Klinik Özellikler - 11 BİPOLAR BOZUKLUK

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
DEPRESYON VE ANKSİYETE BOZUKLUKLARI Dr. Mehmet KONYA
Advertisements

1 Ocak 1989 – 31 Aralık 2004 Güneş Tutulmaları (3)
OSTEOPOROZ (KEMİK ERİMESİ)
Doz Ayarı İçin Online Veri Tabanları
T.C. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ Arapgir Meslek YÜKSEKOKULU
Ürolojide Uzmanlık Sonrası Doktora Eğitiminin Yararları
ÇOCUKLARDA LÖSEMİ HASTALIĞI
Atlayarak Sayalım Birer sayalım
Bağımlı Kişinin Sağaltım İçerisinde Tutulabilmesi
MS ve Ruhsal Sorunlar Dr. Levent Tokuçoğlu 2004.
BEIER CÜMLE TAMAMLAMA TESTİ
Diferansiyel Denklemler
BEIER CÜMLE TAMAMLAMA TESTİ
Ergenlerde En Sık Görülen Psikopatolojiler
KIR ÇİÇEKLERİM’ E RakamlarImIz Akhisar Koleji 1/A.
1 Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği, 2 Koç Üniversitesi
HAZIRLAYAN:SAVAŞ TURAN AKKOYUNLU İLKÖĞRETİM OKULU 2/D SINIFI
AYIRICI TANI-9 Yaygın Gelişimsel Bozukluklar (Otistik Bozukluk):
AKUT BRONŞİOLİT TANI VE TEDAVİSİNDE YAPILAN YANLIŞLIKLAR
Sosyal Anksiyete Bozukluğunun Farmakoterapisi
Klinik Özellikler-1 İlk panik atak sıklıkla kendiliğinden, nadiren heyecanlanma, fiziksel egzersiz, cinsel etkinlik ya da duygusal travma sonrası Atak.
Obsesif Kompulsif Bozukluk
Dr. Özlem COŞKUN*, Yrd. Doç. Dr. Mehtap KARTAL**,
Toplum Kökenli Pnömoniler
Kişilik Bozukluklarında Tedavi ve Sağaltım
ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA CİNSEL SORUNLAR
OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK
DİRENÇLİ DEPRESYON TEDAVİSİ
Antidepresanların klinik kullanımı
TİK BOZUKLUKLARI.
4 X x X X X
Kanserli hasta ve iletişim becerileri
ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA CİNSEL SORUNLAR
Depresyon Hastalarında Belirti Şiddeti ve Umutsuzluğun İntihar Davranışı Üzerindeki Etkisi Ülkü Kural
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı Tedavisi
DSM-IV tanı ölçütlerine göre Major Depresyon
Calgary Depresyon Ölçeği
BİPOLAR BOZUKLUK Doç. Dr. E.Timuçin Oral.
Test : 2 Konu: Çarpanlar ve Katlar
KİŞİLİK BOZUKLUKLARI.
VERİ İŞLEME VERİ İŞLEME-4.
Bankacılık sektörü 2010 yılının ilk yarısındaki gelişmeler “Temmuz 2010”
Çocuklar,sayılar arasındaki İlişkiyi fark ettiniz mi?
SAYILAR NUMBERS. SAYILAR 77 55 66 99 11 33 88.
Prof.Dr.Metin Çapar S.Ü.Meram Tıp Fakültesi Kadın Doğum ABD KONYA
7. Metabolik Sendrom Sempozyumundan Önemli Başlıklar
PULMONER REHABİLİTASYON ve EVDE BAKIM MERKEZİ
Diferansiyel Denklemler
TÜRKİYE’ DE YAŞLI İNTİHARLARI. Yapılan son sayımda elde edilen verilere göre Türkiye’ de 70 milyon 586 bin 256 kişi yaşamakta ve bunların % 7.1’ i 65.
KTÜ FARABİ HASTANESİ AİLE HEKİMLİĞİ A.D DR. SELMAN DEMİRCİ
PATOLOJİK PSİKOLOJİ DERSİ
Bölüm 6 Kaygı Bozuklukları II: Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Yaygın Kaygı Bozukluğu, ve Obsesif-Kompulsif Bozukluk.
KİŞİLİK BOZUKLUKLARI VE GENÇLİK
Bölüm 8 Depresif Bozukluklar, Bipolar Bozukluklar ve Okul Çağındaki Çocuk ve Gençlerde İntiharın Önlenmesi.
BÖLÜM 13 DEPRESYON VE İNTİHAR DAVRANIŞI. BÖLÜM 13 DEPRESYON VE İNTİHAR DAVRANIŞI.
Suisit-İntihar-Özkıyım
Tedaviler, sağlam kalan beyin dokusunu daha fazla çalıştırmak, kaybedilen bilişsel yetiler nedeni ile ortaya çıkan ek yakınmaları baskılamak, oluşabilecek.
Kişilik Yapısı Kesin bir kişilik yapısı tanımlanamamakla birlikte, dikkate değer ölçüde narsisistik özellikler taşıyan ve yalnızlığa eğilimli kişiler olduğu.
Şizofreniyi Taklit Eden Çok Erken Başlangıçlı bir Frontotemporal Demans Olgusu Selin Akışık, Ahmet Zihni Soyata.
Yrd.Doç.Dr.Saliha BAYKAL Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi
Yrd. Doç. DR. Tülay KUZLU AYYILDIZ ERGENLİK DÖNEMİ SAĞLIK SORUNLARI
Ergenlerde En Sık Görülen Psikopatolojiler
Kekemelik.
Burak Okumuş, Mine Toptan, Fatma Kitapçı, Çiçek Hocaoğlu
Prof Dr Süheyla Ünal İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD
Fiziksel hastalıklara ruhsal tepkiler
Volume 6 Issue:2 February,2017 Arş.Gör. Dr. Merve BULUT ADAŞ
Tedavi edilen ve tedavi edilmeyen panik bozukluğu olan gebelerin yenidoğanlarındaki sonuçlar
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü
Antipsikotik Tedaviye Yanıt
Sunum transkripti:

