Doç.Dr. Ahmet MUTLU Ondokuz Mayıs Üniversitesi İİBF KENTLEŞME POLİTİKASI Doç.Dr. Ahmet MUTLU Ondokuz Mayıs Üniversitesi İİBF
Dersin Amacı Genel Amaç: Kent ve kentleşmeyle ilgili süreç, sorun ve sonuçların, anlaşılabilir, çözümlenebilir ve dolayısıyla yönetilebilir olduğu ortaya koymak; mevcut politikalar hakkında bilgi vermek
Ders Kapsamında Özel Amaçlar Öğrencilerin, kentlerin uygarlığın önemli bir göstergesi olduğunu kavramalarını, Tarihin farklı dönemlerinde kentleşmeyi ve çevre sorunlarının niteliğini belirleyen ekonomik ve sosyo-kültürel gelişmeleri anlamalarını Mevcut sorunları ve çözüme yönelik politikaları, dünya ve Türkiye ölçeğinde düşünmelerini sağlamak.
Dersin Kapsamı Kent ve kentleşme sorunlarının kavramsal ve tarihsel boyutuyla ortaya konulması, Kent ve kentleşme sorunlarının özellikleri, sebepleri ve gelişmişlikle ilişkisi sorunlara yönelik politikaların irdelenmesi.
Kent ve kentleşme sorunları KAMU YÖNETİMİ ile neden ve nasıl ilişkildir?
ÜNİTE 1. KENT-KENTLEŞME SORUNLARI VE YÖNETİM İLİŞKİSİ -Ünite Hedefi ve İçeriği- Öğrencilerin, kent ve çevre sorunları ile yönetim arasında nasıl bir ilişki olduğunu göstermek hedeflenmektedir. Ünite konuları: Kentleşmenin Sosyo-Kültürel Temelleri Kentleşme Sorunların Temelleri Kent veKentleşme ile Yönetim İlişkisi
1. Kentleşmenin Sosyo-Kültürel Temelleri Kültür: Bireyin kazandığı bilgi inanç, sanat, hukuk, ahlak, adet, gelenek, alışkanlık ve yeteneklerinin karmaşık bütünü. Kültürün İşlevi: Bireysel ve toplumsal yaşam sorunlarına çözüm üretmek. Kent-kültür ilişkisi: kentlerin tarihi ile uygarlık tarihi özdeş kabul edilir.
Kent-Kültür İlişkisi Antik Yunan ve İslam Uygarlığı’nda «kent-uygarlık» paralelliği ve «barbarlık/bedevilik» algısı. Kent ile uygarlık arasındaki ilişki; etimolojik bağlamda. Avrupa kültüründe “civilization (uygarlık)”; Latince “civis (yurttaş, kentli)”; “civitas (kent)”, Yunancadaki “polis (kent)” kavramının, “politiae (siyaset)”, İslam kültüründe “medeniyet (uygarlık)” ;“medine (kent)”, Eski Türk kültüründe (ilk kentleri kuran Türk topluluğu olan) “Uygur (yerleşik yaşayan, uygar)”.
Kent-Kültür İlişkisi Ortak insani faaliyetlerin ilk kez özelleşmiş meslekler biçimde farklılaşmaya başlamasıyla kentler/uygarlık ortaya çıkmıştır. tahıl tarımı, saban, çömlek, tekne, el dokuması, bakır metalürjisi, soyut matematik, astronomik gözlemler, takvim ve yazı gibi keşif ve icatlar
Kent-Kültür İlişkisinin Mantıksal Temeli Uygarlıkla olan ilişkisi, kültürel evrim sürecinde kentin, temel bir ihtiyacın ürünü olduğunu ortaya koyar. Kenti kuran mantıksal temel, avcı-toplayıcı kültür düzeyinden, rasyonel nitelikli yerleşik ve kentsel süreç düzeyine geçiştir. Günümüzde kırdan kente göç de aynı temele dayanır.
Kentlerin Tarihsel İşlevi Antik çağlardan günümüze kentin varlık gerekçesi ve işlevi çok değişmemiştir: korunma, ekonomi, ticaret yönetim gibi faktörlerin varlığıyla; «iyi yaşam koşullarına kavuşmak».
Kentlerin Modern İşlevi Kırsala göre daha iyi ekonomik, toplumsal, kültürel şartlar ile güvenlik, eğitim ve sağlık olanaklarını sağlama. Farklı değerlere dayanan ve farklı amaçlara yönelik faaliyetlerin sürebilmesi için gerekli olan özgürlük ve özerkliği sağlama Bir arada yaşama kültürünün geliştiği mekânlar sağlama.
