fİssür örtücüler Prof.Dr.Serap ÇETİNER
Günümüz sağlık anlayışında bireyin hastalıktan uzak bir yaşam sürdürmesi ilk hedeftir. Bu da ancak koruyucu yöntemlerin toplumda yaygın bir şekilde kullanılması ile mümkün olabilir.
Gelişmiş ülkelerde fluorid uygulamaları ile çürük insidansının büyük ölçüde azalmasına karşın, fluorid uygulamalarının dişlerin düz yüzeylerinde daha etkili olduğu, pit ve fissür çürüklerinin önlenmesinde yeterli etkiyi sağlayamadığı epidemiyolojik araştırmalarla gösterilmiştir.
Bu nedenle pit ve fissürler için geliştirilen fissür örtücüler çürük kontrol programlarına alınmıştır.
Pit ve fissür örtücü... Dişlerin pit ve fissürlerine mikromekanik olarak tutunarak, karyojenik bakterileri ve bunların zararlı ürünü olan asidi elimine edip, minenin demineralizasyonunu engelleyerek, fiziksel koruyucu bir tabaka oluşturan rezin materyaldir.
İyi Bir Fissür Örtücüde Bulunması Gereken Özellikler: Organizma ve diş dokuları için toksik olmamalı. Fissürlere iyi yerleşecek şekilde viskozitesi az, akışkanlığı fazla olmalıdır. Uygulanması kolay olmalı. Sertleşmesi sırasında boyutsal değişim göstermemeli. Çeşitli sıvı ve iyonların geçişine izin vermemeli. Termal ve mekanik özellikleri diş dokularına benzemeli. Dişe tutunması güçlü ve uzun süreli olmalı. Ağızdaki tüm fonksiyonel kuvvetlere dirençli olmalı.
Pit ve fissürlerin çürüğe karşı korunmasına yönelik girişimler çok eskilere dayanmaktadır. İlk kez 1923’te Hyatt, pit ve fissürleri çürümeden önce mekanik olarak prepare ederek amalgamla doldurmayı önermiştir(proflaktik odontomi).
1929’da ise Bodecker fissürlerin mekanik olarak genişletilmesini böylece yiyecekler ve bakteriler için retansiyon yeri oluşturacak olan derin girintilerin ortadan kaldırılmasını savunmuştur. Ancak bu girişimler dişte lüzumsuz madde kaybına yol açması nedeniyle rağbet görmemiştir.
Dişte madde kaybına neden olmamak için fissürlerin doğrudan koruyucu bir madde ile örtülmesine ilişkin ilk klinik çalışma 1967’de Cueto ve Buonocore tarafından yapılmıştır.
Tarihsel gelişim boyunca siyanoakrilatlar, poliüretanlar, polikarboksilat simanlar, üretan dimetakrilatlar, bis-GMA (bisphenol A-glycidyl methacrylate) esaslı rezinler, cam iyonomer simanlar fissür örtücü olarak kullanılmışlardır. Bugün en geliştirilmiş ve en yaygın kullanılan fissür örtücü materyalleri bis-GMA polimerleridir.
Sealant Tiplerinin Sınıflandırması: Rezin Bazlı Sealantlar Cam İyonomer Simanlar Rezin Modifiye Cam İyonomer Simanlar Kompomerler
1-Rezin Bazlı Simanlar Sealant olarak kullanılan rezinler Bowen tarafından geliştirilen ‘’bis-GMA’’ dan köken almaktadır. Bisfenol A-glisidil metakrilat (bis GMA),bis (4- hidroksifenil) dimetilmetan ve glisidil metakrilatın reaksiyon ürünüdür.
İki tipi bulunmaktadır: 1-Katalizör ve üniversal bileşenlerin karıştırılmasından sonra polimerize olan tip (otopolimerize tip) 2-Uygun ışık kaynağıyla polimerize olan tip
Başlangıçta ultraviyole ışık (dalga boyu 365 nm) kullanılmış, ancak daha sonra bunun yerini görünür (mavi) ışık (dalga boyu 430-490 nm) almıştır. Bu materyal düşük vizikositesine bağlı olarak makul bir akışkanlık, iyi ıslatabilirlik ve geliştirilmiş fiziksel özellikler sergilemektedir.
►Kompozit rezin bazlı sealant materyalinin en büyük dezavantajı bakteriyel penetrasyona izin veren ve restorasyonun başarısızlığına yol açan boşlukların oluşmasına neden olan polimerizasyon büzülmesidir.
