TÜRKİYEDE SAĞLIK HİZMETLERİ VE GELİŞİMİ
SAĞLIK HİZMETİ Kişilerin ve toplumların sağlığını korumak, hastalandıklarında tedavilerini yapmak, sakat kalanların başkalarına bağımlı olmadan yaşayabilmelerini sağlamak ve toplumların sağlık düzeyini yükseltmek için yapılan planlı çalışmaların tümüne sağlık hizmetleri denir.
Sağlık hizmetlerinin temel amacı, kişilerin hasta olmamalarını sağlamak yani onları hastalıklardan korumaktır. Tedavi hizmetleri ise hastalığın veya yaralanmanın etkilerini azaltmak ya da tamamen ortadan kaldırmak için yapılan faaliyetlerdir. Rehabilitasyon hizmetleri tedavilerinden sonra hastanın normal yaşama dönmesini kolaylaştırmak için sunulan fizik tedavi gibi hizmetlerdir.
Ülkemizde koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerini yürütmek Sağlık Bakanlığının temel görevidir. Koruyucu sağlık hizmetlerine ilişkin faaliyetler ise genel olarak Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülür.
Hizmet “bir kişi veya kuruluşun bir diğer kişi veya kuruluşa sunduğu elle tutulamaz bir faaliyet veya yarar” olarak tanımlanabilir. Hizmet elle tutulamaz olduğu için bir mülkiyet devride mümkün değildir.
Hizmetlerin Dört Önemli Özelliği Hizmet elle tutulamaz, göz ile görülemez Hizmet kaynağından ayrılmaz Hizmet Kalitesinin Değişkenliği Hizmet Depolanamaz
Sosyal Hizmetlerin Konularına Göre Bölümlendirilmesi: Sağlık hizmetlerinin kliniklere göre bölümlendirilmesidir. Sosyal Hizmetlerin Kademlerine Göre Bölümlendirilmesi: Birinci, ikinci ve üçüncü kademe sağlık hizmetleri ve rehabilitasyon hizmetleridir.
Sosyal Hizmetlerin Kademlerine Göre Bölümlendirilmesi Birinci kademe sağlık hizmetleri: sağlık hizmetleri sürecinin ilk basamağını oluşturur. Hastalanan veya sağlığından şüphe duyan kişinin ilk başvurduğu kişi, aile, semt hekimi, sağlık ocağı veya kendine coğrafi olarak en yakın sağlık kurumudur. Hastaya ilk teşhis burada konulur, tedavisi mümkünse gerçekleştirilir.
Birinci kademe sağlık hizmetleri muayene, teşhis, tedavi veya iyileştirme çalışmaları şeklinde olabilir. Birinci kademe sağlık hizmetleri veren hekim ve kuruluşlar, koruyucu sağlık hizmetleri sağlamakla da sorumludur. Birinci kademe sağlık hizmetleri dağıtım zincirinde hastaya en yakın olan noktadır. Hastanın sağlık sektörü ile ilk ilişkisi burada başlar. Bu noktadaki doğru teşhis ve tedavi hasta ve sağlık hizmetlerinin etkinliği ve tedavinin maliyeti açısından büyük önem taşır.
İkinci ve Üçüncü Kademe Sağlık Hizmetleri:Birinci kademe sağlık hizmetleri sağlayan hekim ve kuruluşlarca sunulmayan daha ileri teşhis ve tedavilerdir. Bu tür hizmetlere hastalar doğrudan başvuramazlar. Hastanın hangi uzman hekime gitmesi gerektiğini ilk başvurduğu aile hekimi veya sağlık ocağı hekimi söyleyecektir.
Üçüncü kademe sağlık hizmetlerinin bir diğer sınıflandırma ölçütü olarak, Buna göre Eğitim ve Araştırma hastaneleri ile Tıp fakülteleri hastaneleri üçüncü kademe sağlık hizmeti veren kurumlar olarak tanımlanmaktadır.
Sağlık kuruluşlarının bu sınıflandırmalarına ek olarak Hastaneler verdikleri tedavi hizmetlerinin türüne göre iki grupta toplanmaktadır. Genel ve özel dal hastaneleridir. Hastaların hastanede kalış süreleri esas alınmaktadır. Buna göre hastaneler kısa süreli hastaneler ve uzun süreli hastaneler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kısa süreli hastaneler hastalarının % 50 den fazlasının 30 günden az hastanede kaldığı hastanelerdir. Türkiye’deki devlet hastaneleri bu gruba örnek olarak gösterilebilir.