Klinik Özellikler - 11 BİPOLAR BOZUKLUK ABD’ deki “ulusal alan tarama çalışmaları” nda OKB’ li hastaların % 21’inde bipolar bozukluk saptanmıştır. Chen ve Dilsaver 1995 Bir başka çalışmada, epizodik gidişli OKB’ lilerin % 27’ sinde ailede duygudurum bozukluğu öyküsü ve yaşam boyu bipolar - II komorbiditesini oranının anlamlı düzeyde yüksek olduğu saptanmıştır. OKB’ de bipolar - II bozukluk komorbiditesi % 16 olarak bildirilmiştir. Perugi ve ark. 1998

Klinik Özellikler - 12 ŞİZOFRENİ Şizofreni ve OKB ilişkisini inceleyen araştırmalarda, kullanılan tanı kriterlerinin farklılığına bağlı olarak değişik sonuçlar bildirilmektedir. Şizofrenide obsesif kompulsif semptomların görülme sıklığı %7,8 - % 40,5 arasında değişmektedir. Attiullah ve ark. 2000

Klinik Özellikler - 13 Şizofrenide obsesif kompulsif belirtilerin varlığının daha kronik bir seyir, işlevsellikte daha çok bozulma ve daha kötü tedavi yanıtı ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. Berman ve ark. 1995, Fenton ve ark. 1986, Porto ve ark. 1997 OKB’ li kişiler şizofren olma açısından genel popülasyondan daha yüksek bir riske sahip değildir. Goodwin ve ark.1969

Klinik Özellikler - 14 ANKSİYETE BOZUKLUKLARI Sosyal fobi % 35 - 41 Özgül fobiler % 17 - 21 Panik bozukluğu % 12 - 29 Yaygın anksiyete bozukluğu % 12 - 22 Antony ve ark. 1998, Brown ve ark. 1993, Crino ve Andrews 1996

