Sadiye AVCI DEMİRÖZ Sinop-2014 4483 Sayılı Kanun Sadiye AVCI DEMİRÖZ Sinop-2014
Türk Hukuk Sistemine göre, bir kişi kanunlarda belirtilen suçlardan birini işlerse, hakkında Ceza Muhakemeleri Kanununda (CMK) belirtilen usul ve esaslara göre takibat yapılır. Cumhuriyet Savcılığı herhangi bir şekilde (ihbar, şikâyet, vs.) bir suçun işlendiğini öğrenirse gerekli incelemeyi ve araştırmayı yapar. Savcı, her türlü delili toplar, tanık dinler. Buna hazırlık soruşturması denir.
Ancak bu kuralın bazı istisnaları vardır Ancak bu kuralın bazı istisnaları vardır. Bu istisnalardan birisi de suç işleyen kişinin memur veya diğer kamu görevlisi olmasıdır. Bu statü farklılığı, yargılama usulünde de farklılık getirmektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 24 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 24. Maddesinde, “Devlet memurlarının görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması ve haklarında dava açılmasının özel hükümlere bağlı olduğu”,
Anayasanın 129. Maddesinin son paragrafında ise “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin haklarında müsnet suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirtilen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlı olacağı”, Açıkça belirtilmiştir.
Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görev sırasında ve görev sebebiyle işledikleri suçlar nedeniyle özel yargılama usullerini içeren en kapsamlı Kanun 1923 tarihli Memurun Muhakematı Hakkında Kanunu olup (MMHK) bu Kanun geçici bir Kanun olmasına rağmen 87 yıla yakın bir süre uygulanmıştır.
Bu kanun, Sistemdeki soruşturma aşamalarının çokluğu ve bu aşamalarda görev alanların yetersizliği sebebiyle, Soruşturmaların uzamasına ve sürüncemede kalmasına, Bazen de sürecin uzun olması nedeniyle zamanaşımı oluşup, suçun cezasız kalmasına neden olduğundan çok eleştirilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 02 Aralık 1999 tarihinde 4483 sayılı “Memurlar ve Diğer Kamu görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunu” kabul etmiştir.
4483 sayılı Kanun ile MMHK’na yapılan bir takım eleştiriler giderilmeye çalışılmıştır. Anayasanın 129.maddesinin öngördüğü izin sistemi içinde Memurlar ve Diğer Kamu görevlilerinin sadece “görevleri sebebiyle” işledikleri suçlar bu Kanun kapsamına alınmış, görevle ilgisi olmayan ancak “görev sırasında işlenen suçlar” kapsam dışına çıkarılmıştır. Ayrıca bu kanunla, MMHK’nın uygulandığı dönemde sisteme dahil olmayan “diğer kamu görevlileri” de sisteme dahil edilmiştir.
Genel kural olarak, memurlar görevleri nedeniyle işledikleri suçlardan dolayı 4483 sayılı yasaya tabi olmakla birlikte, değişik yasalar gereği bazı memurlar ve bazı suçlarda, bu kanun kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu yasa ile; Devlet işlerinin sağlıklı yürütülmesi için memurların gelişigüzel ihbar ve şikâyetlerden korunması ve rahat bir çalışma ortamı içinde bulunması, Devlet işlerinin özel bilgi ve ihtisası gerekli kılması nedeniyle işleri yürüten memurların da farklı bir soruşturma işlemine tabi tutulması, amaçlanmıştır.
4483 sayılı yasa bir bütün olarak incelendiğinde; 4483 sayılı yasa bir bütün olarak incelendiğinde; * Bir memur ya da diğer kamu görevlisinin suç işlemesi halinde ilgili hakkında hazırlık soruşturması yapılabilmesi için bazı koşulların gerçekleşmesinin gerektiği, * Bu koşullar gerçekleştikten sonra da bazı işlemlerin yapılmasının zorunlu olduğu görülmektedir.
Bunlar: 1- Bir suçun mevcut olması ve idarenin bu suçu öğrenmesi, 2- Suç işleyen kişinin memur veya diğer kamu görevlisi olması ve bir kamu görevi görmesi, suçun memuriyet görevinden doğması, 3- İşlenen suçla ilgili olarak yetkili mercii tarafından “Ön İnceleme” emri verilip, kanunun öngördüğü nitelikleri taşıyan bir ön inceleme görevlisi tayin edilmesi,
4- İnceleme emrinde belirtilen suçlarla ilgili olarak memur hakkında ön inceleme yapılıp, ön inceleme raporu düzenlenmesi ve düzenlenen raporun yetkili merciye gönderilmesi, 5- İnceleme raporunun yetkili mercii tarafından değerlendirilip, memur hakkında soruşturma izninin verilmesi, 6- Memurların işledikleri suçlarla ilgili olarak, kanunun belirttiği Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlık soruşturması yapılması, Şeklinde özetlenebilir.
