Kentlilik bilinci
Kentlileşme, bireylerin kentle bütünleşmesini ifade eden bir “ sosyalleşme” sürecidir. Kentlileşme, “kentleşme akımı sonucunda, toplumsal değişmenin insanların davranışlarında ve ilişkilerinde, değer yargılarında, tinsel ve özdeksel yaşam biçimlerinde değişiklikler yaratması süreci”dir kentlileşme, “kırlılıktan uzaklaşarak, maddi ve manevi boyutlarıyla kentle bütünleşme çabası ve organize edilmiş sosyal hayata geçiş”
Kentleşme süreci içerisinde gerek kırdan gelenlerin gerekse kentteki yerleşiklerin, yaşadıkları kentin demografik ve ekonomik olarak değiştiğini hissetmeleri ve bu değişime uydurmaları, kendilerini bu sürece ait hissetmeleri, yaşayış tarzı olarak benimsemeleri ve davranış biçimlerini kabullenmeleriyle kentlileşmeye başlarlar. Özellikle kırdan kente göçen insanların sosyal ve ekonomik açıdan kentlileşmeleri sürecinde, kır yavaş yavaş dışlanır ve kent yaşamı kapsayıcı hale gelir
Kentlileşme sürecinin işlemesi Öncelikle yeni kentli, belli bir süre içerisinde kimlik değişimi yaşamakta ve oluşan yeni kimliğini olumlu ve olumsuz yönleri itibariyle sorgulamaktadır. Bu sorgulama sürecinde haklarının ve daha sonra da sorumluluklarının ve kent yönetiminde yer alarak kent mekânını biçimlendirebileceğinin farkına varmaktadır. Bu farkındalık durumu, bireyin bir sonraki adımdaki eylem ve etkinlikleri için zemin oluşturmaktadır. Kentliliğin her bilinçlenme aşamasında bireyin yaklaşımları ve davranışları farklılaşmakta, yaşadığı deneyimlerle kimliği ve kişiliği yeniden biçimlenmektedir
kentlileşme sürecinin olumlu/olumsuz biçimde gerçekleşmesinde ve kentli bireyin ortaya çıkmasında/çıkmamasında, “sosyo-ekonomik ve mekân kaynaklı etmenler” ile “işlevsel ve yönetsel etkenler” belirleyici olmaktadır. Kentlerde yaşayan insanların kendilerini kente ait hissetmeleri ve kentle duygusal ve sosyal bağlar kurmaları, kentlileşme sürecinde önemli rol oynamaktadır Kentliliği içselleştirmemiş bireylerin yaşadığı bir kentsel ortamda sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik uyumsuzluklar kültürel boşluğa neden olmakta ve sonuçta yabancılaşma ortaya çıkmaktadır.
Kentlilik bilincine sahip bireyler, ortak yaşam alanlarını kullanarak, kültürel paydaşlığın getireceği yaşamsal özgürlüğü yaşarlarken, kentle bütünleşememiş ve yabancılaşmış bireyler, izole bir yapıda kalmaktadırlar. Özgürleşemeyen bu tip bireyler, çözümü bireyselleşmede ya da cemaatleşmede bulurlar.
Kentlilik bilinci kentte yaşamak demek, kente özgü kültürün içinde olmak demektir Bilinç “insanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneği” Kentlilik bilinci; kentte yaşayan bireyin, bir olgu olarak kenti, kent değerlerini, kentin özelliklerini, onun olumlu ve olumsuz taraflarını kavraması, kırla karşılaştırarak ya da karşılaştırmayarak kentte yaşamanın kültürel bir boyutu olduğunu fark etmesi ve tüm bunları, olduğu ya da olmak istediği kültürel kalıplarla karşılaştırarak, “kentte yaşayan” ya da “kentli olarak yaşayan” olmasıdır.
