İŞ KAZALARI VE YARGITAY KARARLARI
YÜKSEK MAHKEME (YARGITAY) Adlî yargının üst derece mahkemesidir. Anayasa’mızın 154. maddesine göre; adliye mahkemelerince verilen karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.
YÜKSEK MAHKEME
DAİRELER Her daire, bir başkan ve dört üyenin katılmasıyla toplanır ve salt çoğunlukla karar verir. İlk derece mahkemesinin temyiz edilen kararı Yargıtay’da ilk önce bu dairelerden biri tarafından incelenir. Daireler, ilk derece mahkemenin kararını ya bozar ya da onar. Kararı müteakip dosya kendisine gönderen ilk derece mahkemeye ilk derece mahkemeye gönderilir.
HUKUK VE CEZA GENEL KURULLARI Yargıtay dairelerinin bozduğu kararına karşı ilk derece mahkemelerinin verdiği direnme kararlarını inceler. Bu Kurulların kararları kesindir. Bu kararlara karşı ilk derece mahkemeleri tekrar direnme kararı veremez.
BÜYÜK GENEL KURUL Bu kurulun en önemli görevi “içtihadı birleştirmek”tir. Bu nedenle, bu kurula “İçtihadı Birleştirme Kurulu” da denir. Bu Kurulun kararları kesindir. Aleyhine başka yargı mercilerine başvurulamaz. Alınan kararlar, Resmi Gazetede yayımlanır ve Yargıtay dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.
YARGITAY’IN ALDIĞI KARARLARA GÖRE İŞ KAZALARI
Türk hukuk mevzuatında iş kazaları kazalarından dolayı riskler; Oluşmaması için İş Hukuku mevzuatı ile, Oluştuktan sonra kişinin uğradığı zararın giderilmesi için Sosyal Sigortalar ve Borçlar hukuku mevzuatı ile güvenceye alınmıştır.
Mevzuat Nedir? hukuk kurallarının tümüne birden verilen isimdir. Herhangi bir alandaki faaliyetleri ve ilişkileri düzenlemek üzere yetkili bir mercii tarafından düzenlenen; hukuk kurallarının tümüne birden verilen isimdir.
Mevzuat İle İlgili Tanımlar Mevzuat, Resmi Gazete'de yayınlanan ve uygulanması zorunlu olan; Yasa (Kanun), Kanun hükmünde kararname, Tüzük, Yönetmelik, Genelge, Talimat ve Tebliğlerden oluşmaktadır.
İŞ KAZASININ UNSURLARI
SSK’nun 11. maddesine göre, “İş kazası” sigortalının; İşyerinde bulunduğu sırada, İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla, İşveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere götürülüp getirilmeleri sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olay olarak tanımlanmaktadır.
Bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için dört unsurun gerçekleşmesi gerekir. Bunlar; Kazaya uğrayanın sigortalı olması, Kazalının hemen veya sonradan bedenen veya ruhen özüre uğramış olması, Sigortalının yer ve zaman itibariyle 5510/13. maddede sayılan hususlardan birine göre kazaya uğraması, Kazada nedensellik “illiyet” bağının bulunması,
KAZAYA UĞRAYANIN SİGORTALI OLMUŞ OLMASI
Kaza sonucu bedence veya ruhça özüre uğrayanın, 5510 sayılı yasa kapsamında “sigortalı” bir kimse olması zorunludur. Aksi takdirde, bir iş kazasından söz edilmesi mümkün değildir. Örneğin, bir işverenin kendi işyerinde ücretsiz çalışan eşi ya da askerlik hizmetlerini er olarak yapmakta olanlar kazaya uğraması durumunda 5510 sayılı Kanun anlamında bir iş kazası sayılmayacaktır.
Kimlerin sigortalı sayılacağı 5510 sayılı yasanın 4 Kimlerin sigortalı sayılacağı 5510 sayılı yasanın 4. maddesinde belirlenmiştir. Buna göre; Hizmet akdi ile işveren tarafından çalıştırılanlar, Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar, (gelir vergisi mükellefi olanlar, esnaf ve sanatkârlar, ticari şirketlerin ortakları, tarımsal faaliyette bulunanlar) Kamu idarelerinde çalışanlar.
Sigortalılar, işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı sayılacaklarından (5510/7); bunların işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmemiş olması, bu niteliklerini ortadan kaldırmaz. (5510/92) Yani, sigortalı sayılanlar, Kuruma bildirilmeden bir kazaya uğrasalar dahi yine uğradıkları kaza iş kazası sayılacaktır.