Kent-Kentleşme ve Yönetim İlişkisi Kent ve kentleşmenin sosyo-kültürel temelleri, uygarlığın ortaya çıkışına dayanır. Uygarlıkla birlikte ortaya çıkan bir diğer olgu da “yönetim” dir. Dolayısıyla kentleşme ve yönetim arasında bir tarihsel bir ilişki vardır.
Yönetim düşüncesinin gelişmesi Bir olgu olarak yönetim, diğer kişilerin çabaları aracılığıyla amaçların başarılması sürecidir. Y, ekonomiden eğitime, bilimden teknolojiye, kültürden savunmaya, çevre korumadan sağlığa yaşamın/toplumun tüm boyutlarının akılcı şekilde yönlendirmeyi hedefler.
Yönetim düşüncesinin gelişmesi İnsanoğlu, varoluşundan itibaren hayatta kalma ve neslini sürdürme adına sosyo-kültürel değişimler geçirmiştir. Bu değişim sürecinde yönetim olgusu merkezde olmuştur. Yönetimsiz dönemden yönetimli döneme geçiş (ilkel topl.dan Neolitik topl.a geçiş) ve yöneten-yönetilen ayrımı kritik bir dönemdir.
Yönetim düşüncesinin gelişmesi Neolitik, (avcılık ve toplayıcılık nedeniyle) doğanın belirleyiciliği altında yaşayan edilgen insanın, doğa üzerinde bilinçli değişiklikler yapmaya başladığı dönemdir. Neolitik dönemde; maddi ürün fazlası ortaya çıkmış; işgücü kaynaklarında artış olmuş, ilk kez karmaşık bir ekonomik ve politik yapı ortaya çıkmıştır.
Yönetim düşüncesinin gelişmesi Neolitikle gelişen olanaklar sayesinde insanoğlu doğal süreçleri sorgulama imkânı elde etmiş ve yerleşik yaşam biçimleri geliştirmiştir. Bunun sonucunda ise kasabalar ve kentler ortaya çıkmıştır.
Kentlerin ortaya çıkışı Doğa karşısında özgürleşmeyi ifade eden kasaba ve kentler, yönetimin doğuşunda etkilidir. İlk kentler, M.Ö. 4000-3500 yıllarında Mezopotamya’da ortaya çıkmıştır. Yönetimin özü olan “toplumsal işbölümü, ekonomik hedef, otoriteye dayalı meşruiyet, hiyerarşi ile toplumsal-yönetsel yaptırım» gibi özellikler, Babil ve Ninova gibi ilk büyük Sumer yerleşimlerinde gelişmiştir. (Sulama kanalları inşası)
Kent-Yönetim Babil ve Ninova gibi ilk büyük kent öncülerinin ve özellikle Antik Yunan ile Roma kentlerinin, yönetim düşüncesi üzerinde kalıcı etkileri olmuştur (site rejimi). Yönetim düşüncesinin özellikle Batı’da 16. ve 17. yüzyıllarda uğradığı dönüşüm ve «ulus-devlet» anlayışının gelişmesi: kentleşmenin temelleri.
Kent-yönetim Ulus-devletle birlikte ortaya çıkan yönetsel düşüncenin “Aydınlanma» ile Endüstri Devrimi’nin felsefesine dayanması. Aydınlanma felsefesi ile “organik görüş”ten «mekanik görüş»e geçiş, Organik görüş: “doğanın bilgisini açıklama” Mekanik görüş: “doğaya egemen olma” Mekanik düşünce ve bilgi anlayışının, Sanayi Devrimi’yle pratiğe aktarılması, (teknoloji)
Kent-yönetim Sanayi Devrimi’yle; bir yandan üretim için doğada kitlesel tahribatlar ve kirlilikler oluşmaya başlamış bir yandan da hızlı ve sanayi merkezli bir kentleşme yaşanmaya başlamıştır. dönemin ruhuna uygun yeni siyasal ve yönetsel anlayışlar da ortaya çıkmıştır
Kent-yönetim Bugün kentleşme-yönetim arası ilişkiler, aydınlanma sonrasında oluşan devlet modeli üzerine kuruludur (ulus-devlet). Ulus-devlette “merkeziyetçilik”e dayalı yönetsel yapılanmanın ekolojik işleyişe uygun olmadığı ve sorunları artırdığı ileri sürülmektedir. Sorunsuz kentleşme ve ekoloji için «adem-i merkezi» yönetim yapıları savunulmaktadır.
Ders bitti