A- Bir Suçun Mevcut Olması ve İdarenin Bu Suçu Öğrenmesi; Hukuk ve ceza literatüründe suç çeşitli şekillerde tarif edilmektedir. Suç, “hukuk kurallarının yasakladığı ve yapılmasına veya yapılmamasına cezai yaptırım bağladığı eylem” şeklinde tarif edilebilir. TCK’nın 2. maddesinde suçta ve cezalarda kanunilik ilkesi belirlenmiş olup, buna göre “kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez” hükmü getirilmiştir.
O halde 4483 sayılı kanunun uygulanabilmesi için ortada işlenilmiş bir suçun olması ve suçun kanunda açıkça suç sayılması, işlenen suçla ilgili bir hüküm bulunması gerekmektedir.
Bu nedenle de Kanunun 1. Maddesinde; “Bu Kanunun amacı, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve izlenecek usulü düzenlemektir “ şeklinde belirtilmiştir.
4483 Sayılı Yasa Kapsamında Soruşturulan ve Soruşturulamayan Suçlar: Madde 2 – Bu Kanun, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında uygulanır. Kanunun 2. Maddesinde açıkça görüleceği üzere, Kanunun uygulanacağı suçlar, memurların ve diğer kamu görevlilerinin idari görevlerinden doğan suçlardır. İdari görev; Genel idare esaslarına göre yürütülen görevdir.
Özel Kanunlarda gösterilen bazı suçlar hakkında da 4483 sayılı yasa hükümleri uygulanmaz. Bunlar; 1- 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Fiillerin Takibi Hakkında Kanunun 3. maddesi, 2- Evlendirme Yönetmeliğinin 56. maddesi,
3- 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar, a) Gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunma, b) Haksız mal edinme, c) İrtikap, d) Rüşvet, e) Basit ve nitelikli zimmet, f) görevi sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, ş) Resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, i) Devlet sırlarının açıklanması veya açıklanmasına sebebiyet vermek,
4-Türk Ceza Kanununa göre Cumhurbaşkanına fiilen saldırı ve Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama, 5- 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda yazılı suçlar, 6- 6831 sayılı Orman Kanununa muhalefet, 7- Adli görev nedeniyle işlenen suçlar,
Yukarıda belirtilen suçlar ile kamu görevlilerinin görevleri sırasında işledikleri diğer suçlar ve kişisel suçları hakkında soruşturmalar, Memurlar ve Diğer Kamu görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre değil genel hükümlere göre Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılır.
4483 sayılı Kanun kapsamında soruşturulan suçlar ise daha öncede belirtildiği gibi memurların idari görevlerinden dolayı doğan suçlardır. 5237 Sayılı TCK’da failleri kamu görevlileri olarak tanımlanan ve 4483 sayılı Yasa Kapsamında soruşturulması gereken bazı suçlarda şunlardır; - Resmi belgeyi sahte olarak düzenlemek, - Resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek,
- Resmi Belgenin düzenlenmesinde yalan beyan, - Denetim görevini ihmal, - Görevi kötüye kullanma, - Görevine ilişkin sırrın açıklanması,
237 sayılı Taşıt Kanununun İhlali - Kamu görevinin terki ve yapılmaması, - Taksirle ölüm ve yaralama eylemlerinin memurun görevi sebebiyle dikkatsizlik ve tedbirsizlik neticesinde işlenmesi, 237 sayılı Taşıt Kanununun İhlali gibi suçların soruşturulmasında 4483 sayılı Yasa uygulanmaktadır.
Ağır Cezayı Gerektiren Suçüstü Hali 4483 sayılı Yasanın 2/3. maddesinde ağır cezayı gerektiren suçüstü hali düzenlenerek genel hükümlere tabi olduğu belirtilmiştir. Bu hüküm çerçevesinde; bir memur ağır cezayı gerektiren bir suçu işlerken suçüstü yakalanırsa hakkında genel hükümlere göre Cumhuriyet Savcılığınca hazırlık soruşturması yapılacak ve sonuçlandırılacaktır. Bu durumda, 4483 sayılı Kanunun uygulanması söz konusu olmayacaktır. Ceza Muhakemeleri Kanununun (CMK) “tanımlar” başlıklı 2. maddesinde suçüstü kavramının tanımı yapılmış olup, buna göre suçüstü;
1) İşlenmekte olan suçu, 2) Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk tarafından, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu, 3) Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu, ifade eder.