Kentlilik nedir? Kentliliğin içeriği konusunda öncelikli ve önemli olan nokta, söz konusu olgunun kenti merkez edinerek ortaya çıkıyor olmasına karşın, içerdiği değerlerin yaşanmasının sadece kente/kent gibi sınırlı bir mekâna bağlı olmamasıdır. Yani, kentlilik değerleri pekala kırda da yaşanabilir
kentlilik, Antik Yunan ve Roma’da “insan” ve “vatandaş” olmak iken, Ortaçağ Avrupa’sı ya da Doğu dünyasının kentlerinde kapıkulu/Enderun/mandaren gibi krala yakın olan siyasal rantiye kesiminin kültürü olarak düzenlenen bir yaşamın niteliği; endüstri kentlerinde ise hukuki eşitlik temelinde sıradan insanların da özne olmaya başladığı, yeniliği, farklılaşmayı ve özgürleşmeyi temsil eden bir kültürü ifade eder
Endüstri kentinden günümüze yukarıdaki değerlerle birlikte kentliliği belirleyen sözcükler “uygarlık”, “siyaset”, “görgü” ve kibarlık” olagelmiştir Birey, “kentlilik” denilen nitelikleri “kentlileşme” süreci sonunda kazanır kentlilik, “kentte yaşamaktan kaynaklanan ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal şartları ve değerleri kavrama, benimseme ve yaşama geçirme süreçlerini tamamlamış olan (kentte ya da kent dışında yaşayan) bireylerin bir niteliğidir
kentlilik, sadece kentleşme sürecinde kente dışarıdan gelen bireylerin kazandıkları bir nitelik olmayıp, aynı zamanda ailesi kentte kuşaklar boyu yerleşik olan bireylerin de kazandıkları bir niteliktir.
bireyin kentlileşme sürecindeki değişimi, genel olarak iki boyuta indirgenmektedir 1. Ekonomik boyutlu değişim: Bireyin geçimini tamamen kente özgü işlerle sağlayacak duruma gelmesi. 2. Sosyal boyutlu değişim: Kır kökenli bireyin kente özgü değer ve davranış biçimlerini benimsemesi, uygulaması
Tablo 1. Ekonomik Mekân ve Sosyal Mekânın İçerikleri Ekonomik Değer Üretme, Elde Etme ve Bunları Kullanma Biçimleri Tutulan işin türleri Gelir türleri ve miktarları Geliri kullanma biçimleri Varlıklanma biçimleri vb. Ekonomik Mekânın Ögeleri Varlıklar (Kır-kent) Ücret gelirleri (Kır-kent) Varlık gelirleri (Kır-kent) Karşılıklar (Kır-kent) Yatırımlar (Kır-kent) Benimsenen- Tüm Sosyal ve Tinsel Değerler Düzeni, İnançlar, Türlü Konulardaki Tutum ve Davranışlar Siyasal tutum ve davranışlar Dayanışma ve yardımlaşma konusunda benimsenen değerler Örgütlenme biçimleri ve tutumları Uyulan-benimsenen, benimsenmeyen gelenek ve görenekler Eğitim-öğretim konusundaki görüşler, tutu ve davranışlar Bilgilenme biçimleri Dini tutum ve davranışlar Hak arama yöntemleri Kadın ve erkekle ilgili düşünce, tutum ve davranışlar Toplumdaki farklılıkları açıklama biçimleri ve gerekçeleri
Kentliliğe özgü tutum ve davranışlar kazanıldıktan (kentlileşme tamamlandıktan) sonra birey kentli olmuş demektir. Kentli birey, artık mizacının bir parçası olan bu tutum ve davranışları sadece kentlerde değil, her yerde gösterme eğilimindedir. kentli insan kırda yaşasa bile kentlidir.
kentlilik bilinci, “bireylerin kente yaşadıklarını ve kentli olduklarını bilmeleri ve bundan dolayı kente özgü tutum ve davranışları benimseyerek, bunları uygulamaları gerektiğinin farkında olmaları” durumu Kentlilik bilinci, “kent kültürü”, “kentsel kimlik ve aidiyet”, “kültürel çeşitlilik”, “kentsel mekân” ve “kente karşı sorumluluk” gibi unsurların bir bileşimi olarak görülebilir.
Kent kültürü içinde yetişen birey, kendini daha iyi ifade edebilecek, kentle ilgili her konuda fikrini söyleyebilecek, kentsel hakları ve sorumluluklarını bilebilecek, sivil toplum örgütlerinde yer alabilecek, toplumsal sorumluluk alabilecek ve toplumsal dayanışmaya önem verebilecektir. Kentli bireylerin varlığı kentleri daha yaşanılır mekânlar kılacağı gibi insanlık erdemlerinin de gelişmesine katkı sağlayacaktır.