ELİF ARSLAN CUMHURİYET O.O. 6/G 437 ZONGOLDAK/EREĞLİ VÜCUDMUZDAKİ SİSTEMLER ELİF ARSLAN CUMHURİYET O.O. 6/G 437 ZONGOLDAK/EREĞLİ
DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ VÜCUDUN BASTONU KEMİKLER : Vücuda destek olup koruyan, kaslarla bağlanarak hareketi sağlayan yapıya iskelet denir. İskeletin görevleri şunlardır; Kaslara ve iç organlara bağlanma yüzeyi sağlar. İç organları dış etkenlere karşı korur. İhtiyaç duyulan bazı inorganik maddeleri depolar. Kemiklerin içindeki ilik dokusu, alyuvar ile bazı akyuvarı üretir. Vücudun dik durmasını sağlar. İskeletimizi oluşturan kemikler, dış görünüşleri bakımından; a) Uzun Kemik: Kol- bacak kemikleri b) Yassı Kemik: Kafatası, kürek, kaburga, kalça kemikleri c) Kısa Kemik: El ve ayak parmaklarındaki kemikler ve omurlar. Olmak üzere üçe ayrılır.
HAREKET ETMEYE BEAŞLIYABİLİRİZ: KAS VE EKLEMLER KASLARIMIZ: Kaslar insanın vücut ağırlığının %40-50'sini oluştururlar. Vücut şeklinin korunmasını, desteklenmesini, sindirim, dolaşım, boşaltım sistemlerinin çalışması faaliyetleri bu organları oluşturan kaslar sayesinde gerçekleştirilir. Kaslar, kas hücrelerinden oluşur. Kas hücreleri birleşerek kas liflerini, kas lifleri de kasları oluştururlar. Aralarında bol miktarda kan damarları ve sinirleri yer alır. İnsanda yapı ve çalışma bakımından üç çeşit kas bulunur: 1.Düz kaslar (beyaz kaslar) 2.Çizgili (iskelet) kaslar (kırmızı kaslar) 3.Kalp kasları
Düz Kaslar: Mekik şeklindeki hücrelerden oluşurlar Düz Kaslar: Mekik şeklindeki hücrelerden oluşurlar. Sarkolemma denilen hücre zarları vardır. Sarkoplazma denilen sitoplazmalarında kasılmayı sağlayan ve boyuna uzanan, miyofibril denilen iplikçikler bulunur.Hücreleri yan yana gelerek demetler meydana getirirler. Düz kaslar, isteğimiz dışında (istemsiz) çalışırlar. Bu nedenle çalışmaları yavaş, düzenli ve uzun sürelidir. Sindirim, dolaşım, solunum ve üreme organlarının yapısında bulunur. Organın görevine göre uzunlamasına, halka ve çapraz şeklinde düzenlenerek organların peristaltik hareketlerini sağlar. 2. Çizgili Kaslar: Birden fazla çekirdekleri vardır. Çekirdekleri hücrenin zarına yakın yerlerde bulunur. Çizgili kaslar, isteğimizle (istemli) çalışırlar. Düz kaslara göre daha hızlı çalışırlar fakat çabuk yorulurlar. Çizgili kas hücrelerinin sitoplazmalarındaki miyofibriller düz kaslardan farklı olarak açık ve koyu renkli bantlar şeklinde dizilmişlerdir. Bunlar aktin ve miyozin ipliklerinin oluşturdukları bantlardır. Miyofibrillerin oluşturdukları kas telleri birbrlerine bağlanarak kas demetlerini meydana getirirler.
3. Kalp Kası: İsteğimiz dışında çalışan çizgili kastır 3. Kalp Kası: İsteğimiz dışında çalışan çizgili kastır. İskelet kaslarından farklı olarak kalp kası hücreleri tek çekirdeklidir. İskelet kaslarından daha yavaş kasılır. Ritmik kasılır, yorulmaz.