4483 sayılı Yasa kapsamındaki suçlardan olan ve TCK’ nın ilgili maddesinde yer alan resmi evrakta sahtekârlık suçu ağır cezayı gerektiren suçlardan olup, bu suçla ilgili suçüstü hali gerçekleşirse, 4483 sayılı Yasa gereğince, genel hükümlere göre işlem yapılacaktır.
Suçun idarece öğrenilmesi ne demektir?: Yetkili merciin bir memur hakkında işlediği suçtan dolayı işlem yapabilmesi için her şeyden önce suçun işlendiğini öğrenmesi gerekir. Yetkili merciin suçu öğrenmesi aşağıda belirtilen şekillerde olur.
1- Yetkili Merciin Bizzat Öğrenmesi Yetkili merci, bu Yasa kapsamına giren bir suç işlendiğini herhangi bir kişi tarafından kendisine yapılacak ihbar ve şikâyetler ile öğrenebileceği gibi kendisinin yaptığı teftiş ve denetim sırasında bizzat müşahede ve tespit etmesi suretiyle de öğrenebilir. Yetkili merciin suçu ne zaman öğrendiğinin tespiti önemlidir. Çünkü izin verecek merciin suçu öğrenme tarihinden itibaren soruşturma kararı verme süresi başlayacaktır.
Yetkili merci, suçu bizzat öğrenmiş olabilir Yetkili merci, suçu bizzat öğrenmiş olabilir. Yetkili merciin suçu bizzat öğrenmesi, merciin ihbar ve şikâyet alması, posta yoluyla kişiye özel şikâyet dilekçesi, bilgi veya belgenin kendisine ulaşması ya da görevi sebebiyle yaptığı teftiş ve denetimler sırasında suçu bizzat tespit etmesi veya öğrenmesi şeklinde olabilir. Yasanın 5/1 maddesinde; “Yetkili merciin suç işlendiğini öğrenmesinden” bahsedilmektedir. Danıştay karışıklığa meydan vermemek ve sürenin başlangıç tarihini iyi belirlemek amacıyla “yetkili merciin suç işlendiğini öğrenmesi zamanını”, “yetkili merciin Ön İnceleme emri verdiği tarih” olarak tespit etmiştir. Bu durumda Danıştay kararına göre, yukarıda sayılan bütün hallerde süre yetkili merci tarafından “ön inceleme emrinin verildiği tarihten” itibaren başlayacaktır.
Her ne kadar, İdari Yargılama Usulü Kanunu ve Bakanlıkların Yeniden Düzenlenmesi ve Çalışma Esasları Hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararnamesi, işlemlerin süre yönünden başlangıç tarihi olarak evrakın ilgili birimin genel evrak kaydına girişi ile başlayacağını hükme bağlamakta ise de 4483 sayılı Yasanın 5.maddesinde izin vermeye “yetkili merciin suçu öğrenmesinden” bahsedilmektedir. Kanunda öngörülen süre de Danıştay kararına göre, yetkili merci tarafından “ön inceleme emrinin verildiği tarihten” itibaren başlayacaktır.
2- Diğer Kamu Makamları, Memurlar, Kamu görevlileri veya diğer kişiler tarafından bildirilmesi; Diğer makam ve kamu görevlileri de, bu Yasa kapsamına giren bir suç işlendiğinin ihbar, şikâyet, bilgi, belge veya bulgulara dayanarak öğrendiklerinde durumu izin vermeye yetkili mercie iletirler. Keza diğer kişiler (vatandaşlar) Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar ve şikâyette bulunabilecekleri gibi, yetkili mercie suç duyurusunda bulunabilirler.
3-Teftiş ve denetim sırasında suç tespiti: Müfettişler, teftiş, denetim, inceleme ve soruşturma esnasında doğrudan veya ihbar ve şikâyet üzerine 4483 sayılı Kanun kapsamına giren fiili tespit ederlerse, gerekli bilgi ve belgeleri toplayarak düzenleyecekleri raporu ivedilikle yetkili mercie iletilmek üzere bağlı oldukları birime gönderirler.
4- Cumhuriyet Başsavcılıklarına yapılan ihbar ve şikâyet üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar ve şikâyeti göndermesi suretiyle öğrenme, 4483 sayılı Yasanın 4/1. maddesinde “Cumhuriyet Başsavcıları, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bu Yasa kapsamına giren suçlarına ilişkin herhangi bir ihbar ve şikâyet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar ve şikâyette bulunulan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni isterler. “ hükmü yer almaktadır.