Uzun süreli hastaneler ise hastalarının yarıdan fazlasının bir aydan daha fazla hastanede kaldığı hastanelerdir. Örneğin psikiyatri ve tüberküloz hastaneleri bu gruba girmektedir.
Sağlık kuruluşlarının bu sınıflandırmalarına ek olarak Organizasyon açısından diğer bir önemli sınıflandırma da hastanelerin büyüklüklerine (yatak kapasitelerine) göre sınıflandırılmasıdır. Büyüklüklerine göre hastaneler 25,50,100,200,400,600,800 ve üstü yatak kapasiteli hastaneler olarak sınıflandırılmaktadır.
Organizasyon nedir Resmi rolleri yerine getiren veya ortak bir amacı güden, iki veya daha fazla kişi ya da bireyin sistematik olarak düzenlenmiş halidir.
Organizasyonların üç ortak özelliği vardır Amaç veya misyon İnsanlardan oluşmuş Resmi rollerini belirleyen sistematik yapı.
Hastanelerin çoğu bürokratik organizasyonlar olarak yapılandırılmıştır. Piramitsel bir hiyerarşi ile bireysel pozisyon yada pozisyonlar olarak organize edilirler. Hastane organizasyonlarında kontrol aralığı olarak en fazla 5-10 kişinin etkinliğine ulaşmada ideal rakam olduğu belirlenmiştir.
Sağlık Hizmetlerinin ve Hastanelerin Özellikleri Sağlık hizmetleri piyasasının şeffaf olmaması, Belirsizlik ve Risk Yapının Karmaşıklığı Matriks Organizasyon Bilgi Asimetrisi Sağlık hizmetlerinin yaşam ve ölüm meselesi olması
TÜRKİYE’DE SAĞLIK SİSTEMİNİN GELİŞİMİ
Kuruluş Yılları ve Dr. Refik Saydam Dönemi Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde sağlık hizmetleri İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir genel müdürlük tarafından yürütülüyordu. Sağlık Bakanlığı 3 Mayıs 1920 tarihinde, 3 sayılı “Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti Yasası” ile kurulmuştur. 3 Mayıs 1920’ de yapılan ilk Bakanlar Kurulu toplantısına Dr. Adnan Adıvar ilk sağlık bakanı olarak katılmıştır.
… 10 Mart 1921’de bakanlıktan ayrılan Dr. Adnan Adıvar’ın yerine Dr. Refik Saydam bakan olmuştur. Refik Saydam döneminde koruyucu ve tedavi edici hekimlik hizmetlerinin birbirinden ayrı ele alınması ilkesi benimsenmiştir. Bu dönemde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nın esas görevinin koruyucu hekimlik olduğu kabul edilmiş ve örgütlenme buna göre yapılmış, genel bütçe olanakları bu yöne aktarılmıştır.
Yerel yönetimler hastane açmaya özendirilmiş, bu idarelere örnek olmak üzere Ankara, İstanbul, Sivas, Erzurum ve Diyarbakır gibi büyük illerde Bakanlığa bağlı numune hastaneleri açılmıştır. Her ilçede hükümet tabipliği kurulmuş, o gün için sağlık sorunu olan sıtma, verem, trahom, cüzzam gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadele için dikey programlar başlatılmıştır.
… 1924 yılında İstanbul ve Sivas’ta sağlık memurları okulları ile 1925’te İstanbul’da Kızılay Hemşirelik Okulu açılmış, tüm sağlık personelinin atama ve terfileri Sağlık Bakanlığı’nın yetkisine verilerek, sağlık personelinin yönetimi tek elde ve merkezde toplanmıştır. 1928 yılında 1912 sayılı “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasa” çıkartılarak sağlık personelinin yetki ve sorumlulukları belirlenmiştir.
1930 yılında çıkarılan 1593 sayılı “Umumi Hıfzıssıhha Yasası” ile sağlık hizmetlerinin politikasının esasları belirlenmiştir. 1936 yılında ise 3017 sayılı “Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Teşkilat ve Memurin Yasası” çıkarılmış sağlık örgütünün temel çatısı kurulmuştur.