Yargıtay bir kararında: “Olayın iş kazası sayılması için kazaya uğrayan ile işveren arasında BK. 313. maddesine göre hizmet sözleşmesinin mevcut olması gerekir” denmiştir. Yargıtay 10. HD., 30.5.1995, 4641/5019,
Yargıtay’a göre; “sigortalı sayılmayan 5510/6” bir kimsenin uğradığı kaza, İş kazası olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bunlar bir iş sözleşmesine dayanarak işveren tarafından çalıştırılsalar bile 5510 sayılı yasa kapsamı dışında tutulduklarından, iş kazası sigortası hükümlerinden yararlanamazlar.
Yargıtay’a göre; bir kimse işyerine arkadaşını ziyaret amacıyla geldiği sırada bir kaza geçirdiğinde, sigortalı olmadığı için, bu olay iş kazası olarak sayılmaz.
Bununla birlikte Kanun, istisnanın istisnası denilebilecek bir düzenlemeyle bazı kimseleri iş sözleşmesine dayanarak çalışmasalar bile bazı sigorta kolları, bu arada iş kazası açısından sigortalı saymıştır. Bu kimselerin başında çıraklar gelmektedir. 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununa göre, “...Aday çırak, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere sözleşmenin akdedilmesi ile 506(5510) sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun iş kazaları ve meslek hastalıkları... hükümleri uygulanır”
Yargıtay’a göre, endüstri meslek lisesi öğrencisinin uğradığı kaza iş kazası olarak nitelendirilmiştir. (Yarg.10.HD., 20.9.1993 Tarih ve 1888/9625 sayılı Kararı)
Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyenler de (5510.5-d), kazaya uğradıklarında iş kazası sayılacaktır. Dolayısıyla, bu kişiler iş kazası sigortasından sağlanan yardımlardan yararlanabileceklerdir.
Yargıtay, piyasa hamalı sayılmayan bir kimsenin haftada üç gün işverenin direktifi altında çalışmasını, sigortalı sayılmanın “ücret ”, “zaman” ve “bağımlılık” unsurlarının oluşması bakımından yeterli bulmuş ve bu kişinin uğramış olduğu kazayı iş kazası olarak nitelendirmiştir. (Yargıtay, 10.HD., 15.5.1990, 3404/4587)
Yine Yargıtay’a göre, Piyasa hamalı olmadığı halde işverenin çağırması halinde işbaşı yapan, sadece bir işverene bağımlı olarak çalışan hamal işçi sayılır. Dolayısıyla, günün tüm iş saatinde sürekli çalışmıyor olması iş sözleşmesinin varlığını ortadan kaldırmaz. Olayda kısmi (part-time) çalışma sözkonusudur. Bu nedenle, uğranılan kaza iş kazasıdır. (Yargıtay, 10.HD., 8.6.1995, 5048/5358)
SİGORTALININ KAZA SONUCU HEMEN VEYA SONRADAN BEDENEN VEYA RUHEN ÖZÜRE UĞRAMIŞ OLMASI
Sigortalıyı bedenen ya da ruhen özüre uğratan yahut ölümüne neden olan olayların oluşumuna neden olan etkenler konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.
Doktrindeki bir görüşe göre, İş Kazası, yabancı ve dıştan gelen bir etken yani, dış bir olay sonucu mağdurun vücut bütünlüğüne, organik yapısına zarar vermelidir. Dıştan gelen olay; işyerinde patlama, bir maddenin çarpması, düşmesi, ortam havasından zehirlenme, elektrik cereyanına kapılma, yüksekten düşme, güneş çarpması gibi.