Klinik Özellikler - 15 YEME BOZUKLUKLARI OKB’ de yaşamboyu yeme bozukluğu yaygınlığını araştıran çeşitli çalışmalar, %11 ile %17 arasında oran vermektedir. Fahy ve ark. 1993, Kasvikis ve ark. 1986, Rubenstein ve ark. 1992 93 primer yeme bozukluğu olgusunda, %37 oranında OKB bildirilmiştir. Thiel ve ark. 1998

Klinik Özellikler - 16 TİK BOZUKLUKLARI Tik bozuklukları olan hastaların %23’ ünün tam OKB kriterlerini karşıladığı, %46’ sının ise eşik altı obsesif kompulsif belirtiye sahip olduğu saptanmıştır. Tourette bozukluğu olan hastalarda %30-40 oranında obsesif kompulsif belirti bulunmuştur. OKB hastalarında ise yaşam boyu %20 multipl tikler ve % 5-10 Tourette bozukluğu komorbiditesi görülmüştür. Leckman ve ark. 1993, Swedo ve ark. 1989 Tik bozukluğu ile birlikte olan OKB’ lilerde pür OKB’ e ve tik bozukluğuna göre simetri ve düzenleme semptomlarının daha sık olduğu bildirilmiştir. Petter ve ark. 1998

Klinik Özellikler - 17 KİŞİLİK BOZUKLUKLARI OKB’ de komorbid kişilik bozukluğu oranlarının %36 ile %75 arasında değiştiği bildirilmiştir. En sık bağımlı, kaçıngan, pasif agresif ve obsesif kompulsif kişilik bozukluğu saptanmıştır. Şizotipal, sınır ve paranoid kişilik bozukluğu daha az görülmektedir. Baer ve ark. 1988, Berjerot ve ark. 1998

Klinik Özellikler - 18 GİDİŞ VE SONLANIM OKB süregen seyirlidir. Hastaların çoğunda ( %55 ) artma ve azalmalarla giden kronik bir seyir, ( %10 -15 )‘ inde ilerleme ve yıkımla gidiş, küçük bir grupta ( %10 ) tam düzelme dönemleri ile giden epizodik seyir görülür. OKB homojen bir bozukluk değil, heterojen bir tablodur. Semptomların zaman içinde değişim gösterdiği bildirilmiştir. Rasmussen ve Eisen 1994, Antony ve ark. 1998

Klinik Özellikleri - 19 Epizodik seyredenlerde, kontrol obsesyonlarının daha fazla olduğu ve bunlarda affektif bozukluk riskinin artmış olduğu bildirilmiştir. Perugi ve ark. 1998 Devamlı remisyon nadirdir. Beş yıllık bir takip çalışmasında; % 20 tam remisyon % 50 kısmi remisyon saptanmıştır. Steketee ve ark. 1999

Klinik Özellikler - 20 KÖTÜ PROGNOSTİK FAKTÖRLER 1. Erken başlangıçla birlikte erkek olmak, 2. Çocukluk çağında semptom olması, 3. Primer olarak kompulsiyonlardan daha çok obsesyonlarla gidiş, 4. Tedaviye geç başlamak, 5. Obsesyonel yavaşlık,

Klinik Özellikler - 21 6. Atipik obsesyon ve kompulsiyonlar, 7. Komorbid şizotipal kişilik bozukluğu, 8. Davranış tedavisi için ciddi depresyonun varlığı, 9. İçgörünün zayıf olması, 10. Diğer aile üyelerinde OKB olması, 11. Tedavi motivasyonunun olmaması. Yaryura-Tobias ve Neziroğlu 1997

Ayırıcı Tanı - 1 TIBBİ DURUMLAR Tourette bozukluğu, diğer tik bozuklukları Temporal lop epilepsisi Kafa travması ve post-ensefalitik durumlar Geç başlangıçlı (potansiyel olarak nörolojik) durumların araştırılması Çocuklarda akut başlangıç gösteren tablolarda streptokok enfeksiyonlar