4483 sayılı Yasanın 4/1. maddesinde belirtilen “ 4483 sayılı Yasanın 4/1. maddesinde belirtilen “...ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan deliller...” tabiri ile CMK’nın 160/2. maddesindeki “Cumhuriyet Savcısı maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür” hükmünün birlikte değerlendirilerek uygulama yapılması gerekmektedir. İzin vermeye yetkili mercii, bu yasa kapsamına giren bir suç işlendiğini Cumhuriyet Başsavcılıklarının gönderdiği evrak ile öğrendiği takdirde bir ön inceleme başlatmak ve iddia ile ilgili bir karar vermek zorundadır.
b- Suçun İhbar veya Şikâyet Yoluyla Öğrenilmesi ve İşleme Konulmayacak İhbar ve Şikâyetler: Yetkili merciin, göreve ilişkin olarak işlenen suçu öğrenme yolunun başında ihbar gelmektedir. İhbar, suçla ilgisi bulunmayan bir kimsenin, memur veya diğer kamu görevlisinin suç işlediğini yetkili mercie bildirmesidir. İhbar, yazılı ve sözlü olabilir.
Yetkili merciin, göreve ilişkin suçları öğrenme yollarından bir diğeri de şikâyettir. Şikâyet, suçtan zarar gören kimsenin yetkili mercie başvurarak memur ve diğer kamu görevlisinin suç işlediğini sözlü veya yazılı olarak iddia etmesidir. İhbarda olduğu gibi sözlü olarak yapılan başvurunun yazılı bir tutanağa bağlanarak imzalanması gerekir. Şikâyet başvurularında müştekinin kimlik bilgileri gizlenemez. Suçtan zarar görenin şikâyet dilekçesi düzenleyerek ilgili makama verebilmesi için suçun, takibi şikâyete bağlı suçlardan olması şart değildir.
4483 sayılı Yasanın 4/3. maddesinde; “memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar ve şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi, iddiaların ciddi bulgu ve belgelere dayanması, ihbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması zorunludur” hükmü yer almaktadır.
Yasa koyucu, kamu hizmeti sunan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yersiz ve haksız isnatlar altında kalmalarını önlemek ve bu isnatlar nedeniyle yapılacak olan incelemelerden dolayı kamu hizmetlerinin aksamasına engel olmak amacıyla ihbar ve şikâyetlerin kabulü için belirli kriterler getirmiştir. Buna şöre; 1-Yapılan ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, 2-Kişi veya olayın belirtilmesi, 3-İddiaların ciddi bulgu ve belgelere dayanması, 4-İhbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması, Yasal zorunluluktur.
Kanunun Uygulanacağı Memurlar ve Diğer Kamu görevlileri Konuyu tüm açıklığıyla ortaya koyabilmek için öncelikle bu kanunun hangi memurlara uygulanmakta olduğunun ve hangi memurlara uygulanmadığının bilinmesi gerekmektedir. Memur kavramı sözlükte, görevlendirilmiş, devlet ve kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlere devamlı görev görmek üzere atanan kimse şeklinde tanımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi kararında“Anayasanın 128 Anayasa Mahkemesi kararında“Anayasanın 128. maddesindeki “aslî ve sürekli” olma niteliği çalışanın kişiliğine ve durumuna değil, yaptığı göreve bağlı koşullardır. Başka bir deyişle, aslî ve sürekli olmak personelin değil görevin niteliğidir.” denilmektedir. Bir memurun 4483 sayılı kanunun 1. maddesi kapsamına girmesi için yaptığı işin devletin “asli fonksiyonlarından” olması, başka bir deyişle bu kişinin hem idare hukuku, hem de ceza hukuku açısından memur sayılması ve bunun için “sürekli” olarak görev yapması gerekir.
Diğer Kamu Görevlileri: 4483 sayılı Kanun ile memurların yanına “Diğer kamu görevlileri” ibaresi eklenmiştir. Bu ifadeye esas itibarıyla “Diğer kamu görevlileri” ibaresi içerisinde bireysel ya da toplu sözleşme ile işe alınan işçilerin girmediği ve daha çok seçimle göreve gelenleri kapsadığı yönünde yargı kararı mevcuttur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararı ile “işçilerin diğer kamu görevlilerinden sayılmayacağı” hüküm altına alınmıştır. Söz konusu kararda, diğer kamu görevlilerinden amacın, seçimle göreve gelenler ve bu arada TRT Yüksek Kurulu Başkanı, Üniversite Rektörü, Senato Üyesi gibi kişiler olduğunun yargısal kararla belirlendiği ifade edilmektedir.
657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 4.maddesinde, kamu hizmetlerinin; Memurlar, Sözleşmeli personel, Geçici personel ve İşçiler eliyle yürütüleceği öngörülmekte, Kanunda yapılan tanımlar ile sözleşmeli personel ile geçici personelin işçi sayılmayacağı belirtilmektedir. Bununla birlikte 4483 sayılı Kanun ile devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri asli ve sürekli görevleri ifa eden diğer kamu görevlileri ifadesi bulunmaktadır.