Buna karşılık, işyerinde olmasa dahi, sigortalının kronik kalp yetmezliği veya beyin anevrizması sonucu ölümü dışarıdan gelen bir etkenle bir ölüm şekli olmadığı halde Yargıtay iş kazası olarak kabul etmiştir. (Hukuk Genel Kurulu, 13.10.2004 Tarihli, 2004/21-529 Esas No.lu, 2004/527 No.lu kararı)
Diğer bir örnek; gece bekçiliği yapan bir sigortalı işyerinde iken geçirdiği beyin kanaması sonucu felç olmuştur. Yargıtay, bu olayı da;sigortalının işyerinde çalışmakta iken felç olmasına dayanarak, bu durumu dıştan gelen bir etken olmadığı halde iş kazası saymıştır. (Yargıtay 21HD., 21.11.2002, 9004/10005)
Yine Yargıtay, intihar eylemi eğer işyerinde gerçekleşmiş ise, olayın salt işyerinde meydana geldiği için intihar eden sigortalının gördüğü işle ilgili ve işvereninin kusurundan kaynaklanmamış olmasına rağmen iş kazası saymıştır. Ancak, bu durumda olaylarla iş ve işveren arasında nedensellik bağı bulunmayacağı için işveren ve onun halefi olanlar Kuruma karşı sorumlu tutulamaz. YARGITAY 10.HD: 05.07.2004,6425/4465
SİGORTALININ UĞRADIĞI KAZA, YER VE ZAMAN İTİBARİYLE 5510 sayılı kanunun 13. maddesinde belirtilen hususlardan birinde meydana gelmesi
KAZAYA UĞRAYAN SİGORTALI İşyerinde bulunduğu sırada, İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, Görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, Emziren kadının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, İşverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
1. SİGORTALININ İŞYERİNDE BULUNDUĞU SIRADA KAZAYA UĞRAMASI
5510 sayılı kanunun 13/a. maddesine göre, sigortalının bedenen veya ruhen özüre uğraması olayı, “işyerinde bulunduğu sırada” olmalıdır. 5510/11’e göre, sigortalı sayılanların işlerini yaptıkları yerler “işyeri” olarak tanımlanmıştır. İşyerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ile araçlar da işyerinden işyerinden sayılmış bulunmaktadır.
Bu duruma göre, sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, örneğin; avluda koşarken düşmesi sonucu bedence sakatlanması, yemekhanede kavga etmesi sonucu yaralanması, dinlenme yerinde, herhangi bir şahıs tarafından tabanca ile vurulması, işyerinde intihar etmesi, işyeri sınırları içerisinde bulunan havuz gibi yerlerde boğulma sebebiyle ölüm halleri de iş kazası sayılmaktadır. [Yargıtay 21.HD., 1.7.2004, 6433/6503] (Yargıtay 10. HD., 5.7.2004, 4465/6425) (Yargıtay 10. HD., 29.3.1979,8413/2759)
Yargıtay’a göre, yasadaki bu düzenleme ile ortaya çıkabilecek kazaların büyük bir bölümünü iş kazası olarak kabul edilmektedir. Sigortalının hangi nedenle olursa olsun, işyerinde bulunduğu sırada uğradığı her kaza, diğer unsurlar da birlikte ise iş kazası olarak kabul edilecektir. Sonuç olarak, bir işçi işyerine veya eklentilerine ayağını bastığı andan, işyerinden ayrıldığı ana kadar, çalışır durumda olsun olmasın, işverenin otoritesi altında olsun veya olmasın meydana gelen olay iş kazasıdır.
Örnek (1); Makina şefi ve yönetici olan sigortalının, işçilere gerekli talimatı verip kendisinin de ocağa doğru gittiği, ölüsünün, yaklaşık bir saat kadar sonra derede bulunduğu, başın alın bölgesine çekiçle vurulmuş iki darbenin sonucu beyin kanamasından öldüğü, ölmeden önce 25 metre uzaklıktaki dereye kadar yürüdüğü, otopsi raporunda üstün olasılığın, başka bir şahısça yapılmış olabileceği fenni kanı olarak tespit edilmiştir. Savcılık soruşturması, olayın intihar mı yoksa, cinayet mi olduğu konusuna açıklık getirememiştir. Varılan bu sonuca göre; sigortalının işyerinde iken, kendisini hemen veya sonradan beden veya ruhça arızaya uğratan bir olay, başkaca hiçbir koşul aranmaksızın Sosyal Sigortalar açısından iş kazası sayılacaktır. (Yarg.9.H.D. 78/8413 E.)