Ayırıcı Tanı - 2 PSİKİYATRİK DURUMLAR Şizofreni Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu Fobik bozukluklar Depresif bozukluklar Diğer ( Hipokondriyazis, vücut dismorfik boz )

Tedavi - 1 Genellikle hastalar ilk başvurularını psikiyatri dışı hekimlere yapmakta, bu durum ise doğru tanı ve uygun tedavi almayı yıllarca geciktirebilmektedir. Hastalığın başlamasıyla uygun tedavi girişimlerinin başlaması arasında geçen zaman ortalama 7 yıl olarak bildirilmiştir. Hollander ve ark.1998 Bizim çalışmamızda belirtilerin başlaması ile doğru tanı konmasına kadar kadınlarda 6 yıl, erkeklerde 8,6 yıl geçtiği saptanmıştır. İlk tedavi arayışından doğru tanı konuluncaya kadar ise 3 yıl geçtiği belirlenmiştir. Tabo 1997

Tedavi - 2 PSİKOFARMAKOLOJİ OKB’ nin farmakoterapisinde ilk seçenek ilaçlar klomipramin ve seçici serotonin gerialım inhibitörlerini ( SSGİ ) içeren, serotonin gerialım inhibitörleri ( SGİ )’ dir. Noradrenerjik ilaçlar ( desipramin ve nortriptilin ) ile yapılan karşılaştırmalı çalışmalar ve çok merkezli plasebo kontrollü çift-kör çalışmalar klomipraminin etkinliğini ortaya koymuştur. Thoren ve ark. 1980, De Veaugh-Geiss ve ark. 1989

Tedavi - 3 SSGİ grubu içinde yer alan fluvoksamin, fluoksetin, paroksetin, sitalopram,sertralin ve essitalopramın OKB’ deki etkinliği çeşitli çift - kör, plasebo kontrollü çalışmalarda gösterilmiştir. Goodman ve ark. 1986,1989, Kronigark 1999, Montgomery ve ark. 2001, Stein ve ark. 2008, Zohar 2008 OKB tedavisinde SGİ’ ler için optimal doz tam terapötik etkinin görüldüğü dozdur. Tükel 2005

Tedavi - 4 SGI ile hastalarda %55-60 arasında düzelme görülür. Klomipramin 150 - 300 mg/gün Fluvoksamin 100 - 300 mg/gün Fluoksetin 20 - 80 mg/gün Sertralin 100 - 200 mg/gün Paroksetin 40 - 60 mg/gün Sitalopram 40 - 80 mg/gün APA-OKB Çalışma Grubu 2007

Tedavi - 5 SSRI‘ lar arasında birinin diğerine göre üstünlüğünü gösteren birebir karşılaştırma çalışmaları bulunmamaktadır. İlaç seçimi daha çok yan etki profili, diğer tedavilerle etkileşim, farmokokinetik özellikler ve hekimin klinik deneyimine dayanır. Zohar ve ark. 2000 Bir meta - analiz çalışmasında klomipraminin SSRI‘ lardan daha etkin olduğu bulunmuşsa da, daha sonra yapılan birebir karşılaştırmalı çalışmalarda arada etkinlik açısından fark olmadığı gösterilmiştir. Stein 1995, Koran ve ark. 1996, Zohar ve Rajinder 1996

Tedavi - 6 Mega - dozların etkin olduğuna dair veri bulunmamaktadır. Antiobsesyonel etkiyi değerlendirmek için tedavi en az 10 -12 hafta sürdürülmelidir. Maksimum cevabın alınması için aylar gerekebilir. Tedaviye yanıtın zaman içinde arttığı bildirilmiştir. İyileşme sonrası ilaç kesimini takiben ortaya çıkan yüksek orandaki nüksler nedeni ile, tedavi etkili dozda uzun süre sürdürülmelidir. Pato ve ark. 1990

