YİTİRDİM YUSUF’U KEN’AN İLİNDE…

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
NESİLLER BULUŞUYOR PROJESİ
Advertisements

Sosyalleşme & Sosyal Ahlak
Mimaride kimlik.
ASIL EKSİKLİK Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti. Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı.
KÜYEREL BAĞLAMDA KADIN
ADILLAR(ZAMİRLER) Bunu siz mi aldınız? Burası çok sıcak.
Hazırlayan: Öğr.Gör. Funda YORULMAZ
Toplumsal Yapı ve Toplumsal İlişkiler
İÇİMİZDEKİ ÇOCUK DOĞAN CÜCELOĞLU.
GÖÇ, KADIN VE BEDENİ Dr.Nuray Türksoy Karalı
BİR HAYAT REHBERİ! ♫ Lütfen sesi açınız!.
Hüseyin ŞİRİN Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi EYTEP ABD.
X.BÖLÜM KÜLTÜR.
KİMLİK GELİŞİMİ VE KENDİNİ KABUL
İngilizceden çeviri : Orkideler İngilizceden çeviri : Müzik: Autumn Rose.
Yaşam Boyu Öğrenme Prof. Dr. Ali ŞEN.
KAFİYE VE REDİF ÖRNEKLERİ
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ 2 AYŞE DARICI
BİREYSEL BAĞIMSIZLIĞIN ÖTESİNE GEÇEBİLMEK BİREYSEL BAĞIMSIZLIĞIN ÖTESİNE GEÇEBİLMEK.. Aslı DİNÇMAN.
Kültür.
KUANTUM FİZİĞİ ve BİLİNÇ İLİŞKİSİ
Sosyolojide Kullanılan Bazı Kavramlar
Mahmut Fehime Güleç İlköğretim Okulu
Örgüt Külütü, İklimi ve Sağlığı
YETİŞKİNLERİN PSİKOLOJİK DAVRANIŞ BİÇİMLERİ
Geceydi seni bana taşıyan. sen geceye yakındın, bende sana..
Farklılıklara Saygı.
MÜLAKAT (GÖRÜŞME) Ünlü kişileri çeşitli yönleriyle tanıtmak veya toplumu ilgilendiren önemli bir konuyu aydınlatmak için ünlü kişi yahut uzmanlarla.
Hazırlayan Psk.Dan. Nazan MUTLU Uzm.Psk.Dan.Sinem TARHAN
BESLENME.
MOTİVASYON.
Okul Rehberlik Servisi
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ
BİR HAYAT REHBERİ! BİR HAYAT REHBERİ! ♫ Lütfen sesi açınız! ♫ Lütfen sesi açınız!
ANNE BABA TUTUMLARI Karatay Rehberlik ve Araştırma Merkezi.
ÇOCUK VE AİLE İÇİ ŞİDDET
ERGENLİK DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ VE SORUNLARI
MEHMET SİNAN DERELİ ORTAOKULU
ANNE BABALAR EV ÖDEVLERİNE NASIL YARDIMCI OLABİLİRLER?
ASIL EKSİKLİK.
MUTLU BİR AİLEyİz Hazırlayan: Bensu DEMİRYÜREK.
ÖZSAYGI VE ATILGANLIK.
Okul Aile Birliği Olağan Toplantısına Hoş Geldiniz 23/10/2012
NİÇİN DEĞERLER EĞİTİMİ ?
Eğitimin ve Toplum.
Bilal BİLGİN - Gazi Anaokulu- Rehber Öğretmeni
BİR YAŞAM TARZI OLARAK SPOR Doç.Dr.Sebahattin DEVECİOĞLU
EĞİTİM-YAYIM İHTİYAÇ ANALİZİ ARAŞTIRMASI PROJESİ
AİLE OLMAK DEĞERLER EĞİTİMİ.
Yrd Doç Dr Mehmet KARATAŞ Tıp Tarihi ve Etik AD
SLAYT GEÇİŞLERİ OTOMATİKTİR… LÜTFEN TIKLAMAYINIZ… SLAYTI MUTLAKA SESLİ İZLEYİNİZ… İYİ SEYİRLER… Sesli İzleyiniz.
HOŞGELDİNİZ. ONA HAYIR DİYEMİYORUM! Çocuğunuza Hayır Diyememenin Altında Hangi Faktörler Olabilir? 1) Suçluluk duygusu ki bu daha çok çalışan anne babaların.
Varoluşçuluk Temelini özgürlüğe dayandıran varoluşçuluk özgürlük ile insanın kendi kendini yarattığını savunur. Bilgi edinmenin yolu sezgidir. Özgürlük,
Tarih Sosyolojisi-4- Yöntem-1- Tarihsel Materyalizm.
İŞ VE MESLEK DANIŞMANLIĞI HİZMETLERİ. Meslek Nedir? Meslek, kişilerin belli bir eğitimle edindikleri ve hayatlarını kazanmak için sürdürdükleri düzenli.
OLUMLU DÜŞÜNCE NEDİR? Hayatın her alanında, bizi her konuda etkileyen aslında bizim olaylara nasıl baktığımızdır. Şunu unutmamak gerekir ki; meydana.
Çoktan geçip gitmiş acılara yapışıp kalmayı bırakmak neden bu kadar zor?" Gerçek olan şu ki; sahip olduğun yegâne şey bu acılara sahip olman. Eski yaralarınla.
TERÖR YÖNETİMİ KURAMI PROF. DR. SÜHEYLA ÜNAL. nasıl bir merhaba ile başlarız?  tehditler ve belirsizliklerle dolu bir dünyaya doğarız  merhabamızda.
SİBER ÇAĞ SİBER GENÇLİK Prof Dr Süheyla Ünal İnönü Üniversitesi
YİTİRDİM YUSUF’U KEN’AN İLİNDE…
Prof. Dr. Süheyla Ünal İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD
Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü
Fiziksel hastalıklara ruhsal tepkiler
YİTİRDİM YUSUF’U KEN’AN İLİNDE…
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
Kişilik Gelişimi Dr. Gökçe Karaman Benli
Sağlık Bilimleri Fakültesi
MOTİVASYON ve FARKINDALIK
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü
Sunum transkripti:

YİTİRDİM YUSUF’U KEN’AN İLİNDE… Prof Dr Süheyla ÜNAL İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

Çok şey değişti. Değişimin gücü inanılmazdı ve insanı avuçlarının arasında çevirdi durdu. Bir devirden öbürüne, bir iklimden diğerine, bir medeniyetten bir başkasına, bir çağdan bir çağa, babadan çocuğa… Yıldan yıla… Ne çok şey değişti...

Ama “sıla” yerli yerinde durdu hep, “gurbet” de karlı dağın ardında. Sıla ana kucağı idi, sıla yârin göğsü, sıla cennet pınarı… Tüten ocak, gülen çocuk, sıcak döşek… Bir güven tütsüsü, varoluş deminden “an”a savrulan… Sıla asıl vatan…

Gurbet okun düştüğü yerdi. Oku savuranın durduğu yer sıla. Savrulan okun arandığı her yerdi gurbet. Dağların ardı, çöllerin ötesi, şehirlerin en güzeli, içimizin pırpırı… Sıla değişmeden duran, sığınılan limandı… Gurbet gel gel edip de kaçan…

Ama bu devir… Bu iklim… Bu medeniyet… Bu çağ “anlam göçleri” çağı. Değişimin büyüsü kâbusa dönüştü bu çağda. Çünkü “anlam dünyası” değişti. Yayılan, saçılan anlamların bizi getirdiği bu dünyadaki gerçeklik, bir karabasan gibi.

Chambers’ın deyimiyle “aidiyet duygumuz, dilimiz ve içimizde taşıdığımız mitler hala varlıklarını koruyor; ancak bunlar artık hayatlarımızın anlamını garanti etme kapasitesine sahip olan “kökenler” ya da “otantiklik” işaretleri değiller”

Giddens’ın (1999) “kabuk kurumlarına” dönüştü ulus, aile, çalışma, gelenek, doğa gibi kavramlar. Aynı adla anılsalar da içlerindeki karakterler değişmiş, geçmiştekinden farklı bir anlamla yüklenmiş durumdalar.

Sürgündeyiz, yaban ellerindeyiz artık Sürgündeyiz, yaban ellerindeyiz artık. Sürgünde olmanın kırılganlığını taşıyoruz. Bilim bile rehber olamıyor bize, dünün doğruları, bugün yanlışlanabiliyor çünkü. Nasıl da yerli yerinde idi oysa her şey daha önce.

“Gurbette olmak” arzularıyla, beklentileriyle umudu, yeniyi, farklıyı ufkumuza getiriyordu; her ne kadar belirsizliği, riski, yabancılık, yurtsuzluk duygusu ile bizi tehdit edici bir ortamda, yapayalnız bıraksa da. İnsanoğlu, bildik tanıdık bir dünyaya, sılaya, “var kalımına” güven ipi ile kendisini bağlarken, yeniye farklıya, değişime yönelerek kendini geliştirme olanağı buluyordu.

Sağlıklı bir gelişme, olgunlaşma süreciydi bu gurbet- sıla ikilemi Sağlıklı bir gelişme, olgunlaşma süreciydi bu gurbet- sıla ikilemi. İnsan bu morfogenezis-morfostazis sarmalının içinde belirli bir hızda yolculuk ediyordu. Tam da insan olmanın hazzını yaşayacak hızda.