Örnek (2); Yargıtay bir kararında; bir işyerinde yıkanma yerleri yani sigortalıların kişisel vücut temizliğinin yapıldığı yerlerin işyeri olarak kabul edildiğine göre, işverenin işyerinde çalışan ve geceleri de işyerinde kalan sigortalılar için özel yıkanma yerleri hazırlamadığı bu nedenle kazalı sigortalının zorunlu olarak işyerinde bulunan “dereye” girerek yıkandığı yeri işyeri eklentisi saymış ve derede meydana gelen olayı iş kazası saymıştır. (Yarg. GHK. 6.07.2005 tarih ve 2005/10-444, 2005/449 sayılı kararı)
Örnek (3); İşveren tarafından sağlanan otelin tuvaletinde iş saatleri içinde meydana gelen kaza iş kazası sayılır. Karara konu olan olayda, davacılar murislerinin iş kazası sonucu öldüğünü öne sürerek kurumdan gelir bağlanmasını istemişler; İş mahkemesinin talebi reddetmesi üzerine de Yargıtay’a başvurmuşlardır. Yargıtay, murisin davalının işyerinde hizmet akdi ile çalıştığını, olayın işverenin temin ettiği otel tuvaletinde mesai saatleri içinde meydana geldiğini, SSK.5 ve SSK.11/A-a,b fıkralarına göre, kazanın işyerinde ve işin yürütümü sırasında meydana gelmiş olması karşısında, ayrıca illiyet bağının aranmasının gerekmediği sonucuna vararak mahkemenin kararını bozmuştur. [Y10HD., 14.9.1994, 11128/16216]
2) SİGORTALININ İŞVEREN TARAFINDAN YÜRÜTÜLMEKTE OLAN İŞ DOLAYISIYLA KAZAYA UĞRAMASI
“İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla” meydana gelen kaza iş kazasıdır. Bu hükme göre kaza işyerinde cereyan etmemiş olsa bile, örneğin işverenin sigortalıyı işyeri dışında sigortalının işinin gereği olarak çalışması sırasında uğradığı kaza iş kazasıdır. Burada önemli olan, kazanın, işveren tarafından yürütülen iş dolayısıyla meydana gelmesidir.
Buna göre sigortalının işverenden aldığı talimat uyarınca, bir müşterinin evinde elektrik arızasını gidermeye çalışırken, elektrik akımına kapılarak ölmesi halinde iş kazası sayılacaktır. Belirtmek gerekir ki, 5510/13-b hükmü uygulanırken, sigortalının işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla hareket edip etmediğine dikkat edilmesi gerekir. Bunun dışında, nasıl işyerinde meydana gelen kazaların nedenleri üzerinde durulmuyorsa, işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla işyerinin dışına çıkan işçi de, herhangi bir nedenle kazaya uğrarsa bu kazanın da iş kazası olarak nitelendirilmesi gerekir. (Yargıtay 21 HD., 5.7.2004, 6443/6691)
Örnek Yargıtay kararları; Tomruk deposunda tesellüm işçisi olarak görev yapan sigortalı, tomrukları depodan kamyonların durduğu tali yol ayrımına kadar traktörle götüren sürücünün işbaşında bulunmadığı bir sırada kullandığı traktörü kamyona yanaştırırken kazaya uğramıştır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, olay ile işverenin fiili arasında uygun neden-sonuç bağı bulunmadığı gerekçesi ile bu olayı iş kazası saymamıştır.
Bir başka olayda, işyerinde işveren vekili olarak hizmet veren ayrıca işverenin harici işlerini, adliyedeki işlerini takip eden sigortalı, bir gün işverenle birlikte aynı araçla trafiğin yoğun olduğu bir iş merkezine gitmiştir. Burada, yine işverenle birlikte, caddenin bir tarafından diğer tarafına geçerken bir taşıtın sigortalıya çarpması sonucu ölmüştür. Mirasçıları işvereni dava ederek olayın iş kazası olduğunun tespitini istemişlerdir. Davalı işveren, savunmasında, sigortalının olay günü kendisi ile birlikte iş merkezine gelmek için araca bindiğini, esas amacının kızının düğünü için kredi almak olduğunu ve görevli bulunmadığını öne sürmüştür.
Yargıtay, sigortalının kredi almayı planladığı bankanın başka bir yerde bulunmadığını, kendisinin olay günü izinli olmadığını ve işveren vekili durumunda olan bir elemanın sebepsiz yere iş merkezine götürülmesinin sözkonusu olamayacağını ve ayrıca sigortalının işverenin her türlü dahili ve harici işlerine baktığını gözönünde tutarak, olay günü görevli olduğunu kabul etmiş ve olayı 5510/13.b maddesi çerçevesinde iş kazası olarak değerlendirmiştir. [Yarg. 10.HD., 23.10.1995 tarihli, 7796/8681 sayılı kararı]
3) SİGORTALININ, İŞVEREN TARAFINDAN GÖREV İLE BAŞKA BİR YERE GÖNDERİLMESİ YÜZÜNDEN ASIL İŞİNİ YAPMAKSIZIN GEÇEN ZAMANLARDA KAZAYA UĞRAMASI
Bu maddeye göre, sigortalının işveren tarafından görevle başka bir yere gönderilmesi halinde, asıl işini yapmaksızın geçen zaman birimi içinde uğradığı tüm kazalar, iş kazası olarak nitelendirilecektir. İşveren, sigortalıyı işyeri dışında bir görev ifa etmekle yükümlü tutabilir, bu görev yerinin aynı veya başka ilde veya yabancı bir ülkede olması önem taşımaz. Sigortalı, işverenin işi için başka yere gitmektedir, öyleyse işverenin otoritesi altındadır. Madde hükmü “sigortalının asıl işini yapmaksızın geçen zaman” deyimini kullanmış, bu zamanın nasıl değerlendirileceği hususunda bir açıklama yapmamış ve herhangi bir ayrım öngörmemiştir
Bu hükmün uygulanmasında gözönünde bulundurulması gereken husus, uğranılan kazanın, işverenin sigortalıya vermiş olduğu görevle ilgili olup olmadığı, ve bu görevin yapılması için geçen süre içinde meydana gelip gelmediğinin tespitine bağlı bulunmaktadır.