Güçlendirme Stratejileri Tedavi - 7 Bu yaklaşım SGİ’lere kısmi yanıt alındığında tedaviye serotonerjik sistemi farklı şekilde etkileyen ya da etkilerini diğer nörotransmitterler üzerinden gösteren ilaçlar ekleyerek klinik cevabı arttırmayı amaçlar. Lityum Buspiron Pindolol Klonazepam Trazodon Mirtazapin Antipsikotikler Klomipramin ve SSGİ kombinasyonu Hollander ve ark. 2000, Hood ve ark. 2001

Tedavi- 8 Alternatif Monoterapiler Monoamin oksidaz inhibitörleri(MAOİ) Klonazepam Buspiron Venlafaksin Yaryura-Tobias ve Neziroğlu 1997, Hollander ve ark.2000, Zohar ve ark.2000 DAMAR İÇİ SGİ TEDAVİSİ Klomipramin Sitalopram Koran ve ark. 1997, Pallanti ve ark. 2002  

Tedavi - 9 BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TEDAVİ (BDT) Alıştırma tedavisi (exposure) ve tepki engelleme (response prevention) davranışçı tedavinin iki temel komponentidir. Bu yaklaşımda kişi, kaygı veren ve kaygı verdiği için kaçınma davranışını oluşturan obsesyonlar ile karşılaştırılır. Bu karşılaşmanın oluşturduğu anksiyeteyi azaltmak için devreye giren kompulsiyonlar engellenir. Hedef obsesyonun oluşturduğu anksiyeteyi söndürmek ve alışma durumunun ortaya çıkmasını sağlamaktır. Sungur 2005

Tedavi - 10 Tedavi sonunda cevap oranlarının değerlendirildiği bir çalışmada; Alıştırma ve tepki engelleme % 62 Klomipramin % 42 Kombine % 70 Plasebo % 8 Foa ve ark. 2008

Tedavi - 11 Tedavi sonrası etkinlik değerlendirmesinde, alıştırma ve tepki engelleme tekniklerinin kullanıldığı davranışçı tedavinin en az farmakoterapi kadar ya da bir çok vakada ondan üstün olduğu bulunmuştur. Foa ve Kozak 1996, Abramowitz 1997 Takip çalışmalarında farmakoterapisi kesilenlerde büyük oranda semptomlarda nüks görülürken,davranışçı yöntem ile tedavi görenlerde iyilik halinin sürdüğü görülmüştür. Clark 2004 Alıştırma ile tepki engelleme tekniğinin kombine uygulamasının her birinin tek başına kullanıldığı durumlara göre tedavide daha etkili olduğu bildirilmiştir. Foa ve Kozak 1997, Clark 2004

Tedavi - 12 Alıştırma ve tepki engelleme tekniğinin kullanıldığı davranışçı tedaviler ile ilgili yapılan klinik sonlanım çalışmalarında; hastaların ortalama %83 ‘ünde, orta ve belirgin düzeyde iyileşme saptanmıştır. 16 çalışmayı kapsayan iki yıllık izlem çalışmasında ise hastaların %76’sında iyilik halinin devam ettiği bildirilmiştir. Foa ve Kozak 1996 Hastaların en az %25 ‘nin alıştırma uygulamasında yaşadıkları anksiyete nedeniyle davranışçı tedaviyi tolere edemedikleri, %20 ile % 30’unun ise çok az iyileştiği ya da iyileşmedikleri görülmüştür. Keijsers ve ark.1994

Tedavi - 13 Tedaviyi reddeden veya yarım bırakan hastalar dikkate alındığında , davranış tedavilerinin başarı oranlarının % 50 ‘lere kadar düştüğü bildirilmiştir. Salkovskis ve Kirk 1997 Bilişsel terapide en önemli adım, sorumluluk algısını harekete geçiren düşüncelere, daha az tehdit edici bir şekilde yorumlanmasını sağlayacak yeni açıklamalar getirmektir. Örneğin; hasta herhangi bir eylemi düşünme ve hayal etmenin o eylemin oluşma sıklığını arttırdığına inanabilir. Tedavide böyle bir düşünce doğruluğu ya da yanlışlığı gösterilmesi gereken bir hipotez olarak kabul edilir..