Yasanın Uygulama Alanı Dışında Kalan Görevliler: 4483 sayılı Yasaya göre “görevleri ve sıfatları sebebiyle özel soruşturma ve kovuşturma usullerine tabi olanlara ilişkin kanun hükümleri ile suçun niteliği yönünden kanunlarda gösterilen soruşturma ve kovuşturma usullerine ilişkin hükümler saklıdır” ifadesi yer almaktadır. Burada kanunun uygulanmayacağı görevliler ve suçlar düzenlenmiştir. Bu şörevliler görevleri ve sıfatları nedeniyle özel soruşturma ve kovuşturma usullerine tabidirler. Haklarındaki soruşturma ve kovuşturmalar 4483 sayılı Yasaya göre değil özel kanunlarındaki hükümlere göre yapılacaktır.
Örneğin; a) Yükseköğretim Yasasının 53/c maddesinde yazılı Yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri, yükseköğretim kurumları yöneticileri, kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanları ve bu kuruluş ve kurumların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa bağlı memurları, b) 2797 sayılı Yarşıtay Kanununun 46. maddesinde yazılı Yargıtay Birinci Başkanı, Birinci Başkan Vekilleri, Daire Başkanları, Üyeleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Vekili, ......
Buna göre; 4483 sayılı Yasanın kapsamı dışında kalan görevliler özetlenecek olursa; a) Özel yasalarındaki hükümlerle görevleri ve sıfatları sebebiyle özel soruşturma ve kovuşturma usullerine tabi tutulanlar, b) Kamu iktisadi teşebbüsleri de dahil özel hukuk hükümlerine bağlı kamu tüzel kişilerinin personeli, c) Kamu idaresinde görevli yardımcı hizmetler sınıfından olan personel, d) Kadro karşılığı olmaksızın çalıştırılan sözleşmeli personel, e) Geçici görevliler, f) İşçiler, Hakkında 4483 hükümleri uygulanmamaktadır.
Suçun Görev Sebebiyle İşlenilmiş Olması: 4483 sayılı Yasada bu kanunun memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında uygulanacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla görev sırasında işlenmekle birlikte, görevle ilgisi olmayan suçlar kanun kapsamından çıkartılarak kapsam daraltılmıştır. Görev sırasında işlenen suçlar, niteliği itibarı ile memur veya diğer kamu görevlileri ile birlikte herkes tarafından da işlenen suçlar kapsamında olup, görev anında işlenebilecek suçlardır.
Görev sebebiyle işlenen (görevden doğan) suçlar yalnız memurlar ve diğer kamu görevlisi olan kişiler tarafından ve görevleri nedeniyle işlenebilen suçlardır; Memur veya diğer kamu görevlisi olmayan kişiler bu suçları işleyemez, ancak işlenmesine katılabilirler. Suçun görevden doğması için memur ve diğer kamu görevlisinin işi ile ilgili olması yeterlidir. Memurun veya diğer kamu görevlilerinin görevlerini, kanun ve ilgili diğer mevzuata göre yerine getirmeyerek, kanunlarda suç olduğu belirtilen eylemleri gerçekleştirmiş olmaları gerekir.
C- Yetkili Mercii Tarafından Ön İnceleme Emri Verilmesi: Ön İnceleme nedir? Görevli memurlar ve diğer kamu görevlilerinin, 4483 sayılı Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili işlem ve eylemlerinin hukuki durumunun belirlenmesi amacıyla yetkili mercilerce bizzat veya görevlendirecekleri personel vasıtasıyla yapılan inceleme, değerlendirme ve raporlama çalışmalarıdır.
Ön inceleme emrini vermeye yetkili merciiler şu şekildedir: a) İlçede görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında kaymakam, b) İlde ve merkez ilçede görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında vali, c) Bölge düzeyinde teşkilatlanan kurum ve kuruluşlarda şörev yapan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında görev yaptıkları ilin valisi, d) Başbakanlık ve bakanlıkların merkez ve bağlı veya ilşili kuruluşlarında görev yapan diğer memur ve kamu görevlileri hakkında o kuruluşun en üst idari amiri,
e) Bakanlar Kurulu kararı ile veya Başbakanlık ve bakanlıklar ile bağlı kuruluşların merkez teşkilâtında görevli olup, ortak kararla atanan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında ilgili bakan veya Başbakan, h) İl ve ilçe belediye başkanları; büyükşehir, il ve ilçe belediye meclisi üyeleri ile il şenel meclisi üyeleri hakkında İçişleri Bakanı, i) İlçelerdeki belde belediye başkanları ve belde belediye meclisi üyeleri hakkında kaymakam, merkez ilçelerdeki belde belediye başkanları ve belde belediye meclisi üyeleri hakkında bulundukları ilin valisi,
i) İlçelerdeki belde belediye başkanları ve belde belediye meclisi üyeleri hakkında kaymakam, merkez ilçelerdeki belde belediye başkanları ve belde belediye meclisi üyeleri hakkında bulundukları ilin valisi, j) Köy ve mahalle muhtarları ile bu Kanun kapsamına şiren diğer memurlar ve kamu görevlileri hakkında ilçelerde kaymakam, merkez ilçede vali, Yokluklarında ise vekilleri tarafından bizzat kullanılır. Yetkili mercilerin saptanmasında, memur veya kamu görevlisinin suç tarihindeki görevi esas alınır.