1938 Sonrası ve Dr. Behçet Uz Dönemi 1938 sonrası dönemde Türkiye, savaşın getirdiği sıkıntıları yaşamıştır. Bu dönemde sıtma, tifüs ve çiçek salgınları olmuştur. 1945 yılında “Olağanüstü Sıtma Savaş Yasası” çıkarılması zorunlu görülmüştür. Aynı yıl önemli bir gelişme de Sosyal Sigortalar Kurumu’nun kurulmasıdır. Bu kuruma sigortalı işçiler için sağlık örgütü kurma, işletme ve sağlık personeli atama yetkisi verilmiştir.
yılları arasında bakanlık yapan Dr. Behçet Uz tarafından hazırlanan 1. On Yıllık Milli Sağlık Planı, 1946 yılında toplanan 9. Milli Tıp Kongresi’ne sunulmuştur. Bu plana göre ülke 7 sağlık bölgesine ayrılacak ve her bölgenin örgütlenmesi kendine yeterli hale getirilecekti. Bu bölgelerde, her 40 köy için 10 yataklı bir sağlık merkezi kurulacak ve merkezlerde iki hekim, bir ebe, bir sağlık memuru, bir ziyaretçi hemşire bulunacaktı. Her 10 köy için bir ebe ve bir sağlık memuru öngörülmüştü. Bu merkezler koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerini birlikte yürüteceklerdi.
Koruyucu ve iyileştirici hizmetleri ayrı ayrı ele alan, yataklı tedavi hizmetlerini yerel idarelere bırakan anlayıştan vazgeçilerek sağlık hizmetlerinin tümü merkezi hükümet görevi ve sorumluluğu haline getirilmiş oluyordu. Behçet UZ’un bakanlıktan ayrılmasından sonra bu plan gereği gibi uygulanmamış, her ilçeye bir sağlık merkezi yapma biçimine dönüşmüştür.
1954 yılında, 6134 sayılı yasa ile il özel İdarelerine, belediyelere ve vakıflara bağlı hastaneler Sağlık Bakanlığı’na bağlanarak hastane hizmetleri tek elde toplanmış (SSK ve Üniversite hastaneleri hariç), tamamen merkezi hükümetin görev ve sorumluluğu haline getirilmiştir. Bu dönemde özel sektörün geliştirilmesi düşüncesi ağırlık kazanmış ve bu sektör sağlık yatırımları için özendirilmiştir. Uluslararası kuruluşlarla, özellikle Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF ile işbirliğine önem verilmiş, bu kuruluşlardan ana-çocuk sağlığı ve tüberkülozla savaş gibi koruyucu sağlık hizmetlerine destek sağlanmıştır.
Dönemi 1954 yılında, 6134 sayılı yasa ile il özel İdarelerine, belediyelere ve vakıflara bağlı hastaneler Sağlık Bakanlığı’na bağlanarak hastane hizmetleri tek elde toplanmış (SSK ve Üniversite hastaneleri hariç), tamamen merkezi hükümetin görev ve sorumluluğu haline getirilmiştir. Bu dönemde özel sektörün geliştirilmesi düşüncesi ağırlık kazanmış ve bu sektör sağlık yatırımları için özendirilmiştir.
Uluslararası kuruluşlarla, özellikle Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF ile işbirliğine önem verilmiş, bu kuruluşlardan ana-çocuk sağlığı ve tüberkülozla savaş gibi koruyucu sağlık hizmetlerine destek sağlanmıştır.
1961’ den Sonra Olan Gelişmeler Bu dönemde tedavi edici hizmetler, koruyucu hizmetleri tamamlayan bir öğe olarak görülmüş; hastanecilik hizmetleri ikinci plana itilerek evde ve ayakta tedaviyi sağlayan, küçük topluluklara kadar yayılan bir sağlık örgütünün kurulması öngörülmüştür. 1961 yılında Sağlık Bakanlığı müsteşarı Dr. Nusret Fişek’in önderliğinde hazırlanan 224 sayılı “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Yasa” kabul edilmiştir.
Uygulanmasına 1963 yılında Muş’ta başlanan sosyalleştirilmiş sağlık hizmetlerinin, 1977 yılında tüm illere yaygınlaştırılması amaçlanmıştı. Bu yasa ancak 1 Ocak 1984 tarihinden itibaren Türkiye genelinde uygulanmaya başlanmıştır.
Bu Yasanın kabul ettiği başlıca ilkeler şunlardır: Eşit, sürekli, entegre, kademeli, öncelikli, katılımlı, ekip ile, denetlenen, uygun ve nüfusa göre hizmet. Yasaya göre sağlık hizmetleri il içinde bir bütündür ve sağlık hizmetlerini ildeki amiri validir.
Sağlık müdürü, vali adına hizmeti yürütür. İl içindeki bütün sağlık kuruluşları, sağlık müdürlüğüne bağlıdır. İl içinde örgütlenme iki basamaklı bir model olarak kurulmuştur. Birinci basamak evde ve ayakta hizmetleri ile koruyucu hizmetlerin sunulduğu sağlık ocaklarıdır. İkinci basamak ise sağlık ocaklarından sevk edilen hastaların bakılacağı hastanelerdir.