Yargıtay’a göre, “... Sigortalı işçinin, işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla işyerinden uzaklaştığında, boş zamanlarını normal bir yaşantı içerisinde değerlendirmesi doğaldır. Sigortalı işçinin boş zamanlarını, sinemaya, kahveye, eğlence yerine giderek değerlendirmesi mümkündür. Bunun gibi, akşam yemeğini de sahildeki bir lokantada yemesi doğal hakkıdır.
Bu bakımdan, sigortalıyı görevle ayrıldığı işyerinden aynı işyerine dönünceye kadar normal yaşantı içerisinde kalmak koşuluyla boş zamanlar da dahil olmak üzere tüm risklere karşı sigortalı saymak, sosyal sigorta hukukunun ilkelerine uygun düşeceği söz götürmez” (Yargıtay 10 HD., 2.6.1983, 2061/3002) Kuşkusuz, sigortalı boş zamanlarını normal bir yaşantı içinde geçirmek zorundadır; haklı bir neden olmadıkça rizikoyu artırmamalıdır.
Yine Yargıtay’a göre, Görevli olduğu yere giden sigortalının uğradığı kaza iş kazası olduğu gibi görevli olarak başka bir ile giderken bindiği uçağın düşmesi sonucu sigortalının ölmesi de iş kazasıdır. (Yargıtay 9 HD., 29.12.1981, 11284/15904) Ancak, bunun gerekçesi olarak, kaza ile görülmekte olan iş arasında illiyet bağının gerçekleştiğinden söz etmek veya sigortalının yolda dahi işverenin otoritesi altında bulunduğunu varsaymak yerinde değildir. Gerçekten de, görevle başka bir yere gönderilen sigortalı yolda iken işverenin otoritesi altında bulunmamaktadır.
Yargıtay’ın kararına konu olan bir olayda, İşveren sigortalıyı görevle başka bir yere göndermiştir. İşçi yolda parkta arkadaşlarıyla oturup konuşurken bir bombanın patlaması sonucunda ölmüştür. Yargıtay’ın 10 HD., 13.10.1987 tarih ve 5024/5139 sayılı kararı ile “... olayın sigortalının görev ile başka bir yere gönderildiği zaman süreci içinde ortaya çıktığı kuşkusuz olduğuna göre, kazayı iş kazası sayılmasının yasal zorunluluk” olduğunu belirtmiştir. Yine aynı nedenle, malzeme almak üzere işverence toptancıya gönderilen sigortalının gerekli alış-verişi yaptıktan sonra yol üzerinde bulunan babasına ait dükkanda çay içerken silahlı saldırıya uğrayarak ölmesi de iş kazasıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 5.6.1996, 228/454)
4) EMZİKLİ KADIN SİGORTALININ ÇOCUĞUNA SÜT VERMEK İÇİN AYRILAN ZAMANLARDA KAZAYA UĞRAMASI
İş Kanunu 74/son’a göre, kadın işçilere, bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağına kadın işçi karar verir ve bu süre çalışma süresinden sayılır. 5510/13-d uyarınca, emziren kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanda kazaya uğraması iş kazasıdır.
İş Kanununun 88. maddesine dayanılarak göre çıkarılan “Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmeliğin” 15. maddesine göre; yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde, bir yaşından küçük çocukların bırakılması ve bakılması ve emziren işçilerin çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre uzaklıkta bir emzirme odasının kurulması zorunludur.
İşverenler, ortaklaşa oda ve yurt kurabilecekleri gibi, oda ve yurt açma yükümlülüğünü, bu Yönetmelikte öngörülen nitelikleri taşıyan yurtlarla yapacakları anlaşmalarla da yerine getirebilirler.