Yetkili Mercilerin Ön İnceleme Başlatması: 4483 sayılı yasanın “Ön İnceleme” başlıklı 5. Maddesinde, Madde 5 – İzin vermeye yetkili merci, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlediğini bizzat veya yukarıdaki maddede yazılı şekilde öğrendiğinde bir ön inceleme başlatır. Cumhuriyet başsavcılıkları ile izin vermeye yetkili merciler ihbar ve şikâyetler konusunda daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme olması halinde müracaatı işleme koymazlar. Ancak ihbar veya şikâyet eden kişilerin konu ile ilgili olarak daha önceki ön incelemenin neticesini etkileyecek yeni belge sunması halinde müracaatı işleme koyabilirler.
Ön incelemeyle görevlendirilenlerin, ilgili kurumun içinden mahallinde belirlenmesi esastır. Yetkili merci, işin özelliğine göre başka bir kamu kurum veya kuruluşunun elemanının ön inceleme yapmasını isteyebilir. Ancak, ön incelemeyle görevlendirileceklerin; a) Ön incelemeye konu suçtan zarar görmemiş olması, b) Kalkmış olsa bile, hakkında ön inceleme yapılan veya mağdur ile aralarında; evlilik, vesayet ilişkisi bulunmaması, üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil hısımlığı ya da kan veya kayın alt veya üst soy ilişkisi olmaması, evlât edinme bağlantısı bulunmaması, c) Ön incelemeye konu olayda tanık olma ihtimalinin bulunmaması, gerekmektedir.
Yetkili merci, hakkında ön inceleme yapılacak olanın üstü konumunda personel bulunmaması veya incelemenin uzmanlık gerektirmesi gibi durumlarda ön incelemenin üst yetkili mercii tarafından görevlendirilecek personelce yapılmasını talep edebilir. Ön incelemede başkan tayini: Yetkili merci, birden fazla kişiyi ön incelemede görevlendirmesi durumunda içlerinden birini Başkan olarak belirler. Denetim elemanları ise kendi usullerine tabidir.
Farklı bakanlık mensupları hakkındaki müşterek ön incelemelerde birden fazla kurumun eşit statüdeki personeli görevlendirilmiş ise hakkında ön inceleme yapılan üst memurun bağlı olduğu birimin elemanı, başkan olur. Yetkili makamca 4483 sayılı yasa kapsamında yapılan görevlendirmede kendisine ön inceleme yapma konusundaki görev verilen kişiye, “ön incelemeci”, “soruşturmacı” veya “muhakkik” adı verilir. Yasada ön inceleme emrinin kapsamı konusunda bir şekil şartı getirilmemiştir. Ancak, görev emrinde en azından aşağıdaki bilgilerin yer alması gerekir.
Görevlendirilen ön incelemecinin görev unvanı, adı ve soyadı, incelenmesi istenilen olay ve yeri, Hakkında inceleme yapılacak memur veya diğer kamu görevlilerinin görevleri, görev yerleri, ad ve soyadları, Ön incelemede görevlendirilen memur ya da denetim elemanları birden fazla ise her birinin adı soyadı ve görevleri belirtilmekle beraber, bunlardan hangisinin incelemede başkan olduğu da emirde açıkça belirtilmelidir.
Ön inceleme emirlerinde şüphelinin ve suç konumlarının açık bir şekilde belirtilmesi gerekmekte olup, bazı suç konuları belirtilerek incelemenin yapılması sırasında ortaya çıkacak diğer usulsüz işlemlerinde incelemeye dahil edilmesi yolundaki emirlerden kaçınılmalıdır. Varsa, ön inceleme emrine dayanak olan şikâyet dilekçesi ve bağlı belgeler emre eklenmelidir. Ön incelemenin yapılması sırasında, emir verilen konudan tamamen farklı bir fiil ortaya çıktığında bu eylem içinde yeniden ön inceleme emri alınması uygun olacaktır.