Tedavi - 14 Tedavide bilişsel hataların belirlenmesi, daha sonra işlevselliği olmayan bu düşüncelerin yaşanılan durumla daha gerçekçi ve uyumlu olabilecek düşünceler ile değiştirilmesi öğretilir. Öncelikle aşırı sorumluluk algısını azaltmaya yönelik girişimler, OKB’nin bilişsel terapisinde çok önemlidir. Bu amaçla “ pasta dilimi ” ve “ çifte standart ” tekniği kullanılabilir. Clark 2004, Sungur 2005

Tedavi - 15 OKB konusunda birçok deneyimli araştırmacının katıldığı bir çalışmayı temel alan “Uzman Uzlaşı Rehberi “nde ağırlıklı olarak alıştırma ve cevap engelleme komponentine sahip BDT, hafif ve orta düzeyde vakaların tedavisinde ilk sıra seçenek olarak tavsiye edilmiştir. Daha ağır vakalarda BDT, farmakoterapi ile kombine edilmelidir. March ve ark. 1997

Tedavi - 16 BDT‘ nin haftalık seanslarla başlaması ve seanslar arasında kendi kendine, yakınlarından birinin eşlik ettiği ya da terapist yardımlı ev ödevlerinde; alıştırma ve cevap engellemenin uygulanması önerilmektedir. Tipik vakalarda 13 - 20 seans uygulanmaktadır. Çalışmalarda tedavi sonrası iyileşme oranı; %40 ila %97 arasında değişmektedir. Foa ve Kozak 1996

Tedavi - 17 BDT’nin sonuçlarının değerlendirildiği bir gözden geçirmede; Alıştırma ve tepki engelleme yöntemlerinin kullanıldığı davranışçı tedavi ile BDT arasında tedaviye cevap oranları açısından bir fark olmadığı, Davranış tedavisine bilişsel elementlerin eklenmesinin gerektiği, BDT ‘de tedaviyi bırakma oranının çok daha düşük olduğu, Davranışçı tedavinin pür obsesyonel vakalara uygun olmadığı bildirilmiştir. Abramowitz 2006

Tedavi - 18 PSİKOŞİRÜRJİK TEDAVİLER Multipl tedavi girişimlerine yanıtsızlık, hastalığın şiddeti, kronisitesi ve oluşturduğu ağır işlev kaybı, bu uygulama için gerekli temel ölçütlerdir. Çalışmalarda hastaların %54’ünde belirgin iyileşme, %27’sinde ise hafif iyileşme olduğu,bu olguların %56’sında iyileşmenin birkaç yıl değişmeden devam ettiği bildirilmiştir. Kapsülotomi ve singulotomi en sık kullanılan yöntemler olsa da diğerlerine (subkaudat traktomi, limbik lökotomi) göre bir üstünlüğü gösterilememiştir. Polosan ve ark. 2003

Tedavi - 19 Post-op nöbetler sık bildirilen yan etkidir. Lopes ve ark.2004 Psikoşirürjik uygulamadan kısmi yanıt gören bazı hastaların daha önce etkisiz bulunan diğer tedavi yöntemlerine daha iyi yanıt verebildikleri ileri sürülmüştür. Goodman 2002

Tedavi – 20 ELEKTROKONVÜLSİF TEDAVİ (EKT) EKT’nin OKB tedavisinde etkin olmadığı gösterilmiştir. Bir çok vaka serisinde EKT sonrası obsesif kompulsif semptomlarda biraz azalma olduğu bildirilmiştir. Ancak bunun OKB’li hastalardaki komorbid depresyonun iyileşmesine ikincil olarak ortaya çıktığı ileri sürülmüştür. EKT’nin ancak intihar riskinin yüksek olduğu komorbid depresyon varlığında, kullanılması önerilmektedir. Husted ve ark.2004