EKLEMLER: İskelet sistemini oluşturan kemikler uc uca ya da yan yana gelerek, eklem denilen yapılarla birbirlerine bağlanırlar. Eklemler, oynamaz, az oynar, ve oynar olmak üzere üç grupta incelenir. 1. Oynamaz Eklem: Bu tip eklemlerin aralarında boşluk bırakmazsızın testere dişi gibi dişlerle birbirine sıkıca bağlanmış kemikler arasında görülür. Kafatası kemiklerinde görülür. 2. Yarı Oynar Eklem: Vücudumuzun dik durmasını sağlayan omurgadaki, omurlar bu tip eklemlerle bağlanmışlardır. Kıkırdak disklerinden oluşur. 3. Oynar Eklem: Kol ve bacaklardaki kemikler arasında görülen, tam hareketli eklemlerdir.
DOLAŞIM SİSTEMİ KALP (YÜREK) : VÜCUDUN YORULMAYAN POMPASI: KALP Canlılar yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. İhtiyaç duyulan bu enerji besinlerden sağlanır. Canlıların hücrelerinde enerjinin üretilebilmesi için gerekli olan besin ve oksijenin hücrelere taşınması gerekir. Ayrıca hücrelerde yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan karbondioksit gazı ile zararlı atık maddelerin de boşaltım sistemi organlarına getirilerek vücut dışına atılması gerekir. KALP (YÜREK) : Kalp, göğüs boşluğunda, diyaframın üstünde ve iki akciğer arasında, göğüs kemiğinin arkasında, sivri ucu sola yatık durumda, koni şeklinde ve herkesin yumruğu büyüklüğündeki organdır. (Yetişkin kadınlarda 230 – 280 gr, yetişkin erkeklere 280 – 340 gr arasındadır). a) Kalbin Görevi : Kalp, kasılıp gevşeyerek kanın damarlar içinde bütün vücudu dolaşmasını sağlar. Kalp, vücutta pompa görevini görür. Kanı vücuda pompalar ve tekrar toplar.
b) Kalbin Yapısı : • Kalp, çizgili kaslardan yapılmıştır fakat isteğimiz dışında çalışır. • Kalp, üstte iki kulakçık, altta iki karıncık olmak üzere toplam 4 odacıktan oluşur. • Kulakçıkların arasında ince, karıncıkların arasında kalın kas tabakası bulunur. (Bu nedenle karıncıklar, kulakçıklardan daha güçlü kasılırlar ve gevşerler). • Karıncıklar kulakçıklara göre daha geniştir. • Kulakçıklar ve karıncıklar arasında, kulakçıklardan karıncıklara kan geçişini sağlayan kapakçıklar bulunur. Kapakçıklar, kulakçıklar kasıldığında kanın karıncıklara inmesini sağlar, karıncıklar kasıldığında kanın karıncıklardan kulakçıklara dönmesini engeller. (Sağ kulakçık ile karıncık arasında üç parçalı, sol kulakçık ile karıncık arasında iki parçalı kapakçık bulunur). • Kalbin sağı ve solu kaslardan yapılan duvar ile ikiye ayrılmıştır. • Kalbin sol tarafında temiz kan, sağ tarafında kirli kan bulunur. • Kalbe kan getiren damarlar kulakçıklara bağlıdır. Bu nedenle kalbe gelen kan kulakçıklarda toplanır. • Kalpteki kan, karıncıklardan pompalanır, gönderilir. • Kalbin üzerini örten kalın, esnek ve dayanıklı olan zara kalp zarı (periton) denir. Bu zar ile kalp arasında kaygan bir sıvı bulunur. Bu sıvı kalbin rahat çalışmasına yardım eder. • Besin ve oksijen yönünde zengin olan açık renkli kana temiz kan denir. • Besin ve oksijen yönünde fakir olan koyu renkli kana kirli kan denir.
