TÜRK MODERNLEŞMESİNİN YAPISAL UNSURLARI DOÇ. DR. SERDAR ÖZTÜRK
Türk Modernleşmesinin Yapısal Unsurları Türk modernleşmesini hazırlayan unsurların en önemli noktalarından birisini, seçkinci dokusu oluşturur. Kendiliğinden oluşmayan fakat büyük ölçüde belirli bir kesimin tarihsel iradesi doğrultusunda ortaya çıkan bir modernleşmedir bu. Kahraman, bu unsurları ayrıntı inceler (15-25) Bu oluşumun erken evresi, Yeni Osmanlılar ile başlar. Kökenlerde Batı’dan aktarılan düşüncelerin yerli kaynaklarla bütünleştirilmesinin önemli etkisi vardır. Batı’da kendisini gösteren düşünce ve siyaset hareketleri, Osmanlı toplumuna doğrudan ve hatta sarsıcı tarzda nüfuz etmişlerdir.
Yapısal Unsurlar Bunda altı parametre üzerinde durmak gerekir. 1) İmparatorluğun Batı karşısındaki gerilemesi artık değiştirilemez, aşılamaz bir noktaya gelip dayanmıştır. Batı’nın sürekli güçlenmesi karşısında Osmanlı modernleşmesinin aktörleri bilgiye ulaşma, onu içselleştirme sürecine girmeyi hedef almıştır. 2) 18. yüzyıl sonunda, Batı, Osmanlı karşısında sadece güçlenmez. Aynı zamanda önemli büyük bir toplumsal değişikliği kendi içinde aşar. Dönüşümün kaynağı 1789 Fransız Devrimi’dir. Osmanlı, bu Devrimi büyük bir endişeyle karşılamıştır. Devrimin nedenleri için Batı’ya bakmaya ve bilgi aktarımı için oraya başvurmaya gerek duyulmuştur. 3) 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl, Batı kapitalizminde sıçrama dönemidir. Bu dönemde yeni ekonomiler doğar. Yanısıra sömürgecilik bu dönemde yeni bir evreye ulaşır. Osmanlı da sömürgecilik bağlamında Batı’nın ilgi sahasına girmiştir.
Yapısal Unsurlar 4) Özellikle II. Mahmut döneminden başlayarak İmparatorluğun kurtarılması başlı başına bir sorun olur. II. Mahmut’un bu konuda bulduğu çare kurumsal yenilenmedir. Mahmut, bu amaçla Yeniçeri Ocağı’nı kaldırır ve yerine yeni askeri örgütlenmeye girişir. Askeri yenilenme ise teknoloji ithalatını getirir. Ancak bu teknolojik dönüşüm beraberinde yavaş yavaş ideolojik dönüşümü de getirir. İdeolojik yenilik kurumsal/teknolojik yeniliğe göre daha yavaş seyretse bile sonuçları açısından ilkinden daha kalıcı ve sarsıcı olmuştur (Kahraman, 2008: 16-17). 5) Modernleşme öncelikle asker önceliklidir ve askeri alanda başlamıştır. Askeri yenilikler zamanla sivil eliti de ortaya çıkarmıştır. Bu iki elit arasında ise asker kökenli mühendis ve doktorlar köprü işlevi görmüştür.
Yapısal Unsurlar 6) 1876-1908 arasında kurumsal düzeyde modernleşmenin artması, yeni bir orta tabakanın ortaya çıkmasına yol açmıştır. Kendisine özgü, sınırları olan, ekonomik yeterliliğe ulaşamamış bu orta sınıf, Hasan Bülent Kahraman’a göre “beslenme kaynakları ve zihin telakkileri açısından ‘erken burjuva’ olarak nitelendirilebilir.” (2008: 18). Bu oluşumda iletişim araçlarının gelişmesinin de etkisi vardır. Gazetenin yaygınlaşması, yeni bir kamuoyunun oluşması, okuma alışkanlığının pekişmesi, posta hatlarının, yeni demiryollarının ortaya çıkmasıyla birlikte iletişimin gelişmesi ve iletişim alanında çalışan insani iletişim güçlerinin Anadolu’ya yayılması, modernleşmenin altyapısını hazırlamıştır.
Yapısal unsurlar Özellikle öğretmen okullarının bu dönemde yaygınlaşması ve öğretmen kitlesinin Anadolu’ya dağılması, dönemin ideolojik eğilimlerinin toplumsallaşmasında belki de en önemli unsurlardan birisi olmuştur (18). Bunlar modernleşmenin içsel dinamiklerini oluşturur. Modernleşmenin dış dinamikleri ise kapitalizmin Osmanlı topraklarına girmek istemesi, bu çerçevede Batılı bir hukuk alt yapısının dışarıdan içeriye sokulmasıdır. Böylece modernleşme iradesinin dışında modernleştirme iradesi ortaya çıkmıştır. Böylece Osmanlı-Türk modernleşmesinde bütün süreç yukarıdan aşağıya olmuştur. Sınıfsal ve sosyo-ekonomik zorlayıcı ve dönüştürücü faktörlerin eşliğinde gelişmeyen veya o etkiler altında ortaya çıkan modernleşmenin şu ya da bu bağlamda yetersiz bulunduğu, hızlandırılmak istendiği koşullarda yukarıdan aşağıya modernleşme tek seçenek olmaktadır.