4483 sayılı Yasaya göre, yargı mensupları ile yargı kuruluşlarında çalışanlar ve askerler başka merciiler tarafından ön inceleme görevlerinde görevlendirilemezler. Uygulamada ön inceleme emrinin geri alınıp alınamayacağı da önemlidir. Yetkili merciiler soruşturmacı görevlendirmek suretiyle yapılan incelemelerde soruşturmacıyı değiştirebilir, bir başkası aracılığı ile incelemenin tamamlanmasını sağlayabilir. Ön inceleme emrinin geri alınmasıyla ilgili olarak Kanunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Danıştay 2. Dairesi 24.10.2002 tarih ve E:2002/ 932, sayılı kararında yetkili merci tarafından verilen kararların geri alınmasının mümkün olmadığı, bu yetkinin ilgisine göre Bölge idare Mahkemelerine veya Danıştay 2. Dairesine ait olduğu hükme bağlanmıştır. Yetkili merci tarafından 4483 sayılı yasa kapsamına giren bir suç nedeniyle başlatılan ön inceleme yetkisi yasanın 5. maddesiyle verilmiş bir mutlak yetki olup, hakkında ön inceleme başlatılanların itiraz hakları bulunmamaktadır.
Ön inceleme yapmakla görevlendirilenlerin yetkileri: 4483 sayılı Yasanın 6. maddesine göre; ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişiler Bakanlık Müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerine haizdir. Bu kimseler bu yetkilerini kullanırken, kanunda hüküm bulunmayan hususlarda CMK’ya göre işlem yapabileceklerdir. Burada her türlü yetki ibaresi içine 657 sayılı Kanunun 137 ve sonraki maddelerinde düzenlenen “görevden uzaklaştırma” yetkisinin girip girmeyeceği tereddüt konusu olmuştur. Bu konuyla ilgili açıklama ve görüşler çerçevesinde varılan sonuçların yer aldığı
Danıştay Birinci Dairesi kararında; “ Danıştay Birinci Dairesi kararında; “.... görevden uzaklaştırma kararı idari bir işlemdir. Ön inceleme ile görevli kişilerin 657 sayılı Kanunun 138. maddesinde sayılan kişilerden olması durumunda, görevden uzaklaştırma kararı vermeleri doğaldır. Ancak, ön inceleme ile görevli kişilerin 138. maddede gösterilen kimselerden olmamaları durumunda, bu kişilerin münhasıran 4483 sayılı Kanun kapsamında bir suçun açığa çıkarılması amacına yönelik işleri yapmaya yetkili olmaları nedeniyle idari bir işlem olan görevden uzaklaştırma kararını vermeye yetkilerinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır...” denilmektedir.
Karardan da açıkça anlaşıldığı üzere görevden uzaklaştırma kararı ancak ön inceleme görevlisinin 657 sayılı Kanunun 138. maddesinde sayılan Valiler, Kaymakamlar, Bakanlık ve Genel Müdürlük Müfettişleri olması halinde verilebilecektir. Aksine bir düşünce durumunda 4483 sayılı Yasanın 6. maddesinin 1. fıkrasında şeçen “…kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerine haiz oldukları …” hükmü gereğince ön incelemecilerin kendilerini görevlendiren yetkili merciin sahip olduğu atama, görev yerini değiştirme, görevden alma, disiplin cezası verme,... gibi yetkilerine de sahip oldukları anlamını doğuracaktır ki, böyle bir uygulama kişileri yanlış sonuca götürür ve idaredeki hiyerarşik düzenin altüst edilmesine neden olur.
Ön incelemecilerin yaptıkları görev idari bir görev olmayıp, adli bir görevdir. Bu nedenle ön incelemeciler 657 sayılı Yasanın 138. maddesinde sayılan kişilerden ise, 4483 sayılı Yasa uyarınca hakkında ön inceleme yürüttüğü şüpheli memurun görevi başında kalmasında sakınca gördüğü takdirde şüpheliye doğrudan doğruya kendisi işten el çektirecektir. Eğer ön incelemeci 138. maddede sayılan kişilerden değil ise bu durumda bir inceleme raporu düzenleyerek şüpheli memurun görevden uzaklaştırılması için yetkili amire teklifte bulunması gerekecektir.
Bu açıklamalar doğrultusunda, ön inceleme yapacakların yetkileri genel olarak şöyle sıralanabilir; Tanık çağırmak, Tanığı zorla getirtmek, Tanık dinlemek, Tanığa yemin verdirmek, Bilirkişiye başvurmak, Keşif yaptırmak, Zorla el koyma, Arama yapmak, İfade almak, İstinabe yoluna başvurmak, Her türlü bilgiyi görevlilerden almak ve Zabıt katibi bulundurmak şeklinde özetlenebilir.
Ön inceleme ile görevlendirilen kimselerin öncelikle yapmaları gereken iş, hakkında ön inceleme yapılan memur ve kamu görevlisinin üzerine atılan suçu oluşturduğu ileri sürülen eylemi yaptığı hususunda kanıt bulunup bulunmadığını saptamaktır.
