Beyin Temelli Öğrenme
Bu yaklaşımda temel amaç, beynin yapısı, işlevleri ve işleyişi ile ilgili bilgileri öğrenme ve öğretmeye uyarlamak ve böylece beyinle uyumlu öğrenme ve öğretme stratejileri oluşturmaktır.
1990’lı ve daha sonraki yıllar beyin yılı ilan edilmiş, beyin hakkında birçok yayın yapılmış ve beyin hakkında çok daha ileri düzeyde bilgiler elde edilmiştir.
Bilim insanları yıllardır gizemli bir kara kutu olarak bilinen beynin yapısını, işlevlerini ve işleyiş biçimini keşfetmek için büyük çaba harcıyorlar. Günümüzde bilişsel psikolojinin önem kazanması öğretme-öğrenme sürecinde dışsal etmenlerden çok içsel etmenlerin üzerine odaklanılmasını sağlamıştır.
Beyin araştırmalarında ortaya çıkan bilgilerin öğretme-öğrenme alanındaki doğurguları üzerinde çalışılmaya başlanmış, böylece “beyin uyumlu öğrenme” ya da “beyin temelli öğrenme “isimli yeni bir alan doğmuştur.
Öğrenmeyi insan beynindeki hücreler (nöronlar) arasındaki sinaptik bağlarla açıklayan yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre beyinde meydana gelen öğrenmede nöronlar arasında kurulan sinapsların etkisi ve gücü önemlidir. Kurucusu Donald Olding Hebb’tir.
Beyinde iki türlü hücre bulunmaktadır, nöron ve glia. Bilişsel işlemlerin çoğu nöronların iletişiminin sonucudur. Glialar besinlerin transferini ve bağışıklık sisteminin düzenlenmesini sağlarlar.
nöronlar hücre gövdesi, dentrit denilen ince dallar ve akson denilen uzantılardan oluşur.
Beyin Hücresi Dendritlerin dallanması ve komşu hücrelerle sinaptik bağlar oluşturulması zekanın gelişmesi demektir. 10
Beyindeki bilgi akışı ve depolanması nöronlar arasındaki ilişkilerin bir sonucu olur. Beyine bir uyarıcı gönderildiği zaman bu uyarıcı nöron gövdesinde bir elektrik akımı yaratır. Bu akım nöron gövdesinden aksona doğru hareket eder.
Bu akım akson ucunda nörotransmittter adı verilen kimyasallar aracılığıyla diğer bir nöronun dentritlerine aktarılır. Bu işlem nöronlar arasında devam eder ve beyinde böylece bir ağ oluşur.
13
Nörotransmitter denilen kimyasallar mesajın bir nörondan diğerine geçmesine yardımcı olur. Bir nöron her saniye 250-2500 mesaj yayabilir.
Beyin Hakkında Ne Biliyoruz? Yetişkin bir insanda beyinin ağırlığı 1300-1400 gramdır. Beyinin büyük bir kısmı (%78) sudan oluşmaktadır. Yaklaşık yüzde onu yağ, yüzde sekizi ise proteindir. Beyin kıvrımlardan oluşmaktadır. Vücudumuzdaki enerjinin % 20’sini beyin kullanıyor.
İnsanın zihin kapasitesi onun beynindeki nöron (sinir hücresi) sayısına değil, nöronlar arasında kurduğu bağlantılara bağlıdır. Bütün insanlar yaklaşık 15 milyar civarında sinir hücresi ile dünyaya gelir. Önemli olan bu sayı değil, bu nöronlar arasında bizim kurulan bağlantılardır.
Beyin sağ ve sol yarıküre olarak iki bölümden oluşmaktadır Beyin sağ ve sol yarıküre olarak iki bölümden oluşmaktadır. Bu yarı küreler corpus callosum denilen bir lif demeti ile birbirine bağlıdır. Beynin yarıküreleri arasındaki bu bağ, bilginin yarı küreler arasında özgürce değişimini sağlamaktadır.
Beynin önemli işlev alanları
Beyin Hakkında Bildiklerimizin Etkili Öğretim İçin Kullanılması Beyin temelli öğretimin temelleri yedi ana noktada özetlenebilir.