Kimyasal olarak polimerize olan rezin sealantlar iki likit bileşenden oluşmaktadır. Bu bileşenlerin her biri dimetakrilat monomerini ya da monomer ile trietilen glikol dimetakrilat gibi seyreltici bir monomerin karışımını içermektedir. Ayrıca bileşenlerden biri peroksit başlatıcı, diğeri amin aktivatör içermektedir.
Normal prosedür metakrilat gruplarının polimerizasyonunu aktive etmek için likit bileşenlerin her birinden birer damlanın karıştırılmasıdır. Kimyasal olarak bu ürünler rezin bonding ajanlarla neredeyse aynı özelliklere sahiptir. Karıştırılan materyal oklüzal yüzeydeki pürüzlendirilmiş mineye uygulanmakta, sertleşmesi birkaç dakika sürmektedir.
Yüzey tabakası polimerizasyonun hava ile inibisyonuna bağlı olarak yapışkandır ve genellikle sertleşmiş materyali açığa çıkartmak için uzaklaştırılır.
Bazı ürünler in situ şartlarda sealantın daha iyi görünebilmesi için titanyum dioksit gibi ilave maddeler içermektedir.
Dayanıklılığı geliştirmek için cam doldurucu ilave edilmiştir Dayanıklılığı geliştirmek için cam doldurucu ilave edilmiştir. Doldurucu içeren bu ürünler hafif dolduruculu kompozitler olarak kabul edilmektedir. Doldurucu içeriği kompozit dolgu materyallerinde bulunandan daha az olduğundan viskozitesi materyalin fissürlere kolayca akmasına izin verecek ölçüde düşüktür.
Işıkla sertleşen kompozitlerin geliştirilmesini takiben ışıkla sertleşen fissür sealant materyalleri geliştirilmiştir. Geçmiş yıllarda kullanımda olan en popüler materyaller ultraviyole ışıkla sertleşmekteydi.
Bu materyaller artık kullanımdan kalkmış ve yerlerini görünür ışıkla sertleşen ürünler almıştır. Polimerizasyon derinliğinin sınırlı olması problemi, bu materyallerin çok ince tabaka halinde kullanımları nedeniyle geçerli değildir.
Fissür sealant olarak kullanılan rezinlerin çoğu doldurucusuzdur; yani dolduru partikülleri içermemektedir. Dental materyallerde kaydedilen gelişmeler sealantların başarısına da yansımıştır. Buna örnek olarak fluorid içeren sealantlar verilebilir. Sealantların fluorid içermesi bir avantaj olarak görülse de bu fluorid içeriğinin faydalarına işaret eden klinik çalışma bulunmamaktadır.
2- Cam İyonomer Simanlar 1980’li yılların sonlarında kimyasal olarak aktive olan geleneksel cam iyonomer simanların mine ve dentine adezyon özellikleri ve fluorid salınımlarından dolayı fissür sealant olarak kullanımları gündeme gelmiştir. Cam iyonomer simanların en büyük klinik avantajı mine ve dentine asitle asitle pürüzlendirme gerektirmeksizin kimyasal olarak bağlanabilmesidir. Bu da tekniğin neme hassasiyetini azaltmaktadır.
Bu avantaja ilave olarak fluorid salınım özelliği, cam iyonomer simanların özellikle nem kontrolünün zor olduğu durumlarda alternatif bir fissür sealant materyali olarak değerlendirmesine yol açmıştır.
CİS‘ların çiğneme sırasında oluşan oklüzal kuvvetler altında kırılmaya eğilimli olmasına bağlı olarak sealant olarak kullanılması önerilmemektedir. Bununla beraber CİS sealantların özellikle yüksek çürük riski taşıyan bireylerde sürmesi tamamlanmamış molar dişlerin oklüzal yüzeylerinde geçici koruyucu materyal olarak dişler tamamen sürene dek kullanılması önerilmektedir .
3- Rezin Modifiye Cam İyonomer Simanlar Rezin modifiye cam iyonomer siman ve poliasitle modifiye kompozit rezin olarak bilinen hibrit materyalleri cam iyonomerler ve rezin kompozitlerin birçok özelliğini taşımaktadır.
Pit ve fissür sealantlar üzerinde gerçekleştirilen klinik çalışmalara ait derlemelerden elde edilen sonuçlar, sealantların doğru uygulandığı takdirde kalıcı olduğu ve diş çürüğünü önlemede son derece etkili olduğu tespit edilmiştir.
4- Kompomerler Kompomerlerin fissür sealant materyali olarak kullanımlarının uygunluğu araştırılmaktadır. Distile suda saldığı fluorid miktarının cam iyonomer simanlardan daha düşük olması ve rezin esaslı fissür sealantlarla benzerlik göstermesinden yola çıkılarak özelliklerinin rezinlere yakın olduğu tahmin edilmektedir.