100’den az kadın işçi çalıştırılan işyerlerinde emzirme odası kurulması zorunluluğu bulunmadığından, böyle işyerlerinde emzikli kadın işçilere, bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler.
Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır. (İş Kanunu, mad: 74/son, Yönetmelik, mad:14) Bu izin süreleri içinde, sigortalı çocuğunu emzirmek üzere işyerinden ayrıldığı sırada veya işyerine dönerken bir kazaya uğrarsa, 5510/13-d uyarınca bir iş kazasıdır.
Yargıtay HGK., 10.6.1983, 328/652, kararına göre: İki saat emzirme (süt) izni verilen sigortalı, bu izin süresi içinde işyerine gelmek üzere yolda karşıdan karşıya geçerken davalının kullandığı motorlu taşıtın çarpması sonucu vefat etmiştir. İş Kanunu’nun 62. maddesine göre, “emzikli kadın işçilerin çocuklarına süt vermek için belirtilen süreler”, iş süresinden sayılır ve iş süresinden sayılan zaman içerisinde işyerine gelirken oluşan kaza da iş kazasıdır.
Nitekim SSK.11/A-a,d hükmü de emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda meydana gelen sigorta olaylarının iş kazası sayılacağını belirtmiş bulunmaktadır. Her iki yasa hükmünün, insani düşüncelerle kabul edilmiş, sosyal içerikli, işçileri koruyan ve aslında çalışma yok iken varsayan, farazi çalışmayı öngören kurallar olduğu ortadadır.
5) SİGORTALILARIN, İŞVERENCE SAĞLANAN BİR TAŞITLA İŞİN YAPILDIĞI YERE GÖTÜRÜLÜP GETİRİLMESİ
5510/13-e hükmü uyarınca, sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında kazaya uğramaları durumunda, bu olay da iş kazası sayılır. Bu hükmün uygulanabilmesi iki koşulun bir arada varlığına bağlıdır: Bunlardan birincisi, taşıtın (aracın) işveren tarafından sağlanması; ikincisi ise, sigortalıların işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında kazaya uğramalarıdır.
Burada sözü edilen “taşıt” (veya araç), işyerinin mal veya hizmet üretiminde doğrudan veya dolaylı olarak kullanılan bir taşıt değildir. Çünkü, işyerinde görülmekte olan işe ait teknik sonucun gerçekleşmesine katkısı bulunan araçlar işyerinden sayılır. Böyle bir durumda ise 5510/13-a fıkrasının uygulama alanı bulacağı açıktır.
Buna karşılık işin niteliğinden doğmayan (İş Kanunu, 66/son), daha çok sosyal yardım amacıyla yapılan taşımalarda kullanılan araçlar işyerinden sayılmadığı gibi iş sürelerinden de sayılmadığı için bu sürelerde olan olay da iş kazası sayılmaz.
Bunun gibi, işveren işçilerini başka birisinden kiraladığı otobüsle sosyal amaçla taşıma yapan bu aracın işyerinden sayılmayacağı için olacak olay iş kazası olamaz. Yargıtay 9 HD., 18.1.1989, 10312/132
İşe gidiş geliş için işveren tarafından sağlanan taşıtta; Sigortalının araca binerken veya inerken elini sıkıştırması, dışarıdan açılan ateş sonucu yaralanması, taşıt içinde diğer sigortalılarla kavga ederken yaralanması gibi durumlar da iş kazası sayılacaktır.
Yargıtay önüne gelen bir olayda, “ Yargıtay önüne gelen bir olayda, “...uyuşmazlık, sigortalının işe gitmek için işveren tarafından belirlenen durakta servis aracı beklerken üçüncü şahsa ait aracın çarpması sonucu oluşan olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı noktasındadır. Somut olayda sigortalının, servis aracına binmek üzere işveren tarafından belirlenen yerde beklediği sırada arızaya maruz kaldığı açıktır. Hal böyle olunca ve özellikle olayın “SSK 11/e” fıkrasında vurgulandığı üzere sigortalıların işverence sağlanan taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülmesi için servis aracına binmek üzere işveren tarafından belirlenen yerde beklediği sırada oluştuğuna göre, sigorta olayının iş kazası sayılması gerektiği hukuksal gerçeği ortadadır.