KÜÇÜK DOLAŞIM SİSTEMİ Küçük kan dolaşımı, kalbin sağ karıncık kısmından çıkan kirli kanın akciğer atar damarını izleyerek akciğere gelmesi ve akciğerlerde temizlenmesi sonucunda kalbin sol kulakçık bölümüne dökülmesi olayına denir. Küçük kan dolaşımı sağ karıncıkta başlar sağ karıncıktan gelen kirli kan akciğer atardamarına gider. akciğer atar damarındaki kirli kan akciğerlere gider. akciğerlerde temizlenerek akciğer toplar damara gider. akciğer toplar damardan gelen temiz kan sol kulakçığa gider ve olay gerçeklemiş olur.
BÜYÜK DOLAŞIM SİSTEMİ Akciğerde temizlenen kanın vücuda dağıtılıp, vücutta kirlenen kanın kalbe getirildiği dolaşım çeşididir. Sol karıncıkta başlar, sağ kulakçıkta biter. Sol karıncıktaki temiz kan, aort atardamarı ve diğer atardamarlarla iç organlara ve tüm dokulara taşınır. Kılcallarda oksijen ve karbondioksit değişimi olur. Kirlenen kan toplardamarlarla kalbin sağ kulakçığına getirilir.
KAN BAĞIŞI VE KAN GRUPLARI Kan grubu, insan kanındaki antikorlara bakılarak, kanın özelliğini belirtmek için oluşturulmuş sınıflandırma sistemidir. A, B, AB ve 0 türleri mevcuttur. Bundan bağımsız olarak, Rh değeri + veya - değerinde olabilir. Bu iki sistemin kombinasyonundan 8'li kan grubu tablosu oluşmuştur. Türkiye'de iki sistem yan yana yazılarak belirtilir. Örneğin; A türü kanda Rh değeri negatif ise, 0 kan için A Rh (-) grubu denir. Türkiye'de Kızılay'ın verilerine göre en fazla bulunan grup A Rh (+)'dir. RH faktörü, Rhesus (rezüs) maymunun kanındaki antikorların var olup olmaması anlamına gelir.
KAN BAĞIŞI: Kan bağışı, gönüllü ve kan bağışına uygun bir bağışçıdan (donör) çeşitli kan ürünleri elde etmek amacıyla kan merkezleri tarafından kan alınmasıdır. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı, Kızılay, SSK, Üniversite hastanelerine bağlı bir çok kan merkezi ve kan istasyonu bulunmaktadır. 18-65 yaşı arasında, vücut ağırlığı 50 kg'ın üzerinde sağlıklı kişiler kan bağışı yapabilirler. Bir seferde yarım litreden az kan alınmaktadır. Bu miktar vücutta bulunan kanın yaklaşık olarak %8-9'u kadardır. Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/tip-bilimleri/88204-kan-bagisi-nedir-nasil-kan-bagisi-yapilir.html#ixzz313GcAETG
MİKROPLARDAN NASIL KORUNURUZ?(BAKTERİLER,VİRÜSLER) Antibiyotiklerin virüsler üzerine ETKİSİ YOKTUR. Virüsler çok küçüktür ve kendiliklerinden metabolizmaları yoktur. Bu nedenle kendi başlarına üreme yetenekleri yoktur. İçlerine girdikleri hücreleri zorlayarak, adeta, yeni virüs üretmek için kullanırlar. Sonrasında da, konak hücreyi imha ederek hastanın vücudunda hızla çoğalmaya devam ederler. Virüslerin neden olduğu bazı hastalıklar: Soğuk algınlığı Akut bronşit Grip Larenjit ve otitin pek çok türü Kızamık Kızamıkçık
Bakteriler : Antibiyotikler kullanılarak bakteriyel enfeksiyonlar TEDAVİ EDİLEBİLİR. Bakteri, tek başına bir hücreden oluşan, yaşayan küçük bir organizmadır ve insan vücudu, hava, su, toprak ve bunun gibi herhangi bir ortamda kendi kendine hayatta kalabilir. Çok hızlı üreyebilir. Antibiyotikler, bakterilerin çoğalmasını engeller. Bakterilerin neden olduğu bazı hastalıklar: Pnömoni Bakteriyal menenjit Yara enfeksiyonları Larenjit ve otitin bazı türleri
BAKTERİ ÖRNEKLERİ:
VİRÜS ÖRNEKLERİ:
SOLUNUM SİSTEMİ Solunum sistemi, kandaki karbondioksit (CO2) gazının oksijen gazı (O2) ile yer değiştirmesini sağlayan sistemdir. Solunum sisteminde burun ve ağız yardımıyla dışarıdan alınan havanın içindeki oksijen sırayla yutak, gırtlak ve soluk borusundan geçtikten sonra akciğerlere gelir.Akciğerlerde bronş ve bronşçuklardan geçerek alveollere gelir. Alveollerden kana geçer. Kan, hücrelere oksijeni taşır. Hücreler bu oksijeni kullanarak enerji elde ederler. Kan yardımıyla karbondioksit, tekrar alveollere gelir. Alveollerin içindeki kılcal damarlarda bulunan karbondioksit bronşçuk, bronş, soluk borusu, gırtlak ve yutaktan geçtikten sonra bu sefer ağız ve burundan çıkar.