Yapısal Unsurlar Bu süreçte entelektüellerin rolü önemlidir. Ancak entelektüellerin sahip olduğu yenilikçi düşüncelere ulaşması Batı’daki bilgi stoğunun diğerine aktarımıdır. Ancak entelektüeller süreç içinde modernleşmenin daha ileriye götürülmesi ya da mevcut kurumsal yapılar içinde sorunlar olduklarını kavramaya başladıklarında devletle gerilimli ilişkiler içine girdiler. Osmanlı yönetici kesimleri ise entelektüellere bu noktadan sonra oldukça sert tepki gösterdi. Entelektüellerin bizatihi varlıkları dahi bir karşı-otorite kaynağı olarak değerlendirilmekteydi. Özellikle Yeni Osmanlılar’dan sonra bazı entelektüeller amaçlarının toplumu eğitmek olduğunu savunurlarken bazıları da hedeflerinin bilgi temelinde bir iktidar mücadelesi başlatmak olduğunu savundular.
Yapısal Unsurlar Osmanlı yönetim sisteminde yöneten, amir olan, hiyerarşide kendisini çoban olarak nitelendirme hakkını elinde tutmaktaydı. Entelektüeller, farklı bir kesim olarak ortaya çıkınca ve kendilerini bir kaynağı Ansiklopedistlerde bulunacak biçimde halkı “aydınlatmak”la yükümlü sayınca, aynı muhakemenin devreye girmesi ve bu defa kendilerini zımnen ‘çoban’ olarak görmeleri kaçınılmazdı. Bu yaklaşım Cumhuriyet modernleşmesine de aktarılmıştı.
Yapısal Unsurlar Özetlersek, Osmanlı-Türk modernleşmesinde ilk unsur teknik veya teknolojik dönüşümdür. Ancak bu altyapısal düzeyde değil üstyapısal düzeyde teknik ve teknolojik dönüşümdür. Bu dönüşüm beraberinde ideolojik dönüşümü getirir. Teknik ve teknolojik birikimi aktarıldığında yavaş yavaş anlayışta ve kültür hayatında değişiklikler baş göstermeye başlar. Teknik ve teknoloji yansız değildir, girdiği yerde yeni anlayışlar, yeni siyasal yaklaşımların ortaya çıkmasına vesile olur. (Örneğin Facebook ve Twitter ağları sayesinde Arap ülkelerindeki kültürel ve idelojik düzeydeki değişiklikleri düşününüz.)
Egemenlik Tartışması Osmanlı modernleşmesi diğer bütün modernleşmelerde olduğu üzere bir egemenlik sorunu etrafında kuruldu. Şinasi’ye kadar olan entelektüeller, otoritenin ve egemenliğin kaynağının merkezi iktidarda olmasına fazla karşı çıkmamışlardır. Şinasi’den başlayarak bu konuda kırılma başlar. Sürecin tamamlanma noktası Cumhuriyet döneminde egemenliğin kaynağının söylemsel ve fiili düzeyde gökyüzünden yeryüzüne indirilmesidir. Egemenlik tartışması, sekülerleşmenin de başlangıcını oluşturur. Siyasal modernleşmede egemenliğin meşruiyetinin kim olduğu sorusu kritik bir sorudur.
Erken Türk Modernleşmesinin Kaynakları 1) Pozitivizm ve Ampirist Bilgi. 1885’te İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin kurulmasıyla Osmanlı modernleşmesi erken dönemini tamamlar. Uzun mücadelelerden sonra Anayasa ilan edilmiş (1876) ve II. Abdülhamid ile birlikte kurumsal modernleşme süreci hızlanmıştır. Bunun toplumsal sonuçları sonraki yıllarda görülecektir. Anayasa askıya alınsa bilinse bile özgürlük düşüncesi aydınlar arasında yok olmamıştır. En somut gösterge 1885’te Tıbbiye’de öğrencilerin bir araya gelip, Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni kurarak mücadeleye başlamışlardır.
Kaynaklar Bu hareket, temelde pozitivist ve ampirist anlayıştan beslenir. Pozitivizm, duyularımızla algıladığımızın biliminin yapılmasına önem verir. Temelde evrimcidir, belirli bir düzen içinde toplumun değişmesini öngörür. Ampirizm ise yine görüngüler üzerinde yoğunlaşan, deneyi ve gözlemi merkeze alan bir bir anlayıştır. Bu anlayışlara göre toplum da bir organizma gibi incelenebilir, dönüştürülebilir. Toplumu bir organizma gibi ele alır bu yaklaşımlar. Bu düşünceye göre, pozitif bilimler ve ampirik yaklaşım toplumsal dönüşümün anahtarıdır.
Kaynaklar 2) Değişim-Aynılık: Batı modernleşmesinde eskilik ve yenilik savaşı daha keskindir. Bu savaşta aydınlar ya eskici ya yenici konumda yer almışlardır. Oysa Osmanlı modernleşmesinde durum böyle değildir. Özellikle Osmanlı-Türk modernleşmesinin başlangıç döneminde eski-yeni kavgası benzer bir özellik göstermez. Yeniler eskiye olan bağlılıklarını dile getirirler. Eskinin ayağa kaldırılması, yeniden atağa geçmesi için yenileşmenin gerekliliği savunulmaktadır. Yenilik, Cumhuriyet modernleşmesine kadar hiçbir şekilde kopuş olarak ele alınmamıştır. Cumhuriyet modernleşmesi bu anlamda kopuşu temsil eder. Toplumun nizam içinde tedricen yani yavaş yavaş değişmesi esastır Cumhuriyet modernleşmesine kadar. Düzen içinde ilerleme ise pozitivizmin temelidir.