Çünkü “e” fıkrasında, “götürülmesi sırasında” sözcüklerinin Yargıtay’ın 21 HD., 14.5.1996 tarihli ve 2674/2738 sayılı kararına göre sigortalının işveren tarafından belirlenen yerde servis aracına binmek üzere toplu olarak bulundukları hazırlık dönemini de kapsadığı, Öte yandan, “götürme sırasında” sözcüklerinin salt servis aracında geçen süreyi değil, servis aracına binmeden önceki süreyi de kapsadığı biçiminde yorumlamak, sosyal güvenlik hukukunun ilkelerine de uygun düşeceği, belirtilmektedir.
Yargıtay bir başka kararında ise, sigortalının maruz kaldığı kazayı (trafik kazasını) iş kazası olarak kabul etmemiştir. Yargıtay 21 HD.’nin, 1.2.1999 tarihli ve 56/45 sayılı Kararına göre, sigortalının maruz kaldığı kaza, servis aracına binmek üzere yolun karşı tarafına geçerken meydana gelmiştir. Dolayısıyla, servis aracına binerken veya servis aracının içinde olmadığı ortadadır. Hal böyle olunca, SSK.11/A-e’de öngörülen koşulların dava konusu olayda oluşmadığı açık ve seçik olduğundan iş kazası saymamıştır.
Yargıtay, işçilerin işverence sağlanan servis aracıyla iş elbisesi provası için Urfa’dan Silvan’a götürülürken yolda teröristlerce aracın durdurularak içindekilerin silahla taranması sonucu öldürülmesi olayını da haklı olarak iş kazası saymıştır. Ayrıca bu olayda, işverenden genel yol güvenliğinin sağlanmasının beklenemeyeceği açılarından işvereni olaydan sorumlu tutmamıştır. (Yargıtay 9HD., 4.7.1985, 4294/7382)
İŞ KAZASINDA UYGUN İLLİYET BAĞI (NEDENSELLİK) BULUNMALIDIR
Sigortalının gördüğü “iş” ile meydana gelen “kaza” olayı arasında, Bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için; Sigortalının gördüğü “iş” ile meydana gelen “kaza” olayı arasında, “Kaza” olayı ile “uğranılan özür” arasında uygun illiyet bağı bulunması gerekir.
Çünkü,5510/13. maddesinin son fıkrası iş kazasını, sigortalıyı ÖZRE uğratan olay biçiminde nitelendirmiş olması, nedensellik (illiyet) bağını iş kazasının bir unsuru konumuna sokmuştur. O halde, bir kaza olayının sadece varlığı yeterli değildir; Olay ile sigortalının uğramış bulunduğu bedenen veya ruhen özür arasında bir ilişkinin bulunması; ya da, olayın“nedeni” ile “sonucu” arasında bir bağın varlığı gereklidir.
Dolayısıyla işçinin geçirmiş olduğu her kaza, iş kazası sayılmaz. Bir olayın iş kazası olarak değerlendirilebilmesi illiyet bağının da bulunmasına bağlıdır.
Yargıtay verdiği birçok kararında bu anlamda uygun illiyet bağının varlığını aramıştır. Bir olayda, sigortalı işyerinde sıva yaparken iskeleden ayağı kayması sonucu düşmüş ve ayağında bir sıyrılma meydana gelmiştir. Bu olaydan 8 gün sonra bu kişi septisemi şoku nedeniyle böbrek yetmezliğinden ölmüştür. Yargıtay, ayaktaki sıyrık olayı ile septisemi hastalığı ve akut böbrek yetmezliği arasında uygun neden-sonuç bağı var ise, olay SSK.11/A hükmü çerçevesinde iş kazası sayılacağına karar vermiştir. YHGK., 7.3.1990 tarihli, 10-40/147 sayılı,
Kazalardan dolayı işverenin sorumluluğu üç halde sınırlandırılabilir. 1- Mücbir sebep: Bu husus sorumlunun faaliyet ve işletmesi dışında oluşan kesin ve kaçınılmaz olarak olayın meydana gelmesini etkileyen o an için karşı konulması mümkün olmayan olaylardır.İşverenin olayın meydana gelmesinde veya sonuçlarının azaltılmasında bir kusurunun olmaması esastır. 2- Zarar görenin ağır kusuru: Neden sonuç ilişkisinin kesilmesine çalışanın kendi davranışı sebep olmuş ve illiyet(nedensellik)bağını tam kesmiş ise ağır kusurdan söz edilebilir. Çalışan işin ifası sırasında kendisinden beklenen en temel basit ve olağan özeni göstermemiş ise onun bu davranışı işverenin sorumluluğunun kalkmasına teşkil eder.Çalışanın kusurlu davranışının illiyet bağını tam kesmediği halde ise ortak neden-sonuç ilişkisinden bahsedilerek birlikte kusur ve tazminat indirimi bir olasılık olarak gündeme gelebilecektir. 3- Üçüncü şahsın ağır kusuru: Üçüncü şahsın ağır kusuru neden-sonuç bağını kesebilecek yoğunlukta ise işverenin sorumluluğu kalkacaktır. Zira bu durumda işverenin işletme tehlikelerine karşı önlem alma borcu geri plana itilmekte ve üçüncü şahsın ağır kusuru zararı doğuran sebep olmaktadır. Bunlardan herhangi biri ile iş kazası ile fiilin işlenmesi ve zarar arasındaki bağlantı kopar. Bu nedenle, iş kazasına uğrayanın zararından işveren sorumlu tutulamadığından, zararın tazmini de kendisinden istenemez.
