir milletin onu Lozan’da yeniden kazanmış olduğunu iddia etmek hem tarihi gerçekler hem de mantık önünde tutarlı değildir. Bir han-ı yağma halinde paylaşılan imparatorluk topraklarından mümkün olan kısmının kurtarılabildiği iddiası da Lozan zabıtları ve neticede tarihi gerçekler çerçevesinde propaganda maksadına bağlı bir yalandır. Kadir Mısıroğlu’na göre kayıplarımız arasında Batum, Batı Trakya, Adalar, Kıbrıs, Antakya ve Musul vardır.
Bu konuya tarafsız yaklaşabilmek için yabancı temsilcilerin görüşlerini de incelemek gerektiğini düşünüyoruz. Lozan görüşmeleri sırasında İngiliz temsilci Sir Andrew Ryan’ın söylemiş olduğu bu cümleye değinmek isteriz: “Lozan’da onursuz bir barış imzaladık. Bu, İngiltere’nin şimdiye dek imzalamış olduğu antlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu ve en kötüsüdür.”
Kaynakça: Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam (1. Cilt) Prof. Dr. Sina Akşin, Ana Çizgileriyle Türkiye’nin Yakın Tarihi Şenol Koray Sakınmaz, Lozan: Bir Milletin Yeniden Dirilişi İlber Ortaylı, İmparatorluğun Son Nefesi: Osmanlı’nın Yaşayan Mirası Cumhuriyet Andrew Mango, Modern Ortadoğu‘nun Kuruluşu Stanford J.Shaw-Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye (Cilt 2) Kadir Mısıroğlu, Lozan Zafer Mi Hezimet Mi? Kadir Mısıroğlu, Han-ı Yağma