1. Duygusal İyilik ve Güvenli Ortam Duygular ve öğrenme-düşünme arasındaki sıkı bağ Beynin salgıladığı kimyasallar = bellek ve öğrenme Bellek asetilkolin, adrenalin ve serotonin düzeyleriyle işlemektedir. Bazı duygular bu kimyasalların salgılanma miktarını etkilemektedir. Beyin korku ve baskı hissettiğinde kortizol, vazopressin, endorfin gibi salgılar salgılamakta, bunlar da dikkat ve düşünmeyi olumsuz yönde etkilemektedir.
Stresli anlarda böbreküstü bezleri kortizol salgılamaktadır. Bu salgı vücudumuz duygusal, çevresel ya da fiziksel bir tehlike algıladığında salgılanmaktadır. Kortizolun yüksek olması, bellek oluşumunda çok kritik bir öneme sahip hipokampusta beyin hücrelerinin ölümüne neden olmaktadır.
Aşırı yoğun duygular ya da hiç duygulanmama da olumsuzdur. Duyguların olumlu olması öğrenme üzerinde olumlu bir etkiye neden olurken olumsuz olması da tam tersi bir etkiye neden olmaktadır.
O halde bu bilgilerin etkili öğrenme-öğretim için doğurguları neler olabilir? Duyguları öğrenmeye katmak için müzik, oyun, drama ya da öykü anlatma Öğrenmeyi ve insanları sevme konusunda öğretmenin iyi bir model olması, Sınıfta kutlamalar ve eğlenceler yapılması, öğrencilerin çeşitli konularda duygularını yansıtıcı etkinlikler yapılması Sınıfta öğrencilerin duygusal zekasına hitap eden etkinlikler yapılmalı Sınıfta baskı ve stresten arındırılmış, neşeli ve eğlenceli bir ortam oluşturulmalıdır.
2. Beden, Hareket, Besin ve Beyin Beslenme, uyku ve fiziksel hareket, beyinin yaşamını, işlevlerini ve öğrenmesini sürdürebilmesi için gereklidir. Beyinde hareketin işlendiği yer ile yeni öğrenmelerin işlendiği yer (beyincik) aynıdır. Bu nedenle hareket okuma, yazma, bellek gibi işlevleri etkiler.
Hareket ile çocukların dil gelişimi arasında ilişki vardır. Hareket beyine daha çok oksijen gitmesi, dikkat ve konsantrasyonun artmasını sağlar. Hareket beyinde nörotropin denilen bir tür beyin besini üretilmesini sağlamaktadır. Bu besinler, nöronlar arasındaki bağlantıları kolaylaştırmaktadır.
Hareket daha iyi hatırlamayı, hızlı tepkide bulunmayı ve yaratıcılığı geliştirmektedir. Beden çalışıyorsa beyin karşılaştıkları güçlükleri daha iyi çözmektedir. Hareketle beynin mutluluk merkezi arasında bir ilişki vardır. Hareket olmadığında tat duygusu gelişmemektedir, şiddet ve mutsuzluk oluşmaktadır. Hareket ayrıca stresin azaltılmasında da önemli bir rol oynamaktadır.
Rahatlamak için gerinir misiniz? İşte nedeni! Gerinme, beyinde serebrospinal sıvı akışını sağlayan oldukça yararlı bir harekettir. İskelet sisteminin rahatlamasına yardımcı olur ve beynin temel bölgelerine oksijen akışını sağlar.
Sınıfın bol miktarda oksijen alması, havalandırma ve su içmeye izin verme yeterince uyku uyuma, okulların sabah çok erken başlamaması Çocukların okulda ve evde yeteri kadar hareketli olmaları Harekete dayalı drama ve oyun etkinlikleri Derste dikkat dağıldığında hareket etmeleri ve gerinmelerine izin verilmelidir. Beden eğitimi derslerine gereken önem verilmeli ve zamanı arttırılmalıdır.