Mücbir sebep Örneğin; işyerinde çalıştığı sırada gerçekleşen deprem sonucunda yaralanan işçinin uğradığı bu kazanın işle olan uygun illiyet bağı kesildiğinden, SGK yardımları sağlansa bile işveren sorumlu tutulamaz. 2009 yılında Bağcılardaki sel felaketi...(Bu olaylarda sadece Kaçınılmazlık vardır) Kaçınılmazlık işin doğasından kaynaklanır. Önlenemez ve beklenmedik olaydır. Önlem almak sureti ile önüne geçilebilecek olaylarda kaçınılmazlıktan söz edilemez.
Zarar görenin ağır kusuru Örneğin; işçinin işyerinde intihar etmesi halinde olay işyerinde gerçekleşmesi nedeniyle SSK anlamında iş kazası sayılsa bile, işle olan uygun illiyet bağı işçinin kastı ile kesilmiş olduğundan Bireysel iş Hukuku anlamında iş kazası sayılmaz. Borçlar Yasasının 44. Maddesine göre, yoğunlukları uygun illiyet bağını kesebilecek düzeyde bulunmayan kusur dereceleri ise yalnız işverence ödenecek maddi tazminattan indirim nedeni olabilir.
Müştekinin(kazazede) kendi görevi dışına çıkarak sanığın(işveren) bilgi ve iradesi dışında sırf merakını gidermek amacıyla pulverizatörü hareket ettiren şaftın çeki demiri üzerine çıkıp ilaçlamayı seyrederken pantolonunu şafta kaptırmış, hatalı ve bilinçsiz hareketiyle yaralanmasına kendisi sebebiyet vermiştir.(CGK. 14.01.1985, 9-213/1)
Üçüncü şahsın ağır kusuru Örneğin; işverene ait bir araç içinde seyreden işçi, karşı yönden gelen bir araç ile çarpışma sonucu sakatlanmıştır. Kazanın oluşmasında karşı yönden gelen bir başka araç % 100 oranında kusurlu bulunması nedeniyle sakatlanma ile yürütülen iş (eylem) arasındaki illiyet bağı kesildiğinden işveren kazadan sorumlu tutulamaz.
İlliyet Bağı Preste çalışan kazazede sol elini prese kaptırması neticesinde 2. ve 3. parmaklarında husule gelen kırık ve ezik nedeniyle hastanede tedaviye tabi tutulmuş, müteakip günlerde ayakta tedavi edilirken tetanos arazı gösterip tekrar hastaneye yatırılmış ve vefat etmiştir. Adli Tıp yaralı hastaneye sevk edildiğinde tetanos serumu yapılmadığı ve ölümün tetanozdan meydana geldiğini belirtmiştir.
İlliyet Bağı Yaralı hastaneye kaldırıldıktan sonra normal ve mutad olduğu üzere tetanus serumu yapılmış olsaydı ölüm meydana gelmeyecekti. Bu cihetle sanığın kusurlu davranışı ile ölüm arasında illiyet bağı bulunmamaktadır. Sanığın yalnızca sol el parmaklarında kırık ve ezilmeden dolayı işten geri kalma süresi itibariyle «taksirle yaralanmaya neden olmaktan» sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Maddi Tazminat İş Kazası sonucunda oluşan maluliyet sebebiyle işçinin maddi tazminatı hesaplanırken, işçiye SGK tarafından ödenen iş göremezlik ödeneği mahsup edilir. Tazminatın belirlenmesindeki hususlar: Zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri Bakiye ömrü(Aktif ve pasif dönem kazançları) İş göremezlik ve karşılıklı kusur oranları SGK tarafından bağlanan gelirin peşin sermaye değeri