5271 sayılı CMK gereğince ön incelemecilerin faydalanabileceği yetkiler Yasanın 43 ile 173. maddeleri arasında yer alan maddelerde düzenlenmiştir. Bunlar: 1. Yeminli Zabıt Katibi görevlendirme 2- Muhbir ve müştekinin dinlenmesi: Kanıtlar toplanmaya başlanırken, önce muhbir(ihbarcının) ya da müştekinin (şikâyetçinin) dinlenmesi, yapılacak incelemeye açıklık getirmesi yönünden yararlı olur. Muhbir, suçu duyuran kişi, müşteki ise suçtan zarar gören kimsedir. Ön inceleme yapılırken ihbarcı veya şikâyetçinin kimlik bilgileri gizli tutulmalıdır. Bizzat başvurmaları halinde bu kişilerin ifadeleri hemen alınır.
Başka bir kamu kuruluşuna mensup kişilerden iseler daire amirlerine yazılacak bir yazı ile davet edilirler. Ön incelemeciyle aynı daireden olmaları halinde doğrudan doğruya çağrılırlar. İhbarı yapan kişi veya şikâyetçinin memur olmayan kişilerden olması halinde kendilerine davetiye çıkarılır. Bunlara tanıklarla ilgili hükümlere benzer işlemler yapılır.
3-Tanık dinlenmesi: Tanık (şahit), bir olay hakkında bilgi sahibi olan ve bu suretle bildiğini, gördüğünü, duyduğunu yetkili makamlara söylemeye zorunlu olan ve olayın taraflarından olmayan üçüncü kişi olup, doğrudan doğruya kişisel delil durumundadır. Çocuklar, akıl hastaları, sanığın yakınları, iş ilişkisi içinde bulunduğu kişiler, kötü şöhret sahibi kişiler ve hatta yalan yere yeminden mahkum olmuş kişiler bile tanık olabilirler. Ancak sanık olan kişi tanık olamaz. Tanıklar, tanıklığa çağrıldıklarında bu çağrıya uyarak hazır bulunmak, kural olarak beyanda bulunmak ve yine kural olarak yemin etmek mecburiyetindedirler.
3.1- Tanıkların çağrılması: Tanıklar 5271 sayılı CMK’nın ilgili maddesine göre çağrılır. Buna göre; 1-) Tanıklar çağrı kağıdı ile çağrılır. Çağrı kağıdında gelmemenin sonuçları bildirilir. 2-) Bu çağrı telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Usulüne uygun olarak çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıklar CMK’nın 44. maddesi gereğince zorla getirilir. Askerler hakkındaki zorla getirme kararı askeri makamlar aracılığıyla, tutuklular için Cumhuriyet Savcılığına durum bildirilerek ifadesinin alınmasının temini istenir.
3.2- Tanıkların Dinlenmesi: Tanıklar, 5271 sayılı CMK’nın 52, 61 ve 180 inci maddelerindeki esas ve usullere göre dinlenir. “Tanıkların dinlenmesi: 1-) Her tanık, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenir. 2-) Tanıklar, kovuşturma evresine kadar ancak gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hâllerde birbirleri ile ve şüpheli ile yüzleştirilebilirler. 3-) Tanıkların dinlenmesi sırasındaki görüntü veya sesler kayda alınabilir.
3.3- Tanıkların İfadelerinin İstinabe İle Alınması: Ön incelemecinin tanığın, sanığın ve bilirkişilerin kanuna uygun olarak ifadelerini bizzat alması esastır. Ancak; herhangi bir sakıncanın bulunmadığı hallerde; sanık veya tanıklardan bazılarının soruşturma mahallinin dışındaki yerlerde bulunmaları, zaman kazanma ve tasarruf tedbirleri gibi nedenlerle sanık veya tanıkların bulunduğu yerdeki Cumhuriyet Savcısı, bir başka denetim elemanı veya daire amirleri eliyle sözü edilen kişilerin ifadelerinin alınması mümkündür. İfadenin bu şekilde alınmasına istinabe, ifade almak üzere görevlendirilen kişiye de naip denir.
Tanıklara Yemin Verdirilmesi: Her tanık beyanının doğruluğu hakkında istendiği takdirde yemin etmeye ve olayla ilgili bildiklerini anlatmaya mecburdur. Tanıklara istenildiği takdirde tanıklık yapmadan önce yemin verdirilir. Bununla beraber gerekli görülen hallerde ve özellikle bir kimsenin tanık olarak dinlenmesinin mümkün olup olmadığında tereddüt edilirse yemin tanıklıktan sonraya bırakılabilir.
TEŞEKKÜRLER