“Morfostazisin” rahatlığı ve güvenliğinde topladığı güçle “yeni diyarlara, yeni iklimlere” yol alabiliyordu. Risk sözcüğünün köken aldığı “cesaret” duygusu, heyecan ve macera için enerji sağlıyordu. Riskle güven birbirini tamamlıyordu.

Ne var ki günümüz insanının morfostazisi sağlayacak ne zamanı, ne de mekanı kaldı. Zamanla mekanın bağları kopalı aynı yerde kalmamız olanaksızlaştı artık. “Yere sağlam bastığımızı” sandığımız anlarda bile “yer ayaklarımızın altından” kaymakta.

Sılayı, sıladaki anlamları terk edip, “gurbetin yeni anlamlarını” iç dünyamıza taşıdığımızdan beri “her yerin yabancısıyız” artık. Küreselleşen dünyanın akımlarıyla “özgür, otonom ve bağımsız bireylere” dönüştük. Yaşamın sürekliliğini ve biçimini veren gelenekleri yitirdikçe “eylem özgürlüğüne” kavuştuk

Ne var ki bu “özgürlük” sarhoşluğundan ayıldığımızda “sıla”mızı kaybettiğimizi, artık dönülecek evimiz olmadığını fark ettik. “Bağsız, yersiz ve yurtsuz” kalmanın “dehşetine” kapıldık. Boşluk ve hiçlik düşüncesinin, belirsizliğin, hiçbir şeyin bilinemezliğinin yarattığı bu “dehşet duygusu” ile baş etmek için çareler geliştirdik

Doğanın ve geleneğin bitmesinden sonra yaşamımızı sürdürdüğümüz usulleri yeniden yapılandırmak durumunda kaldık

“Ancak bir şeyin bilinmesiyle dünyanın bilinebileceği” paradoksuna yakalandık. Ya bildik yeni şeyler yarattık ya da bildik eski şeylere sığındık. Kimimiz toplumsal geleneklerin yerini bireysel alışkanlıklarla doldurmaya, yaşamımıza “bildik bir düzen” getirmeye çalıştık. Çalışmayı, eksersiz yapmayı, yemek yemeyi, aşık olmayı bile alışkanlıklara dönüştürdük

Kimimiz ise “hiçbir şeyin net olmadığı, belirsizliğin hüküm sürdüğü bu kaos ortamında etnisite, köktendincilik ve milliyetçilik gibi yapılanmalara “sıla” niyetine sarıldık

Geçmişin duygu iklimini, geçmişin düşünce ve davranış biçimlerini tekrarlayarak yeniden yaratacağımızı sandık. Geçmişle kurulan ilişkinin, her uyaranla değişikliğe uğrayan bilinç aracılığı ile her daim yeniden yapılandırıldığı gerçeğini dikkate almadık

Hızla değişen anlamların daha biz özümsemeden zihinlerimize sızdığını, kaçınılmaz bir şekilde dünyayı algılama ve tepki verme biçimlerimizi şekillendirdiğini göz ardı ettik

Özümsenmeden yüzeyde yaşanan anlamların, derindeki çağrışımlarıyla, duygularla buluşmadığı için yapay, abartılı, yadırgatıcı tepkilerle sonuçlandığını hesaba katmadık

Sonuçta geçmişte hoşgörü ve sıcak bir kabulle karşıladığımız bir durumu, bugünün koşullarında öfke ve nefretle karşılar olduk. Yitirdiğimiz Yusuf’u bulsak da, Kenan ilinin, eski Kenan olmadığını fark etmedik bile

Oysa nice oldu sılayı kaybedeli Oysa nice oldu sılayı kaybedeli. Kendimizi güvende hissetmeyeli, tehditlere açık hale geleli. Risk “tehlike”ye dönüşeli, kendi yarattığımız riskler dışarıdan gelenlerden daha tehlikeli olalı

“Kenan” ili tehlikeli bir yer olalı beri şiddet varlığını daha çok hissettirmekte. Antisosyal özellikler kişilik yapılanmasına, radikal özellikler kimliklere damgasını vurmakta

“Kenan” ili kültürel biçimlendirmeyi aşan yapısıyla kaybetmememiz gereken bir sığınaktı. Kendimizi baba ocağında, ana kucağında olduğu gibi güvende hissettiren bir duygu iklimiydi. Sıcak bir karşılama beklentisiydi. Giderek parçalara ayrılan dünyayı ve zihinlerimizi birleştirecek sihirli bir tutkaldı

Sılanın olmadığı bir dünyada yaşayabilir miyiz?