1.Burun: Solunum borusunun başlangıç kısmıdır. Solunum havasının dışarıdan vücuda girmesini sağlar. Burun, alınan havanın nemlendirilmesini, ısıtılmasını ve temizlenmesini sağlar.
2.Yutak Yemek borusu ile nefes borusunun birleştiği yerdir. Burundan gelen havayı nefes borusuna iletir. Yutulan lokmaların da yemek borusuna geçmesini sağlar.
3.Nefes (Soluk) Borusu Yutak ile akciğeri birbirine bağlar. İçinde yutağa doğru uzanan titrek tüyler vardır. Bu tüylerin tek yönlü hareketleriyle tutulan toz parçalarını ve mukus salgısını yutağa getirir. Soluk borusu, üst kısmında genişleyerek gırtlağı oluşturur. Gırtlakta konuşmamızı sağlayan ses telleri bulunur. Soluk borusu yutkunurken yutaktaki kapakçıkla kapatılır. Soluk borusunun her zaman açık kalmasını içerisindeki yarım ay kıkırdakları sağlar. Ancak bronşçuklarda bu kıkırdak halkalar bulunmaz.
4.Bronşlar : Soluk borusu alt kısmında ikiye ayrılarak bronşları oluşturur. Bir çift olan bronşlar, akciğer içerisinde dallanarak bronşçukları oluşturur. Bronşçuklar baloncuklar şeklinde bulunan alveoller (hava kesesi) ile sonlanır.
5.AKCİĞERLER: Göğüs boşluğunda ve kalbin çevresinde bulunur. Bir çift olan akciğerler atmosfer havası ile kan arasında gaz değişimini sağlar. Akciğerler içerisindeki bronşçuklar ucunda üzüm salkımı şeklinde alveoller (hava keseleri) bulunur. Alveoller üzerinde kılcal kan damarları bulunur. Oksijen ve karbondioksit değişimi alveoller üzerinde gerçekleşir. Sağ ve sol olmak üzere iki bölümden oluşmuştur. Akciğerde sağ bölüm 3 parçadan sol bölüm ise iki parçadan oluşur. Çünkü sol bölümde kalp bulunur. Alveol, kılcal damarlar ile gaz alış verişinin yapıldığı yerdir. Kısaca gaz alış verişi alveoller ile kılcal damarlar arasında difüzyon ile olur. Soluk alındığında alvollerden oksijen kana geçerek alyuvarlar tarafından tutulur. Alyuvarlar hemoglobin bulundurduğu için O2 taşıma kapasitesi yüksektir. Dokuya gelen alyuvarlar O2 yi buraya bırakırlar. Buradan da CO2 alarak akciğerlere taşırlar.
6.Diyafram ve Göğüs Kasları : Göğüs ve karın boşluğunu ayıran diyafram kası ile kaburgalar arasındaki göğüs kasları kasılıp gevşeyerek akciğerin balon şeklinde hacminin değişmesini sağlarlar.