BESLENME Açlık Mide ağrısı, bağ ağrısı, hırçınlık odaklanma sorunları, davranış sorunları yaratır. Beyin sulanmaz, beyin kurur! Beynin % 80’i sudan oluşuyor ve bu yüzden beyne su takviyesi yapmak gerekiyor. Günde 8-10 bardak kadar su içilmezse beyin kurur ve algı kalitesi düşer. Sınıfta su içilmesi teşvik edilmelidir. Kahvaltı mutlaka yapılmalıdır. 30
Beyin için uygun besinler proteinler, doymamış yağlar, karbonhidratlar, taze sebze ve meyveler, yoğurt, süt, yağsız etler, balık fındık, ceviz vb. kuruyemişler bol miktarda su ve glikoz
3. İlinti Kurma ve Seçenekler Beyin önceki bilgilerle ya da deneyimlerle ilintili ve anlamlı bilgileri daha kolay anımsar. Beyin öğrenilecek bilgilerin önemli olmasını ve gelecekte kullanılabilecek yaşamla ilintili bilgiler olmasını istemektedir.
Nöronlar arasındaki bağlanma sürecinde, öğrenilen içeriğin ilintili olması bağlanmayı güçlendirmektedir. Eğer öğrenilen içerik ilintisiz bir içerik ise, nöronlar arasındaki bağlantı ya çok cılız ve zayıf kalmakta ya da hiç bağlantı olamamaktadır.
Bu bulguların öğretim ve öğrenme için doğurguları neler olabilir? İçerik, öğrenenin ailesi, komşusu, yaşadığı şehir, kendi yaşamı ve sevgi vb. durumlarla ilişkilendirilmelidir. Öğrenilen bilgilerin yaşamda nasıl kullanılacağı açıklanmalıdır. Öğrencilere tartışma, haritalama (zihin haritaları, kavram haritaları, bilgi haritaları) ve yazma çalışmaları yoluyla geçmiş öğrenmelerle ilişki kurabilmeleri için zaman verilmelidir. Öğrenmede yeterince ilinti oluşturmak için güncel olaylardan, aile tarihinden, öykülerden, mitolojiden, destanlardan ve metaforlardan yararlanılabilir.
Dersler öğrencilerin çoklu zeka ve öğrenme stillerine göre planlanmalıdır. Değişik düzeylerdeki öğrencilere farklı beklentiler içeren ödev ve sorumluluklar verilmelidir. Sınıf düzeni ile ilgili öğrencilere seçenek hakkı verilebilir. Öğretme ve değerlendirme süreçlerinde farklı yöntem ve teknikler kullanılmalıdır.
4. Zaman, Zaman ve Daha Fazla Zaman Bir konu üzerine yoğunlaştırılmış dikkat yirmi dakika Sınıfta dikkatin sürekli olarak sağlanamayışının üç önemli nedeni Birincisi, öğrenmeyi beyinde işleyebilmek için zamana gereksinim vardır. İkincisi, yeni anlam oluşturmak için içsel zamana gereksinim duyarız. Üçüncüsü ise her yeni öğrenme deneyiminden sonra, öğrendiklerimizin kalıcı olabilmesi içinde zamana gereksinim duyarız.
Zamanla ilgili bu bilgiler ışığında, öğretmenlere, şu önerileri sunmak olasıdır. Dikkat süresi kısa olduğu için; Öğretim yöntem ve etkinliklerinde çeşitlilik sağlanmalıdır. Öğrenme zevkli ve eğlenceli olmalıdır. Öğrencilere söz hakkı verilmelidir. Bir konu sunulduktan sonra, beynin onu işlemesi için zaman tanınmalıdır. Konular ara sıra özetlenmeli ve tekrar gözden geçirilmelidir.
Derste önemli konular sabah erken anlatılmalıdır. Dikkatin toplanılmasının zor olduğu zamanlarda aktif katılımı sağlayıcı etkinliklere özellikle önem verilmelidir. Dersin ilk 10-20 dakikasında yeni konular öğretilmeli, yoklama ve gözden geçirme daha sonraya bırakılmalıdır. Dersin yöntemi ya da kullanılan teknik ders ortasında değiştirilmelidir.
5. Beyin İçin Zenginleştirme Beyin çevreden gelen uyarıcılarla yeni bağıntılar kurarak gelişebilmektedir. Ortamı zenginleştirdiğimizde beyin daha kalın bir kortekse sahip olur ve daha fazla dentrit dallanması gerçekleşir. Daha gelişmiş kıvrımlar ve daha büyük hücre gövdesi oluşur.
Beynin en üst düzeyde geliştirilebilmesi için meydan okuma ve geri bildirim: 1. Meydan okuma : Üst sınırda çalışma Çok zor ve çok kolay görevler beyin için uygun değildir. Meydan okumayı problem çözme, eleştirel düşünme, ilgili projeler yapma ve karmaşık etkinlikler sunarak gerçekleştirmek
2. Geribildirim Belirsizliği giderdiğinden, stres düzeyini azaltır ve onunla başa çıkma becerisini geliştirir. Dönütün, açık ve anlaşılır olması, değişik formlarda (sözel, duygularla, mimiklerle) ve anında verilmesi ve öğrenen kontrollü olması gerekir. Ayrıca; okuma yoluyla zenginleştirme, devinimsel uyarıcılar yoluyla zenginleştirme, problem çözme ve düşünme yoluyla zenginleştirme ve fiziki çevreyle zenginleştirme yapılmalıdır.
Bu bilgiler ışığında öğretmenlere çocukların beyinlerini geliştirmek için zenginleştirilmiş ortamlar yaratmalarına yardımcı olabilecek şu önerileri sunmak olasıdır: Meydan okuyucu etkinlikler düzenlenmeli sürekli geribildirim verilmeli Öğrencilere sonuçlar ve yargılar doğrudan verilmemeli, bilgilerden kendilerinin bu sonuçlara ulaşması sağlanmalı.
Çocukların çok okumaları ve dili kullanmaları özendirilmeli Öğrencilere evet hayır türünde değil niçin nasıl türünde sorular sormalı Çocukların çok okumaları ve dili kullanmaları özendirilmeli Televizyon programları sınırlandırılmalı Işık, oturma vb. seçeneklerin çeşitliliği ve zenginliği arttırılmalıdır.
6. Değerlendirme Öğrencileri izleme, gözleme ve onlarla konuşma gibi informal olabileceği gibi, yazma, ürün geliştirme, performans gösterimi, kısa yanıtlı sorular, sözel sunular, portfolyo, gösteri ya da sergi gibi formal tekniklerden de oluşabilir.
Geribildirim, öğrenme-öğretme sürecinde olduğu gibi değerlendirme sürecinde de olması gereken bir boyuttur. Öğretmenlere önerilebilecek değerlendirme önerileri şunlardır:
Değerlendirme, öğrenme sürecinin her aşamasında olmalı Öğrencilerin çoklu zeka alanları dikkate alınmalı Değerlendirme olabildiğince gerçek yaşam durumlarına uyumlu (otantik) yapılmalıdır.
7. İşbirliği * İnsanlar diğerleriyle işbirliği içinde iletişim kurarak öğrenirler. Beyin sosyaldir, bu nedenle başkalarından ve başkalarıyla öğrenmekten zevk alır. Başkalarıyla birlikte çalışma ve öğrenme ortamı daha fazla duygu katar. Duygular öğrenmenin daha kalıcı olmasına yardımcı olur.
Beyin farklı görüş açılarıyla karşılaşmaktan hoşlanır. İşbirliği, yarışmacı bir ortama göre daha az baskı ve endişe içerir. Baskı ve stres öğrenmeyi olumsuz etkilediğinden, işbirliğine dayalı (kubaşık) öğrenme daha fazla beyin uyumludur.
MÜZİK DİNLEMEK VE MÜZİK EĞİTİMİ ALMAK BEYNİ BESLER Müzik, öğrenme ortamında stresi azaltmakta; sakinleştirici ya da etkinleştirici rol oynayarak öğrencileri harekete geçirmektedir (Wilson ve Spears, 2005). Müzik ve sanat okul yaşamının vazgeçilmez bir parçasıdır. Aileler çocuklarının 3-10 yaş arasında bir müzik aleti çalmalarını sağlamalı.
Brain and Cognition adlı bilimsel dergide yayınlanan, Vanderbilt Üniversitesi Psikologlarının elde ettiği bulgulara göre, profesyonel müzik eğitimi alanlar, müzik eğitimi almamış insanlara oranla, beyinlerinin her iki yarım küresinin ön korteks bölümlerini birlikte ve dengeli kullanıyorlar.